11 Temmuz 2018 tarihinde camiamıza yapılan operasyonu takiben başlatılan tutuklama ve iddianamenin hazırlanması süreci karalama ve iftira kampanyalarının esas alınmasıyla ilerledi.

İngiliz derin devleti karşısında tir tir titreyen, gencecik kızlara tehdit ve baskı kurarak kendi kendilerine iftira atmalarına sebep olan sahte kahramanların, maaşını İngiliz derin devletinden alan kumpasçıların komplosunu Yüce Türk Adaleti'nin bozacağına güvenimiz tamdır. İngiliz derin devletinin kirli oyunları Türk polisine ve Türk adliyesine işlemez.

Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş ve Ceza Kanunu'ndaki neredeyse tüm maddeleri kapsayacak şekilde 33 ayrı mesnetsiz suçlamayla başlatılan süreç bile başlı başına, ortada hukuki delillere göre işleyen bir durum olmadığının apaçık ispatıydı. Kara para aklama, askeri ve siyasi casusluk, küçük çocuğa cinsel taciz, tecavüz, şantaj, tehdit gibi akıllara durgunluk veren dehşetli ithamların hiçbirisinin hukuki temeli, somut gerçek delilleri olmadığı anlaşıldı. Ayrıca, akıl, mantık ve tüm karşı-deliller de bu dayanaksız uydurma ithamların gerçek olmalarının imkansızlığını da gün ışığına çıkardı.

Aslında tüm bu amansız ve izansız karalamalara rağmen hiç kimsenin bunlara itibar etmiyor olması da Türk milletinin dünyaya örnek sağduyu, feraset ve irfanının tecellisi oldu. Sokaktaki seyyar satıcıdan Türkiye’nin en önde gelen ceza hukuku profesörlerine kadar herkes bu dosyanın hukuki yönden bomboş olduğunu gayet iyi biliyor. 

Eğer, bu dosyada öne sürülen ithamlardan tek bir tanesi bile doğru olsaydı, gerçekten de ortada iddia edildiği gibi çok çok ciddi, vahim, dehşetli ve akıl almaz suçlar olsaydı tüm Türkiye'de yer yerinden oynar, insanlar galeyana gelirdi. Tek bir çocuğun istismara uğramasında bütün Türkiye ayağa kalkarken, yıllar boyunca onlarca çocuğa tacizde bulunulduğu iddiasının en ufak bir gerçekliği bile olsa ülkede taş taş üstünde kalmazdı. Gerçekten de, dosyada iddia edildiği türden "vatan hainliği" şeklinde bir suç söz konusu olsa toplumda tahmin tahayyül edilmeyen bir tepki ve karşılık oluşurdu.

Ama Devletimiz de halkımız da bu ithamlara itibar etmiyor. Bir kısım medyanın aleyhimizde 2 yıldır her çeşit iftira, karalama ve provokasyon yöntemini denemesine rağmen manipüle edilmeye açık, sürü psikolojisiyle güdülen cahil ve bilinçsiz küçük bir güruh dışında aklı başında, şuurlu, uyanık hiç kimse bu saçma ve uydurma iddialara zerre kadar itibar etmiyor, kale bile almıyor. En üst düzeydeki insandan sokaktaki vatandaşımıza kadar herkes bu iddiaların gerçek olmadığının farkında ve tüm bu dehşet verici hayal mahsulü hikayelere karşı en ufak bir reaksiyon gösterme ihtiyacı dahi hissetmiyor.

Bunun da ötesinde yargılama sırasında, duruşma salonunda bizlere yöneltilen sorular da iddiaların inandırıcılığı olmadığını, bu iddiaların sorgulanmamasıyla ortaya koymuştur. Yaklaşık 90 gün süren tutukluların ifadesinin alınması esnasında, “kara parayı nasıl akladınız?”, “parayı yurt dışına nasıl çıkardınız?”, “askeri casusluk bağlantılarını nasıl kurdunuz?” gibi beklenen sorular yerine, “neden o fotoğrafınızı sosyal medyada yayınladınız?”, “neden çocuk doğurmadınız?”, “neden o kişiye iltifat ettiniz?”, “neden hasta arkadaşınıza maddi yardımda bulundunuz?” gibi sorular yöneltilmişti. Hatta sözde cinsel saldırı mağduru olduğunu iddia eden bayan müştekilerin avukatları dahi kendi müvekkillerinin iddialarına yönelik tek bir soru sormamışlardır. Sözde maddi vakanın aydınlatılmasına yarayacak ne bir soru, ne bir araştırma talebi ne de herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Camiamızın geneline yönelik magazinsel içerikli ve tabiri caizse tribünlere hitaben yöneltilen sorular, beyanlar ve hukuka aykırı kurgu mahsulü deliller haricinde ceza yargılamasına konu edilebilecek tek bir iddia dahi tartışılmamıştır. 

Nitekim bu durum yargılananların avukatları tarafından da sık sık gündeme getirilmiştir. Örneğin ülkemizde ceza hukukunun duayenlerinden biri kabul edilen Prof. Dr. Ahmet Gökçen duruşma esnasında bu anormal duruma karşı hukuki tepkisini şöyle ifade etmiştir: 

“Sayın Başkanım sizin vicdanınıza hitap ederek Sayın Savcıma da bunu sormak istiyorum. Siyasal askeri casusluk isnat ediliyor, müvekkilimize hiç sabahtan beri bunu konuşmadık. Cinsel istismar isnat ediliyor, hiç bunu konuşmadık. Zaten bayan kendisi cinsel saldırı isnat ediliyor yani 220/5 dolayısıyla hiç bununla ilgili bir soru sorulmadı. Eziyet, şantaj siz başta söylediniz bunları kara para aklama, hakaret TCK 133 hiç bunları konuşmadık biz. Mesela bir iddianamede de bu soru yok. Soru şu Adnan Oktar nereden gelirdi? Adnan Oktar nereden giderdi? Hangi kapıdan girerdi? Ne yerdi? Ne içerdi? Ya bundan yargılanmıyor bunlar… Yani mesela şunu beklerim ben "sen hangi suçu işlemek amacıyla kimi azmettirdin?" Bunu müvekkilimize sormanızı beklerim. İddianamede de böyle bir şey yok, soruda da böyle bir şey yok. Adnan Oktar nasıl giderdi? Zırhlı araçla mı giderdi? Efendim kaçta girerdi? Kaçta çıkardı? Evet şimdi mesela kara para aklama, hiç ben kara aklama, para aklamayla ilgili iddia makamının "şu para, suç işlenmiştir, şuradan elde edilmiştir ve bunu da siz akladınız" diye bir sorusunu GÖRMEDİM… Efendim Kanal A9 da yayınlar yapılıyormuş, bu yayınlar ahlaka milli ve manevi değerlere aykırıymış RTÜK'te bunu yasaklamış… Ama yani şimdi buradan elde edilen, bundan işte dolayı kişiler hakaret ediyormuş, hakaret edince dava açılıyormuş, dava açılınca mahkeme tazminat veriyormuş, acaba iddia makamı kara para diye bunu mu söylüyor? Bu kara para olmaz. Veya başka hangi kara paradır ya bunu söyleyin ki savunma yapalım… Bakın 147. Madde gayet açık. İfade ve sorgunun tarzı sanığa yüklenen suç anlatılır. Yüklenen suç mesela, yüklenen suçla ilgili cinsel istismarla, cinsel saldırıyla ilgili ben bir soru bekliyorum…”

Görüldüğü gibi basına yansıyan itham ve iddiaların somut bir karşılığının olmaması yargılama sürecine de yansımaktadır. Yerli ve milli olduğunu, vatan aşkının sağlamlığını, Devlete gözü kara itaatini tüm dünyanın bildiği Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı hukuksuzca, izansızca, akla ziyan bir şekilde casuslukla, vatan hainliğiyle, kara para aklamakla vs suçlamak en baştan bozulmuş bir oyundur. Kurulan oyunun çürüklüğü ve akılsızlığı daha şimdiden tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Yüce Türk yargısı da bu sürecin sonunda tertemiz arkadaşlarımızın tüm bu iftiralardan beri olduğunu bir kez daha teyit edecektir.

Daha yeni Daha eski