Yakın zaman önce Müslümanlara atılan iftiralara itibar ederek onlarla görüşmekten sakınmanın Kuran'a uygun bir tavır olmadığını açıklarken, şeytanın Müslümanı Müslümana, kardeşi kardeşe düşürüp tesanüdü ortadan kaldırmakta kullandığı en kolay ve etkili silahının iftira olduğundan bahsetmiştik. 

Allah korkusu, dini bilgi ve hassasiyeti zayıf, Kuran'ın açık önemli hükümlerini göz ardı eden bir kısım Müslümanların ne yazık ki şeytanın bu sinsi tuzağına kolayca düşebildiğini; bu nedenle Müslümanların şeytanın “iftira silahı”na karşı her zaman dikkatli ve uyanık olması gerektiğini de Kuran Ayetleri ile anlatmıştık. 

Bu yazımızın detayları ile şeytanın aldatmacasına kapılarak Müslümanlar hakkındaki iftiralara inanan ve bunu yaygınlaştırarak fitneye düşenler konusundaki Kuran Ayetlerini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz

https://iddialaracevap.blogspot.com/2021/12/muslumanlara-atilan-iftiralara-itibar.html

Buna rağmen yine de bazı kimselerin  “bunları ben söylemiyorum ki, filanca kitapta geçiyor” ya da “bunlar mahkeme tutanağıymış” gibi açıklamaların arkasına sığındıklarını ve ısrarla Müslümanlar hakkındaki iftiralara inanma eğiliminde olduklarını da görmekteyiz. 

Ancak unutmamak gerekir ki, Müslümanlar için falanca kitapta ne yazdığının veya filanca tutanakta kimler hakkında kimin neler anlattığının değil, Allah'ın o konu hakkında Kuran'da ne söylediği önemli olmalıdır. Yani Müslümanlar her ne olursa olsun mutlaka Allah'ın Kuran'daki hüküm ve tavsiyelerini esas almalıdırlar. 

Çünkü eli kalem tutan ve biraz parası olan herkes rahatça kitap yazabilir ve basabilir; ideolojik veya farklı husumetler sebebiyle de masum insanlar hakkında yalan ve iftiralarda bulunabilir. Bir şeyin kitapta veya gazetede ya da dergide yazıyor olmasının o şeyin doğru olduğu anlamına gelmeyeceği aşikardır. 

Dünyanın birçok ülkesinde mahkemeler de sahte delillerle ve yalancı şahitlerle kandırılıp aldatılabilir, yalancı şahitlerin duruşmalarda sarf ettikleri gerçekdışı itham ve iftiralar rahatça mahkeme tutanakları arasına girebilir. 

Yine mahkemeler üzerinde çeşitli baskı unsurları kullanılarak kararlarına müdahale edilebilir; haksız menfaat veya mesleki ikbal vaadiyle kandırılan bazı yargı mensupları eliyle haksız ve adaletsiz mahkeme kararları aldırılabilir. 

Özellikle de bugün bizzat Adalet Bakanından yüksek yargı organlarının başkanlarına kadar hemen herkesin yargıya yapılan müdahaleler konusundaki rahatsızlıklarını dile getirdikleri, vatandaşlar nezdinde yargı kurumuna olan güvenin cumhuriyet tarihimizin en düşük seviyesine gerilediği bu dönemde;

Mahkemeler tarafından verilen tüm kararların mutlak doğru olduğunu, mahkemelerin hiç yanlış yapmayıp sadece suçlu insanlara ceza verdiklerini ya da tutuklanıp hapsedilen herkesin istisnasız suçlu olduklarını 

kim iddia edip söyleyebilir? 

Kaldı ki sadece bugün değil tarih boyunca peygamberlere ve kendini Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran'ı tebliğ edip anlatmaya adayan, Allah yolunda mücadele edip çaba sarf eden pek çok Müslümana sayısız iftiralar atılmıştır. Pek çok Müslüman kendilerine atılan iftiralarla yıldırılmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılmış, tutuklanıp hapsedilerek ya da sürgün edilerek toplum nazarında (kendi düşük akıllarınca) itibarsızlaştırılmaya ve değersizleştirilmeye çalışılmış, hatta haksız ve hukuksuz yargılamalar neticesinde haklarında mahkumiyet kararları da verilmiştir.

Yakın geçmişte değerli İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri “güya dini siyasete alet etmekle ve haksız menfaat elde etmekle” iftiraya uğrayıp suçlanmış ve hakkında çok sayıda dava açılmış; gönüllerin sevgilisi merhum Sayın Necmettin Erbakan hocamız ise güya “devlet yardımlarını zimmetine geçirmekle ve dolandırıcılıkla” iftiraya uğrayıp suçlanarak yargılanmışlardır. Hatta öyle ki Bediüzzaman hazretleri evine içki sokmakla, yanında insanlardan menfaat sağlamakla dahi itham edilmiştir. Bu kıymetli insanlar haksız ve hukuksuz yürütülen yargılamalar neticesinde kimi davalardan mahkumiyet hükümleri de almışlardır.  

Ancak ne Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ne de merhum Sayın Necmettin Erbakan hocamız hakkında verilen haksız mahkumiyet kararları, bu mübarek insanların gerçekte tertemiz masum Müslümanlar oldukları gerçeğini değiştirememiş, Müslümanlar nezdindeki itibarlarına da en ufak bir halel dahi getirmemiştir.  

Şeytanın en büyük taktiği olan itham ve iftiralara, sıradan vatandaşlar elbette kanıp aldanabilir, ancak dindar Müslümanlar için esas olan her zaman için Kuran olmalıdır. Kuran'a göre de konu iftira olduğunda, eğer olaya ilişkin 4 şahit getirilmiyor ise, buna inanmak haram olduğu gibi bu iftirayı yaygınlaştırmak da yine açık bir haramdır. 

Bu sebeple haklarındaki iftiralara kanıp aldanarak masum Müslümanlardan yüz çevirmek ya da bu iftiraları yaygınlaştırmak hem açık bir günah hem de Müslümanlara asla yakışmayan bir davranış şeklidir. 

Allah bunu Kuran'da açıklamış ve böyle iftiralar karşısında samimi Müslümanların göstermesi gereken en güzel tavrı detaylı şekilde şöyle tarif etmiştir:

- “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir. ” (Azap Suresi, 58. Ayet)

- “Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: 'Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür' demeleri gerekmez miydi?” (Nur Suresi, 12 Ayet)

- “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.” (Nur Suresi, 13. Ayet)

- “Onu işittiğiniz zaman: Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi?” (Nur Suresi, 16. Ayet)

Bugün Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın maruz bırakıldıkları delilsiz itham ve iftiraların benzerlerine yakın geçmişte Müslüman camianın önde gelen tanınmış pek çok ismi de maruz kalmışlar. Ancak Allah, onları bu apaçık imtihan karşısında gösterdikleri güzel ahlak ve tevekkül ile sınamış, neticesinde ise atılan tüm itham ve iftiralardan kendilerini temize çıkartarak isimlerini yüceltmiştir. 

Sayın Adnan Oktar ile arkadaş camiamızın da devletimizin adaletine ve merhametine olan inancı sonsuz olup, hakkımızdaki asılsız itham ve iftiralardan yakın zamanda aklanıp temize çıkacağımıza olan güvenimiz de tamdır.

Ancak burada önemli olan, bu asılsız iftiralar karşısında Müslümanların Kuran ahlakına yakışan en güzel tavrı sergilemeleri ve Müslümanlara atılan bu iftiralara kanıp aldanmamaları, Allah'ın Kuran'da öğrettiği şekilde “Bu Apaçık Bir İftiradır” demeleri ve şeytanın bu tuzağına düşmemeleridir. 

 

Daha yeni Daha eski