Müşteki Ve Etkin Pişmanların İfadeleri Neden Geçersizdir
Husumetli müştekilerin oluşturduğu örgüt ve örgütlü
suçlar
Huzurdaki
dava, tamamen husumetli müştekilerin bu soruşturmayı hayata geçirmek adına
piyon olarak kullanıldığı bir kumpas davasıdır. Dava kapsamında, özellikle
Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati gibi isimlerin başı çektiği bir ekip Adnan
Oktar ve arkadaşlarına yönelik yıllardan beri süregelen husumetlerinden dolayı
İngiliz derin devleti için özel olarak seçilmişlerdir. Onlara altyapı
sağlayacak olan kripto emniyet mensupları, emekli yargıç ve savcılar özel
olarak bu kumpas için görevlendirilmişlerdir.
Dolayısıyla, Adnan Oktar
ve arkadaşlarına yönelik
bu kumpas, kapsamlı ve
organize bir harekettir.
Fırat Develioğlu'nun Şahsi Husumeti
Fırat
Develioğlu, 05.08.2020 tarihli duruşmasında müşteki sıfatıyla huzurda ifade
vermiştir. Bu ifade sırasında birbiriyle mantık ilişkisi ve sürekliliği bulunmayan kopuk ve tutarsız ifadelerle, nereye bağlamaya çalıştığı
belirsiz karışık anlatımlarla ve anlamsız ayrıntılarla dolu konuşmasıyla dikkat
çekmiş; mimikler ve el-kol hareketleriyle avukatlara yönelttiği hakaretamiz sözler Mahkeme
Başkanı tarafından
azarlanmasına sebep olmuştur. Bu ifadeler boyunca
sanık avukatlarının sorularından da çeşitli taktiklerle
kaçmaya çabalamıştır. Çünkü iftirayı atmak kolaydır, fakat onu detaylandırmak
beraberinde sayısız çelişkiler getireceği için oldukça zordur.
Fırat Develioğlu kalbinin solda değil ortada oluşu, kemik
eğrilikleri ve bundan kaynaklanan kamburu nedeniyle HEM PATOLOJİK HEM DE
PSİKOLOJİK OLARAK SORUNLARI OLAN BİR KİŞİDİR. Ayrıca eşinin kendisinden boşanmış olmasının
sorumluluğunu da müvekkile yüklemektedir. Oysa
kendisiyle boşanmak isteyen Fırat Develioğlu'nun eski eşi Zeynep Yalçın'ın
kendisidir.
Fırat Develioğlu, 1999 yılında tutuklanmış olmasının da
sorumluluğunu müvekkile yüklemektedir. Oysa o dönemde müvekkil ve arkadaşlarına operasyon düzenleyen ve müvekkil
dahil olmak üzere 7 kişinin tutuklanmasına sebep olanlar devlet içinde
yuvalanmış FETÖ terör örgütünden başkası değildir. Müvekkil de o dönemde 9 ay
boyunca cezaevinde kalmıştır. Fakat Fırat Develioğlu yine de cezaevi döneminin
de yükümlülüğünü müvekkile yüklemiş durumdadır. Tüm bunlardan dolayı müvekkile geçmiş yıllardan beri şiddetli bir öfke
ve husumet duymaktadır.
Husumetli müşteki Fırat
Develioğlu ifadesinde müvekkil ve arkadaşlarını
dağıtma hedefi doğrultusunda savcılar
da dahil olmak üzere her kesime ulaşabilecek güçte olduğuna dair bir
anlatım yapmıştır. Fırat Develioğlu bu ifadeleriyle, sahip olduğu Türk-Kazak İş adamları Birliği Başkanı
unvanını dava ile ilgili hedeflerinde kullandığına da işaret etmiştir.
Söz konusu kuruluşun
etkinlikleri kapsamında, Sayın Cumhurbaşkanımız da dahil olmak
üzere birçok devlet yetkilisi ile aynı ortamda bulunma imkanı yakalayan Fırat Develioğlu, bu durumu fırsata
çevirmekte, kendisini Sayın Cumhurbaşkanımızın adamı
veya önemli bağlantıları olan bir insan gibi gösterip yalanlarıyla
yetkililerimizi etkilemeye çalışmaktadır.
Özkan Mamati'nin Şahsi Husumeti
Özkan Mamati ise, bu
arkadaş grubundan özellikle elde etmeyi planladığı maddi çıkarları elde
edememenin iç acısıyla zaten ayrıldığı yıl olan 2017'den YILLAR ÖNCE bu
grup ile tüm bağını kopardığını söylemektedir. Mahkeme ifadesinde bu tarihi
2012 olarak söylemektedir. Nitekim bu tarihten sonra, Özkan Mamati'nin, iddianame kapsamında da İTİRAF ETMİŞ OLDUĞU
dolandırıcılık eylemleri başlamıştır. Huzurda verdiği ifadelere bakıldığında bu
dolandırıcılık eylemlerine neden başlamış olduğu anlaşılabilmektedir:
"Ama şimdi örgütten çıkmak için beş yıl ya da üç
yıllık bir zaman gerekiyor, yani bunu çay kaşığı ile tünel kazmak gibi düşünün.
Çünkü örgütten çıktığınızda iki yıllık
bir stoğunuz olması gerekir. Yaşam stoğunuz1 bu sizin tavrınıza
göre değişir. SİZ
ÖRGÜTE KARŞI BİR ŞEY YAPMAK İSTİYORSANIZ, şikayetçi olmaya, EN AZ İKİ YILLIK
STOĞUNUZ OLMASI GEREKİR,
NAKİT STOK. Yani PARA, YAKLAŞIK
BELKİ BİR
MİLYON, BİR BUÇUK MİLYON LİRA bir para
gerekir. Ama örgüte yönelik
bir şey yapmayacaksanız, dört yüz, beş yüz bin
lira ile iki yıl idare edebilirsiniz. Ben de bunu sağlamak için biraz bekledim."
Görülebildiği gibi Özkan
Mamati, müvekkil ve arkadaşları ile fikren tüm bağını kesmiş olmasına rağmen,
sırf PARA KAZANABİLMEK için bu camia içinde KALMAYA DEVAM ETTİĞİNİ
söylemektedir. Gerçekten de tam olarak
bu tarihten sonra dolandırıcılık faaliyetlerine başlamış, hem
kendi başına para elde etmiş hem de bu dava kapsamında ortaya atılan
dolandırıcılık suçunun YEGANE FAİLİ olarak kendince bir altyapı hazırlamıştır. Zaten yukarıdaki ifadesinde, sözde "örgüte bir şey yapmak istiyorsanız en az iki yıllık stokunuz
olması gerekir" ifadesiyle, ta o zamandan müvekkil ve arkadaşlarından
intikam alma gibi bir düşüncesi olduğunu ve bu kapsamda bir plan peşinde
olduğunu açıkça belirtmektedir. Aslında husumetin tohumları o zamandan atılmış
durumdadır.
Özkan Mamati hakkındaki
dolandırıcılık suçlamasının halen davaya neden
dönüştürülmemiş olduğu ise oldukça şüphelidir. Belli ki bu soruşturma
davaya dönüşse, huzurdaki dava ile birleşmesi ve ardından davanın 1 numaralı müştekisi Özkan Mamati'nin de huzurdaki davada sanık
konumuna gelmesi gerekecektir. Böyle bir durumun husule gelmesi ise belli
ki, Özkan Mamati tarafından yürütülen bu
kumpas davasının kesintiye uğraması, müştekiler üzerindeki baskının devam
ettirilememesi ve sonuç olarak bütün yalanların ortaya çıkması anlamına
gelecektir. Adeta bu durum önlenmeye çalışılıyor gibi bir görünüm vardır.
İngiliz
Baron ve Baroneslerin Operasyondan Önce Gerçekleştirdikleri Esrarengiz Türkiye
Ziyareti
Aslında
her şey, İngiltere'den bir kısım baron ve baroneslerin aniden bir Türkiye
seyahati yapmaları ve İngiliz derin devletinin bir elemanı olan, dünya çapında
bir
kısım Müslüman
cemaatlerin içine girip ajanlık yapan ve bir süre önce Adnan Oktar ve
arkadaşları ile de bağlantı kuran Ed Husain ve yine bir süre önce bu camiadan
ayrılmış olan Ceylan Özgül Kuruca tarafından bu seyahatin organize edilmesiyle
başlamıştır. Türkiye'ye gelen söz konusu baron ve baronesler, özel bir amaç
için gelmişler ve bu nedenle de bir kısım devlet büyükleriyle kapalı kapılar ardında
çeşitli görüşmeler yapmışlardır. Bunlardan biri olan Barones Neville
Jones, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması ile bir İngiliz kanalına
çıkıp Cumhurbaşkanımız hakkında oldukça ağır sözlerde bulunmuş ve Türkiye
demokrasisine "müdahil olma zamanı" olduğunu ifade etmiştir.
Barones Neville Jones:
"Şunu biliyoruz ki, Erdoğan daha başkanlık modelinde
ve bence muhtemelen daha otoriter bir sistem kurmak istiyor.
Onunla ilgili en büyük korku da bu; içgüdülerinin siyasi nüfuzu sağlamlaştırmak,
bu
süreçte de demokrasiyi geriletmek yönünde olması.
Söylediğim gibi, ŞİMDİ MÜDAHİL
OLMA ZAMANI.
TÜRKİYE'NİN KENDİ
YOLUNDA GİTMESİNE İZİN VERMEYELİM."
Söz konusu baron ve baroneslerinin Ed Husain ve Ceylan Özgül
Kuruca nezaretinde Türkiye'ye gelmeleri ve çeşitli görüşmeler yapmalarının ardından huzurdaki davanın husumetli
müştekileri, soruşturma aşamasından itibaren İngiliz derin devleti tarafından
belirlenen güzergahta ilerlemişler ve özellikle emniyet birimi içindeki kripto
elemanların desteğiyle istedikleri aşamaları kat etmişlerdir.
Öncelikle belirtmeliyiz ki,
bu dava kapsamında devreye giren EMNİYETTE
VE DEVLETİN ÇEŞİTLİ BİRİMLERİNDE HUSUMETLİ VEYA KİRALIK
KRİPTO ELEMANLARIN OLDUĞU VE BU KİŞİLERİN
BU DAVA İÇİN ÖZEL SEÇİLDİKLERİ bellidir. Bunların
arasında bir kısım
polisler, savcılar, bilirkişiler, avukatlar, vergi denetim
memurları gibi şahıslar bulunmaktadır. Bu elemanların hukuk dışı
uygulamaları, tehditleri, sahte raporları ve açık husumetleri huzurdaki dava
kapsamında defalarca Sn. Mahkemeye açıklanmış ve sayısız dilekçe ile dile getirilmiştir.
Esasa dair mevcut savunma kapsamında da delilleri Sn. Mahkemenize tekrar
sunulmaktadır.
Ancak
burada şunu belirtmek gerekir ki, görevini kötüye kullanan devlet memurlarının
olması, tertemiz Türk polisini, işini layıkıyla yapan devlet memurlarımızı, namuslu ve dürüst savcılarımızı, hakimlerimizi, avukatlarımızı,
bilirkişileri ve denetim
memurlarını asla lekeleyemez. Kahraman Türk polisine de namuslu dürüst, emeğini
ortaya koyan devlet memurlarına da saygı, sevgi ve güvenimiz sonsuzdur.
Husumetli müştekilerin devletin çeşitli birimlerinden
kripto elemanlar bulması, davada suni olarak şikayetçi üretilmesini de
sağlamıştır. Bir kısım genç kızlar önce sosyal medya hesaplarından
kendilerine yönelik karalama
kampanyaları ile, kendilerine gönderilen tehdit ve şantaj mesajlarıyla,
ardından emniyet aşamasında kendilerine yöneltilen tehditlerle şikayetçi konumuna
getirilmişlerdir. Bu süreçte organize hareket ettiklerine ve tümüyle
Özkan Mamati ve ekibinin talimatlarını yerine getirmek
zorunda kaldıklarına dair delillerimiz sonraki
satırlarda takdirinize sunulmaktadır.
Söz konusu müştekiler, ilk planda şikayetçi
hale getirilmiş, ardından
Özkan Mamati ve ekibi tarafından talimatlar son bulmamış ve defalarca
emniyete gidip yeni ifadeler vermek ve ifadelerine her defasında yeni şablonlar
eklemek zorunda bırakılmışlardır. İlk ifadelerinde kimliklerinin gizli
tutulmasını istemelerine rağmen kimlik bilgilerinin Özkan Mamati'nin denetimindeki basın yoluyla halka
açıklanmış olması (bir kısım müştekilerin, kimliklerinin açığa vurulduğuna dair CİMER şikayet başvuruları mevcuttur) buradaki
şiddetli baskı sistemini ortaya koyan delillerden bir tanesidir. Özkan Mamati,
söz konusu kimlik
bilgilerini doğrudan basına vererek
bu kişileri kendilerine gebe bırakmış ve onları sonraki ifadeleri vermeye zorlamıştır.
Özkan Mamati ve ekibinin
oluşturduğu ORGANİZE YAPILANMA VE SUÇ
İŞLEMEK AMACIYLA OLUŞTURULAN ÖRGÜTLENMEYİ daha iyi anlayabilmek için bu
kişilerin müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına şiddetli husumet içinde
olduklarını belgelendirelim.
Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati'nin instagram paylaşımları
1-)
Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına
operasyon yapılmasının öncesinde de hemen sonrasında da kendi instagram ve
twitter hesaplarından gerek müvekkil gerekse arkadaşları hakkında sayısız karalama, hakaret ve tehdit paylaşımlarında
bulunmuşlardır. Bu paylaşımları ya doğrudan kendi isimlerine ait
hesaplardan ya da aşağıda delillerini sunduğumuz Özkan Mamati ve ekibi
tarafından yönetildiğine dair delilleri sunduğumuz @KediLeaks gibi sahte
hesaplar üzerinden gerçekleştirmişlerdir.
2-) Husumetli katılanlar ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN,
FIRAT DEVELİOĞLU ve MEHMET EMİN KOÇ birlikte fotoğraf çektirip, bu fotoğrafı 11 Temmuz 2018'de
yani tam operasyon günü
paylaşarak, sözde "tüm süreci
yönettiklerini" göstermek istemişlerdir. PAYLAŞIMA YAPILAN YORUMLAR da bu amacı teyit eder şekildedir:
Görülebildiği gibi müvekkil ve arkadaşlarına yönelik
operasyon, söz konusu husumetlilerin ORGANİZE bir çalışmasıdır.
3-) Operasyon tarihinin
hemen ardından husumetli katılanlara ait
bazı hesaplardan şiddetli husumetin ve nefretin göstergesi olan paylaşımlar
devam etmiştir. Bir kısmı doğrudan kendi isimleri ile açılmış olan bu
hesaplardan Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu, doğrudan müvekkilin ve
arkadaşlarının ölümünü isteyen, tabutlu
resimler içeren ve hakaret ve öfke dolu yorumlarla hiç çekinmeksizin
husumetlerini dile getiren paylaşımlar yapmışlardır.
İnstagram'da
Fırat Develioğlu'na ait olan @kiralll2 hesabı, Özkan Mamati'ye ait olan
@ozkanmamai ve Twitter'da @KediLeaks hesapları üzerinden yapılan paylaşımlar,
söz konusu hesapların bu kişilere ait olduğunun deşifre edilmesinin ardından apar topar kapatılmışlardır.
Kapatıldıkları ana kadar bu husumet dolu paylaşımlar son bulmamıştır.
4-) Özkan Mamati, müvekkil
ve arkadaşlarına, aynı zamanda şikayetçi haline getirebileceği kişilere adeta
bir tehdit kaynağı olarak kullandığı, gizli olan soruşturmanın gizli
belgelerine dair her detayı paylaştığı, aynı zamanda sahte ve hukuksuz ses kayıtlarının adli makamlara sunulmadan önce paylaşıldığı @KediLeaks
hesabının gerçek sahibidir. Bu hesap, Özkan Mamati'nin yanı sıra davanın
diğer husumetli katılanları ile birlikte kullanılmaktadır. Bu konuda Fordefence Adli Bilişim
Laboratuvarından alınmış olan 13.06.2018 tarihli
bir teknik uzman mütalaası ile bu
hesabın oldukça kapsamlı delillerle ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN VE ÜMİT KURUCA
TARAFINDAN YÖNETİLDİĞİ tespit edilmiştir.
@KediLeaks twitter hesabından alıntı yapılan başlıca
instagram hesaplarının Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'ya ait olması,
Söz konusu instagram
hesaplarının, 2013 yılında
açılan ancak paylaşımlara Aralık 2017'de başlanılan @KediLeaks twitter hesabı ile paylaşım
yaptığı aynı dönemlerde açılmış olması,
Söz konusu 3 kişinin de @KediLeaks twitter
hesabındaki paylaşımlarla kendi
instagram paylaşımları arasında paralellikler olması, aynı dönem aynı paylaşımların
yapılması,
Gibi
delillerle dolu 30 sayfalık bir mütalaa sonucunda da bu tespit yapılmış bulunmaktadır.
@KediLeaks
twitter hesabının Özkan Mamati'nin kendisi tarafından yönetildiğini, Özkan
Mamati'nin kendisi de dava dosyasına yansıyan whatsapp yazışmaları sırasında itiraf
etmiştir. Etkin pişman Bahar Bayraktar'a yönelik
olarak tehdit içerikli bir mesajlaşmanın yer aldığı
whatsapp yazışmaları esnasında Özkan Mamati, Bahar Bayraktar'a şunları
yazmıştır:
“KEDİLEAKSE BAK NE PAYLAŞTIM
ONLA İLGİLİ...”
“Dünkü verdiklerimizi dinledin
di mi Pınara dalıyor..."
Buradaki ifadelerden de açıkça anlaşılabileceği gibi
Özkan Mamati, @KediLeaks'te YAPMIŞ OLDUĞU PAYLAŞIMI Bahar Bayraktar'ın
görmesini istemektedir.
@Kedileaks hesabının yöneticilerinden birinin olduğunu ikrar eden bir başka müşteki de
MEHMET EMİN KOÇ'tur.
T.C. Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği Hukuk Hizmetleri Başkanlığı'nın 19.04.2018 tarihli ve 86167601-659-E.45422
sayılı yazısı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilen Mehmet Emin Koç tarafından Genel
Sekreterliğe gönderilen tarihsiz bir dilekçe ve ekleri
mevcuttur.
Söz konusu
dilekçenin eklerinde, sözde müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş grubuna mensup kişilerce gönderildiği
iddia edilen bir kısım facebook paylaşımları ve Jonathan Schanzer tarafından
hazırlanmış "Türkiye'de Terörizmin
Finansmanı: Giderek Artan Bir Endişe" başlıklı çalışma yer almaktadır.
Sahte hesaplardan gönderildiği iddia edilen
bir kısım twitter
paylaşımlarının kendisi hakkında
olduğunu
iddia eden MEHMET EMİN KOÇ, bu emsal paylaşımların yanına, KENDİ EL YAZISI
İLE, "Kedileaks, buradan cemaatin gerçek yüzünü ANLATIYORUZ."
Diye beyan ederek, @Kedileaks isimli twitter hesabının
yöneticileri arasında olduğunu bizzat kendisi, EL YAZISI ile ikrar etmiştir.
5-) @KediLeaks twitter
hesabı, huzurdaki davada şikayetçi devşirilmesi için de tehdit unsuru
olarak kullanılmıştır. Bu konuyu huzurda
dile getiren İffet Piraye
Yüce, kendisinin Özkan Mamati ve ekibinin istediği şeyleri yapmaması
sonucunda kendisi hakkında @KediLeaks hesabında hakaretamiz paylaşımlar
yapıldığını konuyla ilgili olarak Ümit Kuruca'yı aradığını ve bunun üzerine
paylaşımların çıkarıldığını beyan etmiştir.
"MÜŞTEKİ İFFET PİRAYE YÜCE: Ben bunu gördüm direkt
Ümit Kuruca'ya WhatsApp'tan yazdım, dedim ki bunu dedim neden yaptınız? Ümit bana dedi ki, E sen dedi ben sana kaç kere söyledim dedi yani
şöyle ben aslında kendi şeyime düştüm ben Ümit'ten önce ayrıldım örgüt tam
olarak hatırlamıyorum ama biz Ümit'le aynı spor salonuna gidiyorduk ee
Koşuyolu'nda bir spor salonu vardı oraya gidiyorduk. Geldi spor salonuna
benim yanıma, bak oradan ayrıl...
dedi. Ben de tabii
tabii dedim bende öyle düşünüyorum zaten dedim, aslında ben zaten o sırada
ayrılmıştım, söylemek istemedim şimdi ayrıldım
diyeceğim bu sefer öbür tarafa
yani benim kaymam gerekecek1 ben yani bütün herkesten onun için
gizledim, keşke gizlemeseymişim1 ne bileyim ondan
sonra ben Ümit'e yazdım niye koydunuz dedim, biz dedi ben bilmiyordum seni çıktığını dedi ben hala sen oradasın1 onlara inanıyorsun sanıyordum dedi. Ben de
dedim ki yani, dedim, aaa pardon bunları anlatıyorum fakat çıktısı burada,
yazışmaların hepsi bende var, verebilirim. Ben dedim ki sırf size yazıklar olsun ben dedim sizinle ilgili
tek bir karalama faaliyeti yapmadım dedim. Ben dedim 1,5 sene önce ayrıldım
hayatıma bakıyorum. Yani siz dedim bana bunu nasıl yaptınız benden
hiçbir zarar görmediniz dedim1 sırf dedim BEN
SİZİNLE GÖRÜŞMEDİM DİYE Mİ BUNU YAPTINIZ dedim1
siz dedim ikinci
cemaat misiniz? dedim yani böyle çok sinirli bir yazılar yazmaya
başladım.
MÜŞTEKİ İFFET PİRAYE YÜCE: Yazışmalar yanımda. Eee ama
dedi ki ben yapmıyorum bunu dedi ama dedi ben
sana yardımcı olacağım dedi ve 5 dakika içerisinde benim paylaşım kalktı,
çıkardı sağolsun."
Söz
konusu ifadelerden de anlaşılabileceği gibi, İffet Piraye Yüce ile ilgili
hakaretamiz paylaşımlar, İffet Piraye Yüce'nin bu arkadaş grubundan ayrılıp Özkan Mamati ve ekibine katılmaması dolayısıyla gerçekleşmektedir. Görülebildiği gibi bu konuşmada Ümit Kuruca, İffet Piraye Yüce'nin
ayrılmış olmasına şaşırmakta, hemen ardından paylaşımı KENDİ DEYİMİYLE KALDIRTMAKTADIR.
Konuyla ilgili olarak Ümit Kuruca'nın Sn. Mahkemenize sunmuş
olduğu 15.10.2020 tarihli
beyanda geçen ifadeleri şu şekildedir:
"Aradan bir yıl geçtikten sonra 19 Mayıs 2018
tarihinde Piraye tarafından telefonuma mesajlar ve Twitter da Kedileaks isimli bir kullanıcının kendisi ile ilgili bir
paylaşım yaptığını ve bunu o sırada beraber vakit geçirdiğimiz Özkan Mamati ve
Uğur Şahin ile beraber bizim yaptığımıza yönelik ithamlarda bulundu.
Bu hesabın kime ait olduğunu
da bilmiyorum. Fakat Özkan Mamati'nin söz konusu
hesabın yöneticisi ile iletişimde olduğunu
biliyordum. Piraye'nin söylemleri üzerine ilgili paylaşıma baktım ve hakikaten
genç bir kızı ağır şekilde rencide eden; isim, soy isim
ve resimli bir paylaşım gördüm. Piraye adına çok üzüldüm ve o dönem
görüşmekte olduğum (sonradan bu kişilerle görüşmeme kararı aldığım) ve o sırada yanımda bulunan ÖZKAN MAMATİ'YE KEDİLEAKS İSİMLİ TWİTTER
KULLANICISI İLE İLETİŞİME
GEÇİP PAYLAŞIMI HEMEN KALDIRTMASINI SÖYLEDİM. O DA BUNUN ÜZERİNE PAYLAŞIMI KALDIRTTI."
Buradaki ifadelerde açıkça
görülebildiği gibi, @KediLeaks hesabında bulunan mevcut bir karalama paylaşımının çıkarılması için derhal Özkan Mamati aranmakta
ve kendisine iletildikten 5 dakika içinde paylaşım kaldırılmaktadır. Elbette bu
@KediLeaks yöneticisini Özkan Mamati'nin
"tanımasından" değil, @KediLeaks
yöneticisinin doğrudan Özkan Mamati'nin "TA KENDİSİ" olmasından
kaynaklanmaktadır. Ümit Kuruca, birlikte hareket ettikleri dönemde sayısız
karalama ve hakaret paylaşımını beraber yaptığı Özkan Mamati'nin ismini burada
doğrudan vermeyi tercih
etmemiştir. Bunun iki sebebi vardır.
Birincisi Özkan Mamati ile ittifak ettikleri dönemlerden
yaptıklarından dolayı kendisini deşifre
etmemek, ikincisi de bir korku
imparatorluğu oluşturmuş olan Özkan Mamati'nin tehditlerinden çekinmektir.
6-) Özkan Mamati
tarafından yönetilen KediLeaks twitter adresinde, Avukat Bilge Tok ile ilgili yüz kızartıcı çeşitli
paylaşımlar yapmıştır. Bunun
üzerine Avukat Bilge
Tok, kamuoyuna karşı kendisini ahlaksız bir insanmış gibi gösteren
paylaşımdan çok rahatsız olduğu için, hemen
Özkan Mamati'yi aramıştır. Özkan
Mamati'ye bu paylaşımın kaldırılmasını, aksi halde İNTİHAR EDECEĞİNİ söyleyen
Bilge Tok'a "BİLGE TARAF OLMAYAN
BERTARAF OLUR, SEN BUGÜN BUNU YAŞADIN, DAHA DA
TARAFINI SEÇMEZSEN SENİN İÇİN DURUM KÖTÜLEŞECEK HABERİN OLSUN. BEN ŞİMDİ SANA FIRSAT VERİP YARDIMCI OLACAĞIM..." demiş ve KEDİLEAKSTE
PAYLAŞTIĞI TWEETİ SİLMİŞTİR. Ancak kendi tarafına geçmeyen, kendisinin avukatlığını
yapmayı reddeden ve kendileriyle görüşmeyi kesen Bilge Tok'u cezalandırarak dosyada şüpheli konumuna sokmuştur. Bilge
Tok, dosyada şüpheli olarak konumlandırılması ve gözaltına alınması
üzerine, Özkan Mamati'nin her türlü
yönlendirmesine açık hale gelmiştir.
Özkan
Mamati'nin ifadeleri söz konusu iftira ve hakaret içerikli paylaşımları
insanları baskı altına alıp, müvekkilin arkadaş grubu hakkındaki dosyada
şikayetçi olmaya zorlamak için yaptığını ortaya koymuştur. Özkan Mamati'nin
Bilge Tok'a yönelik ifadelerinden, eğer kendisinin dediklerini yapmazsa ona
karşı yeni hamlelerde bulunacağı da anlaşılmaktadır.
7-) Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati, hakaret, karalama ve tehdit paylaşımlarına
Ekim 2018'den itibaren "kahyaah" ve "simurg" (geçmişte
simurg_bey adındaki hesap şu anda simurg11111 adını almış durumdadır) adı
verilen instagram hesaplarından devam etmişlerdir. Bu hesapların Fırat
Develioğlu ve Özkan Mamati'ye ait olduğunun delillerini Cumhuriyet Savcılığına
yaptığımız 2020/154521 Soruşturma no'lu suç duyurusunda detaylarıyla sunmuş,
Sn. Mahkemenize de bunun bir örneğini ibraz etmiş bulunuyoruz. Söz konusu hesaplardan yapılan doğrudan müvekkil ve
arkadaşlarını hedef alan karalama ve tehdit paylaşımları hakkında sayısız suç duyurusunda bulunmamıza, Sn.
Mahkemenize sayısız kere konuyu iletmiş olmamıza rağmen söz konusu paylaşımlar
hız kesmeden devam etmektedir. Söz konusu hesaplarda ilginç bir şekilde, dava kapsamında atılacak olan bir sonraki
adımlar dahi BİLİNMEKTEDİR.
Bu paylaşımların içinde, sanıklara yönelik olarak (sanıklar ismen hedef
gösterilerek):
-
Organlarını söksem rahat etmem
-
Sinek gibi ezeceğiz
-
Anasını bellememek olmaz
-
Seni oyacağız
-
Hepinizin tepesine çökeceğiz, bu daha hiçbir şey
-
Mahkemeden sonra da peşini
bırakmayacağız
-
Hayat boyu süründüreceğiz
-
Yakanızı bırakmayacağız
-
Her
dakika ensesinde olacağız
-
Her
planınız g.tünüze girecek
-
Kesinlikle peşini bırakmayacağız
-
Donunuza kadar alacağız
-
Tazminatlarla tüm paranızı alacağız
-
Sürekli mahkemelerde sürüneceksiniz
-
Kaldığınız evler, eşyalar gidecek
-
Evine haciz memurları gelecek
sabit ikametine g.ndeki
dona kadar alacak
-
Tekrar hapse gireceksin, çok uzun süre yatacaksın, Türkiye'deki bütün cezaevlerini tek tek dolaşacaksın
-
Tek
tek hesap vereceksiniz
-
Nahh yırtarsın, Nahhh kutarırsın gibi tehditler,
Ve
Sahtekar,
pislik, kaşar, çakal, alçak, karaktersiz, şeytan, kancık, insan müsveddesi
yaratık, kuduz, adi, şerefsiz, deli karı gibi hakaretler yer almaktadır.
Husumetli Müştekilerin Masa Başında
Belirledikleri Sözde Hiyerarşi Listeleri ve Tehditler
1-) Husumetli müştekiler,
kendi beyanlarına göre Ekim 2017
tarihinden itibaren organize şekilde, müvekkil
ve arkadaşlarının dağılmaları için özellikle sosyal
medya hesapları üzerinden onlara
yönelik tehdit ve şantajlarda bulunmuşlardır. Müvekkil ve arkadaşları hakkında listeler
hazırlamışlar, kendilerince sahte bir hiyerarşi oluşturmuşlar ve emniyete
sunacakları bu listelerdeki sözde hiyerarşiyi, husumetli oldukları kişilere öncelik
vererek kendileri belirlemişlerdir.
Belirledikten
hemen sonra, bu kişileri sosyal medya hesaplarından isim vererek "Seni de
aldım listeye", "seni de bitireceğim", "seni gece evinden
aldıracağım", "paçalarından akıtacaksın, kafayı taktım sana" vs.
şeklinde sözlerle tehdit etmişlerdir.
Şunu belirtmek gerekir ki,
herkesin husumet listesi farklı olduğu
için herkesin oluşturduğu sahte hiyerarşi listesi de farklı farklı olmuştur.
Bir kişininki bile diğerininkini tutmamış, kendi aralarında dahi hiçbir
mutabakat sağlayamamışlardır.
Müştekilerin paylaşımlarında
bahsettikleri liste, Savcılık ve Emniyet ifadelerinde verdikleri isim
listesidir. (Aynı liste 11 Temmuz 2018 tarihinde gözaltı işlemlerinin
gerçekleştiği aynı gün basında ve haber sitelerinde isim ve fotoğraflar
verilerek yayınlanmıştır.) Sosyal medya
hesapları üzerinden husumetli müştekiler tarafından "listeye
alacağım" denilen herkes, sözde örgütün sözde hiyerarşi listesinde bir
şekilde yer almıştır. Bu durum kaçınılmaz olarak şiddetli bir akıl
tutulmasını da beraberinde getirmiş, husumet duydukları insan sayısı fazla
olduğundan yaklaşık 200 kişilik bir grup
için 52 kişilik bir sözde "yönetici" listesi çıkarmışlardır. Yani
husumetli müştekilerin bu hesabına göre, grubun
dörtte biri yöneticidir; yani her 4 kişiye bir sözde yönetici düşmektedir!
Bu olağanüstü mantıksız
durum, suni olarak oluşturulmaya çalışılan örgüt şablonuna da uymuyor olacak
ki, iddianamenin çıkışının hemen
öncesinde söz konusu sayı bir anda
12'ye düşürülmüştür. Bu 12 kişi ne husumetli müştekilerin ne de Özkan Mamati'nin oluşturduğu şablonu tekrar
etmek zorunda kalan
şikayetçilerin listelerinde vardır. Bu
listeyi İddia Makamı, adeta bu camia içinde kendisi yaşamış gibi, kaynağı
belirsiz bir şekilde kendisi oluşturmuştur. Bu oluşan hayali nihai listenin
neyi dayanak aldığı, nasıl oluştuğu hakkında ise halen kimsenin bir fikri yoktur.
Duruşmaların birinci yılına girildiğinde ise, hiç kimsenin
listelerinde olmamalarına
rağmen, isimleri hiç kimse tarafından
yönetici olarak zikredilmemiş olmasına rağmen,
birdenbire sözde yönetici listesine Fatma Ceyda Ertüzün
ve Ayşegül Hüma Babuna da eklenmiştir. Bu
ilginç eklemenin hemen
ardından ifade veren
müştekiler de birer birer bu isimleri kendi ifadelerine dahil etmeye
başlamışlardır. Dava kapsamında, sözde
örgüt üyelerinin hiç bilmediği ama davanın savcısı
ve mahkeme heyeti tarafından
belirlenen bir sözde hiyerarşi listesi ile karşı karşıya kalmış bulunuyoruz.
Hiyerarşi bir örgütün
temelidir. Bir örgütte itaat zinciri bu hiyerarşiye göre sağlandığından, kim kime
itaat etmesi gerektiğini çok iyi bilir. Dolayısıyla, gerçek bir
örgütün elemanlarının itaat edecekleri kişileri
bilmemeleri veya ismen karıştırmaları
vs. mümkün değildir. Buradan yola çıkarak huzurdaki
davada husumetli müştekilerin oluşturduğu sahte
listelerin birbiriyle hiç uyuşmaması, ardından
iddia makamının iddianamede tamamen
farklı bir sözde hiyerarşik liste oluşturması, BU DAVADA ORTADA BİR ÖRGÜT VE HİYERARŞİ
OLMADIĞININ TEK BAŞINA DELİLİDİR.
Mahkeme esnasında sanıklar ve sanık müdafileri tarafından defalarca dile getirilen bu galiz durumu kurtarabilmek
adına katılan vekilleri, bir süre sonra, sözde "örgüt içinde 10 yılda bir
örgüt yöneticileri değişir" şeklinde çaresiz bir iddia ortaya atmışlardır. Portresini çizmeye
çalıştıkları bir "suç örgütü" açısından böyle bir iddia müthiş mantıksızdır, ayrıca
emir-talimat açısından imkansızlıklarla doludur. Suç örgütlerinde kıdem
alanlar, itaat edilen yöneticilerdir. Bu itaat sistemi, onlar var oldukça devam
eder. Bu yöneticiler günün birinde görevlerini tamamlayıp örgüt üyeliğine
düşmezler. Dahası, on yıldır var olduğu
iddia edilen bir hiyerarşinin, bu on yıl içinde gruptan ayrılan kişiler
tarafından da bilinmemesi zaten bu mantıksız iddiayı ortadan kaldırmaktadır.
2-) Sanık Ahmet Muhassıloğlu, mahkeme huzurundaki sorgusu
sırasında, husumetli müşteki Özkan Mamati'nin kendisini dolandırdığını ve tehdit ettiğini
şu şekilde dile getirmiştir:
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN:
Ahmet Bey
ifadeniz esnasında müştekiler tarafından dolandırıldım dediniz sizi kim dolandırdı?
SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: Ben dediğim gibi sanık
ifadelerinde ve müşteki avukatlarının dediği gibi Netmark bir dolandırıcılık şebekesi
diyorlar ben de mağdur
edildim orada ticari maksatla alışverişim oldu.
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: MÜŞTEKİLER
TARAFINDAN dediniz ve bunu ısrarla müştekilerle de ticari ilişkim var ve müştekiler tarafından da dolandırılma bu
hususlar iddianamede yer almadı dediğiniz için soruyorum hangi müşteki sizi
dolandırdı?
SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: MASAK'taki ifadem de vermiştim tekrar isim
zikretmek istemiyorum ben kimseyle
kalan ömrümde uğraşmak
istemiyorum.
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: Bir kişi başka bir
soru bir kişi yaptığım ticaret yapmamam dolayısıyla beni cezalandırmak istedi
dediğiniz o kişi kim?
SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: O da ifadelerimde malumdur.
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: Teşekkür
ederim, başka sorum yok.
SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: Beni şikayet eden şahıstır hatta daha sonra bu gazetede çıktıktan
sonra olaylar bana Whatsappla ağabey özür diliyorum demiştir, sen onlara
bulaşma demiştir zaten benim bulaşıklığım yok.
MAHKEME BAŞKANI: Tamam anlaşıldı başka sorunuz?
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Whatsappla bu
yazışmaları gönderen kişi kim?
SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: ÖZKAN MAMATİ.
3-)
Huzurdaki davada husumetli müşteki Özkan Mamati, 11 Temmuz 2018'de
gerçekleştirilen polis operasyonundan 3
ay önce, 10.04.2018 tarihinde
dosyaya düzmece bir fişleme belgesi sunmuş ve bu söz konusu sahte belgede
Mehmet Zeki Gür isimli kişiden bahsetmiştir.
Bu düzmece fişleme
notunda, Mehmet Zeki Gür'ün ünlü bir iş adamının oğlu olduğunu, sözde
"yeni üye" olduğunu,
babasının FETÖ'cü olduğunu,
bu kişinin sözde 16 yaşında 2 kıza cinsel istismarda
bulunulmasına aracılık ettiğini iddia etmiştir. Bu fişleme dosyasının emniyete
teslim edilmesinden sonra dosyada yapılan işlemlerde de sıklıkla karşımıza
çıkan 268609 sicil nolu polis memuru
Ayhan Bedir ve 286786 sicil nolu polis memuru Baybars Düzdemir, Özkan Mamati
tarafından hedef gösterilen Mehmet Zeki Gür'ü soruşturma kapsamına dahil
etmişlerdir. Yani Mehmet Zeki Gür denen şahıs, Özkan Mamati'nin tek bir
notuyla, müvekkilin arkadaş grubuyla hiçbir bağlantısı olmadığı halde ŞÜPHELİ
haline gelmiştir.
Dosyaya art arda eklenen
sahte tutanaklar ve ifadeler sonrasında Mehmet Zeki Gür bir anda 2 adet cinsel istismar ve
silahlı suç örgütüne üye olma iftiralarıyla karşı karşıya kalmıştır. Ancak Mehmet Zeki Gür hakkında
HİÇBİR İŞLEM YAPILMAMIŞTIR.
Dosyada yer alan ve aynı
iftiralara maruz kalan şüpheliler hakkında dava açılırken Mehmet Zeki Gür hakkında nedense dava açılmamış ve her nedense bu
kişinin dosyası 20.06.2019 tarihli,
2019/10282 No'lu karar ile hukuksuz şekilde tefrik edilmiştir. Ancak; müştekinin
MEHMET ZEKİ GÜR'Ü TEŞHİS ETTİĞİ 30.01.2019 TARİHLİ AYNI TEŞHİS TUTANAĞINDA
İSMİNİ VERDİĞİ DİĞER 12 KİŞİ BİREBİR AYNI SUÇLAMALARLA 2,5 YILDIR TUTUKLU
OLARAK YARGILANMAKTADIRLAR. BU ÇİFTE
STANDART UYGULAMASI OLDUKÇA ŞÜPHELİ BİR DURUMDUR.
Mehmet Zeki Gür ifadesinde;
-
Adnan Oktar ile hiç
tanışmadığını, arkadaş grubundan hiç kimseyle, hiçbir zaman bağlantısı
olmadığını, sadece ÖZKAN MAMATİ, UĞUR
ŞAHİN VE ALİ İSİMLİ SOYADIĞINI HATIRLAMADIĞINI SÖYLEDİĞİ KİŞİYİ TANIDIĞINI,
-
Özkan Mamati'nin 10 yıl önce eniştesi Batuhan Çakmak'ı
90.000 USD dolandırdığını, kendisinin de bu
parayı geri almak için Özkan Mamati ile iletişime geçtiğini, ancak ilerleyen
süreçte bu parayı geri ödeyebilecek bir maddi imkanları olmadığını anlayınca da
kendilerinden uzaklaştığını söylemiştir.
Mehmet
Zeki Gür ifadesinde Özkan Mamati tarafından tehdit edildiğini de detaylı anlatmıştır.
İfade tutanaklarında
geçen, Özkan Mamati'nin Mehmet Zeki Gür'e yönelik olarak "ben sana yapacağımı bilirim, bundan sonra olacaklara karışmam" dedikten sonra süreç
başlamış ve buraya kadar saydığımız olaylar yaşanmış ve Mehmet Zeki Gür
denen kişi dava dosyasına şüpheli olarak eklenmiştir. Bu aşamada, durumun iyice
netlik kazanması için, Özkan Mamati'nin Mehmet Zeki Gür hakkındaki fişleme
notunda geçen "babası ünlü bir iş
adamı", "babası FETÖ'den
alınıp bırakılan bir iş adamı", "babasının ortakları FETÖ'den firari" ifadelerini hatırlatmakta
fayda görüyoruz. Bu açıklamalar ve ardından gelen Mehmet Zeki Gür'ü dosya
şüphelilerinden biri haline getirme yönündeki çaba birlikte
değerlendirildiğinde bu kişiye Özkan Mamati tarafından FETÖ borsası olarak da
bilinen para sızdırma kumpasının kurulmuş olduğu şüphesi uyanmaktadır. Mehmet
Zeki Gür'e sahte suç isnatlarında bulunulmuş ve bu isnadı örtbas etmek için de
kendisinden menfaat talep edilmiş olabileceği kanaatindeyiz.
Mehmet Zeki Gür bu ifadesinin akabinde
09.03.2020 tarihinde serbest
bırakılmıştır. Mehmet Zeki Gür'ün emniyet ifadesinde bulunan ve bahsi
geçen fezlekeyi düzenleyen kişinin de dosya kapsamında çok sayıda işlemin
altında imzası bulunan 326730 SİCİL NO'LU POLİS MEMURU İBRAHİM
HALİL AYGÜNER olması dikkat
çekicidir.
Davaya Özkan Mamati'nin ve
söz konusu polislerin çabası ile dahil edilmiş olan ve hiç tanımadığımız Mehmet Zeki Gür, 08.03.2020 tarihinde
verdiği ifadede de kendisinin müvekkil ve arkadaşlarıyla hiçbir bağlantısı
olmadığını söylemiştir.
Ayrıca yapılan HTS analizlerinde de Mehmet Zeki Gür'ün
sadece husumetli olduğu bu kişiler ile iletişimi olduğu, SANIKLARDAN HİÇBİRİYLE, HERHANGİ BİR İLETİŞİMİ OLMADIĞI DA TESPİT EDİLMİŞTİR.
Mehmet Zeki Gür örneğinde
açıkça görüldüğü gibi husumetli müşteki Özkan
Mamati'nin husumet duyduğu kişiler -arkadaş grubuyla hiçbir ilgisi olmasa dahi-
bir şekilde dosyaya dahil edilmektedirler.
Özet şudur:
Husumetli müştekiler Fırat
Develioğlu, Özkan Mamati ve Uğur Şahin, şiddetli husumet duydukları kişileri önce sosyal medyadan "listeye
almakla" tehdit etmiş, sonra onları listeye almış ve SIRF EMNİYETE VERİLEN
BU UYDURMA LİSTEDEN DOLAYI 52 KİŞİDEN 48'İ "YÖNETİCİ" SIFATIYLA
TUTUKLANMIŞTIR.
Müştekilerin, suç
işlemediklerini bildikleri halde sırf husumetleri nedeniyle bu kişilerin
isimlerini listeleyip bu kişiler hakkında
gerçek dışı ifadeler vermeleri,
açıkça TCK 271 maddesinde tanımlanan
SUÇ UYDURMA suçunu işlediklerini göstermektedir.
'TCK 271/1: İşlenmediğini bildiği
bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun
delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran
kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.'
Buradaki paylaşımlardan da anlaşılacağı üzere,
örneğin müşteki Ümit Kuruca, sanık Murat Yeşiltuna'nın aslında bir suçunun olmadığını ama kendisini
zorlaması ve kızdırması halinde onu da listeye
alacağına dair bir paylaşım yapmıştır. 'Seni severim ama listeye
almak zorunda bırakma beni' şeklindeki paylaşımıyla asıl niyetini ve dosyadaki
ifadelerin nasıl ve ne şartlarla verildiğini açıkça göstermiştir.
2-) Husumetli müştekiler,
11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonu öncesinde müvekkilin arkadaşlarının
ticari faaliyetler yaptıkları kişilere, çalıştıkları firmaların sahiplerine ve müvekkilin yakınlarına da ulaşmış ve bu kişilere de aynı şekilde
tehdit ve şantajda bulunmuş, sanıklara yönelik karalama kampanyaları
yürütmüşlerdir.
Husumetli müştekiler,
yaptıkları şantaj, hakaret ve tehditlerle müvekkilin birçok arkadaşının ve
yakının ticari faaliyetlerinin zarar
görmesine, çalıştıkları işyerlerinden ayrılmalarına neden olmuş, bu
kişilere yönelik olarak çirkin bir itibar suikasti hız kesmeden devam etmiştir.
Husumetli
müştekiler, gerek kendilerine ait sosyal medya hesapları gerekse kendileri
tarafından yönetildiği bilirkişi raporlarıyla ispat edilen @KediLeaks isimli
twitter hesabı üzerinden müvekkil ve arkadaşlarının çalıştıkları işyerlerinin
sahiplerine, ortaklarına ve ticari iş yaptıkları firmalara mesaj ve mailler
atmış ve daha sonra bu mesajları da kendi
hesaplarında yayınlamışlardır. Bu hesabın şikayetçi devşirmek için de bir
tehdit maşası olarak kullanıldığını ilerleyen satırlarda takdirinize sunacağız.
-
Müştekiler, Anıl
Süer isimli kişi hakkında uzun zamandır çalıştığı LC-WAİKİKİ isimli firmaya hakaret ve iftira içerikli bir mesajlar
göndermiş ve bu kişinin işten çıkartılmasını sağlamaya çalışmışlardır.
-
Şecaaddin Çelikler
isimli kişinin Bakırköy AK Parti İlçe Başkanlığı'nda çalışan eşi Aysun
Çelikler hakkında da çalıştığı parti teşkilatına bir takım gerçek dışı ve iftira
içerikli
mesajlar göndermişler ve Aysun Çelikler'i partiden
atmaları için Ak Parti İlçe Teşkilatına baskı yapmışlardır. Müştekiler,
Aysun Çelikler isimli kişinin müvekkil ve arkadaşlarıyla hiçbir bağının
olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen, yine de bu hukuksuz eyleme tevessül
etmişlerdir.
-
Emre Kutlu'nun
müdür olarak görev yaptığı "AutoKing" isimli şirkete, Emre Kutlu hakkında yalan ve iftira dolu
mesajlar gönderip baskı kurmuşlar ve neticesinde Emre Kutlu çalıştığı
işyerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.
-
Timur Ayan'ın
yetkilisi olduğu BST Eğitim Temizlik
Kozmetik Yapı Teknik İnşaat
Malzemeleri San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şirketi
ile ürünlerini ithal ettiği "Friendly Organics" ibareli markalarına yönelik olarak, ticaret
yaptığı E-Bebek ve Joker Baby isimli firmalara mail atarak ve sosyal medya üzerinden
ulaşarak, Timur Ayan hakkında birçok
iftiralar atmışlar ve bu kişiyle iş yapmamaları yönünde baskı kurmuşlardır.
Nitekim, hemen akabinde ilgili şirketler Timur Ayan'la olan ticari
faaliyetlerini sonlanmıştır.
-
Emlak ve
gayrimenkul sektöründe çalışan Ali Tulum'un ticari olarak çalıştığı bazı
kurumlara da Ali Tulum hakkında çok
çirkin hakaretler içeren mesajlar ve mailler göndererek, Ali Tulum ile iş
yapmamaları için baskı kurmuşlardır. Husumetli müştekiler, bu baskılarında
başarılı olmuşlar ve Ali Tulum'un bu kurumlarla olan ticari faaliyetleri büyük
oranda zarar görmüştür.
-
Husumetli müştekiler, Dr. Cihat Gündoğdu'nun çalıştığı Central Hospital
ile de irtibata geçmişler ve Cihat Gündoğdu'nun doktorluk yaptığı hastaneden kovulması için hastaneye baskı
yapmışlardır. Ayrıca, söz konusu müştekiler
sosyal medya hesapları üzerinden Cihat Gündoğdu aleyhinde Sağlık Bakanlığı'na
iftira içerikli mesajlar göndermişlerdir.
Yukarıda bahsettiğimiz kişiler ticari ve sosyal anlamda
mağdur edilmelerine neden olan bu sosyal medya paylaşımları ve
mesajları hakkında ilgili hakimliklere başvurarak, bu paylaşımlara ait
içeriklerin kaldırılmasını talep etmişlerdir.
3-) Husumetli müştekiler,
müvekkilin özellikle bayan arkadaşlarını sıklıkla rahatsız etmişler ve gerek sosyal medya üzerinden gerek bizzat
kendilerine ulaşarak gerekse ticari faaliyetlerine zarar vermek suretiyle
sürekli olarak hakaret, tehdit ve sözlü olarak cinsel tacizlerde
bulunmuşlardır. Müvekkilin arkadaşları, müştekilerin bu baskılarından
bunaldıkları için birçok defa şikâyette bulunmak zorunda kalmışlardır.
Yukarıda
da izah ettiğimiz gibi, müştekiler ilk zamanlarda sosyal medya hesapları üzerinden
insanlara ulaşıp rahatsız etmelerine rağmen, ilerleyen zamanlarda baskıların
dozunu arttırarak bizzat müvekkilin arkadaşlarının cep telefon numaralarını
temin edip bu şekilde kendilerine ulaşmışlardır. Örneğin,
-
Husumetli müşteki
Özkan Mamati, uzun yıllar beraber
ticari faaliyetler yaptığı Yasemin Mert'i Ekim 2017 tarihi itibariyle kendisi ile beraber müvekkil
aleyhinde faaliyet yapması için tehdit etmiştir. Yasemin Mert, müştekinin bu
teklifini kabul etmeyince, Yasemin Mert'i
şirketten kovup, BMW marka aracını
ve şahsi eşyalarını kendisine vermemiştir. Ayrıca,
müşteki beraber çalıştıkları dönemde Yasemin Mert'in iyi niyetinden
faydalanarak imzalattığı senetler için, icra takibi başlatarak BMW markalı
aracın üzerine haciz şerhi işletmiştir. Yasemin Mert yaşadığı tüm bu
hukuksuzluklar nedeniyle gerekli suç duyurularında bulunmuştur.
-
Husumetli
müştekiler Özkan Mamati ve Ümit Kuruca, polis operasyonunun birkaç gün
öncesinde, yani 08.07.2018 tarihinde müvekkilin
bazı bayan arkadaşlarının cep telefonu numaralarını temin edip, gece yarısı bu
bayanları arayarak ısrarla rahatsız etmişlerdir. Bu nedenle, müşteki tarafından rahatsız edilen Serap
Akıncıoğlu, Zeynep Yalçın, Didem Rahvancı, Meltem Daban, Tülin Marangozoğlu
vb., İstanbul 11. Aile Mahkemesi'ne başvurmuşlar ve müştekiler hakkında
11.07.2018 tarih 2018/392d.iş 2018/396k. Sayılı karar ile 2 ay süreyle koruma
kararı almışlardır.
-
Ayrıca husumetli
müştekiler, müvekkilin E. Mine Kalça, Yeliz Sucu, Yasemin Mert, Didem Ürer, Dolunay
Tezin, Merve Büyükbayrak isimli arkadaşlarına da birçok
kez cinsel
taciz boyutuna varan hakaret içerikli
mesajlar göndermiş, onları tehdit ve
şantajlarla korkutup yıldırmaya çalışmışlardır. Müvekkilin adı geçen bayan
arkadaşları da müştekilerin bu baskı ve tehdit amaçlı eylemleri nedeniyle
ilgili mahkemelere başvurmuş ve müştekiler hakkında
koruma kararları talep
etmişlerdir.
4-) Husumetli müştekiler, müvekkil
ve arkadaşlarına duydukları yoğun husumet ve besledikleri intikam hisleriyle özellikle
sosyal medya üzerinden çok
çirkin saldırılar yapmışlardır. Müştekiler, daha öncede belirttiğimiz gibi,
Ekim 2017 tarihinden itibaren hiç ara vermeden düzenli ve organize bir şekilde
sosyal medya üzerinden hakaret ve cinsel taciz içerikli karalama kampanyası
başlatmışlardır. Müştekiler, müvekkilin
hemen her arkadaşı hakkında kimi zaman kendi isimleri ve resimlere, kimi zaman
da kendi uydurdukları lakaplarla, yaptıkları paylaşımlarda hiç çekinmeden
hakaretler etmiş ve TCK 125. maddesi kapsamında suç işlemişlerdir. Müştekiler,
11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun sonrasında da hakaret suçunu
işlemeye devam etmiş ve hemen her
gün müvekkil ve arkadaşlarına yönelik ağza alınmayacak çok çirkin iftira ve
hakaretlerini sürdürmüşlerdir; halen de sürdürmektedirler.
Müvekkilin
bazı arkadaşları, 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonu öncesinde
müştekilerin bu hakaretamiz paylaşımları nedeniyle, ilgili savcılıklara suç
duyurularında bulunmuşlardır.
Husumetli
Müştekilerin 11 Temmuz 2018 Tarihli Polis Operasyonu Sonrasında Husumetlerini
Belgeleyen Diğer Eylemleri
1-)
Husumetli müştekiler 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun ardından, devam
etmekte olan soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek ve ilerleyen aşamalarda
muhtemelen dosyada tanık sıfatıyla ifadesine başvurulacak kişilere ulaşarak TCK
kapsamında yeni suçlar işlemeye devam etmişlerdir.
Husumetli müştekiler, polis operasyonunun yapıldığı ilk
günden itibaren tüm televizyon kanallarını ve basın kurumlarını dolaşmış ve
soruşturmanın gizliliği ilkesini hiçe sayan birçok röportaj yapmışlardır.
Huzurdaki soruşturma GİZLİ
olarak yürütülmesine rağmen, hukuksuz şekilde husumetli müştekiler dosya içerisinde gizli kalması gereken
bilgileri kendi sosyal medya hesaplarında paylaşmış ve bu bilgiler üzerinden
müvekkilin yakınlarına kendilerince gözdağı vermeye çalışmışlardır.
Müştekiler bu süreç içinde sürekli olarak,
"Size bir sürprizimiz olacak,
kötü haberler vereceğiz, her
gün kötü haberler alacaksınız, çok şaşıracaksınız, bizden korkun, televizyonda
takip edin" şeklinde paylaşımlar yapmış ve ilginç bir şekilde bu paylaşımların hemen akabinde davanın
seyrinde gerçekten de çeşitli gelişmeler yaşanmıştır. Gizli dosyanın içeriğini
de soruşturmanın gidişatını da bilmesi mümkün olmayacak bu kişilerin yaşanacak
hukuki gelişmeleri önceden biliyor olmaları elbette oldukça kuşku vericidir.
Soruşturma aşamasında devam eden bu süreç, kovuşturma
aşamasında da aynı şekilde devam etmiş; mahkemede gerçekleşecek pek çok olaya,
söz konusu husumetli müştekiler tarafından sosyal medya hesaplarında ÖNCEDEN
işaret edilmiştir.
Müştekiler son olarak
@KediBrief isimli twitter hesabında 9 Ekim 2018 tarihli saat 22.50'de yaptıkları paylaşımda "Bugün yine harika bir gün, çok güzel
bir haber alacaksınız! GÖZÜNÜZ KULAĞINIZ BASINDA OLSUN."
şeklinde bir paylaşım
yapmış ve bu paylaşımdan saatler sonra, davanın sanıklarından Tarkan Yavaş ve beraberindeki arkadaşları gözaltına alınmıştır.
Keza, bu tweetin hemen altında Tarkan
Yavaş'ın gözaltına alındığına dair bir video paylaşarak, bahsettikleri
"haberin" Tarkan Yavaş'ın yakalanması olduğunu bizzat
açıklamışlardır.
İlave etmek gerekir ki; Tarkan Yavaş'ın gözaltına
alındığına ilişkin video
kaydı
"Kedibrief" isimli twitter hesabında paylaşıldıktan SAATLER SONRA
basında yer almıştır. Bu husus, söz konusu VİDEO KAYDINI DA ELE GEÇİREN VE
BASINA VERENİN MÜŞTEKİLER OLDUĞUNU göstermektedir.
Bir diğer husus ise, müştekilerin yaptıkları bu paylaşımla,
huzurdaki soruşturmanın Emniyet aşamasında gizli kalması gereken birçok bilgiye
ulaşabildiklerini açık etmeleridir. Nitekim,
müştekilerin bu yönde dosya içeriğinden haberdar olduklarını ima edip, müvekkilin
yakınlarını açık açık tehdit ettikleri başkaca paylaşımları da vardır.
6-) Müştekiler huzurdaki
dosyada mübrez ifadelerin asılsız ve gerçekleri yansıtmadığını iyi bildikleri
için, dosyaya yeni iftiralar ve yeni şikayetçiler katma adına cezaevinde
bulunan şüphelilere ve onların ailelerine ulaşarak hapisten kurtulmanın tek yolunun
"etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak" olduğunu
yaygınlaştırmış ve cezaevindeki kişileri, gerçek dışı beyanlarla itirafçı olma konusunda zorlamaya
çalışmışlardır.
Aslında zaten bu
soruşturma kapsamında birkaç kişi hariç yaklaşık
200 kişinin bir anda, sorgusuz sualsiz tutuklanmaları, ardından birbirinden
tamamen farklı şehirlerde bulunan 18 ayrı cezaevine gönderilip, buralarda da
tecritte bırakılmalarının YEGANE amacı, bu insanları korkutmak, yıldırmak ve bu
yolla yoktan etkin pişman
çıkarabilmektir. Bir başka deyişle
bu gerekçesiz tutuklama ve cebren farklı
şehirlere sürüp ayırmadaki tek amaç, bu topluluğu DAĞITMAKTIR. Cumhuriyet
savcısı Serdar Akan, bu amaçla tüm cezaevlerine o dönemde bir yazı göndermiş ve
tutuklanan sanıkların mümkün mertebe
koğuşlarda YALNIZ bırakılmaları talimatını vermiştir. Zaten bu aşamadan
sonra herkesi tehditler yoluyla ETKİN PİŞMAN YAPABİLMEK İÇİN GÖREVLENDİRİLMİŞ BİR KISIM
AVUKATLARIN devreye girdiği
görülecektir.
Tutuklananlara
yönelik bu hukuka ve insanlığa aykırı bu uygulamalar gerçekleşirken, aynı anda dışarıda
husumetli müştekiler, müvekkili sevip,
onun
faaliyetlerini destekleyen birçok kişiye de ulaşıp, onları da ayrı bir
koldan tehdit etmişlerdir. Pek çoğuna, dosyada
aleyhte ifade vermeleri, aksi halde
kendilerinin de bu dosyada her an şüpheli konumunda olabileceklerini ve bunun
yegane anlamının tutuklanmak olduğunu belirtmişlerdir. Gerçekten de o vakte kadar soruşturma kapsamında şüpheli listelerinin
tümü Özkan Mamati tarafından hazırlanmış, gerçekten de onun işaret ettiği
kişiler tutuklanmıştır. Dolayısıyla, Özkan Mamati'nin bu tehditlerle şikayetçi
devşirmesi oldukça kolay olmuştur.
Etkin
pişman devşirme çalışmaları ve bu aşamada devreye sokulan Fuat Selvi ve Hüseyin Küçük
isimli avukatların tümüyle
kanuna aykırı yaklaşım
ve uygulamaları ile ilgili detaylar, ilerleyen satırlarda
dikkatinize sunulmuştur.
MÜŞTEKİLER ARASINDA ORGANİZE HAREKET
Husumetli
Müştekilerin Oluşturduğu Örgüt, Soruşturmanın Başından İtibaren Organize
Hareket Etmiştir
Örgüt
davalarında şikayetçiler, toplumun her kesiminden olabilirler. Çünkü suç
örgütleri, sadece kendi üyelerine veya kendilerine sempati besleyenlere zarar
vermek üzere bir araya gelmiş yapılar değillerdir. Onlar, adı üzerinde
"suç işler" ve bu şekilde topluma zarar verirler. Dolayısıyla, suç
işlemek için oluşturulan bir örgütün zararı ve etkileri, genellikle yalnızca
kendi çevrelerine değil, kendi çevreleriyle etkileşim içinde olan her kişiye
ulaşabilmektedir. İşte bu nedenledir ki, suçtan zarar gören ve örgüt davalarına
müdahil olan kişiler, genellikle farklı çevrelerden gelen, birbiriyle alakasız
ve bağlantısız hareket eden ve kendi iradeleriyle polise ulaşmış olan
kişilerdir.
Dolayısıyla,
bu kişiler organize hareket etmezler. Hepsi bir anda şikayetçi olmaya karar
vermezler. Sırf polis tarafından çağırıldığı için şikayetçi konumuna gelmezler.
Soruşturma başladıktan sonra şikayetçi hale gelmeye mecbur
kalmazlar.
SADECE HUZURDAKİ DAVADA,
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİ TARAFINDAN ORGANİZE EDİLMİŞLERDİR.
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER YA TELEFONLARINA GELEN MESAJLARLA YA
DA ÇEŞİTLİ SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARIYLA TEHDİT
EDİLMİŞLER, BUNUN ÜZERİNE ŞİKAYETÇİ HALE GETİRİLMİŞLERDİR.
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER, DAHA HENÜZ OPERASYON YAPILMAMIŞKEN, SORUŞTURMA GİZLİYKEN, GİZLİ SORUŞTURMAYI YÜRÜTEN
ŞUBENİN MALİ ŞUBE OLDUĞUNU BİLMELERİNE
İMKAN YOKKEN ŞİKAYET BAŞVURULARINA DOĞRUCA "MALİ
ŞUBE AKLAMA BÜROSUNA" YAPMIŞLARDIR.
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLERİN "MALİ ŞUBEYE" GİDİŞLERİ DE
VERDİĞİ BEYANLAR DA AYNI TARİHLERDE
GERÇEKLEŞMİŞ, İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ TOPLU
İFADELER DE AYNI TARİHLERDE TEKRAR
ETMİŞTİR.
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER, TAM
OLARAK ÖZKAN MAMATİ NE DERSE ONU YAPMAK VE ELLERİNE
VERİLEN ŞABLON İFADELERİ TEKRAR ETMEK ZORUNDA KALMIŞLARDIR.
BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER AYNI 3 POLİS TARAFINDAN SORGULANMIŞLARDIR.
ZORLA ETKİN PİŞMAN DEVŞİRMEK İZİN ORGANİZE BİR ÇABA
YÜRÜTÜLMÜŞ, SANIKLAR VE AİLELERİ TEHDİT EDİLMİŞLERDİR.
Bu, hiçbir suç örgütü davasında karşılaşılmamış hayret
verici bir durumdur. Husumetli ve organize
bir örgütlü yapı,
insanları tehdit yoluyla
şikayetçi üretmekte ve bu şekilde yoktan
bir suç örgütü oluşturmaya
çalışmaktadır. Huzurdaki davanın her yönden çürük ve zavallıca yöntemlerle sürdürülmeye çalışılan bir dava
olmasının sebebi de asıl olarak bu durumdur.
Karşı karşıya
kaldığımız durum, Özkan Mamati
ve ekibinin oluşturduğu suç örgütü
kullanılarak, arka planda kripto devlet memurlarının imkanları devreye sokularak,
KAĞIT ÜZERİNDE MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINDAN BİR SUÇ ÖRGÜTÜ OLUŞTURMA
ÇALIŞMASIDIR.
Bu organize hareket, basit bir kurgu değildir. Ülkemizde 15 Temmuz hain darbe girişimini, Gezi
olaylarını, 17-25 Aralık olaylarını ve daha pek kalkışma olayını organize etmiş
ANGLOSAKSON BİR ÜST AKIL tarafından
organize edilmiştir. Başından beri dava kapsamında konusunu ettiğimiz "İngiliz derin devleti", çeşitli
ülkelerde, ÖZELLİKLE ÜLKEMİZDE bu tip
kalkışma, ayaklanma ve kumpaslar için hazırlıklıdır. Emir geldiğinde, kiralık
kripto emniyet elemanları, savcılar, emekli hakimler, satın alınmış
bilirkişiler, uzmanlar ve bir kısım basın GİZLENDİKLERİ YERLERDEN ÇIKAR VE
KUMPAS İÇİN DEVREYE GİRERLER.
Huzurdaki davada
da aynı şekilde
olmuştur. Her kumpas
için görevlendirilmiş kripto elemanlar hemen devreye girmiş, husumetli müşteki Özkan Mamati'nin
yönlendirmeleriyle ne kadar yalan, iftira, tehdit, baskı, suç uydurma,
karalama, dolandırıcılık ve sahtekarlık örneği varsa hepsini uygulayarak bu
davayı bir suç örgütü davasına dönüştürmeye çalışmışlardır. Bu bir iddia
veya boş bir suçlama değil, delilleri tespit
edilmiş mevcut durumdur. Tespit edilmiş eylemlerle ilgili olarak adı
geçen kişiler hakkında sanıklar tarafından yapılmış suç duyuruları mevcuttur.
Söz konusu organize
yapılanma dahilinde Özkan Mamati'nin bu
kadar suç işleyerek ve devletin
birimlerini kullanarak böylesine
rahat hareket edebilmesinin, böylesine pervasız
olmasının bir sebebi vardır. Arkasında derin devlet tarafından koordine edilen
güçlü bir ekip olması.
Her
şeye etki edebilen, her şeyi istedikleri gibi yönlendiren İngiliz derin devleti
elemanlarının himayesinde işleyen
ve emniyet ve savcılıktan bir kısım kişilerin
devrede olduğu sinsi planlar, genellikle önlerine konan düzmece kumpas
dosyalarına kayıtsız kalamayan ağır ceza mahkemelerinin eline bırakılmaktadır. Yeni
tuzağın nasıl şekilleneceği, yeni oyunun nasıl oynanacağı kestirilememektedir. Ama eninde sonunda
mahkemelerin bu oyunlara
eşlik etmesi istenmektedir. Hem düzmece kurgular hem İngiliz derin devletinin sinsi elemanları yoluyla
yürüttükleri dehşetli baskı sistemi hem de bir kısım basın yoluyla
kamuoyunda kasıtlı oluşturulan infial ile yargının üzerindeki tazyik
güçlendirilmektedir.
Her ne kadar özellikle
ağır ceza hakimleri doğrudan bir baskı görmediklerini, bu yönde bir etki
altında kalmadıklarını, basını bu anlamda takip etmediklerini söyleseler de bu,
hayatın doğal akışında etkisi hissedilmeyecek bir durum değildir. Kamuoyundaki bu geniş infialin amacı zaten
insanların algısına yönelik bir manipülasyon
yaratabilmektir. En kayıtsız
görünen veya en tarafsız olması
gereken kişiyi bile manipülatif yöntemlerle etki altına alabilmek
mümkündür. Bilinçaltı manipülasyon, zaten derin devletin en meşhur yöntemidir.
Bu tarif elbette her
mahkemenin ve özellikle Sn. Mahkemenizin mutlaka etki altında kaldığı gibi
kesin bir yargıya işaret etmez. Dikkat
çekmek istediğimiz nokta, böylesine kapsamlı bir oyunun oynandığı, bu oyun
içinde çeşitli emniyet mensuplarının ve savcıların bulunduğu bir ortamda, tüm
kamuoyunda yalanlarla bir öfke oluşturulmuşken hakimlere ne yaptırılmaya çalışıldığının ortada oluşudur. Bu süreç zaten, gizli
kapaklı seyretmemekte, uzun zamandır çok sarih bir şekilde uygulanmaktadır.
Keza bundan dolayıdır ki, bir kumpas davası olan
huzurdaki davada, soruşturma aşamasından itibaren husumetli müştekilerden gelen
her söze itibar edilmiş, onların gerek sanıklara gerekse şikayetçilere yönelik
aleni şekilde yaptıkları tehdit ve baskılar görmezden gelinmiş, onların suni ve delilsiz
iddiaları dikkate alınmış, bunun sonucu olarak da davada husumetli olan ve
müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bu kumpasın
uygulayıcısı konumundaki Özkan
Mamati ve ekibinin
tüm
atakları uygulamaya geçirilmiştir. O taraftan gelen hiçbir talep
özellikle Sn. İddia Makamı tarafından geri çevrilmemektedir. Üstelik bütün
bunlar, şaşılacak bir aleniyetle yapılmaktadır.
Bu, bütün Türkiye'nin şu anda açık şekilde bildiği bir
durumdur. Bu dosya kapsamında Özkan Mamati ve ekibi kullanılarak açık ve aleni
bir oyun oynanmaktadır.
Keza fezlekenin 17. Sayfası, 1540. Sayfası, 1542. Sayfası ve 2004. Sayfasında "projeli çalışma" diye bir kavram sıklıkla
kullanılmıştır. "Projeli çalışma kapsamında suça karıştığı tespit
edilen şüpheliler.", "projeli çalışmaya başlanılmıştır", "projeli çalışma kapsamında CMK 145 ve 135 tedbirleri" şeklinde
ibareler geçmektedir. CMK'nın ve yönetmeliklerin hiçbir yerinde projeli
çalışmadan bahsedilmemektedir. Burada açık olan, bir kumpasın projesini yazmış
olmaları, fezlekede de bunu açıkça ikrar etmiş olmalarıdır. Buralarda projeli
çalışma denen kavramla, organize kumpasa işaret edilmektedir.
Söz
konusu örgütlü yapılanmanın müvekkil ve arkadaşlarına yönelik kumpas dahilinde
nasıl suç işledikleri ve organize hareket ettiklerine dair delillerimiz şu şekildedir:
Gizli Soruşturma Dosyasına Aynı Dönem Yapılan
Şikayetler
Polis operasyonundan önce,
isimsiz bir ihbar
mailiyle başlatılan bir soruşturma
kapsamında doğrudan "Mali Şube"ye, aynı dönemde verilen
İLK ifadeler şunlardır:
20.11.2017 Özkan Mamati (2. kere ifade verdi.)
03.01.2018 Uğur Şahin (2. kere ifade verdi.) 18.01.2018 Özkan Mamati (3. kere ifade verdi.)
22.01.2018 Ceylan Özgül
23.02.2018 Ceylan Özgül (2. kere ifade verdi.)
26.02.2018 Ceylan Özgül (3. kere ifade verdi.) 02.04.2018 Ceylan Özgül (4. kere ifade verdi.)
04.04.2018 Ceylan Özgül (5. kere ifade verdi.) 09.04.2018 Ceylan Özgül (6. kere ifade verdi.)
30.04.2018 Ceylan Özgül
(7. kere ifade verdi.)
KUMPASIN ALTYAPISI PEŞ
PEŞE VERİLMİŞ OLAN BU İFADELERLE OLUŞTURULMUŞTUR.
Bu ifadeler kapsamında
huzurdaki dava kapsamında hangi suçlar
atılacak, hangi konular üzerinde durulacak, devşirilen şikayetçilere hangi
şablonlar söyletilecek, hepsi belirlenmiştir.
İftiralardan oluşan tüm bu
şablon ifadeler ve suçlamalar belirlendikten sonra da sıra şikayetçi devşirmeye gelmiştir. Nitekim daha sonra da
göreceğimiz gibi şablon cümleler, kopyala-yapıştırlar ve şablon suçlamalar toplu halde "Mali Şubeye" taşınmış
olan bütün suni müştekilerin ifadelerinde eksiksiz olarak yer almıştır. Öyle
ki, HATALAR BİLE ORTAKTIR.
Suni
şikayetçi oluşturma yönteminde, daha önce belirttiğimiz şekilde bir yandan
@KediLeaks isimli twitter hesabı ve bir yandan da kişilerin şahsi hesaplarından
yapılan tehdit ve şantajların asıl itici güç olduğunu hatırlatmak gerekir.
Husumetli müşteki Özkan
Mamati, müşteki yapacağı kişileri kıskaca
alma çalışmalarına başlamış, bu kişilerle genelde tehditvari bir üslupla yakın
temas kurmuş, ardından bu kişilerin vermek zorunda kaldıkları emniyet
ifadeleri kurgulanmıştır. Bu yakın temas ile ilgili olarak, müşteki Ceylan
Özgül'ün 20.07.2018
tarihinde TRT World'de katıldığı
"The Newsmaker" isimli
televizyon programında
söylediği bir söz önem taşımaktadır:
"Tüm bu
müştekilerle geçen ay bir aile gibi olduk, tüm hikayelerini ve şikayetlerini biliyorum."
İngiliz derin devleti ve
Özkan Mamati tarafından korkutulan ve kullanılan Ceylan Özgül'ün, "basın
önemlidir" düsturuyla kanal kanal dolaşıp hayali senaryoları tüm
Türkiye'ye aralıksız anlattığı ama suçlanan
kişilerin tamamının o sırada tutuklu olmalarından dolayı hiçbir cevap
haklarının olmadığı dönemde, 02.08.2018 tarihinde Ceylan Özgül bu sefer İHA
isimli haber ajansı ile röportaj yapmıştır. Bu röportajda da şunları
söylemiştir:
"Biz zaten buradaki müştekilerle özellikle o gruptan
ayrıldıktan sonra çok ciddi bir bağ oluşturduk, yani bu süreç
boyunca da çok yakınlaştık, aile gibi olduk.
Ben onların hepsinin
hikayesini de biliyorum, o yüzden birer birer birçoğuyla tanıştım da tanıyorum
da."
Bu açıklamalar, müştekilerin kurulan kumpas çerçevesinde
nasıl kıskaca alındıklarını anlamamız için fazlasıyla yeterlidir. Şunu belirtmek gerekir ki, "o gruptan ayrıldıktan
sonra" bir bağ kurulduğu iddiası hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Keza,
husumetli müştekilerin ulaştığı
kişilerin bir kısmı, 15-20 yıl önce bu grupla tüm bağını koparmış ve gruptan kimseyle hiçbir
bağlantısı kalmamış kişilerdir. Bir kısmı ise hali hazırda bu arkadaş
camiasının içindedir, gruptan ayrılma diye bir şey söz konusu
dahi olmamıştır. Dolayısıyla, aslında burada
söylenen, kendilerine ulaşılıp çeşitli
şekillerde tehdit edilen kişileri ABLUKAYA ALMA ORGANİZASYONUDUR.
Ablukaya
alma organizasyonunun nasıl şekillendiğinin belki de en önemli delili,
huzurdaki dava dosyasına da yansıyan, etkin pişman Bahar Bayraktar ile Özkan
Mamati'nin arasında geçen
whatsapp yazışmasıdır. Söz konusu yazışmada Özkan
Mamati, yakında bir
şeyler yaşanacağını ima edip, bu aşamada Bahar Bayraktar'ı kendisinden taraf olması
için zorlamakta; bunun için de müvekkil ve arkadaşlarının ifadelerinde
kendisinin ismini geçireceğine dair bir yalan uydurmaktadır. Bu şekilde tam
olarak husumetli müştekilerin kullandıkları karalama ve korkutma stratejisini
kullanmaktadır. Bunu ilk başta kabul eder görünen
fakat gerçekte Özkan Mamati ve ekibini tehlikeli ve güvenilmez gören
Bahar Bayraktar, Özkan Mamati'ye karşı koymanın bedelini apar topar gözaltına
alınmakla ödemektedir. Tutuklanmaktan kurtulmak için ise etkin pişman olmak
zorunda bırakılmaktadır.
Bu konuda bir dipnot
düşmek gerekirse, bütün bunları Whatsapp'tan yazarak tehditlerde bulunan
ve bu yolla Bahar Bayraktar'ın gözaltına alınmasını sağlamış
olan bir kişinin, Bahar Bayraktar ile yüz yüze kaldığında ona neler
söylemiş olabileceği tahmin edilebilmektedir. Bu tahminimizi en fazla
doğrulayan husus ise, dosyaya yansımış
bu dijitallere ve Bahar Bayraktar'ı, gözaltına alınıp etkin pişman olmaya iten sebeplere
rağmen, Bahar Bayraktar'ın huzura geldiğinde, "Özkan Mamati tarafından
baskı gördünüz mü?" sorusuna "Hayır" diye cevap vermek zorunda
kalmasıdır. Tehdide uğradığını belgelediğimiz diğer kişiler için de benzer
durum geçerli olmuş, Özkan Mamati tarafından tehdide uğradığı belgelenmiş
kişiler bile mahkeme huzurunda bunu dile getirememişlerdir.
Buna benzer yöntemlerle korkutulup baskı altına alınan kişiler, bu
kapsamlı organizasyon dahilinde, operasyonun öncesinde, ortada
bir soruşturma olduğunu dahi bilemeyecekleri bir dönemde
Özkan Mamati'nin önderliğinde BİR ANDA Mali Şube'ye akmaya başlarlar. Tarihler
ise dikkat çekicidir:
27.04.2018 Beyza Banu Yavuz 01.05.2018 Hanife Akalın
04.05.2018 Özkan Mamati (4. kere ifade verdi.)
09.05.2018 Özkan Mamati (5. kere ifade verdi.) 09.05.2018 Ömer Çelenlioğlu
10.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu
10.05.2018 Gamze Çelenlioğlu
10.05.2018 Tülin Çelenlioğlu
11.05.2018 Emre Yaşar Ertüzün
12.05.2018 Emin Koç
15.05.2018 Hanife Akalın fotoğraf
teşhisi 17.05.2018 Fırat Develioğlu
18.05.2018 Dilara Aktunç
19.05.2018 Serpil Ekşioğlu
22.05.2018 Ebru Alkan
22.05.2018 Özkan Mamati (6. kere ifade verdi.)
24.05.2018 Hatice Ural
25.05.2018 Saber Mohamed Valipour
26.05.2018 Ceylan Özgül
(8. kere ifade verdi.)
26.05.2018 Ebru Alkan (2. kere ifade
verdi.) 28.05.2018 Beyza Banu Yavuz fotoğraf
teşhisi 29.05.2018 Hande Nur Ünal
29.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu fotoğraf
teşhisi 29.05.2018 Gamze Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi 30.05.2018
Ümit Kuruca (2. kere ifade verdi.) 30.05.2018 Emin Koç (2. kere ifade verdi.)
31.05.2018 Zeynep Ceren Yiğitcan
01.06.2018 Seda işıldar ifade ve fotoğraf
teşhisi 01.06.2018 Hande Nur Ünal fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Elmas
Hilal Kahraman
03.06.2018 Elmas Hilal Kahraman
fotoğraf teşhisi 03.06.2018
Serpil Ekşioğlu fotoğraf teşhisi 05.06.2018 Hanife Akalın (2. kere ifade
verdi.)
Görüldüğü gibi, bütün sözde müştekiler 5 haftalık
bir süre içinde,
adeta bir yerden ani bir talimat gelmişçesine
şikayetçi olmuşlardır. Daha da ilginç olanı, sözde müştekilerin tamamı gizli soruşturmanın Mali Şube'de
yürütüldüğünü "BİLEREK" doğrudan Vatan Caddesi'nde bulunan "Mali
Şube Aklama Bürosu"na akın etmişlerdir. Tekrar hatırlatmak gerekirse, bu sözde müştekilerin şikayette
bulundukları bu 5 haftalık süre içinde yürütülmekte olan soruşturma GİZLİDİR,
POLİS OPERASYONU HENÜZ YAPILMAMIŞTIR. Dolayısıyla, bu ifadelerin verildiği
dönemde Mali Şubenin camiamız hakkında bir soruşturma yürütüyor olduğunu
KİMSENİN BİLMESİNE İMKAN YOKTUR. Normalde bir vatandaşın ifade vermek veya şikayette bulunmak üzere gitmesi
gereken yer bir karakol ya da yakındaki bir Emniyet Müdürlüğüdür. Ancak 30 yıllık koca bir zaman dilimi
içinde farklı farklı tarihlerde mağdur olduğunu iddia eden, farklı farklı
yerlerde ikamet eden, bir kısmı 50'li bir kısmı 20'li yaşlarında olan bu
kişiler SADECE 5 HAFTA İÇİNDE, Mali Şube'nin,
hatta daha da ince bir detay vermek gerekirse, Mali Şube içinde
yer alan "Aklama Suçları
Bürosu"nun kapısından geçerek
AYNI POLİS MEMURLARINA ifade vermişlerdir.
Bu
kişilerin tek ortak noktası, eskiden bu camianın içinde bulunmuş, yargılanan
sanıklarla sevgi bağı içinde hatırı sayılır bir dönem geçirmiş olmalarıdır.
Örneğin Seda işıldar isimli
müşteki, 1980'li yılların
sonunda camiaya gelmiş
ve 1994 yılında ayrılmıştır.
20 yıldan fazladır Kanada'da ikamet etmekte olan işıldar, güya kendisine 30 yıl önce işlenen hayali suçlar için Aklama Suçları
Bürosu'nun yerini tam da bu tarihte bulabilmiş, ifade
vermiştir.
Husumetli
Fırat Develioğlu isimli müşteki, 2000 yılında camiadan ayrılmış, Kazakistan'a
yerleşmiş, 18 sene hiçbir girişimde bulunmamış ancak bir gün aniden bu kumpasın
gereklerini yerine getirmek için Kazakistan'dan uçağa atlayıp önce Özkan Mamati
ile bir araya gelmiş sonra diğer müştekilerle aynı tarihte Mali Şube'ye
gitmiştir.
Emin Koç, Ebru Alkan, Serpil Ekşioğlu
gibi müştekiler ortalama
25-30 yıl boyunca
bu camianın içinde yer almış, her türlü sivil toplum kuruluşu
faaliyetine destek vermiş, ancak 25-30 yıl boyunca içinde yer aldıkları
camiayı, 2018 yılının tam olarak o 5
haftası içinde bin bir çeşit suçla itham etmeye başlamışlardır.
Bu insanların tümü aynı anda bir şekilde
HAREKETLENDİRİLMİŞLERDİR.
Bu insanların tümü aynı merkeze,
Mali Suçlar Aklama Bürosu'na gitmişlerdir.
Bu kişilerin tamamı, kopyala-yapıştır ifadelerle aynı
şablon suçlamaları yapmışlardır.
Bu kişilerin tamamı yine toplu bir talimatla, toplu
olarak aynı tarihlerde TEKRAR Mali
Şubenin yolunu tutmuş ve Özkan Mamati tarafından isimleri belirlenen sanıklara
virgül aralarında cinsel isnatlar eklenmesine sebep olmuşlardır.
Kurgu davalar ve bu davalardaki ortak ifadelerin tümü
yalana dayandığı için sayısız çelişki barındırırlar. Devasa çelişki ve mantık
boşluklarının oluşmasının ardından baskı altındaki sözde müştekiler, huzurdaki
ifadelerinde de "durumu kurtarma" amaçlı yepyeni izahları yine aynı ağızdan toplu halde tekrar etmişlerdir.
Özkan
Mamati tarafından tehditle devşirilen, tehditle ifadelere gönderilen, kendi
samimi ifadelerini değil
şablonları tekrar etmek
zorunda kalan, mahkeme
huzurunda da aynı eklenti iftiraları ortak ağızdan tekrar etmek zorunda
bırakılan müştekiler, müşteki değil, ÖZKAN MAMATİ'NİN TEHDİDİ ALTINDAKİ MAĞDURLARDiR.
Organize
devşirme operasyonunun en önemli ayağı olan emniyet safhasında karşımıza
sürekli çıkan 3 ilginç polis memurunu durumu daha da netleştirmektedir:
Organize hareketin organize polisleri
Huzurdaki davada
devşirilen müştekilerin ve etkin pişmanların hareket şekilleri ve ifadeleri birbiriyle tam anlamıyla benzerlik
gösterdiği gibi, onları sorgulayan polisler de her nedense hep AYNI POLİSLER olmuştur.
Polis Memuru İbrahim Halil Aygüner
Bu konuda kuşkusuz en dikkat çekici isim, 326730 sicil
numaralı polis memuru İbrahim Halil Aygüner'dir. 326730 sicil numaralı İbrahim
Halil Aygüner, huzurdaki dosyada
sayısız tutanağın düzenlenmesini bizzat üstlenmiş bir kişidir.
Ancak bu evrak
düzenleme işinde öylesine
abartılı şekilde yer almıştır ki, müvekkil
Adnan Oktar ve arkadaş grubuna karşı
yürütülen soruşturmanın adeta baş
kahramanlarından biri konumundadır. İbrahim Halil Aygüner'in bu davaya olan
dahli, huzurdaki davanın birkaç polis tarafından yürütüldüğü izlenimi
oluşturacak yeterliliktedir. Öyle ki İbrahim
Halil Aygüner; huzurdaki davada 36 KİŞİNİN FOTOĞRAF TEŞHİS İŞLEMİNİ YAPTIRMIŞ
BUNUN YANI SIRA DA 98 KİŞİNİN İFADESİNDE HAZIR BULUNMUŞTUR.
İbrahim Halil Aygüner'in
bu abartılı ve dolayısıyla da oldukça şaibeli şekilde dahil olmasının yanı
sıra, dikkat çekici başka uygulamaları
da olmuştur. Örneğin;
1-) Seda işıldar adlı
müştekinin ifadesi 01.06.2018 tarihinde 13.40-15.40 arasında alınmış; Elmas
Hilal Kahraman adlı bir başka müştekinin ifadesi ise; 01.06.2018 tarihinde,
yani aynı gün, 10.45'te başlayıp, 02.06.2018 tarihinde 02.02'de sona ermiştir. İki ifade de aynı anda hazır bulunması
mümkün olmaması ve olamaması gereken bu polis memuru her iki ifadenin altına
imza atmıştır. Bir başka deyişle aynı anda birden fazla ifadeye katılmış olarak
gözükmektedir.
Yine aynı gün 01.06.2018 tarihinde Elmas Hilal
Kahraman'ın ifadesi devam ederken
saat 22.00 ile 23.30 arasında
Hatice Ural isimli
bir başka müştekinin ifadesini yazan kişi
de yine İbrahim Halil Aygüner'dir.
2-) Bir kısım müştekilerin emniyette
fotoğraf teşhis işlemlerinde ise
gerçeklikle hiç bağdaşmayan
kopyala-yapıştır izahlar bulunmaktadır. Müştekiler
mahkeme salonunda verdikleri ifadelerinde fotoğraf teşhis işlemini PVSK'ya
aykırı şekilde BİRDEN FAZLA FOTOĞRAF İÇERİSİNDEN SEÇEREK YAPMADIKLARINI beyan
etmişlerdir. Nitekim 13.11.2018
tarihinde İffet Piraye Yüce'nin fotoğraf
teşhis tutanağında gösterilen 19 KİŞİNİN HER BİRİ İÇİN, NOKTASI VİRGÜLÜNE KADAR
BİREBİR AYNI METİN KOPYALANIP YAPIŞTIRILMIŞTIR. Hatta her birinde "CİNSEL
SALDIRI FİİLLERİNİ" ifadesi büyük harfle yazılmıştır. Keza İffet Piraye Yüce ifadesinde, bu fotoğraf teşhis işleminin ÖNCEDEN HAZIR EDİLDİĞİNİ ve kendisinden sadece "SANKİ İFADESİNDE ADINI GEÇİRDİĞİ KİŞİLERMİŞ GİBİ"
İMZALANMASININ İSTENDİĞİNİ belirtmiştir. Huzurdaki ifadesinde, fotoğraf
teşhis tutanaklarında gösterilen kişilerin kendisine cinsel saldırı eylemini
gerçekleştirmediklerini açıkça belirtmiştir. İffet Piraye Yüce'nin konuyla
ilgili 24.08.2020 tarihli huzurdaki beyanı şu şekildedir:
MÜŞTEKİ İFFET
PİRAYE YÜCE: "Polise 2. gidişimde resim teşhisi oldu. O resim
teşhisinde bir yanlış anlaşılma var anladığım kadarıyla. Çünkü ben şöyle resim
teşhisine çağrıldım. Bana epeyce bir resim gösterildi yine Vatan Emniyet'e gittim yani belki 70
tane gösterilmiştir. Bana şöyle dedi polis memuru tanıdığın, hatırladığın
kişileri söyle dedi. Ben bunları
seçerim dedi. Sonra baktık. Ben bunu bunu bunu dedim seçtim sonra onlardan bir liste
yapıldı işte yanına da yapıştırma
şeklinde 'işte bu hatırladığım cinsel saldırı eyleminde bulunmuştur' diye
HEPSİNİN YANINA YAPIŞTIRILDI. Fakat şöyle bir enteresan bana polis memuru bana şey demedi ... Bana mesela şeyi sormadı eylemin detayı
sorulmadı1 yani hangi yolla ne şekilde. Tanıdıkların1 hatırladıkların dedi. Ben
de orada esasında
. genel bir isimler
saydım ben yani bu kapsamda derece derece muhatap olduğum
insanları söyledim. Fakat
oraya . hepsi, ben sonra iddianame de görünce şaşırdım. Onu düzeltmek istiyorum orada herkesle anal1 oral ilişki
yaşadım gibi bir şey yansımış1 BU DOĞRU DEĞİLDİR. Hatta işin ilginci
de şu mesela Adnan Oktar da var o
kutucukta1 onun yanında da aynı şey yapışık. Yani halbuki benim Adnan Oktar'la
anal1 oral yaşama gibi bir durumum söz konusu değil."
Burada söz konusu fotoğraf
teşhis tutanağını bu şekilde hazırlayan kişi, teşhis tutanağının altında imzası
bulunan 326730 sicil nolu POLİS MEMURU İBRAHİM HALİL AYGÜNER'DİR.
İbrahim
Halil Ergüner'in oluşturduğu ve pek çok müştekide uyguladığı bu sistem, dava
kapsamında kumpasçıların oldukça işine yaramış, sayısız suçsuz insan sahtekarca
hazırlanan bu foto teşhis tutanaklarından dolayı 2 yıldan fazla bir zamandır hapis yatmaktadır. Bunun en büyük delillerinden biri, İffet Piraye
Yüce'nin
huzurdaki bu samimi
itiraflarına rağmen, sanıklardan Necati Koç'un, sadece, İffet Piraye Yüce'nin
ifadesinde geçmeyen ancak
fotoğraf teşhis işleminde geçirilen sözde
"cinsel saldırı" eylemi nedeniyle 2 yılı aşkın süredir tutuklu kalmasıdır.
3-) Yaşı küçük müşteki
Mervenur Gözcü ile ilgili olarak da İbrahim Halil Ergüner'in dahli dikkat
çekicidir. Yaşı küçük
müşteki Mervenur Gözcü'nün ifadesi boyunca hazır bulunan CMK avukatı Nazlı Hande
Maşlukalı, orada yaşadığı ilginç olayların bir tezahürü olarak ifadeyi
imzalamaktan imtina ederek emniyet müdürlüğünden ayrılmıştır. Söz konusu ifade
saat 15:30'da tamamlanmıştır. Saat 15:45'te tutulan tutanağa göre hazır bulunan
İstanbul Cumhuriyet Savcısı
Ümit Babayiğit, "mağdurun
rızası olmadığı için iç beden
muayenesinin YAPTIRILMAMASI" talimatını vermiştir. Tutanakta talimatı alan memur,
296069 sicil numaralı polis memuru Tunahan Kırık'tır. Aynı tutanaktan anlaşıldığı üzere, Çocuk Şube'de beklemekte olan bir başka müşteki SERPİL EKŞİOĞLU, yaşı küçük MERVENUR GÖZCÜ'yü teslim almıştır.
Saat 16:00'da yani bir
önceki tutanaktan sadece 15 dk sonra imzalanan yeni bir tutanağa göre ise bu
sefer başka bir İstanbul Cumhuriyet
Savcısı Özgür Metin, 'mağdura iç beden
muayenesinin yaptırılması için gerekli mahkeme kararı talep edilmesi' talimatını
vermiştir. Bu tutanakta talimatı
alan memur ise 326730 SİCİL NUMARALI İBRAHİM HALİL AYGÜNER'DİR.
Bu süreçte Av. Nazlı Hande
Maşlukalı istifasının hemen ardından ANİDEN
yeni bir avukat ortaya çıkmış
ve MERVENUR GÖZCÜ'ün Adli Tıp Kurumu'na sevki sağlanmıştır. Yani, DAKİKALAR İÇERİSİNDE bir avukat istifası
ve bir savcı değişikliği
ile yaşı küçük MERVENUR GÖZCÜ Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmiştir.
PEKİ 03.08.2018
TARİHİNDE HENÜZ REŞİT BİLE OLMAYAN KATILAN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN YANINDA, ANİDEN ORTAYA
ÇIKAN 49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ KİMDİR?
49103 SİCİL NO'LU
AVUKAT NUR DEMİRTAŞ,
Şubeye birlikte geldiği
ÖZKAN
MAMATİ'nin avukatı olan ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU ile AYNI HUKUK OFİSİNDE
ÇALIŞAN bir meslektaşı, ayrıca
husumetli katılan Özkan Mamati'nin de vekalet
verdiği bir diğer avukattır.
2016/103113 sayılı soruşturma dosyasında da bulunan
husumetli katılan ÖZKAN MAMATİ'nin taraf olduğu İstanbul 3.
Sulh Ceza Hakimliği'nde 2019/2990 D. İş numarası ile görülen davaya
ilişkin değişik iş karar evrakını
teslim alan kişi de yine AVUKAT NUR DEMİRTAŞ olmuştur.
Polis Memuru Ayhan Bedir
Huzurdaki davanın bir
kumpas davası olduğunun delillerinden bir diğeri, her koşulda devreye
girmiş olan ikinci polis memuru 268609
sicil nolu Ayhan Bedir'dir.
Ayhan Bedir de soruşturma kapsamında pek
çok ilginç vaka ve olayda karşımıza çıkacaktır.
Müşteki Merve Tezel'in
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesini 268609 sicil nolu Ayhan Bedir almıştır.
Ayhan Bedir, aynı zamanda etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Merve
Bozyiğit'in de emniyet ifadesini almış olan memurdur. Merve Bozyiğit mahkemedeki ifadesinde, ifadesini alan memurların kendisine baskı ve
cebirde bulunduğunu ve şahsına ait olmayan ifadeleri kendisine aitmiş gibi
yazdıklarına dair beyanda bulunmuştur.
1-)
Merve Bozyiğit, Sn. Mahkemenize sunmuş olduğu 05.03.2020 tarihli el yazılı
dilekçesinde, polis memuru Ayhan Bedir'in kendisine yönelik muamele ve
konuşmalarını şu şekilde ifade etmiştir:
"...Beni Vatan Caddesi emniyet müdürlüğüne
götürdüler. İki gün Vatan emniyette kaldım. Bana, 'hakkında şikayet var. İki
kız senden şikayetçi. Onlara tecavüz edilmesine yardımcı olmuşsun' dediler. Beni sorgu odasına aldılar. Sorgulandığımda
48 saat boyunca uyumamış ve yemek yememiştim. Alındığım sorgu odasında dikkat ettim KAMERA KAYDI YOKTU ve yanımda
AVUKATIM YOKTU. Avukat istediğimde Brodan ama BENİ SORGULAYAN MEMUR
BEYLERDEN BİRİNİN EŞİ OLAN BAYAN BİR
AVUKAT getirdiler (bunu sonradan
öğrendim). Gelen avukat benimle hiç ilgilenmedi. SORGU SIRASINDA DIŞARI ÇIKTI. Davayı
ve konuyu öğrendiğinde1 'bu dava mı?' deyip ilgisiz davrandı. Bana yardım
etmesini söylediğimde 'aleyhte işe
yarayabilecek ne varsa
söyle o zaman çıkarsın burdan'
dedi. Ben aleyhte
söylenecek bir şey olmadığını söyledim. Suçsuz olduğumu ve iftira
atmayacağımı söyledim. 'O zaman sen bu
konuyu düşün' dedi. Sanki buradan iftira atarak çıkacağımı söylemek istedi.
Bu davada
müşteki olan kişilerin isimlerini söyleyerek 'onlar
nasıl buluyor
söyleyecek bir şeyler, sen de bulursun' dedi."
Merve Bozyiğit'in hem el
yazılı ifadesinde hem de mahkeme huzurunda verdiği beyanlarda emniyette gördüğü
baskıyı anlatmasının ardından Sayın Mahkeme Merve Bozyiğit'in ifadesini alan
Ayhan Bedir ve emniyet ifadesinde imzası bulunan Av. Fatma Arslan'ı tanık olarak
çağırmıştır ve MERVE BOZYİĞİT'İN VE
AVUKATININ YOKLUĞUNDA onların beyanlarını dinlemiştir. Bu kişilerin huzura
çağırıldığına dair bilgi verilmediği için MERVE BOZYİĞİT'İN AVUKATI
SALONDA BULUNMAMIŞ VE BU
KİŞİLERE SORU SORMA OLANAĞI DA OLMAMIŞTIR.
Merve Bozyiğit için Mali
Şube'nin talebiyle Barodan atanan Fatma Arslan aynı zamanda Mali Şube memuru
Onur Arslan'ın eşidir. Önemli nokta şudur ki, bu konu üzerine mahkemeye tanıklık için çağırılan polis memuru Ayhan
Bedir ve Avukat Fatma Arslan'ın ifadeleri çelişmiştir. Şöyle ki;
SANIK AKIN GÖZÜKAN
MÜDAFİ AVUKAT BARIŞ HOCAOĞLU: "Merve Bozyiğit
sunmuş olduğu dilekçesinde odada kamera olmadığını söylüyor. Bu husus hakkında ne söyleyeceksiniz?"
TANIK AYHAN BEDİR BEYANINDA: "Kamera yoktu. Çünkü en başta kendi arzusu bu
yöndeydi. Mahrem konuları, cinsel konuları anlatacağını söyledi. Turnike
mevzularını anlatacağını söyledi. Bunun kayıt altına alınmasını istemedi."
Huzurdaki bu ifadesine rağmen,
ifadeyi alan 268609
sicil nolu memur Ayhan Bedir, Merve Bozyiğit'in sözde kamera kaydı yapılmasını reddettiğini
tutanaklara geçirmemiştir. Bunun sebebi, Merve Bozyiğit'in gerçekte böyle bir
TALEBİNİN HİÇ OLMAYIŞIDIR. Merve Bozyiğit'in böyle bir talebi olmadığını,
Mali Şube memuru Onur Arslan'ın eşi olan ve ilginç bir şekilde Merve
Bozyiğit'in avukatı olarak görevlendirilerek ifadesinde imzası bulunan Av.
Fatma Arslan, huzurdaki tanık beyanında şu şekilde dile getirmiştir:
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ
AVUKAT EŞREF NURİ YAKIŞAN: Sanığa
ifadesinin kameraya
alınıp alınmayacağı hususu soruldu mu?
TANIK FATMA ARSLAN:
O kısmı da hatırlamıyorum. Yani alınıp alınmadığını
bilmiyorum. Sanırım alınmadı.
SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ
AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Sanık bununla
ilgili olarak
herhangi bir beyanda
bulundu mu?
TANIK FATMA ARSLAN:
YOK ÖYLE BİR TALEBİ
DE OLMADI.
Buradan açıkça
anlaşılabildiği gibi Merve Bozyiğit'in KAMERA KAYDINA ALINMAK
İSTEMEDİĞİNE DAİR BİR TALEBİ
OLMAMIŞTIR ve polis memuru AYHAN
BEDİR, BU
KONUDA DOĞRUYU SÖYLEMEMEKTEDİR. Bunun da sebebi, Merve Bozyiğit'in
emniyette -kendisinin de huzurda anlattığı gibi- ŞİDDETLİ BASKI ALTINA ALINMIŞ
OLMASI ve bu muamelenin belgelenmemesi adına kamera kaydının
özellikle polis memuru AYHAN
BEDİR TARAFINDAN ENGELLENMİŞ OLMASIDIR.
Bu durum Ayhan Bedir'in emniyette sorgusunu yaptığı
herkesin ifadelerini şüpheli bir hale getirmektedir.
268609
sicil nolu memur Ayhan Bedir; Merve Tezel, Muazzez Arık, Nilgün Sağlam, Nimet
Aylin Kızılgeç, Sema Ertüzün, Şeyma Yayla, Yıldız Arık'ın iki ifadesinde, Yunus
Koç, Akın Gözükan, Çağla Teker, Ceylan Özgül, Ebubekir Ulutürk, Emre Teker,
Emre Yaşar Ertüzün, Gamze Çelenlioğlu, Gülcan Karakaş ve Kemal Ayaz'ın
ifadelerinde hazır bulunmuştur.
268609
sicil nolu polis memuru Ayhan Bedir 18, 326730 sicil nolu polis memuru İbrahim Halil Aygüner ise 98 kişinin ifadesinde hazır
bulunmuştur.
2-) Huzurdaki davada bir
kısım kişilerin avukatlığını üstlenmiş olan Av. Hümeyra Nur Yavuz örneği, bu dehşetli kumpas içinde sanıkların
avukatlarının dahi nasıl tehdit ve baskı altına alındıklarına dair çok önemli
bir delildir.
Av.
Hümeyra Nur Yavuz'un konuyla ilgili olarak yaptığı suç duyurusundan bazı
bölümler şöyledir:
"Aramızda geçen bu son görüşmenin son paragraflarında ilginç
olan Ayhan (Bedir) isimli
komiserin şu sözleridir: 'Şimdi ne yapmak istiyorsun? Tamamen kurtulmak mı
istiyorsun? Bize yardım mı etmek istiyorsun? Ayça Pars itirafçı oldu. Ayça
Pars gibi zayıf halka gördüğün birileri varsa bize bildir.' şeklindedir.
Kendisine: 'Ben avukatım, sanki şüphelilere isnat edilen
suçlamalara ilişkin bir bağım varmış gibi konuşmanızdan son derece rahatsız
oldum...' beyan ettim.
...Bu görüşme
içeriğinde; komiser Ayhan (Bedir) ile önceki görüşmemin içeriğinden ve rahatsızlığımdan bahsettim. Beyanlarım üzerine; Baybars isimli Baş Komiser: "Buraya gelerek doğru yaptın, devletin
burada olduğundan haberin var; baban seni nasıl emekli bir emniyet mensubu ve
baba olarak koruyor ise bizde seni o şekilde
koruyacağız' dedi. Bu konuşma çerçevesinde şaşkınlığım Ayhan Komiser'in 'bu işten kurtulmak mı
istiyorsun?' cümlesinde yaşadığım şaşkınlıktan daha fazlaydı. Neden ve kimden
korunmam gerektiğini tahayyül edemedim...
Şaşkınlığımı beyan üzerine; tutuklulardan ziyade dışarıdan herhangi bir kişi bana ulaşmak isterse
haber vermem gerekliliğini ilettiler. Ben bu diyalogdan sonra
Vatan Caddesi yerleşkesinden ayrıldım.
Takip eden günlerde
İstanbul İli Emniyet
Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü komiseri
Ayhan Bey beni sürekli aradı.
Aramalarının içeriği; -tutuklularla görüşmelere gidip
gitmediğimi, benimle iletişim kuran herhangi birinin olup olmadığı bilgi sahibi
olarak ifademin alınması gerekliliği üzerine ifadem alındıktan sonra bu konunun
sonsuza dek kapanacağını beyanları üzerine: KENDİNE AVUKAT OLDUĞUMU SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜM OLDUĞUNU, BENİMLE İLGİLİ
BİR ŞİKAYET VARSA
BUNUN USULÜNÜ anlatmayı
yineledim. ...
Diğer bir anlatımla; Mali
Şube Müdürlüğü Komiseri Ayhan Komiser TEVKİL YOLUYLA görevlendiğim işimle
ilgili BENİ DOSYADA ŞÜPHELİ OLARAK KONUMLANDIRMAK İÇİN elinden geleni yapmaya
devam etti."
Av. Hümeyra Nur Yavuz,
sanıkların bir kısmının avukatlığını üstlenmesinin hemen sonrasında Mali Şube'ye çağırılarak hem polis memuru
Ayhan Bedir hem de Baybars Düzdemir ile ilgili olarak yaşadıklarını bu şekilde anlatmış
ve şikayetçi olmuştur. Av.
Hümeyra Nur Yavuz, vicdani sorumluluk hissederek, buradaki tehdit, baskı ve
şantajlara cesurca karşı gelebilmiş nadir bir örnektir. Mali Şubeye
çağırılarak bu tehditlere maruz kalan pek çok kişi, tehditle şikayetçi hale
getirilmiştir.
Polis Memuru Baybars Düzdemir
Huzurdaki dava organize
bir kumpas hareketidir. Bu harekette kumpasın uygulayıcısı belli başlı polisler
özel olarak görev almışlardır. Bunu
belgeleyen bir başka isim ise, 286786 sicil nolu polis memuru Baybars
Düzdemir'dir. Baybars Düzdemir, aynı zamanda emniyette baskı uyguladığına dair hakkında şikayetler bulunan bir
isimdir.
1-) Baybars Düzdemir, huzurdaki davada suni olarak mağdur/müşteki konumuna getirilmiş olan yaşı küçük Serra MohammadValipour ile
ilgili olarak da ilginç bir şekilde devrededir.
Serra MohammadValipour'un İsviçre'de Zürih Başkonsolosluğuna gelerek
kapalı bir zarf ile evrak
göndermek istediği iddiası ile başlayan ve Serra MohammadValipour'un huzurdaki
davada mağdur müşteki konumuna getiren olaylar silsilesi ilginçtir. Söz konusu
kapalı zarf, Zürih Başkonsolosluğundan
Türkiye'ye SADECE BİR GÜNDE gelmiş ve üzerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü
yazmasına rağmen bu zarf her nedense doğrudan MALİ ŞUBEYE TESLİM EDİLMİŞTİR. Zarfın
orijinalinde üzerinde sadece İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazarken, üzerine SONRADAN EL YAZISIYLA "MALİ
ŞUBE SUÇLARLA MÜCADELE AKLAMA BÜROSU", ONUN ÜZERİNE DE BAYBARS DÜZDEMİR
İSMİ YAZILMIŞTIR.
Bunların tamamı tutanak ile sabittir.
Gelen evrak UPS adı verilen özel kargo şirketi ile
gönderilmiştir. Zürih
Konsolosluğuna teslim edilmiş bir evrakı özel
kargo şirketiyle İstanbul Emniyeti'ne gönderen
kimdir? Bunun parası kim tarafından ödenmiştir? Zürih konsolosluğu mu ödemiştir; yoksa Aklama Şube birimi mi karşılamıştır? Bu sorular halen cevapsızdır.
Dahası, Zürih
Başkonsolosluğundan geldiği iddia edilen evrak incelendiği takdirde, o belgenin veya zarfın Zürih
Başkonsolosluğu'ndan çıktığına dair bir mühür veya imza BULUNMAMAKTADIR. Koruma Amirinin
T.C. Kimlik Numarası
veya ona
yönelik olarak ayırt edici
bilgeler de yoktur. Tutanak üzerinde
yer alan ibarede
ise, "1 adet İsviçre'den,
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüze Baybars Düzdemir adına gelen zarf
açıldığında..." ifadeleri geçmektedir. İşte burada geçen Baybars
Düzdemir ismi dikkat çekicidir. O zarfın
nereden geldiği, bilgisayar Word programında yazılmış olan bu mektubu kimin
yazıp imzaladığı ve bu mektubun neden Baybars Düzdemir'e teslim edildiği son
derece şaibelidir.
Serra MohammadValipour ile ilgili sonraki
aşamalar şaibeyi daha da artırmıştır. Yaşı küçük Serra MohammadValipour'un yanında
ebeveynlerinden biri olmaksızın apar topar Türkiye'ye getirilmesi, müştekiler UĞUR ŞAHİN VE
SERPİL EKŞİOĞLU TARAFINDAN EMNİYETE GÖTÜRÜLÜP, ifadesi sonrası tekrar SERPİL
EKŞİOĞLU'NA TESLİM EDİLMESİ ve 13.07.2018 tarihinde Emniyet müdürlüğünde
verdiği ilk ifadesinden önce Nalan Şahin Atila adı verilen sosyal
çalışmacı tarafından ifadenin alınması, küçük bir çocuğun dahi
nasıl böyle rahatlıkla kirli bir kumpasa dahil edildiğinin açık
göstergeleridir. Şunu belirtelim ki, sosyal inceleme raporunu düzenleyen
Nalan Şahin Atila, bu aşamadan sonra, yine davamızda küçük yaş müştekilerinden olan ve ÖZKAN MAMATİ'NİN DENETİMİNDE EMNİYETE GÖTÜRÜLEN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN VE
BEYZA ÖZALICI'NIN DA RAPORUNU HAZIRLAYACAK OLAN KİŞİDİR.
Huzurdaki davada, ifadeleri AYNI polis memurlarının alması,
birkaç çocuk şikayetçinin tamamının raporunun AYNI sosyal inceleme memuru
tarafından hazırlanması, sürekli aynı devlet memurlarının devrede olması kuşkusuz
ki oldukça dikkat çekicidir.
2-) Polis memuru Baybars
Düzdemir ile ilgili
olarak dile getirilmesi gereken bir diğer husus ise, etkin pişman sanık Suphi
Serdar Togay'ın emniyet ifadesi sırasında yaşadıklarıdır. Suphi Serdar Togay, EMNİYETE HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞ VE ORADAKİ İFADESİNİ
YİNE BAYBARS DÜZDEMİR ALMIŞTIR. İlginç olan ise, ifadenin alınışı
sırasında
HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN'İN
DE ODADA BULUNMALARIDIR.
Suphi
Serdar Togay'ın 26.06.2020 tarihli mahkeme ifadesindeki konuyla ilgili
beyanları şu şekildedir:
"SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Efendim, şöyle dediler
bir konu var dediler, sen gel şimdi telefonda konuşamıyoruz dediler.
MAHKEME BAŞKANI: Soruma cevap ver. Seni böyle zorla baskı tehditle mi
götürdüler karakola veya emniyete?
SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Efendim,
ikna yöntemiyle götürdüler, ikna ettiler.
MAHKEME BAŞKANI: İkna ettiler.
SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: "A bak senin hakkında
şöyle bir durum var, bak sen
Atalay'ı yurt dışına kaçırmışsın," ben hayret ediyordum orada yani ben kim
kaçırmış Atalay'ı, ben öyle bir şey yapmadım,
SEN SUÇLUSUN, GEL BURADA İFADE VER DEDİLER BANA ÖZKAN'LA UĞUR. Abi
ben de gideyim vereyim, yani ben ne bir şeyim yok dedim hani, bildiğimi
anlatırım dedim. Sonra efendim Vatan'a gittik, ÖZKAN'LA UĞUR YANIMDA. BAYBARS MÜDÜR
VAR ORADA, operasyonu yapan
müdürlerden bir tanesi. Dedi ki, ben anlattım ona durumu, sen ne yaptın bunlara, ev verdin mi, araba verdin mi, arsa verdin mi, bilmem ne...
BİR KISIM SANIKLAR
MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: İfadeniz esnasında Özkan ve Uğur yanınızda
mıydı?
SANIK SUPHİ SERDAR
TOGAY: ÖZKAN'LA UĞUR YANIMDAYDI EVET.
BİR KISIM SANIKLAR
MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN:
Teşekkür ederim. BAYBARS
MÜDÜR DE ORADA MIYDI?
SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Baybars Müdür sonradan geldi, orada BAŞKA BİR POLİS MEMUR ARKADAŞ VARDI,
ifademi alan vardı.
BİR KISIM SANIKLAR
MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN:
Sicil numarası o ifadenizde
alınan polis memuru mu? Yani ifadenizde Özkan ve Uğur'la beraber hazır bulunan
polis memuru mu imza attı ifadenize?
SANIK SUPHİ SERDAR
TOGAY: Evet, evet."
Polis memuru Baybars Düzdemir ile birlikte Suphi Serdar
Togay'ın ifadesini alan ve Suphi Serdar Togay'ın ifadesinde imzası bulunan
polis memuru, 326730 SİCİL NOLU POLİS MEMURU İBRAHİM HALİL ERGÜDER'DİR.
BİR BAŞKA DEYİŞLE SUPHİ
SERDAR TOGAY İFADESİNDE BULUNAN 2 POLİSTEN
BİRİ İBRAHİM HALİL ERGÜDER, DİĞERİ İSE
BAYBARS DÜZDEMİR'DİR. SORGU ODASINDA BULUNAN DİĞER İKİ KİŞİ İSE DAVAMIZDAKİ
HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN'DİR.
Bu ilginç olaylar
silsilesinin ardından her şey daha da ilginçleşmiş ve Suphi Serdar Togay, ertesi
gün emniyete tekrar
giderek şikayetini geri çekmiştir. Ancak emniyete tekrar
giderek ifadesini geri çeken ve "şikayetçi olmak istemediğini"
belirten Suphi Serdar Togay'ın bu
ifadesi emniyette KAYBOLMUŞTUR.
Huzurdaki sorgusu sırasında Suphi Serdar Togay
bu konuyu şu şekilde anlatmıştır:
"BİR KISIM SANIKLAR
MÜDAFİ AV. EŞREF
NURİ YAKIŞAN: İfadenizi geri çektiniz ama O İFADENİZİ DAHA SONRA SİZ SAVCILIK TARAFINDAN ALINDIĞINIZDA
BULAMADINIZ, doğru mudur?
SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: DOĞRU, EVET."
Görülebildiği gibi burada adı geçen polis memurları, bu davada şikayetçi olabilecek kişileri, husumetli müştekiler Özkan
Mamati ve Uğur Şahin eşliğinde
sorgulama ve şikayet geri çekildiğinde ona dair ifadeleri yok etme konusunda aktif şekilde devrede olmuşlardır.
3-) Yine huzurdaki davada hiçbir şikayet konusu olmamasına rağmen
zorla şikayetçi konumuna getirilmiş olan, ŞİKAYETİNİ ÇEKMEK İSTEDİĞİNDE İSE
POLİS MEMURU BAYBARS DÜZDEMİR TARAFINDAN ENGELLENEN Gizem
Tar'ın ifadeleri
de dikkat çekicidir. Müşteki Gizem Tar'ın 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde açıklamaları
şu şekildedir:
"MÜŞTEKİ GİZEM TAR: …ben şikayetimi
açıkça söyleyeyim GERİ ÇEKMEK İSTEMİŞTİM. Onlar da geri ÇEKMEMİN SAÇMA
OLACAĞINI...
MAHKEME BAŞKANI: Kim söyledi bunu?
MÜŞTEKİ GİZEM TAR: BAYBARS
BEY, hani saçma dediğim ben mağdur durumundayım. Hani şikayetçi olmam kadar doğal bir şey yok, çok doğal ŞİKAYETÇİ
OLMAN GEREKİYOR.
MAHKEME BAŞKANI: Dedi sana öyle mi?
MÜŞTEKİ GİZEM TAR: Şikayetçi
olmam, mağdur olduğum için şikayetçi olmam gerekiyor dedi."
Polis memuru Baybars
Düzdemir ve adı geçen diğer 2 polisin özellikle bu davadaki sözde
şüpheli/mağdur ifadelerde bulunmak üzere seçilmesinin nedeni işte budur. Gizem
Tar gibi, huzurdaki davanın sanıklarıyla
ilgili hiçbir mağduriyeti olmayan kişilerin emniyete getirilip, uzun sorgular
dahilinde "sen aslında mağdursun, şikayetçi olmalısın. Aksi takdirde
dosyada adın geçtiği için şüpheli konumuna düşersin" tehdidi altında
şikayetçi hale getirilmesidir.
Burada da görüldüğü gibi Gizem Tar, herhangi bir mağduriyeti
olduğundan değil, sırf kendisine "dosyada adı geçtiği" söylenerek,
oldukça açık bir tehditle şikayetçi yapılmış;
şikayetini geri almak istediğinde aba altından "bak
bir anda şüpheli
konumuna geçersin" denerek
bu hamle durdurulmuştur.
Dosyada şüpheli konumuna gelmenin anlamı ise
TUTUKLANMAKTIR. Dosyadaki sözde şüphelilerin tamamı husumetli müşteki Özkan
Mamati tarafından belirlenmiştir. Huzurdaki davada neredeyse tüm sözde şüphelilerin
sorgusuz sualsiz tutuklanmalarının zaten ana amacı bu korku ve şantaj sistemini etkili kılabilmektir.
Seçilmiş 3 Polis Kumpasın
İmzasıdır
35 BİN POLİSİN ÇALIŞTIĞI
İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE, BÖYLESİNE BÜYÜK BİR DAVA KAPSAMINDA,
ŞİKAYETÇİLERİN VEYA POTANSİYEL ŞİKAYETÇİLERİN VE ETKİN PİŞMANLARIN YALNIZCA BU 3 POLİS TARAFINDAN ELE ALINMASI, BU
3 POLİS TARAFINDAN ŞİKAYETÇİ OLMAK ÜZERE ZORLANMALARI, TEHDİDE MARUZ KALMALARI VE HUSUMETLİ MÜŞTEKİ ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİNİN SORGU ODASINA ALINACAK KADAR YAKIN
BAĞLANTI HALİNDE OLMALARI ASLINDA TEK
BAŞINA KUMPASIN İMZASIDIR.
Bu konuda müşteki
Zeliha Türkan Akyüzalp'in, davamızdaki husumetli müştekiler Özkan Mamati ve Fırat
Develioğlu hakkında yapmış olduğu suç duyurusunda yer verdiği ifadeler oldukça
önem taşımaktadır:
Zeliha
Türkan Akyüzalp, Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu'na yönelik olarak Anadolu
Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapmış olduğu 17.08.2020 tarihli suç duyurusunda şu
ifadelere yer vermiştir:
"Emniyette
mali şubeden BAYBARS BEY KIZIMI KURTARACAK BİR AVUKAT TANIDIĞINI SÖYLEDİ ve
bana İzmir barosundan Av. Hüseyin Küçük'ü tutmamı söyledi. Ben de dediğini
yaptım. Sonradan öğrendim ki Hüseyin
Küçük aslında Özkan'ın yakın arkadaşıymış. Bunu benden saklamışlar. Ben kızımı bilgilendirsin diye bu avukatın
ücretini ödeyip oraya gönderdiğimde Özkan, HÜSEYİN KÜÇÜK'E KIZIMI TEHDİT
ETTİRMİŞ."
Emniyetteki bir polis
memuru olan Baybars
Düzdemir'in, davadaki bir müştekiye,
Özkan'ın yakın arkadaşı olan ve huzurdaki davada etkin pişman devşirmek için
görevini kötüye kullanmaya varacak bir hırs içinde çalışan Av. Hüseyin Küçük'e
yönlendirmesi, başlangıçtan beri devam eden bu garip karalık ağ silsilesinin
bir parçasıdır. Çok iyi bilindiği ve sonraki sayfalarda da detaylı açıklanacağı gibi, Av. Fuat
Selvi ve Hüseyin Küçük, bu kumpasın etkin pişman devşirmek için kullanılan
halkalarıdır. KUMPASIN EMNİYET AYAĞI İLE AVUKAT AYAĞI BU ŞEKİLDE
BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR. Ortak
payda ise Özkan Mamati'dir.
Hayatın olağan akışına tamamen ters bir biçimde,
birbirini hiç tanımayan, farklı zamanlarda farklı gerekçelerle İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne giden her şikayetçinin her nasılsa SADECE bu polis memurlarıyla
yolu kesişmiş, ifadeler sadece bu polis memurları tarafından alınmıştır. Şikayetçi olma niyetinde hiç olmayan ve sırf Özkan Mamati
öyle istediği için dosyaya adı şüpheli olarak geçmiş bulunan, tutuklanma
korkusuyla şikayetçi olmaya zorlanan pek çok kişi, bizzat yukarıda adı geçen polis memurları
tarafından Mali Şubeye
çağırılmışlardır. Özkan
Mamati tarafından tehdit edilerek şikayetçi olmaya zorlanan bir kısım
müştekilere ise, Özkan Mamati tarafından
sadece bu polis memurlarının ismi verilmiştir.
Bütün bunların yanı sıra, polis memuru İbrahim Halil Aygüner'in
müşteki hanımlarla "şahsi cep telefonu üzerinden" konuştuğu da dosya
içerisindeki bilgilerle sabittir.
Maddi gerçeğin
ortaya çıkarılması için Sn. Mahkeme
İbrahim Halil Aygüner'in tanık olarak dinlenilmesini kararlaştırmıştır.
Mahkemece yapılan
yargılamada kendisine duruşmada hazır olması ve tanık olarak dinlenilebilmesi için tebligat
çıkarılmıştır. Ancak İbrahim Halil
Aygüner, kendisi hakkında tebligat ulaşmış olmasına rağmen duruşmaya gelmemiştir.
getirilmesi kararlaştırılmıştır.
Mahkemece ihzar müzekkeresi dahi
yazılmasına rağmen KENDİSİNE ULAŞILAMADIĞINA dair evrak ortaya çıkmıştır. Söz
konusu evrak aşağıda takdirinize sunulmuştur.
Görev yeri ve ikameti çok iyi bilinen bir devlet
memurunun, mahkemenin zorla getirilme kararına rağmen nasıl
"bulunamadığı" ve mahkemeye getirilemediği konusu izaha muhtaçtır.
Sonraki aşamalarda söz
konusu polis memurunun mahkemeye getirilmesi ve mutlaka tanık olarak dinlenmesi
yönündeki sanık müdafilerinin ısrarlı taleplerine rağmen, 15.10.2020 tarihli
mahkeme celsesinde bu talepler, "yargılamaya
katkı sağlamayacağı" gerekçesiyle REDDEDİLMİŞTİR. Bir başka deyişle bu
davanın belki de kumpas gizeminin çözülmesinde en büyük adımlardan biri olan
söz konusu polislerin dinlenilmesi, Sn. Mahkemenizin kararıyla
durdurulmuştur. Tüm müşteki ve etkin pişman ifadelerinin
şaibeli olduğunu ortaya koyacak olan böylesine bir tanıklığın yargılamaya nasıl katkı SAĞLAMAYACAĞI ise halen anlaşılamamaktadır.
Polis memuru İbrahim Halil Aygüner'in mahkemenin
talebine, zorla getirilme kararına rağmen ISRARLA HUZURDA İFADE VERMEKTEN
ÇEKİNMESİ bile başlı başına adı geçen polis memurunu şüpheli hale
getirmektedir.
Mamati gibi ayak işlerini yaptıracağı husumetlileri ve
devletin içindeki kripto elemanlarını kullandığını, bu ekibin oldukça geniş
olduğunu ve kurgulanan kumpasın bu kişiler tarafından devletin imkanları
kullanılarak yürütüldüğünü kapsamlı olarak
anlatmıştık. Burada devreye giren ve tespitini yapıp delillerini sunduğumuz
3 polis memurunun da bu kapsamda dikkate alınmasını talep ediyoruz.
Müşteki ve Etkin Pişman
İfadelerinde Dikkat Çeken
Kopyala-Yapıştırlar
326730 sicil nolu polis
memuru Halil İbrahim Ergüner'in 98 şikayetçinin ifadesinin altında imzası
bulunduğunu belirtmiştik. Polis memuru
Halil İbrahim Ergüner, söz konusu ifadelerin alınmasında zorluk çekmemiş, bütün
ifadeleri, ortaya çıkmasından dahi çekinmeksizin, tamamen kopyala-yapıştır
yöntemiyle hazırlamıştır.
Bu konuda İffet Piraye
Yüce'nin fotoğraf teşhis tutanağında, Halil
İbrahim Ergüner'in İffet Piraye Yüce'ye sadece tanıdığı isimleri saydırması,
ardından bu kişilerin resimlerinin yanına cinsel suçlamalarla dolu aynı şablon
paragrafı yapıştırması konusunu tekrar hatırlatmak yerinde olacaktır. İffet
Piraye Yüce huzurdaki ifadesinde, herhangi bir cinsel isnattan bahsetmemiş
olmasına rağmen, bu şablon paragrafın adı geçen polis memuru tarafından herkese
yapıştırıldığını söylemiştir. Söz konusu şablon paragraf yüzünden 2 yıldan fazla bir zamandır pek çok kişi
hapis yatmaktadır.
Böylesine pervasızca
işlenen bu suç ile ilgili verdiğimiz İffet Piraye Yüce örneği, durumun
anlaşılması bakımından önem taşımaktadır. Söz
konusu kopyala yapıştır yöntemi, davanın her aşamasında, her müşteki ve her
etkin pişman için kullanılmıştır.
Buna bazı örnekler
şu şekildedir:
Murat Develioğlu
21.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt
lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt
mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu
hissettirirdi."
Ceylan Özgül
19.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği
emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek
örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi.”
Ayça Pars 20.12.2018
tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan
OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza
vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."
Ebru Alkan 20.12.2018
tarihli ifadesi, “Örgüt lideri Adnan
OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza
vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."
Yıldız Arık 25.12.2018
tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan
OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza
vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."
Hatice Ural 26.12.2018 tarihli
ifadesi, "Adnan OKTAR verdiği
emirleri uygulamayan örgüt
üyelerine ceza vererek örgüt içinde gücünü hissettirirdi."
Aynı ŞABLON ANLATIM,
ilginç bir şekilde Temmuz 2018
tarihli polis fezlekesinde de birebir
aynıdır. Bir başka deyişle
bu şablon, söz konusu polis memuru tarafından, zaten kendisinin hazırladığı
polis fezlekesinden satır satır kopyalanarak müşteki ve etkin pişmanların
ifadelerine yapıştırılmıştır:
Emniyet Fezlekesi
sayfa 32: "Örgüt lideri1 verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden mensuplarına
da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirmek istemektedir."
Aynı şablon anlatım
Temmuz 2019'ta tanzim edilen iddianameye de birebir aynı
CÜMLE ile yerleştirilmiştir:
İddianame sayfa 52:
0'Örgüt lideri1 verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden mensuplarına da
ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirmek istemektedir."
ÖRNEK 2:
Serpil Ekşioğlu 19.12.2018
tarihli ifadesinde "Şahit olmadığım
ancak yaşamış gibi şikayetçi edildiğim bu şikayetten dolayı her zaman vicdanen
rahatsızlık duydum."
Ayça Pars 20.12.2018
tarihli ifadesinde "Bu şekilde yalan
ifade verdiğim için vicdanım her zaman sızladı."
Ebru Alkan
20.12.2018 tarihli ifadesinde
"Bu
yalancı tanıklık dolayısıyla her zaman vicdan azabı
çektim..."
Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesinde "Bu ifadeden dolayı her zaman vicdan azabı
çektim..."
Hatice Ural 26.12.2018
tarihli ifadesinde "Bu sebeple bu
tarz ifadeleri mecburen verdim ve hep bir pişmanlık hissettim."
Ceylan Özgül, tüm
müştekiler arasında en çok ifade vermeye giden kişidir. 22.01.2018 tarihinden
itibaren toplamda 11 kere ifade vermiştir. 11 Temmuz'daki polis operasyonundan
itibaren onlarca kere canlı olarak televizyon ve radyo programlarına katılmış, güya
müvekkil Adnan Oktar'ın ve arkadaşlarının yanında yaşadığı yılları defalarca
sözde suç varmış gibi anlatmıştır. Ancak
tüm bu ifadelerinde "yalancı şahitlik" diye bir konudan tek bir cümle
bile BAHSETMEMİŞTİR.
Fakat her nasılsa Ceylan
Özgül, bir kısım başka müştekiler ve etkin pişmanlarla beraber bu sözde şahitlik
konusunu aynı günde HATIRLAYIP 19.12.2018'de bu konu
ile alakalı
ek ifade vermiştir. Belli ki aynı polisler tarafından her ifadeye yapıştırılan bu şablon, Ceylan Özgül'ün
ifadesine de alelacele yapıştırılmıştır.
Serpil
Ekşioğlu ve Ümit Kuruca da aynı şekilde bu sözde şahitlik konusunu aniden
19.12.2018 tarihinde HATiRLAMiŞ olan isimlerdir. Bir başka deyişle onlara da bu
şablon, diğerleriyle aynı gün eklenmiştir.
Bu
durum aynı zamanda, talimatın tek bir ağızdan ve tek bir yerden geldiğinin de
bir delilidir.
ÖRNEK 3:
Serpil Ekşioğlu
19.12.2018 tarihli ifadesinde "ben de örgütün
beni mağdur ettiği
o dönemlerde verilen emirleri sorgulamaksızın yerine getiriyordum..."
Serpil Ekşioğlu 19.12.2018
tarihli ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiğinin farkına vardıktan sonra..."
Ceylan Özgül
19.12.2018 tarihli ifadesinde “örgütün beni mağdur ettiği dönemler olduğu için Adnan OKTAR'ın
söylemiş olması bir emir ve talimattı ve buna uymamam mümkün değildi."
Ayça Pars 20.12.2018 tarihli
ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiği
dönemler
olduğu için o dönem de karşı çıkmam
mümkün değildi."
Ebru Alkan 20.12.2018 tarihli
ifadesinde "örgütün beni mağduriyeti..."
Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli
ifadesinde "örgütün mağduriyetinden..."
Hatice Ural 26.12.2018
tarihli ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiği dönemlerde..."
ÖRNEK 4:
Serpil Ekşioğlu 19.12.2018
tarihli ifadesinde "...Semin
BABUNA'dan bu davadan ötürü helallik
aldım ve pişmanlığımı dile getirdim."
Ayça Pars 20.12.2018 tarihli
ifadesinde "...Türkan AKYÜZALP'in yanına gittim
ve bu konudan dolayı helallik istedim."
Ayça Pars 20.12.2018
tarihli ifadesinde "...Gülay AKPOLAT
ile görüştüm ve bu konudan dolayı
helallik istedim."
Ebru Alkan 20.12.2018
tarihli ifadesinde "Türkan Hanım ile
görüşüp helallik istedim ve o da
hakkını helal etti."
Yıldız Arık 25.12.2018
tarihli ifadesinde "...helallik isteme amaçlı dosya kapsamında müşteki
olan arkadaşlarım ile helallik
istediğim konusunda Filiz
İNAL'a haber gönderdim."
Yıldız Arık 25.12.2018
tarihli ifadesinde "...yine dosya
kapsamında müşteki olan arkadaşlarım ile helallik
istediğim konusunda haber gönderdim."
ÖRNEK 5:
11.07.2018
tarihinde gerçekleştirilen polis operasyonundan 6 gün sonra, yani davanın bütün sanıkları Vatan Caddesindeki emniyet
müdürlüğünde nezaretteyken,
huzurdaki davada, genel yayın yönetmeni bu davanın müştekilerinden İsa Tatlıcan
olması nedeniyle belki de yargılananlar hakkında en fazla karalama yayın yapan
Sabah gazetesi yine iftiraya dayalı
bir haber yayınlamıştır. 17.07.2018 tarihli
haberde PT kısaltmalı bir kişinin güya ifadesinden bölümler haber
yapılmıştır. Ancak ne o dönemde ne de
sonrasında huzurdaki davada PT baş harflerine sahip hiçbir müşteki yer
almamıştır.
Hiçbir zaman
var olmayan bir kişiye ait söz konusu
sahte ifadeler gazetenin internet sitesinde "Tecavüzden kaçtım, kendimi banyoya kilitledim" başlığıyla
yayınlanmıştır.9
Sabah.com.tr'de çıkan bu
asparagas haberin hemen ardından "kendini
banyoya kilitleyip aynaya bakma senaryosu" vazgeçilemez bir şablon olarak
bütün müşteki genç kızların
ifadelerde, aynı kelimeler, aynı akış, aynı ifadelerle, yani kopyala- yapıştır
yapılarak eklenmiştir.
Söz konusu kopyala-yapıştır ifadeyi, kişi ve emniyet ifadelerine göre inceleyelim:
Müşteki Başak Ballıca
07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "…
ben lavaboya doğru kaçarak gittim. Lavabonun kapısını kitledim. Kapının
arkasına çamaşır sepetini koydum ki kapıyı açmasınlar diye. Aynaya
bakıp hiçbir zaman yapmayacağım bir şeyi nasıl yaptığımı düşünmeye başladım...
Lavaboda ağlamaya devam ettim ve buradan nasıl çıkacağını düşünmeye
başladım."
Müşteki Ecenaz Üçer
04.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Lavaboya doğru koşup öğürmeye başladım. O an kendimi
çok kötü hissediyordum. Lavaboda aynada kendime baktığımda ben böyle bir şeye nasıl
ikna edildim ne yapıyorum diye dakikalarca aynaya
baktım..."
Müşteki Funda Yıldız
01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Ben
kendimi o an berbat hissettim ve ağlayarak
banyoya gittim. Banyoda yarım saat boyunca titreyerek ve hıçkırarak
ağladım."
Müşteki Sidal Yetgin 21.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Telefonumu alıp
tuvalete gittim, kapıyı kitledim."
ÖRNEK 6:
Müşteki ve etkin pişmanlar yoluyla
ortada sözde bir örgüt ve bir örgüt
lideri varmış
9 https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/07/17/son-dakika-adnan-oktar-operasyonundan- igrenc-detaylar-14-yasindaki-mustekinin-ifadeleri-kan-dondurdu
görünümü oluşturulmaya
çalışıldığından, onlara verilen şablon ifadelerde de bu görünümü sağlamak için
özel cümleler kullanılmıştır. Bu şablon vurgu ifadelerde, müvekkil Adnan
Oktar'ı güya bir örgüt lideri
gibi göstermeyi hedefleyen, etrafındaki herkes güya kendisinden çekiniyormuş, arkadaşları
ile arasında bir korku atmosferi varmış gibi bir algı oluşturmaya yönelik bir
senaryo vardır. Kişilerin müvekkilin karşısında "EL PENÇE DİVAN",
"ELLER ÖNDE BAĞLi" şekilde bir duruş ile durdukları yalanı, normal
hayatta kolay kolay
karşılaşılmayacak aynı şablon sözcüklerle hemen her emniyet ifadesinde tekrarlatılmıştır.
Etkin Pişman Beril
Koncagül 05.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Herhangi bir kardeş Adnan Oktar'ın karşısında esas duruşta durur. Adnan Oktar ne derse 'emredersiniz hocam' derlerdi.
Adnan Oktar karşısında elleri önden
bağlar pozisyonda dururlar. Her bir kardeş Adnan Oktar'ın
karşısında ellerini önden bağlar…"
Etkin Pişman Çağla Çelenlioğlu 05.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Fakat Adnan Oktar'ın karşısında
Can ezik, iki büklüm duran, Adnan
Oktar izin vermeden konuşmayan birisiydi."
Etkin Pişman Bilge Tok'un
15.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Hatta
bu savcı Adnan Oktar'ın karşısında önünü iliklemişti ve el pençe duruyordu."
Müşteki Bahar Kuştepe'nin
14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan Oktar içeri girince hemen hazır ola geçip ciddileşti."
Müşteki Başak Ballıca'nın
07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Bora, Adnan'ın karşısında el
pençe divan şekilde duruyor, otur derse oturuyor, kalk derse kalkıyordu."
Müşteki Bengisu
Güler'in 26.09.2018 tarihli
emniyet ifadesinde; "Bora, Oğuzhan
ve Erdem Adnan'ın karşısında çok
ezik duruyorlardı. Adnan'ın her an
emrine amade gibi duruyorlardı."
Müşteki Ecenaz
Üçer'in 04.10.2018 tarihli
emniyet ifadesinde; "Bora içeri girdi
fakat el pençe divan bir şekilde
Adnan'ın yüzüne dahi bakmıyordu."
Müşteki Funda Yıldız'ın 01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Mehmet'in
Adnan'ın yanında sesi çıkmıyor, el pençe divan duruyordu."
Müşteki Hanife Akalın'ın 01.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Adnan Oktar içeri
girince . Mustafa bir anda ellerini
önüne bağlayarak itaat
edercesine başını önüne eğip
beklemeye başladı."
Müşteki İffet Piraye Yüce 02.11.2018
tarihli emniyet ifadesinde; "Bora
elini önüne bağlamış çok mahcup ve hiç görmediğim kadar ezik bir
şekilde duruyordu…"
Müşteki Mervenur Gözcü'nün
03.08.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Ayrıca
Adnan Oktar girdiğinde herkes ayağa
kalkar, o otur demeden kimse oturmazdı."
Müşteki Merve Tezel'in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan Oktar'ın karşısında herkes el pençe divan duruyordu... çevresindekiler de ona bir hoca
değil de bir çete lideri
gibi saygı gösteriyorlardı."
Müşteki Neval Avcı'nın 10.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; ". onu görünce çok saygıdeğer birini
görmüş gibi elleri önde bağlı bir
şekilde duruyordu."
ÖRNEK 7:
Müşteki ve etkin
pişmanların ifadelerini kopyala yapıştır olarak eklenen şablon ifadelerden bir
tanesi de müvekkili tartışılmaz lider, bu arkadaş grubunu da hiyerarşik düzenin
hakim olduğu bir örgüt olarak gösterebilmek için her ifadeye neredeyse birebir
aynı şekilde yerleştirilmiş, "emirleri
tartışılmaz" şablonudur. Şablonun
hemen arkasından gelen cümle ise Didem Ürer'in iki numaralı kişi olduğudur. Bu
cümlenin baştaki şablonun hemen ardından
gelmesi ise dikkat çekicidir. Didem Ürer ile ilgili kısım da yine tek bir şablon şeklinde geçmektedir:
Müşteki İffet Piraye Yüce
02.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün
lideri Adnan Oktar'dır. Emirleri
tartışılmaz ve kesindir. Adnan Oktar'dan sonra örgütte en fazla sözü geçen kişi
Didem Ürer'dir."
Müşteki Gamze Basın'ın
25.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan
Oktar bu örgütün lideridir ve emirleri
kesindir, sorgulanamaz. Adnan
Oktar'dan sonra gelen ve örgütün ikinci adamı olan kişi
Didem Ürer'dir."
Müşteki Hatice Ural'ın
24.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün
tek ve sorgulanamaz lideri,
eleştirilemez, tavsiye verilemez
tek yetkilisi Adnan Oktar'dır.
Adnan Oktar'dan sonra örgütün ikinci adamı olan kişi Didem Ürer'dir."
Müşteki Tülay Aslan'ın
16.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün
lideri tartışmasız, emirleri kesin olan
ve sorgulanamayan Adnan Oktar'dır. Adnan Oktar'dan sonra örgütün iki numarası
Didem Ürer'dir."
Etkin Pişman Mehmet Murat Develioğlu'nun 28.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde,
"Örgütün lideri Adnan Oktar'dır. Emirleri tartışılmaz."
Etkin Pişman Altuğ Revnak Eti'nin
03.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde, "Adnan
Oktar, örgütün lideri ve kurucusudur. Emirleri kesindir
ve tartışılmaz."
ÖRNEK 8:
Yine aynı şablon ifadelerden biri, aynı tarihlerde sözleşmişçesine gidip Mali Şubede
ifade veren müştekiler ve etkin pişmanlar tarafından tekrar edilen, oldukça kapsamlı bir kopyala-yapıştır
cümlesidir. Kumpasın izi şablonlardan
belki de en önemlilerinden biri olan bu cümle,
kendi içinde tam 3 ayrı cümle barındırmaktadır fakat buna rağmen
şikayetçilerin pek çoğunda KELİMESİ KELİMESİNE AYNI olacak şekilde
yerleştirilmiştir.
Müşteki Aslı Bektaş'ın
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni sistematik olarak kandıran, dini ve manevi duygularımı kullanan
Adnan Oktar'ın liderliğini
yaptığı örgütten davacı
ve şikayetçiyim."
Müşteki Bengisu
Güler'in 26.09.2018 tarihli
emniyet ifadesinde; "Beni
organize bir şekilde madde
ve manevi olarak
sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm
bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı
örgütten şikayetçiyim."
Müşteki Başak Ballıca
07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni
organize bir şekilde maddi ve manevi
olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan
Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."
Müşteki Zeynep Ceren
Yiğitcan'ın 31.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Benim safi dini duygularımı kullanarak beni sistematik olarak örgüt içende
taciz eden Adnan Oktar'dan ve yine dini duygularımı
sömürerek beni kandıran."
Müşteki Samin
RAHBARFARZAMASL'ın 08.08.2018 tarihli
emniyet ifadesinde; "Beni
sistematik olarak kandıran Adnan Oktar'ın liderliğini yaptığı örgütten davacı
ve şikayetçiyim."
Müşteki Özlem Çağlayan'ın 31.07.2018 tarihli ifadesinde, "Beni sistematik olarak
kandıran, psikolojimi bozan . Adnan Oktar ve örgütünden davacı ve şikayetçiyim."
Müşteki Deniz Şakak'ın
27.07.2018 tarihli emniyet
ifadesinde, "Beni sistematik
olarak kandıran Adnan Oktar'ın liderliğini yaptığı örgütten davacı
ve şikayetçiyim."
Müşteki Ecenaz Üçer
04.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi
olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan
Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."
Müşteki Dilan
Arslan 25.09.2018 tarihli
ifadesinde; "Beni
organize bir şekilde
maddi ve manevi olarak
sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları
sistemli
bir şekilde yapan
Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."
Müşteki Funda Yıldız'ın
01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni
organize bir şekilde maddi ve manevi
olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan
Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."
Müşteki
Hande Nur Ünal'ın 29.05.2018 tarihli ifadesinde; "Benim uzun süre psikolojik olarak rahatsızlık çekmeme sebep olan ve sistematik olarak beni örgüt içinde taciz eden Adnan Oktar'dan . şikayetçiyim."
ÖRNEK 9:
Bir
kısım müştekilerin ifadelerine, Bora Yıldız ile ilgili olarak, Bora Yıldız'ın namaz kılınmasından
etkilendiklerine dair BİREBİR AYNI cümleler yerleştirilmiştir. Bora
Yıldız'ın farklı zamanlarda farklı kişilerleyken, farklı ortamlardan namaz
kılmak için ayrılması ve bu kişilerin bu durumdan etkilenmesi nadir rastlanacak
bir durumdur. Fakat burada ifade verenlerin büyük bir kısmı bunu birebir
yaşamış gibi anlatmışlardır. Böyle bir şablonun oluşturulması ve çeşitli
kişilerin ifadelerine yerleştirilmesindeki amaç, dava kapsamında bir türlü
oluşturulamayan sözde "dini telkin" izlenimini bu kopyala-yapıştır
şablonla oluşturmaya çalışmaktır:
Müşteki Deniz Şakak'ın 27.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Daha sonra geldi ve namaz kıldığı
için geciktiğini söyledi.
Beni çok etkilemişti, böyle bir adamın
namaz kılıyor olması, çünkü öncesinde saatlerce bana iltifat etti,
sevdiğim şeyleri sordu, benimle çok fazla ilgilendi. Ben de namaz kılan adamdan
zarar gelmez diye o ana büyülendim ve ona inandım."
Müşteki Başak Ballıca 07.10.2018 tarihli ifadesinde; "Yemek esnasında Bora birden bana namaz vaktinin geldiğini ve vaktini
geçirmeden namaz kılmaya gitmesi gerektiğini
söyleyerek masadan kalktı. Ben o an şaşırdım hem zengin
bir iş adamı, hem mütevazi, çok başarılı, ayrıca namaz da kılıyor
neredeyse dört dörtlük
bir insan
profili çizmişti. Namaza gitmesi orada beni çok etkilemişti.
Bora'ya olan güvenim
fazlasıyla artmıştı."
ÖRNEK 10:
"Hücresel yapılanma" gibi sıradan insanların normal hayatta tam olarak ne anlama
geldiğini dahi bilmediği, genellikle hiç kullanmadıkları bu ifade, aynı anda bir talimat doğrultusunda Mali Şubeye gelerek
ifade veren söz konusu müştekiler tarafından, adeta çok anlaşılır ve bilinebilir bir cümleymiş
gibi rahatlıkla kullanılmıştır. Bu şablonun ifadelere yerleştirilmesinin
tek sebebi, yargılanan arkadaş grubunu örgüt konumuna getirmek, bir hiyerarşi
var algısı oluşturmak ve örgütlere has bir hücre oluşumunu suni olarak
oluşturabilmektir.
Ortadaki en büyük ironi
ise, ifadelerine "bir hücresel
yapılanma olduğu ve bu yapılanma nedeniyle içeride olan bitenden habersiz
oldukları" şablonunu hemen her ifadelerinde tekrar eden bu kişilerin, çok
alakasız konular hakkında dahi olağanüstü detaylı bilgiler vermeleridir. Söz
konusu müştekiler, kendi ifadeleriyle çelişmektedirler.
Etkin Pişman Yıldız Arık
17.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Örgütteki hücresel yapılanma nedeniyle görevleri hakkında bilgim
yoktur."
Etkin Pişman Sıdıka Gül
13.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Örgüt
hücresel yapılanmalardan oluşur. Bir bölüm diğer bir bölümün ne yaptığını
bilmez."
Etkin Pişman
Altuğ Revnak Eti emniyet ifadesinde, "Örgütte hücresel bir yapı vardı ve herkes kendi ilgilendiği işi
bilirdi."
Etkin Pişman Mehmet Murat
Develioğlu emniyet ifadesinde, "Örgütün
hücre yapılanmasından dolayı tüm bilgilere vakıf değilim."
ÖRNEK 11:
Etkin
pişman ve müştekilerin ifadelerindeki güya KÖLELEŞTİRME ve DİNİ DUYGULARiN
İSTİSMARi şablonları defalarca aynı kelimelerle tekrarlanmış, nitekim
iddianamede de bu ifadeler birebir aynı şekilde yer almıştır.
Köleleştirme şablonu:
Müşteki Hanife Akalın'ın
01.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Ben
artık Mustafa'nın elinde köleleşmiştim ve her istediğini yapmak zorunda
kalmıştım."
Müşteki Ebru Alkan'ın
22.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, ".karşısındaki
kişinin bütün kişiliğini bitirip, köleleştirene kadar bu tarz işkencelere devam
ederdi."
Etkin Pişman Beril
Koncagül'ün 03.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde, "Artık onun elinde köleleşmiş gibiydim."
Etkin Pişman Muazzez
Arık'ın emniyet ifadesinde, ".kişilerin
benliklerini kaybetmesini sağlayarak bir nevi köleleştirmek."
Etkin Pişman Yıldız
Arık'ın emniyet ifadesinde, ".böylelikle
kişileri köleleştirme ve onun sözünden çıkmayan insanlar haline
getiriyordu."
Müşteki Mehmet Emin Koç'un 30.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "… psikolojik olarak çökertip
köleleştirmek."
Etkin Pişman Serdar
Dayanık'ın emniyet ifadesinde, "Bu
kız artık bir nevi örgütün elinde köle haline getirilmiştir."
Etkin Pişman Kemal Ayaz'ın
emniyet ifadesinde, "… adeta örgütün
elinde bir köle konumuna giriyor."
Müşteki Gamze Basın'ın
25.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "kadınlara
hep kölesiymiş gibi davranırdı.", "Bunun sebebi kızları iyice
köleleştirip. kızın hiçbir şeye karşı gelmemesini sağlamak."
Müşteki Hande Nur Ünal'ın 29.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde,"… köle gibi
kullanılıyordum."
Müşteki Nilgün Sağlam'ın
14.07.2018 tarihli emniyet
ifadesinde, "Adeta
köle gibi
davranıyordum."
ÖRNEK 12:
Huzurdaki
davada hemen her konunun başına eklenerek suni suç oluşturmak için çaresizce
kullanılmış olan "dini duyguları istismar" şablonu, 20-30 yıldır bu
arkadaş camiasında bulunan kişilerin cezaevi ortamından kurtulmak için sözde
itirafçı olmalarına zavallıca
bir kılıf olarak
özellikle etkin pişmanların ifadelerine aynı şablon dahilinde eklenmiştir.
Etkin Pişman Emre Kutlu'nun
emniyet ifadesinde, "Dini duyguları
istismar ederdi."
Etkin Pişman
Kemal Ayaz'ın tarihli
emniyet ifadesinde, "İnsanların dini duygularını
kullanarak…"
Etkin Pişman Mustafa Arular'ın emniyet ifadesinde, ". dini duygularımı kullandı."
Etkin Pişman Gülcan
Karakaş'ın emniyet
ifadesinde, ".dini duygularımı istismar
etmesi suretiyle…"
Etkin Pişman Mehmet Murat Develioğlu'nun emniyet ifadesinde, "… dini
duygularım istismar edilerek
bu örgüte katıldım."
Etkin Pişman
Ece Koç'un emniyet
ifadesinde, ". dini duygularımı kullanarak bana eziyet eden, ailemden, eşimden ve
oğlumdan beni dini duygularımı kullanarak ayıran.", "Bu operasyon benim ve benim
gibi dini duyguları kullanılan...", "Bana dini duygularım kullanılarak . bir suç işletildiyse."
Müşteki Sıdıka
Gül'ün emniyet ifadesinde, ". dini duygularımı suiistimal ederek
benden maddi manevi çıkar sağlaması."
Şablon
İfadelerin Tüm Müşteki ve Etkin Pişmanlarda Aynı Tarihlerde Dosyaya Girişi
Organize Bir Talimatın İşaretidir
Dosya kapsamında şablon
ifadeler, burada örneklerini verdiklerimizden çok daha fazladır. Fakat sadece
burada yer alanlar bile, ifadelerin tek
bir ağızdan, kopyala- yapıştır yönteminde, üstelik
de şaşılacak bir pervasızlıkla talimat
üzere hazırlanmış olduğunu
belgelemeye yeterlidir. Bir örgüt davasında, birbirini hiç tanımayan insanların aynı dönemlerde Mali Şubenin yolunu
tutup, AYNI POLİS
MEMURLARINI BULUP, KELİMESİNE, NOKTASINA, VİRGÜLÜNE, HATTA VURGUSUNA, DİLBİLGİSİ
HATASINA KADAR TIPATIP
AYNI İFADELERİ KULLANMASI kuşkusuz ki hayatın
doğal akışına aykırıdır.
Dahası, şablon ifadelerin kullanıldığı müşteki
ifadelerinin TARİHLERİNE dikkat çekmek gerekir. Zorla şikayetçi hale
getirilmiş olan müştekiler, Özkan Mamati'nin direktifleriyle birkaç defa
emniyette ifade vermek zorunda bırakılmıştır. Mayıs ayında, Temmuz ayında, Ekim
ayında 3-4 farklı kez ifade vermek zorunda bırakılan söz konusu müştekiler, her
gidişlerinde yeni suçlamalar eklemiş; hepsi
bu suçlamaları hep aynı tarihlerde eklemişlerdir. Yukarıdaki şablon
suçlamalara da dikkatle bakılacak olursa, bu
şablonların ifadelere eklendiği tarihler hep aynı tarihlerdir.
Örneğin;
"köle gibi
kullanılmak" şablonu, müştekilerin toplu
olarak 2018 Mayıs ayında verdikleri emniyet ifadelerinde yer almıştır.
Şablon ifadelerin belki de en göze çarpanı
olan, "Beni organize bir şekilde maddi ve
manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları
sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı
örgütten şikayetçiyim" şeklindeki akla ziyan paragraf, herkesin Eylül-Ekim 2018 tarihli ifadelerine
eklenmiştir.
Meşhur "kendini
banyoya kilitleyip aynaya bakma" senaryosu ise müşteki kızların
ifadelerine toplu olarak Ekim-Kasım 2018
tarihlerinde eklenmiştir.
Birkaç müşteki anneden
"helallik isteme" senaryosu ise herkesin ifadesine tam olarak Aralık 2018'de eklenmiştir.
Yalancı şahitlik konusunun
da ifadelere eklenmesi Aralık 2018'e
rastlamaktadır. Daha önce dikkat çektiğimiz gibi bu şablon ifade, Ocak 2018 tarihinden beri emniyete
gidip sayısız kere ifade veren, sayısız televizyon programına çıkıp dava hakkında sayısız
demeç veren müşteki
Ceylan Özgül'ün de, diğerleri gibi tam olarak Aralık 2018'deki emniyet ifadesinde
yer almıştır.
"Örgütün mağdur
ettiği dönemler" senaryosu
da Aralık 2018 tarihinde toplu olarak
herkesin ifadesine eklenmiştir.
"Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri
uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde
gücünü ve korkuyu hissettirirdi" şeklindeki akla ziyan
şablonun da toplu
olarak tüm müştekilerin ifadelerine yansıma tarihi Aralık 2018'dir.
Bütün bunlar, hayatın
olağan akışına aykırı olmanın ötesinde, tam
anlamıyla organize bir harekettir. ORGANİZE OLARAK SUÇ ATILMIŞ, ORGANİZE OLARAK
ŞİKAYETÇİ BULUNMUŞ, ORGANİZE OLARAK SUÇ İŞLENMİŞTİR. BU SUÇ HALEN İŞLENMEKTEDİR.
Husumetli Müştekiler Arasındaki Ortak ve Organize
Hareketler
1-) Huzurdaki davanın soruşturması
esnasında, müşteki Ebru Alkan, elindeki bir bilgisayarı "örgüte ait bir
bilgisayar" olarak isimlendirerek, doğruca husumetli müşteki ÖZKAN MAMATİ'YE
TESLİM ETMİŞTİR.
Dava dosyasında yer alan tutanakta bu olay şu şekilde geçmektedir;
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/103113 sayılı soruşturması kapsamında Ebru ALKAN isimli şahsın örgütten ayrıldığında, örgüte ait bilgisayarın kendisinde
kaldığını ve bu bilgisayarı Özkan MAMATİ'ye soruşturmada kullanılması amacıyla
teslim ettiğini, daha
sonra Özkan MAMATİ
tarafından İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne incelemesi için
13.04.2018 tarihinde teslim edilen…"
Bu ilginç
olay hakkında şu haklı soruların muhakkak sorulması ve cevaplandırılması
gerekmektedir:
Müşteki EBRU ALKAN, doğrudan İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'ne teslim etmek yerine, bilgisayarını NEDEN BİR BAŞKA MÜŞTEKİ OLAN ÖZKAN MAMATİ'YE TESLİM ETMİŞTİR?
Husumetli müşteki ÖZKAN MAMATİ'nin söz konusu bilgisayarı
teslim alma ve emniyete teslim etme süreci arasında, BİLGİSAYARA HERHANGİ BİR MÜDAHALE
YAPILMIŞ MIDIR?
HANGİ BİLGİLER BİLGİSAYARA SONRADAN EKLENMİŞTİR?
Acaba, söz konusu bilgisayarın emniyete değil Özkan
Mamati'ye teslim edilmesinde ZATEN OLMAYAN BİLGİLERİN EKLENMESİ AMACI BULUNUYOR
OLABİLİR Mİ?
İSTEYENİN İSTEDİĞİ BİLGİSAYARI, İÇİNİ İSTEDİĞİ ŞEKİLDE
DOLDURARAK VE "BU
ÖRGÜTE AİT" DİYEREK önemli bir delilmiş gibi vermesi ve bunun dava kapsamında
bir delil kabul edilmesi yasaya nasıl uygun olabilir?
Bilgisayarın emniyete
tesliminden önce, ilk başta
husumetli müşteki Ebru Alkan'ın
elinde olması, ardından husumetli müşteki Özkan Mamati'ye teslim edilmesi, söz
konusu BİLGİSAYARDAKİ BELGELERİN TÜMÜYLE ŞAİBELİ OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.
NEREDEN BULUNDUĞU, KİME AİT OLDUĞU VE İÇİNE NELER KONULDUĞU BELLİ OLMAYAN BİR
BİLGİSAYARIN ÇEŞİTLİ AŞAMALARLA İKİ HUSUMETLİ MÜŞTEKİDE BELLİ BİR ZAMAN
TUTULUP, SONRA EMNİYETE "ALIN BUNUN İÇİNDE ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA
DAİR BELGELER VAR" DENİLEREK TESLİM EDİLMESİ, EMNİYETİN VE SAVCILIĞIN DA
BUNU HUKUKİ BİR DELİLMİŞ GİBİ CİDDİYE
ALMASI, BU DAVANIN
EN ŞAİBELİ OLAYLARINDAN BİRİDİR.
2-) Dava dosyasında yer alan noterde
düzenlenmiş ve tasdiklenmiş, müşteki SERPİL EKŞİOĞLU tarafından imzalanan
"DÜZENLEME ŞEKLİNDE VASİYETNAMEDEN (RÜCU) DÖNME" beyanındaki
tanıklardan biri, bir başka müşteki ÜMİT KURUCA'dır.
Bu
ilginç olay hakkındaki şu sorularımızın da mutlaka cevaplandırılması gerekmektedir:
Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU,
dosyaya sunduğu söz konusu "Vasiyetnameden (Rücu) Dönme" beyanının aile fertlerinden birisinin tanıklığında
olmasının hayatın doğal akışına uygun iken, neden bir başka müşteki olan ÜMİT
KURUCA tanıklığında verme gereği duymuştur? Husumetli müştekiler, kişisel konularda bile, NEDEN VE NE AMAÇLA birlikte hareket etme
ihtiyacını duymaktadırlar?
3-) Dava dosyasındaki, mağdur MERVENUR
GÖZCÜ'ye yönelik hazırlanan teslim tutanağında,
"Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce
yürütülmekte olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından 2018/103113 soruşturma sayılı evrakta
geçen mağdur
Sivas-Zara-Tuzlagözü nüfusuna kayıtlı, Yusuf-Nejla kızı, Ümraniye 29/10 /2000
doğumlu, Mervenur GÖZCÜ (T.C
25007531654) isimli kız çocuğu 03/08/2018 günü Şube Müdürlüğümüze avukat ve
psikolog huzurunda ifadesinin alındıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ümit
Babayiğit'in talimatına istinaden ŞUBE
MÜDÜRLÜĞÜMÜZE BİRLİKTE GELDİĞİ SERAP EKŞİOĞLU** isimli şahsa sağ ve salimen teslim
edilmiş olup; İş
bu tutanak tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına
alınmıştır.03/08/2018 Saat 15:55”
Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU neden, ÖNCESİNDE HİÇ TANIMADIĞI, HAYATINDA
DAHA ÖNCEDEN HİÇBİR YAKINLIK KURMAMIŞ OLDUĞU yaşı küçük bir mağdura eşlik
etmektedir? NEDEN O SIRADA EMNİYETTE HENÜZ REŞİT OLMAYAN MERVENUR GÖZCÜ
AİLESİNDEN BİRİYLE DEĞİL DE SERPİL EKŞİOĞLU İLE BERABERDİR?
4-) Dava dosyasında, SERRA MOHAMMADVALiPOUR'un mağdur ifade tutanağında,
“…hatta buraya
benimle birlikte gelen SERPİL EKŞİOĞLU'na teslim edilmek istiyorum.” diye talepte bulunduğu okunmaktadır. Teslim tutanağında
ise;
"Şube Müdürlüğümüzde yürütülmekte olan adli bir
tahkikata esas olmak üzere avukat ve sosyal çalışmacı eşliğinde mağdur
sıfatıyla ifadesi alınan 2003 doğumlu Serra MOHAMMADVALIPOUR (T.C. 14162269304)
isimli çocuk işlemler bitiminde Şube Müdürlüğümüzde hazır bulunan Serpil EKŞİOĞLU (54748073772) isimli şahsa sağ ve salimen teslim
edilmiş olup; İş
bu tutanak tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına alınmıştır. 13/07/2018 Saat
19:10" şeklinde tutanak
tutulmuştur.
SERRA MOHAMMADVALiPOUR bu
kadar önemli bir hususta ifade verirken, yanında
neden aile ferdinden bir kimse yoktur da bir başka müşteki olan SERPİL EKŞİOĞLU bulunmaktadır? Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU
neden SÜREKLİ BU DAVANIN
REŞİT OLMAYAN MÜŞTEKİLERİNE eşlik etmektedir?
Dahası, emniyete gelmiş olan bu yaşı küçük kişi, yanında
herhangi bir ebeveyni olmaksızın önemli bir soruşturma hakkında ifade verdikten
sonra, emniyetteki yetkililer tarafından NASIL OLUP DA AKRABASI DAHİ OLMAYAN BİRİNE SORGUSUZ
SUALSİZ TESLİM EDİLEBİLMEKTEDİR?
5-) Dosyamızdaki 13.07.2018 tarihli
"Rızaen Teslim Tutanağı" başlıklı belgede de benzer bir durum söz konusudur. Serra MohammadValipour, kendisine
ait resimleri, emniyete teslim
etmek yerine müşteki Uğur Şahin'e teslim etmiş bulunmaktadır. Müşteki Uğur
Şahin, kendisine ait olan 0533 017 9362 no'lu telefon hattına Serra
MohammadValipour tarafından gönderilen fotoğrafları teslim etmek için yanına
Serra Mohammadvalipour'u da alarak İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğü'ne gitmiştir.
Dahası söz konusu
fotoğraflar müşteki UĞUR ŞAHİN
TARAFINDAN MONTAJLANARAK emniyete sunulmuştur. Emniyete sunulan
fotoğraflarda, Serra MohammadValipour'un
müvekkil ile birlikte çektirdiği fotoğraflardan ÖZELLİKLE ANNE DİLEK ÇELİKTEN
KESİLEREK ÇIKARILMIŞTIR. Buradaki sinsi amaç ortadadır.
Sorulması gereken soru ise
şudur: NEDEN MAĞDUR VE MÜŞTEKİLER DİKKAT
ÇEKİCİ BİR ŞEKİLDE BİRLİKTE VE ORGANİZE BİR ŞEKİLDE HAREKET ETMEKTE VE NEDEN
BİR MÜŞTEKİ DİĞER MÜŞTEKİYİ, "ÖZELLİKLE" YALNIZ BIRAKMAMAYA ÖZEN
GÖSTERMEKTEDİR?
DAHASI ÖZELLİKLE KÜÇÜK
YAŞTAKİ MÜŞTEKİLER, NEDEN YANLARINDA ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN VEYA SERPİL
EKŞİOĞLU OLMAKSIZIN HAREKET ETMEMEKTEDİRLER? BU ÇOCUKLARIN YANLARINDA NEDEN
AİLELERİ YERİNE HEP BU İSİMLER VARDIR?
Bu soruların tek cevabı, bütün bu şikayetçilerin ve çocuk
yaştaki sözde mağdurların ORGANİZE EDİLMİŞ OLMALARI ve KUMPASIN BİR PARÇASI
OLARAK
ABLUKA ALTINDA
TUTULUYOR VE KULLANILIYOR OLMALARIDIR.
6-) SERRA MOHAMMADVALiPOUR
reşit olmayan bir çocuktur. Huzurdaki davada ifade vermek için reşit olmayan bir çocuk hakkında
Özkan Mamati, emniyete verdiği fişleme raporunda "kızı istediğimiz an Türkiye'ye getirebiliriz"
şeklinde yazmıştır. Aynı fişleme raporunda SERRA MOHAMMADVALiPOUR'un annesi
Dilek Çelikten için ağıza alınmayacak ifadeler geçmekte,
babası için ise "İranlı Bilinmiyor" şeklinde not düşülmektedir.
Bütün bunlar ışığında
sormak gerekir:
Özkan Mamati, annesiyle husumetli ve babasını tanımıyor
olmasına rağmen, nasıl ve hangi yöntemle SERRA MOHAMMADVALIPOUR'u
"istediği an Türkiye'ye getirtebilmeye" muktedir olabilmektedir? BU
GÜCÜ, İMKANI, BU KONUDA EHLİYETİ NEREDEN ALMIŞTIR; yaşı küçük bir çocuğu
Türkiye'ye "istediği zaman" getirtip onu şikayetçi olarak emniyete
götürürken, KENDİSİNDEN KİMSENİN HESAP SORMAYACAĞINI, AİLESİNİN PEŞİNE
DÜŞMEYECEĞİNİ NEREDEN BİLMEKTEDİR?
Emniyete sunulmuş
olan "kızı istediğimiz an Türkiye'ye getirebiliriz" şeklindeki bu derece özgüvenli fişlemenin hemen
ardından gerçekten de Türkiye'ye
getirilmiş olan SERRA MOHAMMADVALIPOUR, TÜRKİYE'YE KİMİNLE GELMİŞTİR? Reşit
olmayan bir çocuğun Türkiye'ye gelişi ve burada alıkonuşu hangi yöntemlerle
olmuş, kimin tekelinde gerçekleşmiştir?
Ele
geçen delillerden ve tutanaklardan yola çıkarak konuyla ilgili olarak karşımıza
çıkan isimler:
-
Fişlemeyi yapan Özkan Mamati,
-
Emniyetteki ifadesinden sırasında "şube müdürlüğünde
hazır bulunan" ve SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un adeta bir velisiymiş gibi
teslim edildiği Serpil Ekşioğlu,
-
SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un rızaen teslim tutanağında altında imzası bulunan
ve SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un elindeki fotoğrafları kendisine teslim ettiği Uğur
Şahin olduğudur.
SERRA MOHAMMADVALIPOUR Türkiye'ye anne veya babasıyla
gelmediğine göre, o halde
kiminle gelmiştir? Reşit olmayan bir çocuğu Türkiye'ye kim getirtmiş, kim, nasıl,
hangi ortamda ona eşlik etmiştir?
Reşit olmayan bu çocuğun Türkiye'ye gelip daha önce tanımadığı
insanlar yanında tutulduğundan ailesinin haberi var mıdır? SERRA
MOHAMMADVALIPOUR şu an nerede tutulmaktadır?
Bu soruların tamamı halen cevapsızdır. Bu konuyla ilgili
olarak SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un annesi Dilek Çelikten'in İstanbul Anadolu
Başsavcılığı'na gönderilmek üzere Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı
savcılık şikayeti şu şekildedir:
"Ben Serra MohammadValipour'un annesiyim.
(08.02.2003 doğum tarihi Serra'nın). Babası Saber MohammadValipour ile
boşandık. Ve çocuğumun velayeti bana verildi. Ben bu zamana kadar çocuğumun
babasının yanında olduğunu sanıyordum. Velayet hakkı bende olmasına rağmen
kızım istediği için o zaman İsviçre'de yaşıyordum. Ancak
son zamanlarda duyduğum
ve gördüğüm birkaç
evraka göre kızımın babasının
yanında olmaksızın tanımadığım ve akrabalık ilişkisinin olmadığı kişilerin
yanında iznim olmadan tutulduğunu veya olduğunu öğrendim.
Kızım İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında emniyete kendisinin Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu
tarafından götürüldüğü evraklardan anlaşılmaktadır. Yine
kızım hiç tanımadığım Serpil Ekşioğlu'na iznim olmaksızın teslim edilmiştir.
Ümit Kuruca'nın mahkemede (İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 2019/313) verdiği
ifadesinde kızımı Serpil Ekşioğlu'nun evinde birkaç defa gördüğünü ve bir dönem
de Kazakistan'da olduğunu
söylemiştir. Reşit olmayan
kız çocuğumun ebeveynleri gözetiminde olmadan sağa sola
götürülmesinden zorla ya da zor olmadan kullanılmasından sorumlu olan
kişilerden ŞİKAYETÇİYİM."
SERRA
MOHAMMADVALiPOUR konusuyla ilgili bütün şaibeli detaylar, esas hakkında savunma
dosyamızda SERRA MOHAMMADVALiPOUR'a ayrılan özel bölümde detaylı açıklanmış
durumdadır.
7-) İfade verdiği tarihte reşit olmayan
Mervenur Gözcü de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'nde
03.08.2018 tarihinde saat 12:20 başlayıp, saat 15:30'da biten bir ifade
vermiştir. Mervenur Gözcü'nün ifadesi esnasında gerçekleşen ve avukatının ifadeyi
imzalamayı reddederek oradan ayrılmasına neden olan hukuksuz olaylar zinciri, esas
hakkında savunma dosyamızda Mervenur Gözcü'ye ayrılan özel bölümde detaylı
açıklanmış durumdadır.
Burada organize yapılanma
kapsamında dikkat çekmek istediğimiz nokta, yaşı küçük olan MERVENUR GÖZCÜ'NÜN DE ÇOCUK ŞUBEYE SERPİL
EKŞİOĞLU TARAFINDAN GETİRİLMESİ VE ÇIKIŞTA TEKRAR SERPİL EKŞİOĞLU'NA TESLİM EDİLMESİDİR.
03.08.2018
tarihinde saat 15:45'te Adli Kolluk Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağı:
"Konu ile ilgili olarak İstanbul
Cumhuriyet Savcısı ÜMİT BABAYİĞİT'e
ifade bittikten sonra, ifade
esnasında hazır bulunan
avukatın ifadeden çekilmesi
nedeniyle ifadenin olduğu hali
ile gönderilmesi, tekrar bir avukat talep edilerek ifade alın-ma-ması, mağdurun rızası olmadığı için iç beden
muayenesinin yaptırıl-ma-ması, işlemleri
bitiminde mağduru ŞUBEYE BİRLİKTE GELDİĞİ
SERPİL EKŞİOĞLU İSİMLİ ŞAHSA
TESLİM EDİLMESİ talimatını vermiştir." şeklindedir.
8-)
Mervenur Gözcü'nün çocuk şubede 03.08.2018 tarihinde vermiş olduğu ifadesi
sırasında en fazla dikkat çeken durum ise, anlatacakları şeylerin talimatını
Özkan Mamati'den almış olmasıdır:
"MERVENUR GÖZCÜ: Şöyle bir şey var. Ben sonradan
öğrendim. Hani o yemekten şüpheleniyordum ya ben, o yemeğin içinde meğersem
lityum hapı varmış.
PM KADIN: Bunu nasıl öğrendin
ya da bu ne işe yarar?
MERVENUR GÖZCÜ: Sonra ÖZKAN ABİDEN ÖĞRENDİM, BENİ GETİREN ADAM."
Görülebildiği kadarıyla yaşı küçük Mervenur
Gözcü, ifadesi sırasında Özkan Mamati
tarafından kendisine ne dikte ettirilirse onları anlatmaktadır. Özkan Mamati
asla bulunmadığı bir ortamdaki hiçbir şekilde bilemeyeceği bir içecek ile ilgili yönelteceği iftira için Mervenur Gözcü'yü
kullanmıştır.
9-) Mervenur Gözcü,
adli tıpta iç muayene raporu almaması yönünde kendisine öneride bulunan
avukatının ifade sırasında mevcut duruma tepki göstererek ifadeden ayrılmasından sonra, aynı gün (03.08.2018) saat 17:50'de tekrar
apar topar ifadeye
alınmıştır. Düzenlenen tutanakta "Adli
Tıpta rapor isteyip istemediğim sorulduğunda istemediğimi söylemiştim, bunun
sebebi o anki avukatıma sorduğumda daha sonra psikolojik olarak beni
etkileyeceğini söylemiş olmasıydı. Ancak avukatım NUR DEMİRTAŞ (Sicil no:
49103) ile görüştüğümde Adli Tıp Raporunun ifademi destekleyici bir rapor
olduğunu söylemesi üzerine bu raporu almak istediğime karar verdim" dediği
belirtilmiştir.
03.08.2018
TARİHİNDE HENÜZ REŞİT BİLE OLMAYAN KATiLAN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN YANiNDA,
ANİDEN ORTAYA ÇiKAN VE "AVUKATiM" DEDİĞİ
49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR
DEMİRTAŞ KİMDİR?
49103
SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ, ÖZKAN MAMATİ'NİN AVUKATI OLAN ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU İLE AYNI HUKUK OFİSİNDE ÇALIŞAN BİR MESLEKTAŞI, HUSUMETLİ
KATILAN ÖZKAN MAMATİ'NİN VEKALET VERDİĞİ BİR DİĞER AVUKATTIR.
10-) Mervenur Gözcü, 06.08.2020 tarihinde
huzurda verdiği ifadesinde ise, Özkan Mamati ile ilgili kendisine sorulan
sorulara şu cevapları vermiştir:
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: …ifadem sırasında da Özkan Mamati
yoktu sadece, Özkan Mamati'ye ulaşma sebebim
de şöyle olmuştu; ben ona mesaj attım, ben şikayetçi olacağım dedim . ÖZKAN ABİ,
ben dedim ki; bunlar bir kişiye
böyle saldırıyorlarsa kesin o kişi doğrudur diye düşündüm.
MAHKEME BAŞKANI: Peki sen Özkan'ı
nereden tanıdın?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Instagramdan. Şu şekilde oldu;
ben araştırıyordum sürekli, oradan tanıdım, mesaj attım ona, dedim ki; ben
şikayetçi olmak istiyorum, mahalle karakoluna gideceğim
dedim, o da dedi ki; mahalle karakoluna gitme, bekle dedi işte mali şube seni arasın dedi, mali şube beni aradı, ondan sonra bana işte aile avukatınız var mı gibi sorular sordu, ben de yok dedim
yani, bir avukatım
yok benim dedim, o şekilde1 ÖZKAN ABİYE de dedim ki; benim aile
avukatım yok, ben ne yapacağım dedim, öyle oldu.
MAHKEME BAŞKANI:
Peki seni karakola Özkan mı götürdü? MÜŞTEKİ
MERVENUR GÖZCÜ: Evet, sağ olsun yardım
etti. MAHKEME BAŞKANI: Karakola mı götürdü, mali şubeye mi götürdü?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Mali şubeye götürdü, çocuk şubeye daha doğrusu.
Görülebildiği
gibi Mervenur Gözcü, ifade vermeye kendisini getirenin Özkan Mamati olduğunu,
hatta bu konuda ilk bağlantıyı Özkan Mamati ile kurmuş olduğunu açıkça ifade
etmekte ve meydana gelen bu aşırı samimiyet nedeniyle kendisine Özkan Abi diye
hitap etmektedir.
Huzurdaki
aynı ifade sırasında Mervenur Gözcü'nün müşteki Serpil Ekşioğlu ile bağlantısı
ile ilgili de sorular sorulmuş ve ilginç cevaplar alınmıştır:
ADNAN OKTAR MÜDAFİİ SİNEM MOLLAHASANOĞLU: HTS kayıtlarınıza
göre Serpil Ekşioğlu ile de birçok arama ve aranma kaydınız bulunuyor, bunların amacı ve
içerikleri nedir?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Ben ifademde buna yer verdim,
tekrar söylemek istemiyorum.
MAHKEME BAŞKANI: Evet yani Serpil Ekşioğlu ile
görüşmelerin nedeni, ne zaman tanıştın, niye görüştün?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: SERPİL EKŞİOĞLU BİZ ÇOCUK ŞUBEYE GİDERKEN YANIMDA OLDU SAĞ OLSUN.
MAHKEME BAŞKANI: Peki başka?
ADNAN OKTAR MÜDAFİİ SİNEM MOLLAHASANOĞLU: Peki niçin emniyete Serpil Ekşioğlu ile
gittiniz ve size teslim eden, teslim alan niçin Serpil Ekşioğlu idi?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ:
ÖZKAN ABİNİN YANINDAYDI.
Buradaki ifadeler, reşit olmayan bir başka müştekinin de
doğrudan Özkan Mamati ve Serpil Ekşioğlu himayesinde ve denetiminde hareket
ettiğinin en net kanıtıdır.
Huzurdaki ifadesi
sırasında sorulan bir soru,
yine Mervenur Gözcü'nün tıpkı Serra MuhammadValipour gibi, Özkan Mamati
ve karısı Aycan Mamati ile son derece samimi olduklarını göstermektedir:
MAHKEME BAŞKANI: Aycan Mamati'yi tanıyor
musun?
MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Evet1 düğünlerine gittim.
Buradaki ifadelerden ve
tutanaklardan da açıkça görülebileceği gibi, husumetli müştekiler arasındaki organize hareket, ÖZELLİKLE YAŞI KÜÇÜK
ÇOCUKLAR ÜZERİNDE çok daha kapsamlı olarak kendini göstermektedir. Bu kişilerin
tespit edilmesinden, farklı ülkelerden, farklı bölgelerden emniyete
getirilmelerine; adli
tıp kurumuna
taşınmalarından, anlatacaklarının kendilerine dikte edilmesine kadar her şey ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİ
TARAFINDAN ORGANİZE EDİLMİŞTİR.
Sözde "Örgütün Korkutucu
Yüzü" İfadesi Yalandır; Şikayetlerin Çoğu Operasyon Öncesinde Yapılmıştır
Dosyadaki
tüm müştekiler, ya dosyamızın husumetli müştekisi Özkan Mamati tarafından tehdit
edilerek ya da Mali Şubeden
bu kumpas için özel seçilmiş
polislerin kişileri "şüpheli" vasfı ile emniyete
çağırmalarıyla şikayetçi haline getirilmişlerdir.
İlginç olan durum ise, bu kişilerin tamamının bir şekilde Özkan
Mamati, Uğur Şahin gibi dosyamızın husumetli müştekileriyle mutlaka bir
bağlarının olmasıdır. Telefonla konuşma kayıtlarına ve HTS kayıtlarına bakıldığında söz konusu müştekiler
ile Özkan Mamati ve ekibinin çok yakın bağlantısı görülmektedir. (Konuyla
ilgili detaylı belgeler, Esasa Dair Savunmamızın ilerleyen bölümlerinde
sunulmaktadır)
Şikayetçilerin toplu halde, organize
bir hareket şeklinde
Mali Şubeye gidişleri, daha öncesinde 3-4 yıl, hatta 15-20 yıl boyunca sessiz kalıp
aynı anda harekete geçmelerini husumetli müştekiler ve katılan vekilleri, sözde
"örgütün korkutucu yüzü"nden çekindikleri şeklinde açıklamışlardır. Oysa söz konusu şikayetçilerin büyük bir
kısmı, henüz ortada bir operasyon yokken, sanıklar gözaltına alınmamışken bu
şikayetlerini yapmışlardır. Yani KORKMAMIŞLARDIR.
Aşağıda isimleri geçen müştekilerin TÜMÜ, 11.07.2018
tarihinde gerçekleşen polis operasyonundan ÖNCE Mali Şubenin yolunu tutmuş ve
müvekkil ve arkadaşları hakkında, Özkan Mamati'nin şablon olarak hazırladığı
iftira dolu ifadeleri vermişlerdir:
27.04.2018 Beyza Banu Yavuz 01.05.2018 Hanife Akalın
04.05.2018 Özkan Mamati
(4. kere ifade verdi.)
09.05.2018 Özkan Mamati (5. kere ifade verdi.)
09.05.2018 Ömer Çelenlioğlu
10.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu
10.05.2018 Gamze Çelenlioğlu
10.05.2018 Tülin Çelenlioğlu
11.05.2018 Emre Yaşar Ertüzün
12.05.2018 Emin Koç
15.05.2018 Hanife Akalın fotoğraf
teşhisi 17.05.2018 Fırat Develioğlu
18.05.2018 Dilara Aktunç
19.05.2018 Serpil Ekşioğlu
22.05.2018 Ebru Alkan
22.05.2018 Özkan Mamati (6. kere ifade verdi.)
24.05.2018 Hatice Ural
25.05.2018 Saber Mohamed Valipour
26.05.2018 Ceylan Özgül
(8. kere ifade verdi.)
26.05.2018 Ebru Alkan (2. kere ifade verdi.) 28.05.2018 Beyza Banu Yavuz fotoğraf teşhisi 29.05.2018 Hande Nur Ünal
29.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu fotoğraf
teşhisi 29.05.2018 Gamze Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi
30.05.2018 Ümit Kuruca (2. kere ifade verdi.) 30.05.2018 Emin Koç (2. kere
ifade verdi.) 31.05.2018 Zeynep Ceren Yiğitcan
01.06.2018 Seda işıldar ifade ve fotoğraf
teşhisi 01.06.2018 Hande Nur Ünal fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Elmas
Hilal Kahraman
03.06.2018 Elmas Hilal Kahraman
fotoğraf teşhisi 03.06.2018
Serpil Ekşioğlu fotoğraf teşhisi 05.06.2018 Hanife Akalın (2. kere ifade
verdi.)
Suni
bir şekilde ortaya atılan ve dava boyunca içi bir türlü doldurulamayan
"korkutucu güç" iddiasının mesnetsiz bir iftira olduğunun en önemli
delili, yukarıda saydığımız ve operasyon
öncesindeki 2 ay boyunca
defalarca ifade vermek
için Mali Şubenin yolunu tutmuş
olan bu kişilerdir. Bahsedildiği gibi bir korku olsa,
bu kişilerin operasyon
yapılmadan önce böyle bir girişimde bulunmayacakları açıktır.
Söz konusu müştekilerin ifade süreleri ile ortaya çıkan ifade miktarı
aslında durumu çok iyi
özetlemektedir. Mali şubede, kamerasız bir ortamda bu kişilerin neler yaşadığı
bilinmemektedir. Ama bu davada emniyette baskı gördüğünü huzurda anlatma
cesaretini gösteren Merve Bozyiğit'in anlatımlarından, bu ifade sürelerinin
neden bu kadar uzun sürdüğü az-çok anlaşılabilmektedir.