Sayın Hakan Ural Kanal D’de yayınlanan 16.06.2021 tarihli “Neler Oluyor Hayatta” isimli programda gündemdeki konularla ilgili yorumlar yaparken, kanunlardaki infaz ve iyi hal indirimlerine yönelik bazı eleştirilerde bulunmuştur. Bu tür indirimlerin, işlenen suç nedeniyle mağdur olmuş kişiler açısından endişe, korku ve üzüntü verici olduğunu ifade etmiştir. 

Sayın Hakan Ural bu yorumları esnasında, Sayın Adnan Oktar ve birçok arkadaşımızın yargılandığı, geçtiğimiz Ocak ayında toplamda onbinlerce yıllık hukuka aykırı hapis cezalarıyla sonuçlanan davadan da bahsetmiştir. Bu davadaki sözde mağdurların, bireysel olarak yüzlerce yıl hapis cezası almış kişilerin bile ceza indirimleri nedeniyle önümüzdeki yıllarda tahliye olacaklarından endişe duyduklarını dile getirmiştir. Bu ifadeleri nedeniyle tarafımıza cevap hakkı doğmuştur.

Öncelikle belirtmeliyiz ki, insanlar her konuda diledikleri gibi düşünmekte özgürdür. Dolayısıyla, Sayın Hakan Ural’ın infaz ve iyi hal indirimleri hakkındaki eleştirilerine saygı duyuyoruz. Ancak bununla birlikte, kendisi gibi sağduyusuna ve vicdanına güvendiğimiz bir insanın dava dosyası hakkında detaylı hiçbir bilgisi olmamasına rağmen, konunun tarafı olan bizlere de söz hakkı vermeden yaptığı bazı yorumları kendisine yakıştıramadığımızı da ifade etmek isteriz. 

Herkesin malumudur ki, sadece tek tarafı dinleyerek ortaya atılan, duyumlara veya birkaç gazete haberine dayanan delilsiz iddialar suçsuz insanların mağdur olmasına yol açabilir. Tarihte bu yöntemlerle Peygamberlerimizin ve onların yakınlarının da dahil olduğu sayısız insana saldırıda bulunulmuştur. Bu saldırılar büyük haksızlıklara ve zararlara yol açmıştır. Günümüzde de değişen bir şey olmadığı görülmektedir. 

Maruz kaldığı iftiralar dolayısıyla toplum karşısında karalanmış, kişilik hakları çiğnenmiş, mağdur edilmiş birçok insan bulunmaktadır. Bu yüzden Allah, art niyetli insanların iftiralarla masum insanlara zarar vermeye çalışacaklarını kullarına bildirmiş ve bu iftiraların zarara yol açmaması için şu hükmü indirmiştir:

Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)

Kanaatimizce, Sayın Hakan Ural detaylı bir araştırmada bulunmadan, dosyadaki husumetli kişilerin ve onlar tarafından tehditlerle şikayetçi yapılmış kimselerin asılsız iddialarına inanmıştır. Hakan Ural’ın kamuoyunda “Adnan Oktar Davası” ismiyle anılan dava dosyasındaki delilleri tarafsız bir bakış açısıyla ve detaylı şekilde incelediği takdirde, camiamıza yönelik suçlamalara asla itibar etmeyeceğini düşünüyoruz. 

Sayın Hakan Ural camiamızla ilgili konuşmalarında, devam etmekte olan yargı süreciyle ilgili olarak hukuki değerlendirmelerde de bulunmaktadır. Halbuki Sayın Hakan Ural hukuk eğitimi almış birisi değildir. Dolayısıyla, Sayın Hakan Ural’ın milyonlarca insanın karşısına geçip eğitim almadığı bir konuda değerlendirmelerde bulunmasının kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine yol açacağını düşünmesi gerekir. En azından konuyu bilenlere danışması gerektiği açıktır. 

Nitekim Allah kullarını bahsettiğimiz bu konuda da uyarmıştır:

İşte siz böyle kimselersiniz! Haydi bilginiz olan şeyler hakkında tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz? Allah her şeyi bilir, ama siz bilemezsiniz. (Al-i İmran Suresi, 66)

Televizyonculuk alanında tecrübeli bir insan olan Hakan Ural, hukuki konularda yorum yaparken konunun uzmanlarına danışması durumunda –dosyada yer alan 50’ye yakın bilimsel mütalaada da ortaya konduğu olduğu gibi– bu dosyada hiçbir suç olmadığını açıkça görecektir. Hukuki yorumları, uzman görüşlerini, bilimsel raporları inceledikten sonra inanıyoruz ki kendisi de yanlış bilgilendirildiğini anlayacaktır.

Yanlış bilgi, öfke, kıskançlık, kin veya diğer olumsuz duygularla birleştiğinde kişiyi adil olmaktan uzaklaştırır. Oysa, Allah iman edenlere, herkese her şartta adaletli davranmaları gerektiğini şöyle bildirmiştir:

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olunuz; bu takvânın ta kendisidir. Allah'a isyandan sakınınız. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır. (Maide Suresi, 8)

Sayın Hakan Ural somut delillere dayanmadan, yeterli bilgi sahibi olmadan camiamızı suçlarken farkında olmaksızın Allah’ın başka ayetlerine de muhalif davranmaktadır. İnancı ve vicdanı güçlü bir insan olarak böyle bir şeyi asla yapmak istemeyeceğinden emin olduğumuz Hakan Ural’a, mümin kardeşleri olarak bu konuda da bir hatırlatmada bulunmak isteriz. 

Bilindiği gibi dava dosyasında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yöneltilen ağır ve çok sayıda cinsel suçlamalar da bulunmaktadır. Hakan Ural ise –belge, delil ve bulgu olmadığı halde– bu suçlamaları kesin bir dille doğrular şekilde konuşmaktadır. Halbuki, Allah insanlara yöneltilen cinsel içerikli suçlamalarda son derece titiz davranılması gerektiğini Kuran’da bildirmiş, isnatta bulunan kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini net bir biçimde ortaya koyacak sınırlar koymuştur:

“Ona (zina iftirasına) karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah katında yalancıların ta kendileridir. Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu. O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah katında çok büyük (bir suç)tür. (Nur Suresi, 13-15)

Görüldüğü gibi Yüce Rabbimiz Allah cinsel suçlamalarda 4 şahit getirmeyi şart kılmıştır. Bu konularda şahitleri olmayan insanların gerçek dışı anlatımlarına, asılsız iddialarına, dedikodularına, iftiralarına inanılmasının, onların çirkin iddialarının dillendirilmesinin büyük bir günah olduğunu bildirmektedir. Dolayısıyla, her Müslüman bu tür konularda fikir beyan ederken son derece hassas davranmalıdır. İnsanların namuslarını kendi namusunu koruyor gibi korumalı, komplocuların, müfterilerin tuzaklarını en başından bozmalıdır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları dosyadaki cinsel suçlamaların hiçbir şahidi, delili, belgesi ve bulgusu yoktur. Bununla birlikte sözde mağdur kadınların iddialarının asılsız olduğunu ispatlayan başta Adli Tıp Raporları olmak üzere birçok somut delil vardır. Adli Tıp Raporları ortada cinsel bir saldırı olmadığını bilimsel olarak ispatlamıştır. 

Maruz kaldıkları tehditler nedeniyle iftira atmak zorunda kalan sözde mağdurların, 

➤ Anlatımlarındaki sayısız çelişki,

➤ İddia ettikleri (sözde) taciz veya tecavüz olaylarıyla ilgili hiçbir somut ve maddi delil getirmemeleri

➤ İddia ettikleri olaylardan sonra emniyet, polis, sağlık kurumu, vb. hiçbir resmi kuruma başvurmamış olmaları,

➤ İddia ettikleri olaylarla ilgili, yıllar sonra –davanın husumetli müştekilerinin rehberliğinde– topluca Mali Şube'ye giderek ifade vermeleri,

➤ Hayali cinsel saldırılar devam ederken camiamızla görüşmeye devam etmeleri, 

➤ Sözde tecavüzcülerle yıllarca sevgili kalmaları, 

➤ Camiamızın ilmi, kültürel ve sosyal faaliyetlerine samimi ve yoğun destek vermeleri, 

➤Yaşadıklarını iddia ettikleri saldırılardan ifade verene kadar aileleri ve en yakınları dahil hiç kimseye bahsetmemiş olmaları, 

➤ Hiçbirinin hiçbir tecavüze uğramadıklarına dair Adli Tıp raporları 

ve bunlar gibi sayısız çok net karşı delil de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın masumiyetlerini, bariz bir kumpas ve iftiraya uğradıklarını açık bir biçimde ortaya koymaktadır. 

Ancak, Sayın Hakan Ural dosyayı incelemediğinden bu gerçeklerden habersiz kalmıştır.  Hakan Ural asla unutmamalıdır ki, Hz. Yusuf (as) gibi bir Peygamber bile cinsel iftiralar nedeniyle, üstelik deliller de onun lehindeyken yıllarca zindanda kalmıştır. 

Tüm bunların yanı sıra, Sayın Hakan Ural camiamız hakkında konuşurken mesleği gereği dikkat etmesi gereken hususlara dahi dikkat etmeden suçlamalarda bulunabilmektedir. Bir çok basın mensubu hırsız, dolandırıcı, terörist, katil olduğu ispatlı kişiler hakkında dahi, muhtemelen onlardan çekindikleri için neredeyse hiçbir eleştiride bulunmazken, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı kolaylıkla hedef almaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise camiamızın iddia edildiği gibi bir suç yapılanması olmadığını ve kendilerine hiçbir zarar vermeyeceğini çok iyi bilmeleridir. 

Sayın Hakan Ural da eğer, dava dosyasında iddia edildiği gibi, yabancı istihbarat örgütlerinden destek alan, FETÖ gibi hain örgütlerle işbirliği için olan, casusluk da dahil birçok suça karışan bir silahlı suç örgütü olduğumuzu düşünseydi kanaatimizce hakkımızda bu kadar rahat konuşamazdı. Ancak, muhtemelen komplocu odakların camiamızdan kalabalık ve güçlü olduklarını düşünerek çoğunluğa uymakta ve onlar gibi kolay olanı, yani haklının değil güçlünün yanında durmayı seçmiş imajı vermektedir.

Halbuki Müslümanın yapması gereken Allah’ın aşağıda yer verdiğimiz ayetlerini göz önünde bulundurmak ve gerekenleri yerine getirmektedir:

Yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye uymazlar ve onlar sadece yalan söylerler. (En’am Suresi, 116)

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. (Tevbe Suresi, 119)

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski