İsrail devleti küçük bir coğrafyada yerleşik olmasına rağmen dünya politikasında söz sahibi ve son derece etkin bir ülkedir. Başta Amerika Birleşik Devletleri’nde olmak üzere diğer pek çok ülkede yoğun lobi faaliyetleri yürütmekte ve bunda da oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle İsrail, gerek Türkiye gerekse diğer devletler için Ortadoğu’daki ülkeler arasında özel bir önem taşımaktadır.

Bu bağlamda İsrail ve Türkiye’ye birlikte bakılırsa, ilişkileri köklü bir geçmişe sahip, birbiriyle çatışmaktan şiddetle kaçınan iki ülkeyle karşılaşılır. Hatırlanacağı gibi Türkiye, 1949 yılında Arap-İsrail savaşından çıkmış olan İsrail’i egemen bir devlet olarak tanıyan ilk Müslüman ülkedir. O tarihten sonra da iki ülke arasındaki ilişkiler her geçen yıl katlanarak gelişmiştir. Hem ticari hem askeri alanda karşılıklı birçok önemli anlaşmalar imzalanmıştır. Her türlü olumsuzluklara rağmen Türkiye ve İsrail, Ortadoğu gibi çok kritik bir bölgede iki önemli stratejik ortak olarak hareket etmeye devam etmiştir. Siyasi sebeplerden dolayı belli dönemlerde gerilen ilişkiler dahi hiçbir zaman iki ülke arasındaki ticari ve askeri alandaki iş birliğine zarar vermemiştir. Hatta 2009’daki Davos krizi ve 2010’daki Mavi Marmara baskınına rağmen iki ülke arasındaki iş birliği geçici bir durgunluk dışında hep artarak devam etmiştir. Günümüzde Türkiye, İsrail’in en çok ihracat yaptığı ülkeler listesinde 6’ncı sırada yer almaktadır. Ayrıca hatırlatmak gerekir ki, İsrail 11 Mayıs 2010’da Türkiye’nin onayı ile OECD’ye resmen kabul edilmiştir. İsrail Silahlı Kuvvetleri ise, ancak Türkiye’nin veto kararını kaldırması sonucunda NATO’nun Kasım 2016’da Karadağ'da düzenlediği büyük çaptaki askeri tatbikata katılabilmiştir. Zaten Türkiye’yi ilgilendiren birçok kritik konuda, uluslararası siyasi çevrelerde lehte neticeler alabilmek için İsrail ve Musevi camiasıyla iyi ve yakın ilişkiler içinde olunması gerektiği politik uzmanların da hep dikkat çektiği bir gerçek olmuştur.

Sayın Adnan Oktar da her dönem ülkemizin İsrail ile olumlu ilişkiler içinde olması gerekliliğini savunmuş, İsrail ile ülkemiz arasında korunması gereken dostluk, ittifak ve iyi ilişkilerin önemine her fırsatta dikkat çekmiştir. Ne var ki Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının tamamen iyi niyet, dostluk, dürüstlük samimiyet çerçevesinde ve her iki ülkenin ortak fayda ve çıkarları doğrultusunda İsrailli bazı üst düzey yetkili ya da din adamları ile yapmış oldukları görüşmeler bugün art niyetli bir biçimde amacından saptırılarak adeta bir suç unsuruymuş gibi yansıtılmaya çalışılmaktadır. Halbuki yukarıda da belirtildiği gibi, dost ve müttefik olarak tanınan bir ülke ile gerek siyasi gerekse ticari ilişkiler kurmak, karşılıklı ziyaretlerde bulunmak, iş birlikleri ve ortaklıklar gerçekleştirmek son derece normal ve legaldir.

İsrail ve Türkiye arasında ilişkilerin olumlu şekilde devam etmesinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar da önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu çalışmalar kapsamında İsrailli yetkililerle ikili görüşmeler gerçekleştirilmiş ve Türkiye’nin çeşitli konulardaki talepleri yetkililere iletilmiştir. Bunun sonucunda da Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına somut ve son derece faydalı sonuçlar alınmıştır. Bu sonuçların en önemlilerinden biri, kamuoyuna da yansıdığı gibi, Mavi Marmara baskını sonrasında İsrail Devleti’nin mağdur ailelere tazminat ödemeyi kabul etmesidir. Sayın Adnan Oktar’ın telkinleri ve yapmış olduğu görüşmeler neticesinde İsrail Devleti yetkililerinin ikna edilmesinde önemli yol alınmış ve Mavi Marmara'da şehit olan kardeşlerimiz için tam da Sayın Adnan Oktar’ın tavsiye ettiği meblağ ödenmiştir.

Sayın Adnan Oktar’ı İsrail’in menfaatleri için çalışan birisi gibi göstermek isteyen komplocuların özellikle izledikleri taktiklerden biri, onun her kesimden insanla yaptığı görüşmelerden hiç bahsetmeyip, sadece İsrailli yetkililerle yaptıkları görüşmelere dikkat çekmeleridir. Halbuki Sayın Adnan Oktar sadece İsrail’den yetkililerle değil, Filistinlilerle, Bektaşilerle, Rohingyalılarla, Arakanlılarla, Şiilerle, Azerilerle, Hristiyanlarla, İngilizlerle, İtalyanlarla, Amerikanlarla, Çinlilerle yani dünyanın farklı ülkelerinden veya dini inançlardan sanatçılarla, gazetecilerle, bilim insanlarıyla, dini liderlerle veya siyasetçilerle de görüşmüştür. Her dinden ve kesimden insana İslami konuları anlatmış, İslam Birliği çağrısı yapmış ve Türkiye’nin milli menfaatlerini savunmuştur. Hükümetimizi destekleyici yönde faaliyetlerde bulunmuştur. Sevgi, dostluk ve samimiyet ortamı içerisinde gerçekleşen bu görüşmeler vesilesiyle, farklı toplumlar arasında karşılıklı sevgi, barış, dostluk, kardeşlik ve iyi niyet mesajları aktarılmıştır. Yine bu görüşmelerde, aynı Allah'a inanan, pek çok ortak kutsal değere sahip insanlar arasında şer güçler tarafından kışkırtılmaya çalışılan suni kavga, gerilim ve düşmanlığın çok büyük bir fitne olduğuna da önemle vurgu yapılmıştır.

Ayrıca Sayın Adnan Oktar İsrail ve Musevilik ile ilgili konulara asla taraflı bakmamış, İslam’ın menfaatleri doğrultusunda ve dürüst bir Müslüman bakış açısıyla yaklaşmıştır. İsrail’in yanlışlarını da ortaya koymuş ve bu konularda eleştirilerde bulunmuştur. Bu gerçekler, Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV’de yaptığı, İsrail’i, Musevileri, Filistin’i ve İslam’ı ilgilendiren konulara gerçek bakış açısını gösteren bazı konuşmalarından da anlaşılmaktadır:

“İsrail gençliğini Darwinist yapmak için çaba harcıyorlar. İsrail boydan boya mescit olacak, ezan sesiyle dolacak. Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tüm İsrail dindar olacak.” (24 Temmuz 2011)

“Ben dindar Musevilerle görüştüm; çok yüksek ahlaklılar ve savaştan şiddetle kaçınan insanlar. Ama İsrail devleti Darwinistlerin elinde, materyalistlerin elinde. Bomba da yağdırıyor, zulüm de yapıyor. Genel anlamda tabii bu söylediklerim yoksa tabii ki istisnalar vardır. Darwinizmi dayata dayata bütün Ortadoğu’yu mahvettiler. İsrail’in gaddarlığının kökeninde yine Darwinizm var. Gerçek bir Musevi böyle bir katliam yapabilir mi? Filistinli çocukları kan revan içinde bırakabilir mi? Asla yapamaz. (24 Eylül 2012)

“Gerçek bir Musevinin mutlaka Muhammedi olması, Kuran’a uyması gerekir. O zaman Tevrat’a sevgisi Hz. Musa (a.s.)’a sevgisi çok mükemmel ve pürüzsüz olur. Kafası ve vicdanı çok rahat olur.” (19 Temmuz 2011)

 “Kudüs konusunda ben yaptım oldu diye bir mantıkla hareket edilmez. Tüm bölgeyi Allah korusun ateşe atar. Kudüs Müslüman, Musevi, Hristiyan tüm dindarlar için kutsaldır. Allah her üç din için de o şehri kutsal kılmış. Senin değil benim mantığıyla hareket edilmez. Üç dinin mensuplarının da güven içinde olacağı bir ortam olması önemlidir. İsrail, Kudüs’ü tarihi şehir olarak muhafaza etsin. Mevcut durum muhafaza edilmesi Museviler için de Hristiyanlar için de Müslümanlar için de daha doğru olur.” (6 Aralık 2017)

“Hz Musa (a.s.) Müslüman’dı, Hz. İsa (a.s.) Müslüman’dı. Museviler Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman ettiklerinde Hz. Musa (a.s.) dönemi Müslüman’ı olurlar. Kusursuz birer dindar olurlar. İseviler de, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman ettiklerinde, Hz. İsa (a.s.) dönemi Müslüman’ı olurlar. Hıristiyanlığı tam anlamıyla yaşarlar. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman; Musevilerin elinden Hz. Musa (a.s.)’ı almaz, Hıristiyanların elinden Hz. İsa (a.s.)’ı almaz. Aksine, kendilerini onlara daha çok yaklaştırır.” (19 Temmuz 2011)

“İsrail’in protesto ve tepkileri sert yöntemlerle bastırmaya çalışması yanlış ve çirkin bir yöntem. Bu eski mantığı tamamen bırakmaları gerek. İsrail, dindar Musevilerin protestolarını da benzer şekilde çok kaba yöntemlerle bastırıyor. Bu kaba anti demokratik yöntemleri bırakmalı. (30 Temmuz 2017)

“İsmailoğullarından kim adam öldürürse zulüm yapmıştır, İsrailoğullarından da kim adam öldürürse zulüm yapmıştır. Biz her türlü cinayeti kınıyoruz.” (25 Kasım 2012)

“Gizli namaz kılan birçok Musevi var. İslam her insanın fıtratında vardır. Yakında tüm Museviler Kuranı ezberden bilecekler.” (23 Temmuz 2011)

“İsrail ile Filistin arasındaki kavgayı Allah’ın izniyle bitireceğiz. İkisi de Peygamber soyu olan bu iki halkın kardeş olarak yaşamasını istiyoruz. Masum bir Filistinli şehit eden de masum bir Musevi’nin canına kıyan da zalimdir. Biz her türlü zalimliğe karşıyız. Filistinli canımız kardeşlerimizin huzur ve güvenlik içinde yaşamasını istiyoruz. Hz. Musa’nın bizlere emaneti olan Musevilerin her yerde güvenlik bulmasını istiyoruz. Allah’ın izniyle bu güzel barış ortamı Mehdiyet döneminde oluşacak.” (16 Şubat 2018)

 “Museviler Tevrat’ı hiçe sayarlarsa, Allah’ın hükmünü önemsiz görürlerse, İsrail’i çok büyük bir felaket sarar. Ama Allah’ın onlara yardım edeceğini, Moşiyah’la yardım edeceğine inanır, dua ederlerse Allah onları kurtaracak.” (26 Aralık 2014)

Samimi bir Müslüman tüm insanların iyiliğini, huzurunu ve rahatını ister. Dünyadaki sorunları çözmek için var gücüyle çaba harcar. İşte Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının dünya çapında yürüttükleri kültürel faaliyetler bu bakış açısının eseridir. İsrail’den yetkililerle ve hahamlarla gerçekleştirdikleri, büyük bir bölümü A9 TV ekranlarından canlı yayınlanan ve içeriği bilinen bu görüşmeler başta Türkiye’nin olmak üzere tüm Ortadoğu’nun hatta dünyanın geri kalanının menfaatinedir. Bölgemizde barışı, sevgiyi ve zenginliği hakim etme amaçlıdır. İsrail ve Türkiye arasında ön yargılardan ve yanlış bilinenlerden kaynaklanan sorunları çözebilme niyeti taşımaktadır. Devletimizin yükünü hafifletmeye yönelik eylemlerdir. Devletimize açık bir destektir.

Daha yeni Daha eski