Bakanlıklarımızın kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda yürütülen yargılama ve soruşturmalara taraf olup duruşmalara müdahil olmaları, hem yasal hakları hem de uzun yıllardan beri süre gelen yerleşik bir devlet teamülüdür. 

Örneğin, kadına yönelik taciz, istismar ve şiddet vakalarının önüne geçilebilmesi amacıyla 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen 6284 sayılı yasa m.20/2’de getirilen düzenlemeyle Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na;

“Gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan taciz, cinsel saldırı ya da istismar, şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ve herhangi bir şekilde haberdar olduğu idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya müdahil olarak katılma” 

hakkı tanınmıştır.

Dolayısıyla, mahkemeler tarafından Bakanlıkların görev kapsamları içine giren çeşitli iddialar sonucu açılan tüm davalarda, mutlak surette ilgili bakanlıklara da müzekkere yazılarak duruşmalara katılma ve davalara müdahil olma davetiyesi gönderilmektedir. Hatta bakanlıkların konularıyla ilgili davalara müdahil olmaları o derece önemli bir konudur ki; mahkemeler tarafından ilgili bakanlıklara davet veya ihbarda bulunmadan hüküm kurulması sebebiyle Yargıtay tarafından verilen sayısız “emsal bozma” kararı bulunmaktadır.

Sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 2018 sonu itibarıyla takip edip müdahil olduğu yargılama sayısı 45 binin üzerindedir. 2021 yılı itibariyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile diğer bakanlık ve devlet kurumlarının müdahil oldukları yargılama sayısı toplamının ise 250 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. 


Ayrıca, konu kadın ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ya da cinsel saldırı veya istismar olduğunda, bakanlıkların yanı sıra çok sayıda kadın, çocuk ve insan hakları savunucusu dernek ve vakıf da duruma son derece hassas yaklaşmakta, soruşturma ve davaları sahiplenip sonuna kadar takip etmektedirler. 

Örnek vermek gerekirse; 

Başkan yardımcılığını Sayın Cumhurbaşkanımızın kızı Sayın Sümeyye Erdoğan'ın yaptığı (KADEM) Kadın ve Demokrasi Derneğinin de aralarında bulunduğu çok sayıdaki dernek ve vakıf, benzer iddialarla açılan binlerce davayı yakinen takip etmekte, görülen her duruşmaya bizzat veya avukatları aracılığıyla katılmakta, konuyla ilgili basın toplantıları düzenleyip duyurular yapmakta, medyaya ilanlar verip tweetler paylaşmakta, hatta gösteri ve protestolar düzenlemekte, tabiri caizse gerektiğinde ortalığı ayağa kaldırıp yeri yerinden oynatmaktadırlar. 


“Adnan Oktar Davasında” ise Hiçbir Bakanlık, Devlet Kurumu, Dernek veya Vakıf, Üstelik Mahkeme Tarafından Davet de Edilmelerine Rağmen Ortada Aleni Bir Kumpas Davası Olduğunu Bildiği İçin Müdahil Olmamıştır !!!

Kamuoyunda “Adnan Oktar Davası” olarak bilinen dava dosyası kapsamında yargılananlar hakkında, güya uluslararası casusluktan kara para aklamaya, 10 yaşındaki çocuğun cinsel istismarından, taciz ve tecavüz iddialarına kadar çok sayıda dehşet verici asılsız uydurma itham ve iddialar bulunmaktadır. Buna rağmen, dava dosyasına ne konuyla ilgili bir BAKANLIĞIN YA DA DEVLET KURUMUNUN NE DE KADIN HAKLARI SAVUNUCUSU HERHANGİ BİR VAKIF YA DA DERNEĞİN KATILMAMASI, SÖZ KONUSU KURUMLARIN BU İDDİALARA HİÇBİR ŞEKİLDE İTİBAR ETMEDİĞİNİN İSPATIDIR. 

Yargılamanın başlamasıyla birlikte davanın görüldüğü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti dosya kapsamındaki, 

 Casusluk iddialarıyla ilgili olarak Dış İşleri Bakanlığı ile (MİT) Milli İstihbarat Teşkilatı'na,

 Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, cinsel istismar, taciz ve tecavüz iddialarıyla ilgili olarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na,

 Kara Para Aklama ve Dolandırıcılık iddialarıyla ilgili olarak ise Hazine ve Maliye Bakanlığı'na

müzekkereler göndererek ilgili bakanlıkları ve devlet kurumlarını yargılamaya bizzat müdahil olmaya davet etmiştir

Dava dosyasındaki iddiaları destekleyecek tek bir delil ya da resmi rapor veya belgenin bulunmaması, diğer bir deyimle dava dosyasının hukuken bomboş olması sebebiyle, ilgili bakanlık ve devlet kurumlarının yanında kadın ve çocuk hakları savunucusu dernek ve vakıflar da ORTADA HERHANGİ BİR SUÇ OLMADIĞINA KESİN OLARAK KANAAT GETİRMİŞLERDİR. Bu sebeple de DAVAYA MÜDAHİL OLMAYACAKLARINI BİLDİRMİŞLERDİR. 

İlgili bakanlık ve kurumların bu davaya müdahil olmama kararlarının arkasında, dava dosyasının bomboş olmasının yanında, Sayın Adnan Oktar ve camiamıza yönelik kurgulanmış olan bu kumpas davasının siyasi bir dava olup yerel mahkeme tarafından ceza verilse dahi, bu kararın Yargıtay aşamasından mutlak surette bozularak döneceğinin farkında olmalarının da payı büyüktür. Bahsi geçen resmi kurumların hepsi de kamuoyu karşısında haksız bir davanın savunucusu olmamak ve ileride hukuken bundan sorumlu da tutulmamak amacıyla mahkeme heyeti tarafından kendilerine gönderilen davetiye müzekkerelerine red cevabı vermişlerdir. 


Silahlı Suç Örgütü Olsak Kimse Bizi Bu Kadar Rahat Eleştirip Hakaret ve İftiralar Savuramaz, Böylesine Aleni Haksızlık ve Hukuksuzluklara da İmza Atamazlardı !!!

Genel olarak mafya ve silahlı suç örgütleri, güçlü, acımasız ve etraflarına dehşet saçan yapılanmalar olduklarından dolayı, dünyanın hiçbir yerinde, insanlar tarafından açıkça tavır alınabilen ya da doğrudan şikayetçi olunabilen yapılar değildir. 

Gerçek mafya ve suç örgütlerinden feci şekilde korku duyulduğu için tek bir kişi bile doğrudan şikayetçi olmaya cesaret edemezken, silahlı suç örgütü suçlamasıyla hakkımızda açılan dava, etraftan ilgili ilgisiz toplanan yüzlerce sözde şikayetçi ile kolayca doldurulabilmiştir. 

Basın ve medya kuruluşları da benzer sebeplerden ötürü mafya yapılanmaları ve silahlı suç örgütleri hakkında son derece ölçülü bir dil ve üslup kullanır, bu tür yapılanmalardan şiddetle korkup çekinerek bunları doğrudan karşılarına alacak nitelikteki suçlamalardan ve yorumlardan kaçınarak hareket ederler. 

Bu durum ülkemiz için de değişmez bir gerçektir. Mafya ya da suç örgütü oldukları konusunda hiç kimsenin en ufak bir şüphesinin olmadığı gerçek suç örgütleri ve liderleri hakkında, medya genelinde ölçüsüz ya da doğrudan suçlayıcı bir haber veya yazıya asla rastlanmaz. Yapılan haberler hep, son derece saygılı, tarafsız bir üslupla ve mutlak surette başına ya da sonuna “iddia edilen” ibaresi eklenerek, mafya ve suç örgütlerini kızdırmayacak şekilde özenle hazırlanır. 

Hal böyleyken, konu Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız olduğunda, gerçek mafya ve suç örgütlerine olumsuz tek kelime edemeyen gazeteciler ve medya kuruluşları pervasızca bir coşkuyla camiamıza yönelik her türlü uydurma haber ve iftirayı son derece rahat bir şekilde, dahası ağız dolusu hakaretler, hatta neredeyse küfürler eşliğinde haber adı altında sorumsuzca yayınlayabilmektedir. 

Benzer şekilde, gerçek mafya ve silahlı suç örgütlerinin lider ya da üyeleri, mahkemeler huzuruna elleri ceplerinde, ilgili ilgisiz pek çok konuda büyük bir rahatlıkla konuşarak hakim ve savcılar tarafından sözleri dahi kesilmeden saatlerce dinlenmektedir. Sosyal medya ve internet siteleri, mafya ve örgüt liderlerinin bu tarzdaki saatler süren sayısız savunma videoları ile doludur. 

Ancak konu Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız olduğunda kimsenin savunma yapıp kendisini doğru düzgün ifade etmesine asla müsaade edilmemiştir. Yargılanan arkadaşlarımız, kendileri şöyle dursun, yıllarca baro başkanlığı yapmış 30-40 yıllık tecrübeli savunma avukatları dahi mahkeme heyeti tarafından sürekli bağırılıp çağırılarak azarlanmış ve sözleri kesilmiş, hatta kimi zaman zorla susturulup yerlerine gönderilmiş ya da jandarma eşliğinde salon dışına çıkartılmışlardır. 

Savunma avukatları kimi zaman mahkeme heyeti tarafından haklarında dava açılmakla bile tehdit edilmişler, hatta bir savunma avukatı da duruşma esnasında haklı hiçbir gerekçe olmaksızın tutuklanmış ve cezaevine gönderilmiştir.

Ayrıca, yine mahkeme heyeti tarafından son derece taraflı bir tutum sergilenerek yargılananlar aleyhindeki sayısı yüzlerle ifade edilen haksız ve hukuksuz uygulamaya ve bir o kadar da usül ve yasaya aykırı karara imza atılabilmiştir. Buna karşın, yapılan tüm itirazlar ise kimi zaman görmezden gelinerek cevap dahi verilmemiş, kimi zaman ise “probleminiz varsa gider itiraz edersiniz” şeklinde terslenerek cevaplanmıştır. 

Dolayısıyla buraya kadar anlatmış olduğumuz;

 İlgili bakanlıklar ve devlet kurumları ile kadın ve çocuk hakları savunucusu dernek ve vakıflar binlerce davaya müdahil olurlarken, bu davada mahkeme tarafından davet edilmelerine rağmen mahkemeye katılmayı ve müdahil olmayı reddetmeleri, 

 Gerçek mafya ve suç örgütlerinden korkup çekinildiği için kimse doğrudan şikayetçi olamazken, dava dosyamızın ilgili ilgisiz yüzlerce suni şikayetçi ile doldurulması,

 Benzer şekilde mafya ve suç örgütlerinden dehşetli derecede korkup çekinildiği için medya ve basın kuruluşlarında bu tip yapılanmalar hakkında suçlayıcı ve ölçüsüz haberler yapılamazken 3 yılı aşkın süredir camiamıza yönelik hakaret ve iftira dolu binlerce asparagas haber yapılabiliyor olması,

 Mahkemelerin gerçek mafya ve örgütü liderlerinin alakalı alakasız saatler süren savunmalarını bir kez dahi söz kesmeden son derece saygılı bir şekilde bitene kadar dinlerlerken, bizim dosyamızda bırakın yargılananların kendilerini savunmalarına müsaade edilmesini, savunma avukatlarının dahi bağırılıp çağırılarak susturulmaları, hatta kimi zaman jandarma eşliğinde salon dışına çıkartılmaları 

gibi somut gerçekler ORTADA HERHANGİ BİR SUÇ YA DA SUÇ ÖRGÜTÜ OLMADIĞININ DA AÇIK BİRER GÖSTERGESİ HÜKMÜNDEDİRLER. 

Değerli kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski