Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni'nde yapmış olduğu konuşmasında, Ak Parti'nin uzun yıllardan bu yana iktidar olmasına rağmen, GERÇEK İKTİDARIN ASLEN FİKİR İLE OLDUĞU, FİKRİ İKTİDARIN İSE HENÜZ TESİS EDİLEMEDİĞİNİ ifade eden aşağıdaki açıklamaları yapmıştır:

➤ “FİKRİ BİR BUHRANIN İÇİNDE ÇIRPINIYORUZ. HÂLBUKİ SİYASİ BAĞIMSIZLIĞIN DA EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞIN DA TEMELİNDE FİKRİ BAĞIMSIZLIK YATAR.”

➤ “HÜKÜMET OLMAKLA MUKTEDİR OLMAK, MUKTEDİR OLMAKLA İKTİDAR OLMAK ARASINDAKİ FARKI İYİ BİLİYORSUNUZ. GERÇEK İKTİDARIN FİKRİ İKTİDAR OLDUĞUNU İYİ BİLİYORUZ. BUNUN İÇİN DE FİKRİ İKTİDARIMIZI DA HALA TESİS EDEMEDİĞİMİZ KANAATİNDEYİM.”

➤ “FİKRİ İKTİDARI SİYASİ KADROLAR DEĞİL, İLİM, SANAT VE HİKMET İNSANLARI İNŞA EDER.”

Sayın Cumhurbaşkanımız bu sözleri aslında, “insanların imanına vesile olan şuurlu bir gençlik yetiştirmenin önemli olduğunu, cami yapmakla işin bitmediği” gerçeğini ortaya koymaktadır. Gerçekten de iman olmadığında camiler insanlar için Eyfel Kulesi'nden ya da bir başka mimari yapıdan farklı bir anlam taşımayacaktır. Amaç "beton değil iman" olmadıkça, imana vesile olan ilmi çalışmalar yapılmadıkça Sayın Cumhurbaşkanımızın hedeflediği “dindar gençliğin” yetişmesi de mümkün olmayacaktır.



AK PARTİ HÜKÜMETLERİ VE CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN ERDOĞAN'A YÖNELİK HALK DESTEĞİNİN ARKASINDA, SAYIN ADNAN OKTAR İLE ARKADAŞLARIMIZIN DARWİNİST VE MATERYALİST FELSEFEYE KARŞI YÜRÜTMÜŞ OLDUKLARI 40 YILLIK İLMİ VE FİKRİ MÜCADELENİN ÇOK BÜYÜK ETKİSİ BULUNMAKTADIR.

Cumhurbaşkanımız Sn Erdoğan'ın İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni'nde dile getirmiş olduğu bu tespitler gerçekten de hayati bir öneme sahiptir. Akıllara, kendisinin bundan yaklaşık 26 sene önce, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı olması ile başlayan siyasi kariyerini ve devamında 2002 senesinde kurulan ilk AK Parti hükümeti ile iktidara gelişini hatırlara getirmektedir. 

Bugün toplumun önde gelenlerinin bildiği ve bir çok yorumcu tarafından da ifade edilen açık gerçek ise şudur: AK Parti iktidarının fikri zemininin oluşumunda ve bugün Sayın Erdoğan'ın arkasındaki muazzam halk desteğinin ardında, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının 40 yılı aşkın süredir yürüttükleri ilmi ve imani çalışmaların oluşturduğu toplumsal bilinç bulunmaktadır.

Türkiye’de sağın güçlü bir şekilde iktidar olabilmesi için, her şeyden önce felsefi bir altyapının ve ideolojik bir zeminin olması gerekiyordu. Bu da ancak uzun yıllar boyunca Türkiye'yi etkisi altında tutan Sol görüş ve fikri hakimiyetin etki alanının zayıflatılıp, ideolojisinin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilirdi.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın gerçekleştirmiş olduğumuz bilimsel çalışma ve faaliyetler sayesinde, hemen hemen her il, ilçe, kasaba ve hatta köylere kadar ulaşan “Evrim Teorisinin Geçersizliği ve Yaratılış gerçeği konferansları” düzenlenmiş, Sn. Adnan Oktar’ın “Evrim Aldatmacası”isimli kitabı milyonlarca vatandaşımıza ücretsiz olarak dağıtılmış, yüzlerce fosil sergisiyle canlıların 100 milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadan günümüze kadar gelmiş oldukları, yani evrim geçirmeyip en mükemmel halleriyle Allah tarafından yaratılmış oldukları vatandaşlarımıza delilleriyle gösterilerek ispat edilmiştir. Böylece tüm sol akımların temel dayanak noktası olan Darwinizm’in yıkılmasıyla bu yapılar da çökmüştür. 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın bu çalışma ve faaliyetleri neticesinde, ülkemizde uzun yıllar boyunca hüküm süren sol ideolojiler, felsefi ve bilimsel dayanaklarını kaybederek 1990'lı yılların başlarında erimeye başlamış, kendini yetiştiren ve bilinçlenen halkımız da “maneviyatı, milli ve manevi değerleri koruyan” sağ görüş etrafında toplanmaya, modern ve milli sağ liderleri güçlü bir şekilde desteklemeye başlamıştır. 

Ayrıca, arkadaşlarımız dindarlıklarının yanında son derece kaliteli ve modern yapıları sayesinde, toplumumuzda süregelen ayrışma ve kutuplaşmanın ortadan kalkmasına, muhafazakar kesimle modern-laik kesimin uzlaşmasına da vesile olmuşlardır. Bu sayede ülkemizde "hem modern, hem dinamik, hem dışa dönük, hem bilime önem veren, hem de dindar ve milliyetçi" vasıflara sahip örnek Türkiye ve Türk İnsanı  modeli oluşturmuş, bu model tüm dünyaya örnek olmuştur. 

Nitekim, Refah Partisi’yle başlayıp, günümüzde Ak Parti’yle devam eden ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı DAİMA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE İKTİDARDA TUTAN GENİŞ HALK DESTEĞİNİN ARKASINDAKİ SIR, TAM DA BURADA SAKLIDIR.

Sayın Cumhurbaşkanımız’ın konuşmasında geçen “GERÇEK İKTİDARIN FİKRİ İKTİDAR OLDUĞUNU İYİ BİLİYORUZ.” şeklindeki sözleri de, işte bu gerçeğe işaret etmektedir. 

Ne var ki, 11 Temmuz 2018 tarihinde Adnan Bey ve arkadaşlarımıza düzenlenen kumpas sonucu yapılan operasyonla tüm arkadaşlarımızın haksız ve hukuksuz olarak tutuklanıp suçsuz yere cezaevlerine kapatılmış, Sayın Erdoğan'a ve iktidara olan güçlü destekleri de ne yazık ki 3 yıldır kesintiye uğratılmış bulunmaktadır. 

Adnan Bey ve arkadaşlarımızın hükümete olan desteklerinin bu operasyonla kesintiye uğratılması üzerine, Ak Parti ile modern ve genç kuşak arasında iletişim kurabilecek, onlara Evrim Teorisi'nin geçersizliği ile Darwinist-Materyalist felsefenin tehlikelerini ve modern sağın ideolojisini anlatabilecek kimse de kalmamıştır. Böyle olunca ister istemez genç kuşak ile kendilerini modern olarak tanımlayan vatandaşlar ve hükümet arasındaki iletişim de kopmuş, bu çevrelerden AK Parti’ye verilen destek de kesintiye uğramıştır. Ve son dönemlerde yapılan bir çok ankette Ak Parti ve Sayın Erdoğan'ın arkasındaki halk desteğinde ciddi düşüşler yaşanmasının en önemli sebeplerinden birisi budur. 

Ancak, Allah'ın izniyle masumiyetlerimiz yargı kararıyla ispatlandığında yine var gücümüzle çalışıp modern kesim ve genç kuşak ile Hükümetimiz arasında köprü vazifesi görmeye başladığımızda, AK Parti’nin arkasındaki halk desteğinin de tekrardan hızla yükselişe geçeceğine olan inancımız tamdır. 

İNGİLİZ DERİN DEVLETİ'NİN ESAS HEDEFİNDE SAYIN ERDOĞAN VE AK PARTİ HÜKÜMETİ DE BULUNMAKTADIR. 

İngiliz derin devleti, Türkiye’nin modern, barışçıl ve dindar bir anlayışla yönetilmesini, halkımızın da yine bu özelliklere sahip olmasını asla istemez. Böyle bir Türkiye, İngiliz derin devletinin bölgesel ve küresel planlarına tamamen aykırıdır. 

Bu nedenle, İngiliz derin devleti sorunu kendince kaynağından çözmek istemiş, birçok insanın Allah’a kesin bir bilgiyle iman etmesine vesile olan, Türkiye’nin manevi önderliğinde kurulacak Türk İslam Birliği’ni savunan, modern İslam görüntüsünü hayatlarına yansıtan, AK Parti hükümetlerinin fikri zemin ve alt yapısını oluşturan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı kendisine hedef belirlemiş ve bizlere yönelik bu büyük komployu kurgulamıştır. 

Ancak, unutulmamalıdır ki bu komplo, sadece Adnan Bey ve arkadaşlarımıza değil, aynı zamanda milletin lideri Sayın Erdoğan ve AK Parti hükümetine de kurulmuştur. İngiliz Derin Devletinin asıl hedefinde, Sayın Erdoğan’ı yalnızlaştırmak, AK Parti hükümetini yıpratıp zayıflatmak ve halkı kutuplaştırarak, Allah esirgesin Türkiye’nin bölünmesinin önünün açılması bulunmaktadır. 

ADNAN BEY VE ARKADAŞLARIMIZA DÜZENLENEN BU KUMPAS DAVASI İLE YILLARDIR AK PARTİ VE SAYIN ERDOĞAN’A VERDİĞİMİZ ETKİLİ VE KESİNTİSİZ FİKRİ DESTEĞİN SONLANDIRILMASI AMAÇLANMIŞTIR.

Camiamıza kurulan kumpasın en önemli nedenleri arasında;

➢ Adnan Bey ve arkadaşlarımızın, Sayın Erdoğan'ı ve hükümet politikalarını geceli gündüzlü A9 TV yayınlarıyla destekliyor olmamız,

➢ Ülkemizin bekası ve bütünlüğü için tek lider olarak Sayın Erdoğan’ın etrafında birleşmenin elzem olduğunu savunup, bu konuyu sürekli anlatarak gündemde tutmamız,

➢ İçte ve dışta Sayın Erdoğan’a karşı yapılan her türlü saldırıyı, anında gerekli cevap ve açıklamaları yaparak, her seferinde fikren etkisiz hale getirmemiz,

➢ Adnan Bey'in kendisine ziyarete gelen herkese, yerli ve yabancı tüm gazetecilere, siyasetçilere, sivil toplum kuruluşlarının liderlerine, bilim adamlarına hep Sayın Erdoğan'ı ve onun fikirlerini anlatıp, kendisini ve inandığı değerlerini savunması

gibi faktörleri sayabiliriz. 

Tüm bunların Sayın Erdoğan'a ve AK Parti hükümetlerine açıktan bir destek olması sebebiyle de, Adnan Bey İngiliz Derin Devleti'nin nefret ve husumetini doğrudan kendi üzerine çekmiş bulunmaktadır. 

Bu sebeple İngiliz Derin Devletinin ülkemizdeki derin bağlantıları ve kripto elamanları vasıtasıyla bizler aleyhine büyük bir kumpas hazırlanmış ve bunun sonucunda ortada hiçbir suç, somut bir suç delili ya da suçüstü de bulunmazken, yani hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın Adnan Bey ve tüm arkadaşlarımız haksız ve hukuksuz şekilde tutuklanarak hapsedilmişlerdir.

Bununla da kalınmamış, operasyon ile birlikte, 2010 senesinden beri yayın yapmakta olan A9 isimli Televizyon kanalımız da, hukuki hiçbir dayanak olmaksızın kapatılmış. Uzun yıllardan bu yana vatandaşlarımızın ilmi ve imani olarak eğitimleri amacıyla yapmış olduğumuz;

‼️ Allah'ın varlığı ve birliği,

‼️ İman hakikatleri,

‼️ Kur'an mucizeleri,

‼️ Darwinizm-materyalizm vb. din karşıtı sapkın felsefe ve ideolojilerin bilimsel olarak çürütülmesi,

‼️ Gerçek Atatürkçülük,

‼️ Devlete bağlılığın önemi,

‼️ Türkiye'nin üniter yapısının korunması,

‼️ PKK, FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütlerinin ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden zihniyetlerinin ilmi ve fikri yönden en akılcı ve etkili biçimde çökertilmesi,

‼️ Üst akıl İngiliz derin devletinin Türkiye ve İslam dünyasına yönelik 300 yıllık plan ve oyunlarının ifşa edilmesi

gibi en hayati konuların işlendiği ilmi, imani ve kültürel faliyetlerimiz durdurulmuştur. 

Ardından, Sayın Adnan Oktar'ın eserlerini yayınlayan Global Yayıncılık firmasına da kayyum atanarak yayınevinin faaliyetleri durdurulmuş ve yayınevinin deposunda bulunan Evrim Teorisini Çöküşü ile Yaratılış Gerçeğinin, Allah'ın varlığının ve birliğinin, İman Hakikatlerinin anlatıldığı, insanların imanlarına vesile kitapların hurda olarak yakılıp imha edilmesi talebinde bulunulmuştur.

➢ Darwinist-materyalist ideolojileri tüm TV kanallarında anlatmak serbestken, Allah’ın varlığını ve birliğini 7/24 anlatan tek kanal olan
A9 TV İngiliz derin devletinin tek bir hamlesiyle kapatılmıştır.

➢ Darwinizm’i, materyalizmi anlatan, dinsizlik propagandası yapan milyonlarca kitap mağazalarda, internette baş köşelerde serbestçe satılıp gençlerimiz zehirlenirken, Allah'ın varlığının ve birliğinin anlatıldığı imani kitapların haşa imha edilmesi istenmiştir.

➢ Sayın Erdoğan’ın; “EVLATLARIMIZIN ZİHİN VE GÖNÜL DÜNYALARINDAKİ BOŞLUK DA BATI MERKEZLİ POPÜLER KÜLTÜR ÜRÜNLERİYLE VEYA SAPKIN AKIMLARIN HEZEYANLARIYLA DOLDURULMUŞTUR.” ifadesi de bu gerçeğin acı bir analizidir.

Sözde "örgüt faaliyetleri", "örgütsel saik" gibi mantık dışı ve gayri hukuki gerekçelere dayandırılan, bu tarihte eşi görülmemiş ilim ve kültür katliamı bunlarla da son bulmamış, yine Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmış binlerce internet sitesine de erişim yasağı getirilmiştir. 

AK PARTİ’YE YENİDEN OY VERECEK, ÇAMLICA CAMİ ve AYASOFYA CAMİ’NİN İÇİNİ DOLDURACAK DİNDAR GENÇLİĞİN OLUŞABİLMESİ İÇİN SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ İMANİ ÇALIŞMALARININ ÖNÜNÜN AÇILMASI BÜYÜK ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR. 

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “FİKRİ İKTİDARI SİYASİ KADROLAR DEĞİL, İLİM, SANAT VE HİKMET İNSANLARI İNŞA EDER.” sözünün en güzel tecellileri arasında, AK Parti’nin 18 yıldır güçlü bir şekilde iktidarda kalmasına vesile olan Adnan Bey ve arkadaşlarımızın bulundukları da ortadadır. 

Camiamızın imani çalışmaları engellenince gençlere ve topluma manevi şuur aşılayacak en etkili faaliyetler de durdurulmuş oldu. Bunun neticesinde de büyük bir şevk ve heyecanla açılan camilerimizin içini dolduracak gençlik de kalmadı.Öyle ki, 63 bin kişilik Çamlıca Cami, açıldığı ilk gün ve sonraki birkaç gün dolup taşmasına rağmen ilk 1 haftadan sonra adeta bomboş kalmıştır. 



Çamlıca Camiinde bir sabah namazı vakti 



Çamlıca Camiinde bir akşam namazı vakti

Yine, aynı şekilde sadece Türkiye için değil tüm İslam alemi için manevi değerli çok yüksek olan Ayasofya Cami de açıldığı ilk birkaç gün dolup taşmış, ancak sonrasında zaten Çamlıca Cami gibi o da maalesef ki bomboş kalmıştır.

Bunun sebebi ise, tam da Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, “FİKRİ İKTİDARI SİYASİ KADROLAR DEĞİL, İLİM, SANAT VE HİKMET İNSANLARI İNŞA EDER.” sözünün altında yatmaktadır.

Çamlıca ve Ayasofya Camilerinin içini dolduracak gençliğin oluşması ancak gençlere sağ ideolojinin güçlü bir şekilde anlatılması, solun ideolojisi olan Darwinizm’in bilimsel geçersizliğinin tam olarak anlatılabilmesiyle mümkündür. Bir kez daha belirtmek isteriz ki; bu anlatımları hakkıyla yapabilecek yegane fikir insanının da Sayın Adnan Oktar ile arkadaşlarımız olduğu artık herkesçe malumdur. 

Darwinizm’i çürüten bilimsel deliller tüm topluma çok iyi anlatılmalı, bilimsel tüm bulguların yaratılışı ispat ettiği doyurucu bir şekilde öğretilmelidir ki, imanı güçlü bir nesil oluşabilsin, toplum daima sağı desteklesin ve Darwinist-materyalist ideoloji ile dinsizlik propagandasına hiçbir şekilde kapı açılmasın.

MEDYADAKİ SEVGİSİZLİK VE NEFRET TELKİNİ İÇEREN YAYINLAR TOPLUMSAL DOKUYU TAHRİP ETMEKTEDİR.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni'nde çok önemli bir konuya daha dikkat çekmiştir: Medyanın topluma sevgisizliği ve nefreti telkin eden yayınları…

Sayın Cumhurbaşkanımız yapmış oldukları konuşmada, medyanın bu tutumunu eleştirerek; “MEDYAMIZ, EN MODERN ALTYAPIYA SAHİP, AMA BİZİM SESİMİZİ VE NEFESİMİZİ YANSITMIYOR... EN HAKLI OLDUĞUMUZ KONULARDA BİLE DÜNYAYA KENDİMİZİ ANLATAMIYORUZ.” demiştir. 

Bilindiği üzere, son yıllarda tv kanallarında yayınlanan, milli ve manevi değerlerimizden tamamen uzak, topluma sevgisizlik, öfke, intikam, kin, nefret ve bencilliği empoze eden, halkı kutuplaştıran, ahlaki değerleri hiçe sayan, kadına şiddeti, evlilik dışı ve sapkın ilişkileri normal göstermeye çalışan çeşitli dizilerin, sözde yarışma, eğlence ya da tartışma programlarının yol açtığı derin sosyal tahribata hiç kimse ses çıkarmamaktadır. Buna karşın, dostluğu, kardeşliği, barışı, sevgiyi, Kuran ahlakını savunup anlatan tertemiz Müslümanlar aleyhinde yürütülen geniş çaplı ve çok çirkin boyutlardaki medya karalamaları, olumsuz kamuoyu algısı oluşturma çabaları ise çok doğal karşılanmaktadır. 

Oysa ki medyanın görevi toplumu hep güzele ve daha iyiye yönlendirmek olmalıdır. Medyamız, halkı kutuplaştıran değil uzlaştıran, milli ve manevi değerlerden uzaklaştıran değil, sevdiren ve mukaddesata sahip çıkan, kadına şiddeti, evlilik dışı ilişkileri normalleştirmeye çalışan değil, aksine tüm bu ahlaksızlıklara karşı tam tavır alıp sevgiyi, iyiliği, dostluğu, güzel ahlakı ön plana çıkaran yayınlar yapmalıdır.

Hepsinden önemlisi de medyanın, gençleri Darwinizm bataklığından kurtarmaya çalışan, yerli ve milli anlatımlarıyla sağlam bir Türk gençliği oluşması için çabalayan, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “Güçlü ve Büyük Türkiye” ideali için tüm imkanlarıyla ellerinden geleni yapan Müslümanlarla uğraşmayı bir başarı görmemesidir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski