4 Mayıs 2021 tarihli yazınızda, Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında, herkesçe malum olan “elleri arkaya bağlama” konusuyla ilgili açılan soruşturmaya işaret ederek “Kanunsuz emir, hukuksuz talimat, suç olmayan fiil... Her gün garipsiyor, baskılanıyor, öfkeleniyoruz.” ifadeleriyle yaşananlara karşı tepkinizi dile getirmektesiniz.

Adalet arayışınızı haklı buluyor ve adaletin tam manada tecelli etmesinin gerekliliğine biz de sizin gibi yürekten inanıyoruz. 

Bizler de bir Müslüman olarak, “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın.” (Maide Suresi, 8) ayetinde öğütlendiği şekilde, adaletin nefsani duygulardan arınmış olarak, tarafların inancına, sosyo ekonomik gücüne, cinsiyetine ve etnik kökenine bakılmaksızın eşit uygulanması gerektiğine inanıyoruz.

Adalet ve vicdanın hakim olmadığı bir toplumda,

  • Tarafgirlik, yargısız infaz, linç kültürü, kendinden olmayana -haklı haksız- ayırmadan nefret duyma gibi ilkel tepkilerin, tarihinde ve genlerinde İslam ahlakı bulunan kültürümüzü yozlaştıracağı,
  • Dahası tarafların sürekli günün birinde “ödeşebilme” arzusuyla yanıp tutuştuğu bir ortamın toplum huzurunu tamamen ortadan kaldıracağı

kanaatindeyiz. 

Toplumumuzda hak, hukuk ve adalet arayışının zirve yaptığı bu günlere işte tam olarak bu sebepten ötürü gelmiş durumdayız.

Ne var ki –kendi ifadelerinizle– "adaletsizlik" olarak vurguladığınız "kanunsuz emir, hukuksuz talimat, suç olmayan fiiller"i, bunlara maruz kalanlar Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız olduğunda büyük bir iştiyakla desteklemeniz anlaşılır gibi değildir.

Sayın Adnan Oktar ve camiamıza yönelik 3 yıldan bu yana artan bir şiddette devam eden,

  • Yüzlerce hukuksuz ve usulsüz uygulamaları,
  • Yargısız infazları,
  • Husumetli müştekilerin gerçek dışı beyanlarını,
  • Baskı ve dayatmayla, can korkusuyla insanların sözde etkin pişman ifadeleri adı altında iftiralar atmaya mecbur bırakılmalarını,
  • Hukuka aykırı olarak oluşturulan düzmece delilleri,
  • Her türlü somut ve hukuki delil ve belgeden yoksun asılsız ithamları

her fırsatta destekleyen bir tutum içinde olmanız görünürde adaleti savunan ve haksızlıklarla mücadele eden tavırlarınızla ürkütücü bir zıtlık içinde. Gazetecilik etiğinin tarafsızlık ve dürüstlük prensipleriyle bağdaşmıyor. Takınmaya çalıştığınız, "adalet arayışı içinde olan kişi" imajıyla uyuşmuyor. Sizinle aynı dünya görüşüne sahip kişilerin yaşadıkları haksızlıklar için adalet ararken bunların benzeri, hatta çok daha vahimleri karşıt ideolojik görüşte olduklarınıza yapılırken aynı hassasiyeti göstermiyor olmanız samimiyetle çelişen bir görünüm arz ediyor.

Haksız itham ve iftiralar, delilsiz suçlamalar, yalan beyanlar, mesnetsiz dedikodular sonucunda masum, hayatında hiçbir suça karışmamış insanların haksız ve hukuksuz olarak yıllardır en kötü cezaevi koşullarında tutulmasını desteklemek gerçek ve samimi olarak adaleti savunan bir kişinin gösterebileceği bir davranış olmadığı kanaatindeyiz.

Bu çelişkili tavırlar içinde masumiyet karinesini hiçe saymakla kalmayıp, A9 Televizyonu'nun kendi hazırladığı çeşitli belgesellerin ve televizyondaki canlı yayınlara ait –ZORUNLU RTÜK KANUNLARI GEREĞİ– görüntü kayıtlarının tutulduğu “DİJİTAL YAYIN ARŞİVİ” hakkında, türlü kelime oyunlarıyla ima ve ithamların yapıldığı, gerçeklerden çok uzak provokatif bir yazı yayınlamanız akıllarda soru işaretleri oluşturdu.

Söz konusu yazınızda, Sayın Adnan Oktar'ın cezaevinden İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'ya bir mektup yazdığını ve mektupta Sayın Adnan Oktar'ın çeşitli konulardan bahsederek Sayın Soylu'ya güya, “Bu bilgileri dijital bilgi depomuzdan polis aldı, oradan bilgi edinebilirsiniz.” dediğini dile getirmiştiniz. Ardından da bu bilgilerin güya, "GİZLİ veya (FETÖ algısı oluşturmaya yönelik özel seçilmiş bir terim olan) 'MAHREM' BİLGİLER ya da KAYIT veya KASETLER OLABİLECEĞİ" imasında bulunmuştunuz. 

Tümüyle kışkırtma ve dezinformasyon amaçlı bu derece çarpıtılmış gerçek dışı bilgileri yayınlamanızı, ancak "zorda kalmış olabileceğiniz" şeklinde yorumluyoruz. BU VESİLEYLE, SİZİ VİCDANINIZA AYKIRI YAZILAR YAZMAYA MECBUR BIRAKAN DERİN DEVLET BASKI VE TEHDİTLERİNİN DE EN KISA ZAMANDA KALKMASI EN BÜYÜK TEMENNİMİZ.

Camiamıza yönelik haksız ve gerçek dışı ithamlarla ilgili daha önceki bazı cevabi yazılarımızda, Oda TV ve Cumhuriyet Gazetesi yazarlarına yönelik, “Hukuk bir gün herkese lazım olur.”, “Aleni hukuksuzlukları destekleyen yayınlarıyla kendi bindikleri dalı kestiklerini anlamaları için tekrar tekrar aynı hukuksuzluklara uğramayı beklemeleri anlamsızdır.” hatırlatmalarımızı burada bir kez daha tekrar etmek istiyoruz.

Ayrıca önemle belirtmek isteriz ki, sizlerin bizden farklı yaşam görüşleriniz, ideolojiniz bizleri asla rahatsız etmiyor. Düşüncelerinizi açıklayamadığınız ve inandığınız gibi yaşayamadığınız bir ortam olursa bundan şüphesiz biz de rahatsız oluruz. Çünkü,

  • Allah’ın Kuran’da emrettiği özgürlük, adalet ve demokrasi bunu gerektirir.
  • Bizler İslam ahlakımız gereği hiçbir baskı ve zorlamayı tasvip etmeyiz.
  • Kuran'ın öğütlediği, “iyiliği tavsiye etme, kötülükten sakındırma” görevimizin bir gereği olarak, güzel, doğru, adil ve vicdana uygun olanı hatırlatmakla yükümlüyüz.

Nitekim bugün, tam da bu söylediklerimizi teyit eder nitelikte sizi, sizin kendi ifadenizle “öfke ile” adalet arıyorken görüyoruz. “Biz demiştik.” demekten mutluluk duymamakla birlikte, yaşadığınız benzeri hukuksuzluklar karşısında size aynı gerçeği bir daha hatırlatıyoruz: 

Yüce Allah’ın emrettiği sevgi, şefkat, merhamet, adalet gibi değerlerin yokluğunda, açıktır ki inancı ve ideolojisi ne olursa olsun herkes ortaya çıkan bu linç kültüründen kendine düşen payı er ya da geç alacaktır. Söz konusu haberleri hazırlayan basın mensuplarının da kendileri gayet iyi bildikleri halde, sırf ideolojik fikir ayrılıkları sebebiyle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde ısrarla gündem oluşturmaya çalışarak ve gerçek dışı, hayali senaryolar ile iftiralara dayanarak yeni yeni komplo teorileri üretmelerinin samimi bir tutum ve davranış şekli olmadığı da ortadadır.

Bizim temennimiz;

  • Her düşünceden ve inançtan insanın kanunlar önünde eşit olduğu,
  • yazılı kanunların vicdanla uygulandığı,
  • keyfi uygulamaların tamamen sona erdiği
  • gerçek bir hukuk devletinde tüm kesimlerin bir arada ve huzur içinde yaşadığı

bir ortamın acilen tesis edilmesidir.

İnanıyoruz ki siz de haksızlıklara değil bu güzel temenniye destek verenlerden biri olacaksınız.

Saygılarımızla.

Daha yeni Daha eski