Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılandığı dava sürecinde, bazı medya kuruluşları ve bir kısım çevreler, camiamızdaki bayanların giyim tarzlarına, makyajlarına, hatta saç stillerine dahi çok ağır ithamlarda, haksız eleştirilerde bulunmuşlardır.

Oysa, birçok kereler, çeşitli vesilelerle açıkladığımız gibi, arkadaşlarımızın ultra modern görünümlerinin çok önemli hikmetleri ve nedenleri bulunmaktadır. Bu önemli hikmet ve nedenlerin açıklandığı yazımızı aşağıdaki linkte bulabilirsiniz:

https://www.adnanoktargercekleri.net/medyaya-cevaplar/ileri-derecede-modern-gorunum-ve-dekolte-giyim-tarzinin-nedenleri

Yukarıdaki linkte çok detaylı olarak açıkladığımız, arkadaşlarımızın ultra modern görünümlerinin hikmetlerini:

  • Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin demokrasi ve özgürlük taraftarı olduğunu, dansa, müziğe, dekolteye, kadın hürriyetine karşı hiçbir olumsuz yaklaşımı olmadığını göstermek;
  • Müslümanların bu dünyada eğlenemeyeceği, güzel giyinemeyeceği, güzel evlere, arabalara ve eşyalarasahip olamayacağı yanılgısını yıkmak;
  • Başörtüsü dolayısıyla İslam'a mesafeli duran hanımların önce İslam'ı kabul etmelerini sağlayarak, onlarıyıldıran görüntüyü ortadan kaldırmak;
  • Müslümanlarla alay edilmesi, küçümsenmesi ve hor görülmesi gibi çirkin bir tavır ve zihniyeti ortadan kaldırmak;
  • Dine uzak kesimlerin oluşturmaya çalıştıkları "Müslüman kadınlar zevksizdir, bakımlı olmayı, makyaj yapmayı, giyinmeyi bilmezler" algısını yıkmak;
  • Sağcı muhafazakâr kesimin bugüne kadar iletişim kurmada yetersiz kaldığı modern, aydın, solcu, batılı çevrelere, sahil kesimlerine ulaşmak;
  • Toplumsal ayrışma ve kutuplaşma tehlikesini bertaraf ederek, sinsi ve fırsatçı dış güçlerin müdahale ve işgal bahanelerini ortadan kaldırmak;
  • Meşru fiilleri suç ve günah sandıkları halde bunları gizlice yapanların suçluluk duygusuna kapılıp kendilerinin münafık olduklarını düşünerek dinden uzaklaşmalarını engellemek

... şeklindeki ana başlıklarla özetleyebiliriz.

Bunlara ek olarak ayrıca, “ultra modern” olmaktan ne kastettiğimizi de açıklamakta fayda olacağını düşünüyoruz.

Öncelikle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının ultra modern olduklarını söylemek, diğer Müslümanların modern olmadıklarını söylemek anlamına gelmemektedir. Zira, İslam zaten özünde modern ötesi bir anlayışa sahiptir. Modernlik, akıl, kültür, anlayış, bilinç, dikkat, derinlik, hal, tavır, adap, davranış, kişilik, giyim-kuşam, estetik, sanat ve sevgi anlayışı gibi her yönden insanların en üstün, en kaliteli, en çok örnek alınan, en sevilen ve beğenileni olmak demektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) ve sahabeler, bu anlamda dönemlerinin en modern, en güzel giyinen, en kaliteli davranışlara sahip, en zevkli, en güzel konuşan, en görgülü insanlarıydı. Peygamber Efendimiz (sav) Bizans cübbesi gibi dönemin en güzel giysilerini giyerdi.

Kur’an-ı Kerim’de estetiğe, sanata, bilime, adaba, kaliteye verilen önemi birçok ayette görmek mümkündür. Örneğin Hz. Süleyman (as)’ın hayatından verilen örneklerde, bu kutlu peygamberin, döneminin teknolojik imkanlarını en fazlasıyla kullandığı, Sebe Melikesi’ne uyguladığı tebliğ yönteminden de“ultra modern” bir anlayışa sahip olduğu, estetiğe, sanata, şaşırtıcı güzelliklere önem verdiği anlaşılmaktadır. Neml Suresi’nde Hz. Süleyman (as) ile Sebe Melikesi’nin karşılaşması şöyle anlatılır:

Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk- zemindir." Dedi ki:"Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olanAllah'a teslim oldum." (Neml Suresi, 44)

Kur’an-ı Kerim’de, Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatında ve diğer Peygamberlerimizin hayatlarında görüldüğü gibi, dini samimi olarak yaşayan Müslümanlar o dönemin en ileri görüşlü, modern, kaliteli insanlarıdır.

Günümüzde, bazı Müslüman toplumların bilimde, sanatta, kültürde, kalitede geri kalmış olmaları, İslamiyet’in, Peygamber Efendimiz (sav) döneminde olduğu şekliyle yaşanmıyor olmasından, Kur’an-ı Kerim’den uzaklaşılarak, hurafelerin ön plana çıkartılmasından kaynaklanmaktadır. Bu yobazlığın, geri kalmışlığın nedeni din değildir, tam aksine İslamiyet’in özünden uzaklaşılmış olmasıdır. Peygamber Efendimiz (sav) bugün yaşıyor olsaydı, yine günümüzün en modern kişisi olurdu.

Özetle, İslam özünde ve sonsuza kadar, her çağda moderndir.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları da, hiçbir taviz vermeden, samimiyetle ve titizlikle Kur’an-ı Kerim’e uyan, Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetini uygulayan kişiler olarak, modern, kaliteli, donanımlı kişilerdir. Bağnazlıktan, hurafelerden arınmış olarak Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (sav)’e uyan diğer tüm Müslümanlar gibi...

Bununla birlikte, yukarıda da açıklanan gerekçeler doğrultusunda, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız, ultra modern bir görünümü benimsemişlerdir. “Ultra modernlik”ten kasıt, aslında günümüzde, seküler, dinden uzak yaşayan veya kısmen dine yakın kesimin benimsediği anlamda bir modernliktir. Bunun içinde moda olan ve en beğenilen giyim tarzı, saç veya makyaj stilleri, en çok dinlenen ve beğenilen müzikler, estetik ve sanat anlayışı gibi günlük yaşama dair özellikler bulunmaktadır.

Böylelikle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız, günümüzün bu “en beğenilen, en özenilen, en takdir gören” stillerini uygulayarak, dine uzak duran kişilere dış görünümleriyle ulaşmaya çalışmışlardır.

İnsanlar, görünüm, hal ve tavır olarak kendilerine benzeyen kişilere yakınlık ve ilgi duyarlar. Bu sosyolojik bir gerçektir. Hatta bu yakınlaşma veya gruplaşmalar daha okul çağlarında başlar.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları da günümüz toplumunda “ultra modern” olarak tanımlanabilecek kesime İslam dininin tebliğini ulaştırabilmek için, ultra modern görünümü kullandılar ve bunda da son derece başarılı oldular.

Burada tekrar dikkat çekmek gerekir ki; ultra modernden kastedilen, günümüzde tercih edilen, beğenilen, uygulanan tarzlardır. Arkadaşlarımız da, helal-haram sınırları içinde bunları uygulayarak bu kesimlere hitap etmeyi amaçlamışlar ve bunda da önemli bir başarı sağlamışlardır.

Örneğin Madonna, Kelly Brook, Steven Seagal gibi dünyaca ünlü sanatçılara İslamiyeti anlatmak, onları İslam’a ısındırmak, Kur’an-ı Kerim hediye etmek bu sayede mümkün olabilmiştir. Aynı Hazreti Süleyman (as)’ın, heykeller, havuzlar, kaleler, saraylar, camdan zeminler yaptırması, Sebe Melikesi Belkıs’ı bu güzellikleri kullanarak hak dine davet etmesi gibi, Sayın Adnan Oktar da, bu kesimlere benzer yöntemlerle ulaşmıştır. (Sebe Suresi, 13)

Şunu da unutmamak gerekir ki, dinimizin ultra modern olmak gibi bir emri bulunmamaktadır. Bu, ortama, şartlara göre başvurulan bir tebliğ yöntemidir, helal-haram sınırları içinde kalarak uygulanabilir. Her Müslüman kendi vicdani kanaatine göre, etkili ve başarılı olacağını düşündüğü ayrı bir tebliğ yöntemi kullanabilir, farklı kesimlere İslam dinini ulaştırmaya çalışabilir.

Bu tebliğ yöntemini kullanırken amaç, insanlara dini yaşarken siz de bu görünümde olun, bunları uygulayın demek değildir; asıl amaç, kıyafet, görünüm, yaşam şekliniz bu olsa da dini yine takva bir Müslüman olarak yaşayabilirsiniz mesajını vermektir.

Hurafelerden, batıl inanışlardan ve tutucu alışkanlıklardan arınmış olarak, sadece Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (sav)’in uygulamalarına uyan bir Müslüman zaten nezaket, zarafet, estetik, güzellik, kalite, görgü, derinlik, güzel hitabet gibi güzelliklere doğal olarak sahip olacak, modern ötesi bir asaleti temsil edecektir.



Daha yeni Daha eski