Sayın Adnan Oktar, manevi değerlerimizi en iyi şekilde sahiplenen ve bu değerleri yaşatmada öncü rol üstlenen tarikat ve cemaatlere hem her zaman sahip çıkmış hem de sevgi ve kardeşlik duyguları içerisinde bir arada olmaları için yoğun çaba sarf etmiştir. Müslüman grupları, partileri ve cemaatleri, milli ve manevi değerlere tam sahip çıkmaları halinde sonuna kadar destekleyeceğini belirtmiş, onları her vesileyle koruyup kollamış, eserlerinde, makalelerinde, konuşmalarında onları hep savunmuştur. Müslüman topluluklar aleyhindeki sinsi şer planları yapan karanlık odakları her fırsatta deşifre etmiş, kamuoyunun gözleri önüne sermiştir.

Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları da kendisinden aldıkları güzel ahlak ve terbiye sayesinde bütün cemaatlerle ve tarikatlarla yakın dostluklar kurmuşlardır. Mahmut Hocaefendi Cemaati, Menzil Cemaati, Şeyh Nazım Hazretleri’nin Cemaati, İskenderpaşa Cemaati, Erenköy Cemaati gibi pek çok cemaatle görüşmüşler, tüm dini gruplara sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik ruhuyla yaklaşmış ve hepsi tarafından da sevgi ve saygı ile karşılanmışlardır. Davet edildikleri tüm Müslümanların iftarlarına katılmışlar, kendileri de bu konuda örnek olacak bir şekilde bütün Müslüman çevrelerin davet edildiği iftar organizasyonları düzenlemişler, “Müminler ancak kardeştirler…” ayetinin hükmü gereği Müslümanlar arasında tesanütün artması için çalışmışlardır. Ayrıca tüm dini grup ve cemaatlerin devlete ve meşru seçilmiş hükümetlere daima destek olmalarını her daim gündem yapmışlardır. Tüm bunlar Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının milli, yerli ve vatansever olup devleti ve milleti için çalışan insanlar olduklarını göstermektedir. Amaçlarının İslam’ın özünü teşkil eden barışı yeryüzüne hakim kılmak olduğunu ispatlamaktadır.

Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV canlı yayınlarda tarikat ve cemaatler hakkında dile getirdiği görüşlerinden bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:

  • Tarikatların milletin özü olduğu, vatana ve millete sahip çıkma inancı içinde oldukları,
  • Nakşibendilerde, Kadirilerde devlete karşı yanlış veya ters bir bakış açısının asla olmayacağı, bu yapıların devlete ve millete bakış açısında temizlik, güzellik ve güven olduğu, Nakşibendilerin her kolunun böyle olduğu,
  • Tarikatların ve cemaatlerin hiçbir karanlık işin içine girmedikleri, mazlum ve her zaman devlete itaatkâr oldukları, devleti, istikrarı, asayişi muhafaza için gayret ettikleri,
  • Tarikatlara kafayı takan kişilere hükümetin inceleme yapması gerektiği, bütün Osmanlı sultanlarının hemen tamamının Nakşibendi olduğu, birçok cumhurbaşkanının Nakşibendi olduğu,
  • Meclisin neredeyse yarısının Nakşibendi olduğu,
  • 15 Temmuz darbe gecesi sokağa ilk çıkanların cemaatler ve tarikatlar olduğu,
  • Siyasilerin ayırım yapmadan tüm dindar camialara sahip çıkması ve muhabbet göstermeleri gerektiği,
  • PKK’ya karşı cemaatlerin çok etkili olduğu, PKK’nın etkisinin olduğu bölgelerde başta Muhammed Raşit Erol Hazretlerinin talebeleri olmak üzere Nakşibendilerin, Kadirilerin, Nur talebelerinin iman hakikatlerinin anlatılması, Kuran mucizelerinin anlatılması ve Türk İslam Birliği’nin anlatılması konusunda hem desteklenmesi ve hem de yollarının açılması gerektiği,
  • Menzil’in ve Nur talebelerinin Güneydoğu’da bölücü, komünist, terörist ve dinsiz olan PKK hareketine karşı çok güçlü bir set oldukları,
  • Tarikatların hayır işleri, yardımlaşma, Kuran Arapçası eğitimi ve imani eğitim yönünde güzel faaliyet gösterdikleri,
  • Darwinist-materyalist eğitimin sonucunda veya vurdumduymaz ve din kültüründen uzak bir gençliğe sebebiyet veren televizyon programlarının negatif etkileri neticesinde insanlarımızın imanında oluşan zayıflamanın cemaatlerin fikri faaliyetleri ve sohbetleriyle düzeltilmesi imkanının doğduğu, birçok kişinin bu şekilde imanlarının kurtarıldığı,
  • Süleymancıların, Mahmut Hoca cemaatinin, Nurcuların ve Menzil cemaatinin milliyetçi, çok sağlam delikanlı oldukları, müspet hareket yanlısı oldukları, devlete çok önem verdikleri, meşru hükümeti daima destekledikleri,
  • İngiliz derin devletinin İslami tüm yapılara karşı olduğu, sadece kendi felsefesini kabul edip İslam’ı ve Kuran’ı terk eden FETÖ’yü kontrol altına alabildiği,
  • Cemaatleri ortadan kaldırılmak isteyenlerin İngiliz derin devletinin uyuyan hücreleri ile bağlantılı oldukları,
  • Tarikat ve cemaatlerin Türkiye’nin bir gerçeği olduğu, dindar camiaların desteğini alan her partinin iktidar olduğu,
  • Cumhurbaşkanımızın şeyh efendileri ziyaret etmesinin, Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerine, Menzil cemaatine, Şeyh Nazım Hazretleri’nin talebelerine sahip çıkmasının Müslümanlar arasında çok olumlu etki yapacağı,
  • Nakşibendileri, Kadirileri, Nurcuları canı gibi sevdiği, Said Nursi’den şeref duyduğu, Şeyh Nazım Kıbrısi’yi, Menzil cemaatini, Süleyman Hilmi Tunahan’ı, Abdülbaki Erol’u çok sevip saydığı, herkesin bu değerli insanlara saygı duyup sahip çıkması gerektiği,
  • Müslümanın Müslümandan nefret etmesinin fitne olacağı, bazı tarikatların da birbirlerine şiddetle karşı oldukları, oysa hepsinin nur gibi Müslüman, hepsinin efendi olduğunu vurgulayarak dindar camialar arasında soğukluğun bir an önce giderilmesi gerektiği,
  • Müslümanların Süleymanlılar, Nurcular, Nakşibendiler, Kadiriler hepsinin birbirini sevmesi gerektiği, hükümetle de her zaman aralarının iyi olması gerektiği,
  • Nakşibendiliğin, Kadiriliğin bizim zenginliklerimiz olduğu, ultra modern bir dünyada o güzelliklerle iç içe birlikte olmak gerektiğini, bu güzellikleri de bütün gücümüzle ayakta tutmamız gerektiğini birçok kez ifade etmiştir.

Sayın Adnan Oktar, tarikat ve cemaat düşmanlığının aynı zamanda devletimize yönelik büyük bir tuzağa da işaret ettiğini dile getirmektedir. Sayın Adnan Oktar’a göre devletimize ve hükümetimize en büyük desteği veren cemaatleri ve tarikatları hedef gösterenlerin asıl amacının devletimize olan halk desteğini ortadan kaldırmaktır. Sayın Adnan Oktar böylece hem toplumda huzursuzluk yaratılarak ve hem de devletimizi zayıflatarak, Türkiye’nin bölünebileceği zemini oluşturmaya çalışmak olduğunu vurgulamıştır. Sayın Adnan Oktar’ın konuyla ilgili konuşmalarından biri şu şekildedir:

Cemaatleri STK’ları, dernekleri, çeşitli legal örgütleri devreden çıkarmaya yönelik çalışmalar Türkiye’yi çökertme politikasının yan çalışmalarıdır çok dikkatli olmak lazım.” (27 Temmuz 2016 tarihli A9 TV canlı yayın konuşmasından alıntı)

Aşağıda ise Sayın Adnan Oktar’ın tüm cemaat ve tarikatları kucakladığını ortaya koyan binlerce konuşmasından birkaç örnek yer almaktadır:

Kardeşim, bir kere bu Nurcu, Süleymancı, Nakşibendi, Kadiri bunların dost olmasını sağlayalım. Yemekli toplantı yapalım dost olsunlar, arkadaş olsunlar. Bu muhalefet tehlikeli, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi yapıyorlar. Birbirlerine muhalifler birbirleriyle muhatap olmuyorlar, birbirlerinden çekiniyorlar hatta bir kısmı birbirinden nefret ediyor. Böyle olmaz. Bir de iyi aile Müslümanları var iyi aile Müslümanı, onlar iyice antika, hiçbir kimseyle görüşmüyor onlar Müslümanlardan. Hepsini tehlikeli görüyor. Şeyh Nazım Hoca’nın talebeleri, Mahmut Hoca’nın talebesi, Nurcular, Süleymancılar, Nakşibendiler asla asla. Kafir görmüş gibi adam kasılıyor, Süleymancı gördü mü eli ayağı gidiyor. Çok korkunç bu. Barıştıralım aralarını bulalım, felaket büyük olayı anlamıyorlar. Türkiye’de çok büyük plan hazırlandı Tayyip Hoca’yı devirmeye çalışıyorlar. Milli lider olarak onun mutlaka başta durması gerekiyor hem de büyük bir destekle. Yani en az yüzde 70’le ayakta durması lazım. Elinin kuvvetli olması lazım. Bir kere bunu bir sağlayalım. Bu Nurcu, Süleymancı, Nakşibendi, Kadiri falan bunların bir dostluğunu sağlayalım. Gerekirse de ellerinden tutup bir araya getirip teşvik edelim. Önce yazılı olarak uyaralım birbirleriyle dost olmaları için sonra da fiilen.” (7 Aralık 2017 tarihli A9 TV canlı yayın konuşmasından alıntı)

 

 

Şii kardeşlerimi de Alevi kardeşlerimi de Caferi kardeşlerimi de Vahabi kardeşlerimi de çok takva, çok mükemmel buluyorum. Çok iyi insanlar olarak buluyorum. Halis Müslümanlar olarak buluyorum. Dini çok güzel yaşayan insanlar olarak görüyorum.

Biz bir okulun talebeleri gibiyiz. Hepimiz bir bütünüz. Aynı amaca hizmet ediyoruz. Çünkü Allah’ımız bir, Kitabımız bir, kıblemiz bir. Aynı peygambere inanıyoruz. Her şeyimiz aynı. Sadece takvada yarışma var. Onun için mezhep ayırımından kaynaklanan Müslümanlara karşı mesafeli olma düşüncesini çok yanlış görüyorum. Samimi Müslümanın asla yapmayacağı bir şeydir.

Ne demek mezhep ayrımı? Ne demek onları garipsemek? Bu olmaz. Kuran’da belirtiyor Allah, takvada yarışma vardır. Takvada yarışırız, ama hepsi candan sevdiğimiz mükemmel Müslüman olan kardeşlerimizdir. Ama tabi bir yanlışlık olursa, yanlış anlaşılmaya müsait bir durum olursa bunu kardeşçe, güzellikle birbirimizi ikaz ederek düzeltebiliriz. Ama bunu da mutlaka kardeşlik düşüncesi içerisinde, koruyarak ve kollayarak, karşımızdakinin ahiretini düşünerek yapmak lazım.

İslam'a hizmet etmek, İslam'ın yanlış tanınmasını engellemek isteyen Müslümanın yapması gereken en önemli şeylerin başında birlik olmak ve Müslümanların birliğini savunmak olmalıdır. Müslümanların birlik olmaması, birlikte hareket etmemesi haramdır. Haram bir hükümdür… Müslümanlar bunu yapmıyorlar. Bunu yapmayınca İslam hakkında yanlış imajlar da devam eder, Müslümanlara yönelik baskı ve saldırılar da devam eder, Filistin'de, Irak'ta, Doğu Türkistan'da Afganistan'da kan akmaya da devam eder.

Bunların hepsinin çözümü Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır. Her devlet ayrı milli devlet olarak kalacak, her devlet kendi içerisinde hür davranacak.

O zaman dünyanın bir yerinde Müslümanların parmağının ucuna bir zarar gelse bütün Müslümanlar toplu hareket edeceği için, bu olay hemen durdurulur. Ama böyle paramparça olursa, böl, parçala, yut politikasına uygun hareket ederlerse tabi ki küçük parçaları yutmak kolaydır. Ama bütün blok bir Müslüman alemini yutmak imkansızdır. Müslümanların bu farzı bir an önce yerine getirmeleri gerekiyor.”(23 Temmuz 2009 tarihli İran Press TV internet sitesi ile röportajından alıntı)

 

 

Bu tarikatlara kafayı takan adamlara bir hükümet dikkatlice bir inceleme yapsın. Bunlar bir ekip. İngiltere tarafından yönlendiriliyorlar. Adam Nakşibendilere kafayı takmış. Bütün Osmanlı sultanlarının hemen tamamı Nakşibendi’ydi. Sen aslını mı inkar ediyorsun, neyi inkar ediyorsun? Cumhurbaşkanı Nakşibendi, bütün cumhurbaşkanları Nakşibendi geriye doğru gittiğimizde, hep Nakşibendi’dir. Başbakanlar Nakşibendi. Sen kimle uğraşmaya kalkıyorsun, neyle uğraşıyorsun? Dünyanın en büyük tarikatıyla uğraşıyorsun. Bahauddin Nakşibendi Hazretleri’nin kurduğu tarikat. Her yerde kardeşliği, sevgiyi, barışı, mazlumluğu, nezaketi, kibarlığı öğreten bir efendilik okuludur Nakşibendilik. Sen boyundan büyük işlere giriyorsun. Sen kimsin Nakşibendiliği kontrol altına alacaksın? Abdülkadir Geylani, Seyit Abdülkadir Geylani’nin kurduğu Kadiri tarikatı. Birçok büyüğümüz Kadiri’dir. Milletvekillerinin içinde de birçok Kadiri var. Sen neyle uğraşıyorsun? Meclisin nerdeyse yarısı Nakşibendi, şu anda da meclisin nerdeyse yarısı Nakşibendi. Sen kimle uğraşıyorsun, neyle uğraşıyorsun, ne konuşuyorsun? Bütün ecdadımız hep Nakşibendi’dir çoğu. Onun için pek hadlerini bilmiyor adamlar, uçuyorlar adeta. Burada bir gariplik var bunu bir incelesin hükümet. Yani burada bir talimatla hareket etme olduğu anlaşılıyor. Cemaatler vesilesiyle bin yıldır biz bu topraklardayız. İstanbul’u fethedenlerin büyük bölümü Nakşibendi’ydi. Sen neye göre konuşuyorsun?” (27 Ağustos 2017 tarihli A9 TV canlı yayın konuşmasından alıntı)

 

 

"Said Nursi Hazretlerini seviyorum ve bundan şeref duyuyorum. Şeyh Nazım Kıbrısi’yi seviyorum diyorum. Menzil cemaatini seviyorum diyorum. Süleyman Hilmi Tunahan’ı seviyorum. Abdülbaki Erol Hazretlerini seviyorum. Bütün müminleri seviyorum diyorum. Entel dantel üslubuna girmiyorum. Ben sevgimi her zaman her yerde açıkça ifade ediyorum. Korkak ve çekingen, samimiyetsiz tavırlar felaket ve uğursuzluk getirir, başka bir şey olmaz."(26 Ekim 2015 tarihli A9 TV canlı yayın sohbetinden alıntı)

 

 

Menzil’e kafalarını takmasınlar. Bir gidip görüşün konuşun da anlayın. Anlamadan, görmeden, bilmeden bu insanlar aleyhinde niye konuşuyorsunuz ben anlamıyorum. Menzil Cemaati modern insanlardır, aklı başında sevgi dolu insanlar, kibar saygılı insanlardır. Siyasetle de ilgilenmezler ayrıca. Yani hani şu parti bu parti öyle bir yolları öyle bir yöntemleri yok. Hiçbir dönemde de olmadı. Yani biz şu partiyi destekliyoruz diye topluca aldıkları bir karar olmadı. Ben yakın şahidiyim yani o cemaat toplulukta bağlantım oluyor görüyorum, konuşuyorum. Yahut bana bilgi getiriyorlar. Bu insanlar mazlum insanlar, temiz insanlar. Devlete, hükümete de titiz bağlı olan insanlar, rejime de bağlıdırlar. Fitneden kaçınan insanlar, kargaşadan kaçınan insanlar.” (14 Eylül 2017 tarihli A9 TV canlı yayın konuşmasından alıntı)

Ama buna gerek yok. Süleymancılar bayağı milliyetçi çok sağlam delikanlılardır, yani ben tanıyorum onları, herkes tanır. Yani binlerce şahidi var. Bir kere istikrara çok önem verir Süleymancılar. Müspet hareket yanlısıdır, devlete çok önem verir, devlete titizdirler. Meşru hükümeti daima desteklerler. İktidardan yana olurlar. Ve saygılı insanlar, yani onlar tehlike, anarşiye karşı çok titizdirler, kargaşadan hiç hoşlanmazlar. Mahmut Hoca cemaati de aynı o şekildedir, Nurcular yine aynı şekildedir. Menzil Cemaati de çok aklı başında adamlar, yani öyle dengesiz, kontrolsüz bir kimse yok. Ama nezaketen tabii ki liderlerinden bazı kişilerin kısa kısa demeçler vermesi faydalı olur ama herkes şahit. Tabii onlar da çok sessiz çıtları çıkmıyor. Halbuki söyledim, “Çıkın ortaya biraz konuşun” dedim. Akıl almaz çekingenler.”( 27 Eylül 2016 tarihli A9 TV canlı yayın konuşmasından alıntı)

Sayın Adnan Oktar’ın yukarıdaki konuşmalarına benzer sayısız konuşması vardır. Sayın Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarının en büyük arzusu, Müslümanların arasındaki çatışmaların bitmesi ve İslam Birliği’nin kurulmasıdır. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının Müslümanları birlik yapmak için yaptığı çalışmaların ve açıklamaların varlığı ortadayken, İslam’ı dejenere etmekle ve Müslümanlara zarar vermekle suçlanmaları ortada büyük bir komplo olduğunun en açık göstergelerinden biridir.

Daha yeni Daha eski