Değerli AK Partili Genç Kardeşlerimiz,

Bizlerce son derece önemli olduğunu düşündüğümüz bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Kimileri tarafından “Ankara'da Bir Klik”, kimileri tarafından ise “Devlet İçindeki Bir Hizip olarak” adlandırılan, devletin pek çok kurumunu adeta bir örümcek ağı gibi sarmış, hemen hemen her kirli iş, olay, bağlantı ve ilişkinin altından ucu ya da imzası çıkan karanlık bir yapılanmanın varlığı artık tüm vatandaşlarımız tarafından bilinmekte olan bir durumdur.

İlk bakışta birbirleriyle alakasız, münferit ve çıkar çatışması kaynaklı gibi görünen pek çok olayın bile, bir şekilde bu karanlık yapılanma ile bağlantılı olduğu ise gün geçtikçe daha çok fark edilmektedir. 

– Mahkemelerce verilen ve kamu vicdanını alenen yaralayıp “böyle adalet mi olur” dedirten kararlardan gün ortasında basılan TV stüdyolarına ve evlerinin kapısında ağır şekilde darp edilen basın mensuplarına, 

– “FETÖ Borsası” olarak adlandırılan rüşvet ve yolsuzluk olaylarından, sahte Masak raporları ile mallarına el konulan ya da tam tersine mallarına el konulması gerekirken salıverilen ve yurtdışına kaçışına göz yumulan (sözde) iş adamlarına, 

– Ayyuka çıkan kadın cinayetlerinin cezasız bırakılarak halkta infial oluşturulmasından sahte deliller üretilerek vatansever milliyetçi dindar insanların cezaevlerine doldurulmasına,

....

kadar birçok hukuksuz olayın bu karanlık yapıyla bağlantısı artık ifşa olmuş durumdadır. 

HALEN FARK EDİLMEKTE GÜÇLÜK ÇEKİLEN GERÇEK İSE, BU MAFYA BENZERİ KARANLIK YAPILANMANIN TAHMİN EDİLENDEN ÇOK DAHA ORGANİZE ŞEKİLDE HAREKET ETTİĞİ VE BU YAPININ YULARINI ELİNDE TUTUP KONTROL EDEN GÜCÜN "İNGİLİZ DERİN DEVLETİ" OLDUĞUDUR. 

İngiliz derin devletinin bu olayların perde arkasındaki rolü vatandaşlarımız tarafından fark edilemediğinden, birbirleriyle alakasızmış gibi görünen tüm bu olayların aslında planlı ve kontrollü bir şekilde yürütüldüğü de tam olarak anlaşılamamaktadır. Böyle olunca asıl amaçlananın, milletimizi kutuplaştırıp ülkemizi çatışma içerisindeymiş gibi göstererek "Türkiye’de hukuk ve demokrasi kalmadı" imajı oluşturarak Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı hem uluslararası arenada, hem de ülke içerisinde yalnızlaştırıp güçsüzleştirmek olduğu da fark edilememektedir. 

Tabi amaç Sayın Erdoğan'ı yalnızlaştırıp güçsüzleştirmek olunca İngiliz derin devletinin en büyük hedeflerinden birisi de kuşkusuz ki,

– Sayın Cumhurbaşkanımızı desteklemenin devletin bekası ile alakalı ve siyaset üstü bir konu olduğunu belirterek her şart ve koşulda onu kesintisiz ve en etkili şekilde destekleyen,

– Her fırsatta ve her konuda kendisine yöneltilen düşmanca eleştiri okları karşısında, 47 ülkeden toplamda 242 gazete, dergi ve internet sitesinde düzenli olarak yayınlanan makaleleriyle ve ikili görüşmelerle Sayın Cumhurbaşkanımızı ve hükümetimizi her vesileyle, her platformda en etkili ve akılcı biçimde savunmuş olan

Sayın Adnan Oktar ve camiamız olmuştur.

Sayın Adnan Oktar, İngiliz derin devletinin asıl amacının Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ı yalnızlaştırmak olduğu gerçeğini ve Sayın Erdoğan'a olan desteğini 25 Ocak 2018 tarihinde A9 Televizyonunda yayınlanan canlı konuşmasında: 

“Lideri yalnızlaştırmak taktiği Osmanlı’dan bu yana gelen çirkin bir oyundur. Aynı oyunu bir süredir Tayyip Hocam’a karşı da uygulamak istiyorlar. Tayyip Hocam’ı ve Hükümeti, içeride ve dışarıda en etkili olarak savunanları bir şekilde engellemeye çalışıyorlar. Aynı yöntem Abdülhamit’e, Abdülaziz’e, Menderes’e de uygulanmıştı.” 

“Şimdi de 'Bakın Erdoğan’ı savunan hiç kimse güvencede değil, siz de dikkatli olun' imajı vermek istiyorlar. Diğer yandan da Tayyip Hocam’ı herkesi gözaltına aldıran, haşa hak hukuk tanımayan, katı biri gibi göstermeyi hedefliyorlar. Bu, İngiliz derin devletinin ve piyonlarının en ana yöntemi.” 

Özellikle son dönemlerde bu oyunu organize eden özel bir yapı olduğu görülüyor. Bunların ortak özelliği İngiliz derin devletine yancı olmaları, özenti karakterine sahip olmaları, halkın değerlerini beğenmemeleri ve halka tepeden bakmaları, tüm bunlara rağmen halk adına ortaya çıktıklarını iddia etmeleri. Bunların tüm oyunlarını milletçe görüyoruz ve hiçbir zaman amaçlarına ulaşmalarına kanunla hukukla izin vermeyiz. Tayyip Hocam’ın yanındayız, asla yalnız bırakmayız.

sözleriyle dile getirmiştir. 

Sayın Adnan Oktar ayrıca bugün yaşanılanların tıpkı geçmişte Sultan Abdülaziz'in şehit edilmesi ve Sultan 2. Abdülhamid'in ise kuşatılarak ağır baskı altına alınmasında olduğu gibi, yine İngiliz derin devletinin talimat ve direktifleriyle hareket eden ve devletin içine çöreklenmiş bulunan hiziplerin eseri olduğunu belirtmiştir. Osmanlı'yı yıkıp çöküşe götüren ve İstanbul'u İngilizlere teslim edenlerin de, yine aynı hıyanet zincirinin halkaları olduklarını söylemiştir. 

Zaten İngiliz derin devleti de bu sebeple, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'a olan kesintisiz desteğini, ülkemiz üzerindeki kendi karanlık emelleri önünde bir engel olarak görmüş ve bu desteği kırıp yok etmek amacıyla camiamıza yönelik açık bir kumpas davasının zeminini hazırlamıştır. 

Haksız Yere Hapiste Tutulan Müslümanlara Açıkça Zulmedilmektedir

Sayın Adnan Oktar’ın A9 Televizyonunda İngiliz derin devleti hakkında 2015 yılının sonlarından itibaren yapmış olduğu açıklamalarının ardından, İngiliz derin devletinin kontrolündeki husumetli bir çetenin uydurduğu delilsiz ve mesnetsiz iddialar ve iftiralar gerekçe gösterilerek camiamıza yönelik büyük bir kumpas operasyonu düzenlenmiştir. 

Kendilerince camiamızı dağıtmanın ve Sayın Erdoğan'a olan kesintisiz desteğimizi sonlandırmanın en kolay yolunun, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı uzun yıllar boyunca hapiste tutarak etkisiz hale getirmek olacağını planlayan İngiliz derin devleti eylemlerine, 11 Temmuz 2018'deki operasyonu takip eden haksız tutuklamalardan sonra da devam etmiştir.

Arkadaşlarımızın tüm mal varlıklarına, gelirlerine, paralarına hatta emekli maaşlarına kadar el konulmuş, hayatında karakola yüzü bile görmemiş masum genç hanımlar en ağır cezaevi koşullarında, tuvalet kapısı dahi bulunmayan küflü, pis ve soğuk hücrelerde tek başlarına tutulmuşlardır. Tutuklu arkadaşlarımızın ceplerindeki paralara bile el konularak, dışarıdan destek almalarını da zorlaştırmak için kasıtlı olarak ikamet adreslerinden çok uzaktaki şehirlerde bulunan cezaevlerine gönderilmişlerdir. Can güvenliklerini tehlikeye atacak olay çıkma ihtimali yüksek olan, her türlü suça karışmış insanların bulunduğu koğuşlara dağıtılmışlardır. Kanser hastası arkadaşlarımız aldıkları doktor ve hastane raporlarına rağmen tahliye edilmemiştir. Beyin tümörü olan arkadaşımızın ameliyat edilmesine izin verilmemiştir. Bu süreçte yaşananlara dayanamayan 34 anne, baba, abla, yakın akraba kahrından vefat etmiştir. Bugüne kadar PKK, DHKP-C, FETÖ ya da benzeri terör örgütlerine bile reva görülmeyen açık bir zulme maruz bırakılmışlardır. 

Bunların dışında, gerek soruşturma gerekse kovuşturma sürecinde de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik korkunç bir kinle yüzlerce haksız ve hukuksuz uygulamaya imza atılmış; arkadaşlarımız kendilerini doğru dürüst savunmalarına müsaade edilmeden, savunma delilleri toplanmadan, hatta huzurdaki savunma tanıkları dahi dinlenmeden yargılanmış ve haklarında tarihte bir benzeri görülmemiş -yüzlerce müebbet mahkumiyete eş değer- 10 binlerce yıllık mahkumiyet kararlarına hükmedilmiştir. 

AK Parti'ye Gönül Vermiş Sevgili Kardeşlerimiz,

Aslında sırf bu durum bile, ortada bir olağanüstülük ve anormallik olduğunun görülüp anlaşılması bakımından oldukça yeterlidir. Kaldı ki, dava dosyası da Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhinde hiçbir gerçek, somut ve hukuki bulgu, belge ya da delil de içermemektedir. 

Ayrıca, savunma tarafından dosyaya sunulan resmi belge ve raporlar, HTS kayıtları, adli tıp raporları ile alanlarında uzman duayen hukukçu ve bilim insanları tarafından hazırlanan uzman görüşlerinden oluşan on binlerce sayfalık savunma delilleri de camiamızın suçsuzluğunu alenen ortaya koymaktadır.

Dava dosyasının hukuken bomboş olduğunun yanı sıra, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın Sayın Erdoğan'a olan kesintisiz desteklerini kırıp Sayın Cumhurbaşkanımızı yalnızlaştırmak amacıyla böyle bir kumpasa başvurulduğu da açık delilleriyle ortaya konulmuştur.

Bu sebeple camiamıza karşı yürütülen bu açık zulme en başta, Sayın Cumhurbaşkanımıza sevgi ve muhabbet besleyerek AK Partiye gönül vermiş değerli kardeşlerimizin karşı durmasının son derece önemli olduğu kanaatindeyiz. 

Zira, bu açık zulme göz yumulup sessiz kalınması, İngiliz derin devletinin kontrolündeki karanlık yapılanmayı daha da güçlü ve pervasız bir hale getirmektedir. Nitekim İngiliz derin devleti camiamıza yönelik düzenlediği kumpasta başarıya ulaşır ve camiamızı etkisizleştirerek Sayın Cumhurbaşkanımıza olan desteğimizi sonlandırırsa, nihai hedefleri olan Sayın Erdoğan'ı zayıflatmaya ve ülkemizi felakete sürüklemeye bir adım daha yaklaşmış olacaktır.

Yani AK Partili gençlerin bu karanlık planı görüp bu kumpasa 'bir dur demesi' aslen Sayın Erdoğan'a destek olmanın getirdiği doğal sorumluluğun gereğidir.

Unutulmamalıdır ki, büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin de söylediği üzere: “Zulme rıza da zulümdür.”

Yani Müslümanlara açıkça zulmedilirken diğer Müslümanların bu yaşananlara karşı bir tavır almayıp sessiz kalmaları ve sanki hiçbir şey yokmuş gibi kendi hayatlarına devam etmeleri, bilmeden de olsa bu zulme destek ve ortak oldukları izlenimini verecektir. 

En derin sevgi ve muhabbetlerimizle...

Daha yeni Daha eski