Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın “2021 yılı için kendilerine ayrılan 13 MİLYARLIK LİRALIK devlet bütçesinin yeterli olmadığını belirterek devletten ek bütçe talebinde bulunması” sosyal medya ve ulusal basında haber konusu oldu ve vatandaşlar arasında da çokça tartışılıp konuşuldu. 

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki Atatürk’ün emriyle kurulan en önemli kurumlardan biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin en kıymetli ve hayati kurumlardan biridir. Önemli faaliyetleri ve çalışmaları, başta camiamız olmak üzere, tüm kamuoyu tarafından takdirle izlenmektedir. Bununla birlikte, daha güzel ve daha etkili çalışmaların yapılabilmesi için bazı önemli hususların gündeme getirilmesini de gerekli görüyoruz.

Yukarıda sözünü ettiğimiz habere göre Diyanet İşleri Başkanlığı, kendilerine ayrılan bütçenin neredeyse tamamın, yani yüzde 96-97'sini personel giderlerinin (çalışanların maaşlarının) oluşturduğunu, hizmetlerin ise ancak kalan yüzde 3-4'lük bütçe ile gerçekleştirildiğini, bunun da yeterli olmadığını dile getirmektedir. 

Aslında bu açıklama, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yanlış bir sistemin uygulanıyor olabildiğini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Çünkü eminiz ki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın esas görevinin Allah'ın varlığını, birliğini, İslam'ın esaslarını, Kuran'ın sunduğu en üstün ahlakı tüm insanlara anlatmak, Allah'a, dine ve yaratılış gerçeğine savaş açmış Darwinist-materyalist felsefeye, deizm, ateizm gibi dejenere edici akımlara karşı ilmi ve fikri olarak mücadele vermek olduğu konusunda vatandaşlarımız da hemfikirdir. 

Ne var ki Diyanet'in yaptığı açıklama, bu asli hedeften oldukça uzaklaşıldığını, belki de büyük bir kısmı atıl olan dev bir kadroya düzenli maaş ödemenin öncelik haline geldiğini göstermektedir. Elbette ki Diyanet İşleri çalışanlarının maaşları, emeklerinin karşılığını almaları özen gösterilmesi gereken bir konudur. Ancak, İslam coğrafyası ateş altındayken, el kadar çocuklar Akdeniz'in sularında boğulurken, masum insanların üzerine bombalar yağarken, ateizm, deizm çığ gibi büyürken, toplumsal dejenerasyon ve her türlü sapkınlık çeşidi insanlık için dev bir tehdit haline dönüşürken Diyanet bütçesinde önceliğin, İslam’ın dünyaya her yönden şifa olacak güzelliklerinin anlatılmasına ayrılması gerektiği açıktır. 

Allah Kuran’da, dinin anlatılması yani “tebliğ” konusunda hiçbir menfaat, maddi fayda ve kazanç beklenmemesi gerektiğini birçok ayetinde açıklamıştır. Peygamberlerin, yaptıkları tebliğ için insanlardan hiçbir ücret veya herhangi bir dünyevi karşılık talep etmemeleri Müslümanlara en güzel örnek olarak Kuran'da bildirilir:

Sizden hiçbir ücret (karşılık) istemeyenlere uyun, doğru yolda olan kimseler onlardır. (Yasin Suresi, 21)

İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: "ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. (Enam Suresi, 90)

Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim yalnızca Allah'a aittir. (Hud Suresi, 29) 

Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. (Hud Suresi, 51)

De ki: ben buna karşılık yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum. (Şura Suresi, 42. Ayet)

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız da Allah'ın bu açık emrine tam bir itaatle, karşılığında hiçbir maddi kazanç elde etmeden, bilakis eşine az rastlanır bir fedakarlıkla, ömürlerini inkarcı felsefelerin temel dayanağı hükmündeki Darwinizm ile Evrim Teorisi'nin geçersizliğini bilimsel olarak ispata, Allah'ın varlığı ve birliği ile Yaratılış Gerçeğini tüm insanlığa anlatıp tebliğ etmeye adamışlardır. 

Bu amaçla;

➢ Sayın Adnan Oktar'ın kaleme almış olduğu “Evrim Aldatmacası” isimli kitabı milyonlarca vatandaşımıza ücretsiz olarak dağıtılmış,

➢ Ülkemizin hemen her il, ilçe, kasaba ve hatta köyleri arkadaşlarımız tarafından dolaşılarak Adnan Bey'in eserlerinden derlenen “Evrim Teorisi'nin Geçersizliği ve Yaratılış Gerçeği Konferansları” düzenlenmiş,

➢ Milli Eğitim Bakanlığı’nın izniyle neredeyse tüm devlet okulları ile vakıf ve özel okullarda, fen ve anadolu liseleri ile kolejlerde Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinden derlenen Kuran mucizeleri ile evrendeki iman hakikatlerinin ve yaratılış mucizelerinin anlatıldığı sayısı 20 binin üzerinde konferans gerçekleştirilmiş,

➢ Ülke çapında sayısız “Fosil Sergileri” düzenlenmiş ve bu sergilerde canlıların yüz milyonlarca yıldır en ufak bir değişiklik dahi geçirmeden günümüze kadar geldikleri, dolayısıyla canlıların hiçbir evrim geçirmediği somut delilleriyle ortaya konulmuştur.

Bu faaliyetler vesilesiyle ülkemizde uzun yıllar boyunca hüküm süren sol ideolojiler felsefi ve bilimsel dayanaklarını kaybederek 1990'lı yılların başlarında erimeye başlamış. Yine, bu faaliyetler sayesinde “milli ve manevi şuura sahip dindar bir neslin” temelleri atılmış, halkımızın büyük çoğunluğu “maneviyatı, milli ve manevi değerleri savunan” sağ görüş etrafında birleşerek, modern ve milli sağ liderleri güçlü bir şekilde desteklemeye başlamışlardır.

Tüm bu faaliyetlerinin karşılığı olarak ise Adnan Bey ve arkadaşlarımız, Allah'ın rızası, rahmeti ve cennetini kazanmayı ümit etmek dışında bir amaç gütmemiş, hiç kimseden bir karşılık ya da bir ücret beklememişlerdir. Hatta, değil bir ücret ya da karşılık beklemek, tüm mal varlıkları ile helal gelir ve kazançlarını da bu kutsal amaç uğuruna harcamışlardır. 

Sayın Adnan Oktar’ın samimiyet ve ihlasla yürütmüş olduğu tebliğ faaliyetleri tüm dünya çapında ses getirmiş, on binlerce insanın İslam'ı seçip Müslüman olmasına, Müslümanların da tahkiki imana kavuşup inkarcı felsefelerin yıkıcı etkilerinden korunmalarına vesile olmuşlardır. 

Ayrıca, Adnan Bey ve arkadaşlarımız bu tebliğ faaliyetlerinin yanında, dindarlıkları ve kaliteli, modern yapıları sayesinde, toplumumuzda süregelen ayrışma ve kutuplaşmanın ortadan kalkmasına, muhafazakar kesim ile modern-laik kesimin uzlaşmasına vesile olmuşlardır. Bu sayede ülkemizde modern, dinamik, dışa dönük, bilime, sanata, estetiğe önem veren dindar ve milliyetçi vasıflara sahip ideal Türk insanı modelini gerçek hayata geçirmiş, bu model tüm dünyaya örnek olmuştur. 

Bir avuç insanın olanaklarıyla dünyayı yerinden oynatan bir tebliğ faaliyeti yaptıkları düşünüldüğünde, Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilen 13 Milyar liralık bütçe ile yapılabilecek tebliğ faaliyetlerinin neredeyse sınırsız olması gerektiği aşikardır. 

Diyanete ayrılan 13 Milyar liralık bütçe ile 

‼️ Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan, Kuran Mucizelerini gösteren milyarlarca kitap dağıtılabileceği,

‼️ Milyarlarca internet sitesi ve belgesel videoların hazırlanabileceği,

‼️ Milyonlarca fosil sergisi açılabileceği, 

‼️ Milyonlarca konferans ve eğitim semineri düzenlenebileceği,

...

özetle, böyle bir bütçenin etkin şekilde kullanılabilmesi durumunda, milyarlarca insanın imanına ve hidayetine, milyonlarca insanın da iman zafiyetlerinin giderilip tahkiki imana sahip olmalarına vesile olunacağı, böylelikle İslam'ın ve Kuran ahlakının belki de 13 kere dünyaya hakim edilebileceği somut bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Bu konudaki en güzel örnek Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın 40 yılı aşkın süredir hiçbir karşılık beklemeksizin, üstelik kendi şahsi varlık ve gelirlerini ortaya koyarak yürütmüş oldukları bilimsel ve kültürel faaliyetler ile gözler önünde yer almaktadır. 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski