Tüm eğitim müfredatına hakim olan Darwinizm ideolojisi ile televizyon kanallarında sabah akşam ateizm propagandası yaptırılarak manevi değerlerinden soyutlanmış, dinsiz-ateist bir Türkiye inşa edilmek isteniyor.

Ülkemizi bu milli felakete sürükleyerek yok etmeyi hedefleyen odak ise Darwinizm’i eğitim kurumları, basın ve medya yolu ile tüm dünyaya dayatan İngiliz derin devletidir.

Allah’ın varlığı açıkça inkar edilirken, ateizm meşru kılınmak istenmektedir. Böylece, ülkemizde ateizm ve dinsizliğin hızla yayılması hedeflenmektedir.

İlkokul, ortaokul, lise, lisans ve lisansüstü eğitimlerde zorunlu Darwinizm eğitimi verilirken bu ateist-materyalist evrimci telkin her gün televizyon programlarıyla da canlı tutulmaktadır.

Türkiye'nin okuyan kesimi ve geleceği olan bilim insanları, bilimsel hiçbir dayanağı olmayan, tek bir bilimsel kanıt ya da bulguyla dahi desteklenmeyen Darwinist öğretilerle yetişirken, ekran başındaki halkımızın da Darwinist öğretilerle beyinleri uyuşturulmaktadır. Böylece, 80 milyonluk Türkiye yoğun bir  Darwinist telkine maruz kalmakta, Darwinist, ateist ardından da komünist Türkiye projesi işte böyle adım adım, hissettirmeden hayata geçirilmektedir.

Televizyon kanallarındaki Darwinist propagandaya bir örnek verecek olursak; bilimsel gerçeklerin nasıl çarpıtıldığı ve vatandaşlarımızın nasıl aldatıldığını gözler önüne seren NTV haber kanalında yayınlanan bir evrimci belgeseli dikkatinize sunuyoruz.


NTV KANALINDA YALANLARLA DOLU BİR EVRİM BELGESELİ

NTV televizyonunda 1 Mayıs 2021, saat 23:00’te yayınlanan “Yaşam Gücü” (Life Force) adlı bir belgesel bu sinsi propagandaya bir örnektir. Belgeselde, Afrika’da Tanganika ve Malawi göllerindeki ciklet balıklarının yavrularını yumurtadan çıkıncaya dek ağızlarında korumalarının, güya “o göle has bir mutasyon” olduğu anlatıldı. “Bu ağzında taşıma stratejisi Tanganika gölünde ortaya çıktı.” şeklinde ifade edildi. Bu koruma stratejisinin güya “mutasyon sayesinde olduğu” açıklanırken, “yavrularına bakmak için geliştirdikleri sıra dışı metotlar” ve “küçük ama zeki çiklit (ciklet) balıkları en üstün mücadeleciler” diye yorumlandı. 

Açıkçası, hayret edilecek bir fedakarlık örneği olan ve akıl gerektiren böyle bir davranış, birbirine tamamen zıt kavramlarla örtbas edilmeye çalışıldı. Yanlış bilgiler, çarpık yorumlarla süslenerek, aslında yaratılışın delili olan harika bir davranış örneği güya evrimin kanıtıymış gibi anlatıldı. 

Öncelikle, yumurtaları ağzında koruma stratejisi yalnızca Afrika’daki Tanganika gölünde ortaya çıkmamıştır ve yalnızca buradaki ciklet balığına özgü de değildir. Dünyanın farklı kıtalarında, Güney Amerika, Avustralya ve Asya’daki ciklet balıkları da yumurtalarını ağızlarında korurlar. Yine bu koruma stratejisi yalnızca ciklet balığına özgü de değildir, farklı balık türlerinde hatta bambaşka canlı türlerinde de gözlemlenmiştir. Örneğin;

☞ Dünyaca yaygın Orawana balığı,

☞ Güney Asya’ya özgü Pennag Betta balığı,

☞ Atlantik Okyanusu ve Meksika Körfezi’ndeki bir kedi balığı cinsi olan Ariopsis Felis de

yumurtalarını ve yavrularını olgunlaşıncaya dek ağızlarında korur. 

Hatta Şili ve Arjantin ormanlarındaki Rhinoderma kurbağası da larvalarını ağzında korumasıyla ünlüdür

Dünyanın birbiriyle hiç bağlantısı olmayan binlerce kilometre uzaklıktaki farklı coğrafyalarında, farklı canlı türlerinde gözlemlenen bu koruma davranışı ne doğadaki sözde mücadele ile açıklanabilir ne de mutasyonlarla... Çünkü, bir balık yavrularını olgunluğa ulaşıncaya dek ağzında taşırken BESLENEMEZ, HAFTALARCA AÇ KALARAK VÜCUT AĞIRLIĞINDAN KAYBEDER, ZAYIFLAR, DIŞARIYA KARŞI DA GİDEREK KORUNMASIZ HALE GELEREK HAYATINI BÜYÜK TEHLİKEYE ATAR. Ama hiçbir şekilde yumurtaları yemez veya onları terk etmez. 

Darwinist mantığa göre hayat mücadelesi vermesi gereken bir balığın ağzındaki yumurtaları yememesi veya yavrularını terk edip başının çaresine bakmaması için hiçbir sebep yoktur. Çünkü bu davranış, kendisine hiçbir fayda getirmeyecek karşılıksız bir fedakarlıktır. Kişisel hiçbir çıkarın olmadığı tek taraflı bir fedakarlık ise Darwinist felsefeye tamamen aykırı bir davranıştır. İşte, evrim teorisinin mantıklı bir izah getiremediği ancak “içgüdü” dediği, soyun ve türün devamı için şart olan bu akıllı davranışlar, Allah’ın canlılara ne yapacaklarını emrettiği, yani üstün ve sonsuz bir akıl tarafından verilen talimatlardır. Balık ne yaptığının farkında olmadan, hesaplamadan tamamen bilinçsizce, Allah tarafından kendisine ilham edilen akıllı davranışlar sergilemektedir. Allah tüm hayvanlara ve bitkilere emretmekte, onlar da emredileni yapmaktadırlar.

Canlılardaki şefkat, merhamet, fedakarlık gibi yaratılış mucizelerine evrimciler, uydurma teoriler ve demagojik anlatımlar dışında hiçbir açıklama getirememektedir.


MUTASYONLARIN EVRİMLEŞTİRİCİ HİÇBİR ETKİSİ YOKTUR, AKSİNE MUTASYONLAR GENETİK YAPIYA ZARAR VERİR VE TAHRİP EDERLER

Yukarıda anlattığımız şuursuz canlıların yavrularını korumada gösterdikleri üstün fedakarlık örneği, evrimcilerin her fırsatta kullanmaya çalıştıkları mutasyon kavramıyla da asla açıklanamamaktadır. Çünkü, mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopma ve yer değiştirme türünden tahribatlardır. Kısaca, mutasyon ile canlının DNA’sına yepyeni bir bilgi eklenmez, aksine olan bilgiler bozulur, zarar görür ve yok olur.

Çok basit bir örnek vermek gerekirse, bir süpermarkete aniden dalan bir vahşi hayvan sürüsü düşünün. Bu gelişigüzel, sağa sola saldıran hayvanlar raflarda düzenli biçimde duran ürünlere yeni ve daha üstün özellikler katmaz. Raflara yeni ürünler eklemez. Rafları daha düzenli, tertipli hale getirmez. Aksine, tüm marketin altını üstüne getirir, rafları ve ürünleri dağıtır, kırar döker, parçalar. İşte mutasyonlar da insan hücresindeki bir yaratılış mucizesi olan DNA molekülüne aynı zararı ve tahribatı verirler. Her aşaması özel enzimler tarafından yürütülen ve denetlenen, içinde milyarlarca kitap sayfası bilgi barındıran DNA'nın mükemmel yapısını darmadağın ederler. 

Atom bombası, nükleer reaktör faciası gibi sebeplerden dolayı radyasyona maruz kalan insanların aniden ya da zaman içinde ölüm sebeplerinin en önemlilerinden biri de bu olaylarda maruz kaldıkları radyasyonun DNA'larında meydana getirdiği mutasyonlardır.

Mutasyonun sebep olduğu genetik tahribatlar, canlı yapısında kanser veya eksik ya da arızalı uzuvlar şeklinde kendini gösterir. Bu nedenle, mutasyonun canlıya özel bir amaca yönelik yeni, üstün ve faydalı bir organ ya da özellik kazandırması hiçbir zaman söz konusu değildir. Bugüne kadar, değil evrimcilerin iddia ettiği gibi kontrolsüz doğa koşullarında, laboratuvarlarda yürütülen kontrollü deneylerde dahi bir canlıya, mutasyonlarla yeni ve faydalı özellik kazandırılamamıştır.

Kısaca, yukarıda anlattığımız, balıkların yavrularını yumurtadan çıkıncaya dek ağızlarında koruma özelliği, şuursuz ve tümüyle zararlı mutasyonlarla kazanılabilecek bir özellik değildir. 

Ne var ki, NTV’deki “Yaşam Gücü” (Life Force) adlı belgeselde bu davranışı –sanki aklı, şuuru, elinin atında laboratuvarı, teknik ve bilimsel imkanları varmışcasına– "bir balığın mutasyon yoluyla kendi vücudunda geliştirdiği" gibi traji-komik akıllara ziyan bir iddia öne sürülmektedir. Evrimcilerin bu akıl, mantık ve bilimden uzak açıklamaları, inkarcı Darwinist ideolojinin Allah’ı reddederken içine düştüğü acınası akılsızlık ve zihinsel çöküntü boyutunu göstermesi bakımından güzel bir örnektir.


EVRİM PROPAGANDASI İLE DİNSİZ-KOMÜNİST BİR TÜRKİYE HEDEFLENİYOR 

Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları, 40 yıldır kararlı bir şekilde kitaplar, makaleler, konferanslar, inernet siteleri, fosil sergileri ve belgeseller ile Türkiye'de ve dünyada Darwinizm’e karşı en etkili bilimsel mücadeleyi verdiler. Ancak, bir kumpas davası ile hayatlarında hiçbir suça karışmamış bu tertemiz insanların, 10 biner yıllık hapis cezalarıyla topluca cezaevlerine konmasıyla birlikte, evrim propagandası da NTV'deki örneğinde olduğu gibi meydanı boş buldu. 

Darwinizm’e karşı akılcı, etkili ve bilimsel cevap verebilen ne Türkiye'de ne dünyada hiç kimse kalmadı. 

Bunu fırsat bilen evrim taraftarlarının meydanı boş bulmasıyla;

► Darwinist propaganda her geçen gün daha yoğun bir şekilde medyada sahne almakta,

▶︎ Akla ve mantığa tamamen aykırı evrim masalları bilimselmiş gibi gösterilerek konu hakkında detay bilgisi olmayan insanlara tartışmasız kabul edilmesi gereken dogmalar olarak anlatılmaktadır.

Allah’ın varlığını ve yaratılış gerçeğini inkar edebilmek adına, canlı cansız tüm varlıkların ortaya çıkışını tesadüf ve rastlantı gibi akla ziyan mantıklarla açıklamaya çalışan evrim teorisi aslında kendine bilim görünümü veren çarpık bir felsefedir. 

Evrimin, “Güçlü olan hayatta kalır, zayıf olan elenir…” felsefesi Sosyal Darwinizmin temelini oluşturmuş, milyonlarca hatta milyarca insanın katledilmesine neden olan savaşların, çatışmaların, soykırımların temel dayanağı olmuştur. 

160 yıldır kesintisiz bir şekilde, gerçek bilimsel veriler çarpıtılarak veya gizlenerek çok sayıda evrim masalları uydurulmaktadır. Bu sinsi yöntemle, Allah’ı ve dini tanımayan, iman, ahlak, vicdan gibi manevi değerlerden soyutlanmış, deccaliyet sisteminin kölesi haline getirilmiş bir dünya toplumu dizayn edilmek istenmektedir. 

Bu nedenle, ülkemizin manevi dokusuna ve bekasına çok büyük bir tehlike teşkil eden bu sinsi ve planlı tehdide karşı her platformda net biçimde karşı tavır alınmalı ve Darwinist telkinlerin bilimsel karşı cevapları mutlaka verilmelidir. Devletimiz ve hükümetimizin bu sinsi tehdidi çok öncelikli bir konu olarak ele alıp camiamız gibi bu konuda uzman olan gruplarla işbirliği içinde acil çözüm politikaları geliştirmesi elzemdir. 


HÜKÜMETİMİZ MİLLİ BİRLİĞİMİZE KARŞI EN BÜYÜK TEHDİT OLAN DARWINİST PROPAGANDAYA KARŞI ACİLEN TEDBİR ALMALIDIR

Ne acıdır ki, iktidarda sağ bir hükümetin olduğu şu dönemde bile, İngiliz derin devletinin baskısı ile ülkemiz adeta dünya çapında hakim olan Darwinist baskıya boyun eğmek zorunda kalmıştır. Başta Milli Eğitim kurumlarımız ve medyanın öncülüğünde, gençlerimizin ve toplumumuzun zihinleri Darwinist telkin ve öğretilere teslim edilmiştir. 

Ancak, tekrar hatırlatmak isteriz ki, yapılan masum, sıradan bir eğitim değil açık bir ateizm propagandasıdır. Evrim teorisi yalnızca Allah inancını ve yaratılışı inkar etmek üzere üretilmiş sahte bir teoridir ve hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.

İngiliz derin devleti merkezli Deccaliyetin ana amacı dinsiz bir dünya inşa ederek Müslüman toplumları tümden yok etmek, geri kalanı da tam anlamıyla kölesi ve hizmetçisi haline getirmektir.

Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının tutuklanmasının hemen ardından ortamı kendilerince boş bulan İngiliz derin devletinin yerli iş birlikçileri atağa geçmiş ve hemen hemen tüm kanallarda evrim propagandası hız kazanmıştır. Öyle ki, bu yaygın propaganda şimdi inançlı ve dindar sağ bir iktidarın dahi müdahale edemediği ve önünü alamadığı, hükümet üstü bir baskı ve dayatma unsuru haline gelmiştir. Ülkemizin ve milletimizin selameti, kurtuluşu ve bekası için yapılması gereken;

➢ İlkokuldan lisansüstü eğitime kadar her kademede tüm eğitim müfredatına hakim olan Darwinist felsefe ile Türkiye’nin geleceği olan çocuklarımız ve gençlerimizde oluşturulan bu tahribat ivedilikle giderilmeli,

➢ Darwinizm safsatasının karşı bilimsel cevapları derhal verilmeli,

➢ Evrimin bir aldatmaca olduğu bilimsel delillerle birlikte eğitim müfredatına eklenmeli,

➢ Televizyon kanallarında Darwinist telkinde bulunan dizi, program ve belgesellerin yerini gerçek bilimsel delillerin, yaratılış gerçeğinin anlatıldığı yayınlar almalıdır.

Hükümetimizin ve tüm ilgili kurumlarımızın, İngiliz derin devletinin Türkiye’yi dinsizleştirme projesine bir an önce engel olması, bu dış mihraklı kahpe plana karşı en acil önlemleri alması çok hayatidir. Bu büyük tehlikeye kayıtsız kalmak ise, inancından uzaklaşmış dinsiz, ateist, komünist bir Türkiye’nin inşası için gece gündüz, aralıksız bir biçimde çalışan deccaliyete ülkemizi teslim etmek anlamına gelecektir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.


Daha yeni Daha eski