Kanal D’de, Sayın Hakan Ural ile Sayın Nur Tuğba Namlı’nın birlikte sundukları “Neler Oluyor Hayatta” isimli magazin programının son dönemdeki bölümlerinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili yargı süreci sıklıkla konu yapılmaktadır. 

Sayın Hakan Ural’ın bu programlar esnasında, camiamız aleyhinde uzun yıllardır yürütülen psikolojik algı operasyonlarından etkilenmesinden, Adnan Oktar Davası dosyasının içeriğini yeterince bilmemesinden kaynaklı olarak, sadece camiamıza husumetli kimselerin anlattıkları gerçek dışı bilgiler doğrultusunda olayları değerlendirdiği, eleştiri sınırlarını aşan ve gerçeklerle bağdaşmayan bazı itham ve yorumlarda bulunduğu görülmüştür. 

Sayın Hakan Ural ve Sayın Nur Tuğba Namlı söz konusu programda, farklı günlere yayarak ele aldıkları çok sayıda delilsiz, mesnetsiz ve tümüyle husumetli kişilerin soyut beyanlarına dayalı uydurma itham ve iddiaları dile getirmektedirler. Ayrıca, canlı yayınlara camiamıza husumeti bulunan, husumetin davalaşmaya dönüştüğü Ebru Şimşek, Elvan Koçak ve Özkan Mamati gibi isimler telefonla katılmış, ancak gerçek dışı iddiaların ve mesnetsiz suçlamaların hedefi olan bizlere söz hakkı tanınmamıştır. 

Hakan Ural’ın kanaatimizce izlenme oranlarını arttırma gayretinin bir neticesi olarak programda gündeme taşıdığı asılsız ithamların her birinin, somut hukuki delillerle geçersiz ve gerçek dışı oldukları mahkeme sürecinde sanıkların yazılı ve sözlü savunmalarıyla defalarca gözler önüne serilmiştir. Bu karşı-delil ve savunmalar aynı zamanda yüzlerce kamuoyu duyurusu, basın bülteni, internet sitesi yayınları, sosyal medya paylaşımları, vb. kanallar vasıtasıyla milyonlarca Türk insanının bilgi ve takdirlerine sunulmuştur. 

Dolayısıyla, sağduyulu ve basiretli Türk halkı neyin ne olduğunun, ortada nasıl tarihi ve alçakça bir kumpas yürütüldüğünün tümüyle farkındadır; iftira furyasının başını kimlerin çektiğini, kimlerin boğaz tokluğuna bu kirli kumpasa alet edilip çığırtkanlığının yaptırıldığını gayet iyi görmektedir. 

Bu itibarla, bu açıklamamızda söz konusu iddiaların asılsız olduğunu ispatlayan delillerimize yer vermeye ayrıca gerek duymuyoruz.

Bu açıklamamızda; Sayın Hakan Ural’ın televizyonculuk tecrübesine ve demokrat kişiliğine yakışmadığını düşündüğümüz taraflı yayıncılığına, konuşmalarında düştüğü bazı çelişkilere değinerek camiamızla ilgili konulara dürüst ve adil yaklaşmadığına, arkadaşlarımız gibi modern, dindar, milliyetçi, vatansever insanlar hakkında kanaatimizce aldığı bir talimatın baskısı altında aleyhte yayın yapmak zorunda kaldığına işaret edeceğiz. Bu haklı tespitlerimizi de kendisine sorduğumuz bazı sorularla somutlaştıracağız.

SAYIN HAKAN URAL’DAN AŞAĞIDAKİ SORULARIMIZI DÜRÜSTLÜK VE SAMİMİYETLE KAMUOYU KARŞISINDA CEVAPLAMASINI BEKLİYORUZ:

1– Adnan Oktar Davası dosyasını inceleme fırsatı buldunuz mu? Yargılama esnasında her bir iddiayı tek tek çürüten Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın savunmalarını okudunuz mu? Örneğin, dosyada geçen cinsel saldırı suçlamalarının sadece müşteki beyanlarına dayandığını, tek bir somut delile bile dayanmadığını biliyor musunuz? "Dışişleri Bakanlığı’nın ve MİT’in casusluk suçlamasına konu olayda devlet sırrı niteliğinde hiçbir unsurun bulunmadığını" resmi yazılarla dosyaya bildirmelerine rağmen aleyhimizde mahkumiyet kararı verildiğinden haberdar mısınız? Yoksa davamızı sadece husumetli müştekilerin anlattığı hayali hikayelerin üzerinden mi değerlendiriyorsunuz?

2– Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına verilen on binlerce yıllık cezanın halkımızın yüreğini soğuttuğunu ileri sürüp, büyük bir tehlike olarak gördüğünüzü söylediğiniz camiamızla ilgili az haber yapan kuruluşları eleştiriyorsunuz. Madem öyle, 30 yılı aşkın süredir tanıdığınızı ve geçmişteki birçok olayına şahit olduğunuzu belirttiğiniz camiamızla ilgili olarak bugüne kadar neden tek bir kelime bile konuşmadınız? Söz konusu çelişkili durum, bugün sürekli tekrarlamak zorunda kaldığınız asılsız itham ve iftiraları aldığınız bir talimat sonucunda yapmaya başladığınızın çok açık bir göstergesi olabilir mi?

3– Camiamızı “marjinal”, “anormal” bir yapı olarak değerlendirip kınarken dayandığınız kıstaslar nedir? Kıstaslarınız çerçevesinde düşündüğünüzde – her ne kadar bizler hiçbir iftiraya ve karalamaya itibar etmesek de– geçmişte oğlunuzun eşcinsel olduğu yönünde çıkan söylentilere cevap verirken yaptığınız “Oğlum eşcinsel değil, olsaydı bile elbette kabul ederdim. Her türlü arkasında dururdum.” şeklindeki açıklamanızda eşcinsellik gibi Kur'an'da "iğrenç bir sapkınlık" olarak tanımlanan bir eylemi savunmanız sizi de “marjinal” veya “anormal” bir kişi yapıyor mu? Bu yöndeki değerlendirmeniz eşcinselliğin lanetlendiği İslam’a aykırı değil midir?

4– Geçmişte kızınız Sayın Melisa Ural’ı dudaklarından öpmüştünüz. Niyetiniz ve kızınızla ilişkiniz özel hayatınızın bir parçasıdır. Ancak kızınız bu olayı gösteren fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Dindar milliyetçi vatansever bir camiaya marjinallik eleştirisinde bulunan biri olarak, bir babanın kızını dudaklarından öpmesi sizce bir anormallik ve marjinallik değil midir? Müslüman-Türk aile anlayışında böyle bir fiil normal midir?

5– A9 TV’deki dekolteyi, dansları, örneğin yayına bağladığınız müşteki Elvan Koçak’ın kızlarının Sayın Adnan Oktar’la görüştükleri dönemde eski hayatlarına kıyasla değişen makyaj ve giyim stillerini kendinizce eleştiriyorsunuz. Ancak geçmişte oğlunuzun giyim tarzını eleştirenlere “gençlere hoşgörülü ve anlayışlı yaklaşmalarını” tavsiye etmiştiniz. Üstelik, tam içinde yaşadığınız magazin dünyasında insanlar tarzlarındaki orijinallikle takdir toplamakta siz de yaptığınız yayınlarda bu orijinallikleri gençler için model olarak sunmaktasınız. Peki o halde, neden Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının sosyal hayatlarındaki eylemlerine karşı kendi deyiminizle hoşgörülü ve anlayışlı yaklaşmıyorsunuz?

6– Sizce bir kadının veya genç kızın modaya uygun olarak kaşlarını şekillendirmesi, saçlarının rengini ve modelini değiştirmesi, sevdiği tarzda dilediği gibi giyinmesi marjinallik midir? Eğer bu marjinallikse içiçe yaşadığınız sanat ve magazin camiasındaki, yayın yaptığınız kanal ve programdaki makyaj yapan, dekolte giyinen saçına, kaşına çeşitli biçimler veren insanları da marjinal, tehlikeli ve ahlak bozan unsurlar olarak görüyor musunuz?

7– Eğer dansa, bir kadının dekolte giyinmesine, şarkı söyleyip eğlenmesine karşıysanız eski eşiniz Sayın Sibel Can’ı oryantallik mesleğini yaptığı için hiç eleştirdiniz mi? (Sayın Sibel Can’ın geçmiş hayatına yönelik bir eleştirimiz bulunmamaktadır. Kendisi sevdiğimiz değerli bir sanatçımızdır. Bu sorumuz sadece Sayın Hakan Ural’ın çelişkisini ortaya koymak için sorulmuştur.)

8– Geçmişte rol aldığınız filmlerinizde veya fotoğraf çekimlerinizde Türk halkının genel ahlak yapısına uygun olmayan görüntü ve konuşmaların yer aldığı görülmektedir. Bunları mesleğiniz icabı, yani para kazanmak için yapmayı kabul etmeniz suç değilken, modern insanların İslam’ı yaşayamayacakları ve Türkiye’nin baskıcı ve bağnaz bir anlayışla yönetildiği yönündeki çirkin propagandaları etkisiz kılmak için dekolte, dans ve makyajın A9 TV’de ön plana çıkarılmış olması mı suçtur?

9– Dosyada ve elinizde tek bir somut hukuki delil bile olmamasına rağmen, camiamızın güya şantaja, tehdide, uyuşturucuya karışmış tehlikeli bir suç örgütü olduğunu iddia ediyorsunuz. Peki, bugüne kadar söz konusu suçları gerçekten işleyen herhangi bir tehlikeli suç örgütünü, mafyavari bir yapılanmayı değil günlerce, tek bir cümleyle dahi eleştirme cesaretini, yiğitliğini, yürekliliğini gösterebildiğiniz oldu mu? Elbette ki olmadı! Hal böyleyken bizim camiamıza karşı her gün ağıza alınmayacak her türlü itham ve iftirayı ölçüsüzce sizin bile "rahatlıkla" dile getiriyor olmanız tek başına bizlerin suçla, örgütle, tehlikeli ve korkutucu olmakla uzaktan yakından alakamızın  olmadığının çok açık bir göstergesi değil mi?

10– Husumetli müşteki Özkan Mamati’nin "çok kıymetli, deneyimli bir insan" olduğunu ve sözde suç örgütünü yıkarak devletimize ve milletimize yardım ettiğini belirtiyorsunuz. Şikayetçi oldular diye, onun ve diğer müştekilerin güya camiamız tarafından sosyal medya üzerinden linçe uğratıldıklarını ileri sürüyorsunuz. Bu suçlamayla ilgili somut delilleriniz nedir? Çok övdüğünüz Özkan Mamati’nin dava dosyasındaki belgelerden ve başka dosyalardaki sözlü ikrarlarından açıkça anlaşıldığı üzere, kendisine ait sosyal medya hesapları üzerinden camiamız, ailelerimiz ve arkadaşlarımız hakkında 3 yıldır ağır tehdit ve hakaret içerikli paylaşımlar yaptığını biliyor musunuz? Küfür, hakaret, tehdit ve karalama konusundaki deneyimi tartışmasız olan bu kişinin söz konusu tehditleri ve ağır baskıları nedeniyle dehşete düşürülmüş zavallı genç kızların aleyhimizde kurgulanmış, sizin de ekranlardan aktardığınız hayal ürünü iftira senaryolarını anlatarak şikayetçi olmak zorunda kaldıklarından haberiniz var mı?

11– Öve öve bitiremediğiniz Özkan Mamati’nin hakkında devam eden nitelikli dolandırıcılık soruşturması ve davası ve bu konudaki deneyimleri hakkında da yorumlarınız olacak mı?

12– Özkan Mamati isimli şahsın kar maskesi ve elinde kılıçla yaptığı ağır tehdit ve hakaret paylaşımlarları onlarca genç kızı ve kadını en galiz hakaretlerle ve küfürlerle gece gündüz tehdit etmesine, kendince itibarsızlaştırmaya çalışmasına söyleyecek bir sözünüz var mı? Kadına şiddetin en yüksek seviyelere ulaştığı bir dönemde bu kişinin kadınları organlarını deşmekle tehdit etmesini olağan mı karşılıyorsunuz? Sizce kıymetli ve deneyimli bir insan olmanın ölçüsü bu vasıflar mı? Özkan Mamati’nin tehdit ettiği kadınlardan herhangi biri yarın öbür gün sokakta saldırıya maruz kalsa vicdani bir sorumluluk hissetmeyecek misiniz?

13– Ortada kesinleşmiş bir yargı kararı yokken, yani Sayın Adnan Oktar’ı savunmak ve desteklemek suç olmamasına rağmen sosyal medyada bu yönde paylaşımlar yapanların tek tek yakalanmalarından duyduğunuz memnuniyeti dile getiriyorsunuz (ki böyle bir yakalanma da gerçekte yoktur). Hukuken hiçbir suç teşkil etmeyen ve örtbas edilmeye çalışılan gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya koyan bu paylaşımlar sizi neden huzursuz ve tedirgin ediyor? İnsanların fikirlerini özgürce beyan ederken haksız yere gözaltına alınıp tutuklandıkları bir Türkiye mi hayal ediyorsunuz?

14– Hakkımızda günlerce yaptığınız programlarınızda özellikle cinsellik, kadın, Sayın Adnan Oktar’a duyulan sevgi konularını ön plana çıkarıp bunları klasik size özgü son derece zorlama ve samimiyetle bağdaşmayan yorum ve üsluplarla, akılı başında hiç kimsenin itibar etmediği sözde eleştiri unsurlarına dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Bununla birlikte, camiamıza mensup kimselere geçmişte gerek görünümlerinden gerek kalitelerinden gerek kişiliklerinden gerekse eğitimlerinden dolayı hayranlık beslediğiniz de eskiden beri herkesçe bilinen bir gerçek. Bu iki durumu bir arada değerlendirdiğimizde, geçmişte camiamıza yönelik olan hayranlığınızın zamanla bilinçaltınızda kıskançlığa dönüştüğünü, bunun sonucunda da bugün hakkımızdaki söz konusu çirkin ve asılsız iddialara destek verdiğinizi söylemek mümkün mü?

15– Camiamız konusunda tarafsız ve dürüst bir sunuculuk yaptığınıza inanıyor musunuz? Elvan Koçak isimli müşteki babanın, çocuklarının güya Sayın Adnan Oktar tarafından kaçırıldıklarını ileri sürmesine hemen inanırken, adı geçen genç kızların ve annelerinin, Elvan Koçak'ın iddialarının gerçek dışı olduğunu söylemelerine asla inanmamanız neden kaynaklanıyor? Husumetli müştekilerin yalan ve iftiralarını saatlerce dinlerken, gerçekleri birkaç dakika bile dinlemeye, yayınlamaya cesaret ve tahammül edememeniz, “geç ya, bunları, konuşmaya değmez, uçmuş bunlar” şeklindeki yakışıksız ifadelerle en bariz gerçekleri örtbas etmeye çalışmanız programlarınızın baştan beri tamamen taraflı, önyargılı, peşin hükümlü ve talimatlı bir çerçeve içinde yürütüldüğünü gösteriyor olabilir mi?

Sayın Hakan Ural’ın bu sorularımızı dürüstçe cevaplandırmasını kendisinden rica ediyoruz. Bu sorularımızda vurguladığımız bazı gerçekler üzerinde düşündüğü ve araştırma yaptığı takdirde camiamıza haksızlık ettiğini, hakkımızdaki iddialara objektif bir şekilde yaklaşmadığını göreceğine samimiyetle inanıyoruz. 

Ümit ediyoruz ki, sorduğumuz bu sorular ışığında yaşananları bir daha değerlendirecek olan Sayın Hakan Ural bundan sonraki programlarında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı dürüst, tarafsız, vicdanlı ve hukuka uygun bir yaklaşım sergileyecek ve kendisinin de gayet iyi bildiği gerçekleri cesaretle dile getirecektir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski