Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan arkadaşlarımızın, kumpasçıların baskı ve tehditleri altında verdikleri dayatılmış gerçek dışı ifadeleri, içlerinde bulundukları durumun çaresizliğini ve vahametini açıkça ortaya koymaktadır!


Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandığı dava sürecinde, son bir haftadır etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan arkadaşlarımız ifadelerini mahkeme huzurunda vermeye devam ediyorlar. Ne var ki kumpasçıların ağır baskı ve tehditleri altındaki arkadaşlarımızın üslup ve ifadelerinden içlerinde bulundukları çaresiz ve endişe verici durum çok bariz bir biçimde gözler önüne serilmektedir:

  • Arkadaşlarımız, İngiliz derin devletinin istihbarat ajanlarının tetikçiliğini yapan husumetli kumpas çetesi tarafından baskı ve tehdit yoluyla korkutuldukları için KENDİLERİNE DİKTE ETTİRİLEN İFADELERİ birebir anlatmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla, Sayın Adnan Oktar ve camiamız aleyhinde olmadık itham ve iftiraları, hayali hikayeleri ardı ardına sıralamaya mecbur ediliyorlar.
  • Tutuklanma, cezaevine konulma, müebbet hapis cezası alma, aleyhlerinde medyada çirkin ve küçük düşürücü karalama ve iftira kampanyalarına maruz bırakılma tehditleriyle KORKUTULUP DEHŞETE DÜŞÜRÜLENarkadaşlarımızın çaresizce, kendilerinden isteneni yapmak dışında bir seçenekleri kalmıyor.
  • Çoğu en az 20-30 YILLIK ARKADAŞLARI OLAN, KARDEŞLERİ GİBİ SEVDİKLERİ İNSANLAR hakkında akla hayale gelmeyecek çirkin ve asılsız iddiaları, adeta perde arkasından talimat alırcasına sarfetmek zorunda bırakılıyorlar.
  • BU REZİL OYUNA aylar öncesinden hazırlatılıyor, provalar yaptırılıyorlar. Rollerini doğal oynamaları için aralara katılan ağlama, gözleri dolma, sesi boğuklaşmagibi duygusal detaylar özel çalıştırılıyor. Hikayelere gerçekçi görünüm verebilmek için herkesin yaşamındaki belli kesitlere ait sıradan olaylar, detaylar alınarak aralarına Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik suç ithamları, karalama unsurları ince ince yerleştiriliyor.
  • Duruşmaların ilk yarısında ifadelerinin eksik ve yetersiz olduğu düşünülenler, duruşma aralarında tek merkezden aldıkları tarif ve talimatlarla ikinci yarıda bu eksikleri DAHA FAZLA SUÇ İTHAMI OLUŞTURABİLECEK ŞEKİLDE tamamlamaya çalışıyorlar. Düz, sıradan hikayeleri, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızla suni olarak ilişkilendirerek ortaya sahte suç senaryoları çıkarabilmeye yönelik ifade ayarlamaları yapıyorlar.
  • Bizlere bu kumpası kuran husumetli çete, camiamıza karşı duyduğu kin ve öfkeyi dışa vurmak için, ne acıdır ki tehdit ve baskıyla tahakkümü altına aldığı bu zavallı ve çaresiz kardeşlerimizi kullanıyor. Onların ağzından attırdığı çirkin iftiralarla camiamızı karalamaya çalışıyor. Arkadaşlarımız da, yaşadıkları korku ve dehşetin etkisiyleKENDİLERİNİ DE BU İFTİRALARIN, HAYALİ SENARYOLARIN İÇİNE KATARAK KÜÇÜK DÜŞME VE REZİL OLMA PAHASINA kendilerinden istenen uydurma masalları hakimler önünde anlatmak zorunda kalıyor.
  • Dosyada hiçbir suç unsuru ve suç delili olmadığının çok iyi farkında olan kumpasçılar, arkadaşlarımızın ağzından, aleyhimizde olumsuz kamuoyu algısı oluşturmak amacıyla konuyu MAGAZİN VE KARA PROPAGANDA BOYUTUNA sürüklemeye çalışıyor. Bu da dava dosyasının hukuki anlamda tümüyle boş olduğunun, ORTADA HİÇBİR SUÇ OLMADIĞININ en önemli göstergelerinden.
  • Sözde FETÖ, casusluk, dolandırıcılık, vb. ciddi suç ithamlarının hiçbir somut hukuki delil ve belgeleri olmadığı için bu asılsız ve gerçek dışı suçlamalar yavaş yavaş gündemden düşürülüyor. Cinsel taciz iftiraları da aynı şekilde kanıtsız ve belgesiz olmakla, yalan beyan ve iftiralara dayanmakla birlikte KAMUOYUNDA ÖFKE VE İNFİAL OLUŞTURMADA ETKİLİ MALZEME OLUŞTURDUKLARI için medya karalaması amacıyla kullanılıyor.
  • Zaten, sözde etkin pişman arkadaşlarımızın verdiği ifadelerin içeriğine de dikkat edildiğinde, asıl amacın camiamız aleyhinde MEDYAYA SANSASYONEL KARALAMA MALZEMESİ SERVİS EDEBİLMEK olduğu hemen anlaşılıyor.
  • Son olarak duruşmalarda dikkat çeken belki de en önemli ve endişe verici hususlardan biri de şudur: Etkin pişmanlıktan yararlanan arkadaşlarımız (Altuğ Eti örneğinde olduğu gibi) kimi zaman BİRAZ BİLE SAMİMİ KONUŞUP, BAZI DOĞRULARI DİLE GETİRDİKLERİNDE, HATTA İFTİRANIN DOZUNU DÜŞÜK TUTTUKLARINDA DAHİDERHAL KARŞI TARAFIN AVUKATLARININ TUTUKLANMA TALEPLERİYLE KARŞILAŞIYORLAR. Yalnızca bu durum bile, arkadaşlarımızın üzerinde tutuklatılma, cezaevine konulma korkusu olmasa tümüyle gerçekleri ve doğruları anlatacaklarının, hiçbir yalan ve iftira söz sarfetmeye ihtiyaç duymayacaklarının çok bariz bir kanıtıdır. Aynı zamanda, tüm sözde itirafçı arkadaşlarımızın içinde bulundukları organize baskı ve tehdit ortamını gözler önüne sermesi bakımından da çok manidardır.
Daha yeni Daha eski