Haber365 internet sitesi 13 Ekim 2021 tarihinde, "Adnan Oktar Davası" yargılananlarından Ece Koç'un gerçek dışı beyanlarına dayandırılan birtakım asılsız, uydurma hikayelere yer vermiştir. Ece Koç, 11 Temmuz 2018 tarihinde camiamıza düzenlenen operasyon neticesinde tutuklanarak aylarca cezaevinde kaldıktan sonra, hapisten kurtulup özgürlüğüne kavuşmak amacıyla “etkin pişmanlık” başvurusunda bulunarak sözde itirafçı olmuş ve cezaevinden tahliye edilmiştir.

Öncelikle, belirtmek isteriz ki Ece Koç'un cezaevinin zorlu koşullarından kurtulabilmek ve tekrar aynı ortama geri dönmemek amacıyla vermeye mecbur bırakıldığı gerçek dışı beyanların tamamı hiçbir maddi delili bulunmayan, kendisine zorla dayatılmış asılsız ve hayal ürünü senaryolardan ibarettir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhine 3 yıldan bu yana yürütülen olumsuz algı operasyonunun bir parçası olan bu tür haberlerin İstinaf Mahkemesi'nin davayla ilgili karar aşamasına yaklaşıldığı bu günlerde sıkça gündeme getirilmesi bağımsız yargıyı etkileme, mahkemeyi baskı altına alma amacı taşımaktadır.

Söz konusu haberde bir dizi iddia Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının resimleri eşliğinde sunulmuştur. Söz konusu iddialar ile ilgili en ufak somut bir delil olsa idi, şüphesiz bunlar da bu habere eşlik eder, hatta sürmanşet olarak verilirdi. Ne var ki polis operasyonun yapıldığı 11 Temmuz 2018 tarihinden bu yana böyle bir delil hiçbir medya organında yer almamıştır. Çünkü böyle bir delil hiç var olmamıştır. Haber365 internet sitesi bu yüzden bir dizi mesnetsiz iddiayı hiçbir suç unsuru içermeyen normal fotoğraflar eşliğinde sunmak durumunda kalmıştır. 

Habere kaynak gösterilen Ece Koç, 19 yaşında Sayın Adnan Oktar ile tanışmış ve 50 yaşına kadar kendisinin arkadaş grubunda bulunmuş bir kişidir. Ece Koç 30 yıl boyunca camiamızda kalmış olan, arkadaşlarımızı çok seven ve arkadaşlarımız tarafından da çok sevilen bir insandır. Söz konusu iddiaların birinin bile doğru olması halinde değil Ece Koç, hiçbir kadının 30 yıl boyunca iddia ettiği gibi bir ortamda kalmayacağı açıktır. 

Ece Koç’un cezaevine girmeden önceki yaşamına dair çok sayıda paylaşımı sosyal medyada yer almaktadır. Bu paylaşımlarda konferans salonlarında, lüks otellerde, restoranlarda, yat gezilerinde, deniz kıyısındaki sofralarda çok sayıda fotoğrafı yer almaktadır. Ayrıca, annesi ve kayınpederi ile beraber gezerken poz verdiği son derece mutlu ve neşeli göründüğü fotoğrafları da mevcuttur. Ece Koç A9 televizyonunda canlı yayına da çıkmıştır. Yayında, Sayın Adnan Oktar ile gayet neşeli bir şekilde sohbet etmiştir. Eğer Ece Koç, iddia edildiği gibi güya zorla tutulan, baskı gören, sürekli cinsel tacize uğrayan birisi olsa idi gerek canlı yayındaki gerekse sosyal medyadan paylaştığı yüzlerce fotoğraftaki tavırları, yüz ifadesi, mimikleri  bu durumu hemen yansıtır, böyle son derece mutlu, huzurlu, rahat ve neşeli bir görünümü zoraki ve yapay olarak takınamazdı. Yaşadığı ortamlar, bağlantıda olduğu kişiler, geniş çevresi, sosyal yaşamına dair paylaştığı fotoğraflar, yaşam biçimi onun aramızda hiçbir şekilde zorla, kendi özgür iradesi dışında kalmadığının en güçlü delillerinden biridir. Söz konusu fotoğraflardan birkaç örneği fikir vermesi açısından aşağıda sunuyoruz.






Paylaşımlarından anlaşılacağı üzere, Ece Koç istediği zaman istediği yere giden, gezen, eğlenen, seyahat eden bir kişidir. İnternet, telefon, bilgisayar, vb. her türlü teknoloji kullanma özgürlüğüne sahip olduğu da ortadadır. Ece Koç, oldukça aktif bir sosyal hayatı olan, pek çok sosyal etkinliğe katılan, yurt dışında önde gelen çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazan, yabancı TV kanallarının ve medya kuruluşlarının röportajlarına katılan, çok aktif ve dışa dönük bir insandır. 

Eğer, söz konusu  iddialardan birisi bile doğru olsa idi Ece Koç, sosyal medyadan, medyadan ve daha başka birçok mecradan irtibatta olduğu binlerce kişiden birisine, bir yakınına, bir büyüğüne, bir arkadaşına ya da doğrudan polise veya savcıya yaşadığı "sözde zor durumu" kolaylıkla bildirip son derece rahatlıkla "sözde içinde bulunduğu baskı ve esaret ortamından" kurtulabilir, 30 yıl böyle bir ortama katlanmasına gerek olmazdı. Ancak, ne baskı gördüğü ne şikayetçi ya da mağdur olduğu ne de kurtulmasını gerektirecek türden hayali bir dehşet ortamını hiçbir zaman yaşamamıştır.

1999 yılında camiamıza yapılan operasyonda Ece Koç da gözaltına alınmıştır. Gerçekten iddia ettiği gibi bir baskı ve tehdit altında olmuş olsaydı, o tarihte tüm bunları emniyet birimlerine anlatabilir ve camiamızdan ayrılabilirdi. Ancak, böyle bir şey de olmamıştır. Üstelik, bundan daha sonra 2007 yılında gerçekleşen bir soruşturma kapsamında da yine camiamıza yönelik benzer klasik iftiralar atılmış, Ece Koç yine bunların tamamını yalanlamıştır. Camiamıza düzenlenen 11 Temmuz 2018 tarihli operasyon sonrası gözaltı sırasında da Ece Koç, polis sorgusunda yine, ne kendisine ne de camiamıza yönelik hiçbir suçlamayı kabul etmemiş, yalnızca gerçekleri anlatmış, son derece doğru, dürüst ve samimi bir ifade vermiştir.

Özetle, Ece Koç 1999'da, 2007'de ve 2018'deki tüm polis operasyonları ve soruşturmalarda, polis sorgularında camiamıza yöneltilen tüm iftiraları yalanlamış, arkadaş grubumuzdan hiç kimsenin hiçbir zaman hiçbir suça karışmadığını anlatmış ve yalnızca gerçekleri söylemiştir. 

Ne var ki, daha önce Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları ile birlikte oldukça rahat ve lüks sayılabilecek ortamlarda, çok güzel evlerde, son derece kaliteli, iyi eğitimli seçkin arkadaşları ile oldukça aktif bir sosyal yaşam süren Ece Koç, 2018 polis operasyonu sonucunda tutuklanıp Silivri cezaevinin dar, karanlık, soğuk, kirli, küflü havasız bir tecrit hücresine tek başına kapatıldığında büyük bir korku, dehşet ve ümitsizliğe kapılmıştır. Ece Koç, bu zorlu cezaevi koşullarına direnmeye çalışırken bir yandan da  kumpasçıların yoğun kuşatmalarına, ağır baskı, dayatma ve tehditlerine maruz kalmıştır. Kendisini sık sık cezaevine ziyarete gelen husumetli müştekiler ve avukatları, "çok uzun yıllar hapislerde kalıp çürüyeceği", "bir daha gün yüzü göremeyeceği", "devletin güya üzerlerini çizdiği" gibi yalan ve telkinlerle Ece Koç'u dehşete düşürmüş ve üzerinde amansız bir psikolojik baskı kurmuşlardır. 

Tüm bu ağır fiziki ve psikolojik baskılara daha fazla direnemeyen Ece Koç son olarak tek kurtuluş çaresini 30 yıllık sevgili arkadaşlarına kendisine dikte ettirilen akıl almaz, gerçek dışı iftiraları atmakta bulmuştur. Önüne konan, masa başında kurgulanmış hayal mahsulü iftira senaryolarını imzalayıp (sözde) etkin pişman konumuna sokulduktan sonra, kendisine vaat edildiği gibi cezaevinden tahliye edilmiştir.

Öte yandan, arkadaş grubumuzda, içinde bulundukları en zorlu cezaevi koşullarında dahi Sayın Adnan Oktar’a sevgilerini ifade eden ve camiamıza yöneltilen asılsız ithamları reddeden yiğit, cesur yürekli, onurlu, üstün imanlı ve ahlaklı yüzden fazla hanım arkadaşımız vardır. Bu hanımlar, eğer iddia edildiği gibi önceden onlarca yıl sözde baskı, taciz ve şiddet ortamında yaşamış olsalar ve güya camianın gücünden ve sonradan zarar görmekten korktukları için bugüne kadar camiadan ayrılamamış olsalardı, sözde örgütün gücü kırılmış ve etkisiz hale getirilmişken ve neredeyse Adnan Bey dahil, sözde örgütün tüm mensupları cezaevlerine kapatılmış iken derhal kendilerine sunulan etkin pişmanlık müessesesini kullanıp hem özgürlüklerine kavuşur hem de camiadan ayrılmış olurlardı. Oysa, böyle bir davranışa asla tevessül etmedikleri gibi bizlere atılan asılsız itham ve iftiraları her zaman ve her koşulda reddetmiş, Adnan Bey'e ve tüm arkadaşlarına sevgi, vefa ve sadakatleri katlanarak artmış ve bu güzel duygularını da her fırsatta cezaevlerinden gerek Adnan Bey'e gerekse tüm diğer arkadaşlarımıza yazdıkları mektuplarda en samimi ve içten bir biçimde dile getirmişlerdir. Yalnızca, bu açık gerçek dahi, camiamıza atılan sözde alıkonma, esir tutulma baskı, şiddet, taciz gibi çirkin ithamların ne derece gerçek dışı ve uydurma olduğunun somut bir delilidir. 

Bu gerçek aynı zamanda Ece Koç'un, kendisine dayatılan yalan beyanları, iftiraları, düzmece karalama senaryolarını anlatmak zorunda kalmasının tek nedeninin de cezaevinde içine düştüğü dehşet, panik ve ümitsizlik ortamı ile kumpasçıların baskı ve tehditleri olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Ece Koç bu zorlu koşullar, baskı ve tehditler karşısında direncini kaybetmiş ve tek kurtuluş çaresi olarak iftiracı olmayı seçmiştir.

Arkadaşlarımızın yargılandığı dosyada yer alan asılsız cinsel suçlamalar, "turnike" ismi verilen hayali bir cinsel istismar sistemiyle adlandırılmıştır. Hayali turnike sisteminde birçok genç kızın, sözde örgütün erkek mensupları tarafından güya cinsel saldırı ve istismarlara maruz kaldığı ileri sürülmüştür. Komplocuların asıl hedefi Sayın Adnan Oktar olduğu için de, her iftira konusunda olduğu gibi, bu hayali sistemi kuran, talimatlarını veren ve yönlendirenin de güya Sayın Adnan Oktar olduğu yalanı ortaya atılmıştır. Gerçekte ise;

‼️ Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu dosyadaki sözde mağdurların bedensel ve ruhsal muayenelerinde hiçbir cinsel saldırıya maruz kalmadıklarını kesin bir biçimde ortaya koymuştur.

‼️ Hiçbir sözde "turnike" mağduru, ifadesinde anlattığı hayali saldırıların ardından hastaneye başvurmamış ve iddiasını somut ve net bir biçimde doğrulayacak herhangi bir SAĞLIK RAPORU ALMAMIŞTIR. Çünkü hiçbir cinsel saldırıya uğramamıştır.

‼️ Hiçbir sözde cinsel saldırı veya "turnike" mağduru, iddia ettiği hayali olaylar sonrasında EMNİYET, SAVCILIK GİBİ RESMİ MAKAMLARA BAŞVURUP ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR. Çünkü, şikayetçi olunacak hiçbir olay yaşanmamıştır.

‼️ Hiçbir sözde "turnike" mağduru, iddiasını doğrulayacak hiçbir somut kanıta veya belgeye sahip değildir. Örneğin, DNA kalıntısı içeren herhangi bir giyim eşyası gibi...

‼️ Sözde mağdur olduklarını iddia eden bayanların uğradığı sözde cinsel saldırı olayları gerçek olmadığı için, hiçbir tanıkları da yoktur.

‼️ Arkadaş grubumuza yapılan operasyon gününe kadar iki yıl boyunca Savcılık ve Emniyet tarafından aralıksız teknik takip yapılmıştır. Ancak, BU SÜREÇ BOYUNCA HİÇBİR SUÇ UNSURUNA RASTLANMADIĞI GİBİ, HİÇBİR CİNSEL SALDIRI VAKASINA YA DA MAĞDURUNA DA RASTLANMAMIŞTIR. Zira, bu teknik takip sırasında en küçük bir tecavüz şüphesine dahi rastlanmış olsa polisimizin derhal suçüstü müdahale edip sözde tecavüz mağdurunu kurtarması gerekirdi. Oysa, böyle bir durum hiçbir zaman yaşanmamıştır.

‼️ Sözde turnike sistemi mağdurlarının iddia ettikleri türden, güya ANAL YOLDAN CİNSEL SALDIRI GİBİ DEHŞETLİ BİR FİZİKİ VE RUHİ TRAVMA YAŞADIKLARI HALDE HİÇBİRİNİN BİR KERE BİLE HASTANEYE VEYA DOKTORA GİTMEMİŞ OLMALARI HAYATIN DOĞAL AKIŞINA AYKIRIDIR. Demek ki hiçbir zaman böyle bir travma yaşamamışlardır.

‼️ İddia edildiği gibi cinsel suçlar, şiddet vs. yaşanmış olsa idi mağdurlar ağır bir psikolojik travma yaşar ve ruhsal bir çöküntüye uğrarlardı. Oysa, bu kişiler sözde tecavüze uğradıklarını söyledikleri günlerde ve sonraki dönemlerde son derece aktif bir sosyal yaşam sürdürmüşlerdir. Kimisi iş, okul hayatlarına devam ederken kimisi spor, dans, tiyatro, gezi, alışveriş, vb. aktivitelerinden hiçbir zaman geri kalmamışlardır. Sokaktaki rastgele herhangi bir bayandan çok daha mutlu, neşeli, dolu dolu, aktif bir yaşam sürmüşlerdir.

Tüm bunlar ve benzeri, bariz çelişki ve mantıksızlıklar, dava dosyasındaki sözde "TURNİKE", cinsel saldırı gibi iddiaların hiçbir hukuki ve kanuni değeri ve dayanağı olmadığı gibi, akla, mantığa, vicdana ve hayatın doğal akışına da tümüyle aykırı olduğunun çok önemli kanıt ve göstergeleridir.

Başta Ece Koç olmak üzere, diğer sözde itirafçıların korkutulup baskı altına alınarak yaptıkları asılsız suçlamalar, yıllardır çok sevip beraber oldukları Adnan Oktar ve arkadaşlarının halen suçsuz yere cezaevlerinde tutulmalarına açmıştır. Asil Türk yargısının, bir kısım taraflı medyanın tüm olumsuz algı operasyonlarına karşın gerçeği tespit edip, 3 yılı aşkın bir süredir oynanmakta olan oyunları boşa çıkaracağına inancımız tamdır

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.



Daha yeni Daha eski