Magazin yazarı Sayın Ali Eyüboğlu, Milliyet gazetesindeki 15 Kasım 2020 tarihli bir yazısında Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik gerçeklikten uzak, doğru, dürüst ve tarafsız gazetecilik anlayışıyla hiç bağdaşmayan çeşitli iddialarda bulunmuştur. Dolayısıyla, tarafımıza cevap hakkı doğmuştur.

Yazısındaki gerçek dışı iddia ve ithamlarına cevap vermeden önce, Sn. Eyüboğlu'ndan bazı önemli hususlara açıklık getirmesini rica ediyoruz: 

Sayın Eyüboğlu; 

Adnan Oktar Bey’e en ağır cezaların verilmesi isteğinizi dile getirirken, tam 28 aydır aleyhimizde tek bir somut ve gerçek hukuki delil ortaya konamadığı dahası, masumiyetimizi ispat eden lehimize 300'den fazla karşı-delil olduğu gerçeğinden neden hiç bahsetmiyorsunuz? Bu gerçekleri kendiniz de gayet iyi bildiğiniz halde niçin kamuoyundan gizleme ihtiyacı hissediyorsunuz?

Diyelim ki bunlardan haberiniz yok. Peki, o zaman, hakkında bilginiz olmayan bir konuda nasıl oluyor da böyle kesin ifadeler kullanarak iftiraya varan cümleler sarf edebiliyorsunuz? Hiçbir delile sahip olmadan davası devam eden, aleyhlerinde bugüne kadar kesinleşmiş hiçbir yargı kararı bulunmayan insanlara karşı neye dayanarak böyle çirkin ve asılsız suçlamalarda bulunabiliyorsunuz? Delilsiz konuşan müfteri konumuna düşmez mi? Siz, kendinize iftiracı olmayı nasıl yakıştırabiliyorsunuz? 

Acaba bazı kimselerin sevmedikleri, inanç ve düşüncelerini, dünya görüşünü benimsemedikleri, hayatlarını, kişiliklerini, üstün akıl ve başarılarını kıskandıkları, boş işlerin peşinde, amaçsız ve beyhude bir ömür geçirenlerin aksine haklı ve şerefli bir dava uğruna azimli, kararlı, onurlu bir mücadele vermelerinden ötürü çekemedikleri bir insana, hiçbir suçu olmadığı halde binlerce yıl ceza istenmesinin vicdana hiç uygun olmadığını göremiyor musunuz? Bunda sizce de büyük bir anormallik yok mu? 

Sadece, haset, husumet ve çekememezlik içinde kıvranan bazı kişilerin ve çevrelerin rahatlaması ve yatışması için hayatlarında hiçbir suça karışmamış, tertemiz masum insanların ömürlerinin sonuna kadar hapislerde çürümesi reva mıdır? Bu görülmemiş zulmün hesabını vermek için dünyada adalet önüne hiç çıkmayacaklarını sananlar ahirette verecekleri hesabı da mı akıllarına getiremiyorlar?

Dikkat çeken önemi bir konu da, ne hikmetse, aylardır her duruşma öncesinde benzeri yaygara içerikli yazıların servis edilerek mahkeme üzerinde yoğun baskı kurmayı, değerli hakimlerimizi adaletsiz ve taraflı davranmaya yöneltmeyi hedefleyen tutumdur. Ancak her ne yaygara kopartırılsa kopartılsın asil ve adil Türk Hakimlerinin bu tür ucuz manipülasyonlardan hiçbir zaman ve hiçbir şekilde etkilenmeyeceklerine olan inancımız tamdır.

Sayın Eyüboğlu, şunu merak ediyoruz. Bazıları tarafından benimsenen ve halkımızı galeyana getirmeyi, mahkemelerimizi etki ve baskı altına almayı amaçlayan gerçeklerden uzak, adaletten yoksun, hukuk dışı, acımasız, sevgisiz, yalan ve karalama üzerine kurulu sorumsuz ve ilkesiz yayın politikalarının ülkemizde medyaya olan güveni ne kadar zedelediğinin acaba farkında mısınız?

Bize karşı öne sürdüğünüz asılsız iddialara gelince;


1– SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİAMIZIN, FETÖ İLE ARASINDA HİÇBİR BAĞLANTI BULUNMADIĞI EMNİYETİN HAZIRLADIĞI ARAŞTIRMA ve İNCELEME RAPORU İLE KESİN OLARAK ANLAŞILMIŞTIR!

Sayın Eyüboğlu, bizleri güya FETÖ ile iltisaklı gösterme çabanız ya bu konudaki bilgi eksikliğinden ve araştırmamanızdan ya da FETÖ karşıtlığımızın yüzlerce delilini bilmenize rağmen kasıtlı bir şekilde delilleri gizleme gayretinizden kaynaklanmaktadır. Fakat bilmelisiniz ki; her iki durum da vicdan sahibi, kanuna ve hukuka riayet eden bir kişinin asla tevessül edeceği şeyler değildir.

Sayın Adnan Oktar ile FETÖ arasında hiçbir bağlantı olmadığına ilişkin yüzlerce delilimiz bulunmakla birlikte, öncelikle bu konudaki en önemli çalışmadan, yani Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan ve ne sayın Adnan Oktar'ın ne de 235 arkadaşımızın, FETÖ/PYD yapılanması ile aralarında hiçbir bağ bulunmadığını belirtir raporundan bahsetmek istemekteyiz. Bu resmi rapora göre;

“FETÖ Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım etme” iddiasına yönelik olarak Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 30.07.2018 tarih ve 58604142.66693.(63044).D2-38854 sayılı yazıları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunun yürüttüğü 2018/117729 sayılı soruşturmasına istinaden Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın FETÖ/PDY ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin bilgi talep edilmiş, GELEN RAPORDA, SAYIN ADNAN OKTAR’IN VE İSİMLERİ ZİKREDİLEN 235 ARKADAŞIMIZIN FETÖ İLE HİÇBİR BAĞININ TESPİT EDİLEMEDİĞİ BELİRTİLMİŞTİR.

Başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere, 235 kişinin BYLOCK KAYITLARININ OLMADIĞI, BANK ASYA’DA HESAPLARININ BULUNMADIĞI, KRİZ MERKEZİ VERİSİ İÇİNDE KAYITLARININ OLMADIĞI, SORUŞTURMALAR İÇİNDE ADLARININ YER ALMADIĞI, BELGE/EVRAK/DERNEK BAŞLIĞI ALTINDA BİR KAYITLARININ BULUNMADIĞI somut olarak ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Emniyet Müdürlüğü’nün inceleme teknikleri arasında olmasa bile kamuoyunda FETÖ bağlantısı olarak algılanabilecek aşağıdaki maddelerden de anlaşılacağı üzere Adnan Bey ve arkadaşlarımızdan hiç kimse hiçbir dönemde;



Hatırlatmaya gerek olmamasına rağmen, iftiraya varan ifadeler kullandığınız için bazı önemli hususları size tekrar hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyoruz:

 2007-2014 YILLARI ARASINDA HERKES FETÖ'YÜ GÖKLERE ÇIKARIRKEN; milletvekillerinin FETÖ’nün elini öpmek için sıraya girdiği, hükümet yetkilileri başta olmak üzere birçok siyasinin, gazetecinin ve akademisyenin FETÖ’ye methiyeler düzdüğü, Okyanus ötesine selamlar yollandığı tarihlerde FETÖ’ye en ağır eleştirileri yapan tek kişi Sayın Adnan Oktar’dır. 

 2013 GEZİ AYAKLANMALARI SIRASINDA; bu isyanların ardındaki gücün FETÖ olduğunu herkesin bildiği ama kimsenin açıkça bir şey söyleyemeye cesaret edemediği ve FETÖ'yü övmeye devam ettiği dönemde Sayın Adnan Oktar açıkça ve cesurca bu gerçeği canlı yayınlarda defalarca dile getirmiştir.

 2013 SONBAHARI DERSANE KRİZİNDE; hükümet dershanelerin kapatılmasını istediğinde Zaman gazetesi çok çirkin bir üslupla Sn. Erdoğan ve Hükümeti hedef almıştır. Cüppeli Ahmet Hoca bile Samanyolu TV'ye çıkıp dershaneler kapatılmasın demiştir. Sayın Adnan Oktar ise her zamanki gibi yine FETÖ'ye karşı Hükümete ve Sayın Erdoğan'a açık desteğini ortaya koymuş ve tarafını belli etmiştir.

 2013, 17-25 ARALIK FETÖ DARBE GİRİŞİMİ SIRASINDA; Türkiye'de yer yerinden oynar bir halde onlarca televizyon kanalında Sayın Erdoğan'a haşa hırsız denilip montajlanmış sahte ses kasetleri yayınlandığı, hükümete yakın medyada ise derin bir sessizliğin hakim olduğu esnada, “Milletçe Tayyip Hocamın yanındayız, gönlü çok rahat olsun” diyerek meşru Hükümeti ve Sayın Erdoğan'ı destekleyen ilk konuşmayı Sayın Adnan Oktar yapmış ve tüm darbe girişimi boyunca FETÖ'ye karşı Sayın Erdoğan ve meşru Hükümete olan aralıksız desteğini sürdürmüştür.

 2014, 1 OCAK VE 19 OCAK MİT TIRLARININ DURDURULMASI KRİZLERİNDE; Millî İstihbarat Teşkilatı'na ait olduğu belirlenen ve içinde Suriye'ye gitmek üzere askeri mühimmat bulunan TIR'ların durdurulması üzerine herkes bir kenara çekilmiş sessizce ne olacak diye beklerken ve o sırada amansızca hükümetin üzerine gidilirken, Sayın Adnan Oktar onlarca konuşmasında hep Hükümete ve Sayın Erdoğan'a sahip çıkmıştır.

 2016, 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ GECESİNDE; FETÖ’nün darbe kalkışmasına karşı koyan ilk kişi Sayın Adnan Oktar olmuş ve seçilmiş Başbakan Sayın Erdoğan ve meşru Hükümeti 12 saat süren canlı yayın boyunca savunmuştur. Gece, tankların köprüyü kapadığı haberini alır almaz, A9 TV stüdyosuna gelerek canlı yayına başlamış ve gece saat tam 23:51’de “meşru hükümet demokratik hükümettir” sözüyle darbeye ilk karşı çıkışını yapmıştır.

RTÜK'te, Adliye emanetinde ve bizlerde çok sayıda kopyaları bulunan, Sayın Adnan Oktar'ın yukarıda deşifrelerini verdiğimiz konuşmalarını içeren A9 TV canlı yayın kayıtları tüm bu gerçeklerin apaçık somut delileri hükmündedir.

Sayın Adnan Oktar'ın FETÖ karşıtı bu kararlı tutumu, bugüne kadar da hiçbir değişikliğe uğramadan devam etmiştir. Bu hain ve bölücü terör örgütü her başını kaldırmaya çalıştığında ona karşı en ağır ve en şiddetli eleştirilerle amansız bir mücadele sürdürmüştür.

Buraya kadar çok küçük bir özetini sunduğumuz tüm bu nedenlerden ötürü, Sayın Adnan Oktar'a yöneltilen sözde FETÖ'ye yardım etme ithamı tarihteki en büyük yalan ve iftiralar arasında yerini almıştır. Ortalama bir akıl ve vicdana sahip, art niyetsiz, dürüst ve samimi bir insanın da bu gerçeği rahatça göreceğinde kuşku yoktur.


ADNAN BEY’İN FETÖ’YÜ YERDEN YERE VURAN KONUŞMALARINDAN BAZI ÖRNEKLER

Adnan Bey’in aşağıdaki konuşmaları yaptığı tarihlere özel olarak dikkat edilmesini önemle rica ediyoruz:

 Sayın Adnan Oktar, 16 Kasım 2010, A9 TV:

"Önce entel dantel takılmaya başladılar. E dedik olabilir yani. Sonra baktım Bediüzzaman’dan bahsetmemeye başladılar. Bak bunca yıllık mürşitlerini bir kalemde kendilerince harcamaya kalktılar... Ilık adam oldular ılık. Toz pembe oldular yani böyle. Bambaşka bir şekle girdiler. 

Çoluk çocuğa şarkı, türkü öğretecekler. Öyle mutlu bir şekilde yaşayacaklar. Bediüzzaman bunu mu anlattı bize? Peygamberimiz (sav) bunu mu anlattı bize? Nereden çıkıyor bu? 

Bu sefer Bediüzzaman'a cephe aldılar. ... Mesela burada çocukları bırakıyor, hanımları bırakıyor değil mi, yaşlıları bırakıyor herkesi bırakıyor. Kendi canını kurtarmanın derdinde oluyor. Yiğitsen, delikanlıysan burada kalsana, burada mücadele versene, değil mi? Pırr uçuyorsun, hem de ben diyorsun Müslümanım, mücahidim, yiğidim, delikanlıyım. E Müslüman şehit olmayı da istiyor, gazi olmayı da istiyor. Hapsi de göze alır, hepsini göze alır değil mi? Sen nasıl delikanlısın? NASIL MÜSLÜMANSIN?

Böyle havadan nem kapıyorlar değil mi? Yani tahmin edilmedik şeylerden ÇOK ŞİDDETLİ KORKUYORLAR. O yüzden de hizmeti de bırakıyorlar, İslam’ı anlatmayı da bırakıyorlar, davayı da bırakıyorlar.” (https://youtu.be/dQIYPI-G8Sg

 Sayın Adnan Oktar, 7 Mart 2012, A9 TV:

"Fethullah Hoca cemaati siyasete girerse, sıfır netice alır. Siyasetle ilgili iddiası olmaması lazım Fethullah Hoca cemaatinin. Siyaseti siyasetçilere bırakacak. HÜKÜMET İÇİNDE HÜKÜMET OLMAYA KALKMAK, ÖZELLİKLE BAZI AKILDANELER ÖYLE ORTAYA ÇIKIYORLAR, BİR DE ÜSTELİK ÇOK KORKAK, ZAYIF, SIĞ AKILLI, DAR DÜŞÜNEN, TEŞHİS YETENEĞİ OLMAYAN, KENDİNİ ÇOK BEĞENEN, ENANİYETLİ BİR KISIM ZEVAT, NE OLDUM HAVASINA GİRDİLER. BİR ŞEY OLDUĞUNUZ YOK, GARİBANIN TEKİSİNİZ. ÜFLEDİN Mİ KAÇACAK DELİK ARIYORSUNUZ. KORKAK, ÜRKEK, ZAYIF İNSANLARSINIZ. Fikre tahammülünüz yok, düşünceye tahammülünüz yok. Hatta benim gördüğüm DESPOT BİR YAPIYA EĞİLİMLİSİNİZ. Kendinden olmayan adamı harcama kafasında oluyorsunuz." (https://youtu.be/p0araNRLbU8

– Sayın Adnan Oktar, 28 Haziran 2013, A9 TV:

FETHULLAH HOCA CEMAATİNDE muazzam bir enaniyet var, muazzam bir enaniyet. Acayip ekabirler. Halka tepeden bakıyorlar, enaniyet yaptıkça Allah aşağılıyor bu sefer. ..... BİR DE SİNSİCE, ALTTAN ALTA İŞLER ÇEVİRİYOR. BÖYLE TİPLERİ DEVLETİN MÜHİM MEVKİLERİNE GETİRMEK DE ÇOK TEHLİKELİ. Enaniyetten kafayı çizmiş adam. Mantık, şu, bu, merhamet, vefa, sadakat kaybolmuş. .... Fethullah Hoca'nın talebelerinin bir kısmının esrarengizliğinin, mesafeli olmalarının, insanlara üstten bakmalarının bereketsizliği bu. .... BU KADAR ESRARENGİZLİĞE NE GEREK VAR? İNSAN O ZAMAN ŞÜPHELENİYOR. HER ŞEYİN ALTINDA ONLARI ARIYOR. NİTEKİM DE HAKİKATEN ÇOK YERDEN ÇIKMAYA BAŞLADILAR. (https://www.youtube.com/watch?v=7--y4ZyM08s&feature=youtu.be)


Dolayısıyla, tüm bu gerçekleri gözardı ederek 'Sayın Adnan Oktar'ın güya FETÖ'yü övdüğü' şeklinde akıllara ziyan bir iftirayla ortaya çıkmanız insanların aklına ister istemez, "Acaba farkına varmadan herhangi bir kara propaganda ve algı operasyonunun parçası mı oldu yoksa Sayın Adnan Oktar'ın birbirinden güzel binlerce kadın tarafından sevilmesine karşı içinde aşırı bir kıskançlık duygusu mu geliştirdi?” sorularını getirmektedir. Dolayısıyla, bu aşamadan sonra göstereceğiniz en doğru ve hakkaniyetli tavrın, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik olarak ortaya atılan bu gerçek dışı FETÖ bağlantısı yalanına artık itibar etmemek ve bunları tekrar etmekten nedamet duymak olacağını düşünüyoruz.


2– DEVLETİMİZİN ARKADAŞLARIMIZA VERDİĞİ SİLAH RUHSATLARI CAMİAMIZA DUYDUĞU GÜVENİN AÇIK BİR DELİLİDİR

Öncelikle belirtmek isteriz ki;

Sayın Ali Eyüboğlu’nun yazısında, henüz yargılaması süren kişiler hakkında “suç örgütü” ifadesini kullandığı dikkat çekmektedir. Sayın Ali Eyüboğlu da gayet iyi bilmektedir ki, bir grup insan hakkında “suç örgütü” tanımlaması yapabilmek için kesinleşmiş bir yargı kararının olması gerekmektedir. Bu nedenle Sayın Ali Eyüboğlu’nun yazısında, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında “silahlı organize suç örgütü” tanımlaması yaparak hukuka aykırı ve açıkça suç teşkil eden bir eylemde bulunduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. Elbette ki Sayın Ali Eyüboğlu günlük hayatında, şahsi konuşmalarında dava ile ilgili olarak dilediği gibi kendi fikir ve düşüncelerini ifade edebilir. Ancak basın yoluyla kamuoyuna bir açıklama yapmanın kanuni sorumlulukları olduğunu bilmesi gerekir.

Sayın Eyüboğlu, bilmediğinizi varsayarak camiamıza yönelttiğiniz asılsız, mesnetsiz, delilsiz, haksız ve hukuk dışı bir şekilde ortaya attığınız “silahlı organize suç örgütü” iddianızı çürüten hukuki delilleri sizinle paylaşmak isteriz:

  • 11 Temmuz 2018 tarihindeki polis operasyonunda yasal olmayan tek bir ruhsatsız silaha bile rastlanmadı,
  • Arkadaşlarımızın ruhsatlı silahlarının İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından yapılan balistik incelemesinde bu silahların hiçbir suça karışmadıkları anlaşıldı,
  • Polis operasyonunda toplanan bu ruhsatlı silahların tamamının sicillerinin tertemiz olduğu, BU SİLAHLARIN HİÇBİRİNİN HİÇBİR OLAYDA KULLANILMAMIŞ OLDUKLARI belirlendi.
  • Polis operasyonunda toplamda 23 tüfek ve 70 tabanca elde edilmiştir. Söz konusu silahların çok büyük bir kısmı –özellikle 23 adet yivsiz av tüfeği– 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında alınmıştır. Geri kalan silahların bir kısmı ise camiamıza karşı yapılan 1999 tarihli polis operasyonu kapsamında el konulan ve 2015-2016 yılları ve sonrasında adli emanetten geri verilen silahlardır,
  • Silahların tamamı yasal müracaatlar sonucunda verilen yasal ruhsatlar neticesinde alınmıştır.

BU SİLAHLARIN RUHSATLARINI ALAN KİŞİLERİN TAMAMI ADLİ VE İDARİ BİRİMLERCE YAPILAN SIKI TAHKİKATLARDAN GEÇMİŞLER VE NETİCESİNDE SİLAH KULLANMAYA EHİL VE GÜVENİLİR OLDUKLARININ TESPİT EDİLMESİYLE RUHSAT ALABİLMİŞLERDİR


3– DAVA DOSYASINDAKİ CİNSELLİK KONULU İSNATLAR TÜMÜYLE GEÇERSİZDİR

Sözde cinsel istismar ithamlarıyla ilgili olarak, kumpasçıların ve camiamıza husumetli çeşitli kişi ve çevrelerin baskı ve tehditle korkuttukları zavallı kızların vermek zorunda bırakıldıkları soyut beyanlar dışında, 2.5 yıldan bu yana tek bir hukuki, somut ve gerçek delil ortaya konamamıştır.

Dava Dosyasındaki Tüm Sözde Cinsel Saldırı İddiaları Teknik ve Hukuki Deliller Bakımından Geçersizdir. Çünkü;

  1. DOSYADAKİ SÖZDE MAĞDURLARIN ADLİ TIP KURUMU 6. İHTİSAS KURULU TARAFINDAN YAPILAN BEDENSEL VE RUHSAL MUAYENELERİNDE HİÇBİR CİNSEL SALDIRIYA MARUZ KALMADIKLARI KESİN BİR BİÇİMDE ORTAYA KONMUŞTUR. Bu kişilerin aklen ve ruhen karşılaşacakları olayların fiili sonuçlarını idrak etmeye de gayet muktedir oldukları anlaşılmıştır. YANLIZCA ADLİ TIP RAPORLARI, DOSYADAKİ SÖZDE CİNSEL SALDIRI İDDİALARININ TAMAMEN İFTİRA OLDUĞUNU KANITLAMAYA YETERLİDİR.
  2. Hiçbir sözde mağdur, ifadesinde anlattığı hayali saldırıların ardından hastaneye başvurmamış ve iddiasını somut ve net bir biçimde doğrulayacak herhangi bir SAĞLIK RAPORU ALMAMIŞTIR. Çünkü hiçbir cinsel saldırıya uğramamıştır.
  3. Hiçbir sözde mağdur, iddiasını doğrulayacak hiçbir somut kanıta veya belgeye sahip değildir. Örneğin, DNA kalıntısı içeren herhangi bir giyim eşyası gibi...
  4. Sözde mağdur olduklarını iddia eden bayanların uğradığı sözde cinsel saldırı olaylarının hiçbir tanığı yoktur. Nitekim, yerleşik Yargıtay içtihatları ve emsal mahkeme kararları uyarıncaMAĞDURUN SAĞLIK RAPORUNUN, TANIĞININ VEYA HERHANGİ BİR SOMUT DELİLİLİN OLMAYIŞI, İDDİALARININ GERÇEK OLMADIĞINA dair çok önemli bir karine teşkil etmektedir. 
  5. Dosyada, yakın tarihlerde işlendiği söylenen tek bir sözde cinsel saldırı iddiası yoktur. Tüm sözde cinsel saldırı olaylarının güya yıllar önce yaşandığı iddia edilmektedir. Bu durumla ilgili yerleşik Yargıtay içtihatlarında ve emsal mahkeme kararlarında ise, “MAĞDURUN YILLAR SONRA ŞİKAYETTE BULUNMASI, İDDİALARINDA SAMİMİ OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.“ tespiti yer almaktadır.
  6. TBAV camiasına yapılan operasyon gününe kadar iki yıl boyunca Savcılık ve Emniyet tarafından aralıksız teknik takip yapılmıştır. Ancak, BU SÜREÇ BOYUNCA HİÇBİR SUÇ UNSURUNA RASTLANMADIĞI GİBİ, HİÇBİR CİNSEL SALDIRI VAKASINA YA DA MAĞDURUNA DA RASTLANMAMIŞTIR. Zira, bu teknik takip sırasında en küçük bir tecavüz şüphesine dahi rastlanmış olsa polisimizin derhal suçüstü müdahale edip sözde tecavüz mağdurunu kurtarması gerekirdiOysa, böyle bir durum hiçbir zaman yaşanmamıştır. 

(Konuyla ilgili daha kapsamlı bilgi edinmek isterseniz linkteki yazıyı okuyabilirsiniz: DAVA DOSYASINDAKİ CİNSELLİK KONULU İDDİALAR TÜMÜYLE GEÇERSİZDİR)

Sayın Eyüboğlu;

Defalarca, hukuki delillerimizi de sunarak doğrularını anlattığımız bunlar ve benzeri asılsız iddiaları ısıtıp ısıtıp tekrar gündeme getirmenin hiçbir etkisi ve anlamı olmayacağı gibi, sadece vaktinizi boşa harcamanızdan başka bir şeye yaramayacaktır. 

Yaşınızın ilerlemesi ve bu yaşınıza kadar insanlar tarafından belki de umduğunuz yeterli sevgi, ilgi ve itibarı görememiş olmanızın verdiği duygularla, Sayın Adnan Oktar’a karşı linç mantığıyla hareket etmenizin ve ömür boyu hapisten çıkamaması için nafile bir çaba göstermenizin size ne dünyada ne de ahirette hiçbir şey kazandırmayacağı açıktır. Sizin yaşınızda bir insana ahireti düşünerek vicdanlı ve adil olmak yakışır.

Kaldı ki, Sayın Adnan Oktar cezaevinde kalmaya devam etse bunun size hiçbir faydası da olmayacaktır. Ne yazık ki bu zamana kadar sahip olamadığınız dostlarınız, sevenleriniz, hayranlarınız bu zamandan sonra birdenbire oluşmayacaktır.

Diğer yandan, Adnan Oktar davasında şikayetçi olarak bulunmanızı da anlamak mümkün değildir. Adnan Bey sizi tanımaz bilmez. Adnan Bey’e kurulan İngiliz derin devletinin kumpasıyla birlikte anlaşılan o ki "belki durumu fırsata çevririm" diyerek kıskançlık saikiyle Adnan Bey’den şikayetçi olmanızın akılla, mantıkla, vicdanla ve hukuka bağdaşan yönü yoktur. 

Onlarca yıldır ülkemizin birlik ve bütünlüğü karşısındaki en büyük tehditlerden biri olan PKK karşıtı onlarca kitabın yazarı Adnan Bey’i şikayet edeceğinize size yakışan asıl PKK’yı şikayet etmek, PKK’ya karşı mücadelede devletimize yardım etmek, medyada PKK propagandası yapan terör destekçilerini şikayet etmektir.

Diyelim ki her şeye rağmen anlamsız bir şekilde Adnan Oktar’dan şikayetçi oldunuz... Ancak, adil Türk Yargıçlarına akıl vermeye, şerefli Türk Mahkemelerini kendinizce yönlendirmeye kalkışmanız kanuna aykırı olduğu gibi, aynı zamanda basın ahlak ilkelerine de uygun değildir. Türk Yargısına akıl vermeye yeltenmek takdir edersiniz ki gerekçeleri ve dayanakları, nereden ve kimden destek bulduğu araştırılması gereken oldukça dikkat çekici bir durumdur.

Sayın Adnan Oktar; Allah sevgisini, Kuran’ı, yaratılış gerçeğini, iman hakikatlerini, Darwinizm’in bilimsel çöküşünü anlatan 350'ye yakın kitap yazarak imanlı bir gençlik yetişmesine vesile olmuştur. 

Sayın Eyüboğlu, kanaatimizce aşağıdaki sorulara kendi vicdanınızda mutlaka cevap vermeniz doğru olacaktır:

Adnan Bey’in devletimize, milletimize ve Müslümanlara fayda veren bu hizmetlerine karşılık siz 60 yıllık ömrünüzde Türk gençliği için imani tek bir hizmette bulundunuz mu? Bulunmadınız! 

Gençlerin Allah’a yönelmesi için tek bir kitap, veya kısa bir yazı yazdınız mı? Yazmadınız!

Buna karşın, TV’lerde sevgi, şefkat, merhameti teşvik etmek yerine öfkeyi, tartışmayı, alaycılığı teşvik ederek birçok insan hakkında kötü konuşmalarda bulundunuz mu? Bulundunuz! 

Topluma sevgisizlik, gaddarlık aşılayan, aslını astarını bilmeden, araştırmadan masum insanları karalamaya yönelik programlara katıldınız mı? Katıldınız!

Neredeyse bütün ömrünüz böyle geçmedi mi? Geçti.

Köşe yazarı olduğunuz Milliyet gazetesi, ne acıdır ki özellikle son dönemlerde halka sevgisizliği, nefreti telkin eden, toplumda huzursuzluk ve mutsuzluk oluşmasına ön ayak olan yayın politikalarıyla ünlü medya kuruluşlarından biri. Size yakışan ise çalıştığınız gazetenin bu hatalı misyonuna kapılıp gitmek değil, durumdan vicdani rahatsızlık duyarak bu nefret seline bir son vermek, anlamsız tartışmalara, öfkeye, kine kendi köşenizde set olmaktır. 

Unutmayın ki, hiçbir şey için hiçbir zaman geç kalınmış değildir:

Size güzel ahlaklı ve sevgi dolu olmak yakışır. Masum olduğunu bildiğiniz halde Adnan Bey gibi fikir insanlarını karalamaya çalışmaktan ve değerli Türk Hakimlerini kendinizce hafife alarak onlara yol göstermeye yeltenen tavır ve üsluplardan kaçınmanız doğru olur. İnsanları mutsuzluğa iten değil, umuda sevk eden, Adnan Bey gibi sevgiye davet eden yazılar kaleme alırsanız bu millete çok güzel bir hizmet yapmış olursunuz. Hatalı bir şey gördüğünüzde de onu düzeltmeye, tamir etmeye çalışmanız, insanları linç etmeye, yok etmeye değil kazanmaya yönelik bir tavır geliştirmeniz doğru olur.

Yüce Rabbimiz de Kuran’da Müslümanların birbirine şefkati ve merhameti tavsiye etmeleri gerektiğini emretmiştir. Size bu konudaki hatırlatma ve tavsiyelerimizin sebebi de budur:

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. (Beled Suresi, 17)

Temennimiz Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları gibi masum insanlara yapılan zulme ortak olmamanız, zulüm kime yapılırsa yapılsın daima karşısında durmanız. Hakkın ve adaletin savunucusu olmanızdır. Allah, Kuran’da Müslümanlara, tüm insanlara karşı adil olmayı emretmiştir:

Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Nisa Suresi, 135)

Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)

Görüldüğü gibi, Kuran ayetleri son derece açıktır. Rabbimiz, “Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın.” diyerek adaletsiz her türlü tutum ve davranıştan Müslümanları kesin olarak menetmiştir.

Son olarak;

Sayın Ali Eyüboğlu, yazınızdaki anlatımlarına rağmen, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bu davadan da en sonunda beraat edeceklerinden kuşkunuz olmadığı düşüncesindeyiz. Daha önce camiamıza kurulan komplolarda olduğu gibi, bu komploda da art niyetli ve husumetli odakların hedeflerine ulaşamayacaklarını bildiğinizden eminiz. Komplocuların, uzun yıllara dayalı dostlukları bulunan, birbirlerini Allah için çok seven, tüm hayatlarını Allah’ı ve İslam’ı anlatmakla geçiren Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını dağıtamayacağının tüm Türkiye gayet iyi farkındadır.

Sayın Ali Eyüboğlu’na, Kuran ayetleri ve hukukun gereği olarak ön yargılarının ve taraflı bakış açısının etkisinde kalmamasını öğütler, taraf olduğu dava dosyasındaki delilleri çok iyi incelemesini tavsiye eder, cesur bir şekilde adalet, dürüstlük ve hakkaniyete uygun hareket etmenin kendisine çok daha yakışacağını ifade etmek isteriz. 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski