Adnan Oktar ve arkadaş camiası, geçmişte FETÖ kumpasları ile defalarca mağdur edilmiştir. Aşağıda bu gerçeği gösteren bazı örnekler yer almaktadır:

1999 YILI

  • Polis kolejinden itibaren FETÖ ile bağlantılı olan Adil Serdar Saçan, 1999 yılında Adnan Oktar ve arkadaşlarına düzenlenen bir polis operasyonunu yönetti. Bu operasyonda gözaltına alınan birçok kişiye bir hafta boyunca insanlık dışı işkenceler uyguladı ve uygulattı. Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılan işkence İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.12.2005 tarih 2004/367 Esas, 2005/517 Karar ve İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin 13.12.2016 tarih 2016/2365 Esas, 2016/2355 Karar sayılı kararıyla sabit olmasına rağmen, Adil Serdar Saçan ve emrinde çalışan polisler yıllarca bir kısım yargı eliyle korundu ve nihayetinde (işkence suçunda zamanaşımı kaldırıldığı halde) dava zamanaşımına sokularak cezasız kalmaları sağlandı.

2006 YILI

  • 2006 yılında sahte gizli tanıklar ve sahte ihbarlar ile Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik bir soruşturma açıldı. Soruşturmayı yürüten kişi, şu an FETÖ/PDY davası firari sanığı Organize Suçlar Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu idi. Ekizoğlu, soruşturmanın fezlekesini hazırlama görevini, uzun yıllar Adil Serdar Saçan’ın sağ kolu olarak görev yapan ve Adnan Oktar’ın bazı arkadaşlarının işkence davasında 200 yıl hapis istemiyle yargılanan ve davanın 2 numaralı sanığı olan başkomiser Serdal Akça’ya verdi. FETÖ/PDY şike kumpası davası tutuklu sanığı başkomiser Seyfi Erdoğan, başkomiser Serdal Akça ve FETÖ/PDY şike kumpası davası tutuklu sanığı polis memuru Yalçın Çilbiroğlu, Ekim 2006 tarihinde yönlendirdikleri bazı kişiler ve güya emniyete gelen sahte ihbar telefonlarına dayanarak söz konusu soruşturmanın temelini oluşturdular. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, bahsedilen ihbar telefonlarının aslında hiç gelmediği, tamamen düzmece bir ihbar olduğu anlaşıldı.
  • FETÖ/PDY davası sanığı Organize Suçlar Şube Müdürü Hüseyin Işıldak ve başkomiser Serdal Akça, söz konusu soruşturma dosyasına 04.12.2008 tarihinde “Gülderen Dönmez” isimli bir bayandan ihbar mektubu gelmesini sağladı, ancak yapılan kriminal genetik incelemede gelen mektubun bir erkek tarafından yazıldığı anlaşıldı.
  • FETÖ/PDY şike kumpası davası tutuklu sanığı başkomiser Seyfi Erdoğan ve başkomiser Serdal Akça’nın bizzat ifadesini aldığı bazı gizli tanıklar daha sonradan emniyet tarafından alınan ifadelerinin kendi bilgileri dışında değiştirildiğini ve çarpıtıldığını belirttiler ve kendilerinin aslında şikayet amaçlı değil bilgi verme amaçlı emniyete gittiklerini beyan ettiler.
  • Adil Serdar Saçan, başkomiser Seyfi Erdoğan ve Vedat Mercan (Adil Serdar Saçan’ın emrinde çalışan ve Adnan Oktar’ın bazı arkadaşlarının açtığı işkence davasında yargılanan polis memuru), bu dosyanın bazı müştekileri ile iş birliği içerisine girdiler. Soruşturmanın bazı müştekileri ki bunların arasında şu an görülmekte olan davanın da müştekileri olan Semin Babuna, Türkan Akyüzalp ve Filiz İnal da vardır. Soruşturma kapsamında dinlenen ve kendi aralarında yaptıkları telefon konuşmalarında Seyfi Erdoğan’dan “büyük oğlumuz” ve “Bizim Seyfi”; Vedat Mercan’dan “kardeşimiz”; Serdal Akça’dan ise “büyük oğlumuzun yardımcısı” olarak samimiyetlerini vurgulayan hitaplarla söz etmişler ve bu polislerin talimatlarına göre hareket ettiklerini sürekli vurgulamışlardır. 
  • Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı olan FETÖ/PDY davası firari sanığı Fikret Seçen, Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu, Başkomiser Seyfi Erdoğan, FETÖ/PDY Tahşiyecilere Kumpas davası tutuklu sanığı Teknik Takip Büro Amiri Mustafa Kılıçaslan, FETÖ/PDY davası firari sanığı Organize Suçlarla Mücadele eski Şube Müdür Yardımcısı Ahmet Davulcu, Cevat Babuna’nın evine yerleştirilen bir telefonda konuşma yapılmadığına dair sahte bir evrak düzenlediler ve sonrasında telefonun 3 aylık dinleme kayıtlarını “ses gelmiyor” bahanesiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde imha ettiler. Daha sonrasında, bu telefondan sürekli konuşmalar yapıldığı ve hiçbir ses sorununun olmadığı anlaşıldı.
  • Dönemin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı olan FETÖ/PDY davası tutuklu sanığı Selçuk Sayıldı, telefon dinleme kayıtları sahte evrak düzenlenerek haksız bir şekilde imha edilmiş olmasına rağmen, bu imhayı gerçekleştiren görevliler hakkında açılan soruşturma dosyasını haksız ve hukuksuz bir şekilde takipsizlik kararı vererek kapattırdı.
  • Dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü FETÖ/PDY Mülkiye Yapılanması davası tutuklu sanığı Nazmi Ardıç, söz konusu telefon kayıtlarını imha eden görevliler hakkında açılan soruşturma dosyasına gönderdiği bir cevap yazısında, kendisine sorulmadığı halde adeta dosyanın esasına dair savunma yaparak şüphelileri aklama amaçlı beyanlarda bulundu ve daha da öteye giderek üzerine vazife olmadığı halde, görüşme kayıtlarının içeriklerinde suç unsuru olmadığını belirtti.
  • Dönemin Organize Şube Müdürü FETÖ/PDY davası firari sanığı Mutlu Ekizoğlu imzasını taşıyan 22.10.2007 tarihli emniyet fezlekesinde, Adnan Oktar ve arkadaşlarının teknik takip altına alınan MSN görüşme kayıtlarının güya suç örgütü olduklarına dair delil teşkil ettiğini iddia etti. Ancak, suç teşkil ettiği iddia edilen MSN kayıtları dosyaya hiçbir zaman sunulmadı, hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Yani Mutlu Ekizoğlu, aslında var olmayan konuşma kayıtları üzerinden savcılığı yanıltmaya çalıştı.
  • Dönemin İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü’nde uzman olarak görev yapan FETÖ/PDY davası tutuklu sanığı Ahmet Mesut Mudu, kendisine gönderilen ve Adil Serdar Saçan’ın yaptığı işkencenin en önemli delili olan sağlık raporunda bulunan imzayı haksız gerekçeler öne sürerek incelenemeyeceğini öne sürdü ve savcılığın talebini sonuçsuz bıraktı. Daha sonra Adli Tıp Kurumu imzanın incelenebileceğini gösterdi.

2012 YILI

  • Dönemin Mali Suçlar Şube Müdürü FETÖ/PDY davası tutuklu sanığı Yakup Saygılı, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 14.07.2012 tarihli yazıda, emniyete VPN sistemi üzerinden simhacetin@hotmail.com isimli hesap üzerinden bir ihbar geldiğini ve bu mailde güya Adnan Oktar’ın evinde tarihi eser sakladığı iddia edildiğini belirtti. Bunun üzerine Adnan Oktar hakkında arama ve gözaltı kararı verilmesi talep edildi. Ancak, söz konusu mail hesabının sahte olduğu, sahte ihbarın klasik bir FETÖ taktiği olan yurt dışından VPN denilen IP gizleme tekniğiyle gönderildiği ve ihbar içeriğindeki iddiaların iftira olduğu anlaşıldı. Yakup Saygılı ve diğer sorumlu polis memurları hakkında Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaptığı şikayetler neticesinde, EGM Merkez Disiplin Kurulu’nca idari soruşturma yapıldı ve neticesinde 10.07.2014 tarih ve 14/314 nolu karar ile 24 ay terfi durdurma cezası verildi.


Daha yeni Daha eski