Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANININ ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır.

Özellikle cinsel suçlarda mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.

-          Her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.

-          Bu deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.

-          Eyleme ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.

-          Olayın intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.

-          Anlatılan olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.

Davamız Müştekisi olan B.K.’nin ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, gerçek dışı beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. B.K., İFADELERİ SIRASINDA 35 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR. 

CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 35 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR. 

 

 

BU ÇELİŞKİLER ŞUNLARDIR:

1-      ÇELİŞKİ 1: Müşteki, Sayın Adnan Oktar’a yönelik sözde cinsel tacizle ilgili iki farklı beyan vermiştir

B.K. emniyette ve mahkemedeki ifadelerinde  gerçek dışı beyanlarında Sayın Adnan Oktar’ın sözde kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia etmiş fakat iki anlatımında başından geçen olayları TAMAMEN ÇELİŞKİLİ VE FARKLI ANLATMIŞTIR.

İlk ifadesinde Sayın Adnan Oktar’ın sözde imam nikahı kıydığı gün B.K.’yı öptükten sonra evine gönderdiğini beyan etmiş (İmaj A), başka bir görüşmesinde sözde elle cinsel tacizin gerçekleştiğini (İmaj B) iddia etmiştir.

İmaj A

page22image61292928



 

İmaj B

 


Ancak müşteki B.K. mahkemede 13.08.2020 tarihinde verdiği ifadesinde sözde imam nikahı olduğu gün aynı zamanda güya parmakla tacizin olduğunu iddia ederek O GÜNE DAİR HİÇ SÖYLEMEDİĞİ BİR OLAYI MAHKEME İFADESİNDE O GÜN OLMUŞ GİBİ ANLATARAK BÜYÜK BİR ÇELİŞKİYE DÜŞMÜŞTÜR.

B.K. emniyetteki ifadesinde sözde iki farklı günde yaşamış gibi anlattığı olayları, mahkemede aynı gün içinde yaşanmış gibi anlatmıştır. Tacize uğradığını iddia eden bir kişinin başından geçen olayı FARKLI ZAMANLARDA FARKLI ANLATMASI YARGITAYIN ÖNEMLİ BOZMA NEDENLERİNDEN BİRİDİR.

2-     ÇELİŞKİ 2: B.K. sayın Adnan Oktar ile 2010 yılında Said Nursi Sergisinde tanıştığını iddia etmektedir. 03.09.1992 doğumlu olan B.K., iddia ettiği 2010 yılında reşit değildir. ANCAK, SAYIN ADNAN OKTAR İLE TANIŞTIĞINDA REŞİT DEĞİLMİŞ GİBİ GÖSTERMEK İÇİN, SERGİ TARİHİ HAKKINDA KASTEN YANLIŞ BİLGİ VERMİŞTİR. Serginin tarihi 7 Mayıs 2011’dir. Serginin tarihi birçok haber sitesinde ve internet sayfasında yer almaktadır.

https://www.haberler.com/istanbul-da-said-nursi-sergisi-duzenlenecek-2700694-haberi/




Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin yer aldığı internet sitesinde de, 2011 yılına ait sergi afişi altında  fotoğrafı bulunmaktadır.



Yani B.K. iddia ettiği gibi 2010 yılında değil, 2011 yılında Sayın Adnan Oktar ile tanışmıştır. TANIŞTIĞINI İDDİA ETTİĞİ TARİHTE 19 YAŞINDA VE REŞİTTİR.

3-      ÇELİŞKİ 3: B.K., Mustafa Işık’ın sözde KENDİSİNİN HABERİ OLMADAN ANAL YOLDAN BİRLİKTE OLDUĞUNU, bu birleşmeyi HİSSETMEDİĞİNİ, ancak bacaklarından kan gelince anal ilişkinin yaşandığını anladığını beyan etmiştir.

Anal yoldan birleşme esnasında kan gelecek kadar zorlu bir saldırıda mağdure olduğunu söyleyen kişinin üstelik şuuru da açıkken BU BİRLEŞMEYİ FARK ETMEMESİ TIBBİ OLARAK DA HAYATIN OLAĞAN AKIŞI İÇERİSİNDE DE MÜMKÜN DEĞİLDİR.

4-      ÇELİŞKİ 4: Yaşadığını iddia ettiği cinsel saldırıyla ilgili emniyette beyanda bulunurken bu sözde cinsel saldırıyı “BİRLİKTELİK” olarak adlandırmaktadır. Rızası dışında cinsel saldırıya uğrayan bir mağdurenin, bu istismarı BİRLİKTELİK OLARAK adlandırması HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR ve YARGITAYIN BOZMA SEBEPLERİNDEN BİRİDİR.

5-     ÇELİŞKİ 5: B.K. CİNSEL SALDIRILARA UĞRADIĞINI İDDİA ETTİĞİ BU 10 YILLIK ZAMAN ZARFINDA POLİS BABASININ TAYİNİ NEDENİYLE KİLİS’E TAŞINIP YAKLAŞIK 1 YIL ORADA AİLESİYLE YAŞAMIŞ, ÜNİVERSİTE İÇİN TEKRAR İSTANBUL’A GERİ DÖNDÜĞÜNDE SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARIYLA GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMİŞTİR. Hatta görüşme konusunda kendisi ısrarcı olmuştur. Camiamız tarafından asla kabul edilmemekle birlikte, SÖZDE CİNSEL TACİZ VE SALDIRIYA UĞRAYAN BİR KİŞİNİN 1 YIL FARKLI BİR ŞEHİRDE KALDIKTAN SONRA, TEKRAR KENDİSİNE TACİZDE VE SALDIRIDA BULUNDUĞUNU İDDİA ETTİĞİ KİŞİLERLE GÖRÜŞMESİ, İRADE FESADI İLE AÇIKLANAMAZ. Zira daha önce iradesinin fesada uğratıldığı kabul edilse bile, ki bunu destekler tek bir delil veya makul açıklama bulunmamaktadır – bu bir yıl boyunca ailesiyle farklı bir şehirde bulunması, bu sözde teslim edilen iradeyi geri kazandıracaktır.

6-     ÇELİŞKİ 6: B.K. dini telkin yoluyla iradesinin fesada uğradığı iddiasını kendi beyanlarıyla geçersiz kılmaktadır. Zira kendisine yapılan dini telkinlere itiraz ettiğini, mantık yürüttüğünü, mantığının bunu kabul etmediğini anlatmaktadır. BU BEYANLARINDAN SONRA DİNİ TELKİN İLE ANAL VE ORAL YOLDAN İLİŞKİYE İKNA OLDUĞUNU İDDİA ETMEK DE BÜYÜK BİR ÇELİŞKİDİR.

B.K.’nin 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinden:


7-     ÇELİŞKİ 7: Emniyet ifadesinde kimse ile vajinal ilişki yaşamadığını ifade ederken evlilik dışı ilişki için “SÖZDE günah” ifadesini kullanmaktadır. Kullandığı bu ifade de müştekinin DİNİ HASSASİYETLERİNİN OLMADIĞININ dolayısıyla da DİNİ TELKİN İLE İRADESİNİN FESADA UĞRAMASININ BU YÖNDEN DE MÜMKÜN OLMADIĞININ açık delillerinden biridir.

8-     ÇELİŞKİ 8: B.K.; Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubuyla görüşmek istememesinin sebebini UĞRADIĞINI İDDİA ETTİĞİ CİNSEL SALDIRILAR DEĞİL YENİ BİR SEVGİLİSİNİN OLMASI ve STÜDYODA DAHA GÜZEL KIZLAR OLMASI şeklinde beyan etmiştir. Bu, cinsel saldırıya uğrayan bir kadının kullanabileceği bir üslup değildir. Sözde böyle büyük bir travmaya maruz kalan bir kadının öne süreceği tek şeyin kendinden daha güzel kadınlar olması akla, mantığa ve hayatın her yönüne tamamen karşıdır.  

B.K.’nin 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinden:


9-     ÇELİŞKİ 9: Kendisine sözde cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Mustafa Işık’ın iş için Antalya’ya gideceğini öğrendiğinde ÜZÜLDÜĞÜNÜ VE AĞLADIĞINI beyan etmiştir. Açıktır ki sözde sürekli cinsel saldırıya uğrayan bir genç kızın, bu saldırıyı düzenlediğini iddia ettiği kişi KENDİSİNDEN UZAKLAŞIYOR DİYE ÜZÜLMESİ VE AĞLAMASI HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR.

10- ÇELİŞKİ 10: B.K., Mustafa Işık kendisiyle görüşmek istemediğini beyan ettiği halde Mustafa Işık’ı ÇOK SEVDİĞİNİ belirterek, ISRARCI ARAMALARINA DEVAM ETTİĞİNİ BEYAN ETMİŞTİR. Bir kadının sözde tecavüzcüsüne böyle bir sevgi bağlılığı göstermesi mümkün değildir.

11- ÇELİŞKİ 11: Emniyet ifadesinde Muhammed Cihat Gündoğdu hakkında “Cihat’a gelince HOŞLANDIĞIM İÇİN SUSTUMifadesini kullanarak cinsel taciz ve saldırıya uğradığını iddia ettiği arkadaş grubundan olan Muhammed Cihat Gündoğdu’dan HOŞLANDIĞINI BEYAN ETMİŞTİR. Kendisine ait bu beyan, CİNSEL TACİZ VE SALDIRIYA UĞRAMADIĞININ AÇIK DELİLLERİNDEN BİRİDİR.

12- ÇELİŞKİ 12: B.K. gerçek dışı beyanlarının aksine; HİÇBİR BASKI, ZORLAMA VE TEHDİT ALTINDA OLMADIĞINI ve KORKTUĞU BİR DURUM OLMADIĞINI; Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubuyla görüştüğü sırada YENİ BİR SEVGİLİ edinerek ve edindiğini arkadaş grubuna da beyan ederek KANITLAMIŞTIR.

13- ÇELİŞKİ 13: Emniyette verdiği ifadesinde de, mahkemedeki ifadesinde de MUSTAFA IŞIK’IN YANINDAN İSTEDİĞİ ZAMAN KENDİ İSTEĞİYLE ÇIKIP GİDEBİLDİĞİNİ, ZORLA TUTULMADIĞINI ifade etmiştir.

14- ÇELİŞKİ 14:  Emniyet ifadesinde başka birinin söylediğini beyan ettiği sözleri Mahkemede Sayın Adnan Oktar’a suç isnat edebilmek amacıyla Sayın Adnan Oktar söylemiş gibi gerçek dışı beyan vermiştir. Emniyet ifadesinde B.K’ün sarf ettiğini söylediği “bam bam bam” sözlerini, mahkemenizde sözde Sayın Adnan Oktar söylemiş gibi beyan etmiştir.

B.K.’nın 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinden:


B.K.’nin 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden: “Adnan Oktar’ın karşısına çıkınca “bana siyaha boyamışsın” dedi. Ona sormadan yaptım. Büyük cesaretti yaptığım. “Güzel olmuş” dedi. Kızlar da tasdik etti. Sonra kızları çıkardı. “Rakibim varmış” dedi. “Evet erkek arkadaşım var” dedim. Ne yaparım ben onu biliyor musun, bam bam vururum dedi güldü.”

15- ÇELİŞKİ 15: Mahkemedeki çapraz sorgusunda sanık avukatlarından Av. Arzu Gül’ün “Böyle evlere gittiğinizde ilişkiler yaşadığınızda telefonlarınızz yanınızda oluyor mu yoksa bir yere bırakın da gelin mi deniyor telefonlarınızı?” sorusuna “TELEFONLARIMIZ YANIMIZDA OLUYORDU” cevabını vererek arkadaş grubuyla görüştüğünde İSTESE VE GEREKSE DAİMA DIŞ DÜNYAYLA İLETİŞİM KURABİLECEĞİNİ VE ZOR VE BASKI GÖRMEDİĞİNİ KENDİSİ İFADE ETMİŞTİR. Elinin altında telefon olmasına rağmen tek bir kare bile cinsel saldırı eylemi ispatı sunamamıştır.

16- ÇELİŞKİ 16: Cinsel taciz ve saldırı olaylarını yaşadığını iddia ettiği 10 yıl boyunca da, operasyon tarihi olan Temmuz 2018’de de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR. Müşteki etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan M.M.D.’nun TAHLİYE EDİLDİĞİ TARİHTEN 1 AY SONRA OPERASYONDAN 7 AY SONRA ŞİKAYETÇİ OLMUŞTUR.

Mahkeme ifadesinde; tahliye olduktan sonra M.M.D. ile evlenen F.K.D. ile İNSTAGRAM’DAN İLETİŞİME GEÇTİĞİNİ, F.K.D. isimli şahsın “Şirketimiz geri açıldı. İstediğin zaman gelebilirsin” diyerek müştekiyi YENİ ŞİRKETLERİNE DAVET ETTİĞİNİ, müşteki kendisinin, F.K.D. ile GÖRÜŞMEYE GİTTİĞİNİ ve BU GÖRÜŞME SIRASINDA M.M.D.’NUN DA BULUNDUĞUNU, bu görüşmede F.K.D. ve etkin pişmanlıktan faydalanarak tahliye olan M.M.D.’nun kendisine ŞİKAYETÇİ OLMASI GEREKTİĞİ HUSUSUNDA TELKİNLERDE BULUNDUKLARINI belirtmiştir.

Ancak B.K. mahkemede yaptığı bu anlatımının ardından çapraz sorgusu esnasında TÜM BU ANLATIMLARIYLA ÇELİŞEN bir ifadede bulunmuş, sanık müdafilerinden Av. Enes Turhal’ın “TAHLİYE OLDUKTAN SONRA M.M.D. İLE GÖRÜŞTÜNÜZ MÜ?” sorusuna “HAYIR GÖRÜŞMEDİM” cevabını vererek MAHKEMEYE GERÇEK DIŞI BEYANDA BULUNMUŞ ve BU DURUMU GİZLEMEYE ÇALIŞMIŞTIR.

17- ÇELİŞKİ 17: B.K.’nın yaklaşık 10 yıllık zaman zarfı içerisinde yaşadığını iddia ettiği sözde cinsel saldırı ve tacizlerin yaşanmadığının en açık delillerinden biri de HEM KENDİ SOSYAL YAŞAMINDAKİ, HEM CANLI YAYINLARDAKİ, HEM DE VİDEO ÇEKİMLERİNDEKİ SAĞLIKLI RUH VE BEDEN durumudur.

B.K.’nın sözde cinsel saldırılara maruz kaldığını iddia ettiği yıllar boyunca TÜM BU FAALİYETLERE KATILIP HAYATINI AKTİF VE SAĞLIKLI ŞEKİLDE DEVAM ETTİRMESİ; B.K.’NİN HERHANGİ BİR CİNSEL SALDIRIYA MARUZ KALMADIĞINI KANITLAYAN ÖNEMLİ DELİLLERDİR.

Sanıklardan Mehmet Atmaca ile birlikte bir fuar tanıtımında:


Müşteki B.K. A9 TV için çekilen belgesellerde sunuculuk yaparken:


Müşteki B.K. A9 TV canlı yayınları sırasında:


Müşteki B.K., Mehmet Atmaca’nın doğum günü kutlamasında:


18- ÇELİŞKİ 18: İlk emniyet ifadesinde toplam 27 kişinin cinsel saldırısına uğradığını iddia eden müşteki B.K., ifadesinin sonunda “benim dini duygularımı kullanarak, Kadıköy evlendirme dairesini sürekli gösterip seninle evleneceğim diye evlilikle kandırıp kendine aşık eden Mustafa Işık, Adnan Oktar ve örgütünden davacı ve şikayetçiyim.” diyerek genel bir şikayette bulunmuştur. ANCAK KENDİSİYLE ZORLA İLİŞKİYE GİRDİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ DİĞER 25 KİŞİDEN İSMEN ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR. Bir genç kızın kendisine sözde zorla cinsel istismarda bulunan 25 kişiden ismen şikayetçi olmaması, bu 25 kişinin sözde kendisine yaşattıklarından bir kelime dahi bahsetmemesi HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR.

19-  ÇELİŞKİ 19: B.K. ankesörlü bir telefondan kendisinin aranmasıyla ilgili verdiği 25.12.2019 tarihli emniyet ifadesinde yalnızca “Mustafa Işık ve arayan kişiden şikayetçiyim” demiş, MEHMET MURAT ATMACA’DAN ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR.

13.08.2020 tarihinde mahkemede verdiği ifadesindeyse;

“Bu arada “Mehmet Atmaca’dan şikayetçi değilim” demiştim. Kübra Kartal’ın BANA SELAM GÖNDERMESİNDEN SONRA BEN SİNİRLENDİM. Örgüt için çalışıyor. Şikayetçiyim.” demiştir.

B.K. telefon konuşması esnasında 03.12.2019’da Mehmet Murat Atmaca’nın adını İLK duyduğunda SİNİRLENMEMİŞ HATTA MEHMET MURAT ATMACA’NIN SELAMINI ALDIĞINI BEYAN ETMİŞTİR. Bu esnada fikrini neyin değiştirdiğinin incelenmesi gerekmektedir.

B.K.’nin 25.12.2019 tarihli emniyet ifadesinden:


20-  ÇELİŞKİ 20: İddia edilen ankesörlü telefon konuşmasının tarihi: 03.12.2019’dur. Konuyla ilgili emniyetteki ifade tarihi ise 25.12.2019’dur.

Müşteki B.K.’ye geldiği iddia edilen telefon görüşmesiyle emniyete verdiği ifade arasında 22 GÜN bulunmaktadır. Müşteki telefon konuşması ve emniyet şikayeti arasında bulunan 22 GÜN İÇERİSİNDE DE SİNİRLENMEMİŞ ve Mehmet Murat Atmaca’dan ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR.

Ancak mahkemeye geldiğinde Mehmet Murat Atmaca’ya sinirlendiğini ve bambaşka bir konu nedeniyle kendisinden şikayetçi olduğunu ifade etmiştir. Müştekinin Mehmet Murat Atmaca hakkındaki samimi ilk beyanlarının ardından yaklaşık 1 YIL SONRA BİRDEN ŞİKAYETÇİ OLMAYA KARAR VERMESİ, HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER TARAFINDAN BU İFADEYİ VERMEYE MECBUR BIRAKILDIĞININ GÖSTERGELERİNDEN BİRİDİR.

21-  ÇELİŞKİ 21: B.K. 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinde kendisine soyadını bilmediği Adem ve Ahmet Çelik isimli kişilerin başka kız arkadaşı varsa onu da getirmesini istediklerini beyan etmiştir.


Müşteki mahkemede verdiği ifadesinde ise FARKLI BİR BEYANDA BULUNMUŞ, kendisine sözde “kız arkadaşını bizimle tanıştır” diyen kişilerin Uğur Küçükaydın ve Ahmet Çelik olduğunu iddia etmiştir.

B.K.’nin 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden: Uğur Küçükaydın bana dedi ki bana kız ayarla dedi. Aynı şekilde Ahmet Çelik de söyledi bana kız ayarla deyip durdu.” Müşteki B.K.’nin bu konudaki beyanları da ÇELİŞMEKTEDİR.

22-  ÇELİŞKİ 22: B.K.’nin gerçek dışı beyanlarındaki çelişkilerden biri de Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubuyla aynı ortamda bulunduğu sırada ortamda sözde küfür edildiğini ve bundan korkup tedirgin olduğunu iddia etmesidir. Bu doğru olmayan ifadesiyle B.K. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına SUNİ BİR KORKUTUCULUK ATFETMEYE ÇALIŞMIŞTIR. Öte yandan müşteki, mahkemede de çeşitli kereler asla HİÇ KİMSENİN KENDİSİNİ KORKUTAMAYACAĞINI ve BİR POLİS KIZI OLDUĞUNU ÜSTÜNE BASA BASA DEFALARCA VURGULAMIŞTIR.

B.K.’nin 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden SÖZDE KORKTUĞUNA dair iddialarından bir örnek:

“Beni üzerimde siyah bir kıyafet vardı. KORKTUĞUM için ve onun dediklerini yapmam gerektiği için çünkü bir önceki gidişimde küfür hakaret hepsi havada uçuştuğu için KORKTUĞUM için soyundum.”

B.K.’nin 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden KORKMADIĞINA dair beyanları:

B.K.: Hayır. Hiç kullanmadılar. BENİM DE ZATEN KİMSEDEN KORKUM YOK.

B.K.: Bunu da böyle bil dedim. İfademin de sonuna kadar arkasındayım ben de POLİS KIZIYIM dedim madem beni tanıyorsun dedim BEN DEDİM KİMDESEN KORKMAM dedim.

Görüldüğü gibi bu sözde küfürlü ortam kabul edilmemekle birlikte, böyle bir ortamın B.K. üzerinde korku oluşturabilecek bir etkisi olduğu iddiası da, müştekinin yalan haberden korktuğu iddiası da gerçek dışıdır. B.K.’NIN YİNE İTİBAR EDİLEMEYECEK ÇELİŞKİLİ İFADELER VERDİĞİ AÇIKTIR.

23- ÇELİŞKİ 23: 10 yıl boyunca iddia edilen olayların hemen akabinde alınmış bir DOKTOR RAPORU YOKTUR.

24-  ÇELİŞKİ 24: Defalarca yaşadığını iddia ettiği cinsel taciz ve saldırıların hemen akabinde ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞ, 10 YIL SONRA şikayetçi olmuştur. Hatta Sayın Adnan Oktar ve arkadaş̧ camiasına yönelik operasyon sırasında da şikayetçi olmamış, aylar sonra kendisiyle irtibata geçen katılan ve etkin pişmanların yönlendirmeleri sonucunda şikayetçi olmuştur.

25-  ÇELİŞKİ 25: iddia ettiği olayları kolluk kuvvetlerine bildirmesi için 10 yıl içinde DEFALARCA imkanı bulunduğu halde olayı kolluk kuvvetlerine İNTİKAL ETTİRMEMİŞTİR.

26-  ÇELİŞKİ 26: aile üyelerine, yakınlarına ve en önemlisi de POLİS OLAN BABASINA 10 yıl içinde defalarca yaşadığını iddia ettiği cinsel saldırılardan BAHSETMEMİŞTİR.

27-  ÇELİŞKİ 27: sözde zorla cinsel istismar ve saldırıya uğradığını iddia ettiği evlere YILLARCA TEKRAR TEKRAR GİTMİŞ, maruz kaldığını iddia ettiği her cinsel taciz sonrasında arkadaşlarımızla defalarca TELEFONDA KONUŞMUŞ ve MESAJLAŞMIŞTIR.

28-  ÇELİŞKİ 28: Kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği kişi ile YAKLAŞIK 10 YIL SÜRE İLE DEVAM EDEN ARKADAŞLIK İLİŞKİSİNİN sürekli maddi ve manevi cebire dayalı sürdürüldüğü fikri HUKUKEN KABUL EDİLEMEZ.

29-  ÇELİŞKİ 29: Fotoğraf teşhisi USULÜNE UYGUN YAPILMAMIŞ, teşhis tutanağı USULÜNE UYGUN DÜZENLENMEMİŞTİR.

30-  ÇELİŞKİ 30: Fotoğraf teşhis tutanağında Serkan Yumru için “İfademde bahsettiğim gibi anal yoldan birlikte olduğum kişidir” ifadesini kullanmış, Mahkemede, evde diksiyonu ve video çekimleriyle ilgili konuşma yaptıkları gün ise hem anal hem oral yoldan beraber olduklarını ifade etmiştir.
emniyete verdiği 14.02.2019 tarihli ilk ifadesinde ise Serkan Yumru ile diksiyonu ve video çekimleri hakkında konuşma yaptıkları aynı günden bahsetmiş, ancak Serkan Yumru ile anal ve oral yoldan ilişkiye girdiklerini BEYAN ETMEMİŞTİR.

31-  ÇELİŞKİ 31: 16.02.2019 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında Muhammet Cihat Gündoğdu ve Uğur Örmen için “ifademde bahsettiğim gibi anal yoldan birlikte olduğum kişidir.” diyerek gerçek dışı beyanda bulunmuştur. Ancak 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinde Muhammet Cihat Gündoğdu ile de Uğur Örmen ile de anal yoldan İLİŞKİYE GİRDİĞİNE DAİR HİÇBİR BEYANI YOKTUR.

32-  ÇELİŞKİ 32: HTS kayıtlarına göre; B.K. 2008 ve 2009 yıllarında PERPA’dan hiç sinyal vermemektedir. B.K.’NİN 18 YAŞININ ALTINDA İKEN PERPA’DA MUSTAFA IŞIK İLE BULUŞMA İDDİASI BU YÖNÜYLE DE GERÇEKLERİ YANSITMAMAKTADIR.

33-  ÇELİŞKİ 33: B.K. 2010 yılında Ataşehir İnönü Mahallesi’nde Mustafa Işık ile birçok defa anal ve oral yoldan birlikte olduğunu iddia etse de, 2010 yılında B. K. ile Mustafa Işık’ın bu semtte baz çakışmaları bulunmamaktadır.

34-  ÇELİŞKİ 34: 2009-2010-2011 yıllarında B.K.’nin iddiasında saydığı Ahmet Çelik, Uğur Küçükaydın, Muammer Kolukısa, Levent Denizoğlu, Salih Tınar, Serkan Yumru ile HİÇBİR BAZ ÇAKIŞMALARI BULUNMAMAKTADIR.

35-  ÇELİŞKİ 35: B.K.’nin gerçek dışı beyanlarla cinsel isnatta bulunduğu; Mehmet Noyan Orcan, Ahmet Çelik, Serkan Yumru, Orkun Şimşek, Cemil Gültekin, Ahmet Oktar Babuna, Ali Emre Bukağılı, Ali Kasap, Altuğ Müştak Berker, Burhan Efeoğlu, Cem Sedat Altan, Rasim Coşkun Varlıbaş, Halil Hilmi Müftüoğlu, Kadir Kaya, Mehmet Burak Öğe, Mert Sucu, Suphi Serdar Togay, Sinan Karakuş, Tarkan Yavaş, Hakan Efeoğlu, Yakup Balaman ile de HİÇBİR ORTAK BAZLARI BULUNMAMAKTADIR.

Bu 35 çelişki de B.K.’NIN gerçek dışı beyanlarına ve isnatlarına itibar edilemeyeceğini göstermektedir. Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.

 “…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

 

“…sanığın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

 

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

 

 “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

 

 “…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

 

 “…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

 

 “…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

 

 “…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

 

 “…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

 

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

 

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

 

 “…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

 

 “…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

 

 “…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

 

 “…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

 

 “…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

 

 “…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

 

 “…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

 

 

Müşteki Bahar Kuştepe Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ithamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Daha yeni Daha eski