Ülkemiz uzunca bir süredir, olur olmaz her şey için insanların cezaevlerine doldurulduğu, masum-suçlu ayrımının yapılmadığı dehşet verici bir dönemden geçmektedir. Normalde insanların mutluluk, huzur ve refahı için operalar, galeriler, müzeler açılması, bağlar, bahçeler... yapılması gerekirken, ülkemizde daha çok insanı hapse gönderebilmek için harıl harıl cezaevleri inşa edilmektedir. İnsanların büyük kısmı “Sıra ne zaman bana gelecek.” korkusu içinde yaşamakta, hiçbir delil göstermeye bile gerek olmadan alçakça bir iftirayla masum bir insan yıllar boyu kirli, küflü, böcekli, rutubetli, soğuk, havasız, sıkışık, can güvenliği olmayan hapisanelere atılarak hayatı karartılmaktadır.

Bunun ana sorumlusu ise, yargı içerisine çöküp çöreklenen ve adeta yargıyı ele geçirmiş olan karanlık bir yapılanma ile bu yapılanmanın kurduğu, “istediği dosyaya istediği savcıları ve istediği hakimleri atayabilen, istediği kararları mahkemelerden rahatlıkla çıkartabilen” sistemdir. 

Ülkemiz, bu karanlık yapılanmanın kurduğu hukuk dışı sistem yüzünden geçtiğimiz 4-5 sene içerisinde;

 Uluslararası organizasyonlar tarafından yapılan araştırmalar sonucunda açıklanan “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde, Meksika ve Mali gibi ülkelerin dahi gerisinde, İran, Nijerya ve Angola ile aynı puanı alan ve 128 ülke arasından 107. sıra ile en sonlarda yer alan, 

 Çeşitli kamuoyu araştırma şirketlerinin yapmış olduğu anket ve araştırmalarda ise, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan HER 100 KİŞİDEN 68’İNİN YARGIYA TÜMÜYLE GÜVENMEDİĞİ, KISMEN ya da TÜMÜYLE YARGIYA GÜVENMEYENLERİN TOPLAMININ İSE HER 100 KİŞİDEN 88’İNİ BULDUĞU,

 Hukuk, adalet, eşitlik ve insan hakları adına karanlık bir dönemin hüküm sürdüğü

ülkelerden biri konumuna gelmiş bulunmaktadır.

Bu durum,

 DEVLET İÇİNDE ÇÖREKLENMİŞ,

 İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN UŞAĞI OLMUŞ,KENDİ MASUM VATANDAŞLARINI ACIMASIZCA EZERKEN İNGİLİZ DERİN DEVLETİ KARŞISINDA TİR TİR TİTREYEN, EL PENÇE DİVAN DURAN

küçük ve sefil bir derin çıkar grubunun eseridir.

ANCAK, ULUSAL BASININ DA OLAYLARA İDEOLOJİK VE TARAFGİR YAKLAŞMASI, VE KORKUTULARAK TALİMATLARA AYKIRI TEK KELİME BİLE YAZAMAMASI NEDENİYLE BU DERİN DEVLET YAPILANMASI DİLEDİĞİ GİBİ AT KOŞTURMAKTADIR. 

Neredeyse, hiçbir gazete ve TV programında hukuksuzluklar açık ve net olarak eleştirilememektedir. Hatta kimi zaman, özellikle de mağdur olanlar "karşı taraftan" ise üzeri örtülmeye dahi çalışılmaktadır. Dolayısıyla, bu sistem de ulusal basının taraflı ve tepkisiz tavırlarından güç bularak son derece rahat ve pervasız bir şekilde işlemeye devam etmektedir. 

Sayın Adnan Oktar ve TBAV camiası mensubu arkadaşlarımızın yargılamaları, işte tam da HUKUK ve ADALET adına karanlık olarak tanımlanan bu dönemde, özel olarak seçilen savcı ve hakimlerin anormal karar ve uygulamalarının gölgesi altında gerçekleşmiştir. 


CUMHURİYET SAVCISI SERDAR AKAN VE MAHKEME BAŞKANI GALİP MEHMET PERK'İN, ÖZEL OLARAK SEÇİLMİŞ KİŞİLER OLDUKLARINI DOĞRULAYAN DELİLLER

11 Temmuz 2018 tarihinde gerçekleştirilen polis operasyonunun hemen ardından, henüz daha arkadaşlarımızın yargılanmaları bile başlamamışken, hem Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına söylenilen hem de bazı medya ve basın kuruluşlarındaki çeşitli haber ve yazılarda açık açık dile getirilen;

 Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında “HUKUKUN İŞLETİLMEYECEĞİ ÖZEL BİR YARGILAMANIN YAPILACAĞI” ve arkadaş gurubumuzun parçalanıp, darmadağın edilmeye çalışılacağı,

 Gerek DAVA SAVCISININ GEREKSE MAHKEME HEYETİ ve BAŞKANININ BU AMACA YÖNELİK ÖZEL OLARAK SEÇİLİP TEMBİHLENDİKLERİ,

 KARARIN DAHA EN BAŞTAN BELLİ OLUP, davanın da mutlak surette BÜYÜK CEZALAR VERİLEREK SONUÇLANDIRILACAĞI,

şeklindeki hukuka ve yasalara alenen aykırı söylemlerin tamamı, DEVAM EDEN YARGILAMA SÜRECİNDE TEK TEK VE İSTİSNASIZ ŞEKİLDE GERÇEKLEŞMİŞ VE TARAFIMIZCA BİZZAT YAŞANARAK DOĞRULANMIŞTIR. 

Nitekim, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları davanın savcısı Sayın Serdar Akan’ın, “Dosya kucağıma bırakıldı.” diyerek sürekli hayıflandığı, Mahkeme Başkanı Galip Mehmet Perk'in ise “kimse bulunamadığı için bu göreve getirildiğini” anlattığı adliye çevrelerinde sıkça dile getirilen ve artık tüm Türkiye tarafından da bilinen bir konudur. 

Nitekim, yargılama süresince davanın savcısı Serdar Akan ile Mahkeme Heyeti Başkanı Sayın Galip Mehmet Perk'in yargılamanın başından sonuna kadar arkadaşlarımıza yönelik takınmış oldukları hal, tavır, tutum ve yapılan sayısız gayr-ı hukuki karar ve uygulama, bu kişilerin;

 Yargıyı adeta ele geçirmiş olan dehşetli sistemin çalışması sonucunda özel olarak bu dosyaya seçildikleri,

 Usul ve yasalara aykırı -hukuk camiasının dahi hayretle karşıladığı- yüzlerce anormal ve usulsüz karar ve uygulamaya imza atacak kadar hukuktan uzak ve bihaber oldukları,

 Yargılama öncesinde söylendiği ve yazıldığı gibi arkadaş grubumuzu parçalamak ve ayırıp dağıtmak amacına katkıda bulunmak için bu göreve getirildikleri

konularındaki şüphelerimizde son derece haklı olduğumuzu açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.

Ancak, BU DURUMUN KAMUOYU TARAFINDAN DA AÇIKÇA GÖRÜLÜP ANLAŞILMASI AMACIYLA, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız Savcı Serdar Akan ile Mahkeme Heyeti Başkanı Galip Mehmet Perk tarafından maruz bırakıldıkları sayısız haksız ve hukuksuz uygulamalara karşın SESLERİNİ ÇIKARTMAMIŞ, KENDİLERİNİ REDDETMEMİŞ ve HERHANGİ BİR HUKUKİ GİRİŞİMDE BULUNMAMIŞLARDIR. Dava savcısı ile mahkeme heyetinin YAPABİLECEKLERİ NE VARSA YAPMALARINA BİR NEVİ MÜSAADE ETMİŞ ve halk arasındaki tabirle “ETEKLERİNDEKİ TAŞLARI DÖKMELERİNİ” beklemişlerdir.

Bunun neticesinde dava savcısı ile mahkeme heyeti yaptıkları yüzlerce haksız ve hukuksuz uygulamanın yanı sıra, DAHA ÖNCE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ 10 BİNLERCE YILLIK ANORMAL MAHKUMİYET KARARLARINA DA İMZA ATARAK TARİHE GEÇMİŞLERDİR. 

Dolayısıyla;

⁉️ SAVCISI ve MAHKEME BAŞKANI ÖZEL OLARAK SEÇİLEN,

⁉️ KARARI İSE HENÜZ DAHA YARGILAMA BİLE BAŞLAMADAN BELİRLENEN

10'AR BİN YILLIK BU MAHKUMİYET KARARLARI ASLEN YOK HÜKMÜNDEDİRLER. 

Mahkemenin kararına elbette saygılıyız ancak;

 Dava dosyasının hukuken bomboş olması,

 Aleyhe tek bir delil olmadığı gibi aleyhteki tüm iddiaları çürüten resmi makamlardan alınan yüzlerce somut karşı-delilin bulunması,

 Yürütülen yargılama esnasında usul ve esasa ilişkin yüzlerce hatalı karar ve uygulamaya imza atılmış olması

sebebiyle, verilen bu haksız mahkumiyet kararlarının temyiz aşamalarından bozularak döneceğine olan inancımız ise tamdır.


YARGITAY’A TERFİ BEKLERKEN İSTİNAF’A TAYİN

Herhangi bir tecrübe veya birikimi olmayan, avukatlıktan gelerek hakim olmuş Galip Mehmet Perk'in, sadece çok önemli 2 davaya, kamuoyunda bilinen adlarıyla “Gezi Davası” ve “Adnan Oktar Davası”na bakacak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne Başkan yapılması başlı başına dikkat çekici bir durum olmuştur.

Gezi Davasında verdiği karar üzerine, “TALİMATLA KARAR VERDİĞİ” şeklinde çok sayıda eleştirinin hedefi olan Galip Mehmet Perk hakkında ayrıca bir de soruşturma da başlatılmıştır. 

Ardından, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları davada, dindar, mazlum, masum, hayatlarında hiçbir suça karışmamış hanımlar hakkında bile GÖZÜNÜ DAHİ KIRPMADAN İDAM HÜKMÜ GİBİ 10 BİNLERCE YILLIK AKIL ALMAZ MAHKUMİYET KARARLARINA İMZA ATAN Galip Mehmet Perk, bu dosyada da kendisi hakkındaki TALİMATLA KARAR VERDİĞİ İDDİALARINI DOĞRULAR ŞEKİLDE DAVRANMAKTAN ÇEKİNMEMİŞTİR. Bu konuda hemen herkes hemfikir olup Türkiye'de bunun aksini düşünen ya da söyleyen bugün tek bir kişi dahi bulunmamaktadır. 

Milliyetçi, vatansever ve dindar gençleri idam hükmü gibi 10 binlerce yıllık hükümlerle cezaevlerine dolduran Galip Mehmet Perk KARAR SONRASINDA, YARGITAY'A TERFİ ETMEYİ BEKLERKEN sürpriz bir şekilde pasif bir göreve alınarak İstinaf Mahkemesi üyeliğine atanmıştır. Yani bir nevi tenzili rütbeyle DAHA ÖNCE BAŞKAN İKEN ŞİMDİ ÜYE YAPILMIŞTIR. 

Makam ve mevki için, masum insanların hayatlarıyla oynayan kararlar vermek çok ağır bir zulmü ve vebali üstlenmek anlamına gelir ki bunun ahiretteki karşılığı çok şiddetli olabilirBöyle bir davranışın akıl alır bir yanı olmadığı gibi hukuk ve adalet ile bağdaşır bir yönü de bulunmamaktadır. 


AMACI ARKADAŞ GRUBUMUZU PARÇALAYIP DAĞITMAK OLAN KUMPAS ÇETESİ BUNDA BAŞARISIZ OLUNCA BU KEZ YENİ KUMPAS ARAYIŞLARINA GİRMİŞTİR

Hakkımızdaki kumpas davasını planlayıp kurgulayanlar, ana amaçları olan arkadaş camiamızı parçalayıp dağıtmak konusunda mahkeme heyeti tarafından verilen 10 binlerce yıllık haksız ve hukuksuz mahkumiyet kararlarına rağmen bir türlü başarılı olamayınca, adeta kendilerini kaybedip çileden çıkmışlar ve bu kez yeni yeni kumpas arayışlarına girmişlerdir.

 Kimsenin itibar etmeyeceği sahte ihbarlarla her gün yeni soruşturmalar açılması,

 Olur olmaz sebeplerle hanım arkadaşlarımızın sürekli emniyete davet edilmesi,

 Arkadaşlarımızın ağır hasta akrabalarının dahi sebepsiz göz altına alınması,

 Yargılaması bitmiş hüküm verilmiş konularda hukuka aykırı bir şekilde tekrar tekrar gizli soruşturmalar yürütülmesi

bu girişimlerden sadece birkaçıdır. 

Bunun yanı sıra kumpasçıların, dosyada hiçbir suç ve aleyhte hiçbir delil olmadığını bilmenin çaresizliği ve paniğiyle etkin pişman çıkarma girişimleri de tüm hızıyla devam etmektedir. 

İngiliz derin devletinin kontrolü altındaki kumpas çetesi, gözleri dönmüş bir şekilde tutuksuz arkadaşlarımızın üzerine giderek baskı altına almaya çalışmaktadır. Türlü iftira, yalan ve tehditlerde bulunarak güya yargılamayı “SUÇ ÖRGÜTÜNDEN TERÖR ÖRGÜTÜNE ÇEVİRECEKLERİ”, böylelikle ilave 10 yıllık yeni mahkumiyet kararları çıkartıp arkadaşlarımızı tekrardan cezaevlerine geri gönderecekleri yalanıyla korkutup tehdit etmektedirler.

Kumpas çetesi bu korkunç tehditler sayesinde Müge Öğütçü isimli arkadaşımızı dehşete kaptırmış ve 17 ay en kötü şartlarda kaldığı cezaevine tekrar hem de uzun yıllar boyunca gönderileceği düşüncesinin dehşetiyle bir yığın iftiranın altına imza atmak zorunda bırakmıştır.

 17 ay boyunca tutulduğu cezaevlerinde türlü türlü zulümlere uğrayan, 

 Cinayetten, insan ticaretinden, fuhuştan hüküm giymiş, gaspçı, hapçı ve hırsız HÜKÜMLÜLER TARAFINDAN SÜREKLİ TEHDİT EDİLEN HATTA DARP EDİLEN, 

 KÜFLÜ, KİRLİ, RUTUBETLİ, BİTLİ, BÖCEKLİ KORKUNÇ HAPİS ORTAMINA TEKRAR DÖNECEĞİNİ DÜŞÜNEN 

MÜGE ÖĞÜTÇÜ arkadaşımız bu baskı ve dayatmalardan dehşete kapılmıştır. 

Üzerine bir de İLERİ YAŞTAKİ YATALAK ANNESİNİN YOKLUK İÇİNDEKİ EVİNE DÖNMÜŞ OLMASI, ZENGİNLİK, LÜKS VE RAHATLIK İÇİNDEKİ YAŞAMININ SONA ERMESİ EKLENİNCE MÜGE ÖĞÜTÇÜ HER NASILSA BİR ANDA “AYDINLANM”, 33 yıl boyunca canla başla savunduğu ve sevdiği Sayın Adnan Oktar ve öz kardeşi gibi gördüğünü söylediği arkadaşlarına akıl almaz iftiralar atmıştır.

ÖZETLE, MÜGE ÖĞÜTÇÜ İÇİN PARA BİTİNCE SEVGİ, VEFA VE DOSTLUK DA BİTMİŞTİR. 

İngiliz derin devletinin emrindeki husumetli kumpas çetesinin elemanları, ahlaksız ve dejenere tipler oldukları için kendi kişiliklerinden yola çıkarak; “iftiracı olan bir insanın, aynı zamanda davasını ve inandığı değerleri de satacağını” düşündüklerinden böyle bir yola tevessül etmiş, korku, tehdit ve şantajla sözde etkin pişmanlar ve sözde itirafçılar devşirme çabasına girişmişlerdir.

Tüm bunlar,

➘ EN BAŞTA ARKADAŞ GRUBUMUZU DAĞITMAK,

➘ ARDINDAN ÜLKEDEKİ TÜM MÜSLÜMAN GRUPLARI DAĞITMAK, 

➘ DEVAMINDA İSE TÜRKİYE İLE TÜM İSLAM ALEMİNİ DAĞITIP PARÇALAMAK 

olan İngiliz derin devletinin “BÖL, PARÇALA VE YOK ET” projesinin en önemli adımlarıdır.


ULUSAL BASINIMIZA DÜŞEN GÖREV, HAKSIZ VE HUKUSUZ UYGULAMALAR KARŞISINDA KAYITSIZ KALMAMALARI, ZULME ALKIŞ TUTMAYIP KARŞI DURMALARIDIR

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi ulusal basımınızın ideolojik veya tarafgir bir bakış açısıyla ya da derin devlet korku ve baskısıyla hukuksuzluklara karşı sessiz kalıp tavır almaması, hatta aksine bundan mutluluk duyup alkış tutması, zulüm ve adaletsizliği takdir etmek ve yapılanlara meşruiyet kazandırmak anlamına gelecektir. 

“Hak, hukuk, adalet bizden olan içindir, bizden değillerse ezsilsinler.” anlayışı bir gün bu anlayışa sahip olanların kendi kapılarını da çalacak olan canavarı büyütüp beslemekten başka bir şey değildir.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları dava örneğinde olduğu gibi,

‼️ Savcısı ile mahkeme başkanı özel olarak seçilmiş,

‼️ Kararı yargılama başlamadan çok daha öncesinde verilmiş 

YOK HÜKMÜNDEKİ ADALETSİZ YARGI KARARLARI sanki gerçek bir karar gibi görülürse o zaman HUKUKSUZLUK BUNDAN GÜÇ BULUR VE ADALETSİZLİK YARGIYA VE TOPLUMA HAKİM OLUR.

Bu hukuksuzluğun yolu bir kez açıldığında artık bundan geriye dönüş mümkün olmayacak, yargıdaki adaletsizliklerin de sonu gelmeyecektir. Bugün göz yumulan zulüm ve adaletsizlik yarın veya öbür gün ama mutlak surette, bunu destekleyenlere bumerang gibi geri dönecektir. 

Özetle, inancı veya ideolojik görüşü ne olursa olsun herkesin hukuksuzluktan aynı oranda etkilenip mağdur olacağı ortadadır. BU MAĞDURİYETE SU TAŞIYANLARIN BİRGÜN KENDİLERİNİN DE BU SUDA BOĞULMA RİSKLERİ OLDUĞUNU UNUTMAMALARI ÖNEMLİDİR. 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski