Türkiye’nin en saygın ve en önemli kurumlarından birisi olan Türk Polis Teşkilatı’nda, kamu düzenini sağlamak ve kamu güvenliğini korumak amacıyla geceli gündüzlü çalışan şerefli, vatansever, yiğit ve gayretli sayısız Emniyet mensubumuz görev yapmaktadır. Ancak, her kurumda olabileceği gibi, ne yazık ki Emniyetimizde de görevini kötüye kullanan ve suistimal eden bazı memurlar bulunabilmektedir. 

1991 yılında, asılsız bir ihbar sonucunda İzmir’de gözaltına alınan Sayın Adnan Oktar, İstanbul’a getirilmiş ve sadece 90 m2 olan evinde yaklaşık 20 POLİSİN KATILDIĞI  bir arama operasyonu düzenlenmiştir. 

Arama sırasında, İÇERİ GİRİLDİKTEN HEMEN SONRA, YÜZLERCE KİTABIN BULUNDUĞU 6 KATLI “L” BİÇİMİNDEKİ BÜYÜK BİR KÜTÜPHANENİN ORTA RAFINDA DAHA İLK EL ATILAN 3. KİTABIN ARASINDAN BİR MEMUR  "ADETA O ANDA ELİYLE KOYMUŞ GİBİ" BİR KOKAİN PAKETİ çıkarmıştır. 

Arama toplamda SADECE 3-4 DAKİKA sürmüş ve kütüphaneden alınan 3. kitabın arasından bir kokain paketi çıkarıldıktan sonra, çok ilginç bir biçimde, EVİN BAŞKA HİÇBİR YERİNİN ARANMASINA GEREK DUYULMAMIŞTIR

Sayın Adnan Oktar, bu aramadan hemen sonra, toplam 72 saat Emniyet'te gözaltında tutulmuş ve bu 72 saatin sonunda kendisine bir kan tahlili yapılarak bu tahlil sonucunda, kanında 5µg/ml (mikrogram/mililitre)’nin üzerinde kokain yan maddesi (benzoylecgonine) tespit edilmiştir. 

Ne var ki uyuşturucu maksatlı kullanım yollarıyla (burundan veya damardan enjeksiyon yoluyla) alınmış olacak ve kanda bu derece yüksek dozda yan madde (5µg/ml benzoylecgonine) çıkmasına neden olacak bir kokain miktarı ölümcül düzeyin kat kat üzerindedir. Yani, burundan veya damardan bu kadar aşırı dozda kokain almış birisinin hayatta kalabilmiş olması mümkün değildir.

Diğer yandan, uydurma iddiaya göre Sayın Adnan Oktar'ın bu kokaini gözaltına alınmadan, yani yapılan kan tahlilinden en az 72 saat önce kullanmış olması gerekmektedir. Oysa, kokain 24 saat içinde insan vücudunu tamamen terk eden bir maddedir. Yani, Sayın Adnan Oktar'ın gözaltına alınmadan önce kokain kullanmış olması tıbben imkansızdır.

Dolayısıyla, GÖZALTINA ALINDIKTAN 72 SAAT SONRA, SAYIN ADNAN OKTAR’IN KANINDA BU DERECE YÜKSEK DOZDA KOKAİN BULUNMASI, KOKAİNİN ANCAK SAYIN OKTAR’A GÖZALTI SIRASINDA YİYECEĞİNE VE İÇECEĞİNE ÇOK YÜKSEK MİKTARLARDA KARIŞTIRILMAK SURETİYLE VERİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

Nitekim, daha sonra dünya çapında tanınmış onlarca Üniversite, Akademik Kurumlar ve Adli Tıp Kurumları tarafından düzenlenen raporlarda da bu anormal ve şaibeli durum bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Komplonun her yönden açığa çıkmasıyla da, Sayın Adnan Oktar bu iftira suçlamasından beraat etmiştir.

(Detaylı bilgi için bkz: 

Sn. Adnan Oktar’a yapılan Kokain Komplosunda Uygulanan Psikolojik Savaş Yöntemleri )

Sadece bu komplo bile, en saygın kurumlardan biri olan Emniyet kurumunda görevini kötüye kullanan bazı kamu görevlilerinin varlığına dikkat çekmiştir. 

Keza, söz konusu “kokain komplosu”ndan 2 ay sonra gazetelerde çıkan “Poliste “haraç” üzüntüsü” başlıklı haberde, Emniyette haraç alan bazı memurlar olduğu anlatılmış ve teşkilatta görevini kötüye kullanan bir kısım memurlar deşifre edilmiştir. 


Üstte: Sayın Adnan Oktar'a düzenlenen "KOKAİN KOMPLOSU"NDAN HEMEN 2 AY SONRA, yine görevini kötüye kullanan bazı polis memurları tarafından para koparmak istedikleri masum bir vatandaşa düzenlenen benzer bir başka uyuşturucu komplosuna dair 8 Kasım 1991 tarihli Milliyet haberi.

Haberde aşağıdaki önemli detaylar hemen dikkat çekmektedir:

“Mehmet Ağar tarafından Asayiş Şube Müdürlüğü'nde yapılan ve yardımcıları Şakir Koç ile Asayiş Şube Müdürü Metin Ömeroğlu’nun da katıldığı toplantıda dün, Fenerbahçe’de meydana gelen ve biri başkomiser iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili inanılmaz açıklamalar yapıldı.

Polis yetkilileri olayın Ümraniye Modoko Mobilyacılar Sitesi’nde mutfak imalatı yapan Fahri Gürler adlı işadamımın polise müracatıyla başladığını açıkladılar. Bir hafta önce Fahri Güler’in Etiler Akatlar Ebubullah Caddesi 8. Gazeteciler Sitesi A Blok 3/4’teki evine gelen Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli Kadir Kabalak ile Taner Tarım adlı POLİS MEMURLARININ EVE, İHBAR ALDIKLARI VE ARAMA YAPACAKLARI BAHANESİYLE GİRDİKLERİ VE KİTAPLIĞA ESRAR YERLEŞTİRİP, DAHA SONRA BULMUŞ GİBİ YAPTIKLARI anlaşıldı. İş adamına esrar bulundurmanın büyük suç olduğunu söyleyerek, korkutan polislerin olayı örtbas etmek için PARA İSTEDİKLERİ belirtildi. Çevik Kuvvet polislerinin arama yaptıkları gün 60 MİLYON LİRA NAKİT ALDIKLARI VE 250 MİLYON LİRALIK DA SENET İMZALATTIKLARI tespit edildi. Polislerin konfeksiyonculuk yapan Necati Yıldırım emrinde HARAÇ TOPLADIKLARINI İTİRAF ETTİKLERİ belirtildi. (Milliyet, 8 Kasım 1991)

Sayın Adnan Oktar’a düzenlenen "kokain komplosu"ndan sonra, o dönem basına yansıyan bu ibretlik haber, bu ve benzeri hukuksuzlukların her zaman resmi kurumlar içine sızarak yuvalanmış bazı kirli ve kripto odaklar tarafından kolayca ve sıkça kurgulanabileceğine ve bu komplolarda bazı kamu görevlilerin maddi menfaatler doğrultusunda kullanılabileceğine –büyük bir özveriyle geceli ve gündüzlü, alnının akıyla çalışan, vatanına, milletine bağlı şerefli, haysiyetli, değerli kamu görevlilerimizi ve saygın kurumlarımızı burada bir kez daha tenzih ediyoruz– dair somut bir örnektir. 

Milliyet Gazetesi’nde 8 Kasım 1991 tarihinde yayınlanan bu haberi, Sayın Adnan Oktar ve camiamıza yaklaşık 40 yıldan bu yana düzenlenen komploların içyüzleri hakkında bir fikir vermesi bakımından değerli kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

Saygılarımızla.

Daha yeni Daha eski