12.06.2022 tarihli Sabah Gazetesi’nde Dilhan Dumanoğlu tarafından “Adnan Oktar'ın Aslanı'ydı: Fosil detayı şaşırttı!” başlıklı bir haber yayınlanmıştır. Bu haberde yer alan iddialar (her seferinde olduğu gibi) mesnetsiz ve gerçek dışı iddialardır.

Öncelikle şunu belirtmek isteriz: Her ne kadar haberin içeriği güya Hikmet Fatih Müftüoğlu isimli kişi ile ilgili gibi görünse de, haberin hazırlanmasındaki asıl amaç, süregiden Adnan Oktar Davası hakkında kendince olumsuz kamuoyu oluşturmak ve yargılamayı etki altında bırakmaktır. 

Gerçek dışı hayali iddiaları sözde “haber yapma hürriyeti” (!) adı altında yayımlayarak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında olumsuz ön yargı oluşturmak ve bu ön yargıyı bağımsız mahkemeleri etkileme amacıyla kullanmak camiamıza yönelik belli dönemlerde devreye sokulan çok eski, sıradan ve klişe bir yöntemdir. 

Ancak asıl önemli olan, gerçek dışı bilgilerle kitleleri yanlış yönlendirmek üzerine kurulu bu çarpık anlayışın herkesten önce bu taktiği kullananlara zarar verdiğinin fark edilememesidir. Sabah Gazetesi ve bağlı bulunduğu medya grubu, bu sıradanlaşmış yöntemlere her başvurduğunda bilerek veya bilmeyerek hukuksuzluğa ve cehalete dayalı galeyan kültürüne destek olmakta, bunun neticesinde de Türkiye’ye büyük zarar veren bir sistemin taşlarını döşemektedir. Linçi, öfkeyi, nefreti teşvik eden her yayın bir gün kendilerini de içine alıp yutabilecek bir girdabı inşa etmek anlamına gelmektedir. Ülkemizin bekasını ve aydınlık geleceğini düşünen her birey ve topluluk gibi Sabah Gazetesi'ne yakışan da itidali, sağduyuyu, vicdanı ölçü almak, gerçek dışı bilgilere itibar etmemek, kışkırtmak yerine yatıştırmayı, öfke ve galeyan yerine adalet ve hukuku esas almak olmalıdır. 

Şimdi, bu taraflı ve gerçekleri çarpıtma anlayışının ürünü olan haberdeki gerçek dışı bilgileri tek tek açıklayıp doğruları da kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.


1

Sabah Gazetesi'nde, sanki yeni ortaya çıkmış güncel bir konuymuş gibi verilen haber, aslında dava dosyasındaki 4 Ocak 2021 tarihli bir durum değerlendirme yazısına dayanmaktadır. Yani, konu yansıtılmaya çalışıldığının aksine hiç de güncel bir konu değildir. Kaldı ki, konunun muhatabı olan Hikmet Fatih Müftüoğlu, Sabah Gazetesi muhabirinin konuyu bulup çıkardığı dava dosyasına 19 Mart 2021 tarihinde 30 sayfalık kapsamlı bir cevap dilekçesi sunmuştur. Bu dilekçe konu hakkındaki tüm şüpheleri ortadan kaldıracak mahiyette net açıklamalarla doludur. 

Ancak ilginç bir şekilde, Bakanlık tarafından görevlendirilen 2 arkeolog ve bir müze araştırmacısının değerlendirme yazısını bulup haber yapan Sabah Gazetesi muhabiri, aynı dosyanın içinde yer alan ve Müftüoğlu’nu ilgili isnatlardan aklayan savunma dilekçesini her nasılsa "fark etmemiştir"(!)

Bu nedenle, Sabah Gazetesi'nin örtbas etmeye çalıştığı gerçekleri Türk halkının öğrenmesi amacıyla konuyu aydınlatan kısa bir özet yapmak istiyoruz. 

Fosil koleksiyoneri olan Hikmet Fatih Müftüoğlu’nun savunma dilekçesinde paylaştığı bilgilere göre;

‼️ Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre fosil satın almak, yurt dışından fosil getirtmek SUÇ DEĞİLDİR.

‼️ Bu fosilleri kayıt altına aldırmak da MECBURİ DEĞİLDİR.

‼️ Fosillere DÜNYANIN HER YERİNDE KOLAYLIKLA BULUNUP ERİŞİLEBİLMEKTE, sayıları yüz milyonlarla ifade edilmektedir. DÜNYANIN HER KÖŞESİNDEN ÇIKARILMIŞ FOSİLLER İNTERNET ÜZERİNDEN, OLDUKÇA DÜŞÜK FİYATLARLA DAHİ, LEGAL OLARAK SATILMAKTA VE İSTENİLEN ADRESE KARGO İLE SEVK EDİLMEKTEDİR. FOSİL SATIN ALMAK İLLEGAL BİR İŞLEM DEĞİLDİR VE TÜRKIYE’NİN EN BÜYÜK ALIŞVERİŞ SİTELERİNDEN DAHİ FOSİL SİPARİŞİ VERMEK MÜMKÜNDÜR. 

‼️ Edinilen fosillerle alakalı koleksiyonerlik belgesi almak YASAL BİR ZORUNLULUK DEĞİLDİR. HİKMET FATİH MÜFTÜOĞLU 2007 YILINDA KANUNİ BİR ZARURET OLMADIĞI HALDE CİDDİ BİR KOLEKSİYONER OLDUĞUNU GÖSTERMEK, SAHİBİ OLDUĞU FOSİLLERİN SAHTE OLMADIĞINI ORTAYA KOYMAK AMACIYLA BAŞVURUSUNU YAPARAK KOLEKSİYONER BELGESİ ALMIŞTIR.

‼️ Fatih Müftüoğlu, koleksiyoner belgesi olmasaydı, ikametinde binlerce fosil bulunmuş olsaydı dahi kanuni işlem yapılmasını gerektirecek hiçbir durum söz konusu olmayacaktır.

‼️ Herhangi bir envanter defterine kayıtlı bir fosil satılacaksa, bu satışın sadece Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne bildirilmesi yeterlidir. 

‼️ HİKMET FATİH MÜFTÜOĞLU TÜM KOLEKSİYONERLIK HAYATI BOYUNCA BİR KERE BİLE KANUNA VE YÖNETMELİĞE AYKIRI HAREKETTE BULUNMAMIŞTIR. HER YIL DÜZENLENEN TEFTİŞ RAPORLARIYLA BU DURUM SABİTTİR. 2007 YILINDAN GÖZALTINA ALINDIĞI 2018 YILINA KADAR GEÇEN SÜREDE HAKKINDA TEK BİR İŞLEM YOKTUR, OLUMSUZ TUTANAK TUTULMAMIŞ HATTA SÖZLÜ UYARI DAHİ YAPILMAMIŞTIR. 


2

Sabah Gazetesi'nin haberinde, "Hikmet Fatih Müftüoğlu’nun envanterine kayıtlı 2 fosilin kayıp olduğu, 4 adet fosilin deftere kaydının olmadığı, bazı fosillerin de kırılmış olduğu" yazılmıştır. 

FOSİLLERİN KAYIP OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ FOSİLLER MÜFTÜOĞLU’NUN VEKALET VERDİĞİ KİŞİNİN İKAMETİNDEN GÖREVLİ POLİSLER TARAFINDAN ENVANTER DEFTERİNDEN TEK TEK KONTROL EDİLEREK TESLİM ALINMIŞTIR. BU ADRES ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ'NDE VE MÜZENİN TASDİK ETTİĞİ ENVANTER DEFTERİNDE DE KAYITLIDIR. MÜZE YETKİLİLERİ GEÇMİŞ DÖNEMLERDEKİ TÜM TEFTİŞLERİNİ BU İKAMETTE GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR. 

Kayıp olduğu iddia edilen kertenkele fosilinin ebadı 4.2 cm boyunda, söğüt yaprağı fosili ise 6.1 cm boyundadır. Yani bunlar çok küçük parçalardır ve ekstra ihtimam gösterilmeden taşınması sırasında dahi kaybolmuş olmaları mümkündür. MÜFTÜOĞLU’NUN, ÜZERİNE KAYITLI FOSİLLER 11 SENELİK KOLEKSİYONERLİK HAYATINDA KAYBOLMADIĞI GİBİ, KENDİSİ TUTUKLANIP CEZAEVİNE KONULDUKTAN SONRA, 2019 YILININ SONUNDA YAPILMIŞ OLAN DENETİMDE DAHİ EKSİKSİZ GÖZÜKMEKTEDİR. 

4 adet fosilin deftere kayıtlı olmaması mümkün değildir çünkü el koyma işlemini yapan polis memurları böyle bir duruma dair tutanak tutmamıştır. 

Hepsinden öte, kanunlarımıza göre internetten alınmış veya yurtdışından getirtilmiş fosillerin bir envanter defterine kaydedilmesi gerekliliği de bulunmamaktadır. Muhtemelen başka bir adreste el konan farklı fosillerle birlikte Müftüoğlu’nun fosilleri de basın için sergilenmiş, bu sırada diğer koleksiyondan 4 fosil Müftüoğlu’nun koleksiyonuna yanlışlıkla karıştırılmıştır. 

Fosiller yüzmilyonlarca yıllık nadide parçalar oldukları için korunmalarına ve saklanmalarına büyük titizlik gösterilmesi gerekir. Ancak, Kaçakçılık Şubesi tarafından yapılan basın sergisi sırasında dahi, çekilen görüntülerde bazı habercilerin fosillere eldiven takmadan dokundukları, masadan alıp kameraya gösterdikleri, sonrasında ise başka fosilin üzerine bıraktıkları görülmektedir. Fosillerin ikametten el konarak taşınması, sonrasında basına sergilenmesi ve daha sonra da tekrar geri görütülmesi sırasında çatlamalara kırılmalara maruz kalmış olması kuvvetle muhtemeldir. En önemlisi ise, tüm bu olayların Müftüoğlu'na bir sorumluluk ya da suç yüklemesinin mümkün olmadığı gerçeğidir. 


3 

Haberde adı geçen Hikmet Fatih Müftüoğlu, sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından birisidir ve 2018 yılında düzenlenen polis operasyonundan beridir (haksız ve hukuksuz şekilde) cezaevinde tutuklu olarak tutulmaktadır. Sabah Gazetesi haberi Müftüoğlu’nun güya “yönetici pozisyonunda” olduğunu duyurmuştur. Oysa, bu da tamamen uydurma ve habere sansasyon katma amaçlı gerçek dışı bir iddiadır. Müftüoğlu’nun yargılandığı suç isnadı sadece “üyelik” olup hakkında “yöneticilik” isnadı yoktur. 

Dava dosyası içinde böyle bir konuyu bulup çıkarıp haber yapan gazetecinin ise bu gerçeği bilmemesi mümkün değildir. Zaten 235 sanığın bulunduğu davada “yönetici” sıfatıyla yargılanan kişi sayısı 14’tür. İddianamede, gerekçeli kararda, ve İstanbul BAM 1. Ceza Dairesi’nin esastan bozma kararında tüm (sözde) yöneticiler hep ilk sayfada listelenmiştir. Haberi yapan muhabirin bir sanık hakkında “yöneticilik” isnadında bulunmadan önce dosyada o kişinin bilgilerinin bulunduğu kısma bakmadan haberi yazması ihtimal dışıdır. Üniversite öğrencisi bir stajyerden dahi baskıya girecek ve milyonlara ulaşacak bir haberde böyle bir dikkatsizlik yapması beklenmez. İlginç olan, Sabah Gazetesi’nde haberi yapan kişinin yanı sıra, bunu denetleyen, inceleyen editörler de hiçbir araştırma yapmadan gerçek dışı bu tür bilgileri rahatlıkla yayınlama izni verebilmektedir. İçerik, doğru, yanlış, çarpıtma, iftira... ne olursa olsun, haberin Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde olması yayınlanabilmesi için yeterli görülmektedir.

Kısaca, Sabah Gazetesi haberinde Hikmet Fatih Müftüoğlu için bilerek ve isteyerek yanlış nitelendirmede bulunulmuş, olmadığı halde yönetici olduğu yazılmıştır. Çünkü, böyle olduğunda haberin daha çarpıcı ve etkili olacağı planlanmıştır. Hayali bir suçun sıradan bir kişi tarafından değil de üst düzey bir kişi, yani bir yönetici tarafından işlendiği izlenimi uyandırılmaya çalışılmıştır. Nitekim, kısacık haberin içinde “yönetici” sıfatı iki kere kullanılmış, ikinci geçtiği yerde ise “organize suç örgütü lideri olan ve bin 67 yıl hapis cezası alan Adnan Oktar'ın örgütünün yöneticilerinden olduğu ortaya çıktı” ifadesiyle asıl amacın Sayın Adnan Oktar’a yönelik bir algı faaliyeti olduğu açık edilmiştir.

Bu konuda çok önemli hukuki bir bilgiyi de Sabah Gazetesi muhabirlerine ve editörlerine iletmek isteriz.

Yüksek yargı tarafından bozulan yerel mahkeme kararı tamamen geçersiz olur. Artık böyle bir karar yok hükmündedir. Yani, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sayın Adnan Oktar’a yönelik hükmettiği 1067 yıllık haksız ve hukuksuz hapis cezası, İstanbul BAM 1. CD 15.03.2022 tarihli esastan bozma kararıyla BOZULMUŞ, verilmiş olan hükümler ORTADAN KALKMIŞTIR. Artık ne sayın Adnan Oktar’ın ne de davadaki diğer sanıkların tek bir gün dahi hapis cezaları bulunmamaktadır. Sabah Gazetesi muhabirlerine bundan sonraki haberleri yazarken bu bilgiye itibar ederek yazmalarını tavsiye ederiz. İsterlerse gazetelerinin hukuk departmanından bilgi edinebilirler. 


4

Haberde, Hikmet Fatih Müftüoğlu’nun güya “propaganda amacıyla yapılan sosyal medya etkinliklerden sorumlu kişi” olduğu yalanı paylaşılmıştır. Oysa, böyle bir nitelendirme ne iddianamede ne savcılığın esas hakkındaki mütalaasında ne gerekçeli kararda ne de BAM 1CD bozma kararında yoktur. Yani, haberdeki nitelendirme tamamen hayal ürünüdür ve muhtemelen bunun da yazılmasındaki amaç, haber içeriğinde anlatılan “fosil” konulu uydurma, hayali suç senaryosunu elden geldiğince inandırıcı ve gerçekçi gösterebilme çabasıdır.


5

Aynı haberde Hikmet Fatih Müftüoğlu için güya BAM 2.CD tarafından yakalama kararı çıkarıldığı yazılmıştır. Oysa, bununla ilgili çok önemli detaylar vardır ve bunlardan hiç bahsedilmemiştir. 

Öncelikle, dava dosyasını 1 yıl boyunca detaylıca inceleyen BAM 1.CD, Müftüoğlu’na isnat edilen tüm suçlamalar bakımından BERAAT kararına hükmetmiş, bu beraat kararının bir neticesi olarak Müftüoğlu’nun tahliyesine karar vermiştir. Bunun ardından BAM 2.CD, sadece 6 gün içinde yüzbinlerce sayfadan müteşekkil dava dosyasını “İNCELEMİŞ!!!” ve hiçbir hukuki dayanağı olmadan, görev tanımının dışına çıkıp davanın esasına girerek değerlendirmelerde bulunmuş, buna dayanarak da tahliye kararını bozarak Müftüoğlu da dahil 61 sanığın (haklarında beraat kararı olduğu halde) yeniden tutuklanmalarına karar vermiştir. 

Hikmet Fatih Müftüoğlu ise bu kararın verildiği gün, 4 yıla yakın süre haksız yere hapis yatmış olmasına rağmen, hakkında Yüksek Yargı tarafından verilmiş beraat kararı olmasına rağmen, hiç karşı çıkmadan büyük bir itaatle, kendi rızasıyla Emniyete giderek teslim olmuş ve yeniden cezaevine gönderilmiştir. YANİ, FATİH MÜFTÜOĞLU KAÇMAMIŞTIR Kİ HAKKINDAYAKALAMA KARARI ÇIKARILSIN !!! 

O DA DİĞER TAHLİYE OLAN TÜM ARKADAŞLARIMIZ GİBİ NİHAİ OLARAK ALLAH'IN İZNİYLE KESİNLİKLE AKLANACAĞINDAN EMİN OLDUĞU İÇİN, KENDİ RIZASIYLA GİDEREK YÜCE TÜRK ADALETİNE TESLİM OLMUŞTUR.

Sonuç olarak; 

Sabah Gazetesi'nin yegane amacı, hiçbir güncelliği kalmamış, içinde hiçbir suç unsuru, hatta şüphesi bile barındırmayan alelade bir konuyu, yeniden yargılama öncesinde suni bir gündem yaparak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında bir algı ve karalama malzemesine dönüştürebilmektir. Bu yolla da kendince bağımsız yargılamayı baskı ve etki altına alabilmektir. 

Ne var ki başta da belirttiğimiz gibi Sabah Gazetesi'nin artık hemen hiçbir aklı başında, şuurlu vatandaşımızın itibar etmediği ucuz yöntemlerini hala ısrarla sürdürme çabaları, dava dosyasında malzeme yapabileceği hiçbir gerçek suç unsurunun bulunmaması karşısındaki çaresizliğinden kaynaklanmaktadır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

13.06.2022

Daha yeni Daha eski