GİRİŞ 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde 2019/313 E numarasına kayıtlı davamıza bakmakla görevli hakimler Galip Mehmet Perk, Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen’den oluşan heyet, davanın ilk gününden bu yana deyim yerindeyse nefes almadan ve aldırmadan bir yargılama yürütmüşlerdir. Bu süreçte DAVANIN ESASINA DAİR HİÇBİR İŞ VEYA İŞLEM YAPMAYA GEREK GÖRMEYEN MAHKEME HEYETİ, müşteki tarafca yapılan talepleri istisnasız olarak değerlendirmiş ve kabule yönelik kararlar vermiş olmasına rağmen SANIKLAR VEYA MÜDAFİLERİNCE YAPILAN TALEPLERİN TAMAMINI GÖZARDI ETMİŞ VEYA REDDETMİŞTİR.

 

MAHKEME HEYETİNİN 11.02.2021 TARİHLİ GEREKÇELİ KARARI MAHKEMENİN ASLINDA HİÇBİR İŞLEM YAPMADIĞININ TEYİDİ NİTELİĞİNDEDİR. ÖYLE Kİ İDDİANAMEDE YER ALAN, SEHVEN OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN VE SANIKLAR TARAFINDAN DURUŞMALAR SIRASINDA İLGİLİ EVRAK VE DELİLLER SUNULARAK DÜZELTİLEN TEKNİK HATALAR DAHİ BİREBİR AYNEN GEREKÇELİ KARARDA KOPYALANMIŞ, BU DURUM HEYETİN 1.5 YIL BOYUNCA DEVAM EDEN YARGILAMADA HİÇBİR ŞEY DİNLEMEDİĞİNİN, HİÇBİR İŞLEM YAPMADIĞININ, HİÇBİR EVRAK, DELİL VE BELGEYİ İNCELEMEDİĞİNİN İSPATI OLMUŞTUR.

 

Aşağıda detaylarıyla izah edeceğimiz üzere;

Mahkeme heyeti, yargılama boyunca tek bir delil araştırması yapmamış, sanıkların ve müdafilerinin ara aşamalardaki taleplerinin tamamını reddetmiş, taraflara kovuşturmanın genişletilmesi talepleri olup olmadığını sormamış, tüm tanık çağırma taleplerini de haksız gerekçelerle reddetmiştir. Hazır bulundurulan tanıkların dahi ifadesinin alınmasını reddetmiştir.

 

Mahkeme heyeti güya cinsel saldırı mağduru olduğunu iddia eden bayanların hiçbirini Adli Tıp Kurumu’na sevk etmemiştir. Hazırlık aşamasında hangi ayrıma göre seçilerek sevk edildiğini anlayamadığımız birkaç müşteki dışındaki hiçbir müştekinin ne iç beden muayenesi ne ruhsal muayanesi yapılmamıştır. Ki sevk edilen bu kişilerin de devam işlemleri (6 aylık periyodik kontroller vb) yapılmamıştır.

 

11.07.2018 tarihli polis operasyonu sonrasında yaşandığı iddia edilen ateşli silah olayına dair mahkeme heyeti tarafından tek bir delil araştırması yapılmamıştır.Halbuki sanıklar ve müdafilerin olaydaki karanlık noktaları ve maddi gerçeği ortaya çıkartabilmek amaçlı birçok talepleri olmuştur.

 

El konulan dijital materyallerin hukuka aykırı olduğu, bunlar üzerinde oynamamalar yapılmış olabileceği ve polis operasyonları sırasında hukuksuzluklar yapıldığına dair somut iddialar olmuş ve bunların aydınlatılması noktasında kamera kayıtlarının istenmesi dahil olmak üzere birtakım haklı talepler yapılmıştır. Ancak mahkeme heyeti bu taleplerin hiçbirini kabul etmemiştir.

 

Husumetli müştekilerin ve adları dosyada mübrez bazı polis memurlarının Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla tanışıklığı bulunan kişileri baskı, tehdit ve telkinlerle şikayetçi olmaya zorladıklarına dair somut deliller sunulmuş ve bu hususların araştırılması talep edilmiştir. Ayrıca isimleri ve sicil numaraları dosyada mübrez birkaç polis memurunun ilk günden bu yana her türlü haksız ve hukuksuz uygulamanın içerisinde olduğuna, husumetli müştekiler ile bağlantıda olduklarına dair somut deliller sunulmuş ve emsal Yargıtay içtihatları (Örn;Ergenekon bozma kararı) uyarınca bu durumun mahkeme heyetince kuşkulu görülmesi ve mutlak suretle araştırılması gerektiği belirtilmiş ve bu yönde talepler yapılmıştır. Ancak mahkeme heyeti bu talepleri de reddetmiştir. TÜM DAVA SÜRECİ MADDİ GERÇEĞİN AYDINLATILMASI AMACINDAN ÇOK UZAK ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMÜŞTÜR.

 

Adnan Oktar’a isnat edilen sözde dolandırıcılık, kara para aklama vb eylemlerin asli faili konumunda olan Özkan Mamati’nin dosyası hazırlık aşamasında tefrik edilmiş olup bu isnat bakımından karar verilmeden önce söz konusu dosyanın celp edilip incelenmesi ve hatta ortada bir suç varsa bunların beraber görülmesi gerektiği belirtilmiş ve talep edilmiştir. Ancak mahkeme heyeti bu suç isnadı bakımından tek bir delil araştırması yapmadığı gibi bu talepleri bile reddetmiştir.

 

Uyap sistemine taranmayan ve sanıkların incelemesine imkan tanınmayan ancak kendilerine soru olarak yöneltilen dilekçemizde liste halinde sıraladığımız evraklar,dijital materyaller vb. yapılan ısrarlı taleplere rağmen hiçbir zaman sanıklara verilmemiştir.

 

Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün olup tüm bu talepler dosyada mübrez olduğundan tekrara düşmemek adına burada yinelemiyoruz ancak özellikle vurgulamak istediğimiz husus şudur ki; MAHKEME HEYETİ BÜYÜK BİR HIZLA YÜRÜTTÜĞÜ YARGILAMA BOYUNCA HİÇBİR ZAMAN MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK NİYETİNDE OLMAMIŞTIR. MAHKEME HEYETİ TÜM YARGILAMA SÜRECİ BOYUNCA NE RESEN NE DE TALEP ÜZERİNE LEHE OLAN TEK BİR DELİL DAHİ TOPLAMAMIŞTIR.  

 

Sanıklar ve müdafilerince, CMK m.116, m.134, m.135, m.140 uyarınca verilen kararlar ile sonucunda elde edilenlerin, müştekilere emniyette yaptırılan fotoğraf teşhisi ile sonucunda oluşturulan teşhis tutanaklarının, hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle hiçbirinin delil olarak değerlendirilemeyeceği gerekçeleriyle birlikte anlatılmıştır.

 

Yine sanıkların tüm mal varlıklarına el koyma kararının ve şirketlerin yönetiminin TMSF kayyumluğuna devredilmesine ilişkin kararın hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle birlikte izah edilmiştir.

 

Ancak mahkeme heyeti bu yöndeki tüm talep ve itirazlara rağmen bir karar vermemiş,bunları yargılama konusu yapmış ve nihayetinde hukuka aykırı delilleri mahkumiyet hükmüne dayanak yapmıştır.

 

Sanık ifadeleri alınmaya başlandığında sanıklara iddianamedeki iddialara cevap verme hakkı tanınmamış, “esasa şimdi girmeyeceksiniz” denilerek sözleri kesilmiştir. Sadece “yaptım veya yapmadım de” denilerek savunma hakları kısıtlanan sanıklar, savunmalarına sıra geldiğinde ise “dosya kapsamında değil sadece esas hakkında mütalaa ile sınırlı” konuşabilirsiniz denilerek savunma delillerini sunma, müşteki beyanlarına cevap verme, isnatlara açıklık getirme haklarının hiçbirini kullanamamışlardır.

 

Mahkeme heyeti, hazırlık aşamasında ifadeleri alınmış ve iddianamede taraf olarak gösterilen 14 mağdur, 35 müşteki ve 7 tanık ile tanık sıfatıyla dinlenmesini kendisinin resen talep ettiği 4 tanık olmak üzere toplam 60 kişinin dinlenmesinden keyfi olarak vazgeçmiştir. Bu kişilerle ilgili sorgu aşamasında ya da sonradan dosyaya yazılı olarak sunulanları da mahkeme huzurunda tartışmadan hüküm kurmuş ve kararına dayanak yapmıştır.

 

Mahkeme heyeti, tüm yargılama süreci boyunca sanıklara ve müdafilerine karşı çok sert ve agresif bir tutum sergilemiş, kimi zaman alaycı üsluplarla kimi zaman ise bağırarak, kızarak sözlerini kesmiş, konuşmalarına müsaade etmemiş ve çeşitli el, kol hareketleri ve yüz mimikleri ile sanıklar üzerinde psikolojik baskılar kurmuştur.

 

Mahkeme başkanı Galip Mehmet Perk, sanık müdafilerinin beyanları veya itirazları sırasında çoğu zaman mikrofonlarını kapatarak konuşmalarına izin vermemiş, sonrasında kendi istediği beyanlarını sesli olarak tutanağa geçirmiştir. Hatta bazı sanık müdafilerini jandarma marifetiyle duruşmadan çıkarttırmıştır.

 

Mahkeme heyeti CMK 201. maddesini kötüye kullanmış, ayrıca sanık müdafilerinin -katılan vekillerinden bir itiraz olmamasına rağmen- müşteki, tanık ve etkin pişman sanıklara yönelttikleri sorulara haksız gerekçelerle sürekli müdahale etmiş, birçok sorunun sorulmasına müsaade etmemiştir. Hatta sanık müdafilerinin mikrofonlarını kapatarak soru sormalarını engellemiştir. Buna rağmen mahkeme heyeti cevaplanması elzem olan konular hakkında resen de hiçbir soru yöneltmemiştir.

 

Mahkeme heyeti TÜM MÜŞTEKİ, MAĞDUR, TANIK VE ETKİN PİŞMAN SANIKLARIN İFADELERİNİsoyut ve afaki gerekçelerin arkasına sığınarak CMK m.200/1 uyarınca SANIKLARIN YOKLUĞUNDA ALMIŞ, SANIKLAR DURUŞMALARA HİÇ GETİRİLMEMİŞ VE SANIKLARIN BU KİŞİLERE SORU SORMA HAKLARINA MANİ OLMUŞTUR. 16.11.2020 tarihli oturuma ait celse tutanağında dilekçemizde detayları izah edildiği üzere evrakta sahtecilik boyutunda tahrifat yapmıştır.

 

Dosyanın içeriğinden dahi bihaber olarak yargılama yapıp dosyayı esas hakkında mütalaa için iddia makamına tevdi etmiştir.  02.11.2020 tarihli celsede "Ara karar gereği duruşmanın kapalı yapılması nedeniyle sanıkların yokluklarında dinlenen tüm müşteki ve tanık beyanlarının SEGBİS çözümlerinin sanıklar ve sanıklar müdafilerine tebliğ edilmiş olduğu görüldü."denilmiştir. Fakat bundan 4 gün sonra, 06.11.2020 tarihinde müştekilerinden Mehmet Yılmaz Erdoğan, Murat Kurtoğlu, Ahmet Keser ve Ertuğrul Karatay'ın segbis çözümlemeleri dosya içerisine yeni girmiştir.Dolayısıyla sanıklara müşteki beyanlarının segbis çözümlemelerinin tamamı gönderilmeden, YANİ DOSYA HENÜZ TEKEMMÜL ETMEMİŞKEN, dosya esas hakkında mütalaa için iddia makamına tevdii edilmiştir.

 

Kaldı ki sanıkların kendilerine tebliğ edilen az sayıdaki müşteki  ifadelerine ait çözüm tutanaklarını incelemeye dahi vakitleri olmadan, sanıklardan ve müdafilerinden “müşteki ve tanık beyanlarına karşı beyanları da sorulmadan”, hiçbir delil tartışması da yapılmadan alelacele iddia makamından esas hakkında mütalaası istenmiş ve aynı hızla son savunmalar alınarak davanın esası hakkında karar verilmiştir.

 

Mahkeme heyeti pandemi şartlarını göz ardı ederek -özellikle tutuklu sanıkların müdafii desteğinden yararlanamadıklarını bile bile- yargılamaya hızla devam etmiş ve sanıklar ve müdafilerine yeteri kadar süre vermeden cebren savunmalarını almıştır.

 

Mahkeme heyeti savunmalar sırasında sanıklar ve müdafilerine sık sık sert ve agresif müdahalelerde bulunmuştur. Hatta son savunmasını yapan sanıklardan Yeliz Sucu’nun namaz ibadetinin vaktinin geçtiğini belirterek ibadetinden sonra savunmasına devam etmek talebini dahi reddetmiş, manası olmayan saldırgan bir hızla hareket etmiştir. Birçok iddia hakkında savunma yapmalarına müsaade etmemiş, savunma süresini dakikalar müddetinde sınırlı tutmuş, birçok sanığın savunmasını yarıda keserek yerine oturtmuş, bazı sanık müdafilerini ise Jandarma marifetiyle salondan çıkartmıştır.

 

Mahkeme heyeti zorunlu müdafii “mazeretli” olan sanıkların müdafi yokluğunda savunmasını almıştır.

 

Mahkeme heyeti kendisinin suç duyurusunda bulunduğu bir kısım sanıklar müdafii Av. Eşref Nuri Yakışan’ın davasına yine aynı heyetçe bakmış ve avukatın mesleğini yapmaktan yasaklanmasına karar vermiş, nihayetinde ise ceza kararına hükmetmiştir.

Mahkeme heyetinin bu uygulamayla sahip olduğu kamu gücünü kullanarak dosyada görev yapan diğer müdafiler üzerinde baskı kurmayı ve sanıkların müdafi desteğinden etkin olarak faydalanmalarına mani olmayı hedeflediği kanaatindeyiz.

 

4000 sayfalık iddianame, 499 sayfalık esas hakkında mütalaa, yaklaşık 50 bin sayfalık müşteki ifadeleri, beyan, sorgu, dijital materyal vb gibi yeküne rağmen sanıkların son savunmalarını alırken “sadece esas hakkında mütalaaya cevap vermekle” sanıkları sınırlı tutmuş, sanıkların dosya kapsamında savunma yapma taleplerini hukuksuz olarak reddetmiş, savunma yapmaya devam etmek isteyen sanıkları “azarlayarak” yerine oturtmuş, daha da vahimi gerçekleri çarpıtarak tutanağa bu durumları geçirtmemiştir. Bu son savunmalara dair SEGBİS çözüm tutanakları henüz dosyaya ulaşmadan hüküm kurmuştur.

 

Tüm bu hukuksuzluklar ve daha fazlası duruşma tutanaklarının SEGBİS çözümleri okunduğunda ve video ortamında izlendiğinde çok daha net olarak anlaşılacaktır. Nitekim yargılama sürecinde sanıklar ve müdafileri tarafından bu yönde itirazlar ve talepler yapılmış olmasına rağmen mahkeme heyeti Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin 8/2. maddesine aykırı davranmış ve bu görüntüleri ilgilisine izletmemiştir.

 

Aşağıda yapacağımız izahların daha somut olarak anlaşılabilmesi bakımından öncelikle dava dosyası hakkında bazı tarihsel ve istatiksel bilgileri sunmamızın faydalı olacağı kanaatindeyiz. BU SAYEDE MAHKEME HEYETİNİN NASIL BÜYÜK BİR HIZLA YARGILAMA YÜRÜTTÜĞÜNÜN ANLAŞILACAĞI KANAATİNDEYİZ.

 

DAVA HAKKINDA İSTATİSTİKSEL BİLGİLER

 

Dava dosyası 5 ayrı iddianamenin birleşmesinden oluşmaktadır 

 

12.07.2019 tarihli ilk iddianame              : 125 müşteki, 22 tanık, 25 etkin pişman sanık ve 236 sanıktan ibaret olup toplamda 3908 sayfadan oluşmaktadır.

 

07.08.2019 tarihli ikinci iddianame        : Ek olarak 1 sanık hakkında sözde örgüt üyeliği iddiası eklenmiş olup sözde örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler bu eylemden TCK m.220/5 göndermesiyle sorumlu tutulmuşlardır.

 

26.02.2020 tarihli ikinci iddianame        : Ek olarak 8 müştekinin yeni iddiaları ve toplamda 16 sanık hakkında yeni suç isnatları eklenmiş olup sözde örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler tüm bu eylemlerden TCK m.220/5 göndermesiyle sorumlu tutulmuşlardır. Bu iddianame 113 sayfadan oluşmaktadır.

 

29.05.2020 tarihli üçüncü iddianame    : Ek olarak 9 sanık hakkında yeni suç isnatları eklenmiş olup sözde örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler tüm bu eylemlerden TCK m.220/5 göndermesiyle sorumlu tutulmuşlardır. Ayrıca ek olarak bazı yeni eşyaların müsaderesi istenmiştir. Bu iddianame 49 sayfadan oluşmaktadır.

 

07.08.2020 tarihli dördüncü iddianame : Ek olarak 3 müştekinin yeni iddiaları ve  1 sanık hakkında yeni suç isnatları eklenmiş olup sözde örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler tüm bu eylemlerden TCK m.220/5 göndermesiyle sorumlu tutulmuşlardır. Ayrıca TCK m.220/2-3 uyarınca yargılanan 2 sanığın suç vasfı TCK m.220/1-3 olarak değişmiş ve TCK m.220/5 göndermesiyle dosya kapsamındaki tüm suç isnatlarından sorumlu tutulmuşlardır. Bu iddianame 29 sayfadan oluşmaktadır.

Ayrıca bu iddianameyle birlikte hakkında dava açılan Av. Eşref Nuri Yakışan aynı yargılamada bir kısım sanıklar müdafii olarak görev yapmakta idi. Bu yeni dava ile birlikte hem müdafilik görevi hem de müvekkilerine hukuki destek vermesi engellenmiştir. Bu sayede davanın etkin avukatlarından biri olan Av. Eşref Nuri Yakışan davadan uzak tutulmak istenmiş ve sanıkların avukat desteğinden yararlanmalarının önüne geçilmiştir. Bir yandan da savunmanın diğer avukatlarına adeta göz dağı verilmek istenmiş, avukatlar güçlü savunma yapmaları durumunda “örgüt avukatı olmakla” itham edilecekleri endişesi altında görev yapmak durumunda kalmıştır.

 

 

Dava dosyasının içeriği hakkındaki bazı somut istatiksel bilgiler

 

Aşamalarda eklenen ek iddianameler ile birlikte dava kapsamında toplam 236 sanık, 26 tanık, 27 etkin pişman sanık, 209 sanık bulunmaktadır. Bu sanıkların 170’i ortalama 17 ay boyunca tutuklu yargılanmış, daha sonra ise 78 tanesi tutuklu, 96 tanesi konutu terk etmeme adli kontrol şartıyla ev hapsinde, 35 tanesi ise belirlenen günlerde ilgili karakollarda imza atmak suretiyle adli kontrol şartıyla yargılanma devam etmiştir. 96 sanık hakkındaki konutu terk etmeme adli tedbiri, hükmün verildiği 11 Ocak 2021 tarihine kadar kesintisiz devam etmiştir.

 

Sanıklara isnat olunan suç maddelerinin toplamı şu şekildedir: TCK m. 220/1,2,7-3, TCK m.328, TCK m.102, TCK m.103, TCK m.112, TCK m.96, TCK m.106, TCK m.107, TCK m. 109, TCK m.125, TCK m.282, TCK m.133, TCK m.158, TCK m.135, TCK m.82, TCK m.314/2, TCK m.205, TCK m.210, TCK m.283 ve 6136 sayılı, 3628 sayılı, 5607 sayılı kanunlara muhalafet suçlamaları olup TCK m.220/1-3 kapsamında yargılanan sanıklar TCK m.220/5 göndermesiyle tüm bu suçlar bakımından sorumlu tutulmuşlardır.

 

Dava kapsamında 235 sanığın ve 86 ayrı şirketin mal varlıklarına el konmuş ve şirket yönetimleri TMSF kayyumluğuna devredilmiştir. Ayrıca 5 tane şirketin, 34 tane tane taşınmazın, 64 tane aracın müsaderesine karar verilmiştir.  

 

Dava dosyasında bulunan bazı önemli evrakların içerikleri ve hacimleri

 

29.03.2018 ve 05.06.2018 tarihli 2 ayrı MASAK raporu vardır. Bu raporlardan ilki 66 sayfa ikincisi ise 114 sayfa olmak üzere toplamda 180 sayfadan ibarettir. Ayrıca her iki raporun ekinde birer CD bulunmakta ve bu iki CD toplamda 1100’lık sayfa pdf dosyaları, ayrıca 87 adet excel, video, fotoğraf dosyalarından oluşmaktadır.

 

El konulan ve TMSF kayyumluğuna atanan şirketler hakkında düzenlenmiş 90 civarında “Vergi Müfettişliği Raporu” bulunmakta olup bu raporların toplam sayfa sayısı 6200 civarındadır.

 

Emniyet tarafından ara aşamalarda hazırlanan fezlekeler haricinde sadece Temmuz 2018 tarihli ana emniyet fezlekesi 2011 sayfa sayısındadır. Diğer çok sayıdaki emniyet fezlekeleri ile sayfa sayısı ve içerikleri çok daha artmaktadır.

 

El konulan dijital materyaller ile ilgili hazırlanmış ve dosyaya sunulmuş 434 ayrı “Adli İnceleme Raporu” bulunmakta olup bu raporların toplam sayfa sayısı 4426 civarındadır. Ancak bu sayı sadece tarafımıza sureti verilen inceleme raporlarına aittir. Bu suretlerin renkli halleri katılan vekillerine verilmiş, ısrarlı taleplere rağmen hiçbir halleri sanıklara ve sanık müdafilerine ise verilmemiştir. Dosya kapsamında olduğu bilinen ve sanıklara sorguları sırasında soru olarak yöneltilen çoğu dijital inceleme raporları halen daha tarafımıza verilmemiştir. Duruşmalar esnasında katılan vekilleri tarafından nereden ve nasıl elde edildiği belirtilmeden bazı sözde dijital raporlar okunmuş, sanık müdafilerin okunananların dosya içerisinde olmadığına dair itirazları kabul görmemiş ve ayrıca bunlar heyet tarafından CMK 215 ve CMK 261’ya uygun olarak tartışılmamıştır.

 

Sanıklar veya müdafilerince alınarak dosyaya sunulan 27 ayrı bilimsel uzman mütalaası bulunmakta olup bunların toplam sayfa sayısı 550 civarındadır.

 

Ayrıca tüm taraflarca dosyaya sunulan dilekçelerin sayfa sayısı ise 75 bin sayfayı bulmuştur.

 

Son olarak 11.02.2021 tarihli gerekçeli karar 11bin 218 sayfa sayısındadır.

 

Yargılama süreci hakkındaki bazı tarihsel ve istatiksel bilgiler

 

Sanıkların sorgu işlemleri:   İlk iddianame 19.07.2019 tarihinde kabul edilmiş, ilk duruşma 17.09.2019 tarihine verilmiş ve ilk duruşma itibariyle sanıkların sorgularına başlanmıştır.

Tam bu noktada hatırlatmalıyız ki; iddianame kabulüne kadar geçen süreçte soruşturma üzerinde gizlilik kararı olduğundan sanıklar ve müdafileri dosya içeriğindeki tek bir sayfa evraktan bile haberdar değillerdi.

İddianamenin kabul edildiği tarih itibariyle 3908 sayfalık iddianame haricinde dava dosyasının hacmi yaklaşık olarak 50.000 sayfanın üzerindeydi. Bu nedenle mahkeme tarafından verilen sürenin yeterli olmadığı izahtan varestedir.

Üstelik ilerleyen bölümlerde açıklanacağı üzere dosya sanıklara CD ortamında tebliğ edilmiş, neredeyse tamamı tutuklu olan sanıkların bu CD’leri bilgisayar ortamında inceleme imkanı olmamış, tebliğin hemen ertesinde de sanıklar farklı cezaevlerinden Silivri Kapalı C.İ.K’na toplanmış, kurumda misafir olarak bulunan tutuklulara bilgisayar kullanma hakkı tanınmadığından savunma hazırlama hakları tamamen ellerinden alınmıştır.

 

Pandemi dolayısıyla duruşmaya 3 ay ara verilmiştir (10 Mart-23 Haziran 2020)

 

Etkin pişman sanıkların sorgu işlemleri : Etkin pişman sanıkların sorgularına diğer sanıkların yokluğunda 26.02.2020 tarihinde başlanmış ve 11.03.2020 tarihinde sonlanmıştır.

Bu sorgu işlemlerinin SEGBİS çözüm tutanakları 27.03.2020 tarihinde dosyaya ulaşmış olup bu ifadeler toplam 958 sayfadan oluşmaktadır.

 

Etkin pişman müdafilerinin beyanları   : Etkin pişman sanıkların sorgu işlemleri bittikten sonra müdafileri de müvekkillerin ifadelerine karşı diyeceklerini söylemiş ve bu beyanların çözüm tutanakları 57 sayfadan oluşmaktadır.

 

Müşteki, Mağdur ve Tanıkların ifade işlemleri : Müşteki, mağdur ve tanıkların ifadelerine sanıkların yokluğunda 05.08.2020 tarihinde başlanmış ve 22.09.2020 tarihinde sonlanmıştır. Bu ifadelerin SEGBİS çözüm tutanakları 04.11.2020 tarihinde dosyaya ulaşmış olup bu ifadeler toplam 1843 sayfadan oluşmaktadır.

 

Müşteki vekillerinin beyanları  : Müştekilerin ifade işlemleri bittikten sonra vekilleri müvekkillerin ifadelerine karşı diyeceklerini söylemiş ve bu ifadelerin çözüm tutanakları 30 sayfadan oluşmaktadır.

 

Esas Hakkında Mütalaa                : İddia makamı 13.11.2020 tarihinde esas hakkında mütalaasını dosyaya sunmuştur. Bu mütalaa ise 499 sayfadan oluşmaktadır.

 

Sanıkların esas hakkında mütalaya karşı beyanları: Mütalaanın açıklanmasından hemen sonra henüz müşteki, mağdur, tanık ifadelerinin çözüm tutanaklarının tamamı sanıklara ulaşmadanve bunlar incelenmeden 30.11.2020 tarihinde sanıkların esas hakkında mütalaaya karşı beyanları cebren alınmıştır.

Bu beyanlar alınırken mahkeme sanıkların sürekli olarak sözünü kesmiş, sert müdahaleler yapmış, çoğu isnat hakkında konuşmalarını engellemiş ve pandemi şartlarına (sokağa çıkma yasağı dahil) rağmen akşam geç saatlere kadar duruşmalar yaparak günde ortalama 20-25 kişinin beyanlarını almıştır.Toplamda 236 sanığın beyanlarını almaya 30.11.2020 tarihinde başlayan mahkeme bu işlemleri 22.12.2020 tarihinde sonlandırmıştır. Bu beyanlara dair SEGBİS çözüm tutanakları dava dosyasına gelmeden hüküm verilmiştir.

 

Sanık müdafilerinin esas hakkında son savunmalarının alınması: Sanıkların esas hakkında mütalaaya karşı beyanlarının alınması 22.12.2020 tarihli duruşmada saat 16:15’de bitmiş olup mahkeme heyeti önceden tebliğ etmediği veya ara karar tesis etmediği haldealalacele sanık müdafilerinin esas hakkında son savunmalarını sunmasını istemiştir.

Dosyanın hacminin genişliğini ve sanık beyanlarının henüz tamamlanmış olduğunu belirtip ek süre talep eden müdafilerin taleplerini aynı duruşmada reddederek cebren son savunmaların alınması işlemlerine başlamıştır.

Mahkeme heyeti tıpkı sanıklara yaptığı gibi müdafilerin de sık sık sözlerini kesmiş, birçok iddia hakkında savunma yapmalarına müsaade etmemiş, sert ve agresif tavırlar sergilemiştir, hatta Sayın Av. Bahri Bayram Belen’i jandarma marifetiyle dışarıya çıkarttırmıştır.

Toplamda 71 sanık müdafinden alınan son savunmalar 22.12.2020 tarihinde başlamış ve 29.12.2020 tarihinde sonlandırılmıştır. Bu beyanlara dair SEGBİS çözüm tutanakları dava dosyasına gelmeden hüküm verilmiştir.

 

Mahkemenin sanıkların son sözlerini alması ve hükmünü açıklaması    : 29.12.2020 tarihli duruşmada saat 18:35 sularında sanık müdafilerinin son savunmaları tamamlanmış ve mahkeme salonunun kapıları kapatılarak kimsenin (namaz, ihtiyaç vs dahil) dışarıya çıkmasına izin verilmeyereksanıklardan son sözleri sorulmuştur.

Öyle ki Mahkeme Başkanı “son cümle değil, son söz” diyerek vurgu yapmış ve sanıkların son sözlerinde dahi bir iki cümleden fazla konuşmaları durumunda azarlayarak susturma girişiminde bulunmuştur.

 

Aynı gün yani 29.12.2020 tarih saat 20:30 sularında son sözlerin sorulma işlemleri tamamlanmış ve mahkeme heyeti karar vereceğini belirterek duruşmayı 11.01.2021 tarihine ertelemiştir.

 

11.01.2021 tarihli karar duruşmasında ise celse arasında dosyaya giren dilekçeler duruşma zaptına eksik olarak geçirilmiştir. Örneğin bir kısım sanıklar müdafii Av. Burak Temiz tarafından dosyaya sunulan dilekçeler duruşma zaptına geçirilmemiştir.

 

Ayrıca mahkeme heyeti aynı tarihli karar duruşması sırasında “kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin” reddine dair karar vermiştir. Ancak mahkeme heyeti bu ara kararı duruşma sırasında vermediği halde duruşma tutanağına geçirtmiştir. Mahkeme heyeti 29.12.2020 tarihi itibariyle sanıkların son sözlerini sorma işlemine geçmiş olduğundan 11.01.2022 tarihli esasa ilişkin almış olduğu bu karar CMK m.216/3’e aykırıdır. CMK m.216/3’de “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” denmektedir. Ancak mahkeme heyeti son sözden sonra esasa ilişkin bir ara karar almış ve bu kararı da duruşma sırasında almadığı halde duruşma tutanağına geçirtmiştir.

 

Tüm bunların yanı sıra duruşmaların başladığı ilk günden itibaren yargılamanın akışı büyük bir belirsizlik içinde devam etmiştir. Sanık müdafilerinin diğer dosyalarını da göz önünde bulundurarak akış hakkında bilgilendirilme talepleri cevapsız bırakılmıştır. Duruşmaların hiçbir aşamasında ne sanıklar ne de müdafileri ne yapılacağı hakkında bilgilendirilmediklerinden baskın sorgulamalara, baskın savunma yapmalara mecbur bırakılmışlardır. Duruşmanın başladığı 17 Eylül 2019’dan itibaren;

·         Hangi sıralama ile gidileceği,

·         Sanıkların hangi sıralama ile ifadesinin alınacağı,

·         Müdafilerin ne zaman savunma yapacakları,

·         Müdafilerin savunmalarının hangi sıralama ile alınacağı,

·         Etkin Pişman sanıkların hangi sıralama ile dinleneceği,

·         Müşteki beyanlarının hangi sıralama ile alınacağı,

·         Tanıkların hangi sıralama ile ifade vereceği

BİLİNMEDİĞİNDEN, SANIKLARDAN VE SANIK MÜDAFİİLERİNDEN ADETA GİZLENDİĞİNDEN; HATTA AÇIKLANAN SANIK SORGU SIRASI DA SIK SIK SÜRPRİZ ŞEKİLDE DEĞİŞTİRİLDİĞİNDEN;

Sanıkların savunmalarına hazırlık yapmalarına olanak verilmemiş, müdafilerin de tanıklar, etkin pişmanlar ve müştekilere soru sormak, savunma için delil toplamak hakları ellerinden alınmıştır.

 

İlerleyen bölümlerde daha detaylı açıklanacağı üzere CMK’ya aykırı bir şekilde ortaya atılan “sorgunun bölünmezliği” kavramı kullanılarak da yargılama olağanın dışında hızlandırılmıştır. Yargılamanın bu şekilde usulsüz, düzensiz ve sağlıksız bir hızla ilerlemesine dair sanık müdafileri zaman zaman uyarıda bulunmuşlardır. Örneğin; 25 Eylül 2019 tarihli 5. oturumda, Av. Eşref Nuri Yakışan’ı konuyla ilgili talebi şöyledir:

MAHKEME BAŞKANI: Sürekli bölüyorsunuz siz, sürekli her soruya itiraz ederek bölüyorsunuz ve YARGILAMANIN HIZLI etkin ve verimli yürümesini engellemeye çalışıyorsunuz?

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN SÖZ ALDI: Başkanım bir yere yetişmeye çalışmıyoruz.

MAHKEME BAŞKANI: Bu nedenle?

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN SÖZ ALDI: Buradaki sanıkların sorguları 1 sene de sürebilir, bir yere yetişmeye veya aceleyle bir yere karar vermeye çalışmıyoruz.

MAHKEME BAŞKANI: Yargılamanın sıhhati açısından söylüyorum, evet?

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN SÖZ ALDI: Hızlandım, SİZ BU KELİMEYİ BUGÜN 3 DEFA KULLANDINIZ, HIZLI GİDEMİYORUZ, DURUŞMA İLERLEMİYOR DİYE.

MAHKEME BAŞKANI: Hızlı değil sıhhatli, evet devam edin?

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN SÖZ ALDI: Bu kelime doğru kelime evet, ben sizle tartışmaya girmek istemiyorum, söylemeye çalıştığım şey şu, BİR YERDE BİZ KARAR VERMEDİK, BİR KARAR VERİLMİŞ DE ONUN USULEN YARGILAMASINI DA YAPMIYORUZ, BİR YARGILAMA YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ, ve bu yargılama lütfen usulüne uygun olsun ve usulüne uygun yargılama yapılırken de lütfen bizim söz hakkımız verilsin, yani ben her soruya da itiraz edebilirim.

 

Ne var ki usule uygun ilerlenmesine dair sanık müdafileri tarafından yapılan bu ve benzeri tüm talepler göz ardı edilmiştir. Mahkeme heyeti hiçbir iddia hakkında araştırma yapmadan, dosya içerisinde bulunan ifadeleri, bilirkişi raporlarını, uzman mütalaalarını, el konulan dijitallere dair adli bilişim raporlarını, taraflarca sunulan dilekçeleri vs okumadan ve henüz dosyaya ulaşmamış eksik duruşma tutanaklarının çözümlerini dahi beklemeden alelacele karar vermiştir.

 

MAHKEME HEYETİNİN KARAR DURUŞMASI İÇİN ÖN GÖNDÖRDÜĞÜ 13 GÜNLÜK SÜRENİN -RESMİ YILBAŞI TATİLİ DAHİL- BÖYLE GENİŞ HACİMLİ VE ÇOK SANIKLI BİR DAVA İÇİN YETERLİ OLMADIĞI AÇIK OLUP AYNI ZAMANDA VERİLECEK KARARIN ÖNCEDEN HAZIR OLDUĞUNUN BİR GÖSTERGESİDİR.

 

ÖZETLE; Mahkeme heyeti 17.09.2019 tarihinde başlayıp 11.01.2020 tarihinde sonlanan yargılama süreci boyunca tarafların ifadelerini alma ve esas hakkında mütalaaya karşı diyeceklerini sormak haricinde HİÇBİR İŞ VEYA İŞLEM YAPMAMIŞ, HATTA SORGUSU HENÜZ YAPILMAMIŞ SANIK (Ek iddiname ile etkin pişman sanık Serdar Dayanık hakkında müşteki Mihrace Seyrek’e yönelik cinsel saldırı isnadı hakkında) DAHİ BULUNDUĞU HALDE HÜKÜM VERMİŞTİR.

 

Sanıklara atılı suç isnatlarını araştırma cihetinde ne resen ne de talep üzerine tek bir delil araştırması dahi yapmamıştır. Sanıklara tevsii tahkikat talepleri olup olmadığını sormamış, dinletmek istedikleri tanıkları ve kendi sundukları diğer tevsii tahkikat taleplerini de haksız gerekçelerle reddetmiştir. Dava dosyasında eksik olan ve sanıklarca defaaten istenen belgeleri kendilerine vermemiştir.

 

Ülke genelinde hakim olan pandemi şartlarına rağmen deyim yerindeyse soluk almadan ilerlettiği duruşmalarda sanıklar ve müdafilerinin savunmalarını süre vermeden her türlü itiraza rağmen cebren almış ve birçok iddia hakkında savunma yapmalarına müsaade etmemişlerdir.

 

Mahkeme heyeti neredeyse dakika hesabı yaparak ilerlediği yargılama sonucunda birçok haksızlık ve hukuksuzluk yaparak sanıkları kasıtlı olarak mağdur etmiş ve sayısız bozma nedenine sebebiyet vermiştir. Bu hususların bir kısmı ise aşağıdaki gibidir:


⬅️

BÖLÜM 1 - CMK 289/1-a,d,e,g,h,i MADDELERİ UYARINCA “HUKUKA KESİN AYKIRILIK” HALLERİ DAVAMIZ BAKIMINDAN OLUŞMUŞTUR. 
➡️

2.1 - MAHKEME HEYETİNİN TEŞEKKÜLÜ “TABİİ HAKİM” İLKESİNE AYKIRIDIR 


Daha yeni Daha eski