KAMUOYUNA DUYURU!

CAMİAMIZI SİLAHLI SUÇ ÖRGÜTÜ GİBİ GÖSTERMEK İSTEYENLERİN OYUNUNA DİKKAT!

Sayın Adnan Oktar’ın Fahri Başkanlığı’nı yaptığı TBAV camiası mensupları ile görüşmelerini, ortak ilmi-kültürel faaliyetlerini sonlandıran bazı kişiler İngiliz derin devleti ajanlarının kontrolüne girmişler ve onların kurguladıkları bir kumpasa alet olmuşlardır. Bu kumpasın en önemli stratejilerinden biri olarak geçmişte camiamızla bağlantı kurmuş tertemiz genç kızları tehditlerle korkutmuşlar, baskı altına almışlar ve kendilerinin yaptığı gibi aleyhimizde şikayetlerde bulunmalarını sağlamışlardır. Bu asılsız şikayetlere konu suçlamalar nedeniyle hakkımızda soruşturma yürütülmüş ve ardından da dava açılmıştır.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan bu dava esas itibariyle örgüt davasıdır. Davada güya silahlı suç örgütü olduğumuz yönündeki iddialar araştırılmaktadır.

Dosyadaki ifadelere yansıyan hayali senaryolara silah unsuru özellikle katılmıştır. Örneğin bu doğrultuda bazı arkadaşlarımızda bulunan silahlar güya ruhsatsız gibi gösterilmiş, bu silahların güya tehdit, şantaj eylemlerinde kullanıldıkları ileri sürülmüş, hatta husumetli müştekilerin sosyal medya hesaplarında bakıldığında camiamızın güya 2019 yılı için planladığı darbe girişiminde kullanılacakları dahi iddia edilmiştir.

Öncelikle belirtmeliyiz ki camiamıza karşı kurulan ve böylesine komik ve gerçekdışı iddialara dayanan komplo esasen Sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünde dünya çapında yaptığımız yoğun kültürel faaliyetleri durdurma amaçlıdır. Dünya çapında evrim teorisinin çöküşünü, bilimsel yaratılış delillerini, İslam birliğini, Deccaliyetin karanlık planlarını, Kuran ahlakını ve mucizelerini anlatmamız İngiliz derin devletini rahatsız etmiş ve bize karşı komploya yöneltmiştir. Camiamıza karşı geçmişte kurulmuş komplolarda ön plana çıkartılan örgüt suçlaması bu komploda da kullanılmış, günümüzde farklı olarak bu suçlamaya silah unsuru da eklenerek FETÖ benzeri bir yapılanma izlenimi oluşturulmak istenmiştir. Yani komplocular Türkiye gündeminden faydalanmışlar ve yargılanan arkadaşlarımız hakkında en ağır cezaların çıkması için gerekli koşulların oluşmasına gayret etmişlerdir.

Türkiye’de camiamızın silahlı suç örgütü olduğuna inanacak tek bir insan bile bulunmamaktadır. Ancak bir kişide dahi hakkımızda “sükut ikrardan gelir” şeklinde özetlenecek bir kanaatin oluşmaması için bu iddialara da kısaca cevap vermemiz yerinde olacaktır. 

Arkadaşlarımızın tabanca ve av tüfeklerinin tümü ruhsatlıdır. Bu silahlar herhangi bir suç eyleminde kullanılmadıkları gibi, av tüfeklerinin birçoğu kılıfında ele geçirilmiştir. Ele geçirilen 70 tabanca ve 23 av tüfeğinin husumetli müştekilerin iddia ettiği gibi herhangi bir darbe girişiminde kullanılamayacakları küçük çocukların bile kavrayabileceği açıklıktadır. Ancak komplocular ellerinde hiçbir delil bulunmadığından dolayı bu tür algı operasyonlarına yönelmişler ve böyle saçma iddialara dosyayı doldurmuşlardır.

Burada belirtmemiz gerekir ki tabanca ve av tüfeği ruhsatı bulunan arkadaşlarımızdan birçoğu söz konusu ruhsatlarını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra almışlardır. Söz konusu dönemde Türkiye’nin genelinde silahlanmada haklı olarak görülen artış camiamızda da yaşanmıştır. Bazı devlet büyüklerimizin de halkın bu tavrını destekleyici yönde açıklamalar yapmaları camiamızda gerek kişisel güvenliğimiz gerekse ülke savunmamız adına silahlanma isteğini arttırmıştır. Daha önceden ekseriyetle PKK, El-Kaide ve DEAŞ gibi örgütlerin emniyetimiz tarafından da tespit edilmiş olan tehditleri ve suikast planları nedeniyle silahlanan arkadaşlarımıza 15 Temmuz darbesinden sonra haklı olarak yenileri eklenmiştir. Yine de arkadaş camiamızın genişliğine göre bakıldığında kabul etmek gerekir ki silah ruhsatı alan arkadaşlarımızın sayısı toplam içinde azınlıkta kalmıştır. Bu anlattıklarımız camiamızdaki silahlanmanın suç örgütlerinde gözlemlenen refleksle hiçbir alakası olmadığının, sadece dönemsel ihtiyaçların ve gerekliliklerin doğal bir sonucu olduğunun göstergelerinden biridir.

Camiamıza komplo kuran ana yapı, FETÖ’nün kontrolünü elinde bulunduran İngiliz derin devletidir. İngiliz derin devleti önce milletimizin üstüne FETÖ’yü salmış, ardından, cemaatleri şeffaflaştırma politikası adı altında bir kısım mazlum Müslümanlara karşı kumpaslar kurmaya başlamıştır. Bu da yetmezmiş gibi kontrolü altına aldıkları kişilerin iftira ve çarpıtmalarıyla 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin birçok yerindeki vatandaşımızın da aldığı gibi birkaç arkadaşımızın ruhsatlı silah almasını suç gibi göstermeye çalışmışlardır. Süreç boyunca öyle bir algı operasyonu yürütülmüştür ki, evlerimize kadar araştırıp suikast planları kuran PKK ve DEAŞ gibi örgütlere ve FETÖ tehlikesine karşı tedbir almamız sorgulanır hale gelmiştir.

Sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünde yaklaşık 40 yıldır insanlara bilimsel deliller eşliğinde Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan, İslam Birliği’ni savunan, Darwinist ideolojilerin açmazlarını ortaya koyan, teröre karşı ilmi mücadele yürüten, bağnazlığın İslam’a verdiği zararları gidermek için çaba harcayan ve Atatürkçülüğü yayan camiamız silahlı suç örgütü değil Allah rızasını kazanmak için bir araya gelmiş ve birbirlerini çok seven bireylerden oluşan bir arkadaş grubudur. Camiamızın FETÖ gibi kanlı, sevgisiz, kumpasçı, devlet düşmanı yapılanmayla ne bir ilgisi ne de en küçük bir benzerliği vardır. Söz konusu terör yapılanmalarının hainliklerini öne sürerek Müslüman toplulukların, cemaatlerin, vakıfların hepsine aynı şüpheyle bakmak ne akla ne mantığa ne de vicdana uygun bir düşünce değildir.

Dolayısıyla FETÖ öne sürülerek masum, mazlum Müslüman topluluklara karşı yapılan ve en başta da hiçbir suça karışmamış camiamız mensuplarını hedef alan bu su-i zanlı bakış açısının ortadan kaldırılması, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya barışın güvenin huzurun ve SEVGİNİN hakim olması en büyük temennilerimizdendir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski