Çok Değerli Cumhurbaşkanımız, 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik polis operasyonunun yapıldığı 11 Temmuz 2018 tarihinden bu yana maruz bırakıldığımız haksız ve hukuksuz uygulamalar günümüze dek artarak devam etmiş, son dönemde de tam anlamıyla sistematik bir zulüm haline dönüşmüştür. 

Bu kin ve öfke dolu haksız uygulamaların sebebini araştırdığımızda, hukuk camiasından önde gelen kişilerin ve siyasetçilerin de içinde bulunduğu büyük bir kesimin, “Yargının tümüyle sizin kontrolünüzde olduğunu, Türkiye’de adaletin kalmadığını, her şeyin sizin talimatınıza göre yapıldığını, BİZE YAPILAN KUMPASIN TALİMATINI DA BİZZAT SİZİN VERDİĞİNİZİ” dile getirdiğini görmekteyiz.

Öncelikle, bizlerin bu söylentilere kesinlikle itibar etmediğimizi ve bir an bile inanmadığımızı bu vesileyle belirtmek istiyoruz. 

Ne var ki sözünü ettiğimiz şayialar, yalnızca bahsettiğimiz çevrelerle sınırlı kalmayıp emniyet sorgu odalarında, cezaevi görüşme ve segbis kabinlerinde, mahkeme koridorlarında, ilgili emniyet birimi mensupları, dosya savcısı, müşteki avukatları dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından da ulu orta konuşulur hale gelmiştir. Ayrıca, bu konuşmalarda zatıaliniz kastedilerek, “Devlet ipinizi çekti, sizin davanızda TCK işlemeyecek, hüküm verildi” gibi ifadeler de yer almaktadır. 

Tekrar özellikle vurgulamak isteriz ki bizler camia olarak kasıtlı ve artniyetli yönlendirmeler içerdiğini düşündüğümüz bu tür iddialara hiçbir şekilde ihtimal vermemekteyiz. Zatıalinizi bu konu hakkında bilgilendirmemiz de bu sebepledir. 

Öte yandan, "dosyamızda hükmün önceden verildiğini, bizim davamızda hukukun geçerli olmayacağını" da söyleyen bu çevreler, emniyette başlayıp karar aşamasına kadar devam eden tüm süreçte karşılaştığımız hukuksuzlukların temel sebebinin de güya şahsınızın verdiği talimatlar sonucu olduğunu öne sürmektedirler. 

Nitekim, hukuki teamüllerde az rastlanır şekilde, aynı anda hem iddianame hem duruşma savcılığı görevini üstlenen Savcı Serdar Akan’ın ve davamıza son anda atanan, özel oluşturulduğu görülen mahkeme heyetinin aleyhimizde sayısı yüzlerle ifade edilebilecek hukuk tanımaz tavırlar sergilemesi ve hiçbir somut, gerçek ve hukuki bir delile dayanmadan arkadaşlarımıza binlerce yıllık cezalar yağdırmasının da güya şahsınızın talimatı sonucunda olduğu dile getirilmektedir. 

Elbette ki Zatıalinizi bu tür asılsız itham ve iddialardan tenzih ediyoruz.

Bizler, bu tür gerçek dışı ve çirkin ithamlar karşısında, sizin aydın, akıllı, vicdanlı, Allah korkusu olan, çok değer verdiğimiz samimi, dindar bir Müslüman kardeşimiz olduğunuzu ve bahsi geçen iddiaların herhangi bir doğruluğu olmasının mümkün olmadığını söylüyoruz. Öyle ki cinsel suç iftiralarının doğru olmadığını bilindiği için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, mali suç isnatlarının doğru olmadığı bilindiği için Hazine ve Maliye Bakanlığı davaya müdahil olmaya gerek görmemişlerdir. Devletimizin hakkımızdaki bu olumlu yaklaşımının da doğal olarak Devletimizin başı olarak zatıalinizin bakış açısını yansıttığına inancımız tamdır.

Hal böyleyken, bu tür asılsız söylentilerin önünü almak adına sizden değerli bir büyüğümüz olarak çok önemli bir istirhamımız, ŞAHSINIZIN BU YÖNDE KISA DA OLSA BİR AÇIKLAMA YAPMANIZDIR.

Zatıalinizi daha önce de muhtelif kereler bilgilendirdiğimiz üzere, dava dosyamızı inceleyen, ülkemizin önde gelen duayen hukukçularının ortak kanaati, “gözaltı ve soruşturma safhasından son karar aşamasına kadar yaşadığımız tüm sürecin hukukla ve vicdanla bağdaşmadığı, hakkımızdaki iddia ve isnatların da somut delillere değil tamamen soyut ithamlara dayandırıldığı” yönündedir.

Nitekim, camia mensuplarımız hakkında yüksek ceza kararları çıkartırabilmek ve kamuoyu nezdinde bizleri sözde itibarsızlaştırmak amacıyla suç örgütü olma, casusluk, kara para aklama, vs. gibi tümüyle gerçek dışı, kurgu ve uydurma ithamlar ortaya atılmıştır. Ancak, bugüne kadar bu sözde suçlamalara dayanak oluşturabilecek ne somut bir delil, bulgu ya da belge ne de tek bir şahit gösterilememektedir.

İddia makamı tarafından “Biri tutmazsa bir diğeri tutar” mantığı ile ileri sürülen bu itham yığınının hukuk, akıl, mantık, insaf ve gerçek dışı olduğunu dava sürecinde sayısız somut karşı delilleriyle, belgeleriyle, tanıklarıyla detaylı olarak, gerek yazılı gerekse sözlü biçimde, defalarca ortaya koymamıza rağmen bunların tek biri dahi yerel mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmamıştır. Aksine, yalnızca aleyhimizdeki bazı husumetli müştekiler ile baskı ve tehditle korkutulup zorla etkin pişman yapılan dayatılmış itirafçıların soyut, delilsiz ve mesnetsiz yalan beyanları esas alınarak arkadaşlarımız hakkında binlerce yıllık cezalara hükmedilmiştir. Arkadaşlarımız 3 yılı aşkın süredir haksız yere cezaevlerinde tutulmaktadır. 

Sizin de takdir edeceğiniz üzere, insanları sadece sözlü ifadelere dayanarak, ortada hiçbir somut belge ve delil olmadan haksız şekilde yıllarca hapis yatırmanın ne İslam fıkhında ne Türk Ceza Kanunu'nda yeri vardır. 

Öte yandan, camiamız söz konusu olunca anlaşılmaz bir cesaret, rahatlık ve güvence içinde her türlü kanun ve hukukun göstere göstere alenen ve pervasızca çiğnenebiliyor olması tarihte eşi benzeri görülmemiş son derece vahim ve dehşet verici bir durumdur. Öyle ki normalde hiçbir adli mercinin itibar etmeyeceği sahte ve isimsiz uydurma ihbarlarla arkadaşlarımız hakkında devamlı yeni yeni soruşturmalar açılması, bu soruşturmalara camiamıza husumetli birtakım mafya özentisi, kriminal, dengesiz ve psikopat kişilerin yalan ve iftira içerikli mesnetsiz şikayetlerinin gerekçe gösterilmesi düzmece ve asılsız olduğu aşikar olan Cimer ihbarları gerekçe gösterilerek suçsuz arkadaşlarımızın sürekli emniyete çağırılması, hiçbir suçu olmayan ağır hasta ve yaşlı yakınlarımızın  dahi sudan sebeplerle sabaha karşı evlerinden alınıp günlerce gözaltında perişan olduktan sonra "pardon" denilerek bırakılması, hanım arkadaşlarımızın bulundukları evlerin kapısına sürekli polis gönderilmesi ve olur olmaz sebeplerle, eziyet kastıyla sürekli emniyete çağrılmaları, yargılaması bitmiş, hüküm verilmiş konularda bile hukuka aykırı bir şekilde aynı iddialarla tekrar tekrar gizli soruşturmalar açılması... ve bunlara benzer sayısız kanunsuz, hukuksuz, vicdansız, insafsız zulüm ve uygulamalar 3 yıldan bu yana kesintisiz olarak süre gitmektedir. 

Zatıaliniz, Allah korkusu olan, Müslümanlara yapılacak en küçük bir zulmün dahi haram olduğunu, bunun da ahirette karşılığı olduğunu bilen ilim sahibi imanlı bir insansınız. Sizden acil istirhamımız, isminiz kullanılarak arkadaşlarımıza karşı 3 yılı aşkın süredir yürütülen bu zulme bir an önce DUR demenizdir. 

Sayın Cumhurbaşkanımız, malumunuz üzere, şahsınıza olan her dönemdeki samimi desteğimiz Saadet Partisi zamanından başlayıp günümüze kadar devam eden uzun bir sürece dayanmaktadır. 1990’lı yılların başlarında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızla görüştüğünüz Tarabya ve Dragos toplantılarının ardından İstanbul Belediye Başkanlığı'na aday gösterilmeniz için yaptığımız yoğun ikna çalışmaları ve sonrasında Belediye Başkanlığı seçim çalışmalarında yanınızda yer aldığımız tarafınızca da malumdur. 

Sonrasında, parti kurduğunuz dönemde iktidara gelmeniz için gösterdiğimiz yoğun destek, 17-25 Aralık olayları, 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması gibi kritik vakalar başta olmak üzere Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinizde de güçlü şekilde devam etmiş ve günümüze kadar kesintisiz olarak gelmiştir. 30 yılı aşkın süredir her gün kamuoyunun gözleri önünde olan ve sizin tarafınızdan da uzun yıllardır tanınan insanlar olarak bu erece kin ve öfkeyi çekecek yanlış bir şey yapmadığımızı en iyi bilen kişilerden birisi olduğunuzu düşünüyoruz. 

Ne var ki, camia olarak maruz kaldığımız bu kumpas davası sürecinde yaşadığımız haksızlık ve hukuksuzlukların her geçen gün artarak devam ediyor olması bir yana, bir de bunların sebebi olarak sizin gibi çok değer verdiğimiz, güvendiğimiz bir büyüğümüzün, kardeşimizin adının zikredilmesi ve tüm gayretlerimize rağmen insanları bunun aksine ikna edemiyor olmamız bizleri ziyadesiyle rahatsız etmektedir. Dolayısıyla, zatıalinizin ismi kullanılarak devam ettirilen bu zulmü durduracak kısa da olsa bir açıklama yapmanızı rica ediyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız,

Bizleri susturmaya, elimizi kolumuzu bağlamaya ve etkisiz hale getirmeye yönelik bu operasyon ve sonrasında aralıksız devam eden zulüm ortamı, gerçekte Zatıalinize olan en güçlü, etkili ve akılcı desteği kesmeyi hedefleyen sinsi bir zayıflatma ve yalnızlaştırma operasyonudur. Dahası, sizi seven, canı gönülden destekleyen bir camiayı şahsınızla karşı karşıya getirmek için oynanan karanlık bir oyundur. Nitekim, sözünü ettiğimiz tüm asılsız ve kasıtlı bu söylentiler de bu oyunun bir göstergesidir. Bizim, bu zulme taraf olmadığınızdan hiçbir kuşkumuz yoktur.

Sayın Cumhurbaşkanımız; 

Şuna inancımız tamdır ki tarafınızca yapılacak kısa bir açıklama dahiarkadaşlarımızın maruz kaldığı zulmü kökten bertaraf edeceği gibi, gıyabınızda olumsuz algı oluşturmaya çalışan kötü niyetli kişilerin de oynunu bozacaktır. Müslümanları birbirine düşürmeye, sizi desteksiz ve yalnız bırakmaya çalışanlara fırsat verilmeyerek vatandaşlarımızın hukuka ve adalete olan güvenini daha da pekiştirecektir. 

Yüce Rabbimiz sizleri hak yolda her daim başarılı ve muzaffer kılsın, Allah'ın selamı üzerinize olsun.

En derin saygı ve hürmetlerimizle. 

TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI


Daha yeni Daha eski