Sayın Adnan Oktar ve TBAV camiasına yönelik haksız ve hukuksuz uygulamalar, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sivil toplum kuruluşlarının hak ve özgürlüklerinin korunacağına dair güvence veren 27.05.2017 tarihli konuşması ile taban tabana zıttır.

Sayın Cumhurbaşkanımız söz konusu konuşmasında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:

Biz birileri gibi sivil toplumu tehdit olarak değil, milli birlik ve beraberliğimizin kilit taşı olarak görüyoruz. SİZLER ÜLKEMİZDE KATILIMCI DEMOKRASİNİN ARACI, SOSYAL BARIŞIMIZIN ADETA SİGORTASI OLAN KURULUŞLARSINIZ. Burada şu gerçeğin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Sivil toplum, devletin karşıtı değil, bilakis tamamlayıcısıdır. Beka mücadelesı̇ verdı̇ğı̇mı̇z krı̇tı̇k dönemde, STK’ların yükümüze omuz vermesı̇nı̇ beklı̇yorum.

VAKIF, DERNEK, PARTİ GİBİ KURULUŞLARDA YAPILAN HİZMETLER, HER ŞEYDEN ÖNCE GÖNÜL İŞİ, AŞK İŞİ, BİR SEVGİ VE SEVDA İŞİDİR. Eğer yaptığınız hizmete, o hizmeti yürüttüğünüz kurumun doğruluğuna inancınız yoksa bu görevler sürdürülemez."(27 Mayıs 2017, Ensar Vakfı Genel Kurulu, İstanbul Kongre Merkezi)


Görüldüğü gibi Sayın Cumhurbaşkanımız STK’ların demokrasinin aracı, sosyal barışın sigortası, devletimizin tamamlayıcısı, milli birlik ve beraberliğimizin dayanak noktası olduğunu vurgulamış ve STK’ların desteği olmadan devletin hedeflerine ulaşamayacağını belirtmiştir.

Öte yandan, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi ile Sayın Adnan Oktar’ın başka birçok konuda daha benzer düşüncelere sahip olduğunu görüyoruz. Bunlardan bazı örnekler vermemiz gerekirse:

 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 8 Eylül 2016’da Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan bir konuşmasında cemaatlerin Gülen örgütüyle bir tutulmaması gerektiğini anlattı. Türkiye’de inanç değerlerinin etrafında toplanmış kişilerin yürüttüğü pek çok faaliyetin bulunduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu grupların gerçekleştirdikleri eğitim, hayır, kültür, dayanışma, irşad faaliyetlerinin milletin ilgisine mazhar olduğu gibi, bazı dönemler hariç, devleti de rahatsız etmediğini ifade etti.

Sayın Adnan Oktar da 5 Eylül 2016 tarihinde A9 TV’de yayınlanan sohbet programında şunları söylemişti:

"PKK’yla meseleyi halledemediler. Türkiye’yi bölmek istediler, yapamadılar. Şimdi de cemaatleri yok etme kafasına girdiler. Yani bu da olacak bir şey değil onu söyleyeyim. Çünkü buradaki amaç İslam’ı yok etmektir. Yani İslam’ı ala hale getirmek değildir. Türkiye’yi bölmek ve İslam’ı yok etmek. Ta en başta adamların aldıkları karar bu. İki yüz yıl önce aldıkları karar. Hükümet buna karşı kesin tavrını koysun. Tayyip Hocam kesin tavrını koysun."

 

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan 9 Şubat 2017’de Milliyet Gazetesi’ne yayınlan habere göre “unutmamalıyız ki kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur” diyerek, kalitenin önemini anlatan bir konuşma yapmıştır.

Evde, işte, sokakta, giyimde, eğitimde, kısacası hayatın her alanında kalitenin önemine yıllardır sık sık değinen Sayın Adnan Oktar, sanat ve kalite yönünden eksik olan ülkelerin darbelere de açık hale geldiğini vurgulamaktadır. Örneğin 17 Ocak 2017 tarihli A9 TV programında şunları demiştir:

"Yol, köprü, baraj yapılması, sanat ve özgürlük olmadığında eksik kalıyor. Tüm sokaklarda sanat olmalı, kadınlara özgürlük olmalı. Sanat ve Kalite Bakanlığı kurulması çok önemli bir konudur. Bu, Türkiye’nin konuya verdiği önemi gösterir. Bir adım atılırsa arkası gelir."

 

Buğday isimli filmin galasına katılan Cumhurbaşkanımızın burada yaptığı konuşmayı 23 Kasım 2017 tarihli Milliyet Gazetesi özetlemiş, kendisinin bu konuşmasında kalite konusunda detaylı bir açıklama yaparak, “zaman zaman kaliteyi bilmeyen, nezaketsiz kimselerin çıkabildiğini, bu kişilere verilecek en güzel cevabın sevgiyi korumak olduğunu” söylemiştir.

Adnan Oktar’ın 28 Temmuz 2017 tarihli A9 TV programında konu ile ilgili söyledikleri ise şöyledir:

"Avrupa’ya göre İsveç, Norveç, Hollanda, Danimarka’ya, Ukrayna’ya göre Türkiye’deki görgü, kültür düzeyi, medeniyet anlayışı, sanat ve estetik anlayışı bazı yerlerde çok geri gerçekten. Bu doğru, zaten bunun derdindeyiz biz. Bu bir felaket. Sanat anlayışı felaket bazı yerlerde, kalitesizlik felaket. Ama gençlerimiz çok zeki ve kaliteye, güzelliğe çok önem veren insanlar. Bu, gereksiz yere gelenekçi ortodoks sistem tarafından bize yapıştırıldı. Bunu temizlemek an meselesi. Hükümetle ittifak etmesi gerekiyor gençlerin. Tayyip Hocam bu konuda evvelAllah en önde gider. Ama şu bakanlık işini bak ben uzun süreden beri söylüyorum, Tayyip Hocam bu konuyu halletsin, istirham ediyoruz kendisinden."

 

Cumhurbaşkanımız 10 Kasım 2017’de Genç Kadın Liderler Programı sertifika töreninde yaptığı konuşmada kadınların toplumdaki yeriyle ilgili sorunlara değinmiş, şu konuşmayı yapmıştı:

"Kadınların toplumda varlık göstermedeki sıkıntıları İslam’dan değil geleneklerden kaynaklanmaktadır. Sen ılımlı İslam diyorsun, daha bir bayana araba kullandırmıyorsun. İslam’da buna mani var mı? Yok. İslam İşbirliği Teşkilatı’na da kadınlarımızı daha doğru dürüst almış değiller. Bir el hep önünü kesiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı içinde kadınlarla ilgili çalışmalarda bir bariyer, bir direnç ile karşılaşıyoruz. Müslüman kadınları evlerine hapsedecek anlayış bir virüs gibi yayılıyor. Kadın eli değmeyen her iş bize göre eksiktir, yarımdır."

Sayın Adnan Oktar’ın 24 Ekim 2017 tarihli A9 TV programında yaptığı konuşma ise bu çok paralel biçimde şöyledir:

"Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında, kadınlardan nefret eden tipler var. Kadınları hayvan gibi görüyor, yarım görüyor. Onların yüzde doksan dokuzunun cehenneme gideceğine inanıyor. Ne denirse dediklerinin tersinin yapılması gerektiğine inanıyor. Böyle bir ortamda, aşağılamanın en şiddetlisinin olduğu bir ortamda, ki Darwinizm de insanların hayvandan geldiğini söylüyor, kadınların da insan olma aşamasında olan hayvanlar olduğuna inanıyor. Böyle dehşet verici bir ortamda insanlar tabii ki mutlu olmaz."

 

Cumhurbaşkanımız 14 Aralık 2016 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 32. Muhtarlar Toplantısı’nda şöyle konuştu:

"Gün çekişme, çatışma, husumet, eski defterleri karıştırma günü değil. Anayasamızın 104. maddesine göre, devletin başı olarak terör örgütlerine karşı milli seferberlik ilan ediyorum."

Sayın Adnan Oktar da Güneydoğu’da yükselen PKK tehdidine karşı seferberlik ilan edilmesi; Güneydoğu’ya asker, polis, komando, çevik kuvvet takviyesi yapılması, halka ve askere kanunlar dahilinde geniş yetkiler verilmesi, askerin en gelişmiş silahlarla donatılması gerektiğini defalarca ifade etmiştir. 11 Ekim 2016 tarihli A9 TV programında şu sözleri söylemiştir:

"Asker sayısının artırılması gerekiyor, güvenlik elamanlarının sayısının artırılması gerekiyor. Kısa bir seferberlik de yapılabilir. Bir- iki dönem asker de alınabilir. Askerliğini jandarma, komando olarak yapmış kardeşlerimiz bir seferliğine askere alınabilir. Altı aylığına, yedi aylığına. PKK’lılar tamamen teslim alınıncaya kadar."

 

25 Temmuz 2017 tarihli Habertürk gazetesinin haberine göre Mescid-i Aksa’da İsrail nedeniyle çıkan gerilime değinen Sayın Erdoğan “Ben buradan milletime sesleniyorum, Mescid-i Aksa’da böyle bir şey oldu diye buradaki sinagoglara saldırmanın anlamı da yoktur. Bunlar bizim dinimize göre de yasaklanmıştır. Mescid-i Aksa’nın duvarlarını restore eden Mimar Sinan Yahudilerin ibadetlerini yapabilmeleri için bir alan açmıştır. Diğer dinlere hayat hakkı vermeyelim gibi bir düşünceye ecdadımız asla kapılmamıştır.” şeklinde beyanat vermiştir.

20 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanan A9 TV sohbet programında sunucu “Kudüs’te Mescid-i Aksa’da çıkan olaylar sonrasında bugün Neve Şalom Sinagogu önünde gösteri yapılmış. Türkiye Yahudileri ibadethane önünde yapılan bu eylemden rahatsız olmuşlar” şeklinde bilgi verinde Sayın Adnan Oktar şu yorumu yapmıştır:

"Çok ayıp. Yani orada dindar Musevilere kafayı takmak, onları huzursuz etmek çok çok ayıp. Misafire bu yapılmaz, dosta bu yapılmaz. Türkiye’nin artık parçası olmuş insanlar. Kendi vatandaşımız olan insanlar. Bu gelenekçi üslubu bıraksınlar, sevgiyle, merhametle, şefkatle yaklaşsınlar. İman hakikatleri, Kuran mucizeleri anlatsınlar. Darwinizm’in geçersizliğini anlatsınlar. Bunlar yol değil. (Göstericilerin) Yaptığı zaten kanuna, hukuka aykırı bir şey. İbadethanelere zaten saldırı olmaz. Kuran’da bu yasaklanmış, ibadethaneler bilakis korunan yerlerdir. Sinagoglar ve kiliseler, mescitler Müslümanların korumasında olan yerlerdir. (Göstericilerin) Yaptığı haram bir fiil. Masum Musevilere burada saldırmak olmaz. Bu çok yakışıksız bir hareket. İyilik yapacaksa, gitsin PKK ile çatışsın." 



Daha yeni Daha eski