Dava dosyasında güya cinsel saldırıya uğradığını iddia eden kadınlar, gerçekte hiçbir zaman ne bir cinsel saldırıya ne de istismara uğramamıştır. Ancak, kendilerine yapılan ağır baskı ve tehditler sonucunda, kimisi dosyada şüpheli konumuna düşmemek için operasyon öncesinde, kimisi de operasyon sonrasında tutuklu bulunduğu zorlu cezaevi koşullarından kurtulabilmek kaygısıyla DOĞRU OLMAYAN BEYANLAR VERMEK, ASILSIZ HAYALİ İTHAMLARDA BULUNMAK ZORUNDA BIRAKILMIŞLARDIR. Bu bariz gerçeği ortaya koyan çok sayıda gösterge ve delil bulunmaktadır.

Birçoğu, uzun yıllardan beri tanıdığımız arkadaşlarımız olan BU GENÇ BAYANLAR 11 TEMMUZ OPERASYONU ÖNCESİNDE VE SONRASINDA CAMİAMIZA HUSUMET BESLEYEN ÇEVRELERİN BASKI VE TEHDİTLERİYLE KORKUTULMUŞLARDIR. Onlar da kendilerini kurtarmak adına böyle planlı ve organize bir yalan ve iftira kumpasına dahil olmaya mecbur kalmışlardır.

Sözünü ettiğimiz husumetli çevreler sırf kendi çıkarları uğruna bu genç bayanların toplum nezdinde küçük düşürülmesine, kadınlık gururlarının ezilmesine göz yummaktadır. Hatta bu durum zerre kadar umurlarında bile değildir. Korku ve baskı altındaki bu zavallı kadınlar ise uğradıkları bu dehşetli zulüm karşısında çaresiz kalmaktadır.

BİZ BU MASUM VE ÇARESİZ İNSANLAR ÜZERİNDEN OYNANAN KİRLİ OYUNUN FARKINDAYIZ. Uzun yıllardır tanıdığımız, dürüstlük ve güzel ahlaklarından hiçbir şüphe duymadığımız bu genç bayanların ezilmesine, küçük düşürülmesine de asla izin vermeyeceğiz.

Dosyada şikayetçi olan genç bayanların tamamen baskı ve tehdit altında kendilerine dayatılmış ve dikte edilmiş beyanları KORO HALİNDE verdikleri çok açıktır. Verdikleri ifadelerin tamamının kurgu ve hayal mahsulü olduğunu, gerçekte hiçbir sözde cinsel saldırı eyleminin yaşanmadığını gösteren dosya içerisinde çok sayıda delil mevcuttur.

Bu delil ve göstergelerden sadece birkaçını ana başlıklar halinde saymak gerekirse;


1– Dava Dosyasındaki Tüm Sözde Cinsel Saldırı İddiaları Teknik Ve Hukuki Deliller Bakımından Geçersizdir. Çünkü;

– Dosyadaki sözde mağdurların Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu tarafından yapılan bedensel ve ruhsal muayelerinde hiçbir cinsel saldırıya maruz kalmadıkları kesin bir biçimde ortaya konmuştur. Bu kişilerin aklen ve ruhen karşılaşacakları olayların fiili sonuçlarını idrak etmeye de gayet muktedir oldukları anlaşılmıştır. YANLIZCA ADLİ TIP RAPORLARI, DOSYADAKİ SÖZDE CİNSEL SALDIRI İDDİALARININ TAMAMEN İFTİRA OLDUĞUNU KANITLAMAYA YETERLİDİR.

– Hiçbir sözde cinsel saldırı mağduru, iddia ettiği hayali olaylar sonrasında EMNİYET, SAVCILIK GİBİ RESMİ MAKAMLARA BAŞVURUP ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR. Çünkü, şikayetçi olunacak hiçbir olay yaşanmamıştır.

– Hiçbir sözde mağdur, ifadesinde anlattığı hayali saldırıların ardından hastaneye başvurmamış ve iddiasını somut ve net bir biçimde doğrulayacak herhangi bir SAĞLIK RAPORU ALMAMIŞTIR. Çünkü hiçbir cinsel saldırıya uğramamıştır.

– Hiçbir sözde mağdur, iddiasını doğrulayacak hiçbir somut kanıta veya belgeye sahip değildir. Örneğin, DNA kalıntısı içeren herhangi bir giyim eşyası gibi...

– Sözde mağdur olduklarını iddia eden bayanların uğradığı sözde cinsel saldırı olaylarının hiçbir tanığı yoktur. Nitekim, yerleşik Yargıtay içtihatları ve emsal mahkeme kararları uyarınca, MAĞDURUN SAĞLIK RAPORUNUN, TANIĞININ VEYA HERHANGİ BİR SOMUT DELİLİLİN OLMAYIŞI, İDDİALARININ GERÇEK OLMADIĞINA dair çok önemli bir karine teşkil etmektedir. 

– Dosyada, yakın tarihlerde işlendiği söylenen tek bir sözde cinsel saldırı iddiası yoktur. Tüm sözde cinsel saldırı olaylarının güya yıllar önce yaşandığıiddia edilmektedir. Bu durumla ilgili yerleşik Yargıtay içtihatlarında ve emsal mahkeme kararlarındaise, “MAĞDURUN YILLAR SONRA ŞİKAYETTE BULUNMASI, İDDİALARINDA SAMİMİ OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.“ tespiti yer almaktadır.

– TBAV camiasına yapılan operasyon gününe kadar iki yıl boyunca Savcılık ve Emniyet tarafından aralıksız teknik takip yapılmıştır. Ancak, BU SÜREÇ BOYUNCA HİÇBİR SUÇ UNSURUNA RASTLANMADIĞI GİBİ, HİÇBİR CİNSEL SALDIRI VAKASINA YA DA MAĞDURUNA DA RASTLANMAMIŞTIR. Zira, bu teknik takip sırasında en küçük bir tecavüz şüphesine dahi rastlanmış olsa polisimizin derhal suçüstü müdahale edip sözde tecavüz mağdurunu kurtarması gerekirdi. Oysa, böyle bir durum hiçbir zaman yaşanmamıştır. 


2- DAVA DOSYASINDAKİ TÜM CİNSEL SALDIRI İDDİALARI HAYATIN DOĞAL AKIŞINA AYKIRI, AKLİ, MANTIKİ VE VİCDANİ DELİLLER BAKIMINDAN GEÇERSİZDİR, ÇÜNKÜ :

– Güya cinsel saldırılara uğradığını iddia eden kadınlar, eğer gerçekten bu sözde saldırıları yaşamış olsalardı normalde bunu ispatlamaları çok kolay olurdu. Bir an için, güya polise veya savcıya başvurmaktan çekindikleri iddialarını doğru varsaysak bile BU BAHANE, SÖZDE SALDIRI SONRASINDA HASTANEYE GİDİP MUAYENE VEYA TEDAVİ OLMAK GİBİ SON DERECE DOĞAL BİR DAVRANIŞ GÖSTERMELERİNE HİÇBİR BİÇİMDE ENGEL DEĞİLDİR. Dolayısıyla, sadece hastaneye gidip uğradıkları sözde saldırıyı belgeleyecek bir rapor almaları yeterli olurdu. Bunda çekinecek ve korkacak hiçbir şey olmadığı çok açıktır. Oysa, hiçbir zaman böyle bir saldırıya uğramamışlardır ki hastaneye gidip belgeleyebilecekleri bir sağlık sorunları olsun.

– Dosyada, sözde cinsel saldırı mağduru olduklarını iddia eden kadınlar son derece uyanık, zeki ve eğitimli insanlardır. İfadelerinden, son derece planlı ve ince ayarlı bir üslupla herkesin adını tek tek geçirerek masum insanları suç kapsamına sokmayı, hayal mahsulü hikayeler, senaryolar ve fanteziler kurgulamayı çok iyi bildikleri anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, bu tür bir zihinsel ve sosyal düzeye sahip kadınların başlarından güya TECAVÜZ GİBİ KORKUNÇ BİR TRAVMA geçmesi durumunda HASTANEYE GİTMEMİŞ, BÖYLE DEHŞETLİ BİR MAĞDURİYETİ BELGELEMEMİŞ olmalarının hiçbir makul ve mantıklı izahı yoktur. Bunun yegane açıklaması, iddia edilen sözde tecavüz olayların gerçekte hiçbir zaman yaşanmamış olduğudur. 

– Sözde cinsel saldırı mağduru olduklarını iddia eden bu bayanlar normal şartlarda akıntı, kist, sivilce gibi en basit jinekolojik rahatsızlıklarında dahi hastane hastane, doktor doktor dolaşmaktan çekinmeyen, modern, eğitimli, bakımlarına ve sağlıklarına çok düşkün, bedenlerine son derece hassas kimselerdir. Dolayısıyla, BAHSETTİĞİMİZ TÜRDEN HASSASİYETLERE VE MEDENİ CESARETE SAHİP OLAN BU BAYANLARIN, İDDİA ETTİKLERİ TÜRDEN, GÜYA ANAL YOLDAN CİNSEL SALDIRI GİBİ DEHŞETLİ BİR FİZİKİ VE RUHİ TRAVMA YAŞADIKLARI HALDE HİÇBİRİNİN BİR KERE BİLE HASTANEYE VEYA DOKTORA GİTMEMİŞ OLMALARI HAYATIN DOĞAL AKIŞINA AYKIRIDIR. Demek ki hiçbir zaman böyle bir travma yaşamamışlardır.

– Dosyada güya cinsel saldırı mağduru olduklarını iddia eden kadınların hiçbiri, bu sözde saldırılar nedeniyle emniyete, savcılığa başvurmadığı, doktora, hastaneye bile gitmediği gibi, GÜYA DEFALARCA YAŞADIKLARI BÖYLESİNE KORKUNÇ BİR OLAYI NE AİLELERİNE NE ARKADAŞLARINA NE DE EN YAKINLARINA DAHİ ANLATMAMIŞ, ONLARDAN HİÇBİR YARDIM İSTEMEMİŞTİR. Bu da hayatın doğal akışına son derece aykırı, mantıksız ve anlaşılamaz bir durumdur.

– Dosyadaki sözde mağdurların tamamı ifadelerinde, kendilerine güya cinsel saldırıda bulunduklarını iddia ettikleri kişileri çok sevdiklerini, onlarla aylarca, yıllarca görüştüklerini, hatta bu görüşmeler için kendilerinin ısrarcı olduklarını, ONLARLA EVLENMEYİ İSTEDİKLERİNİ, bir kısmı da aileleriyle tanıştırdıklarını dile getirmektedir. Oysa, bu ifadeleri sözde cinsel saldırı iddialarıyla çok büyük çelişki halindedir.

– Sözde mağdur olduklarını iddia eden bayanların büyük bölümü yıllarca vakfımız bünyesindeki birçok kültürel etkinliğe gönüllü olarak katılmışlardır. Bu etkinliklerde ve diğer çok çeşitli sosyal ortamlarda her fırsatta arkadaşlarımızla çok yakın ve samimi olduklarını vurgulayan yüzlerce fotoğraf çektirip bunları sosyal medyadan yıllarca paylaşmışlardır. Camiamızda bulundukları dönemde çektirdikleri bu fotoğraflarda son derece neşeli, sevinçli, güler yüzlü ve sevgi dolu görünümlere, yüz ifadelerine sahiplerdir; her hallerinden, çok eğlendikleri ve mutlu oldukları apaçık ortadadır. Herkesin gözleri önündeki bu açık gerçeğe rağmen, SÖZ KONUSU BAYANLARIN YILLAR BOYU BÖYLE YAKIN VE SAMİMİ ARKADAŞLIK İLİŞKİSİ SÜRDÜRDÜKLERİ KİŞİLERDEN BİR ANDA TOPLU HALDE CİNSEL SALDIRI İDDİALARIYLA ŞİKAYETÇİ OLMALARI SON DERECE ANORMALDİR. GERÇEKTE BAMBAŞKA KİMSELER TARAFINDAN TEHDİT VE BASKI ALTINA ALINDIKLARININ, ZORLA BÖYLE DAVRANMAYA MECBUR BIRAKILDIKLARININ BARİZ BİR KANITIDIR.

– Cinsel saldırı gibi çok büyük bir fiziksel ve duygusal travmayı, hem de defalarca yaşadığını iddia eden bir kadının normalde, kendisine defalarca cinsel saldırıda bulunduklarını iddia ettiği kişilerle, değil bir daha yanyana gelmek, onların yüzünü dahi görmek istememesi gerekir. Dahası, İDDİA ETTİĞİ GİBİ BİR MAĞDURİYETİ GERÇEKTEN YAŞAMIŞ OLSA, arkadaşlarımızla birlikte yukarıda sözünü ettiğimiz ortamlara ve etkinliklere güle oynaya katılması, onlarla birlikte fotoğraf karelerine rahat, neşeli, güler yüzlü, mutlu-mesut pozlar vermesi ve bunları kendi sosyal medya hesaplarında paylaşması ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR.

– Her gün gazetelerden, televizyon ekranlarından cinsel saldırıya uğrayan zavallı genç kız ya da kadınların nasıl perişan bir hale geldiklerini, hayatlarının nasıl mahvolduğunu, çoğunun ruhi bunalıma girdiğini, yaşamdan koptuğunu, hatta bazılarının intihara bile teşebbüs ettiklerini yakinen görmekteyiz. Oysa, dosyadaki sözde mağdur bayanların tamamı sözde eylemlere maruz kaldıklarını iddia ettikleri tarihlerde bu son derece aktif bir sosyal yaşam sürdürmektedir. Kimisi iş, okul hayatlarına devam ederken kimisi spor, dans, tiyatro, gezi, alışveriş, vb. aktivitelerinden hiçbir zaman geri kalmamaktadır. Sokaktaki rastgele herhangi bir bayandan çok daha mutlu, neşeli, dolu dolu, aktif bir yaşam sürmektedir. TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE, DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE BU TÜR SÖZDE TECAVÜZ MAĞDURLARI NE GÖRÜLMÜŞ NE DE DUYULMUŞTUR.


İşte, tüm bunlar ve benzeri, bariz çelişki ve mantıksızlıklar, dava dosyasındaki sözde cinsel saldırı iddialarının hiçbir hukuki ve kanuni değeri ve dayanağı olmadığı gibi, akla, mantığa, vicdana ve hayatın doğal akışına da tümüyle aykırı olduğunun çok önemli kanıt ve göstergeleridir.

Dava dosyasında bahsi geçen yüzlerce sözde cinsel saldırı olayının, değil tümü ya da bir bölümü, tek bir tanesi bile buraya kadar saydığımız somut, maddi, teknik, akli ve vicdani delillere sahip değildir.

SÖZDE CİNSEL SALDIRI MAĞDURLARININ İFADELERİNİN HEMEN HEPSİ ADETA TEK MERKEZDEN ÇIKMA AYNI KLİŞE VE KALIPLARI TEKRARLAMAKTADIR. VE YİNE, HERBİRİ İLGİNÇ BİR BİÇİMDE AYNI ÇELİŞKİ, TUTARSIZLIK, GARİPLİK, ANLAMSIZLIK VE MANTIKSIZLIKLARI İÇERMEKTEDİR. ANLATILAN SENARYOLARI SUÇ KAPSAMINA SOKABİLMEK KASTIYLA AYNI ORTAK ÜSLUP VE İFADE TEKNİKLERİ KULLANILMIŞ, AYNI İNCE AYARLAR YAPILMIŞTIR.

Dolayısıyla, planlı, organize ve toplu bir hareketin ürünü oldukları açıkça belli olan, yalnızca husumetli müştekilerin ya da dayatılmış itirafçıların beyanlarına dayalı soyut, asılsız ve mesnetsiz bu iddiaların iddianamede adeta somut birer suç delili gibi sunulmasını anlamak mümkün değildir.

NORMAL ŞARTLARDA KANITLANMASI, DOĞRULANMASI SON DERECE KOLAY OLAN CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR İDDİADA, BURAYA KADAR AÇIKÇA GÖRDÜĞÜMÜZ ÜZERE, TEK BİR SOMUT DELİL, BELGE VE İSPAT DAHİ SUNULAMIYORSA, BU DURUM İDDİALARIN TÜMÜYLE GEÇERSİZ VE GERÇEK DIŞI OLDUĞUNUN, İFTİRADAN İBARET OLDUĞUNUN APAÇIK BİR GÖSTERGESİDİR. 

TÜM BU GERÇEKLERE RAĞMEN, BİR TAKIM ASILSIZ, DELİLSİZ, MESNETSİZ VE HAYAL ÜRÜNÜ BEYANLAR TUTUKLANMA GEREKÇESİ OLARAK GÖSTERİLEREK MASUM İNSANLARIN CEZAEVLERİNDE BİR YILDAN FAZLA BİR SÜREDİR TUTULARAK ZULME UĞRATILMASI ÇOK BÜYÜK BİR HUKUK FACİASIDIR.



Daha yeni Daha eski