Müştekilerin Mahkeme Huzurundaki İfadeleri Bunun Bir Kumpas Davası Olduğunu Bir Kez Daha İspatladı !!!

Adnan Oktar ve arkadaşları davasında müşteki ifadelerinin alınmaya başlanmasıyla, 5 ve 6 Ağustos 2020 tarihli bazı gazete ve internet sitelerinde bir takım gerçek dışı bilgilerin yer aldığı haberler yayınlandı.

Öncelikle, Mahkemenin aldığı karara saygı duymakla birlikte, basında yer alan, yargılananların müştekiler üzerinde baskı kurduğu ve sözde korkutucu etkileri olduğuna dair haberler akla, mantığa, izana, gerçeklere ve akılcı her türlü kavrama baştan sona aykırı iddialardır. 

Hayatını sevgi üzerine kuran Adnan Oktar ve arkadaşlarının baskı, yıldırma, dayatma, zorlama, tehdit, korkutma gibi ifadelerle aynı cümle içinde yer alması bile abestir. Bugüne kadar ne Adnan Oktar ne de arkadaşları hakkında bu yönde açılmış bir soruşturma dahi bulunmamaktadır. 

Tamamen hayal ürünü bir iddia olmakla birlikte, güya askeri ve siyasi casusluk gibi dehşet verici suçlar işlediği iddia edilen sözde silahlı suç örgütünün sözde tehdit yöntemleri olarak ise “TWEET YAZMAK” cevabı gelmektedir. Böyle bir tweet veya yazı da hiç olmamakla birlikte, “TWEET YAZARAK KORKUTUCU GÜÇ KULLANANAN SİLAHLI SUÇ ÖRGÜTÜ” ifadesinin içindeki akıl, mantık ve hukuk çöküntüsünü kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Nitekim söz konusu davada, sözde silahlı suç örgütünün hayali suçlarından biri de “hukuk grubu kurmak”, yani herhangi bir durumla karşılaştığında bunu hukuku kullanarak çözmektir. Öyle sanıyoruz ki, değil Cumhuriyet tarihinde dünya tarihinde hakkını hukukla, kanunla, mahkemeyle arayan hiçbir suç örgütü görülmemiştir. 

Bir sorunla karşılaştığında mahkemeye başvuran mafya kavramı ne kadar abesle iştigalse, iftiraya, saldırıya, hukuksuzluğa maruz kaldığımız zaman bunu Türk Adaletine taşıdığımız için suçlanıyor olmamız da, hukuk dışına asla çıkmadığımız bu derece sabitken, müşteki hanım ve beyleri tehdit ettiğimiz iddiası da o kadar abesle iştigaldir. 

Ayrıca nezaketi, insaniyeti, güzel sözlülüğü, inceliği, görgüsü, kalitesi ile tanınan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yüzlerindeki nurun ve temizliğin kimse üzerinde korkutucu bir etkisi olması mümkün değildir. Tam tersine başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere herhangi bir arkadaşımızla karşılaşan insanın üzerinde oluşabilecek tek etki sevgi, güzellik, iyilik ve pozitif olan her şeydir.

Basında yer alan “yakışıklı erkekler grubu olduğu”, “bunların kız getirmekle görevlendirildiği”, “kızları çektiği” gibi çirkin iddialar ise her şeyden önce bu satırları yazanların dünyaya ve kadınlara yönelik kabul edilmesi imkansız bakış açısını yansıtan seviyesiz ithamlardır. Tek başına “kız getirme” kavramı ve ifadesi dahi bu kumpası hazırlayanların çirkin ve karanlık dünyasının önemli bir göstergesidir. Kadınlara verdiği değer ve gösterdiği saygı ile ön planda olan arkadaş camiamızda hiç kimsenin böyle bir üslup kullanması mümkün değildir. 

Kaldı ki başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere arkadaşlarımız herhangi bir hanımla arkadaşlık kurmak istedikleri takdirde bunu onlara birinin sağlamasına hiç ihtiyaç duymayacak şekilde yüksek kalitede fiziki, maddi ve manevi özelliklere sahiptirler. Sayın Adnan Oktar’ın yüksek ahlakı, kalitesi ve etkileyici görünümü sebebiyle, talep etmese dahi kendisiyle arkadaş olmak isteyenlerin çokluğu bilinen bir gerçektir. 

Bilindiği üzere cinsel suçlar ispatlanması en kolay suç kategorisidir. Gerçekten tecavüze uğrayan bir kadının bunu ispatlayabilmesi oldukça kolaydır. Değil iç çamaşırı veya kıyafeti, tek bir parça peçeteyle dahi doku alması, saklaması, ilgili birimlere teslim etmesi ve doğru söylediğini ispatlaması mümkündür. Bizlerin yargılandığı davada ise bolca laf ve magazin yanında bir tane bile somut bulgu ve ispat bulunmamaktadır. 

Yıllar boyunca tecavüze uğradığını iddia eden kadınların tecavüze maruz kaldıkları yere güle oynaya seve isteye, üstelik bir gün değil üç ay değil 10 yıl 20 yıl boyunca neden gelmeye devam ettikleri sorusu bir yana, bunca zaman boyunca bir tane bile delil ortaya koyamadıkları durumu açıklamaktadır. Böyle bir tecavüz ve taciz hiçbir zaman yaşanmamıştır. 

Bu konuda doğruyu söylediğimiz Adli Tıp raporlarıyla da ispatlanmıştır. Tecavüze uğradıklarını iddia eden kadınların Adli Tıpta yapılan fiziki incelemelerinde tecavüze uğramadıkları bilimsel olarak ortaya çıkmış, bu raporlar dava dosyasına girmiştir.

Tüm bunların yanı sıra arkadaş camiamıza yönelik en çirkin ve ahlaksız iftiralardan biri olan turnike sistemi hakkında daha önce basına yaptığımız çağrıyı bir kez daha yinelemek istiyoruz: 

Eğer gerçekten turnike sistemini eleştiren bir haber yapmak istiyorsanız, genelevlerde her gün 100’lerce insanla turnikeye girmeye mecbur bırakılan, onların üzerinden elde edilen gelirle on binlerce insanın maaşının ödendiği, 200 bin zavallı kadının kurtulmasını sağlamak için haberler yapın. Genelevlerin kapatılmasına vesile olacak manşetler atın. Böylece büyük bir hayra vesile olursunuz. Genelevlerde her gün düzenli, vesikalı ve vergili işleyen turnike sistemini göz ardı edip, bunun hakkında tek bir kelime bile yazmayıp, tertemiz Müslümanlara atılan iftiraları gerçekmiş gibi manşetlere taşımanın vicdanları yaraladığını siz de görün.

Sonuç olarak, yalan bin defa da söylense yalandır ve olabilecek en iyi kurgu da yapılsa yalan mutlaka açık verir. Bu davada ise söylenen yalanlar ve iftiralar binlerce yönüyle ifşa olmuş, açık vermiştir. Milletimizin vicdanında ilk günden beri ak olduğumuz biliyor ve Yüce Türk Adaletinin de oynanan bu oyunun farkında olduğuna inancımız tamdır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.



 

Daha yeni Daha eski