Açık bir KUMPAS DAVASI olduğu 4 yıldır her yönüyle ortaya çıkan Adnan Oktar Davası'nda, soruşturma aşamasından yargı sürecine, istinaf safhasından günümüze kadar sayısız hukuksuzluklar, usulsüzlükler ve tarihte görülmemiş anormallikler yaşanmıştır. 

Bu bölümde "soruşturma aşamasında" yaşanan hukuksuzluk ve anormallikler hakkında fikir vereceğini düşündüğümüz çeşitli örnekleri ele alacağız.


BÖLÜM–1–

SORUŞTURMA AŞAMASINDA YAŞANAN HUKUKSUZLUKLAR 


 Adnan Oktar Davası'nda, soruşturmanın açılmasına temel olan ilk ihbar, 15 Temmuz kanlı kalkışma girişiminin hemen sonrasında, FETÖ’cülerin klasik sahte ihbarlarından biridir. Bu sahte ihbarlar, kolluğun gerçek FETÖ’cülerle mücadele edebilmesini engellemek amacıyla yapılmaktaydı. 15 Temmuz’un ardından 2 ay içinde sadece Ankara Emniyetine 40.000’den fazla ihbar yapılmıştı. 

 Adnan Oktar hakkındaki asılsız ihbarı yapan kişinin kimlik ve iletişim bilgileri yoktuİhbarda somut hiçbir suç ya da suç delili ortaya konulmamış, yalnızca bazı uydurma hayali iddialar sıralanmıştı. 

 Resmi Gazete’de yayımlanan 21.10.2016 tarihli genelgede isimsiz ihbarların değerlendirmeye alınmamasına karar verilmişti, ancak Adnan Oktar hakkındaki sahte ihbar değerlendirmeye alındı. Soruşturma açıldı.

 Soruşturma 1 yıla yakın süre uykuda tutuldu, ciddi bir araştırma yapılmadı. Davanın husumetli müştekileri Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in camiadan ayrılması ve ifade vermeye gitmeleriyle soruşturma dosyası yeniden canlandırıldı. 

 Özkan Mamati ve Uğur Şahin Ekim 2017 tarihinde camiadan husumetli şekilde ayrıldılar, hemen ardından sosyal medyadan bir karalama kampanyası başlattılar.

 1 Kasım 2017’de KediLeaks isimli tetikçi sosyal medya hesabını açtılar, buradan iftira ve tehditlere başladılar. Husumetli müştekilerden Emin Koç Cumhurbaşkanlığına hitaben yazdığı yazıda alenen “KediLeaks hesabı bize aittir” itirafında bulundu. Benzer şekilde, Özkan Mamati camiadan ayrılmış olan Bahar Bayraktar’ı kendi safına çekmek için Whatsapp’tan yazdığı mesajda KediLeaks hesabından kendisinin paylaşımlar yaptığını belirtti. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10.03.2022 tarihinde Özkan Mamati’ye karşı iddianame düzenlendi ve dava açıldı. İddianamede Özkan Mamati’nin KediLeaks hesabını açan ve buradan paylaşımlar yapan kişi olduğu kabul edildi. 

 6 Kasım 2017’de Özkan Mamati, Ümit Kuruca ve Uğur Şahin Emniyet Müdürlüğü'ne mail atarak ifade vermek istediklerini bildirdiler. 9 Kasım 2017’de Özkan Mamati Mali Şubede ifade verdi. 13 Kasım 2017’de Uğur Şahin ve Ümit Kuruca Mali Şubede ifade verdiler. 

 Özkan Mamati ve yanına topladığı birkaç husumetli kişi, gerek KediLeaks hesabından gerekse doğrudan ulaşarak camiadan gözlerine kestirdikleri kişileri korkutarak müşteki olmaya zorladılar. Etkin pişman sanık Bilge Tok kendi ifadesinde Özkan Mamati’nin “Bilge, taraf olmayan bertaraf olur. Sen bugün bunu yaşadın, daha da tarafını seçmezsen senin için durum kötüleşecek haberin olsun” dediğini beyan etti. Ayrıca, Bile Tok her gün KediLeaks’te kendisi hakkında bir iftiranın çıkacağı korkusuyla yaşadığını açıkladı. 

 Bilge Tok, 2018 yılı Mart ayında KediLeaks’te kendisi hakkında küçük düşüren, hakaretler içeren, hedef gösteren paylaşımlar yapıldığını, bunun üzerine Özkan Mamati’ye ulaşarak bunları kaldırmasını istediğini, Özkan’ın kendisine “şimdi sana fırsat verip sana yardımcı olacağım, benim işlerimi yap, onlara karşı bizim tarafımızda yer al” dediğini açıkladı. 

 Müştekilerden İffet Piraye Yüce, Ecenaz Üçer, tanık Gizem Fidan, etkin pişman sanık Betül Kesgin gibi isimler de benzer beyanlarda bulunarak KediLeaks hesabından yapılan karalamaları anlattılar.

 Özetle, sanıkların arkadaşları olan onlarca kişi, ya telefonlarına gelen mesajlarla ya da sosyal medya paylaşımlarıyla tehdit edilerek zorla ve baskıyla şikayetçi haline getirilmiştir. Bu kişiler, henüz polis operasyonu dahi yapılmamış ve soruşturma dosyası gizli yürütülürken, bu gizli dosyayı yürüten birimin Mali Şube Aklama Suçları Bürosu olduğunu bilmelerine imkan yokken birbirine çok yakın tarihlerde bu büroya ifadeye gitmişlerdir. Bu şikayetçiler, Özkan Mamati tarafından tayin edilen şablon ifadeleri tekrar etmişlerdir. 

 Dönemin Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer’in talebi ve dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın 06.07.2018 tarihli kararı ile, sonradan şikayetçi olmaya mecbur bırakılacak bazı kişiler, önceden usulsüz olarak şüpheli gibi gösterilmiş ve haklarında yurt dışına çıkış yasağı konulmuştur. Polis operasyonu sonrasında ise bu kişiler emniyete çağrılmış ve bu kararla gözleri korkutularak sanıklar aleyhine ifade vermeye zorlanmıştır.

 Müşteki İffet Piraye Yüce, önce Özkan Mamati, Uğur Şahin gibi isimler tarafından sonra da Mali Şubeden arandığını ve emniyete çağırıldığını, –kendisine baskı uygulayan– bu aramalar yapılmasa  ifade verme, şikayetçi olma gibi bir niyeti olmadığını söylemiştir. 

 Müşteki Gizem Tar ifadeye çağırıldığını, Mali Şube'ye gittiğinde isminin sistemde “şüpheli” olarak görüldüğünü ama eğer ifade verirse “mağdur” konumuna geçeceğinin söylendiğini beyan etmiştir. 

 Müşteki Bengisu Güler mahkemede ağlayarak “ifade vermek zorundaydım” demiştir. 

 Bütün şikayetçilerin ifadeleri aynı 3 polis memuru tarafından alınmıştır. Bu memurların çok sayıda hukuk dışı uygulaması olmuştur. Örneğin, müşteki İffet Piraye Yüce 24.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde, kendisinin hiç söylemediği beyanların Mali Şube polislerince ifadesine eklendiğini ve aslında şikayetçi dahi olmadığı kişilerin güya kendisine cinsel saldırda bulunmuş gibi yazıldığını beyan etmiştir.

 Müşteki Ezgi Çelenlioğlu, 01.03.2022 tarihli tanık ifadesinde, Mali Şube'de alınan 09.02.2019 tarihli teşhis tutanağında sanıklar Bora Yıldız ve Mehmet Ender Daban hakkında yazanları kendisinin söylemediğini, tutanakta yazanların doğru olmadığını beyan etmiştir. 

 Müşteki Zeliha Türkan Akyüzalp, Mali Şube’de ifade verirken hiç örgüt kelimesi kullanmadığı halde her cümlesine “silahlı suç örgütü” şeklinde eklemeler yapıldığını açıklayan bir dilekçe sunmuştur. 

 Müştekilerin hiçbirisinin Mali Şube ifadelerinde kamera kaydı yapılmamış, hiçbirisinin yanında avukat bulunmamıştır

➤ İfadelerde yaşanan bu anormalliklerin yanı sıra, müştekilerin ifade verme süreleri de göz önüne alınınca, kişilerin söylediklerinin değil memurların dikte ettiklerinin tutanağa geçirildiği ve ifade üzerinde özel kurgular, ince ayarlar ve oynamalar yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin, müşteki Elmas Hilal Kahraman’ın 01.06.2018 tarihli 4 SAYFALIK İFADESİ 15 SAAT 50 DAKİKADA, müşteki Hanife Akalın’ın 05.06.2018 tarihli 1 SAYFALIK İFADESİ 7 SAATTE, etkin pişman Emre Teker’in 16.04.2019 tarihli 3 SAYFALIK İFADESİ 7 SAATTE, müşteki Sedat Aktar’ın 14.07.2018 tarihli 3,5 SAYFALIK İFADESİ 6 SAAT 10 DAKİKADA alınmıştır.

➤ Müştekilerden özellikle yaşı küçük olanlar ifadeye Özkan Mamati, Serpil Ekşioğlu gibi başka husumetli müştekiler tarafından götürülmüştür. İfade bitiminde resmi evraklarla birlikte tekrar bu müştekilere teslim edilmişlerdirBu husumetli müştekilerin söz konusu küçük yaştaki ifade vermeye zorlanan kişilerle herhangi bir akrabalık ya da velayet bağları bulunmamaktadır.

 Yaşı küçük müşteki Mervenur Gözcü, ifadeye Özkan Mamati ve Serpil Ekşioğlu tarafından götürülmüştür. İfadesinde kendisine avukatı Nazlı Hande Maluşaklı vekillik etmiştir. İfadenin sonunda Mervenur Gözcü’ye Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak iç beden muayenesine rıza gösterip göstermediği sorulmuştur. Avukatının tavsiyesi doğrultusunda Mervenur Gözcü iç beden muaynesi yapılmasını reddetmiştir. Bunun hemen ardından avukat Maluşaklı istifa ettirilmiş, onun yerine Özkan Mamati’nin avukatı olan Nur Demirtaş atanmıştır. Nur Demirtaş'ın baskı ve dayatması sonrasında da Mervenur Gözcü, Adli Tıp muaynesine mecbur bırakılmıştır. 

➤ Mervenur Gözcü ifadesinde Özkan Mamati’nin kendisine ezberlettiklerini tekrarlamış, Özkan Mamati’nden öğrendiği bilgileri aktarmıştır. Örneğin “BEN SONRADAN ÖĞRENDİM, o yemeğin içinde meğersem lityum hapı varmış” demiştir. İfadeyi alan kadın memur “bunu nasıl öğrendin?” diye sorunca “ÖZKAN ABİDEN ÖĞRENDİM, BENİ GETİREN ADAM” cevabını vermiştir. Anlatımlarında sıklıkla “-mış”, “-muş” kullanarak başkaları tarafından öğretilenleri tekrarladığı görülmüştürr. En çarpıcı örneklerden biri de şu cümledir: “Anal ilişki sırasında krem tarzı bir şey vardı, herhalde SÖYLEMEM GEREKİYORMUŞ.” Neyi söylemesi gerektiği dahi öğretilmiştir. 

➤ Etkin pişman sanık Suphi Serdar Togay, KENDİSİ İSTEMEDİĞİ HALDE Özkan Mamati ve Uğur Şahin tarafından zorla şikayetçi yapıldığını, hatta 26.06.2020 tarihinde mahkeme huzurunda, Mali Şube'deki ifadesi sırasında Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in de ifade odasında yanında oturduklarını beyan etmiştir. 

➤ Yaşı küçük Serra Mohamedvalipour ve Handenur Ünal da ifade vermeye Özkan Mamati tarafından götürülmüştür. 

➤ Müşteki Gönül Duyar Mali Şube tarafından hiç aranmamış ve ifadeye çağırılmamıştır. Ancak, Gönül Duyar’ın ifade tarihinden önce Özkan Mamati ile HTS trafiği mevcuttur. İfade verdiği gün olan 17.07.2018’de ifadeye gitmeden önce 3 kere Özkan Mamati ile telefonlaşmıştır. Hatta Gönül Duyar’ın, İFADESİ DEVAM EDERKEN dahi Özkan Mamati ile telefonlaştığı HTS kayıtlarında görülmektedir. Tüm bunlar, Gönül Duyar'ın da kendi rızası ile değil Özkan Mamati gibi husumetli müştekilerin dayatmasıyla zorla ifade vermeye ve şikayetçi olmaya mecbur bırakıldıklarının bir diğer göstergesidir.

➤ Özkan Mamati’nin tanıdığı ve tanımadığı sayısız müşteki ile, ifade vermelerinden önceki tarihlerde telefon trafiği olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, hiç tanımadığı müşteki Özlem Çağlayan’ı 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun başlamasından birkaç saat önce aramıştır. Saat 01:40 itibarıyla aradığı Özlem Çağlayan ile aralıksız olarak 2 saate yakın konuşmuştur. Özlem Çağlayan 31.07.2018’de Mali Şube’ye ifade vermeye gitmiştir. Özkan Mamati, ifadenin başlamasından yarım saat önce de Özlem Çağlayan’ı aramıştır. Ancak, asıl şaşırtıcı olan, ÖZLEM ÇAĞLAYAN'IN, ÖZKAN MAMATİ'Yİ İFADE ODASI İÇİNDEN, MALİ ŞUBE POLİSLERİNİN YANINDAN aramış olmasıdır. Bu konuşmaların da HTS kayıtları mevcuttur. 

➤ Müştekilerin büyük çoğunluğu belli tarihlerde tekrar tekrar ifadeye götürülmüş, her gidişlerinde ifadelerine yeni suçlamalar ekletilmiştir. Hepsi de bu ilave suçlamaları aynı tarihlerde eklemiştir. Örneğin “köle gibi kullanılmak” kalıbı müştekilerin toplu olarak Mayıs 2018’de verdikleri Mali Şube ifadelerinde yer almıştır. 

➤ Bu tür şablon ifadelerin en göze çarpanlarından birisi olan “Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar’dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim” şeklindeki kurgu iddia kalıbı, müştekilerin Eylül-Ekim 2018 tarihli ifadelerine kes yapıştır yöntemiyle birebir eklenmiştir. 

➤ “Kendisini banyoya kilitleyip aynaya bakma” senaryosu, müştekilerin Ekim-Kasım 2018 tarihli ifadelerine eklenmiştir. 

➤ Etkin pişmanlığa başvuran sanıkların birkaç "müşteki anneden helallik istemesi" senaryosu ise hepsinin ifadelerine Aralık 2018'de aynı tarihlerde eklenmiştir.

➤ Müşteki ve etkin pişmanların ifadelerinde kendi özgür anlatımlarının değil önceden belirlenmiş şablon cümlelerin kullanıldığına dair en net örneklerden birisi şu cümledir: “Örgüt lideri Adnan Oktar verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi.” BU CÜMLE HARFİ HARFİNE BİREBİR AYNI OLARAK etki pişman Murat Develioğlu’nun 21.12.2018 ifadesinde, müşteki Ceylan Özgül’ün 19.12.2018 ifadesinde, etkin pişman Ayça Pars’ın 20.12.2018 ifadesinde, müşteki Ebru Alkan’ın 20.12.2018 ifadesinde, etkin pişman Yıldız Arık’ın 25.12.2018 ifadesinde, müşteki Hatice Ural’ın 26.12.2018 ifadesinde yer almıştır. 

➤ Daha da ilginç olan, bu harfi harfine aynı cümlenin Temmuz 2018 tarihli polis fezlekesinin 32. sayfasında yer almasıdır. Fezlekeden kopyalanıp 6 kişinin farklı tarihlerdeki ifadelerine yapıştırılmıştır. 

➤ Müşteki Beyza Özalıcı mahkeme ifadesinde Mali Şube’ye sadece 2 kere gittiğini açıkça beyan etmiştir, oysa dava dosyasında Beyza Özalıcı’ya ait gözüken 3 adet ayrı ifade mevcuttur. Grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi Doç. Dr. Yasin Ataç’ın bilimsel mütalaasında, resmi evraklardan birisindeki imzanın müşteki Beyza Özalıcı’nın elinin ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Evrak Mali Şube’de Beyza Özalıcı yokken üretilmiş ve onun adına başkası tarafından imzalanmıştır. 

➤ Mali Şube’de alınan müşteki ifadeleri dikkatle incelendiğinde, aynı polis memurlarının aynı anda farklı farklı ifadelerde hazır bulundukları görülmektedir. Bu durum mümkün olmadığı için, ifadelerin altına atılan imzaların gerçekte ifadeye giren memurlar tarafından atılmadığı anlaşılmaktadır. 

➤ Uğur Şahin’in ilk ifadesi 13.11.2017 tarihinde “bilgi edinme tutanağı” olarak alınmıştır. Uğur Şahin bu ifadesinde yanlışlıkla “Özkan Mamati’nin vermiş olduğu ifadeye tamamen katılmakla birlikte” şeklinde bir cümleyi ağzından kaçırmıştır. Bunu düzeltmek ve Uğur Şahin’i de yargılama sürecine dahil etmek için ifadesi üzerinde oynama yapılmıştır. Bilgi edinme tutanağı olarak hazırlanan evrak sonradan değiştirilmiş, ağzından kaçırdığı cümle tutanaktan çıkarılmış ve tutanak “müşteki ifadesi” olarak düzeltilmiştir. Her iki evrağın tarih ve saatleri dahi aynıdır. 

➤ Benzer durum, Uğur Şahin ile aynı gün ifadeye gelen Ümit Kuruca’nın ifadesinde de yaşanmıştır. Kuruca’nın ifadesinde yer alan “Ben Özkan MAMATİ ve Uğur ŞAHİN isimli arkadaşlarımın ifadesine tamamen katılıyorum ve eklemek istediğim konuları anlatmak istiyorum” cümlesi, ifadeden sonradan silinerek ifade oluşturulmuştur. Ancak 24.11.2017 tarihli Emniyet Raporu içerisinde bu ifadelerden alıntılar yapılırken bu detay unutulmuş ve ifadenin orjinalinde yer alan bu cümle rapora girmiştir.

➤ Mali Şube'de yaptırılan fotoğraf teşhislerinin tamamı birçok cihetten hukuka aykırı şekilde icra edilmiştir. Henüz operasyon dahi yapılmamışken ve hiçbir şüpheli gözaltına alınmamışken fotoğraf teşhisleri yaptırılmıştır.

➤ Müştekilerden kanunun emrettiği şekilde faili tarif eden bir beyan alınmamıştır.

➤ Fotoğraf teşhislerinde şüpheliye benzeyen birkaç kişinin de fotoğraflarının gösterilmesi kanunen zorunluyken, müştekilere sadece şüphelinin fotoğrafı gösterilmiştir. 

➤ Fotoğraf teşhislerindeki beyanların müştekinin özgür iradesiyle değil teşhis evrağını dolduran Mali Şube memurunun keyfiyetiyle yazıldığı ortaya çıkmıştır. Örneğin, müştekiler Hatice Ural ve Elmas Hilal Kahraman’ın fotoğraf teşhisleri birbirinin kopyası şeklinde yazılmıştır. Bu kopyalamalarda bazı kopyalama ve taşıma hataları olduğundan, cümlelerde anlamsız kesilmeler, eksiklikler, anlam bozuklukları da yer almaktadır. 

➤ Müştekiler Özkan Mamati ve Ümit Kuruca’nın fotoğraf teşhisleri birbirinin kopyası şeklinde yazılmıştır. Her iki metindeki imla hataları dahi birbirinin aynısıdır. 

➤ Polis operasyonunun yapıldığı 11 Temmuz 2018 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından tüm basına bir bilgi notu gönderilerek şüpheliler sanki suçlu gibi gösterilmiş, masumiyet karinesi ayaklar altına alınmıştır.

➤ Adnan Oktar nezarethanede bekletilirken kesinlikle yasak olduğu halde polis memurları tarafından fotoğrafı çekilmiş ve bu fotoğraf basına sızdırılmıştır. Tüm şikayetlere rağmen, kolaylıkla bulunabileceği halde bu fotoğrafı çeken memurun kimliğini tespit etmek için hiçbir idari işlem yapılmamıştır. 

➤ Operasyonu takip eden günlerde Adnan Oktar hastane muayenesine götürülüp getirilirken, gereksiz şekilde sırf eziyet vermek amacıyla başı yere doğru bastırılmış, neredeyse 90 derece bükülerek yürümek zorunda bırakılmıştır. Basın mensuplarının bu durumu fotoğraflamaları için her türlü kolaylık sağlanmıştır.

➤ Adnan Oktar’ın arkadaşları olan diğer şüpheliler de sağlık kontrolüne her götürülüşünde basın mensupları gruplar halinde hazır edilmiştir. Tüm şüphelilerin fotoğrafları çektirilmiş, daha sonra bu fotoğraflar basında şüphelilerin yüzleri gözükecek şekilde yayımlanmıştır. Bunlarla birlikte şüphelilerin isim ve soyadları, ortak oldukları ya da çalıştıkları firmalar hiçbir kısaltma yapmadan apaçık şekilde yayınlanmıştır. 

➤ Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü yakın zamanda konuşma yaptığı bir etkinlikte “en haz aldığım operasyon” şeklinde bir konuşma yapmıştır.

➤ Emniyet Müdürlüğü tarafından yayımlanan 2018 yılı faaliyet raporunda operasyona sayfalarca yer ayrılmış, “Sözde Mehdi'nin köşkü” ve “Örgütün karargahı yerle bir” şeklinde başlıklar atılmıştır. 

➤ Operasyonda el konulan cep telefonları mühürlü delil torbasına konulmamış, hash değerleri alınmamış, imajları alındıktan sonra sahiplerine teslim edilmemiştir. Bu cep telefonlarının çoğunun el konulduğunda kapatılmadığı, Mali Şubeye getirildikten sonra şarja takılarak günlerce açık tutulduğu, kapanmış olanların açılarak kurcalandığı HTS kayıtlarından ortaya çıkarılmıştır. 

➤ Sanık A. O.’nun cep telefonuna OPERASYONDAN GÜNLER SONRA MAÇ İZLEME PROGRAMI KURULMUŞ, PROGRAMIN ÜCRETİ DE OTOMATİK OLARAK SANIĞIN KREDİ KARTINDAN ÇEKTIRİLMİŞTİR.

➤ Gözaltına alınan şüphelilerin aynı müdafilerden yararlanma hakları ellerinden alınmış“her şüpheli farklı bir müdafi tarafından temsil edilebilir” gibi hukuk dışı bir uygulama ile şüphelilerin tanıdığı güvendiği müdafilerden yardım almaları, dolayısıyla düzgün, etkili savunma yapabilmeleri engellenmiştir. 

➤ Mali Şube’de şüphelilerin gözaltı sürecinde alınan ifadeleri, kanunen yasak ve suç olmasına rağmen basına sızdırılmıştır. Bu konuda yapılan tüm şikayetlere rağmen hiçbir idari soruşturma yapılmamış, ifadeleri sızdıranların kimliği açığa çıkarılmamıştır. 

➤ Mali Şube’de alınan ifadeler sırasında şüphelilere neyle suçlandıkları açıklanmamıştır. Birçok şüpheli, 1 haftalık gözaltı süreci sonucunda çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliği'nde haklarındaki suçlamaları hayret içinde dinlemiştir. 

 Müdafilere, CMK m.153/3 uyarınca gösterilmesi zorunlu evraklar dahi gösterilmemiştir. Müdafiler, operasyondan 1 yıl sonra dosyadaki gizlilik kaldırılıncaya dek hiçbir bilgiye erişememiştir. 

➤ Cezaevindeyken bir daha çıkamayacaklarına inandırılarak etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmaya mecbur bırakılan şüpheliler, savcılık makamına götürülmeleri gerekirken, bunun yerine CMK m.148/5’e aykırı şekilde Mali Şube’ye ifadeye götürülmüştür. Bu ifade sürelerinde de büyük anormallikler olup, bu ifadelerin üzerinde çalışıldığı, oynamalar ve düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Altuğ Revnak Eti’nin ifadesi ardışık 9 gün, Ayça Pars, Mustafa Arular, Çağla Teler ve Beril Koncagül’ün ifadesi ardışık 7 gün, Murat Develioğlu ve Serdar Dayanık’ın ifadesi ardışık 6 gün, Ece Koç ve Emre Kutlu’nun ifadesi ardışık 5 gün boyunca devam etmiştir. 

➤ Bu kişilerin etkin pişman olmaya karar verdiklerinde savcılık makamına yazdıkları el yazısı dilekçelerinde anlattıklarıyla, Mali Şube ifadelerinde görülen ifadeleri arasında büyük farklılıklar mevcuttur. El yazısı dilekçelerinde yer almayan sayısız suç iddiası Mali Şube ifadelerinde eklenmiştir. 

➤ 2018’de tutuklanarak cezaevlerine dağıtılan bir kısım şüphelileri, kendilerini hiç tanımadığı ve davet edilmediği halde ziyaret eden Fuat Selvi isimli avukat, onları etkin pişmanlığa ikna etmeye çalışırken “Vatan Emniyette ifadeler üzerinde polis eşliğinde hep beraber çalışıyoruz, ifadenin noktasına kadar her şeyini beraber yönetiyoruz” şeklinde skandal bir  ifade kullanmıştır.

➤ Beril Koncagül ilk ifadesini Mali Şube’de vermiş, burada tüm suçlamaları reddederek Adnan Oktar ve arkadaşlarını savunmuştur. Tutuklanarak Bursa Yenişehir Cezaevine gönderilmiştir. Buradan Adnan Oktar’a ve diğer şüpheli arkadaşlarına sayısız mektup yazmış, sevgisini en candan şekilde ortaya koymuştur. İlerleyen süreçte 2 ayrı tarihte dilekçe yazarak Özkan Mamati ve bazı müştekilerin ailesini tehdit ettiğini, kendisinin bir daha gün yüzü göremeyeceğini söylediklerini, kendini güvende hissetmediğini belirterek devletten yardım istemiştir. Ancak, söz konusu husumetli müştekilerin bu baskılarına karşı hiçbir işlem yapılmamıştırBeril Koncagül ve aynı hücrede tutulan Çağla Çelenlioğlu’nu izinsiz ziyarete gelen tanımadıkları İzmirli bir avukat, etkin pişman olmazlarsa bir daha hapisten çıkamayacaklarını söyleyerek her ikisini de itirafçı olmaya mecbur bırakmıştır. 

➤ Dosya savcısı Serdar Akan'ın talimatıyla Şüpheliler kasıtlı olarak İstanbul dışında birçok cezaevine dağıtılmış, aynı cezaevinde olanların da farklı koğuşlara yerleştirilmesi ve birbirlerini görmemeleri sağlanmıştır. Sırf bu sebeple şüphelilerin en temel hakları olan etkinliklere ve eğitimlere katılmaları da kısıtlanmıştır.

➤ Aynı aileye mensup 4 kardeş olan A.K., N.K., T.K., N.K. 4 farklı şehirdeki cezaevlerine yollanmış, zaten yaşlı olan ailelerinin kendilerini ziyaret edebilmeleri neredeyse imkansız hale getirilmiştir.

➤ Cezaevlerinde maddi imkanı olmayan yakın arkadaşlarının hesaplarına kantin alışverişi yapabilmeleri için para yatıran kişiler hedef haline getirilmiş, basında asılsız suçlama kampanyaları yapılmış, hatta bunlardan birisi sözde örgüte destek bahanesiye suçsuz yere tutuklanmıştır.

➤ Müştekilerden Z. A., 17.08.2020 tarihinde bir dilekçe sunarak Özkan Mamati ve onunla işbirliği içinde hareket eden birtakım kişilerden şikayetçi olmuştur. Bu dilekçesine göre Özkan Mamati, kendisine çevresinin çok geniş olduğunu, polis savcı herkesi kontrol ettiğini, yurtdışından ve yurtiçinden şikayetçi olacak kişileri Mali Şube’ye ifadeye getirdiğini, bunun için uçak paralarını ve yol masraflarını da Z. A.’nın karşılaması gerektiğini söylemiştir. Özkan Mamati kendisini bu operasyonun planlayıcısı gibi tanıtmış, Mali Şube’de yaptıp kalktığını, onun haberi olmadan kuş uçmadığını iddia etmiştir. Özkan Mamati “ben kimi istesem tutuklattım. Söylemiştim size, doğru çıktı mı, çıktı” demiştir. 

➤ Z. A.'nın dilekçesinden bir paragraf şöyledir: “(Özkan Mamati) Yaz yaz yaz diye bütün isimleri saydım, polisler söylediğim herkesi yazdı. Hatta bir polis 'abi bunu niye yazıyoruz?' deyince 'sen yaz sonra ona birşey buluruz' dedim, onu da yazdırdım. Kim var kim yok herkesi saydım” diye Özkan gülerek anlattı bana. Bizzat ağzından bunları duyunca korktum.

➤ Etkin pişman sanıklardan K. A. dava dosyasına sunduğu dilekçesinde Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in başını çektiği bir grubun kendileri adına ticaret yapıp para getirmesini istediklerini detaylı olarak anlatmıştır. Bu grubun isteklerini reddedip onların yanında yer almadığı için, Asiye Sandıkçı’nın ve Hanife Akalın’ın ilk ifadelerinde kendisi hakkında hiçbir beyanda bulunmamışken daha sonra ek ifade vermeye gidip kendisini de cinsel saldırı ile suçladıklarını beyan etmiştir. Kemal Ayaz dilekçesinde bazı müşteki kadınların Özkan Mamati ile işbirliği içinde yalan beyanlarda bulunduğuna bizzat şahit olduğunu belirtmektedir. 

➤ Sayıları 40’ın üzerinde olan kadın müştekiler, sanıklara karşı geçmiş 30 yıla yayılan cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlamalarında bulunmuştur. Bu suçlamalar neticesinde 372 ayrı cinsel saldırı ve cinsel istismar cezası verilmiştir. (Bu delilsiz ve mesnetsiz soyut iftiraların tamamı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştur.) Bu suçlamaları yönelten kadın müştekilerle aynı yıllarda camiada yer almış olan diğer müştekiler hakkında ise tek bir tane dahi suçlama bulunmamaktadır. Tek bir müşteki erkek dahi, cinsel suçlara dahil edilmemiş, adı geçirilmemiştir. Bu durum, müşteki erkeklerle kadınların işbirliği içinde ve bir plan dahilinde organize olarak hareket ettiğinin açık göstergesidir. 

➤ Müşteki Hanife Akalın 01.05.2018 tarihli Mali Şube ifadesinde güya kendisine sistematik olarak cinsel saldırıda bulunan kişilerin isim listesini vermiş, bunların arasında “Ramazan” isimli biri de vardır. Hanife Akalın bu listeyi verdiğinde camiada sadece tek bir Ramazan mevcuttur, o da Ramazan Manay’dır. Hanife Akalın'ın ifade tarihinde Ramazan Manay halen camiadadır. Ancak 22.02.2019’da sanıklar aleyhinde ifade vermeye gidince çok garip bir şekilde ifadesi etkin pişman sanık olarak değil müşteki olarak alınmıştır. Hanife Akalın 01.09.2020’de mahkemede ifade verirken ise, kendisine Ramazan dediği kişinin Ramazan Manay olup olmadığı sorulmuştur. Hanife Akalın yıllar önce güya kendisine cinsel saldırıda bulunan kişilerin isimlerini harf sırasına göre listeleyebilecek kadar iyi hafızaya sahipken, bu Ramazan’ın kim olduğunu hatırlayamadığını beyan etmiştir. 

➤ Müşteki Özkan Mamati, fotoğraf teşhisinde Mehmet Zeki Gür isimli kişiyi sözde örgüt üyesi olarak teşhis etmiştir. Bundaki tek gerekçe, alacak verecek ilişkisinden dolayı Özkan Mamati’nin bu kişiye duyduğu şahsi bir husumettir. Mehmet Zeki Gür’ün Sayın Adnan Oktar ve yargılanan sanıklarla hiçbir tanışıklığı, ilişkisi, teması, görüşmesi ya da HTS kaydı bulunmamaktadır. Bu kişinin soruşturması tefrik edilmiş ve Adnan Oktar Davası'ndan ayrı tutulmuştur. 24.11.2020 tarihinde de KYOK kararı verilmiştir. Kararı yazan savcı, Adnan Oktar Davasının da savcısı olan Serdar Akan’dır. Savcı KYOK kararı verirken “müştekilerin salt soyut iddiaları dışında kamu davası açmak için somut ve yeterli delil olmadığı” gerekçesini kullanmıştır. Oysa, Adnan Oktar Davasında tutuklanan şüphelilerin büyük çoğunluğu Mehmet Zeki Gür ile aynı durumdadır, haklarında somut hiçbir delil olmayıp tek dayanak müşteki ifadeleridir. Savcı SERDAR AKAN, BU KYOK KARARINI ADNAN OKTAR DAVASI DOSYASINDAN GİZLEYEREK ÖĞRENİLMEMESİNE YÖNELİK YOĞUN ÇABA HARCAMIŞ, DAVA DOSYASINA KYOK EVRAKINI DA GÖNDERMEMİŞTİR. 

➤ M. B. isimli kişi, operasyondan 3 ay sonra ailesiyle birlikte yaşadığı evden bir sabah baskınıyla gözaltına alınmıştır. İfadesi sırasında barodan avukat atanmasını talep etmiştir. Ancak, ilginç bir şekilde kendisini savunmaya gelen avukat, sorgulamanın yapıldığı Mali Şube’de görevli bir komiserin eşidir. Bu avukat Merve Bozyiğit’e etkin pişman olması için baskı yapmış ve sorgu sırasında da odadan çıkıp yanlız bırakmıştır. M. B. bu ifadede yazılanların hiçbirini kabul etmediğini mahkemeye çıkınca beyan etmiş, ayrıca ifade sırasında polis memurlarının kendisine kötü muamelede bulunduğunu, hatta taciz ettiklerini anlatmıştır. Mahkeme heyeti ise Merve Bozyiğit’in tutuklanmasına karar vermiştir. 

➤ Kocaeli Barosu'na bağlı avukat H. Y., Kandıra Cezaevi'ndeki şüphelilere avukatlık hizmeti vermek için tutulmuştur. Ancak basında hakkında asılsız haberler yapılmıştır. Mali Şube’de görevli komiser Ayhan Bedir kendisine telefonda “Ayça Pars gibi zayıf halka gördüğün kişileri bize bildir” demiştir. Mali şubede görevli bir başka komiser olan Baybars Düzdemir ise, tutuklulardan ziyade dışarıdan herhangi bir kişi kendisine ulaşmak isterse Mali Şube’ye haber vermesini istemiştir. Mali Şube memurları avk H. Y.'yi günün her saatinde telefonla sürekli arayarak rahatsız etmiştir. Dosya savcısı Serdar Akan ise Yavuz’dan şüpheliler aleyhine bir bilgi edinebilecekleri umuduyla kanunu dolanma amaçlı tavsiyeler vermiş, Yavuz’un sır saklama yükümlülüğü olduğunu ama şüpheli konumuna geçerse bu yükümlülüğün ortadan kalkacağını söyleyerek Vatan Caddesi'ne gidip şüpheli olarak ifade vermesini tavsiye etmiştir. Avukat H. Y. ise geri adım atmamış, bilakis şikayet dilekçesi yazarak ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski