Adnan Oktar Davası'nda, karalama ve
yüksek cezalara çarptırma amacıyla ortaya atılan güya “yaşı küçük
bir kız çocuğunun istismara uğradığı” İFTİRASINDA KULLANILMAK ÜZERE,
kumpasçılar tarafından Serra MohammadValipour isimli bir kız
çocuğu, sorunlu ve kriminal kişiliği de gözönüne alınarak özel olarak
seçilmiştir.
Kumpasçıların tamamen masa üstünde kurguladıkları,
hiçbir delili, mesnedi olmayan bu uydurma istismar senaryosunda, İsviçre
vatandaşı olan Serra MohammadValipour'a sözde mağdur rolü oynatılmıştır.
Ancak, Serra MohammadValipour'un, okul
öncesi dönemden beri süregelen yalan söylemek ve iftira atmak gibi çeşitli
kişilik bozukluklarının bulunduğu, İSVİÇRE’DEKİ İLGİLİ DEVLET
KURUMLARINCA VERİLEN RESMİ RAPORLARLA İSPATLANMIŞTIR. Bunun üzerine,
kumpasçılar iftira senaryolarının ortaya çıkacak olmasının paniğine
kapılmışlardır.
İSVİÇRE DEVLETİ RESMİ KURUMUNA AİT BU
RAPORLAR, Serra’nın PSİKOLOJİK
RAHATSIZLIKLARINI ve geçmişte başkaları hakkında da çok sayıda
iftira ve yalan beyanlarda bulunduğunu net bir şekilde ortaya koyduğu için,
kumpasçılar raporun içeriği hakkında herhangi bir açıklama yapamamışlardır. Ancak,
raporlara karşı sessiz kalmamak amacıyla, güya bunların devlet kurumlarında
gizli tutulması gereken gizli bilgiler olduğu ve bunların güya yasa dışı
yollarla elde edilmiş oldukları masalını uydurmuşlardır.
GERÇEKTE İSE İSVİÇRE DEVLET KURUMLARI
TARAFINDAN SERRA MOHAMMADVALIPOUR HAKKINDA HAZIRLANAN RAPORLARIN İÇERİĞİNDE
VEYA TEMİNİNDE ŞÜPHELİ YA DA ŞAİBELİ TEK BİR HUSUS DAHİ YOKTUR.
Bu raporlar, Serra
MohammadValipour’un önce okulunda, ardından İsviçre'de yatılı
kaldığı çeşitli devlet yurtlarında yaşadığı birtakım olaylar ve okul
öncesi dönemden beri süregelen ve tespit edilen psikolojik bozuklukların belge
ve analizlerini içermektedir.
Bu sürecin tüm gelişiminin yer
aldığı resmi raporlar, Serra’nın annesi Dilek Çelikten'in vekalet vermiş
olduğu Av. Abdullah Karakök tarafından Serra MohammadValipour'un
kaldığı KESB (Kindes und Erwachsenenschutzbehörden) adı verilen, bizdeki
Çocuk Esirgeme Kurumu benzeri kurumdan resmi olarak talep edilmiş,
KESB kurumu da bahse konu raporları “tamamı resmi belge olacak
şekilde” Av. Abdullah Karakök’e yine resmi olarak göndermiştir.
Yani, bu raporlar ve içeriğindeki
bilgiler, Serra’nın annesinin avukatı tarafından yapılan resmi başvuru üzerine,
resmi bir cevap yazısıyla Av. Abdullah karakök’e teslim edilmiş olup SÜREÇ
BAŞTAN SONA ULUSLARARASI YASAL PROSEDÜRLER ÇERÇEVESİNDE GERÇEKLEŞMİŞTİR.
İFTİRA
SENARYOLARI NASIL VE HANGİ AMAÇLARLA KURGULANDI?
Serra MohammadValipour’un, Sayın Adnan
Oktar ve arkadaşlarımıza kurulan kumpasta kullanılmak amacıyla özel olarak
seçildiğinden bahsetmiştik. Bunun nedeni hem Serra'nın rahat yalan
söyleyebilme, iftira atabilme gibi kişilik bozukluklarına sahip olması hem de
geçtiğimiz yıllarda Türkiye'ye geldiğinde Sayın Adnan Oktar'a annesiyle birlikte
çok kısa süreli ayaküstü iki ziyarette bulunmuş olmasıdır.
İşin gerçeği, Sayın
Adnan Oktar'ın, Serra ve annesiyle görüşmesi toplamda 20 dakikadan fazla
sürmedi. 10'ar dakikalık bu iki görüşme, aynı anda başka onlarca ziyaretçinin
de bulunduğu A9 TV stüdyosunun kalabalık ortamında ve Serra'nın yanında annesi
varken gerçekleşti. Bunun dışında Serra'yla başka hiçbir ortamda
karşılaşmamış olan Sayın Adnan Oktar'ın elbette ki Serra MohammadValipour'a
yönelik hukuk dışı bir davranışta bulunması söz konusu bile olamaz.
Serra’nın, Sayın Adnan Oktar ile güya
annesinin zoruyla evlendirilmek istendiği iddiası da, o tarihte
annesinde bulunan velayetinin babasına devri için açılan davada annesi
aleyhinde kullanma amaçlı kurgu, hayali bir senaryodan ibarettir.
Serra'nın güya evlendirilmeye
çalışıldığı senaryosu, 2014 yılında velayet davasında kullanılmak üzere
Av. Duygu Buğdaycıgil'in Sirkeci'deki ofisinde yapılan toplantıda kurgulandı. Bu
uydurma senaryoya dayanarak açılan velayet değişikliği davasında babası,
kızının velayetini annesinden alabilmek için Serra'ya Sn. Adnan Oktar’a iftira
attırarak kendi öz annesi Dilek Çelikten'i suçlu gibi göstermesini sağladı. İşte,
Serra'nın güya Sn. Adnan Oktar ile evlendirilmek istendiği ve buna da annesinin
iştirak ettiği senaryosu başlangıçta bu amaçla oluşturuldu.
2018 yılında gerçekleşen polis
operasyonundan hemen önce ise, Adnan Oktar Davası'nın bazı husumetli
müştekilerinin Serra ile bağlantı kurması ile bu kurguya, kumpas davasında
kullanılmak üzere bir de istismar senaryosu eklendi.
Yani
2013 yılında gerçekleşen 10'ar dakikalık iki ayaküstü ziyaret, önce 2014'teki
bir velayet davasında Serra'nın annesi aleyhinde kullanılmak için bir
evlendirme senaryosuna, 5 yıl sonra ise kumpas davasında kullanılmak üzere
bir istismar iftirasına dönüştürüldü. |
Serra'nın anlattığı hikayenin yalan
olduğunu, velayet değişikliğine bakan Aile Mahkemesi hakiminin de çok iyi
anladığı açıktır. Çünkü, böyle bir iddianın gerçekliğine kanaati gelse
hemen savcılığa bildirmesi gerekirken, böyle uydurma, mesnetsiz bir iddiayı
kale bile almadığı için hiçbir işlem yapmaya gerek duymadı. Aynı
şekilde, bu kurgunun oluşmasında dahli olan Av. Duygu Buğdaycıgil de
savcılığa bu konuda hiçbir şikayet ya da bildirimde bulunmadı. Hakim,
avukat ve babanın böyle vahim bir iddiaya karşı bu derece tepkisiz kalmasının
tek sebebi hepsinin GERÇEKTE ORTADA HİÇBİR SUÇ BULUNMADIĞINI, İDDİANIN
HAYALİ OLDUĞUNU BİZZAT BİLİYOR OLMALARIDIR.
Şu sıralarda ise Serra
MohammadValipour, davanın husumetli tetikçilerinin başını çeken Özkan Mamati,
Fırat Develioğlu ve Uğur Şahin'nin kontrolü ve baskısı altında
tutulmaktadır.
Serra, annesine de iftira
atmaktan çekinmediği için zavallı kadının da yaklaşık bir yıldır tutuklu sanık
olarak yargılandığı bir ağır ceza mahkemesinde, yaşı küçük
olmasına rağmen şikayetçi sıfatıyla akıl almaz yalan itham ve iddialarda
bulunmaktadır.
2019/313 esas sayılı davanın
görülmüş olduğu İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, her ne kadar Serra
MohammadValipour'un sadece soyut, maddi delilden yoksun ve birbiriyle ciddi
şekilde çelişkili iddialarına dayanarak Sayın Adnan Oktar'a mahkumiyet
hükmü vermiş olsa da, Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi,
2022/258 sayılı karar ile bu hükmü bozmuş ve hususun pek çok cihetten
yeniden değerlendirilmesine karar verdi.
Şunu önemle belirtmemiz gerekir ki,
ilk yargılamanın yapıldığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama
süreci boyunca, diğer bütün hususlarda olduğu gibi Serra MohammadValipour
ile ilgili olarak da savunma avukatları tarafından araştırılması istenen hiçbir
delili araştırmadı, çağırılması gereken hiçbir tanığı dinlemedi, sunulan HİÇBİR
SAVUNMA DELİLİNE VE BEYANA İTİBAR ETMEMİŞ, SUNULAN BİLİRKİŞİ
RAPORLARINI GÖRMEZDEN GELDİ.
Oysa, Serra’nın çelişkili ve
olağanüstü tutarsız beyanları, Serra hakkında sunulmuş olan, psikolojik
rahatsızlığını ve yalan söylediğini belgeleyen deliller, aynı zamanda bu
konuda alınmış olan hukuki mütalaalar oldukça geniş kapsamlıdır. Ancak, bunların
tamamı mahkeme tarafından görmezden gelindi.
İSVİÇRE
DEVLET KURUMLARI TARAFINDAN SERRA'NIN KİŞİLİK BOZUKLUKLARINA İLİŞKİN YAPILAN
TIBBİ TESPİTLER
İsviçre'de, Serra'nın kalmış olduğu
KESB kurumundan gelen raporlar, Serra MohammadValipour'un "YALAN
SÖYLEMEYE VE İFTİRADA BULUNMAYA SON DERECE ELVERİŞLİ, GEL-GİTLERE,
TUTARSIZLIKLARA, PSİKOLOJİK İNİŞ VE ÇIKIŞLARA OLDUKÇA AÇIK OLAN"
dengesiz kişiliğini açıkça gözler önüne sermektedir.
Bu raporlarda yer alan, Serra'nın
psikolojik analizlerine dair bazı önemli bilgi ve belgeleri aşağıdaki başlıklar
altında inceleyebiliriz:
1.
SERRA'NIN
ANNESİNE YÖNELİK HER AŞAMADA DEĞİŞEN İFTİRALARI
Serra MohammadValipour, kişilik
olarak sabit bir yerde barınamayan, hayatını sürekli değiştirerek heyecan
arayan, bu amaçla annesinin de babasının da yanında barınamamış olan oldukça
sorunlu bir kişiliktir. Annesine yönelik yalanları çok çeşitli
boyutlardadır. Bazı örnekler vermek gerekirse;
➠ Serra, annesinin kendi adına
facebook hesabı açtığını ve kişileri annesinin eklediğini,
yazışmaları annesinin kendi adına yaptığı yalanını söylemiştir. Oysa, yazışmaların
istikrarlı olarak Serra'nın elinden çıkmış olduğu mahkemeye sunulan savunma delilleriyle
ve bilirkişi raporlarıyla ispatlanmıştır.
➠ Serra annesinin, kendisine rızası
dışında ağır makyajlar yapıp fotoğraflarını çektiğini ve bunları
facebooktan paylaştığını iddia etmiştir. Oysa, o yıllarda Serra'nın
sosyal medyasında anlattığı tarzda fotoğraflar yoktur. Alımlı, şuh, ağır
makyajlı fotoğraflar Serra'nın annesinin yanından ayrılmasından sonra hesabına
bolca yüklenmiştir. Yani bu ağır makyajlı fotoğrafların annesiyle hiçbir
ilgisi yoktur. Serra, bu fotoğrafları kendi isteğiyle çekmiş,
çektirmiş ve kendi isteğiyle hesaplarına yüklemiştir.
➠ Serra, kendisinin makyajlı
fotoğraflarını annesinin çekip Adnan Oktar'a gönderdiği yalanını
söylemektedir. Oysa, Adnan Oktar'a veya Adnan Oktar'ın arkadaşlarından
herhangi birine gönderilmiş böyle tek bir fotoğraf dahi yoktur.
➠ Serra, ilgili davanın ilk
yargılaması esnasında verdiği mahkeme ifadesinde annesinin kendisine
aldığı yüksek topuklu ayakkabıları, kısa bir yaz elbisesini
Türkiye’deki tatile getirdiğini ve bunları giymek zorunda bırakıldığını
söylemektedir. Ancak, başka ifadelerinde bu sefer de kıyafetleri
kendisine güya Adnan Oktar'ın aldığı şeklinde çelişkili bir iddiada
bulunmaktadır. Ayrıca, o yaştaki çocuğa uygun bir yüksek
topuklu kadın ayakkabısı olması kuşkusuz ki imkansızdır. Bir çocuk için
üretilen ayakkabı en fazla 3 cm yüksekliğinde olur, o da topuklu ayakkabı
değildir.
➠ Serra, kendisine dolgulu,
büstiyerli kıyafetler giydirildiğini iddia etmiştir. Oysa, o dönemde fotoğraflarında
da görülen kıyafet, o yaştaki her çocuğun severek giydiği, tercih
ettiği, klasik yazlık kız çocuğu kıyafetidir. Diğer yandan, hiçbir
kadınsı uzvu olmayan, göğüsleri olmayan bir çocuğun büstiyerli kıyafet
giymesi ve bundan bir çekicilik sağladığı iddiası olağanüstü derecede
mantıksızdır.
➠ Serra, Sn. Adnan Oktar ile sadece
İstanbul Göksu'daki A9 TV stüdyosunda annesiyle birlikte olduğu halde
görüşmüştür. Bunun dışında başka bir yerde görüşmemiştir. Buradaki
ziyareti de 10'ar dakikalık 2 defaya mahsustur. Adnan Bey'in Serra ve
annesiyle çektirdiği fotoğraf sadece 1 tanedir, o da Serra'nın ısrarları
sonucunda Göksu'daki stüdyoda çekilmiştir.
➠ Serra, fotoğraf çektirirken
yüzünün mutlu görünmesi ve gülmesi için annesinin kendisini sürekli
zorladığını söylemiştir. Oysa, Serra'nın Sn. Adnan Oktar ve annesi
ile Göksu'da çektirdiği fotoğrafta ve Hür Sokak'taki evi ziyareti
sırasında annesi ve Adnan Bey'in arkadaşları ile çektirdiği bütün
fotoğraflarında görülen neşeli ve mutlu halinin tamamen doğal olduğu
ortadadır. Dahası, Serra hakkında beyan veren tüm akrabaları
ve yakınları, A9 TV stüdyosundan döndükten sonra Serra'nın nasıl heyecanlı,
coşkulu ve mutlu olduğunu çok detaylı anlatmışlardır. Yani,
Serra'nın "zorlanma" iddiası tamamen yalandır ve fotoğraflardaki
aleni neşesini tevile yöneliktir.
➠ Serra annesinin, özellikle
dersleri ile ilgili konularda kendisini sıklıkla dövdüğünü iddia
etmektedir. Oysa, akrabaları ve aile dostlarından oluşan tanıkların tümü,
beyanlarında, anne Dilek Çelikten'in oldukça şefkatli ve kızına son
derece düşkün bir anne olduğunu, en kızılacak zamanlarda bile kızına
hiçbir şekilde kızmadığını ifade etmişlerdir. Kimi İstanbul'da
kimi İsviçre'de yaşayan, bir kısmı birbirini dahi tanımayan akraba, komşu
ve aile dostlarının beyanları birbiriyle TAM OLARAK ÖRTÜŞÜRKEN, bu ortak
tutarlı beyanlar bir tek Serra'nın ifadeleriyle ÖRTÜŞMEMEKTEDİR. Dolayısıyla,
Serra'nın dayak anlatımının da yalan olduğu ortaya çıkmıştır.
➠ Ayrıca, velayet davasında
Serra hiçbir şekilde annesinin kendisini dövdüğünden bahsetmemektedir. Oysa,
velayet davalarında velayet için en çok kullanılan gerekçe ebeveynin
çocuğu dövdüğü gerekçesidir. Keza, KESB raporunda da belirtildiği
gibi Serra, çok daha küçük yaşta anne ve babasının boşanma
davasında, annesinin velayetini alabilmesi için babasının kendisini
dövdüğünü söylemiştir. Eğer annesinin kendisini dövdüğü
iddiası doğru olsaydı, bunu da mutlaka annesi aleyhine olan bu velayet
davasında söylerdi. Belli ki bu iddia da doğru değildir.
Görüldüğü gibi Serra, annesini
suçlamak için her fırsatta sürekli olarak yalan
söylemektedir.
Serra, önce İsviçre'de annesinin
yanında kalmak istemeyip babası ile plan yaparak babasının yanına İran'a
kaçmış, orada da bir süre kaldıktan sonra sıkılarak güya cinsel istismara
yardımla suçladığı annesinin yanına İsviçre'ye dönmüştür. Sonrasında ise
annesinin de babasının da yanında kalmak istemediğini belirterek
İsviçre'de KESB (Kindes und Erwachsenenschutzbehörden) adı
verilen, bizdeki Çocuk Esirgeme Kurumu benzeri resmi bir kurumda yatılı
kalmaya başlamıştır. Orada da yanına verildiği ailelerin hiçbirinde
barınamamıştır. Her 3 ailenin yanından da onlara suçlamalar yönelterek
ayrılmıştır.
Bu süreçte Serra yerleşik bir yerde
kalmamak için de sürekli olarak YALAN SÖYLEMİŞTİR.
Serra;
➠ KESB raporuna göre, küçükken
babasının yanında kalmamak için mahkemede "babasının kendisini
dövdüğüne" dair yalan beyan verdiğini itiraf etmiştir.
➠ 10 yaşında annesinin yanında kalmamak
için okulundaki öğretmenlerine annesinin kendisini güya
dövdüğüne dair yalan söylemiştir.
➠ Hatta daha da ileri giderek, kendisini
çok seven ve KESB analizlerine göre örnek bir üvey baba profili çizen
Sadık Taşdemir'e bile dövme iftirası atmıştır. Sadık Taşdemir'in ciddi
şekilde görme problemi vardır.
➠ Annesiyle ilgili dövme yalanı
tutmayınca da annesinin kendisini yaşı büyük biriyle evlendireceği yalanını
söylemiştir. Kullandığı yalanları AŞAMA AŞAMA
GELİŞTİRMİŞTİR. Ardından koruyucu ailelere verilmiş, her
birinin yanından yine onları suçlayacak yalanlar söyleyerek, onlara iftira
atarak ayrılmıştır.
Görüldüğü gibi, Serra'nın
daima ilk sığındığı yalan "dövülme" yalanıdır. Babasının
velayeti almasını bu yalan ile engellemiş, annesinin yanından ayrılma planını
da bu yalan ile başarmıştır. Serra, İsviçre'de yurda yerleştirilmesinin
sonrasında birkaç defa koruyucu ailelerin yanına verilmiştir. Ancak koruyucu
ailelerin yanından da, AİLELERE ÇEŞİTLİ SUÇLAMALARDA
BULUNARAK ayrılmıştır. Bu durum da KESB raporlarında şu şekilde
geçmektedir:
KESB raporu:
– Serra'nın bakımını üstlenen
1. koruyucu aile:
"Serra 5 Temmuz 2016’da KESB’de (uzman) Patrik
Gasser tarafından dinlenmiştir ve 'Serra şu anki bakıcı ailemden
memnun değilim ve kendimi bu ailenin bir parçası olarak görmüyorum'
demiştir. 'Yatılı okula gitmek istiyorum' demiştir."
– Serra'nın bakımını üstlenen
2. koruyucu aile:
"19 Aralık 2016’da KESB’e yapılan bir geri
bildirimde Serra’nın Brun’lara hemen alıştığı, kendisini mutlu ve
güvende hissettiği iletildi. Serra Brun’lardaki durumuna ilişkin
hiçbir zaman riskli veya negatif bir şeyden bahsetmemiştir."
"Sonraları Serra onlarla oturmak istemediğini, o
evde uyuyamadığını, çünkü Doris’in ve Marcel Brun’un hep kavga ettiklerini,
kıyafetlerini yıkamadığını, yemek pişirmediğini, onunla ilgilenmediğini
söyledi. Serra her şeyi kendisinin organize etmesi gerektiğini söyledi
ve bu nedenlerden dolayı bir burn-out sendromu, yani tükenmişlik
sendromu yaşadığını söyledi."
"Serra, Doris Brun’un evde yeterlilik
göstermediğini, onu soğukta bıraktığını eve balkondan mutfaktan girmeye
zorladığını, çamaşırlarını yıkamadığını, yemek pişirmediğini, sınavlarını
imzalamadığını söyledi."
Serra'nın Brun ailesi hakkında olumlu
bilgi verdiği tarih 19 Aralık 2016 iken, orada yaşadığı
zorluklardan dolayı tükenmişlik sendromu yaşadığını iddia ettiği
tarih 21 Aralık 2016'dır. Yani, arada sadece 2 gün
vardır.
Serra, bakımını üstlenen Brun ailesi
hakkında tüm bunları söylese de, rapora yansıyan gerçekler çok
farklıdır:
“Julia Rossman, Brun ailesinin yanında
Serra’nın asla tehlike altında olmadığını söylüyor fakat Serra
uzmanlara durumu o kadar dramatik anlatmış ki uzmanların başka çareleri
kalmadığını Serra’nın da bu şekilde istediğini elde ettiğini anlattı.”
“Via Familia tarafından yerleştirildiği koruyucu
aileler olmuştu. Serra'ya 2 yurta ve 3 koruyucu aileye baktı.”
Görüldüğü gibi, Serra'nın koruyucu
aile olan Brun'ların yanına gittiğinde ilk başta çok memnun olması, oraya hemen
alışması, kendisini mutlu ve güvende hissetmesinin hemen akabinde, SADECE
2 GÜN SONRA, onlara suçlamalarda bulunması ve psikolojisinin
bozularak tükenmişlik sendromu yaşamaya başlaması, ani ruh hali
değişikliklerinin, tutarsız kişilik özelliklerinin de önemli bir
göstergesidir. Bu kişilik özelliği Serra'da bir kereye mahsus
değil, hayatının her aşamasında devreye girmiştir. Annesinin, babasının ve
yanına verilmiş olduğu 3 ailenin yanında da barınamaması, bu ruh değişkenliğinin
bir tezahürüdür.
Diğer ailelerle ilgili detaylarsa KESB
raporuna şu şekilde yansımıştır:
“Şubat 2016’da yerleştirme organizasyonuyla
Huber-Hürlimann ailesine Meggen’e yerleştirildi. Birkaç çocukları
vardı. Serra orada yapamadı.”
“Yeni yer bulmuş. 3 ay sonra Serra yeni
değişim istedi (21 Şubat’ta). Serra Zülli ailesinde kalmaya karar
verdi. Çocuksuz bir aile.”
“Nisandan itibaren orada yaşadı. Stabil, rahattı.
Artık iyi idare edebileceği bir ortamdı. Sadece kendinden birkaç yaş
büyük bir ev arkadaşından hoşlanmadı.”
Serra daha sonra, yanlarında rahat
ettiğini iddia ettiği Zülli ailesinin yanından da ayrıldı. Ayrılma
sebebi ise evde kendisinden yaşı büyük ve daha dikkat çeken birinin
olmasıdır. Nitekim, raporun konuyla ilgili bölümlerinde Serra için
şöyle bir şerh düşülmüştür:
“Serra için bir aile ile kalması için şu
önemliydi hiç çocukları olmaması ya da Serra’dan büyük çocuğu olmaması.”
Görüldüğü gibi Serra, ailelerle sorun
yaşadığı gibi ailenin içinde çocukların, başka fertlerin olmasını da her
zaman kendisi için zorlayıcı bulmuş, oralardan hemen ayrılmak istemiş, her
zaman ailenin dikkat çeken ferdi olmak istemiştir.
2.
SERRA
GİBİ ANTİ-SOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA HEYECAN ARAMA VE
MANİPÜLATİF DAVRANMA DÜRTÜLERİ
Araştırmacılar çocuklarda
dürtüsellik, korkusuzluk, heyecan arama gibi davranışların ciddi sonuçları
olabildiğini saptamıştır. Özellikle 3-4 yaşlarında dahi “zor
mizaç”, “yüksek sinirlilik hali”, “mülayim olmama” gibi
belirtileri olan çocuklarda anti sosyal kişilik bozukluğu gelişme riski
daha fazladır. Bu çocuklar genellikle dürtüseldir, çabuk sinirlenir
ve dikkatini kolay toplayamaz.
Özellikle 9-15 yaş arası çocuklarda
görülen dürtüsel davranış modeli en sık anti-sosyal kişilik
bozukluğuna dönüşen özelliktir. Korkusuz davranan çocuklar genellikle
yüksek heyecan arayışı içinde olmaktadır. Bu heyecan arayışı da suça
yönelmelerini kolaylaştırır. (https://scholar.utc.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1312&context=mps)
Bazı zamanlarda esprili ve çekici
davranarak çevreyi manipüle etme özellikleri olur. Hiçbir pişmanlık
belirtisi göstermeden başkalarının veya kendisinin güvenliğini hiçe sayabilir. Genelde
kibirli ve öfkeli tavırları dikkat çekicidir. (https://www.mentalhealth.gov/what-to-look-for/personality-disorders/antisocial-personality-disorder)
Serra, tariflerde geçen anti-sosyal
kişilik bozukluklarının tümünü üzerinde taşıyan bir kızdır.
3.
SERRA,
KALDIĞI YURTLARDA PSİKOLOJİK DESTEK ALMAK ZORUNDA KALMIŞTIR
Serra'nın sorunlu psikolojik durumu
nedeniyle KESB sürekli olarak psikolojik destek alması yönünde karar
vermektedir. Nitekim kurum tarafından "... destek yetkilisi,
Serra Mohammadvalipour'un Luzern çocuk ve ergen psikiyatrisi departmanı (KJPD)
tarafından sağlanan psikoterapötik desteğin devamını izlemek üzere
görevlendirilmelidir" notu düşülmüştür.
Serra, kendisini psikiyatri
kliniğine kapatacaklarından emin olduğu için KESB'de daha fazla kalmak
istememiş ve talebi üzerine yetimhaneye (NAU) gönderilmiştir. Raporda
bu konu şu şekilde belirtilmiştir:
"NAU’yu istememesine rağmen NAU’ya gideceğini
söylüyor çünkü KESB’den korkuyormuş, güvenmiyormuş ve KESB en
sonunda onu psikiyatri kliniğine gönderirmiş."
4.
İNTİHAR
GİRİŞİMLERİ İDDİASI
Serra, 3 kere intihar girişiminde
bulunduğunu, bunların ikisinde çok miktarda ilaç içtiğini, bir defasında
da pencereden atlamayı planlayıp vazgeçtiğini iddia etmiş, bu
düşüncelerini de KESB'deki pedagoglara anlatmıştır. Uzmanlar
da Serra'nın bu beyanlarını raporlarına eklemişlerdir.
KESB raporundan:
"Serra bana ve öğretmenine 3 intihar
girişiminden bahsetti. Bunlarda ikisi son 3 ay içindeydi."
"Serra'nın kendi ifadelerine göre, Birinci
teşebbüste, kendi odasından yastığıyla pencereden atlamak istemiştir. Ama
yapmamıştır. Diğer iki intihar girişiminin tarihlerini tam
hatırlayamamaktadır. 2 kere ilaçla ölmek istemiştir, Serra’nın
ifadesine göre. 'Ne yazık ki gerçekleşmedi, üstüne bir de ishal oldum ve
baş ağrısı yaşadım' demiştir. Serra’nın ifadesine göre 20-30 tablet ilaç
yutmuştur."
O tarihlerde sadece 10-11 yaşları
arasında olan bir çocuğun tamamen farazi hikayeler oluşturarak 3
ayrı intihar senaryosu kurması ve bunu kurum yetkililerine detay vererek
anlatması, çocuğun OLMAYAN HAYALİ OLAYLARI KURGULAMA KONUSUNDA O YAŞLARDAKİ
USTALIĞINI ortaya koymaktadır. Serra, küçük yaşta olmasına rağmen
İNTİHAR gibi oldukça önemli bir konuda açıkça hayal mahsulü HİKAYELER
ANLATABİLMEKTEDİR. Hastalıklı ruh hali bu örneklerde oldukça galiz bir
şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Odasının penceresinden yastığıyla
pencereden atlamayı "düşünmek" kuşkusuz ki bir teşebbüs
değildir. Bu durum, çocuğun hastalıklı ve sorunlu bir hayal dünyası
olduğunu gösterir. İddia ettiği 2. ve 3. intihar teşebbüsleri
ise yine Serra'nın kendi ifadesine göre, her birinde "20-30 tablet ilaç
yuttuğu" girişimler olarak tarif edilmiştir. Serra'nın burada nasıl bir
ilaçtan bahsettiği meçhuldür ancak herhangi bir medikal ilaçtan
20-30 TABLET YUTULMASI kuşkusuz ki baş ağrısı ya da ishal ile
geçiştirilemeyecek derecede, KOMA ya da ÖLÜM gibi ciddi sonuçlar
doğurur. Dolayısıyla, Serra'nın yalan söylediği çok açıktır.
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü uzmanlarından Dr. Ayşe
Nihal Eraslan, bir araştırma yazısında, çocukların intihar girişimlerinin
veya intihar iddialarının, "çevrelerine mesaj vermek" ve
"intikam almak veya etrafı yönlendirebilmek" amaçlı olabildiğini
belirtmektedir. Çalışmalarda intihar girişimlerinin veya intihar
iddialarının %32'sinin ilgi çekmek, aileye ders vermek gibi amaçlarla gerçekleştiği
saptanmıştır. (https://jag.journalagent.com/terh/pdfs/TERH-79282-CLINICAL_RESEARCH-ERASLAN.pdf)
Başka bir araştırmada ise intihar
iddiası "şantaj ya da kendi çıkarına kullanma" amacıyla
kullanılmakta, bu tip girişimlerde kişi, karşı tarafı kendi çıkarı
için korkutmak istemektedir. “Eğer bana daha iyi davranmazsan sonra
çok üzülürsün” tehdidi bu intihar söyleminin en başvurulan
şantaj yöntemidir. (http://www.omermiracyaman.com/sites/default/files/ders/shlo3/ergenlik_doneminde_intihar_girisimleri.pdf)
Ayrıca, yapılan araştırmalara
göre çocuklar 7 yaşında gerçek ve yalan arasındaki farkı net olarak
ayırt ederler, 11 YAŞINDAN İTİBAREN DE YETİŞKİN GİBİ YALAN
SÖYLEYEBİLMEKTEDİRLER. Çocukların patolojik yalan söylemesinde en
önemli nedenler arasında İLGİ EKSİKLİĞİ, SEVİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNME,
GERÇEKTE OLMAYAN ŞEYLERİ ANLATARAK İNSANLARIN BUNA İNANDIĞINI GÖRMEKTEN
ZEVK ALMA ön plandadır. Bu tarz hastalık durumlarında ÇOCUKLAR GERÇEK
OLMAYAN ŞEYLERİ İNSANLARA İNANDIRDIKLARINDA BUNDAN MUTLULUK DUYABİLİRLER.
ÇOCUKLARIN SÖYLEDİĞİ PATOLOJİK YALANLARIN İNANDIRICILIK ÖZELLİĞİ
ÇOK KUVVETLİ OLABİLİR. (https://psikoterapiatolyesi.com.tr/konular/cocuklarda-yalan-soyleme-davranislari-131)
Serra da, kişilik özelliği ile
bağlantılı olarak, intihar oyunlarını sırf ilgi çekmek, başkalarını
yalanlarına inandırarak bundan zevk almak, etrafındakileri kendisiyle ilgili
olarak tedirgin ederek ilgi toplamak için yapmaktadır.
5.
ANTİ-SOSYAL
KİŞİLİK BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA GADDARLIK VE BAŞKALARINA FİZİKSEL
ZARAR VERME EĞİLİMİ
Bu rahatsızlıktan muzdarip olan
çocuklar çevrelerindekileri aşağılar, tehdit eder hatta fiziksel zarar
verebilirler. Hatta ciddi fiziksel yaralanmalara sebep olabilir, gaddarlık
örnekleri sergileyebilirler. Okuldan kaçma, eşyaya zarar verme, sosyal
düzeni ihlal etme eğilimleri yüksektir. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7482631/)
SERRA'NIN RAPORA EKLENEN BU TİP GARİP
DAVRANIŞLARI
Serra, Sn. Adnan Oktar’la tanışmasından
(2013 yılı yaz ayı) aylar önce, İran'da tekvando eğitimindeyken, bir
arkadaşının elini kasıtlı olarak kapıya sıkıştırmış ve çocuğun kolunu kırmıştır.
Çocuk acıyla bağırırken onu duygusuzca izlemiş ve yardım bile etmemiştir.
Bunun suçunu da çocuğa yıkmaya çalışmıştır. Bu
vahşi eylem KESB raporunda şöyle anlatılmıştır:
KESB raporundan:
"2013 Haziran: Serra bir çocuğun elini çıkış
kapısına sıkıştırıyor. Tamamen duygusuz bir şekilde acıyla bağıran çocuğu
izliyor ve omuzlarını silkerek: “Ona çekil dedim. Çekilmezse kendi suçu.”
diyor. (Eli sıkışan çocuğun tedavi için doktora götürülmesi
gerekti.)
"Şubat 2014: Öğretmeni istediği için
diğer çocuklarla konuşmak zorunda kaldığını, kendisinin ise bunu çok
gereksiz bulduğunu söyledi."
ŞUNU BELİRTMELİYİZ Kİ, SERRA'NIN
GADDARCA DAVRANDIĞI HAZİRAN 2013 TARİHİ, DOSYAMIZA KONU OLAN CİNSEL
İSTİSMAR FİİLİ İDDİASI İÇİN ÖNE SÜRÜLEN TEMMUZ 2013'TEN ÖNCEKİ
BİR TARİHTİR. DOLAYISIYLA, SERRA'NIN BU PSİKOLOJİK SORUNLARININ SN. ADNAN
OKTAR İLE TANIŞMADAN ÇOK DAHA ÖNCE VAR OLDUĞUNU AÇIKÇA
GÖSTERMEKTEDİR.
Hiç şüphe yok ki, bir
çocuğun elini KASITLI OLARAK KAPIYA SIKIŞTIRMAK ve ardından "TAMAMEN
DUYGUSUZ BİR ŞEKİLDE ACI İÇİNDE AĞLAYAN ÇOCUĞU İZLEMEK" ve
onun durumuna ilgisiz ve tepkisiz davranmak, ardında da “Ona çekil
dedim. Çekilmezse kendi suçu” diyerek haklı çıkmaya çalışmak, son
derece DUYGUSUZ VE SORUNLU BİR ZİHNİYETİN ürünü
olabilir.
Bilimsel kaynaklarda bu konuyla ilgili
şu açıklamalar yapılmıştır:
"Okul çağlarında diğer çocuklara zorbalık
yapan çocuklarda halk arasında “sosyopatlık” veya “psikopatlık” olarak
da bilinen anti-sosyal kişilik bozukluğu gelişmesi oldukça
yaygındır."(https://parentingscience.com/bullying-in-children/)
"SADECE ZEVK İÇİN İNSANLARI İNCİTMELERİ,
AŞIRI ALAYCI OLMALARI, ŞİDDETE BAŞVURMALARI, SEBEPSİZ YALAN
SÖYLEMELERİ oldukça yaygındır." (https://childmind.org/guide/quick-guide-to-conduct-disorder/)
"Davranış bozukluğu olan ergenlerde empati
eksikliğinin araştırıldığı bir çalışmada; genellikle bu
çocukların olumlu motivasyonları olmadığı, başka birinin bakış açısına
sahip olmadıkları veya diğer insanların ihtiyaçlarını karşılayamadıkları, EYLEMLERİNİN
BAŞKALARI ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİNİ ANLAMADIKLARI VE SUÇLULUK
DUYGUSU YAŞAMADIKLARI değerlendirilmiştir." (https://www.researchgate.net/publication/297746411_Evaluating_empathy_in_adolescents_with_conduct_disorders)
Dikkat edilirse, Serra'nın HİÇ
GERÇEK, SAMİMİ ARKADAŞI YOKTUR. O yaşlardaki bir çocuğun kişisel,
sosyal, vicdani açıdan böylesine bir YALNIZLIĞI TERCİH ETMESİ, kendisi
dışındaki tüm unsurları DÜŞMAN OLARAK GÖRMESİ ve bu nedenle
çevresindeki her şeye ÖFKE DUYARAK, suçlamalar ve
iftiralar yoluyla bunları hedef alması, çocuğun ruhen OLAĞANÜSTÜ DERECEDE
PROBLEMLİ olduğunu göstermektedir.
6.
SERRA'NIN,
KAYDETTİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ TELEFON KONUŞMASI
Serra MohammadValipour'un, 2019/313 esas
sayılı dava kapsamında da dosyaya sunduğu iddia edilen, nerede
kaydedildiği, nasıl üretildiği belli olmayan ve hukuki bir niteliği
bulunmayan, hukuken tümüyle geçersiz sayılması gereken ses kayıtlarının,
yine Serra tarafından annesine yönelik iftiraları kapsamında KESB'e sunulduğu
iddia edilmiştir.
Şunu belirtmek gerekir ki, dava
kapsamında, "var olduğu" iddia edilen bu ses kayıtları
savunma avukatlarının tüm taleplerine rağmen hiçbir zaman dinletilmemiştir. Keza,
yargılama esnasında bu konu Mahkeme Heyetine de sorulmuş ancak Başkan
tarafından ses "DOSYANIN BOZUK OLDUĞU" bilgisi
verilmiştir.
DOLAYISIYLA, BÖYLE BİR SES KAYDININ
GERÇEKTE OLUP OLMADIĞI BİLİNMEMEKTEDİR. KESB'E SUNULAN KAYDIN DA
BİR SES KAYDI MI YOKSA BİR DEŞİFRE Mİ OLDUĞU DA YİNE
BİLİNMEMEKTEDİR.
Serra'nın verdiği ses kaydı (veya
deşifre), kurum yetkilileri tarafından incelenmiş ve inceleme sonucunda "Çocuk
bu oyuna katılıyor, HİÇ NORMAL DEĞİL, çocuğun kendini daha iyi koruması
gerekir" şeklinde bir not düşülmüştür. Ses kaydını
inceleyen ve analiz eden İsviçreli yetkililer, çocuğun
içeriğinden rahatsız olduğunu iddia ederek kuruma getirmiş olduğu bu
konuşmalardaki sohbet sırasında Serra'nın ASLINDA HİÇ DE RAHATSIZ
OLMADIĞINI, YAPILAN ŞAKALARA VE KONUŞMA SIRASINDA OYNANAN ESPRİLİ BİR
OYUNA GÜLEREK DAHİL OLDUĞUNU, eğer gerçekten bu ortamdan rahatsız olsa
oyuna dahil olmak bir yana O ŞARTLARDA KENDİSİNİ KORUMAYI ÖNCELİKLİ
GÖRMESİ GEREKTİĞİNİ belirtmişlerdir. Olayı "HİÇ NORMAL
DEĞİL" sözleriyle yorumlamışlardır. Çocuk,
içeriğinden rahatsız olduğunu iddia ettiği konuşmaya oldukça neşeli bir
şekilde katılmakta, konuşmalardan adeta keyif almakta ve şakalaşmaların
hepsine dahil olmaktadır.
Normal şartlarda, içerikteki
konulardan rahatsız olan bir çocuğun bir refleks olarak bu rahatsızlığını
belli etmesi, kendini korumaya alması beklenirken, Serra'nın sözde
konuşmalara neşeli ve istekli şekilde iştiraki, oynanan oyunda aktif
şekilde yer alması ve konuşmanın büyük bir kısmını kendisinin götürmesi,
Serra'nın sözde "konuşmaların içeriğinden rahatsız olma" iddialarıyla
çelişen bir olgudur. Dolayısıyla, çocuğun şikayeti ile şikayete
konu olarak sunduğu sözde ses kayıtlarındaki tavrı, birbiriyle
uyuşmamaktadır. Belli ki ortada şikayete konu olan herhangi bir durum yoktur.
Ayrıca, dikkat edilirse bu sözde ses
kaydında herhangi bir tacizden, cinsel istismardan vs. HİÇBİR ŞEKİLDE
bahsedilmemektedir. Raporun hiçbir yerinde bu iddia geçmediği gibi buradaki
sözde ses kaydı deşifrelerinde de böyle bir iddia YOKTUR.
Konumuzun cinsel istismar suçlaması
olduğu ve ana suçlamanın buna dayandığı dikkate alındığında, Serra
MohammadValipour'un, iddia ettiği olayın en sıcak olduğu dönemde BUNDAN
HİÇ BAHSETMEMESİ hayatın doğal akışına aykırıdır; Serra'nın yalan
söylediğinin, çok sonradan kirli kumpası desteklemek amacıyla husumetli
müştekilerin yönlendirmesiyle bir iftira senaryosunu dillendirdiğinin bir başka
delildir.
Serra, ne İsviçre'deki pedagog
görüşmelerinde ne var olduğu iddia edilen fakat hiçbir zaman ortaya
çıkmamış olan, hukuken geçersiz ses kayıtlarında herhangi bir cinsel
eylemden bahsetmediği gibi daha sonra İstanbul 1. Aile Mahkemesi'nde
görülen velayet değişikliği davasında hakim huzurunda verdiği ifadede
ve 17.04.2014 tarihinde uzman pedagog ve psikologlarla olan
görüşmelerinde de uğradığı herhangi bir cinsel davranıştan söz
etmemiştir. Oysa ki eğer bu iddia gerçek olsa, çok vahim bir fiil olan
cinsel istismardan tüm bu süreçteki görüşmeler, konuşmalar ve tüm
ifadelerde ayrıntılı şekilde bahsetmiş olması gerekirdi.
Güya 2013 yılı Ağustos ayında
yaşandığını iddia ettiği bir istismar olayından yakınlarına (telefon
kaydında), hakime (aile mahkemesinde), İsviçreli pedagoglara (KESB'de), Türk
pedagoglara (velayet davasında) SÖZ ETMEMESİ, böyle bir cinsel fiilin hiç
yaşanmadığının bir diğer açık kanıtıdır.
Pek çok çocuğun, özellikle de
psikolojik açıdan sorunlu çocukların, kendilerini teşvik eden kişilerin
varlığında MAHKEMEDE ŞAHİTLİK YAPACAK KADAR İFTİRA ATMALARI, CİNSEL
İSTİSMAR İDDİALARINDA BULUNMALARI başka örneklerde de görülmüştür.
Kriminolog profesör SEVİL ATASOY, çocukların
tanıklığının 100’lerce yıldır “sorun” olduğunu anlattığı bir makalesinde,
Amerika’nın Salem şehrindeki “cadı avlarının” da çocuk beyanları ile
başladığını anlatmıştır. Asırlardır çocuklara verdirilen SAHTE
BEYANLAR ile sayısız insan SUÇLANMIŞ, HAYATINI KAYBETMİŞTİR. (https://www.hurriyet.com.tr/asirlarin-meselesi-cocuklarin-tanikligi-8299622) |
Bu nedenle, ifade veren çocukların tavır
ve davranışları, PSİKOLOJİK DURUMLARI çok detaylı incelenmeli, “ÇOCUKLAR
MUTLAKA DOĞRU İFADE VERİR” ÖNYARGISI BIRAKILMALIDIR.
7.
SERRA’NIN
KUMPAS DAVASINA KADAR HİÇBİR AŞAMADA SN. ADNAN OKTAR HAKKINDA CİNSEL
İSTİSMAR SUÇLAMASININ OLMAMASI
Mevcut durumda da Serra, kendi öz
annesi Dilek Çelikten'in deyimiyle, Türkiye'ye sığamamış, İran'a
sığamamış, İsviçre'ye sığamamış, hatta gezip gördüğü tüm Avrupa'ya
sığamamıştır. Durduğu yerde kalamayan Serra, başına buyruk yaşamak
için, Adnan Bey'e annesiyle birlikte yaptığı birkaç dakikalık ziyaretini dahi
hayali bir evlendirme hikayesine dönüştürmüş ve babasının velayetine
geçebilmek amacıyla annesini bu kurgu hikaye üzerinden suçlamıştır.
Görüldüğü kadarıyla, kurum
raporlarına göre Serra MohammadValipour, Sn. Adnan Oktar ile ilgili olarak
çeşitli kereler beyan vermiştir. Bu beyanların tümünde, KESB'de
kalabilmek için annesini suçlamayı hedeflemiş ve bu nedenle de sürekli
tutarsız iftiralarda bulunmuştur.
Ancak, bu noktada özellikle dikkat
çekmek gerekir ki bu iftiraları sıralarken Serra, kuruma yaptığı
anlatımların hiçbirisinde, SN. ADNAN OKTAR İLE İLGİLİ OLARAK HİÇBİR
SARKINTILIK VEYA İSTİSMAR İDDİASINDA BULUNMAMIŞTIR. Oysa o dönem, dava
dosyasında tam olarak iddia edilen (sözde) istismar tarihleridir. Serra'nın o
dönemde böyle bir iddiadan bahsetmemesi elbette ki çok normaldir; çünkü
öyle bir olay HİÇBİR ZAMAN YAŞANMAMIŞTIR.
Kurum raporlarına göre, Serra'nın Sn.
Adnan Oktar'dan bahsettiği ifadelerinin biri 03.06.2014 tarihinde,
diğeri ise 17.06.2014 tarihinde kayda geçmiştir. Her
iki tarih de, Serra'nın Sn. Adnan Oktar ile A9 TV stüdyolarında
görüştüğü 2013 yılından sadece BİR YIL SONRADIR. Serra, bu süreç
içinde Sn. Adnan Oktar ile BİR DAHA HİÇ GÖRÜŞMEMİŞTİR.
Dolayısıyla, 2013 yılında gerçekleşen
ve her ikisi de 10 dakikadan fazla sürmeyen görüşmelerde, değil 5
yıl sonra iddia ettiği gibi bir istismar veya sarkıntılık durumu olması, buna
dair en küçük bir emare hissetmiş olsa bile, Serra'nın bunu kurum yetkililerine
mutlaka, HEM DE BİRE BİN KATARAK söylemiş olması kaçınılmazdır. Çevresindeki
herkesi "hiç yoktan", sudan bahanelerle suçlamayı alışkanlık hale
getirmiş olan ruh halindeki bir çocuğun, yaşadığı anormal, olağan dışı bir
olayı ya da travmayı ifade etmekten hiç çekinmeyeceği açıktır.
Serra MohammadValipour'un KESB'e
açıkladığı Sn. Adnan Oktar ile ilgili iddiaları, yaşanmamış, gerçekleşmemiş, KENDİ
ZİHNİNDE KURGULADIĞI GELECEĞE AİT HAYALİ FANTEZİLERDEN İBARETTİR. Hiç
yaşanmamış olayları delilsiz, mesnetsiz hikayeler şeklinde anlatarak kendince
suçlamanın en kolayını yapmaya çalışmıştır.
Görüldüğü gibi, Serra'nın o
tarihteki açıklamalarında gerçekte olmuş, yaşanmış hiçbir olay YOKTUR. Hep
geleceğe dair hayali iddialar ve HİKAYELER anlatmaktadır. Serra
eğer gerçekten istismara uğramış olsa, iddia ettiği olayların tam olarak
akabinde yaptığı bu açıklamalarda kuşkusuz İLK BAHSEDECEĞİ ŞEY BAŞINA
GELEN İSTİSMAR OLAYI OLURDU. Ancak, dikkat edilirse böyle bir konudan TEK
KELİME BAHİS YOKTUR. Açıklamalarda geleceğe dair hayali
ihtimalleri anlatıp durmaktadır. Annesinin onu evlendireceği, o evde
yaşayacağı gibi konular kolayca uydurulabilecek, gerçekleşmemiş, kişinin
salt hayal gücüne dayanan, hiçbir somut ispatı olmayan soyut anlatımlardan
ibarettir.
Bir sonraki başlık altında da
görüleceği üzere Serra, Sn. Adnan Oktar'dan hiç korkmadığını,
istemediği durum olsa hemen yetkililere başvuracağını açıkça
belirtmiştir. Genel olarak sansasyonel olaylarıyla, çılgınlıklarıyla,
psikopat davranışlarıyla ilgi odağı olmak isteyen Serra açısından eğer
gerçekten bir istismar vakası yaşamış olsa, böyle bir olaydan hiç
bahsetmemesi mümkün değildir.
Ancak, Serra o tarihte
(2013-2014) böyle bir olaydan hiç bahsetmemiştir; çünkü 5-6 sene sonra
bir kumpas davasında kullanılması için uyduracağı İSTİSMAR İFTİRASI DA
DİĞERLERİ GİBİ YALANDIR.
2013 YILINDAN SONRA SN. ADNAN OKTAR İLE
BİR DAHA HİÇBİR GÖRÜŞMESİ OLMAMASINA RAĞMEN Serra, 2018 yılında
soruşturması yürütülen “Adnan Oktar Davası” dosyasında inanılmaz iddialarla
ortaya çıkmıştır. Çünkü bu tarihlerde Serra MohammadValipour, dosyanın
husumetli müştekileri Özkan Mamati, Fırat Develioğlu, Uğur Şahin ve
Serpil Ekşioğlu tarafından devşirilmiş ve "kullanışlı sahte
müşteki" haline getirilmiştir.
Beş
sene boyunca istismarın "i"sini ağzına almamış olan Serra, tam da
dosya kapsamında günde ortalama 10 kızın Özkan Mamati, Fırat Develioğlu,
Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu tarafından organize edilerek Mali Şube'ye
götürülüp düzmece şikayetler yaptırıldığı Temmuz 2018’de Türkiye’ye
getirilerek Sn. Adnan Oktar hakkında cinsel istismar şikayetinde
bulundurulmuştur.
Bu şikayetinde daha önce ne aile
mahkemesine, ne Türk pedagoglara, ne KESB uzmanlarına, ne ailesine ne
akrabalarına ne yakınlarına hiç bahsetmediği HİKAYELERİ
UYDURMUŞTUR.
Serra'yı kullanan husumetli müştekiler,
bu yazılı şikayetteki sarkıntılık boyutunda kalan fiil anlatımını yetersiz
bulmuş olacaklar ki, Serra'nın daha sonraki 13.07.2018 tarihli Çocuk
Şube ifadelerine ve 12.08.2020 tarihli mahkeme ifadesine TAM 18 İLAVE UNSUR
EKLEMİŞLERDİR. Fiil anlatımını bu yolla sarkıntılıktan
basit cinsel istismara çevirmeye çalışmışlardır.
Her seferinde yeni eklerle genişletilen
Serra'nın masalının şu anki versiyonunda hipnoz, imam nikahı, -olmayan-
göğüsleri elleme, kasıklara yakın yerleri okşama gibi daha önce hiç
anlatmadığı 18 HAYALİ İDDİA daha eklenmiştir.
Doğru olsa, unutulması-atlanması ASLA
MÜMKÜN OLMAYAN bu 18 yeni ilave palavranın Serra'nın 2018 öncesi beyanlarının
hiçbirinde yer almaması SERRA'NIN YALAN SÖYLEDİĞİNİN NET OLARAK
İSPATIDIR.
8.
SERRA'NIN,
“ADNAN OKTAR’DAN KORKMUYORUM” İKRARI
Serra MohammadValipour, KESB
yetkilileri, pedagogları ve uzmanları ile yaptığı görüşmelerde Sn. Adnan
Oktar ile ilgili çeşitli açıklamalarda bulunmuş ve "Adnan
Oktar'dan korkmuyorum" ikrarını yapmıştır.
KESB raporu:
"Serra Adnan Oktar’dan korkmadığını
söylüyor. Çünkü Adnan Oktar’ın ona hiçbir şey yapmayacağını biliyor
(annesi bunu söylüyor). Eğer aksi olursa nereye başvuracağımı biliyorum diyor.
(amcasına, polise) Sonuçta Türkiye o kadar da kötü bir ülke değil diyor."
İsviçreli uzmanlara verdiği
"kendi ifadelerine göre" Serra MohammadValipour;
- Adnan Oktar'dan KORKMAMAKTADIR
- Adnan Oktar'ın kendisine BİR ZARAR VERMEYECEĞİNİ
BİLMEKTEDİR (BELLİ Kİ O ANA KADAR DA HERHANGİ BİR ZARAR
VERMEMİŞTİR)
- Eğer kendisine bir zarar verilmiş olsa nereye
başvuracağını bilmektedir. Amcasına ya da polise gidecektir. (BELLİ Kİ O
ANA KADAR KENDİSİNE HİÇBİR ŞEY YAPILMAMIŞ VE ONUN DA HİÇBİR
BAŞVURUSU OLMAMIŞTIR)
Bu konuşmanın rapor ediliş tarihi 24
Haziran 2014'tür. Yani Serra’nın Sn. Adnan Oktar ile görüşmesinden 1 sene
sonra ve Temmuz 2014 tarihinde gerçekleşecek olan velayet davasından HEMEN
ÖNCEDİR. Anlaşılacağı üzere, SN. ADNAN OKTAR’LA TANIŞMASINDAN SONRA
SERRA'NIN "BAŞIMA BİR ŞEY GELDİ" DİYEREK BAŞVURDUĞU HİÇBİR
KİŞİ VE KURUM YOKTUR; NE AMCASINA BÖYLE BİR ŞİKAYETİ OLMUŞ NE DE
POLİSE GİTMİŞTİR.
Çünkü ortada HERHANGİ BİR
CİNSEL İSTİSMAR YOKTUR.
Dahası, bundan tam 3 sene sonra Serra,
sanıklardan Hayri Can Dağtekin'e instagram'dan ulaşmış, Adnan Bey'e
ısrarlı selamlarını göndermiş, tekrar görüşmek istediğini belirtmiş ve
kendisi hakkında "Ondan Korkmam, Hayatımda Onun Kadar Hiç
Kimseyi Sevmedim" ifadelerini kullanmıştır.
Serra'nın da kabul ettiği söz konusu
bu yazışmalar Emniyet tarafından da tespit edilmiş ve dava dosyasına
girmiştir.
Raporda anne Dilek Çelikten'in bir
arkadaşıyla telefon konuşması yer almıştır. Her ne kadar dosyada CMK'nın 134
ve 135'nci maddelerine aykırı şekilde temin edilen verilerin hiçbiri delil
niteliği taşımadığı için herhangi bir geçerliliği olmasa da, bir an için
geçerli olduğunu farz ettiğimizde, bu konuşmada geçen ve rapora yansıyan:
"Adnan Oktar’ın ona karşı çok saygılı olmasına
çok seviniyor. Diğerlerinin de ona karşı (Serra’ya karşı) saygılı olmasına
neden olduğunu söylüyor."
İfadeleri önemlidir. Açıklamadan da
anlaşılacağı gibi Sn. Adnan Oktar, iki defadan ibaret görüşmeler sırasında
Serra'ya oldukça saygılı davranmıştır. Anne Dilek Çelikten, Adnan
Bey'in kendilerine karşı özellikle "SAYGILI" olduğu vurgusunu
yapmıştır. Hatta bu saygılı davranışların ortamdaki diğer kişilere de
sirayet ettiğini ve onların da Serra'ya karşı benzer bir saygıyı
gösterdiklerini belirtmiştir. Demek ki ortamda sarkıntılık,
cinsel istismar gibi bir durum yoktur. Ortam, iddia edilenlerin tam aksine
oldukça saygın, seviyeli ve ölçülü bir ortamdır.
Serra'nın Sn. Adnan Oktar ile ilgili
gerçek dışı iddia ve iftiralarıysa 2014 yılının Temmuz ayında, Serra'nın
babasının yanına kaçtıktan sonra gerçekleşen velayet davasında karşımıza
çıkacaktır.
Bunun öncesinde Sn. Adnan
Oktar’ın kendisine bir şey yapmadığını, ondan korkmadığını, eğer bir şey
yapmış olsa bunu mutlaka yetkililere bildireceğini söyleyen Serra, bir anda
Temmuz 2014 tarihinde, TAM DA VELAYET DAVASINI BABASININ KAZANMASI İÇİN
GEREKLİ OLAN YALANI SÖYLEMİŞ VE SN. ADNAN OKTAR’A İFTİRA ATMIŞTIR.
Yukarıda da detaylı anlattığımız gibi bu
iddia, o sırada annenin suçlanarak davanın kazanılması için SERRA,
BABASI ve o davadaki kadın avukat TARAFINDAN ÜRETİLMİŞTİR. Zira,
Molla rejimi altında yaşayan İranlı bir babanın, çocuğun velayetini Türk
bir anneden alabilmesi bir Türk mahkemesinde başka şekilde imkansızdır. Bugün,
kumpas davasının husumetli tetikçileri tarafından kullanılmaya çalışılan yalan
da, O GÜN VELAYET DAVASINDA KULLANILMASI İÇİN KURGULANAN BİR YALANIN ZAMAN
İÇERİSİNDE EKLEMELER YAPILARAK GELİŞTİRİLMİŞ HALİDİR.
Ayrıca, tekrar belirtelim ki velayet
davası için atılan bu iftira sadece sözde "yaşı büyük biriyle
evlendirme" senaryosu üzerine kurgulanmıştır. Velayet davasının hiçbir
yerinde de herhangi bir cinsel istismar konusundan bahsedilmemekte, buna dair
tek bir iddia geçmemektedir. Velayet konusunda karar verilirken de
sözde annenin yaşı büyük biriyle evlendirmek istemesi gerekçe
gösterilmiştir. Cinsel istismar iftirası, 2018 yılına gelindiğinde
sözde "evlendirme planı" yalanının üzerine monte edilerek
türetilmiştir.
9.
“MALİKANEDE
TUTULMA” YALANI
KESB, raporunda, Serra'nın A9 TV
ziyaretleri ile ilgili anlattığı bazı kısımlara yer vermektedir. İsviçreli
uzmanlara verdiği ifadelerde Serra, bu ziyaretleri sırasında uzunca bir süre
güya Sn. Adnan Oktar’ın malikanesinde tutulduğuna dair uydurma bir ifade
vermiştir. İsviçreli uzmanların rapor değerlendirmesiyse şu
şekildedir:
"Çocuk geçen yıl bu kişiyi ziyarete gidiyor.
Orada yaşadığı takdirde farklı pek çok hayvan bulunduracağı yönünde
kendisine vaatlerde bulunuluyor. Uzun süre orada bu kişinin malikanesinde
(saray) tutuluyor. -Malikane kelimesini çocuk zikrediyor;
çocuğun tabiri."
Raporda özellikle "malikane"
ifadesinin çocuk tarafından söylendiğine dair vurgu yer almaktadır. Serra'nın
konuyla ilgili verdiği kolluk ifadelerinin hiçbirinde "malikanede
tutulmak" gibi abartılı ve dikkat çekici bir açıklama
geçmemektedir. Halihazırda devam eden dava dosyasında da Serra'nın bir
yerde "tutulduğuna" dair hiçbir ifade GEÇMEMEKTEDİR.
Serra'nın KESB'e yönelik bu
konuşmalarında özellikle böyle bir abartılı vurgu yapmasının asıl
sebebi, velayet davasını babasının kazanması için yeni yalanlar
uyduruyor olmasıdır. Bir yandan da Serra'nın macera özentisi,
hayalperest kişiliğine de uygun bir şekilde KESB yetkililerine o anda ilgi
çekmeye, kendine "malikanelerde, saraylarda tutulan dayanılmaz
kadın" imajı vermeye yönelik uydurma, abartılı, fantezi
boyutunda hikayeler anlatmaktan haz duyduğu da anlaşılmaktadır.
İşin gerçeği ise, Sn.
Adnan Oktar’ın bir malikanesi olmadığı gibi Serra MohammadValipour'un son dava
sürecinin hiçbir aşamasında Sn. Adnan Oktar tarafından bir yerde
"tutulduğuna" dair herhangi bir iddiası, şikayeti ve ifadesi de
olmamıştır. Aksine Sn. Adnan Oktar, Serra ile oldukça kısa
süreli görüştüğü için, yazışmalarında Serra'nın bu konudaki
serzenişleri de mevcuttur.
Yani, Serra MohammadValipour yine yalan
söylemektedir.
10.
ÜVEY
BABANIN AÇIKLAMALARI SERRA’NIN, ANNESİNDEN GÜYA ŞİDDET GÖRDÜĞÜ İDDİASINI
YALANLIYOR
Serra'nın üvey babası Sadık Taşdemir
de KESB kurumu ile görüşmüş ve kendisinin ifadeleri de kayda alınmıştır.
Sadık Taşdemir, AİLEDE ŞİDDET OLMADIĞINI, ANNENİN DE ÇOCUĞA
ŞİDDET UYGULAMADIĞINI, her ailede olduğu gibi tartışmalar
olduğunu ama evde ŞİDDETİN HİÇBİR TÜRÜNÜN OLMADIĞINI açıkça
ifade etmiştir. Sadık Taşdemir, o evde yaşayan ve bütün bunları net olarak
gözlemleyen birinci dereceden bir tanıktır.
Tanık beyanı sunan diğer akraba ve aile
dostları da anne Dilek Çelikten'in, kızına zarar gelmesine asla izin vermeyen,
ona son derece düşkün ve sevecen bir anne olduğuna bizzat şahitlik
etmektedirler. Bu konu, tüm tanık beyanlarında özellikle dile
getirilmiştir.
Üvey baba Sadık Taşdemir'in konuyla
ilgili diğer ifadeleri de önem taşımaktadır:
"Adnan Oktar’la ilgili İstanbul’da yaşayan bir
tanıdık. Bilinen ve saygı duyulan dindar bir insan olduğunu ve televizyonda
İslam hakkında sohbet ettiğini söylüyor. Genç kadınları bir örnek olarak
göstererek duruşunu da bu toplumla sergilediğini, bazen erkeklerin de
katıldığını anlatıyor. Üvey baba camianın Serra için herhangi bir
tehlike oluşturmadığı kanaatinde.
Adnan Oktar'ın yayınlarında çok fazla kişi onunla
resim çektiğini ve bunun bir saygı gösterisi olduğunu söylüyor. Bu
resimler çekildiğinde Serra’nın annesinin de YANINDA olduğunu belirtiyor.
Serra’nın Adnan’la evlilik konusunu BUGÜN İLK DEFA DUYDUĞUNU ve kesinlikle
böyle bir şeyin OLMADIĞINI söylüyor.
Üvey baba, Serra’nın İsviçre’de her
türlü özgürlüğe sahip olduğunu söylüyor. Serra’nın bu
sitemlerde neden bulunduğunu, bunları okulda neden dile getirdiğini
anlamadığını söylüyor. Serra’nın büyük şehir kültürünü özlemiş
olabileceğini söylüyor.
Üvey baba Serra’nın dönmemesi sebebiyle endişeli
olduklarını, babasının Serra’nın beynini yıkamış olabileceğinden
korktuklarını söylüyor. Belki de SERRA AİLESİYLE İLGİLİ
BÖYLE YALANLAR SÖYLEDİĞİ İÇİN BURAYA DÖNMEYE KORKUYOR OLABİLİR diyor. İsteyerek
gittiği doğru ama rızasının dışında İran’da tutuluyor olabilir
diyor."
Üvey babası ve annesi Serra’nın nerede
olduğunu ve iyi olup olmadığını bilmiyorlar. Belki babasının
ailesinin yanındadır yani Tahran’a yakın bir yerde olabilir veya babasının iş
yerinde Ürümje’de (Türk sınırlarına yakın) olabilir. Ya babası kızın
beynini yıkadı ya da geri dönmekten korkuyor çünkü ailesi hakkında bu
yalanları söylediği için. İsteyerek gittiği doğru ama rızasının dışında
İran’da tutuluyor olabilir diyor."
Üvey baba Sadık Taşdemir, kendisini
tanıyan pek çok kişinin ifadesiyle gayet dürüst ve saygıdeğer bir
insandır. Öz kızı gibi kabullendiği Serra hakkında da oldukça samimi bir
beyan vermiştir.
Serra ve annesiyle aynı evi paylaşan,
gözlerindeki ciddi rahatsızlık nedeniyle malulen çalışamayan ve bundan
dolayı da sürekli evde olan bir kişinin, Sn. Adnan Oktar ile
evlendirme gibi bir konuyu DAHA ÖNCE HİÇ DUYMAMIŞ olması, BÖYLE BİR
KONUNUN HİÇBİR ZAMAN VAR OLMADIĞINI, SADECE SERRA'NIN ANNESİNİ SUÇLAMADA
KULLANILAN BİR YALAN OLDUĞUNU ortaya koymaktadır.
Sadık Taşdemir'in aile içinde şiddet
olmadığını ısrarla belirtmesinin de üzerinde durmak gerekir. Şiddet
konusu, Serra'nın annesini suçlayabilmek için kullandığı en önemli
bahanelerdendir. Oysa, tüm gün evde olan Dilek Çelikten'in eski eşi Sadık
Taşdemir, böyle bir şiddet ortamının asla var olmadığına şahitlik
etmektedir.
Kısaca, Serra "şiddet",
"evlendirme planı" ve "cinsel istismar" konularında
bariz bir şekilde yalan söylemektedir.
11.
SERRA’NIN
BABASIYLA KAÇMA PLANI YAPMASI
KESB raporunda, Serra
MohammadValipour'un babasıyla kaçmak için plan kurmasına, bu amaçla
annesinin aleyhine deliller toplamasına dikkat çekilmiştir.
KESB raporundan:
"Çocuk... ANNE ALEYHİNDE DELİLLER
TOPLAMAYA BAŞLAR. ÇOCUK BUNU İRAN'DAKİ BİYOLOJİK BABASIYLA PLANLAR. Çocuk
babasının kendisini bu yaz Türkiye’den İran’a alacağı kanaatindedir. Çocuğun
biyolojik babasını ne kadar iyi tanıdığı şüphelidir. Ama aralarında
bir telefon bağlantısı bulunmaktadır. Çocuk 2 yaşından beri
annesiyle yaşamaktadır."
Çocuğun neredeyse hiç tanımadığı
babasıyla kalabilmek için,
– ANNESİ ALEYHİNE DELİLLER TOPLAMAYA
BAŞLAMASI,
– İRAN'A BABASIYLA GİDEBİLMEK İÇİN ANNESİNDEN
HABERSİZ BİR KAÇIŞ PLANI KURGULAMASI,
– VELAYET MAHKEMESİNDE ANNESİ ALEYHİNDE BEYAN
VERECEK OLMASI
SERRA'NIN, YAŞITLARININ ÇOK
ÖTESİNDE KOMPLEKS VE SİNSİ PLANLAR KURABİLDİĞİNE DAİR DİKKAT ÇEKİCİ
AYRINTILARDIR.
Serra'nın, bir İstanbul ziyaretinde,
– ANNESİNE YALAN SÖYLEYEREK,
– ANNESİNİ TERK EDEREK,
– HATTA ANNESİNE İFTİRA ATARAK
babasıyla İran'a kaçmayı
planlaması ruhen sağlıklı OLMADIĞINI kanıtlamaktadır.
Görüldüğü gibi Serra, sadece
11 yaşında bir çocukken SİNSİ YÖNTEMLERLE ÖZ ANNESİ ALEYHİNDE SAHTE DELİL
TEŞKİL EDECEK İFTİRA SENARYOLARI ÜRETEBİLECEK, KAÇIŞ PLANLARI YAPABİLECEK
VE ANNESİNİ VE YAŞADIĞI ORTAMI BİR ANDA TERK EDEREK İRAN GİBİ BİR
ÜLKEYE, NEREDEYSE HİÇ TANIMADIĞI BABASIYLA GİDEBİLECEK derecede ileri
bir davranış bozukluğu ve kriminal bir kişilik yapısı içindedir.
11 yaşındaki herhangi bir normal
çocuğun bütün bunları DÜŞÜNEREK, TASARLAYARAK, PLANLAYARAK VE HİÇBİR
VİCDANİ SIKINTI DUYMAKSIZIN, SON DERECE DUYGUSUZCA YAPABİLMESİ kuşkusuz ki
imkansızdır.
12.
SERRA'NIN,
BABASININ YANINA KAÇMA SEBEBİ, BABASININ ZENGİN OLMASI
Serra, çeşitli ifadelerinde güya
annesinin kendisine şiddet uyguladığını, kendisini evlendirme planları
yaptığını, bu nedenle annesini terk ettiğini söylemiştir. Oysa ki
bu beyanın tamamı yalandır.
Serra MohammadValipour, Temmuz 2014
tarihinde, annesiyle İstanbul ziyaretini gerçekleştirdikleri sırada
babasıyla buluşmuş ve babasıyla beraber yaptıkları plan gereğince onunla
İran'a kaçmıştır. Kaçma sebebi ise, annesinden uzaklaşmak istemesi
değil, -bizzat kendi ifadesine göre- "BABASININ ZENGİN
OLMASI"DIR.
Serra, babasıyla birlikte yaptığı
kaçma planını uygulamak üzere Türkiye'ye giderken, 27 Haziran 2014 tarihinde
kurum müdürüne şu mektubu bırakmıştır:
"Sevgili Bayan Wettstein,
Her şey için teşekkürler. Bana çok yardımcı
oldunuz. Bugün ya da yarın artık Türkiye’ye gidiyorum. ... ben babamla
beraber olmak istiyorum, ama eğer İsviçre’de başka bir aileye verilirsem, o
zaman babamı göremem, çünkü babam başka dinden ve başka bir yerde. Belki
gelirim ama emin değilim! Benim arzum hep babamla olmaktı. Birlikte ZENGİN
ve mutlu yaşamaktı. Ama bunu ancak 18 yaşıma geldiğimde
gerçekleştirebilirim. Ama o zaman da çok geç olmuş olacak. Özür
dilerim!
Sevgiler, Serra"
Görüldüğü gibi, Serra bu mektupta
annesini terk edip babasının yanına gitme sebebini açıkça itiraf etmiştir.
Bu sebep, babasıyla birlikte ZENGİN BİR YAŞAM sürmektir. Bu
gerçek de, Serra'nın güya "annesinin şiddet ve evlendirme çabası
yüzünden babasına kaçtığına" dair açıklamasının temelsiz ve asılsız
olduğunu ortaya koymaktadır.
Nitekim, kurum tarafından görüşlerine
başvurulan anne Dilek Çelikten de, kurum raporunda yer alan açıklamalarında
sıklıkla Serra'nın lüksü ve zengin yaşamayı çok fazla sevdiğini,
baba Saber MohammadValipour'un çok zengin olduğunu, üvey babasının
böyle bir imkanı olmadığını, hatta kendisine ait bir arabasının dahi
bulunmadığını belirtmiştir.
Bütün bunlardan anlaşılabileceği
gibi Serra, sadece zengin yaşama ihtirasına uyarak hem Adnan Oktar'ı hem de
kendi annesini suçlamakta tereddüt etmemiştir.
13.
BABASININ
SERRA’YI İFTİRAYA YÖNLENDİRMESİ
Serra İstanbul'da annesini kandırarak
babasının yanına kaçtıktan sonra bir velayet davası gerçekleşmiş ve bu
davada baba Saber MohammadValipour, Serra'yı annesi ve Sn Adnan Oktar
hakkında yalan söylemeye yönlendirmiştir.
Ankara Barosu, bu konuyla ilgili bir
araştırma yapmış ve "Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu
(EYS) şeklindeki bir teşhis ile çocuğun babası veya annesinin
yönlendirmesiyle diğer ebeveynine karşı suçlamalarda bulunabilecek,
iftiralar atabilecek bir şekle gelebileceğine" dikkat
çekmiştir. Ankara Barosu tespitine göre, "Bu sendrom, ne
yazık ki aile mahkemesi hâkimleri, aile hukukuyla ilgilenen avukatlar, sosyal
çalışmacılar, adli tıp uzmanları, pedagog, psikolog gibi boşanma sürecinde
yer alan birçok uygulayıcı tarafından bilinmemektedir." (Av. Fatma Bodur Gönülal,
Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu, Hukuk Gündemi Dergisi, 2018/1 )
Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu,
başka bir şekilde, bir ebeveynin diğer ebeveyne karşı çocukları üzerinden
yürüttüğü sistematik bir beyin yıkama süreci olarak tanımlanabilir. Çocuklar,
bu tür dava süreçlerinde anne ve babalarının intikam maşası olarak
kullanılmaktadırlar. Serra hadisesi de konunun tipik bir örneğidir. Baba
Saber, kızı Serra eliyle eski eşi Dilek'e cinsel istismar iftirası atmış,
bunun için de Sn. Adnan Oktar’ın da adını kullanmıştır.
Ebeveyne yabancılaştırma sendromu
özellikleri şu şekilde sıralanmıştır:
• Hedefteki ebeveyne karşı İFTİRA KAMPANYASI,
• Hedefteki ebeveyni reddetmesi için çocuğu
TUTARSIZ, MANTIKSIZ, ZAYIF VE SAÇMA BİR MANTIĞA SÜRÜKLEME,
• Çocuğun yaşantısı ve gelişimsel süreci ile
TUTARSIZ İFADE, TERİM VE SENARYOLAR ÜRETİLMESİ...
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Sosyal Hizmetler Anabilim Dalına ait, Görkem YURDAKUL tarafından
hazırlanan “Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu: Çocuklar, Ebeveynler ve Sosyal
Hizmet Uzmanları Üzerinden Bir Değerlendirme” başlıklı yüksek lisans
tezinde aşağıdaki açıklamalar yer almıştır:
“Yabancılaşan çocukla karakterize edilen bazı
davranış biçimleri vardır. Bu davranış biçimleri tarafından şu şekilde
ifade edilmiştir: Hedef ebeveyni sevmediğini açıkça dile getirir,
onunla vakit geçirmeyi reddeder, ONUN HAKKINDA GERÇEKLİKTEN UZAKTA VE
ABARTILI DÜŞÜNCELERİ VARDIR, DAVRANIŞLARINDAN DOLAYI SUÇLULUK VEYA
ÜZÜNTÜ HİSSETMEZ, SÜREKLİ AYNI SENARYOLARI TEKRAR EDER.
Boşanma gerçekleştikten sonra ebeveynler tarafından
çocukta birtakım değişiklikler gözlemlenmiştir. Çocukların
davranışlarında görülen yalan söyleme, ikili oynama, içe kapanıklık veya
hırçınlık gibi değişiklikler, en çok görülen değişimlerdir." (http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/25787/G%C3%B6rkem%20Yurdakul%20Ebevey
n%20Yabanc%C4%B1la%C5%9Ft%C4%B1rma%20Sendromu%20%C3%87ocuklar%20Ebeveynler%20ve%20Sosyal%20Hizmet%20
Uzmanlar%C4%B1%20%C3%9Czerinden%20De%C4%9Ferlendirme.pdf?sequence=1)
Serra MohammadValipour, sorunlu
kişiliği nedeniyle oldukça rahat yalan söyleyebilecek, hatta kendinden
iftira senaryoları oluşturabilecek bir çocuk olduğundan, velayet davasında
babası tarafından manipüle edilerek kullanılması ve annesine iftira atabilmesi
son derece kolay olmuştur.
Anneyi suçlayabilmek için bir senaryo
üretilmiş ve anne Dilek Çelikten ve Sn. Adnan Oktar bu senaryo
dahilinde suçlanmıştır. Bugün gerek Adnan Oktar davası gerekse anne
Dilek Çelikten'in yargılandığı dava bu sebeplerle açılmış, tutuklamalar bu
gerekçelerle yapılmıştır. Bu suçlamalar yalan ve iftira konusunda oldukça
deneyimli olan Serra MohammadValipour tarafından sürekli
geliştirilmiştir.
Ankara Barosu'nun da dikkat çektiği gibi, çocuklar
tarafından üretilen bu tür yalan ve iftiralar, mahkemeler tarafından hakkıyla
sorgulanıp incelenip değerlendirilemediği için özellikle sorunlu, kişilik
bozuklukları gösteren çocukların anlatımlarındaki yalan ve iftiralar
tespit edilmeden hatalı hükümler kurulmaktadır.
14.
SERRA’NIN,
BABASININ YANINDA UMDUĞU MADDİ BEKLENTİLERİ BULAMAYIP ANNESİNE GERİ DÖNMESİ
Serra'nın sırf zengin bir yaşam
sürebilmek için babasının yanına İran'a kaçmasından sonra Serra,
babasının yanında da umduğunu bulamamış ve annesine geri dönmüştür. Baba
Saber MohammadValipour, Serra'yı Dubai'ye götürme ve eğitimini orada
devam ettirme gibi vaatlerinin hiçbirini gerçekleştirmemiştir.
Dubai'de zengin ve gösterişli hayat
hayalleri kuran Serra da bunların gerçekleşmediğini görünce, kendisini
cinsel istismara azmettirmekle suçladığı annesine geri dönmeyi tercih
etmiştir. Baba Saber MohammadValipour da, her nasılsa buna ses
çıkarmamıştır.
Normalde, bir babanın cinsel istismar
ile suçlanan bir anneye çocuğunu geri göndermesi kuşkusuz ki hayatın
doğal akışına aykırıdır. ANCAK ELBETTE Kİ İSTİSMAR SUÇLAMASI GERÇEK OLMADIĞI
İÇİN, ÇOCUK ANNESİNE GERİ DÖNMEKTE, BABA DA ANNESİNE GERİ GÖNDERMEKTE HİÇBİR
SAKINCA GÖRMEMİŞTİR.
Baba Saber MohammadValipour'un şiddetli
ilgisizliği karşısında KESB de harekete geçmiş ve bu konuda tedbirler
almıştır:
6 Nisan 2017
"Serra’nın talebi üzerine, Serra’ya babasının
bakması konusundaki başvuruyu geri çekiyorum. (Sorumluluğu babasında
olmasın diye)."
"Serra diyor ki babası şu zamanlar stabil
değil, 3 kere taşınmış, hatta şu anda yine İran’a
taşınacak. Kendisiyle ilgileneceğinden şüpheli. İran’da
okul ve kişisel gelişimi nasıl olur hiç emin değil, Farsça’yı da
konuşamıyor yani okul seviyesinde değil."
8 Haziran 2017
"Sevgili Serra,
24 Mayıs’ta babana E-Mail yazmıştık. Ondan çeşitli
konulardaki sorulara cevap istedik. Fars diline çevirdik ki daha iyi
anlayabilsin ama ne yazık ki şimdiye kadar bir cevap alamadık. Baban
maili hiç almamış olabilir o yüzden bu yazıyı senin iletmeni ve bu adresler
hala geçerli olup olmadığını bize bildirmeni rica ediyorum.
Sevgilerle,
KESB
Reto Geiser"
28 Haziran 2017
"KESB olarak 24 Nisan 2017’de (Serra’nın babası)
Sayın Valipour’a bir Farsça mektup gönderdik. İçeriğinde velayetle
ilgili başvurularını rica ettik ve İsviçre’de bir teslimat adresinin
önemini anlattık. Sayın Valipour’dan cevap gelmeyince KESB Serra’ya 8 Haziran
2017 bir yazı yazdı ve babasına mailin ulaşıp ulaşmadığını öğrenmesi rica
edildi. Bugünkü telefon görüşmesiyle sonuçları öğreniyorum
Serra’dan.
Görüldüğü üzere, baba Saber
MohammadValipour, kızının yanında kalması gibi önemli bir konu ile ilgili
olarak KESB tarafından yapılan girişimlerin hiçbirine cevap bile
vermemiştir. Anlaşılacağı üzere, baba Saber
MohammadValipour'un amacı hiçbir şekilde kızının velayetini alabilmek değil,
anne Dilek Çelikten'in de mahkeme beyanlarında defaatle belirttiği gibi,
anneden intikam alabilmektir.
KESB raporlarından Serra'nın da artık
babasıyla kalmak istemediğini anlıyoruz:
“... Babasının yanına Türkiye’ye uçuş haftaya
olduğunu söyledi. Sevindiğini, fakat 1 yıl öncesine kadar babasını ziyaret
etmek onun için çok önemliyken, şu an o kadar sevinmediğini
söyledi. Şu an babasını görmekten daha çok Türkiye’yi göreceği için
çok sevinçliydi. Birkaç ay önce babasıyla telefonda tartıştıktan
sonra iletişimler oldukça azalmış. Kendisi karar almıyormuş, hep Serra’ya
soruyormuş ne istediğini. Babası velayet konusu için Serra’yı
görevlendirmiş ve Türkiye’de bir avukat tutmasını söylemiş. Babasından
hayal kırıklığına uğramış.”
“Son zamanlarda sık sık tartışıyorlarmış. Aynı
zamanda Türkiye’de şortla gezmesini ve makyaj yapmasını yasaklamış. Birkaç
yıl sonra reşit olana kadar idare ettiğini söyledi sonra onunla zaten
yaşamak istemediğini söyledi. Daha önce planlanan 4 haftalık tatili
babasıyla geçirme konusundan tereddütlü olduğunu dile getirdi.”
“E-Mail babasına ulaşmış ve mail adresi de hala
aynıymış. Ayrıca mektubu telefonla da çekip göndermiş babasına ama
babasının çok tembel bir insan olduğunu hiçbir şey yapmak istemediğini
söyledi. Hiçbir şey değiştirmek istemediğini her şeyin olduğu
gibi kalmasını istediğini söylemiş babası. Serra babasının cevap
vermeyeceğinden emin.”
Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere, baba
Saber MohammadValipour'un kızı Serra'yı yanına almak, ona bakmak ve ilgilenmek
gibi bir derdi ve beklentisi olmadığı açıktır. Anne Dilek Çelikten'den
intikam alamayınca, Serra'yı da yanında tutmak istememiş, Serra da kendisine
sunulması vaat edilen zenginlikler ve imkanlar sunulmayınca beklentilerine
kavuşamayıp İsviçre'ye geri dönmüştür. Tüm bu sürecin babanın
anneden intikam alma, Serra'nın ise zengin ve başına buyruk yaşama
isteklerinden kaynaklandığı açıktır.
15.
RAPORLARDA
SERRA’NIN YALANCI VE KURGUCU KİŞİLİĞİ
Serra, 2014-2015 yılları arasında
İran'da 15 ay kaldıktan sonra babasıyla da yaşayamayacağını anlayarak
İsviçre'ye geri dönmüştür. Dönüşünün ardından KESB tarafından tekrar
gözlem altına giren Serra hakkında Mart 2015 tarihinde yapılan
değerlendirmeler şu şekildedir:
"Genel gelişimi: Okulda baskı altında
hissediyor. Annesiyle yeniden kontak kurmak istiyor. ... Bana anneler
gününde bir mektup verdi ve ben de bunu annesine verdim.
Sağlığı: Serra dış görünümüne dikkat ediyor,
yeme alışkanlığı ve kilosu takip ediliyor.
Bazen çok üzgün oluyor, belirsiz oluyor. Artık
düzenli KJPD’deki (ÇOCUK VE GENÇLİK PSİKİYATRİ KLİNİĞİ) terapi
seanslarına gidiyor."
Serra o dönemde annesinin yanında
değildir. Annesinin yanında baskı altında hissettiğini iddia ederek yanından
ayrılmıştır. Ama okulda da kendisini baskı altında hissettiğini
söylemektedir. Yani, sıkılıp ayrılmak istediği her yerden baskı
altında hissettiği yalanıyla, karşı tarafa iftira atarak ayrılmaya
çalışmaktadır.
"SERRA,
DURUM HAKKINDA BİLGİSİ OLMAYAN HERKESİ ŞOKE EDEN VE BÖYLECE AKLINDAKİNİ
GERÇEKLEŞTİREN SİYAH BİR TABLO ÇİZİYOR"
Aynı kurumun Serra hakkında 15.02.2017
tarihinde yazmış olduğu bir diğer raporda da, SERRA’NIN
YALANCILIĞI, İFTİRAYA EĞİLİMLİ KİŞİLİĞİ ve SANRILARI önemle
vurgulanmıştır.
"Geriye dönüp baktığında Patrik Gasser, en
başından beri vekil ile canlı bir temas içinde olduğunu açıkladı. Bununla
birlikte, mevcut davada bakıcı aile ile kısmi bir yakın ağ oluşturma
eksikliği vardı. Serra, İLETİŞİM HATALARINI VE
BİLGİ BOŞLUKLARINI KAÇIŞ OLARAK KULLANABİLİYOR. Daha sonra DURUM
HAKKINDA BİLGİSİ OLAMAYAN HERKESİ ŞOKE EDEN VE BÖYLECE
AKLINDAKİNİ GERÇEKLEŞTİREN SİYAH BİR TABLO ÇİZİYOR. Ayrıca Serra,
OLAYA KARIŞANLARA BİRBİRİNDEN FARKLI İFADELER VERDİ. SERRA TAM OLARAK
NEREDE NE SÖYLEMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİYOR. BÖYLECE İLGİLİLERİN İSTEDİĞİ
GİBİ HAREKET ETMELERİNİ SAĞLIYOR."
Görüldüğü gibi, kurum değerlendirmesi
oldukça dikkat çekici vurgular içermektedir.
Serra'nın kendi kafasında çeşitli
senaryolar oluşturduğu ve bu senaryoların garipliği nedeniyle HERKESİN
ŞOK OLDUĞU, AYNI OLAYLAR HAKKINDA FARKLI KİŞİLERE FARKLI ŞEYLER ANLATTIĞI, bunu
yaparak İNSANLARIN KENDİSİNE KENDİSİNİN İSTEDİĞİ VE HAYAL ETTİĞİ
ŞEKİLDE DAVRANMASINI SAĞLAMAYA ÇALIŞTIĞI değerlendirmesi
yapılmıştır.
Burada açıkça OLMAYAN
OLAYLAR ÜRETEN VE OLAN OLAYLAR ÜZERİNDEN DE KENDİ İSTEDİĞİ GİBİ
KURGULAR YAPAN OLDUKÇA HASTALIKLI VE SON DERECE SORUNLU BİR KİŞİLİKTEN bahsedilmektedir.
Serra'nın, geçmişte babasına ve annesine yönelik atmış olduğu iftiralar da
birlikte değerlendirildiğinde, İFTİRAYA VE YALANA OLDUKÇA EĞİLİMLİ
BİR ÇOCUK OLDUĞU AÇIKTIR.
16.
BABASININ
YANINDAN AYRILIP İSVİÇRE’YE DÖNDÜKTEN SONRA SERRA’NIN DURUMU
Serra, yukarıda da anlattığımız gibi
2014 yılının Temmuz ayında babasıyla İran'a kaçtıktan sonra babasının
kendisini Dubai'ye götürme vaatlerinin gerçekleşmeyeceğini anlayarak ve
babasının yanında da barınamayarak İsviçre'ye dönmüştür.
Bu süreç KESB raporlarına şu şekilde
yansımıştır:
"Normalde babasıyla İstanbul’da görüşmüş.
2014’de yazın da İstanbul’da görüşmüşler babasıyla. Serra
annesine vicdanı sızlayana kadar yalvarmış babasıyla İran'a gitmek için.
Öyle olunca anne izin vermiş, fakat sadece 10 günlüğüne. Bunun için
babasına Serra’nın pasaportunu ve kimliğini vermiş. O günlerde
annesi Serra’yla telefonla bağlantı halindeymiş. 10 gün sonra Serra
annesiyle anlaştığı gibi İstanbul’a dönmedi, İran’da babasının
yanında yaşamak istediğini belirtti. Serra İsviçre’de rahat etmediğini,
orada kabul edilmediğini söylemiş. Babası ona söz vermiş,
İstanbul’da saygın bir yerde ona bir daire alacağına. Bu Serra’yı etkilemiş.
Babasının çok zengin olduğunu, fabrika sahibi olduğunu, üvey babasının ise
bir araba sahibi bile olmadığını söylemiş.
Serra lüksü seviyor. Babası Dubai İran ve İstanbul
arasında sürekli gidip gelmiş. Sonrasında Serra annesine, babasının ona
verdiği sözü tutmadığını bildirmiş ve annesinin İstanbul’a gelmesini
istemiş, burada yaşamak istediğini söylemiş, İsviçre’de mutsuzmuş. Bunun
üzerine babası onu İstanbul’a geri getirdi.
Başta anne ve kız haftada bir, sonra günübirlik
Facetime üzerinden görüşmüşler. Annesi her görüşmede Tahran’da Serra
için neden bir gelecek görmediğini anlatmış. Babası ona söz
vermiş Dubai’de yaşayacaklarına. Bu sözünü babası tutmamış ve Serra
tutumlarında daha gerçekçi olmaya başlamış.
İsviçre’ye döndükten sonra (12 Ekim 2015) annesi
ve kızı İran’da kalma konusu hakkında hiç konuşmamışlar. Psikiyatrist Dr.
Petrovic oturumlarda geçmiş hakkında konuşmamayı tavsiye etmiş. Döndükten
sonra kızını kucaklamış sarılmış, olanlar hakkında hiç konuşmamışlar."
Görüldüğü gibi, Serra'nın başta
annesinin yanından ayrılıp babasının yanında yaşamak istemesinin iki sebebi
vardır: Birincisi, BABASININ ZENGİN OLMASI VE KENDİSİNE DUBAİ'DE
YAŞAYACAĞINA DAİR VAATLERDE BULUNMASI; İkincisi ise SERRA'NIN İSVİÇRE'YE
ALIŞAMAMASIDIR.
Yani, Serra ANNESİNDEN DEĞİL
İSVİÇRE'DEN UZAKLAŞMAK İSTEMİŞ, BABASININ YANINDA ZENGİN BİR HAYAT
SÜRDÜRECEĞİ HAYALLERİNE KAPILMIŞTIR.
Döndükten sonra Serra'nın ev yaşamı
annesi Dilek Çelikten'e sorulmuş ve verilen cevaplar 18.11.2015 tarihinde
KESB raporlarına yansımıştır. Anne Dilek Çelikten'in, Serra döndükten sonra
onunla ilişkilerini anlattığı KESB raporu şu şekildedir:
"Sabah kalkıp kahvaltı yapıyorlarmış, kahvaltı
sonrası kızı okula gidiyormuş. Öğlen eve gelip öğle yemeği yiyorlarmış.
Akşam birlikte akşam yemeği yiyorlarmış. Ev hanımı olduğu için genelde
hep evde oluyormuş. Bazen Serra okuldan bir şeyler anlatıyormuş bazen de
anlatmıyormuş.
Serra her zaman annesiyle uyurmuş, tek başına
uyuyamazmış ve uykuya dalamazmış.
Annesi, kızıyla çok yakın olduğunu, kızının onu
okşadığını sevdiğini, kendisinin de kızına her zaman onun yanında olacağını
söylediğini, ertesi gün ise Serra’nın onu merdivenlerden aşağı
indirdiğini (başı döndüğü için) ona yardım ettiğini anlattı.
Annesi Serra’nın lüksü sevdiğini, babasının da çok
zengin olduğunu, üvey babasının ise arabasının bile olmadığını
söylüyor.
Anne Serra ile asla tartışmadığını söylüyor. Eski
eşinin kızını alabileceği tehlikesi her zaman aklında. Kızına
bağırmadığını, onu dövmediğini söylüyor. Serra’yı
suçlamak istemiyor fakat Serra’nın akıl sağlığının iyi olmadığını
söylüyor.
Birlikte çok fazla bahçede vakit geçirdiklerini
söylüyor. Eğer kavga bağrış olsaydı komşuların mutlaka haberi
olacağından bahsediyor."
Annesinin ifadelerinden de anlaşılacağı
gibi anne çocuğuna karşı son derece şefkatli bir annedir. Aşağıdaki
Dilek Çelikten ile ilgili KESB yorumları da zaten bunu teyit etmektedir.
17.
SERRA’NIN
ANNESİNİN KESB GÖRÜŞMESİNDEKİ YORUMLARI
Serra’nın psikoloğu 2015 yılında anne
Dilek Çelikten ile de görüşmüştür ve Dilek Çelikten tarafından verilen
cevaplar rapora yansımıştır. Bu cevapları inceleyecek olursak;
“Aile Serra’nın neden zihinsel olarak bu kadar
baskı altında hissettiğini ve neden onlarla yaşamak istemediğini anlayamadıklarını
söylüyor. Serra dövme yaptırmak istediğinde izin
verdiklerini, saçlarını maviye boyamak istediğinde ona da izin verdiklerini
anlatıyor.”
Buradaki ifadelerden 10-11 yaşlarındaki
bir çocuğun kendisine dövme yaptırmak ve saçını da maviye boyamak
istediğini, bunları SERRA'NIN KENDİSİNİN TALEP ETTİĞİNİ anlıyoruz.
Yani Serra, o küçük yaşlarında dahi
süse, abartıya hatta çılgın ve marjinal görünüme özenen bir
çocuktur. Bu gerçek, Serra'nın "annem bana zorla makyaj
yaptırırdı" iddialarını da ortadan kaldırmaktadır. Serra,
akraba ve yakınlarının beyanlarından da anlaşılabileceği gibi, çok küçük
yaşlarından itibaren makyaj yapmayı seven bir çocuktur ve bu kendi
tercihidir.
Dövme ve saçı maviye boyama gibi marjinal
uygulamaları tercih eden bir çocuğun, etrafından gelen tüm uyarılara rağmen
makyaj yapmakta ve abartılı giyinmekte ısrar etmesi de şu durumda çok da
şaşırtıcı değildir.
Dilek Çelikten'e görüşme esnasında,
Serra'nın Sn. Adnan Oktar ile ilgili iddiaları da sorulmuştur. Anne Dilek
Çelikten şu cevapları vermiştir:
“Adnan Oktar’ın çok güçlü bir şahsiyet olduğunu,
yurt dışında da bağlantılarının olduğunu söylüyorlar. Ama ANNESİ
HİÇBİR ZAMAN KIZIMI ONA SUNMADIM diyor. Hem böyle bir şey yapmış olsam
bile SERRA KABUL ETMEZ, o daha bir çocuk diyor. Türkiye’de böyle
bir şey yasal değil diyor. Bir genç kız ancak 18 yaşında olduğunda
evlenebilir diyor. TAM TERSİNE, SERRA ADNAN OKTAR’LA
KENDİ KONTAK KURMAK İSTEDİ diyor. Solothurn’daki bir tanıdığımızı ziyarete
gittiğimizde TV’de Adnan Oktar’ı gördü diyor.
Daha sonra bir İstanbul seyahatimizde kızımla TV
kanalına gittik ve Adnan Oktar’la görüştük diyor. Reto
(Kurum Müdürü) Adnan Oktar’la Serra’nın fotoğraflarını gösteriyor, annesi
fotoğrafların binanın ve çevrenin etrafında çekildiğini, orda bir gölet
(dere) olduğunu, bahçe ve hayvanlar olduğunu söylüyor. (Bu fotoğrafların
çekildiği yer Adnan Oktar'ın hiç gitmediği Hür Sokak'taki ev) SERRA
HİÇBİR ZAMAN ADNAN OKTAR’IN ÖZEL EVİNDE BULUNMADI diyor. SADECE
STÜDYODAYDI diyor. Hatta SADECE BİZ DEĞİL, BİRÇOK
ZİYARETÇİ ORADA BULUNUYORDU diyor. Adnan Oktar
Serra’ya onun akıllı bir kız olduğunu, İSVİÇRE’DE OKUMASINI, belki de
ileride doktor olabileceğini söyledi diyor. SERRA ORADA ÇOK
MUTLUYDU, BUNU FOTOĞRAFLARDAN DA ANLAMAK MÜMKÜN diyor. SERRA
ORAYA ZORLA GÖTÜRÜLMÜŞ GİBİ BİR HALDE DEĞİL FOTOĞRAFLARDA diyor.”
İfadeyi inceleyecek olursak, 2015
yılında, yani şu an yaşanan yargılama süreci gerçekleşmeden çok önce
Serra'nın annesi Dilek Çelikten, İsviçre kurumuna, bugün savunma tarafından
mahkemeye verilen ifadelerin tam olarak aynısını vermiş olduğu görülmektedir.
Buna göre:
- SERRA HİÇBİR ZAMAN ADNAN OKTAR’IN ÖZEL EVİNDE
BULUNMADI
- ADNAN OKTAR İLE SADECE STÜDYODA GÖRÜŞTÜ
- SADECE SERRA VE ANNESİ DEĞİL, BİRÇOK
ZİYARETÇİ DE ORADA BULUNUYORDU
- SERRA ORADA ÇOK MUTLUYDU
- ADNAN OKTAR, SERRA'NIN İSVİÇRE’DE OKUMASINI
ÖNERMİŞTİ
- BU KIYAFETLERİ SERRA ISRARLA KENDİSİ GİYMEK
İSTEDİ
Burada Serra’nın annesi Dilek
Çelikten'in belirttiği birkaç önemli olaya vurgu yapalım:
1) Birincisi; Sn.
Adnan Oktar’ın Serra'nın İsviçre'de okumasını önermesi (ki bu
Serra'nın mahkeme huzurunda olayları anlatırken ara ara ve belki de istemeden
dile getirdiği bir konudur) Bu ifade Sn. Adnan Oktar’ın
Serra'yı ne o zaman ne de sonrasında YANINDA TUTMA GİBİ BİR PLANI
OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.
2) İkincisi; Dilek
Çelikten, Serra'nın A9 TV ziyaretlerinde aslında çok mutlu olduğunu,
bunun FOTOĞRAFLARDAN KOLAYCA ANLAŞILABİLECEĞİNİ söylemesi Sn.
Adnan Oktar’ın Serra’ya zarar verecek veya onu üzecek hiçbir şey yapmadığını
ispatlamaktadır. Dilek Çelikten uzmanlara, fotoğraflarda zorla
götürülmüş bir çocuk görüntüsünün ASLA OLMADIĞINI belirtmiştir.
Bu oldukça önemli bir noktadır. Gerçekten de Serra’nın A9 TV ve Sn.
Adnan Oktar'ı ziyareti sırasında çekilen resimlerde çok mutlu, neşeli,
huzurlu, sevinçli olduğu açıkça görülmektedir.
Bir çocuğun fotoğrafından onun
gerçekten mutlu olup olmadığını anlamak oldukça kolay ve mümkündür. Bir
ortama zorla sokulmuş olan bir çocuğun mutsuzluğu ve hayal kırıklığı,
çektirdiği fotoğraflara kesin olarak yansır. Çocuğun mutsuz olduğu halde
mutlu rolü oynaması imkansızdır. Rol yapacak olsa dahi, bunun izleri mutlaka
yüzünde gözükür.
Serra'nın fotoğraflarına bakıldığında
ise, bulunduğu ortamdan aşırı derecede mutlu olmuş, neşe ve sevinç
içinde bir çocuk görüntüsü hakimdir. Orada mutludur; oraya isteyerek
gelmiştir ve orada onu üzecek hiçbir şey yaşanmamıştır.
Fotoğraflardan bu gerçekler açıkça görülebilmektedir.
3) Üçüncüsü; Serra'nın
ziyaret sırasında giydiği kıyafetler konusudur. Anne Dilek Çelikten
İsviçre'deki uzmanlarla yaptığı mülakatta, bu kıyafetleri giymek
için Serra'nın ısrarcı olduğunu ve inat ettiğini söylemektedir. Oysa
Serra mahkemede kıyafetlerin ve ayakkabıların kendisine güya Sn. Adnan Oktar
tarafından alındığını iddia etmişti. Oysa,
– O yaştaki bir çocuk için topuklu ayakkabı
üretilmediğini ve elbette üretilemeyeceğini, doğal olarak satın almanın da
imkansız olduğunu,
– Polis baskını esnasında basılan yüzden fazla evin
hiçbir yerinde 10 yaşında bir çocuğa olabilecek bir kıyafet veya eşyanın
BULUNMADIĞINI ve asla bulunamayacağını,
– Dolayısıyla, Serra'nın bu konuda da yalan
söylediğini, Serra'nın zaten 7-8 yaşlarından beri makyaj yapıp, dikkat
çekici dar ve kısa kıyafetler giydiğini ve bunun aile ve yakınları arasında
meşhur bir konu olduğunu
belirtmiştik.
Annesinin 2015 yılındaki mülakat
ifadeleri de bu gerçekleri teyit etmektedir.
4) Dördüncüsü; Serra'ya
ait sosyal medya hesaplarının bizzat Serra tarafından açılmış
olmasıdır. Serra, uydurduğu "beni zorla Adnan Oktar ile
tanıştırdılar" yalanını deşifre edecek olan kendi sosyal medya
paylaşımlarındaki Adnan Bey ve çevresine yönelik sevgi dolu sözleri tevil
etmek amacıyla, "benim hesabımı annem açtı, o mesajları annem
yazdı" yalanını uydurmuştur. Anne Dilek Çelikten bu
konuda şunu söylemiştir:
"Serra’nın iletişim kurduğu Facebook,
Twitter ve Instagram ve diğer hesapları vardı, diye anlatıyor annesi. Bir cep
telefonu varmış PARMAK İZİYLE AÇILAN. ANNESİ ERİŞİM SAĞLAYAMIYORMUŞ.
Serra için Facebook hesabı açmadığını ve zaten öyle bir yeteneğinin de
olmadığını söylüyor."
Rapordaki bu kısımdan da
anlaşılabileceği gibi Serra'nın telefonu PARMAK İZİYLE AÇILAN bir
telefondur ve dolayısıyla annesinin telefona erişim sağlaması mümkün
değildir. Ayrıca annenin belirttiğine göre, anne bu tür
teknik konularda yetenekli bir kişi de değildir. Pek çok tanık
beyanından da anlaşılabileceği gibi Serra zaten, cep telefonu ve
sosyal medya kullanımı konusunda oldukça aktif bir çocuktur. Kendi
hesabını kendisi açmıştır. Bunun için annesine ihtiyacı yoktur. Hatta
annesinin ifadelerine göre pek çok hesabından annenin dahi haberi
yoktur.
Ayrıca, annesinin Sn. Adnan Oktar ve
çevresiyle temas kurmak için bir başkası adına hesap açarak oradan
konuşmalar yapmaya ihtiyacı da yoktur. Çünkü annesi zaten daha önce. Adnan
Bey ile tanışmıştır ve istese ortak tanıdığı vesilesiyle istediği zaman
görüşme imkanı vardır.
Dahası zaten, A9 TV kanalıyla online
bağlantı kuran ve ziyarete gelmek isteyen herkes kanala doğrudan
gelebilmektedir. Bu talepler canlı yayınlarda gönderilen mesajlarla
gerçekleşmektedir ve bugüne değin binlerce ziyaretçinin gelip gittiği
herkesin bildiği bir konudur. Bu bakımdan, stüdyoya gelmek isteyen bir
kişinin sadece bir email göndermesi yeterlidir.
Sonuçta, Serra'nın uydurduğu “annem
benim adıma hesap açtı” hikayesi hiçbir bakımdan tutarlı değildir;
çok büyük mantık boşlukları içermektedir.
5) Beşincisi; Serra’nın
lüks merakıdır. Anne Dilek Çelikten'in Serra'nın lükse düşkünlüğüyle
ilgili KESB'deki açıklamaları şu şekilde rapora yansımıştır:
“Serra lüksü seviyor. Tahran’da
babasının ona sunduğu imkanları ona İsviçre’de sunamadıklarını
söylüyor. İran’dayken babası ayda 2000 Dolar veriyordu diyor.
İsviçre'ye döndüğünde ise para vermiyordu diyor."
Hatırlanacağı gibi Serra, babasının
yanına kaçarken eğitmenlerinden birine yazdığı 27.06.2014 tarihli mektupta,
babasının yanına gideceğini ve orada mutlu ve zengin yaşamak istediğini
belirtmişti.
Anne Dilek Çelikten’in psikiyatr ile
görüşmesinde sarf ettiği bu ifadeler, Serra’nın babasını para ve maddi
imkan elde etmek için tercih ettiğini teyit etmektedir.
Annesini terk ederek babasına kaçmasının
en önemli sebeplerinden birinin para olması, babanın Serra'yı Dubai'ye gideceğine
dair yalanlar ve vaatlerle kandırması Serra için yeterli olmuştur. Özellikle
babanın, Serra İran'dayken ona para vermesi ama İsviçre'deyken kesmesi
Serra'nın İran'ı tercih etmesinin en önemli motivasyonlarından biri
olmuştur.
Serra, lükse, paraya, iyi bir hayat
yaşamaya oldukça özenen bir çocuktur. Kumpasçılar tarafından Adnan Oktar
Davası'na bir nevi "BAŞ İFTİRACI" olarak kullanılmasında bu zaafının
da önemli etkisi vardır.
Bugün Serra’nın, Adnan Bey'i suçlamaya
ve çok yüksek cezalar almasını sağlamaya yönelik birtakım olmadık, asılsız
istismar iftiraları atmasının ardında, kumpasçıların yoğun baskı ve
kuşatmasının yanı sıra kendisine sundukları ve vaadettikleri maddi menfaatler
olduğu da kaçınılmazdır.
Serra MohammadValipour'un yatlarda,
içkili, yemekli ortamlarda dosyanın husumetli tetikçileriyle içiçe vakit
geçirmesi bunun en açık göstergelerinden biridir.
18.
PSİKİYATR
DJORDJE PETROVİC'İN SERRA İLE İLGİLİ YORUMLARI
27.02.2017 tarihinde KESB raporlarına,
anne Dilek Çelikten ve üvey baba Sadık Taşdemir ile görüşmeler yapan
Psikiyatr Djordje Petrovic'in notları da yansımıştır. Bu raporlardaki
analizler de şu şekildedir:
“Dilek ... Serra ile dayanılmaz sorunlar
yaşadı. Bir sene boyunca kızı, babası kızını kaçırdığı için
İran’daydı. O zamanlar Dilek Hanım’ın kızı Serra ile hiç bağlantısı yokmuş,
eski eşi sıkı bir şekilde kızını gözetlediği, kontrol altına aldığı için.
Ne yazık ki Serra'nın bu dönemde zihinsel olarak ve davranışları da olumsuz
etkilendi ve olumsuz yönde değişti.
Serra’nın devamlı değişen bakıcı ailesi vs. Dilek
için çok sağlıksız ve dayanılmaz hale geldi çünkü kızın her
seferinde daha fazla travmatize olduğunu söylüyor ve acilen sabit
bir konuta ve eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Psikiyatrik bakış açısı olarak ben bu genç kızın
(Serra’nın) acilen psikiyatrik ve nörolojik takibe alınması gerektiğini
düşünüyorum. AYRICA SERRA’NIN ANNESİNİN HİMAYESİNDE OLMASININ EN
İYİSİ OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.”
Psikiyatr Djordje Petrovic de aşağıdaki
raporunda, sorunların Serra'dan kaynaklandığını açıkça belirtmiş ve çocuğun
ACİLEN psikiyatrik ve nörolojik takibe alınması gerektiğini tespit
etmiştir. Ayrıca çocuğun psikolojik sorunlarının giderilmesi için, alacağı
psikolojik desteğin yanı sıra ANNESİNİN YANINDA KALMASININ DAHA
İYİ OLACAĞINA dair rapor vermiştir. Belli ki psikiyatr,
SORUNLARIN ANNE DİLEK ÇELİKTEN'DE DEĞİL, SERRA'DA OLDUĞUNA KANAAT
GETİRMİŞTİR.
19.
SERRA’NIN,
KÜÇÜK YAŞLARDAN BERİ MAKYAJ DÜŞKÜNLÜĞÜ VE KIŞKIRTICI POZLARINI SOSYAL MEDYADAN
PAYLAŞMA MERAKI
Serra, dava dosyasındaki beyanlarında
güya "annesinin kendisini makyaj yapmaya ve açık-saçık
giyinmeye zorladığını" iddia etmiştir. Oysa ki resmi
raporlar Serra’nın İstanbul’a gelişinden çok daha önceki tarihlerden beri
makyaj yaptığını ve açık ve dikkat çekici şekilde giyinmeyi tercih
ettiğini, bu sebeple de okulundan uyarılar aldığını göstermektedir.
Psikiyatr Djordje Petrovic,
görüşlerini bildirirken, görüşme esnasında annenin dile getirmek
istemediği bazı konulara da özellikle değinmek zorunda kalmıştır. Bu
konular;
✘ MAKYAJ ve TOPUKLU AYAKKABININ
küçük yaşlardan itibaren SERRA'NIN KENDİ TERCİHİ olduğu,
✘ Fırsat bulduğunda -oldukça
küçük yaşlarda olmasına rağmen- TANIMADIĞI İNSANLARA KARŞI BİLE
KIŞKIRTICI TAVIRLAR SERGİLEYEBİLDİĞİDİR.
Serra, bu tür davranışları nedeniyle
başını belaya da sokmuştur. Yaşını büyük gibi göstererek tanımadığı
erkeklerle cinsel içerikli konuşmalar yapmış, buluşma aşamasında durumu
fark eden kuzeninin müdahalesi sayesinde bu olayı zarar görmeden
atlatmıştır.
Bu durum psikiyatr raporuna şu şekilde
geçmiştir:
"Annesi Serra’nın geçen yazdan bir olayını
aktarıyor. Serra’nın cep telefonu bozulmuş, kuzeninin cep
telefonunu almış. KUZENİ O ZAMAN SERRA’NIN İNSTAGRAM’DAN KIŞKIRTICI
POZLARDAKİ FOTOĞRAFLARINI ADAMLARA YOLLADIĞINI FARK ETMİŞ. ADAMLAR ONA
BULUŞMA TEKLİFİ ETMİŞLER, ORAL TEKLİFİ YAPMIŞLAR."
"Ardından anne ne fotoğraflardan ne de bu
yazılardan bahsetmek istemedi. Daha sonra bir ağlama krizi eşliğinde
kuzeninin bu adamlarla bağlantı kurduğunu ve bunun bir çocuk olduğunu
bildirdiğini anlattı."
Serra, henüz oldukça küçük
yaşlarda olmasına rağmen, sosyal medya üzerinden tanımadığı bir kısım
adamlara kışkırtıcı pozlarını gönderebilmekte ve bu kişiler de kendisine
buluşma teklifinde bulunmaktadır. Serra, böylesine rahat hareket edebilen,
sosyal medyayı bu amaçlarla dahi kullanabilen bir kızdır.
Psikiyatr, konuyla ilgili gözlemlerini
şöyle raporlaştırmıştır:
“Annesi; Serra YÜKSEK TOPUKLU AYAKKABILAR
GİYMEK İSTERDİ ama bunun onun sağlığı açısından
riskli olacağını ona söylerdim diyor. OKULDAN
DA MAKYAJLI OKULA GELMEMESİ VE ŞORTLAR GİYMEMESİ KONUSUNDA UYARI ALDI diyor. Kendi
kültürlerinde 10 yaşında bir çocuğun makyaj yapmasının normal olmadığını
söylüyor. Ona makyaj yapması ya da açık giyinmesi için asla baskı yapmadım
diyor. Üvey baba annesinin kızını hep uyardığını
söylüyor, makyaj yaptığında veya çok açık giyindiğinde. Reto (okul
yetkilisi) o sırada Serra’nın MÜSAMAHAKÂR POZLARININ OLDUĞU fotoğraflar
gösteriyor. Annesi BU FOTOĞRAFLARI KENDİ KENDİNE ÇEKTİ EVDE diyor.
BALERİN GİBİ GÖRÜNMEYE ÇALIŞTIĞINI söylüyor.”
Serra, tamamen kendi isteğiyle çok
küçük yaşlarından itibaren makyaj yapmaya başlamıştır. Yani
bunları güya annesinin baskısıyla yaptığı yönündeki beyanları tamamen
yalandır.
Okuluna dahi makyaj ve şortlarla giden
bir çocuk belli ki bu bütün bunları kendi tercih etmektedir. Zaten Serra'nın
okulda hocalarıyla çektirdiği mutlu resimlerinde de yüzündeki makyaj dikkat
çekmektedir ve halinden de son derece memnundur. Hocalarının
uyarılarına rağmen makyaj yapmaya ve şort giymeye devam etmiştir ve annesi
de bu durumdan şikayetçidir.
Serra, kendi tercihi olan makyaj, şort,
topuklu ayakkabı kullanımı gibi unsurları, uydurduğu istismar yalanını
zenginleştirmek ve güçlendirmek için kullanmaktan çekinmemiştir.
Hikayesine daha dramatik bir hava vermek için, Türkiye'ye geldiklerinde
annesinin A9 TV stüdyolarına giderken kendisine güya zorla makyaj yaptığını
söylemiştir. Oysa, buraya kadar açıkça görüldüğü gibi makyaj ve
açık giyinme saplantısı, o yaşlarda Serra'nın en büyük
düşkünlüklerindendir. Öyle ki, okuluna dahi o şekilde gitmektedir.
Burada bahsedilen konularla ilgili
olarak Serra'nın okulundan da bizzat bilgi alınabilir.
Ayrıca, Serra'nın annesinin
yanından ayrılarak KESB'de kalmaya başladığı dönemlerde ve sonrasında
çektirdiği ve sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara da dikkat
çekmek gerekmektedir. KESB'de kalmaya başladığında Serra sadece 12
yaşındadır. Yanında annesi yoktur. Dolayısıyla, bu tarihten sonra makyajlı ve
şuh fotoğraflar vermek için kimse kendisini yönlendirmemiş, kendi kararıyla
bunları yapmıştır. Kısaca Serra, makyaj ve açık kıyafetler konusunda
da yalan söylemektedir.
SERRA
MOHAMMEDVALIPOUR’UN SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞTIĞI FOTOĞRAFLARINDAN BAZI ÖRNEKLER
20.
SN.
ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA DÜZENLENEN OPERASYON SONRASI, KURUMDA SERRA İLE
İLGİLİ YAZIŞMALAR
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza
düzenlenen 11 Temmuz 2018 tarihli operasyonun hemen ardından, Serra
MohammadValipour'un Türkiye'ye getirilmesi ve kurgu bir istismar iddiasıyla
dosya savcısına iftira içerikli beyanlarda bulunması Fırat
Develioğlu, Özkan Mamati, Uğur Şahin gibi davanın husumetli
müştekileri tarafından organize edilmiştir.
Özkan Mamati, daha önce Mali Şube’ye
vermiş olduğu düzmece fişleme raporunda Serra ile ilgili olarak "kızı
istediğimiz zaman Türkiye'ye getirebiliriz" diye
açık açık yazmıştır. Serra zaten çoktan husumetli
müştekilerin yakın markajı ve kontrolü altına alınmış olduğu için de bir süre
sonra bunu kolaylıkla sağlamıştır.
Serra MohammadValipour, Türkiye'ye
gelişinin hemen akabinde husumetli müştekiler Uğur Şahin ve Serpil
Ekşioğlu tarafından Çocuk Şube'ye götürülmüş ve oradan yine savcılık
talimatıyla Serpil Ekşioğlu'na teslim edilmiştir. Bütün bunlar tutanaklarda
sabittir.
Daha önce de defalarca belirttiğimiz
gibi, KÜÇÜK
ÇOCUĞUN NEDEN BABASINA VEYA BAŞKA BİR AKRABASINA DEĞİL DE DAHA
ÖNCE HİÇ GÖRÜP TANIMADIĞI, KENDİSİNDEN 30 YAŞ BÜYÜK DAVANIN
HUSUMETLİ MÜŞTEKİSİ YAŞLI BİR KADINA TESLİM EDİLDİĞİ sorulması
gereken en önemli sorulardan biridir.
Daha önce delillerini defalarca hem
mahkemeye sunduğumuz hem de kamuoyuna açıkladığımız gibi, Serra
MohammadValipour her aşamada, söz konusu husumetli müştekilerin kontrol ve
denetimi altında alıkonmuştur. Halen de alıkonulmaya devam
edilmektedir.
Bu durumu teyit eden bir açıklama, KESB
raporuna da yansımıştır. 04.01.2019 tarihli değerlendirmede durum şu
şekilde izah edilmiştir:
"Serra 12 Temmuz 2018 İstanbul’a babasını
ziyarete gitmişti fakat tutuklanan Türk bir Guru hakkında verdiği ifadeler
internette yayılınca bir daha dönmedi. O ZAMANDAN BERİ NEREDE KALDIĞI
BİLİNMİYOR. DÖNECEĞİNE DAİR BİR BİLGİ VERMEDİ."
Serra,
bahsedilen tarihlerde esrarengiz bir şekilde apar topar Türkiye'ye
getirilmiştir. Bu durumdan velayet sahibi öz annesinin dahi HABERİ
OLMAMIŞTIR. Serra'nın bakımından ve korunmasından sorumlu olan KESB
kurumunun bile çocuğun Türkiye'ye götürüldüğünden HABERİ
OLMAMIŞTIR. Husumetli müşteki Özkan Mamati'nin "istediğimiz zaman
Türkiye'ye getirebiliriz" dediği Serra'nın İsviçre'den kim tarafından
alınıp, ne yolla ve nasıl bir baskı, tehdit ya da vaat ile Türkiye'ye
getirildiği meçhuldür. |
Kesin olan tek şey, o tarihlerde reşit
olmayan Serra'nın, annesi, babası ve sorumlusu olan resmi kurumun haber ve
izinleri olmaksızın, husumetli müştekiler Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Fırat
Develioğlu'nun organizasyonuyla, Türkiye'ye getirildiğidir.
Adnan Oktar Davası'nda, çok sayıda
zavallı genç kızı tehdit ve baskıyla korkutarak suni müşteki haline getirip
olmadık iftira senaryolarını anlatmaya mecbur bırakan, bazı Mali Şube
polisleriyle de işbirliği içinde hareket eden bu husumetli ekip Serra'yı da
aynı amaçla, bir nevi adam kaçırma operasyonuyla İstanbul'a getirtmiştir.
Ardından da "küçük kız istismarı" iftirasında kullanılmak üzere sözde
"mağdur küçük kız" sıfatıyla dava dosyasına ekletmiştir.
Daha önce de çok defa belirttiğimiz
gibi, dava dosyasında müşteki olması için husumetli müştekiler
tarafından İsviçre'den kaçırılıp İstanbul'da alıkonan ve onların
kontrolünde Mali Şube'ye ve savcılığa ifade vermeye götürüldüğü
tarihe kadar Serra'nın HİÇ KİMSE HAKKINDA HİÇBİR ZAMAN HERHANGİ BİR CİNSEL
İSTİSMAR İDDİASI OLMAMIŞTIR.
Serra'nın kalmakta olduğu KESB kurumuna
böyle bir iddiadan hiçbir aşamada bahsedilmemiştir. Kuşkusuz,
eğer İsviçre'de çocukların bakımını, korunmasını üstlenen böyle bir
devlet kurumu böyle bir iddiadan haberdar olsa, BU DURUMU GERÇEKTEN
SAKINCALI GÖRSE, BUNU MUTLAKA TÜRK YETKİLİLERİ İLE PAYLAŞIR VE SERRA
NEZDİNDE DURUMUN TAKİPÇİSİ OLURDU. Ancak böyle bir girişim ve takip hiç
olmamıştır.
ÇÜNKÜ CİNSEL İSTİSMAR İFTİRASI, İLK
OLARAK SERRA'NIN HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİN ABLUKASINA GİRMESİNİN ARDINDAN KURGU
BİR HİKAYE OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
Elbette KESB kurumu, Serra MohammadValipour'u
yıllar boyunca en iyi tanıyan kurumdur. Serra'nın Türkiye'de böyle
bir konu ile gündem olmayı isteyeceğini öngörmüşlerdir. Serra’nın
amacının sansasyon yaratmak ve iftira beyan ile karşı tarafı suçlamak
olduğunu fark ettikleri için, bu konuda önden tedbir almak
istemişlerdir.
KESB raporunda bu durum şöyle
geçmektedir:
“İSTANBUL’A GİTTİĞİ GÜN NEDEN POLİSE BÖYLE
SÖYLEDİ ANLAŞILIR GİBİ DEĞİL. ACABA BABASI MI BUNU ONDAN
İSTEDİ?"
21.
SERRA’NIN
HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER TARAFINDAN KAZAKİSTAN’DA ABLUKA ALTINA ALINMASI
Yargılama süreci boyunca Serra
MohammadValipour, husumetli müştekilerden Fırat Develioğlu'nun
Kazakistan'daki evinde kontrol altında tutulmuş ve halen de tutulmaktadır.
Serra, şu anda husumetli müştekilerin
sıkı kuşatması altında Sayın Adnan Oktar ve camiamiamıza yönelik kumpasın en
önemli elemanı olarak kullanılmaktadır. Serra, operasyon sonrası ve
yargılamanın yapıldığı dönem boyunca, HENÜZ REŞİT OLMAMASINA
RAĞMEN annesinin veya babasının yanında değil, eldeki
verilere göre HUSUMETLİ MÜŞTEKİ FIRAT DEVELİOĞLU'NUN YAŞADIĞI YERDE
TUTULMUŞTUR; HALEN DE ORADA TUTULMAKTADIR.
Raporda geçen 04.01.2019 tarihli şu
bilgi, bu gerçeği doğrulamaktadır:
“Serra, Rusya’da zengin Türk bir ailede ve Türk
devlet yetkilisi ile direkt kontak halinde olan bir ailede yaşadığını
belirtti.”
Bahsettiği bu kişi Türkiye-Kazakistan
İş Adamları Birliği (TÜKİB) Başkanlığını yapmış olan Fırat
Develioğlu'dur. Ayrıca raporda da belirtildiği gibi Türk devlet
yetkilileriyle oldukça yakın ilişkiler içindedir.
Fırat Develioğlu ve diğer kişiler
hakkında açılan bir soruşturma kapsamında savcılık tarafından istenen aşağıdaki
pasaport giriş-çıkış kayıtları da, Serra'nın Kazakistan'da kaldığını ve
duruşmalar esnasında husumetli müştekiler tarafından Kazakistan’dan
getirilip götürüldüğünü belgeleriyle ispatlamaktadır:
Yukarıdaki dava dosyasına girmiş resmi
kayıtlardan da görülebildiği gibi eldeki veriler, Serra'nın
Kazakistan'da tutulduğunu ve orada bir nevi abluka altına alınmış olduğunu doğrulamaktadır.
Davanın tüm seyri ve Serra'nın A9 TV
ziyaretinden tam 5 sene sonra birdenbire ortaya çıkan asılsız bir cinsel
istismar suçlaması bir bütün olarak dikkate alındığında, bu süreçte
Serra'nın husumetli müştekiler tarafından kullanılmış ve kullanılmakta
olduğu gerçeği bariz şekilde ortaya çıkmaktadır.
ÖZETLE
İsviçre’nin resmi devlet kurumu -bizdeki
Çocuk Esirgeme Kurumu benzeri- olan KESB (Kindes und
Erwachsenenschutzbehörden) tarafından hazırlanan raporun analizlerinden de tam
olarak anlaşılabileceği gibi, Serra MohammadValipour son derece
sorunlu bir zihin yapısına sahip olan, iftira ve yalanlar yoluyla başkalarına
zarar vermekten çekinmeyen, hatta bundan zevk alan, hayatındaki en büyük
heyecanın kafasında belirlediği düşmanlara karşı iftiralarla savaş açmak
olan bir kişiliktir.
Bu kişilik yapısına sahip kişilerin
belli başlı karakter özellikleri, psikolojide şu açıklamalarla tarif
edilir:
➤ Anti sosyal kişilik bozukluğu,
toplum tarafından hoş görülmeyen davranışlarda bulunan, kurallara ve
kanunlara karşı gelen, verilen cezalardan hiçbir şekilde yılmayan insanlarda
bulunur. Bu kişilerde suç işlemeye karşı doğal bir yatkınlık vardır.
Ayrıca çok kolay bir şekilde yalan söyleyebilir, hırsızlık yapabilir ve
insanları kandırabilirler. Yaptıklarının diğer insanları nasıl etkilediğini
pek umursamazlar.
➤ Bu tür
rahatsızlık yaşayanların bir diğer özelliği ise etraflarındaki insanlara
karşı duyarsız davranmalarıdır. Bu kişiler başkalarının acıları ve
dertleriyle ilgilenmezler. Hayatlarında tek umursadıkları şey kendileridir ve
diğer insanlara zarar vermekten garip bir zevk duyarlar. Temel özellikleri
şöyledir:
➤ Anti
sosyal davranışlar sergilerler. Başkalarını haklarını ve duygularını
önemsemezler.
➤ İnsan
ilişkilerinde davranış bozuklukları gösterirler. İlişkilerde gerekli olan
duygudaşlık, ahlak eksikliği görülür. Yakın ilişki kurmak
istemezler.
➤ Karşılarındaki
insanlara karşı empati geliştiremezler. İnsanlarla duygusal bağ kuramaz
veya kurmak istemezler.
➤ Yalan
söylemek sıradan bir alışkanlığa dönüşmüştür. Geçmiş, gelecek,
şimdiki zamanda olan olaylarla ilgili yalan söylerler. Günlük basit
meseleleri bile yalana bulayıp anlatırlar.
➤ Duygusal
taklit yaparlar. (Müteessir görünmek, ağlamak, ağlayarak insanların
dikkatleri üzerine çekmeye çalışmak gibi) Duyguları olmasa da ihtiyaç
duyduğu zaman başkalarının duygularını kolaylıkla taklit edip, insanları
kolayca kandırabilirler.
➤ Sosyopatlar,
egoisttirler. Kendilerini başkalarından üstün görürler. Hatta kendileriyle
ilgili sanrıları vardır. Kendilerini mükemmel, üstün yaratılmış olarak
hissederler. Sosyopat belirtisi gösterenler zekidir. Diğer insanları
kolaylıkla manipüle ederler. Kendi isteklerini elde ederken, diğer insanları
yönlendirmekten pişmanlık duymazlar.
➤ Davranışların
ahlaki kriterleri yoktur. Yalan söylemek, aldatmak, şiddet gibi gayri ahlaki
davranışlara kolayca başvururlar.
➤ İnsanlara
hükmetmekten hoşlanırlar, daima lider olmak isterler, emir almaktan
hoşlanmazlar.
➤ Yakın ilişki
kuramadıkları için arkadaşları yoktur.
KESB raporuna genel hatlarıyla
bakıldığında dahi, Serra MohammadValipour'un yukarıda tarif edilen
profile birebir uygunluk gösterdiği görülebilmektedir.
Serra;
➠ Samimi, yakın arkadaşı olmayan
bir çocuktur, arkadaşlarıyla ilişkileri genellikle öfke doludur. Yakın
ilişki kurmak istememesinin yanı sıra etrafındaki insanları öfke ile
kendinden uzaklaştırmaktadır. (arkadaşının elini kapıya sıkıştırması ve buna
tepkisiz kalması gibi...) Serra'nın bu özelliği çok küçük yaşlarından
itibaren belirgin bir özelliğidir.
➠ Kolayca yalan söyleyebilmekte,
iftira atabilmektedir. En yakınlarına dahi iftira atmaktan çekinmemektedir. 2
yaşındayken annesinin velayeti alabilmesi için, 11 yaşında babasının
velayeti alabilmesi için mahkemede yalan söylemiştir. Kuzeni Hüsnücan
Çelikten’e cinsel istismar iftirası atmıştır.
➠ Devlet kurumunda yanına
yerleştirildiği ailelerden de yalan söyleyerek ayrılmıştır.
➠ Söylediği yalanlar ve iftiralar
sonucunda kişilerin ne duruma düştüklerini, neler yaşadıklarını,
duygularını düşüncelerini hiç önemsememiştir. Annesinin veya başka
insanların hapse girecek olması onu zerre kadar ilgilendirmemektedir.
➠ Anti sosyal kişilik gösterdiği
için hiçbir yerde uzun süre kalamamıştır. Önce annesinin yanından
kaçmış, sonra yerleştirildiği kurumlardan ve ailelerin yanından kaçmış,
sonra babasının yanından kaçmış, ardından yaşadığı ülkeden de
kaçmıştır.
➠ Günlük basit konularda bile
yalan söylediğinden, yalana dayalı yaşamak ve insanları bu şekilde
kandırmak artık bir yaşam biçimi haline gelmiştir.
➠ Konular hakkında kafasında
sürekli olarak senaryo üretmektedir. Ardından ürettiği senaryoları
geliştirerek, senaryo içindeki yalanları artırarak başlattığı iftiraya
sahip çıkmaktadır.
➠ Kurum tarafından, Serra'nın
"BİLGİSİZ OLAN HERKESİ ŞOKE EDEN VE BÖYLECE AKLINDAKİNİ
GERÇEKLEŞTİREN SİYAH BİR TABLO ÇİZDİĞİNE, OLAYA KARIŞANLARA
BİRBİRİNDEN FARKLI İFADELER VERDİĞİNE, TAM OLARAK NEREDE NE SÖYLEMESİ
GEREKTİĞİNİ BİLDİĞİNE, BÖYLECE İLGİLİLERİN İSTEDİĞİ GİBİ
HAREKET ETMELERİNİ SAĞLADIĞINA" dair verilen rapor, Serra'nın sosyopat
kişiliği hakkında çok fazla şey anlatmaktadır.
➠ Serra, kendisini vazgeçilmez,
"gözde", mükemmel görme eğilimindedir. Sn. Adnan Oktar’ı ziyaret
eden yüzlerce kişi ve yüzlerce güzel kadın arasından, -o dönemde 10
yaşında ve son derece özelliksiz bir çocuk olmasına rağmen- kendisinin
gözde olduğunu etrafa lanse etmeye çalışmaktadır.
➠ Egoist kişiliktedir. Aklına eseni
yapmakta, bunun sonucunda geride bıraktığı, iftira attığı, suçladığı
insanların durumunu düşünmemektedir. Yaptıklarından dolayı annesinin,
babasının ve çevresindeki insanların geldikleri durum kendisini hiç
ilgilendirmemiştir.
➠ Davranışlarının ahlaki bir
kriteri yoktur. Aklına estiğinde iftira atmaktan, gayri ahlaki pozlar verip
insanlara göndermekten, sosyal medya üzerinden kendisinden büyük erkeklerle
bağlantı kurmaktan, insanları dava etmekle tehdit etmekten çekinmemektedir.
Ani kararlar verip, henüz çocuk yaşta olmasına rağmen, kendisinden 30 yaş
büyük erkeklerle yatlarda içkili partilere katılacak kadar rahat olabilmektedir.
Yaşı küçük olmasına ve yanında ailesinden kimse olmamasına rağmen, farklı
ülkelerde, kendisinden 30-40 yaş büyük erkeklerin evinde
kalabilmektedir.
➠ Ahlaki kriteri olmadığı için
insanlara iftira atarken de toplumun ahlaki hassasiyetlerini etkileyecek
suçlamalar yapmaktadır. Raporda annesini suçlamak için annesini olmadık
iddialarla itham etmesi, Adnan Bey'e hatta kendi kuzenine dahi cinsel istismar
suçlaması yapması, annesini cinsel istismara yardım ile suçlaması bunun
delilidir.
➠ Tüm dikkatlerin üzerinde
olmasını istediğinden iftira yolu ile para ve ün kazanabileceğini anlamış
ve bunu uygulamaya rahatlıkla geçirebilmiş bir çocuktur. Bu özelliklere
sahip olduğu için biraz rahat yaşam karşılığında kolaylıkla iftiraya ve
kapsamlı yalanlara yönlendirilebilmiştir.
➠ Kötülük yaptıkça kendisini
daha güçlü görmektedir. Her olayda her şeyin merkezinde olmak
istediğinden içine dahil olduğu olaylarda en fazla yalanla en dikkat çekici
kişi olma amacındadır. Adnan Oktar davasında küçük yaş yalanına sadece
Serra'nın uygun bulunmasının da sebebi budur. Dava, tam da onun isteyeceği
şekilde onun söylediği yalanlar üzerinden basında gündeme gelmekte ve
beklentisine oldukça uygun olarak gündem olabilmektedir.
➠ Yalanı rahatlıkla söyleyebildiği
için çok da rahat duygusal taklit yapabilmektedir. Rahatça ağlama numarası
yapabilmekte, müthiş bir profesyonellik içinde karşısındakini
kandırabilmekte, başkalarının duygularını taklit edebilmektedir. Basında
gündem olabilmek için yaptığı ağlama numaraları bunu net şekilde
göstermektedir.
➠ Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının
yargılandıkları dava kapsamında görüştüğü pedagoga sözde yaşadıklarını
"duygusuzca anlatacağını" söylemesi de zaten ortada bir olay
olmadığını, ağlama gösterisinin tamamen basına şov olarak yapıldığının
göstergesidir. Normal şartlarda gerçekten cinsel istismar yaşayan bir
çocuğun, olayları anlatırken "duygularını bastırarak, duygusuzca
anlatması" kuşkusuz ki mümkün değildir.
Hayatının her aşamasında çeşitli
yalanlar söyleyerek başkalarına zarar verme istidadında Serra, şu an hala
daha bu yöntemi kullanmaktadır. O dönemde sadece 10-11 yaşında olan
bir çocuğun böylesine ürkütücü yöntemleri tek başına planlayarak,
kurgulayarak, kasıtlı ve intikam hisleriyle uygulaması, karşımızdaki
psikolojik bozukluğun ne kadar ileri boyutlarda olduğunu gözler önüne
sermektedir.
Bütün bunları değerlendirirken,
"çocuktur bilmez, yapmaz" önyargısıyla hareket edilmesi ise çok
tehlikeli olacaktır. Özellikle günümüzde oldukça küçük yaşlardaki
çocuklar her türlü yol yordamı, modern teknolojiyi çok iyi bilmekte, akıllı
telefon, internet kullanabilmekte, karmaşık planlar kurabilmekte, kolaylıkla
yalanlar söyleyebilmekte, insanları kendilerine inandırabilmekte, kimi zaman
30-40 yaşındaki insanlardan bile daha uyanık ve becerikli
olabilmektedirler.
Dolayısıyla Serra’nın, Sn. Adnan Oktar
ve arkadaşlarımıza yönelik iftiraları değerlendirirken SERRA'YI BİR
"ÇOCUK" OLARAK DEĞİL, BÜTÜN BU SAYDIKLARIMIZI BİLEN VE
RAHATLIKLA YAPABİLEN BİR ŞAHIS OLARAK DEĞERLENDİRMEK ÖNEMLİDİR. Serra
da tüm bu yöntemleri daha küçük yaşlardan itibaren bilen ve sinsi planlar
kurarak bütün bunları rahatlıkla, çekinmeden, korkmadan ve ısrarla
uygulayabilen bir kişiliktir.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.