Mehdiyet ve Deccaliyetin Tarihi Mücadelesi

Mehdiyet, başta Peygamberimiz (sav) olmak üzere birçok peygamberin ve İslam aliminin yüzyıllar öncesinden haber verdiği, önemini zikrettiği, alametlerini ve o dönemde yaşanacak olayları en ince detayları ile birlikte tarif ederek Müslümanları müjdelediği kutlu bir olaydır. 

Peygamberimiz (sav)’in sahih kaynaklarda yer alan hadislerinde, ahir zamanda dünyanın pek çok fitne ve bozulma ile sarsılacağı, yeryüzünün adaletsizlikle dolacağı ve dünya üzerindeki Müslümanların büyük acılar çekecekleri bildirilmiştir. Yine sahih hadislerde, tüm bunların sonrasında kutlu bir şahsın çıkışıyla dünya üzerindeki bozulmaların durulup, dünyanın yeniden huzur ve mutluluğa kavuşacağı, İslam aleminin birlik olup Müslümanların üstün geleceği anlatılmıştır. İşte “MEHDİYET” aslen Müslümanların birlik olup dayanışmalarının, yani İttihad-ı İslam’ın bir diğer adıdır. Ahir zamanda çıkacak ve bu birlikteliğin oluşmasına vesile olacak o kutlu şahıs da HZ. MEHDİ olarak adlandırılmıştır. 

Mehdiyet, ayrıca Kuran-ı Kerim'in Nur Suresi, 55. Ayetinde Müslümanlara, haber verilmiştir: 

Allah, içinizden iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur.  (Nur Suresi, 55)

Allah’ın ayette açıkça bildirdiği üzere, iman edip salih amellerde bulunanlar mutlaka kendilerinden öncekiler gibi yeryüzünde hakim ve egemen olacaklardır. Bu da Hz. Mehdi öncülüğünde İslam’ın sıcak, sevgi ve barış dolu, kaliteli, neşeli, medeni ruhunun tüm dünyaya hakimiyetidir. 

Ancak, Allah'ın sünneti gereği tarihin her döneminde Peygamberlerle, elçilerle, salih müminlerle ve onların liderleriyle mücadele eden, onları yalanlayan, onlara iftiralar atan, tuzaklar kuran, oyunlar oynayan, onları zindanlara atan, işkenceler yapan, şehit etmeye çalışan ve kimi zaman da şehit eden, bir de DECCALİYET YAPILANMASI olmuştur.

Halk arasında, "iyilikle kötülüğün mücadelesi" olarak adlandırılan bu kavramla anlatılan aslen Mehdiyet ile Deccaliyetin mücadelesidir. Kast edilen de Deccaliyet ile müminlerin önde gelenleri arasında en eski zamanlardan bugüne dek süre gelen şerefli mücadeledir.

Nihai hedefi “Müslümanları Yeryüzünden Silip Zalimane Bir Dünya Hakimiyeti” kurmak olan ve dünya çapında adım adım bunun zeminini hazırlayan karanlık, sinsi, kan dökücü bu Deccaliyet yapılanmasını son 300 yıldır ise "İNGİLİZ DERİN DEVLETİ" temsil etmektedir.

İngiliz Derin Devletinin Ülkemiz Üzerindeki Plan ve Faaliyetleri ile Bunların Kronolojisi

Günümüzde Deccaliyetin bir nevi kurumsal kimliği haline bürünmüş olan İngiliz derin devletinin ana amaç ve hedefinin zalimane bir dünya hakimiyeti kurmak ve bunu sürdürebilmek olduğu görülmektedir. Bu sebeple İngiliz derin devleti tüm güç ve enerjisini, hedeflerinin önündeki en büyük engel olarak gördüğü Müslümanların birlik olmalarına mani olmaya harcamakta ve var gücüyle İslam aleminin dağılıp parçalanması için çalışmaktadır. 

Bunun için Ortadoğu ile İslam Alemini ve bu bölgenin tartışmasız manevi lideri olan Türkiye’yi kendisine öncelikli hedef olarak almış, uzun yıllardır bir plan dahilinde yürüttüğü faaliyetlerini bölge ülkeleri ile Türkiye üzerinde yoğunlaştırmıştır. 

Müslümanların ittifak edip birlik olmalarını engellemek için de, Peygamberimiz (sav)'in sahih hadislerinde tarif edilen “Ahir Zaman'da zuhur edip Müslümanların birleştirerek ve İslam Birliği'ni kuracak” olan Hz. Mehdi ile Mehdiyet'e karşı gizli ve açık bir savaş başlatmıştır. 

İngiliz derin devleti bu amaçla bir yandan, Mehdiyeti kendilerince halk nezdinde itibarsızlaştırmak için, çeşitli kişi ve kurumları kullanarak halka sayısız yanlış ve yanıltıcı bilgi vermişlerdir. Bu kapsamda, Hz. Mehdi ile Mehdiyet kavramlarının güya İslam'da yerinin olmadığından tutun da, Hz. Mehdi'nin bir şahıs değil ruh gibi manevi bir varlık olduğu veya geçmişte zuhur edip yaşamış ama vefat etmiş olduğu, veya Hz. Mehdi'nin günümüzde değil ama ileride 300-500 sene sonra çıkabilme ihtimali olduğu ya da hiçbir zaman çıkmayacak olduğu gibi türlü türlü dezenformasyonlar yapmış ve yaptırmışlardır. Hatta Mehdiyeti kendi içinde çökertmek için sahte Mehdi'ler bile çıkartmışlardır.

Diğer yandan ise, Türk İslam Birliği’nin kurulmasını amaçlayan, bunun için çaba sarf eden veya bu birlikteliğe önder olabileceğini düşündükleri her kim varsa, bu kişileri kendilerine hedef alıp ya şehit etmişler ya da kendilerince halkın gözünde itibarsızlaştırıp etkisizleştirmek için çeşitli itham ve iftiralarla suçlayıp tutuklanmalarını ve cezaevine atılmalarını sağlamışlardır.

 – 1 –

HZ. MEHDİ GELİP GEÇTİ SÖYLEMİ ve KADIYANİ'LİK

Bu söylem ile, Hz. Mehdi'nin gelip geçtiği ve İslam'ın da dünyaya hakim olmadığı ileri sürülerek, Müslümanların Mehdiyete ve İslam Birliği'nin gerçekleşeceğine olan inançlarını kaybetmeleri amaçlanmıştır. Bu sayede Müslümanların ümitsizliğe kapılarak Hz. Mehdi'yi beklemekten artık vazgeçmeleri, yılgınlaşarak İslam Birliği'nin kurulması için bir çaba veya faaliyet göstermemeleri hedeflenmiştir.

Bu amaçla İngiliz derin devleti “Hz. Mehdi gelip geçti” demek için 1800'lerin sonu 1900'lerin başında Mirza Gulam Ahmed'i çıkartıp Kādiyânî'liği kurmuş ve desteklemiş, o da kendisini hem Hristiyanlara vaad edilen Mesih hem de Müslümanlar'ın Mehdisi ilan etmiştir.

 
Her fırsatta İngilizlere olan bağlılığını dile getirerek Kraliçenin “adalet ve iyilik yıldızı” olduğunu, kendisinin de “duacısı olduğunu” söyleyen Mirza Gulam Ahmed, “1891 yılında aldığı vahiylere göre Allah'ın kendisini Hristiyan ve Müslümanlara bekledikleri mehdi ve mesih olarak gönderdiğini, Hz.İsa'nın ise vefat etmiş olduğunu” iddia etmiştir. (Hz. İsa’yı tenzih ederiz)

Çıktığı dönemde büyük bir insan topluluğunu etkisi altına almış bulunan Mirza Gulam Ahmed ile Kādiyânî'lik hareketinin bugün halen 2 milyon kişinin üzerinde bir takipçisi olduğu bilinmektedir. Ancak İslam'ın temel değerlerine aykırı görüş ve söylemleri sebebiyle Müslümanlar tarafından sapkın bir hareket olarak nitelenmektedirler.

Bu yönü ile Kādiyânî'lik hareketi “Hz. Mehdi Gelip Geçti” söyleminin önemli bir örneğini teşkil ettiği gibi, aynı zamanda İngiliz derin devletinin hedefleri arasında yer alan “Müslümanlar arasındaki bölünme ve ayrışmanın teşvik edilip desteklenmesi” konusundaki çalışmaların da tipik bir örneğidir. 

– 2 –

MEHDİYETE KARŞI FETÖ YAPILANMASI

İngiliz derin devletinin kendilerince Mehdiyet inancını bozmak ve Mehdiyeti kendi içerisinde çökertmek amacıyla ortaya çıkarıp desteklediği yapılanmalardan biri de FETÖ’dür.


İngiliz derin devletinin gizli ve açık desteği sayesinde Fethullah Gülen;
  • Bir yandan, FETÖ yapılanmasını kurup büyük bir gizlilik ve ketumiyet içerisinde sürdürdüğü çalışmalarıyla, yıllar içerisinde hem devletin ve ordunun tüm kurumlarına sızıp en etkili olacak şekilde yerleşmeyi hem de kendini saklayıp gizlemeyi başarabilmiş,
  • Diğer yandan, Nur talebesi Müslüman bir cemaat olduğu izlenimi vererek ve dindar bir gençlik yetiştirmek amacıyla dershaneler ve okullar açtığını iddia ederek milyonlarca Müslüman'ı kandırıp etkisi altına alabilmiştir.

Nitekim, FETÖ yapılanmasının açık bir terör örgütü olduğu ancak 15 Temmuz 2016 tarihinde kalkıştıkları darbe girişiminin ardından fark edilip anlaşılabilmiştir. 

FETÖ en başından itibaren Hz. Mehdi’nin çıkışına, Hz. İsa’nın yeryüzüne yeniden gelişine, ahir zaman alametlerine ve Kuran’da farz olan İslam Birliğine karşı olmuş, bunu açıklamalarında ve yazılarında da ifade etmiştir:

FETÖ ELEBAŞI GÜLEN: BEN ÖYLE BİR İSLAM PAKTI, BİR İSLAM BİRLİĞİ FİLAN ŞAHSEN HAYATIMDA BUNLARI HİÇ DÜŞÜNMEDİM. 

FETÖ ELEBAŞI GÜLEN: “AMA ÜSTAD O MEVZUDA (HZ. İSA’NIN YENİDEN YERYÜZÜNE GELİŞİ) ESKİ O TELAKKİYE DE ORADAKİ O ESNEK İFADESİYLE TEMAS EDİYOR. ÖYLE ÖNEMLİ BİR MİSYON İÇİN “HZ. MESİH AHİRET ALEMİNİN TAA ÖBÜR UCUNDA DA OLSA ÇIKAR GELİR” DİYOR. EHLİ İMANIN, SAF MÜMİNLERİN O MEVZUDAKİ KANAATLARINA DA DOKUNMUYOR. ÇÜNKÜ O BİR KISIM DEDİKODUYA VESİLE OLABİLİR. FAKAT GENELDE (HZ. İSA) ŞAHSI MANEVİDİR. 

İlk andan itibaren “Mehdiyet Karşıtı” bir hareket olarak planlanan ve desteklenen FETÖ’nün tüm faaliyetleri, İngiliz derin devletinin kendince Mehdiyeti durdurmak amacıyla örgütlenmiştir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin 12 vekili olan, Hz. Mehdi’nin gelişini ve İslam Birliği’nin savunan ağabeylerin ise belli bir zaman dilimi içinde, ardı ardına şüpheli bir şekilde vefat etmiş olmaları da oldukça dikkat çekicidir. Özellikle, Mehdiyeti aşkla savunan ağabeylerden Sungur Ağabey’in, bir FETÖ kurumu olan Fatih Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gördüğü sırada, dışarıdan doktorların yanlış tedavi yapıldığına dair tüm uyarılarına rağmen, gerekli önlemler alınmayarak vefat etmesi oldukça şaibeli bir durumdur.

Baştan sona İngiliz derin devleti tarafından planlanıp kurgulanan ve FETÖ yapılanması tarafından uygulamaya konulan 15 Temmuz darbe teşebbüsü MEHDİYET'E KARŞI YAPILMIŞ BİR OYUNDU ve TAM DA PLANLANDIĞI GİBİ OLDU. 

– 3 –

DARBE GİRİŞİMİ SONRASI OLUŞTURULAN KORKU ORTAMI ve BU SAYEDE YÜRÜTÜLEN FAALİYETLER

İngiliz derin devleti ülkemizde Adaletin ve Hukukun yaşanmadığı bir ortam hayal ediyordu ve bunu da FETÖ yapılanması eliyle yürüttükleri darbe girişimi sonrasında oluşan olağan üstü ortam sayesinde elde etmeyi başardılar. 

Darbe girişiminin bastırılmasının hemen ardından devlet ve hükümet yetkililerimiz olması gerektiği ve beklendiği gibi güçlü ve ani bir refleksle devletin bekasını korumak amacıyla bazı temel hukuk prensiplerinin askıya alındığı bir dizi önlem ve uygulama başlattı. 

Benzer bir durumun hangi ülkede ve hangi hükümet döneminde gerçekleşirse gerçekleşsin yine benzer tedbirlerin alınması gerektiği hususu aşikar olmakla birlikte, 

Gerek olayın çapının muazzam derecede geniş ve dehşetli olması,

  • Gerek alınan önlem ve uygulamaların çapının da aynı derece geniş tutulması,
  • Gerek bu uygulamaları kendi kişisel menfaat veya çıkarları için, ya da hoşlanmadığı kimseleri suçlayıp töhmet altında bırakmak için kullanıp istismar eden çok sayıda kötü niyetli kişilerin ortaya çıkması,
  • Gerekse ciddi bir kontrol mekanizması kurulamadığı için kimin haklı kimin haksız ya da kimin suçlu kimin masum olduğunun kolay bir şekilde ayrıştırılamaması veya bunun çok uzun zamanlar alıp çok büyük mağduriyetlere yol açması

gibi ve benzeri bir çok sebep dolayısıyla maalesef vatandaşların adalete olan güvenleri derinden sarsılmıştır. Dolayısıyla İngiliz derin devletinin icraatı olan darbe girişimi, hukuk sistemini kilitleyip mağduriyetlerin artmasıyla ülkenin düzenini temelden sarsan bir yapıya dönüşmüştür. 

Hukukun adeta ortadan kaldırıldığı bu durum da, Mehdiyet'in ortadan kaldırılmasını amaçlayan İngiliz derin devletinin plan ve faaliyetlerini uygulamaya geçirebilmesi için son derece elverişli ve uygun bir ortam oluşturmuş, adeta değirmenlerine su taşımıştır.

– 4 –

CEMAATLER ve TARİKATLAR İZLENİP KAPATILMALI SÖYLEMİ ile HZ. MEHDİ ÇIKMAYACAK HUTBESİ

İngiliz derin devleti bir yandan, 

  • Fetö'nün darbe girişimi sonrasında oluşan kaos ortamı üzerine, devlet refleksiyle alınan çeşitli tedbir ve uygulamalar sebebiyle yargı üzerinde oluşan yoğun baskıyı kullanıp ülkemizi adeta hukukun rafa kaldırıldığı bir ortama doğru sürüklerken, 

Bir yandan da,

  • Sözüm ona tüm cemaat ve tarikatların güya devlete sızdıkları, bu sebeple de ayrım yapmaksızın tüm cemaat ve tarikatların denetlenmeleri, hatta kapatılıp dağıtılmaları gerektiği,
  • Cemaat ve tarikatları güçsüzleştirmek için de, devlet eliyle Mehdiyet'in yalanlanıp mümkün olan her ortamda vatandaşlarımıza Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğinin söylenmesi ve anlatılması gerektiği yalanını ortaya atmıştır. 

Bu gelişme üzerine bir anda, adeta düğmeye basılmış gibi birçok sözde hoca kanal kanal dolaşıp çeşitli televizyonlarda bu konuyla ilgili programlara katılmışlar, pek çok köşe yazarı ve haberci gazetelerinden ve haber kanallarından bu konuyu gündeme getirmişler, hemen hepsi de büyük bir telaş içerisinde ve avazları çıktığı kadar “HZ. MEHDİ GELMEYECEK” nidaları atmışlardır. 





Hatta Cübbeli Ahmet adıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ise bu konuyu bir adım daha ileriye taşıyarak “HZ. MEHDİ GELECEK fakat BU YÜZYILDA DEĞİL” adında bir kitap dahi kaleme almıştır. 


Ancak, bunların hepsinin ötesinde, İSLAM TARİHİ BOYUNCA HİÇBİR DÖNEMDE YAŞANMAMIŞ BİRŞEY OLMUŞTUR Kİ ülke genelinde 70 bin camide birden “KURAN'DA MEHDİLİK YOKTUR, HZ. MEHDİ GELMEYECEKTİR” konulu Cuma Hutbesi okunmuştur. 



BÖYLELİKLE 1400 SENELİK İSLAM TARİHİ BOYUNCA İLK KEZ BÖYLESİNE MÜTHİŞ BİR OLAY GERÇEKLEŞMİŞTİR. PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN HZ. MEHDİ'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİNDEN BİRİSİ OLARAK BELİRTTİĞİ “HUTBELERDE MEHDİ'DEN, DECCALDEN, AHİR ZAMANDAN BAHSEDİLMEYECEK” ŞEKLİNDEKİ AÇIK VE SAHİH HADİSLERİ TAHAKKUK ETMİŞ VE BU İNANILMAZ AÇIKLAMA YAPTIRILMIŞTIR. 

Hz. Saab ibni Cessame (ra)’dan rivayet edildi:

Deccal insanlarca kendinden bahsedilmekten zuhul edilmedikçe (unutulmadıkça) ve imamlar da minberlerde ondan bahsetmeyi terk etmedikçe çıkmaz. 

(Ramuz el Hadis, Sf 485)



– 5 –

İNGİLTERE'NİN TÜRKİYE BÜYÜKELÇİLİĞİ'NE RICHARD MOORE'UN ATANMASI, SN. ADNAN OKTAR HAKKINDA YÜRÜTTÜĞÜ FAALİYETLER ve ARDINDAN MI6 BAŞKANLIĞINA UZANAN SÜREÇ

2014 Senesinde İngiltere'nin Ankara'daki Türkiye Büyükelçiliği görevine atanan Richard Moore, uzun yıllar İngiliz İstihbarat Servisi MI6'in “Gölge Başkanı” olarak bilinip, tanınmaktaydı. 


Türkiye'de görev yaptığı süre içerisinde akıcı şekilde Türkçe konuşması ve açmış olduğu Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarıyla adından söz ettiren Moore, en çok da Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiasına yönelik yaptığı araştırmalar ve Twitter paylaşımlarıyla dikkat çekiyordu. 

Richard Moore Türkiye'deki görev süresi boyunca hem Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik ciddi araştırma ve faaliyetlerde bulunmuş, hem de kendisine has alaycı ve geçiştirmeci üslubu ile yaptığı Twitter paylaşımlarıyla kendince kamuoyu oluşturma fırsatı yakalamıştır.

Varlığı ile faaliyetleri birçok kişi tarafından hissedilip fark edilen, ancak kökeni, amacı ve kullandığı yöntemler bir türlü tam olarak çözülemediğinden, fark edenler tarafından da ancak “ÜST AKIL” şeklinde nitelenebilen bu yapılanmanın, ASLINDA “İNGİLİZ DERİN DEVLETİ” OLDUĞUNU TEŞHİS EDİP, BU YAPILANMAYI TÜM DÜNYAYA İLK KEZ GÜÇLÜ, NET VE GÜR BİR ŞEKİLDE ALENEN DEŞİFRE EDEN SADECE SAYIN ADNAN OKTAR OLMUŞTUR.

İngiliz büyükelçi Richard Moore da bu konuda Twitter üzerinden çeşitli açıklamalar yapmak zorunda kalmıştır. Ancak, açıklamalarını İngiliz derin devletinin deşifre olması durumunda yaygın olarak kullandığı psikolojik harp yöntemlerinden birisi olan, “ALAYCI VE GEÇİŞTİRMECİ” bir üslup ile hazırladığı bir dizi Tweet üzerinden yapmıştır. Bu yöntem sayesinde kendince hem konuyu geçiştirip hem de alaya alarak, Sayın Adnan Oktar'ın tüm detayları ve delilleriyle ortaya koyduğu gerçekleri güya itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. 

Bir kısmı halk arasında “danışıklı dövüş” olarak tabir edilen karşılıklı soru cevap şeklindeki bu Tweetlerin en dikkat çekici olanlarından bazılarını şöyle sıralayabiliriz;








Nitekim, Türkiye’de yürüttüğü araştırma ve faaliyetleriyle tam not alan Richard Moore, her nasıl olduysa 60 Milyon İngiliz vatandaşı arasından sıyrılarak! bir anda, varlığı 1994 yılına kadar gizli tutulan İngiliz İstihbarat Servisi MI6’in başına getirilmiştir.




Richard Moore'un Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik paylaştığı tweetleri İngiliz İstihbarat Servisi MI6 Başkanı seçildikten sonra da devam etmiş, ARKADAŞ CAMİAMIZA DÜZENLENEN OPERASYONDAN KISA BİR SÜRE ÖNCE, 21 MART 2018 TARİHİNDE YAPTIĞI AŞAĞIDAKİ ''GELİŞMELERİ ÇOK YAKINDAN İZLİYORUM'' ŞEKLİNDEKİ PAYLAŞIMI uzun zamandan beri İngiliz derin devletinin takip ve hedefinde olduğumuzun da bir diğer göstergesi olmuştur. 



Ayrıca, Richard Moore'un 21 Mart 2018 tarihinde yaptığı bu paylaşımın üzerinden henüz 4 ay dahi geçmeden, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik büyük bir operasyon düzenlenmesi ile aradan 3 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın -hiçbir suçları olmamasına rağmen- halen tutuklu yargılanıyor olmaları da oldukça dikkat çekici bir durum oluşturmaktadır.

Bununla birlikte, Richard Moore'un uzun bir aradan sonra tekrar ülkemizi ziyaret ederek bazı devlet ve hükümet yetkilileri ile çeşitli üst düzey görüşmeler gerçekleştirmesinden tam 3 gün sonra, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında devam eden yargılamada esas hakkındaki mütalaanın yayınlanması, Richard Moore'un Türkiye ziyareti ile Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında 1365 yıl hapis cezasının istenildiği haberlerin aynı gün ve bir arada medyada yer alması da hayret verici olmuştur. 



– 6 –

SN. ADNAN OKTAR'IN FAALİYETLERİNİN DURDURULMASI İÇİN TÜRKİYE'YE GELEN LORDLAR ve ÜST DÜZEY İSTİHBARAT YETKİLİLERİNDEN OLUŞAN İNGİLİZ HEYETİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ZİYARETLER

Yüzyıllardır dünya üzerindeki pek çok kötülüğü tasarlayıp, organize eden Deccaliyet sisteminin son 300 yıllık temsilcisi olan İngiliz derin devletini teşhis ederek, kaleme almış olduğu ''Üst Akıl İngiliz Derin Devleti'nin İç Yüzü'' isimli 2 ciltlik dev eserle bu karanlık Deccaliyet yapılanmasını dünya çapında deşifre eden Sayın Adnan Oktar’dır.



Bu eserin yayınlanmasının hemen ardından İngiliz derin devleti, 

  • Sayın Adnan Oktar'ın tüm faaliyetlerinin durdurulması, 
  • Başta İngiliz derin devletinin iç yüzünü anlatan kitapları olmak üzere tüm eserlerinin imhası, 
  • A Dokuz televizyonu ile sayısı binin üzerindeki internet sitelerinin kapatılması, 
  • Adnan Bey ve tüm arkadaşlarımızın da tutuklanıp müebbet hapse mahkum edilmeleri ve ayrılıp dağıtılmaları 

amacıyla tüm gücüyle geniş kapsamlı bir karşı atak başlatmıştır. 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik hazırlanan kumpas operasyonunun fitilini ateşlemek amacıyla da Lordlar Kamarası'nın esrarengiz bazı üyeleriyle, Milletvekilleri ve İNGİLİZ İSTİHBARAT YETKİLİLERİNDEN OLUŞAN ÜST DÜZEY BİR HEYET, devlet ve hükümet yetkililerimizle bir araya gelip özel görüşmeler gerçekleştirmeleri için Türkiye'ye gönderilmişlerdir. 

Heyette içerisinde ED HUSAIN gibi birçok İslam ülkesine girişi yasaklanmış UZMAN DÜZEYİNDEKİ İSTİHBARAT AJANLARINDAN, BARONES NEVİLLE JONES gibi geçmişte Devlet Güvenlik Bakan'lığı yapmış şimdi ise “Joint Intelligence Committee - Ortak İstihbarat Komitesi” denilen İngiliz İstihbaratının Başı, yani İNGİLTERE'NİN EN ÜST DÜZEY İSTİHBARAT BAŞKANI'na kadar birçok istihbaratçının yer aldığından daha önce çok defalar bahsettiğimiz için burada tekrar etmiyoruz. 


Barones Neville Jones başkanlığında ülkemize gelen İngiliz Heyeti’nin -dikkat çekmemek için- sözüm ona Gaziantep'deki mülteci kamplarını ziyaret etmek amacıyla altında ülkemize geldikleri basına bildirilmiştir. Ancak heyet nedense sadece Ankara ve İstanbul'a gitmiş, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'dan, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'ya, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'ndan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın'a ve aralarında AK Parti'li ve MHP'li milletvekillerinin de bulunduğu birçok devlet ve hükümet yetkilisiyle bir araya gelerek, çeşitli görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. 








Yapılan görüşmelerde ÜST PERDEDEN ve OLDUKÇA SERT BİR ÜSLUP kullanarak bir dizi talep dile getiren İngiliz İstihbarat Heyeti’nin talepleri arasındaki en dikkat çekici olanları şöyledir;

1. Adnan Oktar'ın Darwinizm aleyhindeki faaliyetleriyle, İngiliz Derin Devleti konusundaki açıklamalarının acilen durdurulması,

2. Adnan Oktar'ın Harun Yahya müstear adıyla yayınlamış olduğu tüm kitapların özellikle de “İngiliz Derin Devleti'nin İç Yüzü” isimli 2 Ciltlik kitabının toplatılıp imha edilmesi, kitabın basım aşamasına gelmek üzere olan 3. Cildinin el konulup tüm arşiv ve kopyalarının imha edilmesi, internet sitelerinin kapatılması ve Evrim Teorisi'ni kökünden çürüten Fosil Sergilerinin durdurulup fosillere el konularak imha edilmeleri, 

3. Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın acilen tutuklanarak hızla yargılanmaları ve müebbet hapse mahkum edilerek ayrılıp dağılmalarının sağlanması.

Bu görüşmelere katılan veya görüşmelerde yer alan çeşitli kişilerden gelen duyumlar da iddiaların doğruluğunu teyit eder niteliktedir. Ayrıca görüşmenin taraflarından da bugüne kadar iddiaları yalanlayan bir açıklama veya görüş de bildirilmemiştir.

Buraya kadar anlattıklarımızdan açıkça görülmektedir ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen operasyona zemin hazırlayanlar İngiliz derin devleti ile onun yönetip yönlendirdiği karanlık bir güruhtur. Bu operasyon İngiliz derin devletinin görevlendirdiği bir güruhun organize ettiği suni şikayetçiler kullanılarak düzenlenmiştir. İddianamenin tamamı da bu suni şikayetçilerin yalan beyan ve iftiralarından oluşmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, 

  • Hz. Mehdi gelip geçmiştir veya çıkmayacaktır, ya da günümüzden 300 - 500 sene sonra çıkacaktır dedirtenler,
  • Hz. Mehdi olabileceğinden ve İslam Alemi'nin başına geçebileceğinden şüphelendikleri herkesi bir bir ya şehit eden ya da tutuklayıp baskı altına alan ve etkisizleştirenler,
  • Irak'ı ve Suriye'yi yıkıp yerle bir edenler,
  • Osmanlı döneminde Sultan Abdülaziz'i, yakın geçmişte Filistin'de Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri Yaser Arafat'ı zehirleyerek, Mısır'da 1 yıl içerinde Müslüman Kardeşler Lideri Muhammed Mursi ile oğlu Abdullah Mursi'yi ard arda kalp krizi geçirmişler gibi göstererek, BBP Lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu uçak kazası süsüyle şehit edenler,
  • Sultan II. Abdülhamid'i kuşatarak ağır baskı altına alan ve tahttan indirenler, 
  • Başbakan Adnan Menderes'i türlü iftiralarla mahkum ettirip idam ettirenler, 
  • 12 Eylül darbesinin zemini hazırlayıp, gerçekleştirenler, 
  • 15 Temmuz'da hain darbe girişimini de organize edenler

hep İngiliz derin devletinin talimat ve direktifleriyle bulundukları ülkelerde devletin içine çöreklenmiş olan hiziplerdir. Osmanlı'yı yıkan ve çöküşe götüren de İstanbul'u İngilizlere teslim eden de yine aynı hıyanet zincirinin halkalarıdır. 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın tutuklanarak kendilerince etkisiz hale getirilmesi ile ülkemiz ve insanlık adına yürüttükleri hayırlı faaliyet ve eserlerin imha çabasının arkasındaki güç de elbette ki, yüzyıllardır Türk devletine ve İslam toplumuna olan husumetiyle bilinen ve kurduğu oyun ve tuzaklarla kardeşi kardeşe düşüren İngiliz derin devletinden başkası değildir. 

Manevi değerlerimize yönelik bu saldırıyı da bazı resmi kurumları ve devlet görevlilerini yanıltmaya ve yönlendirmeye çalışarak yapma peşindedir. Dolayısıyla, böyle hiziplerin varlığının vatana ve devlete daima bela getirdiği gerçeği sürekli akılda tutulması, köklü tedbir ve çözümlerin acilen alınması gereklidir.

Ancak, devletimizin hiçbir kurumunun bu tür oyunlara asla gelmeyeceğine olan inancımız da tamdır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski