Müşteki Ve Etkin Pişmanların İfadeleri Neden Geçersizdir

Husumetli müştekilerin oluşturduğu örgüt ve örgütlü suçlar

 

Huzurdaki dava, tamamen husumetli müştekilerin bu soruşturmayı hayata geçirmek adına piyon olarak kullanıldığı bir kumpas davasıdır. Dava kapsamında, özellikle Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati gibi isimlerin başı çektiği bir ekip Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik yıllardan beri süregelen husumetlerinden dolayı İngiliz derin devleti için özel olarak seçilmişlerdir. Onlara altyapı sağlayacak olan kripto emniyet mensupları, emekli yargıç ve savcılar özel olarak bu kumpas için görevlendirilmişlerdir. Dolayısıyla, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik bu kumpas, kapsamlı ve organize bir harekettir.

 

Fırat Develioğlu'nun Şahsi Husumeti

 

Fırat Develioğlu, 05.08.2020 tarihli duruşmasında müşteki sıfatıyla huzurda ifade vermiştir. Bu ifade sırasında birbiriyle mantık ilişkisi ve sürekliliği bulunmayan kopuk ve tutarsız ifadelerle, nereye bağlamaya çalıştığı belirsiz karışık anlatımlarla ve anlamsız ayrıntılarla dolu konuşmasıyla dikkat çekmiş; mimikler ve el-kol hareketleriyle avukatlara yönelttiği hakaretamiz sözler Mahkeme Başkanı tarafından azarlanmasına sebep olmuştur. Bu ifadeler boyunca sanık avukatlarının sorularından da çeşitli taktiklerle kaçmaya çabalamıştır. Çünkü iftirayı atmak kolaydır, fakat onu detaylandırmak beraberinde sayısız çelişkiler getireceği için oldukça zordur.

 

Fırat Develioğlu kalbinin solda değil ortada oluşu, kemik eğrilikleri ve bundan kaynaklanan kamburu nedeniyle HEM PATOLOJİK HEM DE PSİKOLOJİK OLARAK SORUNLARI OLAN BİR KİŞİDİR. Ayrıca eşinin kendisinden boşanmış olmasının sorumluluğunu da müvekkile yüklemektedir. Oysa kendisiyle boşanmak isteyen Fırat Develioğlu'nun eski eşi Zeynep Yalçın'ın kendisidir.


Fırat Develioğlu, 1999 yılında tutuklanmış olmasının da sorumluluğunu müvekkile yüklemektedir. Oysa o dönemde müvekkil ve arkadaşlarına operasyon düzenleyen ve müvekkil dahil olmak üzere 7 kişinin tutuklanmasına sebep olanlar devlet içinde yuvalanmış FETÖ terör örgütünden başkası değildir. Müvekkil de o dönemde 9 ay boyunca cezaevinde kalmıştır. Fakat Fırat Develioğlu yine de cezaevi döneminin de yükümlülüğünü müvekkile yüklemiş durumdadır. Tüm bunlardan dolayı müvekkile geçmiş yıllardan beri şiddetli bir öfke ve husumet duymaktadır.

 

Husumetli müşteki Fırat Develioğlu ifadesinde müvekkil ve arkadaşlarını dağıtma hedefi doğrultusunda savcılar da dahil olmak üzere her kesime ulaşabilecek güçte olduğuna dair bir anlatım yapmıştır. Fırat Develioğlu bu ifadeleriyle, sahip olduğu Türk-Kazak İş adamları Birliği Başkanı unvanını dava ile ilgili hedeflerinde kullandığına da işaret etmiştir. Söz konusu kuruluşun etkinlikleri kapsamında, Sayın Cumhurbaşkanımız da dahil olmak üzere birçok devlet yetkilisi ile aynı ortamda bulunma imkanı yakalayan Fırat Develioğlu, bu durumu fırsata çevirmekte, kendisini Sayın Cumhurbaşkanımızın adamı veya önemli bağlantıları olan bir insan gibi gösterip yalanlarıyla yetkililerimizi etkilemeye çalışmaktadır.

 

Özkan Mamati'nin Şahsi Husumeti

 

Özkan Mamati ise, bu arkadaş grubundan özellikle elde etmeyi planladığı maddi çıkarları elde edememenin iç acısıyla zaten ayrıldığı yıl olan 2017'den YILLAR ÖNCE bu grup ile tüm bağını kopardığını söylemektedir. Mahkeme ifadesinde bu tarihi 2012 olarak söylemektedir. Nitekim bu tarihten sonra, Özkan Mamati'nin, iddianame kapsamında da İTİRAF ETMİŞ OLDUĞU dolandırıcılık eylemleri başlamıştır. Huzurda verdiği ifadelere bakıldığında bu dolandırıcılık eylemlerine neden başlamış olduğu anlaşılabilmektedir:

 

"Ama şimdi örgütten çıkmak için beş yıl ya da üç yıllık bir zaman gerekiyor, yani bunu çay kaşığı ile tünel kazmak gibi düşünün. Çünkü örgütten çıktığınızda iki yıllık bir stoğunuz olması gerekir. Yaşam stoğunuz1 bu sizin tavrınıza göre değişir. SİZ


ÖRGÜTE KARŞI BİR ŞEY YAPMAK İSTİYORSANIZ, şikayetçi olmaya, EN AZ İKİ YILLIK STOĞUNUZ OLMASI GEREKİR, NAKİT STOK. Yani PARA, YAKLAŞIK BELKİ BİR

MİLYON, BİR BUÇUK MİLYON LİRA bir para gerekir. Ama örgüte yönelik bir şey yapmayacaksanız, dört yüz, beş yüz bin lira ile iki yıl idare edebilirsiniz. Ben de bunu sağlamak için biraz bekledim."

 

Görülebildiği gibi Özkan Mamati, müvekkil ve arkadaşları ile fikren tüm bağını kesmiş olmasına rağmen, sırf PARA KAZANABİLMEK için bu camia içinde KALMAYA DEVAM ETTİĞİNİ söylemektedir. Gerçekten de tam olarak bu tarihten sonra dolandırıcılık faaliyetlerine başlamış, hem kendi başına para elde etmiş hem de bu dava kapsamında ortaya atılan dolandırıcılık suçunun YEGANE FAİLİ olarak kendince bir altyapı hazırlamıştır. Zaten yukarıdaki ifadesinde, sözde "örgüte bir şey yapmak istiyorsanız en az iki yıllık stokunuz olması gerekir" ifadesiyle, ta o zamandan müvekkil ve arkadaşlarından intikam alma gibi bir düşüncesi olduğunu ve bu kapsamda bir plan peşinde olduğunu açıkça belirtmektedir. Aslında husumetin tohumları o zamandan atılmış durumdadır.

 

Özkan Mamati hakkındaki dolandırıcılık suçlamasının halen davaya neden dönüştürülmemiş olduğu ise oldukça şüphelidir. Belli ki bu soruşturma davaya dönüşse, huzurdaki dava ile birleşmesi ve ardından davanın 1 numaralı müştekisi Özkan Mamati'nin de huzurdaki davada sanık konumuna gelmesi gerekecektir. Böyle bir durumun husule gelmesi ise belli ki, Özkan Mamati tarafından yürütülen bu kumpas davasının kesintiye uğraması, müştekiler üzerindeki baskının devam ettirilememesi ve sonuç olarak bütün yalanların ortaya çıkması anlamına gelecektir. Adeta bu durum önlenmeye çalışılıyor gibi bir görünüm vardır.

 

İngiliz Baron ve Baroneslerin Operasyondan Önce Gerçekleştirdikleri Esrarengiz Türkiye Ziyareti

 

Aslında her şey, İngiltere'den bir kısım baron ve baroneslerin aniden bir Türkiye seyahati yapmaları ve İngiliz derin devletinin bir elemanı olan, dünya çapında bir


kısım Müslüman cemaatlerin içine girip ajanlık yapan ve bir süre önce Adnan Oktar ve arkadaşları ile de bağlantı kuran Ed Husain ve yine bir süre önce bu camiadan ayrılmış olan Ceylan Özgül Kuruca tarafından bu seyahatin organize edilmesiyle başlamıştır. Türkiye'ye gelen söz konusu baron ve baronesler, özel bir amaç için gelmişler ve bu nedenle de bir kısım devlet büyükleriyle kapalı kapılar ardında çeşitli görüşmeler yapmışlardır. Bunlardan biri olan Barones Neville Jones, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması ile bir İngiliz kanalına çıkıp Cumhurbaşkanımız hakkında oldukça ağır sözlerde bulunmuş ve Türkiye demokrasisine "müdahil olma zamanı" olduğunu ifade etmiştir.

 

Barones Neville Jones:

 

"Şunu biliyoruz ki, Erdoğan daha başkanlık modelinde ve bence muhtemelen daha otoriter bir sistem kurmak istiyor.

 

Onunla ilgili en büyük korku da bu; içgüdülerinin siyasi nüfuzu sağlamlaştırmak,

bu süreçte de demokrasiyi geriletmek yönünde olması.

 

Söylediğim gibi, ŞİMDİ MÜDAHİL OLMA ZAMANI.

 

TÜRKİYE'NİN KENDİ YOLUNDA GİTMESİNE İZİN VERMEYELİM."







Söz konusu baron ve baroneslerinin Ed Husain ve Ceylan Özgül Kuruca nezaretinde Türkiye'ye gelmeleri ve çeşitli görüşmeler yapmalarının ardından huzurdaki davanın husumetli müştekileri, soruşturma aşamasından itibaren İngiliz derin devleti tarafından belirlenen güzergahta ilerlemişler ve özellikle emniyet birimi içindeki kripto elemanların desteğiyle istedikleri aşamaları kat etmişlerdir.

 

Öncelikle belirtmeliyiz ki, bu dava kapsamında devreye giren EMNİYETTE VE DEVLETİN ÇEŞİTLİ BİRİMLERİNDE HUSUMETLİ VEYA KİRALIK KRİPTO ELEMANLARIN OLDUĞU VE BU KİŞİLERİN BU DAVA İÇİN ÖZEL SEÇİLDİKLERİ bellidir. Bunların

arasında bir kısım polisler, savcılar, bilirkişiler, avukatlar, vergi denetim memurları gibi şahıslar bulunmaktadır. Bu elemanların hukuk dışı uygulamaları, tehditleri, sahte raporları ve açık husumetleri huzurdaki dava kapsamında defalarca Sn. Mahkemeye açıklanmış ve sayısız dilekçe ile dile getirilmiştir. Esasa dair mevcut savunma kapsamında da delilleri Sn. Mahkemenize tekrar sunulmaktadır.

 

Ancak burada şunu belirtmek gerekir ki, görevini kötüye kullanan devlet memurlarının olması, tertemiz Türk polisini, işini layıkıyla yapan devlet memurlarımızı, namuslu ve dürüst savcılarımızı, hakimlerimizi, avukatlarımızı,


bilirkişileri ve denetim memurlarını asla lekeleyemez. Kahraman Türk polisine de namuslu dürüst, emeğini ortaya koyan devlet memurlarına da saygı, sevgi ve güvenimiz sonsuzdur.

 

Husumetli müştekilerin devletin çeşitli birimlerinden kripto elemanlar bulması, davada suni olarak şikayetçi üretilmesini de sağlamıştır. Bir kısım genç kızlar önce sosyal medya hesaplarından kendilerine yönelik karalama kampanyaları ile, kendilerine gönderilen tehdit ve şantaj mesajlarıyla, ardından emniyet aşamasında kendilerine yöneltilen tehditlerle şikayetçi konumuna getirilmişlerdir. Bu süreçte organize hareket ettiklerine ve tümüyle Özkan Mamati ve ekibinin talimatlarını yerine getirmek zorunda kaldıklarına dair delillerimiz sonraki satırlarda takdirinize sunulmaktadır.

 

Söz konusu müştekiler, ilk planda şikayetçi hale getirilmiş, ardından Özkan Mamati ve ekibi tarafından talimatlar son bulmamış ve defalarca emniyete gidip yeni ifadeler vermek ve ifadelerine her defasında yeni şablonlar eklemek zorunda bırakılmışlardır. İlk ifadelerinde kimliklerinin gizli tutulmasını istemelerine rağmen kimlik bilgilerinin Özkan Mamati'nin denetimindeki basın yoluyla halka açıklanmış olması (bir kısım müştekilerin, kimliklerinin açığa vurulduğuna dair CİMER şikayet başvuruları mevcuttur) buradaki şiddetli baskı sistemini ortaya koyan delillerden bir tanesidir. Özkan Mamati, söz konusu kimlik bilgilerini doğrudan basına vererek bu kişileri kendilerine gebe bırakmış ve onları sonraki ifadeleri vermeye zorlamıştır.

 

Özkan Mamati ve ekibinin oluşturduğu ORGANİZE YAPILANMA VE SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA OLUŞTURULAN ÖRGÜTLENMEYİ daha iyi anlayabilmek için bu kişilerin müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına şiddetli husumet içinde olduklarını belgelendirelim.


Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati'nin instagram paylaşımları

 

1-) Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına operasyon yapılmasının öncesinde de hemen sonrasında da kendi instagram ve twitter hesaplarından gerek müvekkil gerekse arkadaşları hakkında sayısız karalama, hakaret ve tehdit paylaşımlarında bulunmuşlardır. Bu paylaşımları ya doğrudan kendi isimlerine ait hesaplardan ya da aşağıda delillerini sunduğumuz Özkan Mamati ve ekibi tarafından yönetildiğine dair delilleri sunduğumuz @KediLeaks gibi sahte hesaplar üzerinden gerçekleştirmişlerdir.



2-) Husumetli katılanlar ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN, FIRAT DEVELİOĞLU ve MEHMET EMİN KOÇ birlikte fotoğraf çektirip, bu fotoğrafı 11 Temmuz 2018'de yani tam operasyon günü paylaşarak, sözde "tüm süreci yönettiklerini" göstermek istemişlerdir. PAYLAŞIMA YAPILAN YORUMLAR da bu amacı teyit eder şekildedir:



Görülebildiği gibi müvekkil ve arkadaşlarına yönelik operasyon, söz konusu husumetlilerin ORGANİZE bir çalışmasıdır.



3-) Operasyon tarihinin hemen ardından husumetli katılanlara ait bazı hesaplardan şiddetli husumetin ve nefretin göstergesi olan paylaşımlar devam etmiştir. Bir kısmı doğrudan kendi isimleri ile açılmış olan bu hesaplardan Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu, doğrudan müvekkilin ve arkadaşlarının ölümünü isteyen, tabutlu resimler içeren ve hakaret ve öfke dolu yorumlarla hiç çekinmeksizin husumetlerini dile getiren paylaşımlar yapmışlardır.

 

İnstagram'da Fırat Develioğlu'na ait olan @kiralll2 hesabı, Özkan Mamati'ye ait olan @ozkanmamai ve Twitter'da @KediLeaks hesapları üzerinden yapılan paylaşımlar, söz konusu hesapların bu kişilere ait olduğunun deşifre edilmesinin ardından apar topar kapatılmışlardır. Kapatıldıkları ana kadar bu husumet dolu paylaşımlar son bulmamıştır.

 

4-) Özkan Mamati, müvekkil ve arkadaşlarına, aynı zamanda şikayetçi haline getirebileceği kişilere adeta bir tehdit kaynağı olarak kullandığı, gizli olan soruşturmanın gizli belgelerine dair her detayı paylaştığı, aynı zamanda sahte ve hukuksuz ses kayıtlarının adli makamlara sunulmadan önce paylaşıldığı @KediLeaks hesabının gerçek sahibidir. Bu hesap, Özkan Mamati'nin yanı sıra davanın diğer husumetli katılanları ile birlikte kullanılmaktadır. Bu konuda Fordefence Adli Bilişim Laboratuvarından alınmış olan 13.06.2018 tarihli bir teknik uzman mütalaası ile bu hesabın oldukça kapsamlı delillerle ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN VE ÜMİT KURUCA TARAFINDAN YÖNETİLDİĞİ tespit edilmiştir.

 

@KediLeaks twitter hesabından alıntı yapılan başlıca instagram hesaplarının Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'ya ait olması,

 

Söz konusu instagram hesaplarının, 2013 yılında açılan ancak paylaşımlara Aralık 2017'de başlanılan @KediLeaks twitter hesabı ile paylaşım yaptığı aynı dönemlerde açılmış olması,

 

Söz konusu 3 kişinin de @KediLeaks twitter hesabındaki paylaşımlarla kendi


instagram     paylaşımları     arasında     paralellikler     olması,     aynı    dönem    aynı paylaşımların yapılması,

 

Gibi delillerle dolu 30 sayfalık bir mütalaa sonucunda da bu tespit yapılmış bulunmaktadır.

 

@KediLeaks twitter hesabının Özkan Mamati'nin kendisi tarafından yönetildiğini, Özkan Mamati'nin kendisi de dava dosyasına yansıyan whatsapp yazışmaları sırasında itiraf etmiştir. Etkin pişman Bahar Bayraktar'a yönelik olarak tehdit içerikli bir mesajlaşmanın yer aldığı whatsapp yazışmaları esnasında Özkan Mamati, Bahar Bayraktar'a şunları yazmıştır:

 

“KEDİLEAKSE BAK NE PAYLAŞTIM ONLA İLGİLİ...”

 

“Dünkü verdiklerimizi dinledin di mi Pınara dalıyor..."

 

Buradaki ifadelerden de açıkça anlaşılabileceği gibi Özkan Mamati, @KediLeaks'te YAPMIŞ OLDUĞU PAYLAŞIMI Bahar Bayraktar'ın görmesini istemektedir.

 

@Kedileaks hesabının yöneticilerinden birinin olduğunu ikrar eden bir başka müşteki de MEHMET EMİN KOÇ'tur.

 

T.C. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Hukuk Hizmetleri Başkanlığı'nın 19.04.2018 tarihli ve 86167601-659-E.45422 sayılı yazısı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilen Mehmet Emin Koç tarafından Genel Sekreterliğe gönderilen tarihsiz bir dilekçe ve ekleri mevcuttur.

 

Söz konusu dilekçenin eklerinde, sözde müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş grubuna mensup kişilerce gönderildiği iddia edilen bir kısım facebook paylaşımları ve Jonathan Schanzer tarafından hazırlanmış "Türkiye'de Terörizmin Finansmanı: Giderek Artan Bir Endişe" başlıklı çalışma yer almaktadır. Sahte hesaplardan gönderildiği iddia edilen bir kısım twitter paylaşımlarının kendisi hakkında olduğunu


iddia eden MEHMET EMİN KOÇ, bu emsal paylaşımların yanına, KENDİ EL YAZISI İLE, "Kedileaks, buradan cemaatin gerçek yüzünü ANLATIYORUZ."

Diye beyan ederek, @Kedileaks isimli twitter hesabının yöneticileri arasında olduğunu bizzat kendisi, EL YAZISI ile ikrar etmiştir.

 

5-) @KediLeaks twitter hesabı, huzurdaki davada şikayetçi devşirilmesi için de tehdit unsuru olarak kullanılmıştır. Bu konuyu huzurda dile getiren İffet Piraye Yüce, kendisinin Özkan Mamati ve ekibinin istediği şeyleri yapmaması sonucunda kendisi hakkında @KediLeaks hesabında hakaretamiz paylaşımlar yapıldığını konuyla ilgili olarak Ümit Kuruca'yı aradığını ve bunun üzerine paylaşımların çıkarıldığını beyan etmiştir.

 

"MÜŞTEKİ İFFET PİRAYE YÜCE: Ben bunu gördüm direkt Ümit Kuruca'ya WhatsApp'tan yazdım, dedim ki bunu dedim neden yaptınız? Ümit bana dedi ki, E sen dedi ben sana kaç kere söyledim dedi yani şöyle ben aslında kendi şeyime düştüm ben Ümit'ten önce ayrıldım örgüt tam olarak hatırlamıyorum ama biz Ümit'le aynı spor salonuna gidiyorduk ee Koşuyolu'nda bir spor salonu vardı oraya gidiyorduk. Geldi spor salonuna benim yanıma, bak oradan ayrıl... dedi. Ben de tabii tabii dedim bende öyle düşünüyorum zaten dedim, aslında ben zaten o sırada ayrılmıştım, söylemek istemedim şimdi ayrıldım diyeceğim bu sefer öbür tarafa yani benim kaymam gerekecek1 ben yani bütün herkesten onun için gizledim, keşke gizlemeseymişim1 ne bileyim ondan sonra ben Ümit'e yazdım niye koydunuz dedim, biz dedi ben bilmiyordum seni çıktığını dedi ben hala sen oradasın1 onlara inanıyorsun sanıyordum dedi. Ben de dedim ki yani, dedim, aaa pardon bunları anlatıyorum fakat çıktısı burada, yazışmaların hepsi bende var, verebilirim. Ben dedim ki sırf size yazıklar olsun ben dedim sizinle ilgili tek bir karalama faaliyeti yapmadım dedim. Ben dedim 1,5 sene önce ayrıldım hayatıma bakıyorum. Yani siz dedim bana bunu nasıl yaptınız benden hiçbir zarar görmediniz dedim1 sırf dedim BEN SİZİNLE GÖRÜŞMEDİM DİYE BUNU YAPTINIZ dedim1 siz dedim ikinci


cemaat misiniz? dedim yani böyle çok sinirli bir yazılar yazmaya başladım.

 

MÜŞTEKİ İFFET PİRAYE YÜCE: Yazışmalar yanımda. Eee ama dedi ki ben yapmıyorum bunu dedi ama dedi ben sana yardımcı olacağım dedi ve 5 dakika içerisinde benim paylaşım kalktı, çıkardı sağolsun."

 

Söz konusu ifadelerden de anlaşılabileceği gibi, İffet Piraye Yüce ile ilgili hakaretamiz paylaşımlar, İffet Piraye Yüce'nin bu arkadaş grubundan ayrılıp Özkan Mamati ve ekibine katılmaması dolayısıyla gerçekleşmektedir. Görülebildiği gibi bu konuşmada Ümit Kuruca, İffet Piraye Yüce'nin ayrılmış olmasına şaşırmakta, hemen ardından paylaşımı KENDİ DEYİMİYLE KALDIRTMAKTADIR.

 

Konuyla ilgili olarak Ümit Kuruca'nın Sn. Mahkemenize sunmuş olduğu 15.10.2020 tarihli beyanda geçen ifadeleri şu şekildedir:

 

"Aradan bir yıl geçtikten sonra 19 Mayıs 2018 tarihinde Piraye tarafından telefonuma mesajlar ve Twitter da Kedileaks isimli bir kullanıcının kendisi ile ilgili bir paylaşım yaptığını ve bunu o sırada beraber vakit geçirdiğimiz Özkan Mamati ve Uğur Şahin ile beraber bizim yaptığımıza yönelik ithamlarda bulundu.

 

Bu hesabın kime ait olduğunu da bilmiyorum. Fakat Özkan Mamati'nin söz konusu hesabın yöneticisi ile iletişimde olduğunu biliyordum. Piraye'nin söylemleri üzerine ilgili paylaşıma baktım ve hakikaten genç bir kızı ağır şekilde rencide eden; isim, soy isim ve resimli bir paylaşım gördüm. Piraye adına çok üzüldüm ve o dönem görüşmekte olduğum (sonradan bu kişilerle görüşmeme kararı aldığım) ve o sırada yanımda bulunan ÖZKAN MAMATİ'YE KEDİLEAKS İSİMLİ TWİTTER KULLANICISI İLE İLETİŞİME GEÇİP PAYLAŞIMI HEMEN KALDIRTMASINI SÖYLEDİM. O DA BUNUN ÜZERİNE PAYLAŞIMI KALDIRTTI."

 

Buradaki ifadelerde açıkça görülebildiği gibi, @KediLeaks hesabında bulunan mevcut bir karalama paylaşımının çıkarılması için derhal Özkan Mamati aranmakta ve kendisine iletildikten 5 dakika içinde paylaşım kaldırılmaktadır. Elbette bu


@KediLeaks yöneticisini Özkan Mamati'nin "tanımasından" değil, @KediLeaks yöneticisinin doğrudan Özkan Mamati'nin "TA KENDİSİ" olmasından kaynaklanmaktadır. Ümit Kuruca, birlikte hareket ettikleri dönemde sayısız karalama ve hakaret paylaşımını beraber yaptığı Özkan Mamati'nin ismini burada doğrudan vermeyi tercih etmemiştir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi Özkan Mamati ile ittifak ettikleri dönemlerden yaptıklarından dolayı kendisini deşifre etmemek, ikincisi de bir korku imparatorluğu oluşturmuş olan Özkan Mamati'nin tehditlerinden çekinmektir.

 

6-) Özkan Mamati tarafından yönetilen KediLeaks twitter adresinde, Avukat Bilge Tok ile ilgili yüz kızartıcı çeşitli paylaşımlar yapmıştır. Bunun üzerine Avukat Bilge Tok, kamuoyuna karşı kendisini ahlaksız bir insanmış gibi gösteren paylaşımdan çok rahatsız olduğu için, hemen Özkan Mamati'yi aramıştır. Özkan Mamati'ye bu paylaşımın kaldırılmasını, aksi halde İNTİHAR EDECEĞİNİ söyleyen Bilge Tok'a "BİLGE TARAF OLMAYAN BERTARAF OLUR, SEN BUGÜN BUNU YAŞADIN, DAHA DA TARAFINI SEÇMEZSEN SENİN İÇİN DURUM KÖTÜLEŞECEK HABERİN OLSUN. BEN ŞİMDİ SANA FIRSAT VERİP YARDIMCI OLACAĞIM..." demiş ve KEDİLEAKSTE

PAYLAŞTIĞI TWEETİ SİLMİŞTİR. Ancak kendi tarafına geçmeyen, kendisinin avukatlığını yapmayı reddeden ve kendileriyle görüşmeyi kesen Bilge Tok'u cezalandırarak dosyada şüpheli konumuna sokmuştur. Bilge Tok, dosyada şüpheli olarak konumlandırılması ve gözaltına alınması üzerine, Özkan Mamati'nin her türlü yönlendirmesine açık hale gelmiştir.

 

Özkan Mamati'nin ifadeleri söz konusu iftira ve hakaret içerikli paylaşımları insanları baskı altına alıp, müvekkilin arkadaş grubu hakkındaki dosyada şikayetçi olmaya zorlamak için yaptığını ortaya koymuştur. Özkan Mamati'nin Bilge Tok'a yönelik ifadelerinden, eğer kendisinin dediklerini yapmazsa ona karşı yeni hamlelerde bulunacağı da anlaşılmaktadır.

 

7-) Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati, hakaret, karalama ve tehdit paylaşımlarına


Ekim 2018'den itibaren "kahyaah" ve "simurg" (geçmişte simurg_bey adındaki hesap şu anda simurg11111 adını almış durumdadır) adı verilen instagram hesaplarından devam etmişlerdir. Bu hesapların Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati'ye ait olduğunun delillerini Cumhuriyet Savcılığına yaptığımız 2020/154521 Soruşturma no'lu suç duyurusunda detaylarıyla sunmuş, Sn. Mahkemenize de bunun bir örneğini ibraz etmiş bulunuyoruz. Söz konusu hesaplardan yapılan doğrudan müvekkil ve arkadaşlarını hedef alan karalama ve tehdit paylaşımları hakkında sayısız suç duyurusunda bulunmamıza, Sn. Mahkemenize sayısız kere konuyu iletmiş olmamıza rağmen söz konusu paylaşımlar hız kesmeden devam etmektedir. Söz konusu hesaplarda ilginç bir şekilde, dava kapsamında atılacak olan bir sonraki adımlar dahi BİLİNMEKTEDİR.

 

Bu    paylaşımların    içinde,    sanıklara    yönelik    olarak    (sanıklar    ismen    hedef gösterilerek):

 

-                 Organlarını söksem rahat etmem

 

-                 Sinek gibi ezeceğiz

 

-                 Anasını bellememek olmaz

 

-                 Seni oyacağız

 

-                 Hepinizin tepesine çökeceğiz, bu daha hiçbir şey

 

-                 Mahkemeden sonra da peşini bırakmayacağız

 

-                 Hayat boyu süründüreceğiz

 

-                 Yakanızı bırakmayacağız

 

-                 Her dakika ensesinde olacağız

 

-                 Her planınız g.tünüze girecek


-                 Kesinlikle peşini bırakmayacağız

 

-                Donunuza kadar alacağız

 

-                Tazminatlarla tüm paranızı alacağız

 

-                Sürekli mahkemelerde sürüneceksiniz

 

-                Kaldığınız evler, eşyalar gidecek

 

-                Evine haciz memurları gelecek sabit ikametine g.ndeki dona kadar alacak

 

-                Tekrar hapse gireceksin, çok uzun süre yatacaksın, Türkiye'deki bütün cezaevlerini tek tek dolaşacaksın

 

-                Tek tek hesap vereceksiniz

 

-                Nahh yırtarsın, Nahhh kutarırsın gibi tehditler, Ve

Sahtekar, pislik, kaşar, çakal, alçak, karaktersiz, şeytan, kancık, insan müsveddesi yaratık, kuduz, adi, şerefsiz, deli karı gibi hakaretler yer almaktadır.

 

 

 

Husumetli Müştekilerin Masa Başında Belirledikleri Sözde Hiyerarşi Listeleri ve Tehditler

 

1-) Husumetli müştekiler, kendi beyanlarına göre Ekim 2017 tarihinden itibaren organize şekilde, müvekkil ve arkadaşlarının dağılmaları için özellikle sosyal medya hesapları üzerinden onlara yönelik tehdit ve şantajlarda bulunmuşlardır. Müvekkil ve arkadaşları hakkında listeler hazırlamışlar, kendilerince sahte bir hiyerarşi oluşturmuşlar ve emniyete sunacakları bu listelerdeki sözde hiyerarşiyi, husumetli oldukları kişilere öncelik vererek kendileri belirlemişlerdir.


Belirledikten hemen sonra, bu kişileri sosyal medya hesaplarından isim vererek "Seni de aldım listeye", "seni de bitireceğim", "seni gece evinden aldıracağım", "paçalarından akıtacaksın, kafayı taktım sana" vs. şeklinde sözlerle tehdit etmişlerdir.

 

Şunu belirtmek gerekir ki, herkesin husumet listesi farklı olduğu için herkesin oluşturduğu sahte hiyerarşi listesi de farklı farklı olmuştur. Bir kişininki bile diğerininkini tutmamış, kendi aralarında dahi hiçbir mutabakat sağlayamamışlardır.

 

Müştekilerin paylaşımlarında bahsettikleri liste, Savcılık ve Emniyet ifadelerinde verdikleri isim listesidir. (Aynı liste 11 Temmuz 2018 tarihinde gözaltı işlemlerinin gerçekleştiği aynı gün basında ve haber sitelerinde isim ve fotoğraflar verilerek yayınlanmıştır.) Sosyal medya hesapları üzerinden husumetli müştekiler tarafından "listeye alacağım" denilen herkes, sözde örgütün sözde hiyerarşi listesinde bir şekilde yer almıştır. Bu durum kaçınılmaz olarak şiddetli bir akıl tutulmasını da beraberinde getirmiş, husumet duydukları insan sayısı fazla olduğundan yaklaşık 200 kişilik bir grup için 52 kişilik bir sözde "yönetici" listesi çıkarmışlardır. Yani husumetli müştekilerin bu hesabına göre, grubun dörtte biri yöneticidir; yani her 4 kişiye bir sözde yönetici düşmektedir!

 

Bu olağanüstü mantıksız durum, suni olarak oluşturulmaya çalışılan örgüt şablonuna da uymuyor olacak ki, iddianamenin çıkışının hemen öncesinde söz konusu sayı bir anda 12'ye düşürülmüştür. Bu 12 kişi ne husumetli müştekilerin ne de Özkan Mamati'nin oluşturduğu şablonu tekrar etmek zorunda kalan şikayetçilerin listelerinde vardır. Bu listeyi İddia Makamı, adeta bu camia içinde kendisi yaşamış gibi, kaynağı belirsiz bir şekilde kendisi oluşturmuştur. Bu oluşan hayali nihai listenin neyi dayanak aldığı, nasıl oluştuğu hakkında ise halen kimsenin bir fikri yoktur.

 

Duruşmaların birinci yılına girildiğinde ise, hiç kimsenin listelerinde olmamalarına


rağmen, isimleri hiç kimse tarafından yönetici olarak zikredilmemiş olmasına rağmen, birdenbire sözde yönetici listesine Fatma Ceyda Ertüzün ve Ayşegül Hüma Babuna da eklenmiştir. Bu ilginç eklemenin hemen ardından ifade veren müştekiler de birer birer bu isimleri kendi ifadelerine dahil etmeye başlamışlardır. Dava kapsamında, sözde örgüt üyelerinin hiç bilmediği ama davanın savcısı ve mahkeme heyeti tarafından belirlenen bir sözde hiyerarşi listesi ile karşı karşıya kalmış bulunuyoruz.

 

Hiyerarşi bir örgütün temelidir. Bir örgütte itaat zinciri bu hiyerarşiye göre sağlandığından, kim kime itaat etmesi gerektiğini çok iyi bilir. Dolayısıyla, gerçek bir örgütün elemanlarının itaat edecekleri kişileri bilmemeleri veya ismen karıştırmaları vs. mümkün değildir. Buradan yola çıkarak huzurdaki davada husumetli müştekilerin oluşturduğu sahte listelerin birbiriyle hiç uyuşmaması, ardından iddia makamının iddianamede tamamen farklı bir sözde hiyerarşik liste oluşturması, BU DAVADA ORTADA BİR ÖRGÜT VE HİYERARŞİ OLMADIĞININ TEK BAŞINA DELİLİDİR.

 

Mahkeme esnasında sanıklar ve sanık müdafileri tarafından defalarca dile getirilen bu galiz durumu kurtarabilmek adına katılan vekilleri, bir süre sonra, sözde "örgüt içinde 10 yılda bir örgüt yöneticileri değişir" şeklinde çaresiz bir iddia ortaya atmışlardır. Portresini çizmeye çalıştıkları bir "suç örgütü" açısından böyle bir iddia müthiş mantıksızdır, ayrıca emir-talimat açısından imkansızlıklarla doludur. Suç örgütlerinde kıdem alanlar, itaat edilen yöneticilerdir. Bu itaat sistemi, onlar var oldukça devam eder. Bu yöneticiler günün birinde görevlerini tamamlayıp örgüt üyeliğine düşmezler. Dahası, on yıldır var olduğu iddia edilen bir hiyerarşinin, bu on yıl içinde gruptan ayrılan kişiler tarafından da bilinmemesi zaten bu mantıksız iddiayı ortadan kaldırmaktadır.

 

2-) Sanık Ahmet Muhassıloğlu, mahkeme huzurundaki sorgusu sırasında, husumetli müşteki Özkan Mamati'nin kendisini dolandırdığını ve tehdit ettiğini şu şekilde dile getirmiştir:


SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Ahmet Bey

ifadeniz esnasında müştekiler tarafından dolandırıldım dediniz sizi kim dolandırdı?

 

SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: Ben dediğim gibi sanık ifadelerinde ve müşteki avukatlarının dediği gibi Netmark bir dolandırıcılık şebekesi diyorlar ben de mağdur edildim orada ticari maksatla alışverişim oldu.

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: MÜŞTEKİLER

TARAFINDAN dediniz ve bunu ısrarla müştekilerle de ticari ilişkim var ve müştekiler tarafından da dolandırılma bu hususlar iddianamede yer almadı dediğiniz için soruyorum hangi müşteki sizi dolandırdı?

 

SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: MASAK'taki ifadem de vermiştim tekrar isim

zikretmek istemiyorum ben kimseyle kalan ömrümde uğraşmak istemiyorum.

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: Bir kişi başka bir

soru bir kişi yaptığım ticaret yapmamam dolayısıyla beni cezalandırmak istedi

dediğiniz o kişi kim?

 

SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: O da ifadelerimde malumdur.

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV.EŞREF NURİ YAKIŞAN: Teşekkür

ederim, başka sorum yok.

 

SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: Beni şikayet eden şahıstır hatta daha sonra bu gazetede çıktıktan sonra olaylar bana Whatsappla ağabey özür diliyorum demiştir, sen onlara bulaşma demiştir zaten benim bulaşıklığım yok.

 

 

 

MAHKEME BAŞKANI: Tamam anlaşıldı başka sorunuz?

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Whatsappla bu


yazışmaları gönderen kişi kim?

 

SANIK AHMET MUHASSILOĞLU: ÖZKAN MAMATİ.

 

3-) Huzurdaki davada husumetli müşteki Özkan Mamati, 11 Temmuz 2018'de gerçekleştirilen polis operasyonundan 3 ay önce, 10.04.2018 tarihinde dosyaya düzmece bir fişleme belgesi sunmuş ve bu söz konusu sahte belgede Mehmet Zeki Gür isimli kişiden bahsetmiştir.

 

Bu düzmece fişleme notunda, Mehmet Zeki Gür'ün ünlü bir iş adamının oğlu olduğunu, sözde "yeni üye" olduğunu, babasının FETÖ'cü olduğunu, bu kişinin sözde 16 yaşında 2 kıza cinsel istismarda bulunulmasına aracılık ettiğini iddia etmiştir. Bu fişleme dosyasının emniyete teslim edilmesinden sonra dosyada yapılan işlemlerde de sıklıkla karşımıza çıkan 268609 sicil nolu polis memuru Ayhan Bedir ve 286786 sicil nolu polis memuru Baybars Düzdemir, Özkan Mamati tarafından hedef gösterilen Mehmet Zeki Gür'ü soruşturma kapsamına dahil etmişlerdir. Yani Mehmet Zeki Gür denen şahıs, Özkan Mamati'nin tek bir notuyla, müvekkilin arkadaş grubuyla hiçbir bağlantısı olmadığı halde ŞÜPHELİ haline gelmiştir.

 

Dosyaya art arda eklenen sahte tutanaklar ve ifadeler sonrasında Mehmet Zeki Gür bir anda 2 adet cinsel istismar ve silahlı suç örgütüne üye olma iftiralarıyla karşı karşıya kalmıştır. Ancak Mehmet Zeki Gür hakkında HİÇBİR İŞLEM YAPILMAMIŞTIR.

 

Dosyada yer alan ve aynı iftiralara maruz kalan şüpheliler hakkında dava açılırken Mehmet Zeki Gür hakkında nedense dava açılmamış ve her nedense bu kişinin dosyası 20.06.2019 tarihli, 2019/10282 No'lu karar ile hukuksuz şekilde tefrik edilmiştir. Ancak; müştekinin MEHMET ZEKİ GÜR'Ü TEŞHİS ETTİĞİ 30.01.2019 TARİHLİ AYNI TEŞHİS TUTANAĞINDA İSMİNİ VERDİĞİ DİĞER 12 KİŞİ BİREBİR AYNI SUÇLAMALARLA 2,5 YILDIR TUTUKLU OLARAK YARGILANMAKTADIRLAR. BU ÇİFTE STANDART UYGULAMASI OLDUKÇA ŞÜPHELİ BİR DURUMDUR.

 

Mehmet Zeki Gür ifadesinde;


-  Adnan Oktar ile hiç tanışmadığını, arkadaş grubundan hiç kimseyle, hiçbir zaman bağlantısı olmadığını, sadece ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN VE ALİ İSİMLİ SOYADIĞINI HATIRLAMADIĞINI SÖYLEDİĞİ KİŞİYİ TANIDIĞINI,

 

-      Özkan Mamati'nin 10 yıl önce eniştesi Batuhan Çakmak'ı 90.000 USD dolandırdığını, kendisinin de bu parayı geri almak için Özkan Mamati ile iletişime geçtiğini, ancak ilerleyen süreçte bu parayı geri ödeyebilecek bir maddi imkanları olmadığını anlayınca da kendilerinden uzaklaştığını söylemiştir.

 

Mehmet Zeki Gür ifadesinde Özkan Mamati tarafından tehdit edildiğini de detaylı anlatmıştır.

 

İfade tutanaklarında geçen, Özkan Mamati'nin Mehmet Zeki Gür'e yönelik olarak "ben sana yapacağımı bilirim, bundan sonra olacaklara karışmam" dedikten sonra süreç başlamış ve buraya kadar saydığımız olaylar yaşanmış ve Mehmet Zeki Gür denen kişi dava dosyasına şüpheli olarak eklenmiştir. Bu aşamada, durumun iyice netlik kazanması için, Özkan Mamati'nin Mehmet Zeki Gür hakkındaki fişleme notunda geçen "babası ünlü bir iş adamı", "babası FETÖ'den alınıp bırakılan bir iş adamı", "babasının ortakları FETÖ'den firari" ifadelerini hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu açıklamalar ve ardından gelen Mehmet Zeki Gür'ü dosya şüphelilerinden biri haline getirme yönündeki çaba birlikte değerlendirildiğinde bu kişiye Özkan Mamati tarafından FETÖ borsası olarak da bilinen para sızdırma kumpasının kurulmuş olduğu şüphesi uyanmaktadır. Mehmet Zeki Gür'e sahte suç isnatlarında bulunulmuş ve bu isnadı örtbas etmek için de kendisinden menfaat talep edilmiş olabileceği kanaatindeyiz.

 

Mehmet Zeki Gür bu ifadesinin akabinde 09.03.2020 tarihinde serbest bırakılmıştır. Mehmet Zeki Gür'ün emniyet ifadesinde bulunan ve bahsi geçen fezlekeyi düzenleyen kişinin de dosya kapsamında çok sayıda işlemin altında imzası bulunan 326730 SİCİL NO'LU POLİS MEMURU İBRAHİM HALİL AYGÜNER olması dikkat

çekicidir.


Davaya Özkan Mamati'nin ve söz konusu polislerin çabası ile dahil edilmiş olan ve hiç tanımadığımız Mehmet Zeki Gür, 08.03.2020 tarihinde verdiği ifadede de kendisinin müvekkil ve arkadaşlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığını söylemiştir.

 

Ayrıca yapılan HTS analizlerinde de Mehmet Zeki Gür'ün sadece husumetli olduğu bu kişiler ile iletişimi olduğu, SANIKLARDAN HİÇBİRİYLE, HERHANGİ BİR İLETİŞİMİ OLMADIĞI DA TESPİT EDİLMİŞTİR.





Mehmet Zeki Gür örneğinde açıkça görüldüğü gibi husumetli müşteki Özkan Mamati'nin husumet duyduğu kişiler -arkadaş grubuyla hiçbir ilgisi olmasa dahi- bir şekilde dosyaya dahil edilmektedirler.

 

Özet şudur:

 

Husumetli müştekiler Fırat Develioğlu, Özkan Mamati ve Uğur Şahin, şiddetli husumet duydukları kişileri önce sosyal medyadan "listeye almakla" tehdit etmiş, sonra onları listeye almış ve SIRF EMNİYETE VERİLEN BU UYDURMA LİSTEDEN DOLAYI 52 KİŞİDEN 48'İ "YÖNETİCİ" SIFATIYLA TUTUKLANMIŞTIR.

 

Müştekilerin, suç işlemediklerini bildikleri halde sırf husumetleri nedeniyle bu kişilerin isimlerini listeleyip bu kişiler hakkında gerçek dışı ifadeler vermeleri, açıkça TCK 271 maddesinde tanımlanan SUÇ UYDURMA suçunu işlediklerini göstermektedir.

 

'TCK 271/1: İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.'


Buradaki paylaşımlardan da anlaşılacağı üzere, örneğin müşteki Ümit Kuruca, sanık Murat Yeşiltuna'nın aslında bir suçunun olmadığını ama kendisini zorlaması ve kızdırması halinde onu da listeye alacağına dair bir paylaşım yapmıştır. 'Seni severim ama listeye almak zorunda bırakma beni' şeklindeki paylaşımıyla asıl niyetini ve dosyadaki ifadelerin nasıl ve ne şartlarla verildiğini açıkça göstermiştir.

 

 

 

2-) Husumetli müştekiler, 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonu öncesinde müvekkilin arkadaşlarının ticari faaliyetler yaptıkları kişilere, çalıştıkları firmaların sahiplerine ve müvekkilin yakınlarına da ulaşmış ve bu kişilere de aynı şekilde tehdit ve şantajda bulunmuş, sanıklara yönelik karalama kampanyaları yürütmüşlerdir.

 

Husumetli müştekiler, yaptıkları şantaj, hakaret ve tehditlerle müvekkilin birçok arkadaşının ve yakının ticari faaliyetlerinin zarar görmesine, çalıştıkları işyerlerinden ayrılmalarına neden olmuş, bu kişilere yönelik olarak çirkin bir itibar suikasti hız kesmeden devam etmiştir.

 

Husumetli müştekiler, gerek kendilerine ait sosyal medya hesapları gerekse kendileri tarafından yönetildiği bilirkişi raporlarıyla ispat edilen @KediLeaks isimli twitter hesabı üzerinden müvekkil ve arkadaşlarının çalıştıkları işyerlerinin sahiplerine, ortaklarına ve ticari yaptıkları firmalara mesaj ve mailler atmış ve daha sonra bu mesajları da kendi hesaplarında yayınlamışlardır. Bu hesabın şikayetçi devşirmek için de bir tehdit maşası olarak kullanıldığını ilerleyen satırlarda takdirinize sunacağız.

 

-                 Müştekiler, Anıl Süer isimli kişi hakkında uzun zamandır çalıştığı LC-WAİKİKİ isimli firmaya hakaret ve iftira içerikli bir mesajlar göndermiş ve bu kişinin işten çıkartılmasını sağlamaya çalışmışlardır.

-                 Şecaaddin Çelikler isimli kişinin Bakırköy AK Parti İlçe Başkanlığı'nda çalışan eşi Aysun Çelikler hakkında da çalıştığı parti teşkilatına bir takım gerçek dışı ve iftira


içerikli mesajlar göndermişler ve Aysun Çelikler'i partiden atmaları için Ak Parti İlçe Teşkilatına baskı yapmışlardır. Müştekiler, Aysun Çelikler isimli kişinin müvekkil ve arkadaşlarıyla hiçbir bağının olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen, yine de bu hukuksuz eyleme tevessül etmişlerdir.

-                 Emre Kutlu'nun müdür olarak görev yaptığı "AutoKing" isimli şirkete, Emre Kutlu hakkında yalan ve iftira dolu mesajlar gönderip baskı kurmuşlar ve neticesinde Emre Kutlu çalıştığı işyerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

-                 Timur Ayan'ın yetkilisi olduğu BST Eğitim Temizlik Kozmetik Yapı Teknik İnşaat Malzemeleri San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şirketi ile ürünlerini ithal ettiği "Friendly Organics" ibareli markalarına yönelik olarak, ticaret yaptığı E-Bebek ve Joker Baby isimli firmalara mail atarak ve sosyal medya üzerinden ulaşarak, Timur Ayan hakkında birçok iftiralar atmışlar ve bu kişiyle iş yapmamaları yönünde baskı kurmuşlardır. Nitekim, hemen akabinde ilgili şirketler Timur Ayan'la olan ticari faaliyetlerini sonlanmıştır.

-                 Emlak ve gayrimenkul sektöründe çalışan Ali Tulum'un ticari olarak çalıştığı bazı kurumlara da Ali Tulum hakkında çok çirkin hakaretler içeren mesajlar ve mailler göndererek, Ali Tulum ile iş yapmamaları için baskı kurmuşlardır. Husumetli müştekiler, bu baskılarında başarılı olmuşlar ve Ali Tulum'un bu kurumlarla olan ticari faaliyetleri büyük oranda zarar görmüştür.

-                 Husumetli müştekiler, Dr. Cihat Gündoğdu'nun çalıştığı Central Hospital ile de irtibata geçmişler ve Cihat Gündoğdu'nun doktorluk yaptığı hastaneden kovulması için hastaneye baskı yapmışlardır. Ayrıca, söz konusu müştekiler sosyal medya hesapları üzerinden Cihat Gündoğdu aleyhinde Sağlık Bakanlığı'na iftira içerikli mesajlar göndermişlerdir.

 

Yukarıda bahsettiğimiz kişiler ticari ve sosyal anlamda mağdur edilmelerine neden olan bu sosyal medya paylaşımları ve mesajları hakkında ilgili hakimliklere başvurarak, bu paylaşımlara ait içeriklerin kaldırılmasını talep etmişlerdir.


3-) Husumetli müştekiler, müvekkilin özellikle bayan arkadaşlarını sıklıkla rahatsız etmişler ve gerek sosyal medya üzerinden gerek bizzat kendilerine ulaşarak gerekse ticari faaliyetlerine zarar vermek suretiyle sürekli olarak hakaret, tehdit ve sözlü olarak cinsel tacizlerde bulunmuşlardır. Müvekkilin arkadaşları, müştekilerin bu baskılarından bunaldıkları için birçok defa şikâyette bulunmak zorunda kalmışlardır.

 

Yukarıda da izah ettiğimiz gibi, müştekiler ilk zamanlarda sosyal medya hesapları üzerinden insanlara ulaşıp rahatsız etmelerine rağmen, ilerleyen zamanlarda baskıların dozunu arttırarak bizzat müvekkilin arkadaşlarının cep telefon numaralarını temin edip bu şekilde kendilerine ulaşmışlardır. Örneğin,

 

-                 Husumetli müşteki Özkan Mamati, uzun yıllar beraber ticari faaliyetler yaptığı Yasemin Mert'i Ekim 2017 tarihi itibariyle kendisi ile beraber müvekkil aleyhinde faaliyet yapması için tehdit etmiştir. Yasemin Mert, müştekinin bu teklifini kabul etmeyince, Yasemin Mert'i şirketten kovup, BMW marka aracını ve şahsi eşyalarını kendisine vermemiştir. Ayrıca, müşteki beraber çalıştıkları dönemde Yasemin Mert'in iyi niyetinden faydalanarak imzalattığı senetler için, icra takibi başlatarak BMW markalı aracın üzerine haciz şerhi işletmiştir. Yasemin Mert yaşadığı tüm bu hukuksuzluklar nedeniyle gerekli suç duyurularında bulunmuştur.

-                 Husumetli müştekiler Özkan Mamati ve Ümit Kuruca, polis operasyonunun birkaç gün öncesinde, yani 08.07.2018 tarihinde müvekkilin bazı bayan arkadaşlarının cep telefonu numaralarını temin edip, gece yarısı bu bayanları arayarak ısrarla rahatsız etmişlerdir. Bu nedenle, müşteki tarafından rahatsız edilen Serap Akıncıoğlu, Zeynep Yalçın, Didem Rahvancı, Meltem Daban, Tülin Marangozoğlu vb., İstanbul 11. Aile Mahkemesi'ne başvurmuşlar ve müştekiler hakkında 11.07.2018 tarih 2018/392d.iş 2018/396k. Sayılı karar ile 2 ay süreyle koruma kararı almışlardır.

-                 Ayrıca husumetli müştekiler, müvekkilin E. Mine Kalça, Yeliz Sucu, Yasemin Mert, Didem Ürer, Dolunay Tezin, Merve Büyükbayrak isimli arkadaşlarına da birçok


kez cinsel taciz boyutuna varan hakaret içerikli mesajlar göndermiş, onları tehdit ve şantajlarla korkutup yıldırmaya çalışmışlardır. Müvekkilin adı geçen bayan arkadaşları da müştekilerin bu baskı ve tehdit amaçlı eylemleri nedeniyle ilgili mahkemelere başvurmuş ve müştekiler hakkında koruma kararları talep etmişlerdir.

 

4-) Husumetli müştekiler, müvekkil ve arkadaşlarına duydukları yoğun husumet ve besledikleri intikam hisleriyle özellikle sosyal medya üzerinden çok çirkin saldırılar yapmışlardır. Müştekiler, daha öncede belirttiğimiz gibi, Ekim 2017 tarihinden itibaren hiç ara vermeden düzenli ve organize bir şekilde sosyal medya üzerinden hakaret ve cinsel taciz içerikli karalama kampanyası başlatmışlardır. Müştekiler, müvekkilin hemen her arkadaşı hakkında kimi zaman kendi isimleri ve resimlere, kimi zaman da kendi uydurdukları lakaplarla, yaptıkları paylaşımlarda hiç çekinmeden hakaretler etmiş ve TCK 125. maddesi kapsamında suç işlemişlerdir. Müştekiler, 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun sonrasında da hakaret suçunu işlemeye devam etmiş ve hemen her gün müvekkil ve arkadaşlarına yönelik ağza alınmayacak çok çirkin iftira ve hakaretlerini sürdürmüşlerdir; halen de sürdürmektedirler.

 

Müvekkilin bazı arkadaşları, 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonu öncesinde müştekilerin bu hakaretamiz paylaşımları nedeniyle, ilgili savcılıklara suç duyurularında bulunmuşlardır.

 

 

 

Husumetli Müştekilerin 11 Temmuz 2018 Tarihli Polis Operasyonu Sonrasında Husumetlerini Belgeleyen Diğer Eylemleri

 

1-) Husumetli müştekiler 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun ardından, devam etmekte olan soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek ve ilerleyen aşamalarda muhtemelen dosyada tanık sıfatıyla ifadesine başvurulacak kişilere ulaşarak TCK kapsamında yeni suçlar işlemeye devam etmişlerdir.


Husumetli müştekiler, polis operasyonunun yapıldığı ilk günden itibaren tüm televizyon kanallarını ve basın kurumlarını dolaşmış ve soruşturmanın gizliliği ilkesini hiçe sayan birçok röportaj yapmışlardır.

 

Huzurdaki soruşturma GİZLİ olarak yürütülmesine rağmen, hukuksuz şekilde husumetli müştekiler dosya içerisinde gizli kalması gereken bilgileri kendi sosyal medya hesaplarında paylaşmış ve bu bilgiler üzerinden müvekkilin yakınlarına kendilerince gözdağı vermeye çalışmışlardır.

 

Müştekiler bu süreç içinde sürekli olarak, "Size bir sürprizimiz olacak, kötü haberler vereceğiz, her gün kötü haberler alacaksınız, çok şaşıracaksınız, bizden korkun, televizyonda takip edin" şeklinde paylaşımlar yapmış ve ilginç bir şekilde bu paylaşımların hemen akabinde davanın seyrinde gerçekten de çeşitli gelişmeler yaşanmıştır. Gizli dosyanın içeriğini de soruşturmanın gidişatını da bilmesi mümkün olmayacak bu kişilerin yaşanacak hukuki gelişmeleri önceden biliyor olmaları elbette oldukça kuşku vericidir.

 

Soruşturma aşamasında devam eden bu süreç, kovuşturma aşamasında da aynı şekilde devam etmiş; mahkemede gerçekleşecek pek çok olaya, söz konusu husumetli müştekiler tarafından sosyal medya hesaplarında ÖNCEDEN işaret edilmiştir.

 

Müştekiler son olarak @KediBrief isimli twitter hesabında 9 Ekim 2018 tarihli saat 22.50'de yaptıkları paylaşımda "Bugün yine harika bir gün, çok güzel bir haber alacaksınız! GÖZÜNÜZ KULAĞINIZ BASINDA OLSUN." şeklinde bir paylaşım yapmış ve bu paylaşımdan saatler sonra, davanın sanıklarından Tarkan Yavaş ve beraberindeki arkadaşları gözaltına alınmıştır. Keza, bu tweetin hemen altında Tarkan Yavaş'ın gözaltına alındığına dair bir video paylaşarak, bahsettikleri "haberin" Tarkan Yavaş'ın yakalanması olduğunu bizzat açıklamışlardır.

 

İlave etmek gerekir ki; Tarkan Yavaş'ın gözaltına alındığına ilişkin video kaydı


"Kedibrief" isimli twitter hesabında paylaşıldıktan SAATLER SONRA basında yer almıştır. Bu husus, söz konusu VİDEO KAYDINI DA ELE GEÇİREN VE BASINA VERENİN MÜŞTEKİLER OLDUĞUNU göstermektedir.

 

Bir diğer husus ise, müştekilerin yaptıkları bu paylaşımla, huzurdaki soruşturmanın Emniyet aşamasında gizli kalması gereken birçok bilgiye ulaşabildiklerini açık etmeleridir. Nitekim, müştekilerin bu yönde dosya içeriğinden haberdar olduklarını ima edip, müvekkilin yakınlarını açık açık tehdit ettikleri başkaca paylaşımları da vardır.

 

6-) Müştekiler huzurdaki dosyada mübrez ifadelerin asılsız ve gerçekleri yansıtmadığını iyi bildikleri için, dosyaya yeni iftiralar ve yeni şikayetçiler katma adına cezaevinde bulunan şüphelilere ve onların ailelerine ulaşarak hapisten kurtulmanın tek yolunun "etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak" olduğunu yaygınlaştırmış ve cezaevindeki kişileri, gerçek dışı beyanlarla itirafçı olma konusunda zorlamaya çalışmışlardır.

 

Aslında zaten bu soruşturma kapsamında birkaç kişi hariç yaklaşık 200 kişinin bir anda, sorgusuz sualsiz tutuklanmaları, ardından birbirinden tamamen farklı şehirlerde bulunan 18 ayrı cezaevine gönderilip, buralarda da tecritte bırakılmalarının YEGANE amacı, bu insanları korkutmak, yıldırmak ve bu yolla yoktan etkin pişman çıkarabilmektir. Bir başka deyişle bu gerekçesiz tutuklama ve cebren farklı şehirlere sürüp ayırmadaki tek amaç, bu topluluğu DAĞITMAKTIR. Cumhuriyet savcısı Serdar Akan, bu amaçla tüm cezaevlerine o dönemde bir yazı göndermiş ve tutuklanan sanıkların mümkün mertebe koğuşlarda YALNIZ bırakılmaları talimatını vermiştir. Zaten bu aşamadan sonra herkesi tehditler yoluyla  ETKİN  PİŞMAN  YAPABİLMEK  İÇİN  GÖREVLENDİRİLMİŞ  BİR  KISIM

AVUKATLARIN devreye girdiği görülecektir.

 

Tutuklananlara yönelik bu hukuka ve insanlığa aykırı bu uygulamalar gerçekleşirken, aynı anda dışarıda husumetli müştekiler, müvekkili sevip, onun


faaliyetlerini destekleyen birçok kişiye de ulaşıp, onları da ayrı bir koldan tehdit etmişlerdir. Pek çoğuna, dosyada aleyhte ifade vermeleri, aksi halde kendilerinin de bu dosyada her an şüpheli konumunda olabileceklerini ve bunun yegane anlamının tutuklanmak olduğunu belirtmişlerdir. Gerçekten de o vakte kadar soruşturma kapsamında şüpheli listelerinin tümü Özkan Mamati tarafından hazırlanmış, gerçekten de onun işaret ettiği kişiler tutuklanmıştır. Dolayısıyla, Özkan Mamati'nin bu tehditlerle şikayetçi devşirmesi oldukça kolay olmuştur.

 

Etkin pişman devşirme çalışmaları ve bu aşamada devreye sokulan Fuat Selvi ve Hüseyin Küçük isimli avukatların tümüyle kanuna aykırı yaklaşım ve uygulamaları ile ilgili detaylar, ilerleyen satırlarda dikkatinize sunulmuştur.

 

 

 

MÜŞTEKİLER ARASINDA ORGANİZE HAREKET

 

Husumetli Müştekilerin Oluşturduğu Örgüt, Soruşturmanın Başından İtibaren Organize Hareket Etmiştir

 

Örgüt davalarında şikayetçiler, toplumun her kesiminden olabilirler. Çünkü suç örgütleri, sadece kendi üyelerine veya kendilerine sempati besleyenlere zarar vermek üzere bir araya gelmiş yapılar değillerdir. Onlar, adı üzerinde "suç işler" ve bu şekilde topluma zarar verirler. Dolayısıyla, suç işlemek için oluşturulan bir örgütün zararı ve etkileri, genellikle yalnızca kendi çevrelerine değil, kendi çevreleriyle etkileşim içinde olan her kişiye ulaşabilmektedir. İşte bu nedenledir ki, suçtan zarar gören ve örgüt davalarına müdahil olan kişiler, genellikle farklı çevrelerden gelen, birbiriyle alakasız ve bağlantısız hareket eden ve kendi iradeleriyle polise ulaşmış olan kişilerdir.

 

Dolayısıyla, bu kişiler organize hareket etmezler. Hepsi bir anda şikayetçi olmaya karar vermezler. Sırf polis tarafından çağırıldığı için şikayetçi konumuna gelmezler.


Soruşturma başladıktan sonra şikayetçi hale gelmeye mecbur kalmazlar.

 

SADECE HUZURDAKİ DAVADA,

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİ TARAFINDAN ORGANİZE EDİLMİŞLERDİR.

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER YA TELEFONLARINA GELEN MESAJLARLA YA DA ÇEŞİTLİ SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARIYLA TEHDİT EDİLMİŞLER, BUNUN ÜZERİNE ŞİKAYETÇİ HALE GETİRİLMİŞLERDİR.

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER, DAHA HENÜZ OPERASYON YAPILMAMIŞKEN, SORUŞTURMA GİZLİYKEN, GİZLİ SORUŞTURMAYI YÜRÜTEN ŞUBENİN MALİ ŞUBE OLDUĞUNU BİLMELERİNE İMKAN YOKKEN ŞİKAYET BAŞVURULARINA DOĞRUCA "MALİ ŞUBE AKLAMA BÜROSUNA" YAPMIŞLARDIR.

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLERİN "MALİ ŞUBEYE" GİDİŞLERİ DE VERDİĞİ BEYANLAR DA AYNI TARİHLERDE GERÇEKLEŞMİŞ, İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ TOPLU İFADELER DE AYNI TARİHLERDE TEKRAR ETMİŞTİR.

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER, TAM OLARAK ÖZKAN MAMATİ NE DERSE ONU YAPMAK VE ELLERİNE VERİLEN ŞABLON İFADELERİ TEKRAR ETMEK ZORUNDA KALMIŞLARDIR.

 

BÜTÜN ŞİKAYETÇİLER AYNI 3 POLİS TARAFINDAN SORGULANMIŞLARDIR.

 

ZORLA ETKİN PİŞMAN DEVŞİRMEK İZİN ORGANİZE BİR ÇABA YÜRÜTÜLMÜŞ, SANIKLAR VE AİLELERİ TEHDİT EDİLMİŞLERDİR.

 

Bu, hiçbir suç örgütü davasında karşılaşılmamış hayret verici bir durumdur. Husumetli ve organize bir örgütlü yapı, insanları tehdit yoluyla şikayetçi üretmekte ve bu şekilde yoktan bir suç örgütü oluşturmaya çalışmaktadır. Huzurdaki davanın her yönden çürük ve zavallıca yöntemlerle sürdürülmeye çalışılan bir dava


olmasının sebebi de asıl olarak bu durumdur.

 

Karşı karşıya kaldığımız durum, Özkan Mamati ve ekibinin oluşturduğu suç örgütü kullanılarak, arka planda kripto devlet memurlarının imkanları devreye sokularak, KAĞIT ÜZERİNDE MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINDAN BİR SUÇ ÖRGÜTÜ OLUŞTURMA ÇALIŞMASIDIR.

 

Bu organize hareket, basit bir kurgu değildir. Ülkemizde 15 Temmuz hain darbe girişimini, Gezi olaylarını, 17-25 Aralık olaylarını ve daha pek kalkışma olayını organize etmiş ANGLOSAKSON BİR ÜST AKIL tarafından organize edilmiştir. Başından beri dava kapsamında konusunu ettiğimiz "İngiliz derin devleti", çeşitli ülkelerde, ÖZELLİKLE ÜLKEMİZDE bu tip kalkışma, ayaklanma ve kumpaslar için hazırlıklıdır. Emir geldiğinde, kiralık kripto emniyet elemanları, savcılar, emekli hakimler, satın alınmış bilirkişiler, uzmanlar ve bir kısım basın GİZLENDİKLERİ YERLERDEN ÇIKAR VE KUMPAS İÇİN DEVREYE GİRERLER.

 

Huzurdaki davada da aynı şekilde olmuştur. Her kumpas için görevlendirilmiş kripto elemanlar hemen devreye girmiş, husumetli müşteki Özkan Mamati'nin yönlendirmeleriyle ne kadar yalan, iftira, tehdit, baskı, suç uydurma, karalama, dolandırıcılık ve sahtekarlık örneği varsa hepsini uygulayarak bu davayı bir suç örgütü davasına dönüştürmeye çalışmışlardır. Bu bir iddia veya boş bir suçlama değil, delilleri tespit edilmiş mevcut durumdur. Tespit edilmiş eylemlerle ilgili olarak adı geçen kişiler hakkında sanıklar tarafından yapılmış suç duyuruları mevcuttur.

 

Söz konusu organize yapılanma dahilinde Özkan Mamati'nin bu kadar suç işleyerek ve devletin birimlerini kullanarak böylesine rahat hareket edebilmesinin, böylesine pervasız olmasının bir sebebi vardır. Arkasında derin devlet tarafından koordine edilen güçlü bir ekip olması.

 

Her şeye etki edebilen, her şeyi istedikleri gibi yönlendiren İngiliz derin devleti elemanlarının himayesinde işleyen ve emniyet ve savcılıktan bir kısım kişilerin


devrede olduğu sinsi planlar, genellikle önlerine konan düzmece kumpas dosyalarına kayıtsız kalamayan ağır ceza mahkemelerinin eline bırakılmaktadır. Yeni tuzağın nasıl şekilleneceği, yeni oyunun nasıl oynanacağı kestirilememektedir. Ama eninde sonunda mahkemelerin bu oyunlara eşlik etmesi istenmektedir. Hem düzmece kurgular hem İngiliz derin devletinin sinsi elemanları yoluyla yürüttükleri dehşetli baskı sistemi hem de bir kısım basın yoluyla kamuoyunda kasıtlı oluşturulan infial ile yargının üzerindeki tazyik güçlendirilmektedir.

 

Her ne kadar özellikle ağır ceza hakimleri doğrudan bir baskı görmediklerini, bu yönde bir etki altında kalmadıklarını, basını bu anlamda takip etmediklerini söyleseler de bu, hayatın doğal akışında etkisi hissedilmeyecek bir durum değildir. Kamuoyundaki bu geniş infialin amacı zaten insanların algısına yönelik bir manipülasyon yaratabilmektir. En kayıtsız görünen veya en tarafsız olması gereken kişiyi bile manipülatif yöntemlerle etki altına alabilmek mümkündür. Bilinçaltı manipülasyon, zaten derin devletin en meşhur yöntemidir.

 

Bu tarif elbette her mahkemenin ve özellikle Sn. Mahkemenizin mutlaka etki altında kaldığı gibi kesin bir yargıya işaret etmez. Dikkat çekmek istediğimiz nokta, böylesine kapsamlı bir oyunun oynandığı, bu oyun içinde çeşitli emniyet mensuplarının ve savcıların bulunduğu bir ortamda, tüm kamuoyunda yalanlarla bir öfke oluşturulmuşken hakimlere ne yaptırılmaya çalışıldığının ortada oluşudur. Bu süreç zaten, gizli kapaklı seyretmemekte, uzun zamandır çok sarih bir şekilde uygulanmaktadır.

 

Keza bundan dolayıdır ki, bir kumpas davası olan huzurdaki davada, soruşturma aşamasından itibaren husumetli müştekilerden gelen her söze itibar edilmiş, onların gerek sanıklara gerekse şikayetçilere yönelik aleni şekilde yaptıkları tehdit ve baskılar görmezden gelinmiş, onların suni ve delilsiz iddiaları dikkate alınmış, bunun sonucu olarak da davada husumetli olan ve müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bu kumpasın uygulayıcısı konumundaki Özkan Mamati ve ekibinin tüm


atakları uygulamaya geçirilmiştir. O taraftan gelen hiçbir talep özellikle Sn. İddia Makamı tarafından geri çevrilmemektedir. Üstelik bütün bunlar, şaşılacak bir aleniyetle yapılmaktadır.

 

Bu, bütün Türkiye'nin şu anda açık şekilde bildiği bir durumdur. Bu dosya kapsamında Özkan Mamati ve ekibi kullanılarak açık ve aleni bir oyun oynanmaktadır.

 

Keza fezlekenin 17. Sayfası, 1540. Sayfası, 1542. Sayfası ve 2004. Sayfasında "projeli çalışma" diye bir kavram sıklıkla kullanılmıştır. "Projeli çalışma kapsamında suça karıştığı tespit edilen şüpheliler.", "projeli çalışmaya başlanılmıştır", "projeli çalışma kapsamında CMK 145 ve 135 tedbirleri" şeklinde ibareler geçmektedir. CMK'nın ve yönetmeliklerin hiçbir yerinde projeli çalışmadan bahsedilmemektedir. Burada açık olan, bir kumpasın projesini yazmış olmaları, fezlekede de bunu açıkça ikrar etmiş olmalarıdır. Buralarda projeli çalışma denen kavramla, organize kumpasa işaret edilmektedir.

 

Söz konusu örgütlü yapılanmanın müvekkil ve arkadaşlarına yönelik kumpas dahilinde nasıl suç işledikleri ve organize hareket ettiklerine dair delillerimiz şu şekildedir:

 

Gizli Soruşturma Dosyasına Aynı Dönem Yapılan Şikayetler

 

Polis operasyonundan önce, isimsiz bir ihbar mailiyle başlatılan bir soruşturma kapsamında doğrudan "Mali Şube"ye, aynı dönemde verilen İLK ifadeler şunlardır:

 

20.11.2017 Özkan Mamati (2. kere ifade verdi.) 03.01.2018 Uğur Şahin (2. kere ifade verdi.) 18.01.2018 Özkan Mamati (3. kere ifade verdi.) 22.01.2018 Ceylan Özgül


23.02.2018 Ceylan Özgül (2. kere ifade verdi.) 26.02.2018 Ceylan Özgül (3. kere ifade verdi.) 02.04.2018 Ceylan Özgül (4. kere ifade verdi.) 04.04.2018 Ceylan Özgül (5. kere ifade verdi.) 09.04.2018 Ceylan Özgül (6. kere ifade verdi.) 30.04.2018 Ceylan Özgül (7. kere ifade verdi.)

KUMPASIN ALTYAPISI PEŞ PEŞE VERİLMİŞ OLAN BU İFADELERLE OLUŞTURULMUŞTUR.

 

Bu ifadeler kapsamında huzurdaki dava kapsamında hangi suçlar atılacak, hangi konular üzerinde durulacak, devşirilen şikayetçilere hangi şablonlar söyletilecek, hepsi belirlenmiştir.

 

İftiralardan oluşan tüm bu şablon ifadeler ve suçlamalar belirlendikten sonra da sıra şikayetçi devşirmeye gelmiştir. Nitekim daha sonra da göreceğimiz gibi şablon cümleler, kopyala-yapıştırlar ve şablon suçlamalar toplu halde "Mali Şubeye" taşınmış olan bütün suni müştekilerin ifadelerinde eksiksiz olarak yer almıştır. Öyle ki, HATALAR BİLE ORTAKTIR.

 

Suni şikayetçi oluşturma yönteminde, daha önce belirttiğimiz şekilde bir yandan @KediLeaks isimli twitter hesabı ve bir yandan da kişilerin şahsi hesaplarından yapılan tehdit ve şantajların asıl itici güç olduğunu hatırlatmak gerekir.

 

Husumetli müşteki Özkan Mamati, müşteki yapacağı kişileri kıskaca alma çalışmalarına başlamış, bu kişilerle genelde tehditvari bir üslupla yakın temas kurmuş, ardından bu kişilerin vermek zorunda kaldıkları emniyet ifadeleri kurgulanmıştır. Bu yakın temas ile ilgili olarak, müşteki Ceylan Özgül'ün 20.07.2018


tarihinde TRT World'de katıldığı "The Newsmaker" isimli televizyon programında söylediği bir söz önem taşımaktadır:

 

"Tüm bu müştekilerle geçen ay bir aile gibi olduk, tüm hikayelerini ve şikayetlerini biliyorum."

 

İngiliz derin devleti ve Özkan Mamati tarafından korkutulan ve kullanılan Ceylan Özgül'ün, "basın önemlidir" düsturuyla kanal kanal dolaşıp hayali senaryoları tüm Türkiye'ye aralıksız anlattığı ama suçlanan kişilerin tamamının o sırada tutuklu olmalarından dolayı hiçbir cevap haklarının olmadığı dönemde, 02.08.2018 tarihinde Ceylan Özgül bu sefer İHA isimli haber ajansı ile röportaj yapmıştır. Bu röportajda da şunları söylemiştir:

 

"Biz zaten buradaki müştekilerle özellikle o gruptan ayrıldıktan sonra çok ciddi bir bağ oluşturduk, yani bu süreç boyunca da çok yakınlaştık, aile gibi olduk. Ben onların hepsinin hikayesini de biliyorum, o yüzden birer birer birçoğuyla tanıştım da tanıyorum da."

 

Bu açıklamalar, müştekilerin kurulan kumpas çerçevesinde nasıl kıskaca alındıklarını anlamamız için fazlasıyla yeterlidir. Şunu belirtmek gerekir ki, "o gruptan ayrıldıktan sonra" bir bağ kurulduğu iddiası hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Keza, husumetli müştekilerin ulaştığı kişilerin bir kısmı, 15-20 yıl önce bu grupla tüm bağını koparmış ve gruptan kimseyle hiçbir bağlantısı kalmamış kişilerdir. Bir kısmı ise hali hazırda bu arkadaş camiasının içindedir, gruptan ayrılma diye bir şey söz konusu dahi olmamıştır. Dolayısıyla, aslında burada söylenen, kendilerine ulaşılıp çeşitli şekillerde tehdit edilen kişileri ABLUKAYA ALMA ORGANİZASYONUDUR.

 

Ablukaya alma organizasyonunun nasıl şekillendiğinin belki de en önemli delili, huzurdaki dava dosyasına da yansıyan, etkin pişman Bahar Bayraktar ile Özkan Mamati'nin arasında geçen whatsapp yazışmasıdır. Söz konusu yazışmada Özkan


Mamati, yakında bir şeyler yaşanacağını ima edip, bu aşamada Bahar Bayraktar'ı kendisinden taraf olması için zorlamakta; bunun için de müvekkil ve arkadaşlarının ifadelerinde kendisinin ismini geçireceğine dair bir yalan uydurmaktadır. Bu şekilde tam olarak husumetli müştekilerin kullandıkları karalama ve korkutma stratejisini kullanmaktadır. Bunu ilk başta kabul eder görünen fakat gerçekte Özkan Mamati ve ekibini tehlikeli ve güvenilmez gören Bahar Bayraktar, Özkan Mamati'ye karşı koymanın bedelini apar topar gözaltına alınmakla ödemektedir. Tutuklanmaktan kurtulmak için ise etkin pişman olmak zorunda bırakılmaktadır.



GİZLİ








Bu konuda bir dipnot düşmek gerekirse, bütün bunları Whatsapp'tan yazarak tehditlerde bulunan ve bu yolla Bahar Bayraktar'ın gözaltına alınmasını sağlamış olan bir kişinin, Bahar Bayraktar ile yüz yüze kaldığında ona neler söylemiş olabileceği tahmin edilebilmektedir. Bu tahminimizi en fazla doğrulayan husus ise, dosyaya yansımış bu dijitallere ve Bahar Bayraktar'ı, gözaltına alınıp etkin pişman olmaya iten sebeplere rağmen, Bahar Bayraktar'ın huzura geldiğinde, "Özkan Mamati tarafından baskı gördünüz mü?" sorusuna "Hayır" diye cevap vermek zorunda kalmasıdır. Tehdide uğradığını belgelediğimiz diğer kişiler için de benzer durum geçerli olmuş, Özkan Mamati tarafından tehdide uğradığı belgelenmiş kişiler bile mahkeme huzurunda bunu dile getirememişlerdir.

 

Buna benzer yöntemlerle korkutulup baskı altına alınan kişiler, bu kapsamlı organizasyon dahilinde, operasyonun öncesinde, ortada bir soruşturma olduğunu dahi bilemeyecekleri bir dönemde Özkan Mamati'nin önderliğinde BİR ANDA Mali Şube'ye akmaya başlarlar. Tarihler ise dikkat çekicidir:


27.04.2018 Beyza Banu Yavuz 01.05.2018 Hanife Akalın

04.05.2018 Özkan Mamati (4. kere ifade verdi.) 09.05.2018 Özkan Mamati (5. kere ifade verdi.) 09.05.2018 Ömer Çelenlioğlu

10.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu

 

10.05.2018 Gamze Çelenlioğlu

 

10.05.2018 Tülin Çelenlioğlu 11.05.2018 Emre Yaşar Ertüzün 12.05.2018 Emin Koç

15.05.2018 Hanife Akalın fotoğraf teşhisi 17.05.2018 Fırat Develioğlu

18.05.2018 Dilara Aktunç

 

19.05.2018 Serpil Ekşioğlu

 

22.05.2018 Ebru Alkan

 

22.05.2018 Özkan Mamati (6. kere ifade verdi.) 24.05.2018 Hatice Ural

25.05.2018 Saber Mohamed Valipour 26.05.2018 Ceylan Özgül (8. kere ifade verdi.)


26.05.2018 Ebru Alkan (2. kere ifade verdi.) 28.05.2018 Beyza Banu Yavuz fotoğraf teşhisi 29.05.2018 Hande Nur Ünal

29.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi 29.05.2018 Gamze Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi 30.05.2018 Ümit Kuruca (2. kere ifade verdi.) 30.05.2018 Emin Koç (2. kere ifade verdi.) 31.05.2018 Zeynep Ceren Yiğitcan

01.06.2018 Seda işıldar ifade ve fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Hande Nur Ünal fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Elmas Hilal Kahraman

03.06.2018 Elmas Hilal Kahraman fotoğraf teşhisi 03.06.2018 Serpil Ekşioğlu fotoğraf teşhisi 05.06.2018 Hanife Akalın (2. kere ifade verdi.)

Görüldüğü gibi, bütün sözde müştekiler 5 haftalık bir süre içinde, adeta bir yerden ani bir talimat gelmişçesine şikayetçi olmuşlardır. Daha da ilginç olanı, sözde müştekilerin tamamı gizli soruşturmanın Mali Şube'de yürütüldüğünü "BİLEREK" doğrudan Vatan Caddesi'nde bulunan "Mali Şube Aklama Bürosu"na akın etmişlerdir. Tekrar hatırlatmak gerekirse, bu sözde müştekilerin şikayette bulundukları bu 5 haftalık süre içinde yürütülmekte olan soruşturma GİZLİDİR, POLİS OPERASYONU HENÜZ YAPILMAMIŞTIR. Dolayısıyla, bu ifadelerin verildiği


dönemde Mali Şubenin camiamız hakkında bir soruşturma yürütüyor olduğunu KİMSENİN BİLMESİNE İMKAN YOKTUR. Normalde bir vatandaşın ifade vermek veya şikayette bulunmak üzere gitmesi gereken yer bir karakol ya da yakındaki bir Emniyet Müdürlüğüdür. Ancak 30 yıllık koca bir zaman dilimi içinde farklı farklı tarihlerde mağdur olduğunu iddia eden, farklı farklı yerlerde ikamet eden, bir kısmı 50'li bir kısmı 20'li yaşlarında olan bu kişiler SADECE 5 HAFTA İÇİNDE, Mali Şube'nin, hatta daha da ince bir detay vermek gerekirse, Mali Şube içinde yer alan "Aklama Suçları Bürosu"nun kapısından geçerek AYNI POLİS MEMURLARINA ifade vermişlerdir.

 

Bu kişilerin tek ortak noktası, eskiden bu camianın içinde bulunmuş, yargılanan sanıklarla sevgi bağı içinde hatırı sayılır bir dönem geçirmiş olmalarıdır.

 

Örneğin Seda işıldar isimli müşteki, 1980'li yılların sonunda camiaya gelmiş ve 1994 yılında ayrılmıştır. 20 yıldan fazladır Kanada'da ikamet etmekte olan işıldar, güya kendisine 30 yıl önce işlenen hayali suçlar için Aklama Suçları Bürosu'nun yerini tam da bu tarihte bulabilmiş, ifade vermiştir.

 

Husumetli Fırat Develioğlu isimli müşteki, 2000 yılında camiadan ayrılmış, Kazakistan'a yerleşmiş, 18 sene hiçbir girişimde bulunmamış ancak bir gün aniden bu kumpasın gereklerini yerine getirmek için Kazakistan'dan uçağa atlayıp önce Özkan Mamati ile bir araya gelmiş sonra diğer müştekilerle aynı tarihte Mali Şube'ye gitmiştir.

 

Emin Koç, Ebru Alkan, Serpil Ekşioğlu gibi müştekiler ortalama 25-30 yıl boyunca bu camianın içinde yer almış, her türlü sivil toplum kuruluşu faaliyetine destek vermiş, ancak 25-30 yıl boyunca içinde yer aldıkları camiayı, 2018 yılının tam olarak o 5 haftası içinde bin bir çeşit suçla itham etmeye başlamışlardır.

 

Bu insanların tümü aynı anda bir şekilde HAREKETLENDİRİLMİŞLERDİR.

 

Bu insanların tümü aynı merkeze, Mali Suçlar Aklama Bürosu'na gitmişlerdir.


Bu kişilerin tamamı, kopyala-yapıştır ifadelerle aynı şablon suçlamaları yapmışlardır.

 

Bu kişilerin tamamı yine toplu bir talimatla, toplu olarak aynı tarihlerde TEKRAR Mali Şubenin yolunu tutmuş ve Özkan Mamati tarafından isimleri belirlenen sanıklara virgül aralarında cinsel isnatlar eklenmesine sebep olmuşlardır.

 

Kurgu davalar ve bu davalardaki ortak ifadelerin tümü yalana dayandığı için sayısız çelişki barındırırlar. Devasa çelişki ve mantık boşluklarının oluşmasının ardından baskı altındaki sözde müştekiler, huzurdaki ifadelerinde de "durumu kurtarma" amaçlı yepyeni izahları yine aynı ağızdan toplu halde tekrar etmişlerdir.

 

Özkan Mamati tarafından tehditle devşirilen, tehditle ifadelere gönderilen, kendi samimi ifadelerini değil şablonları tekrar etmek zorunda kalan, mahkeme huzurunda da aynı eklenti iftiraları ortak ağızdan tekrar etmek zorunda bırakılan müştekiler, müşteki değil, ÖZKAN MAMATİ'NİN TEHDİDİ ALTINDAKİ MAĞDURLARDiR.

 

Organize devşirme operasyonunun en önemli ayağı olan emniyet safhasında karşımıza sürekli çıkan 3 ilginç polis memurunu durumu daha da netleştirmektedir:

 

Organize hareketin organize polisleri

 

Huzurdaki davada devşirilen müştekilerin ve etkin pişmanların hareket şekilleri ve ifadeleri birbiriyle tam anlamıyla benzerlik gösterdiği gibi, onları sorgulayan polisler de her nedense hep AYNI POLİSLER olmuştur.

 

Polis Memuru İbrahim Halil Aygüner

 

Bu konuda kuşkusuz en dikkat çekici isim, 326730 sicil numaralı polis memuru İbrahim Halil Aygüner'dir. 326730 sicil numaralı İbrahim Halil Aygüner, huzurdaki dosyada sayısız tutanağın düzenlenmesini bizzat üstlenmiş bir kişidir.

 

Ancak bu evrak düzenleme işinde öylesine abartılı şekilde yer almıştır ki, müvekkil


Adnan Oktar ve arkadaş grubuna karşı yürütülen soruşturmanın adeta baş kahramanlarından biri konumundadır. İbrahim Halil Aygüner'in bu davaya olan dahli, huzurdaki davanın birkaç polis tarafından yürütüldüğü izlenimi oluşturacak yeterliliktedir. Öyle ki İbrahim Halil Aygüner; huzurdaki davada 36 KİŞİNİN FOTOĞRAF TEŞHİS İŞLEMİNİ YAPTIRMIŞ BUNUN YANI SIRA DA 98 KİŞİNİN İFADESİNDE HAZIR BULUNMUŞTUR.

 

İbrahim Halil Aygüner'in bu abartılı ve dolayısıyla da oldukça şaibeli şekilde dahil olmasının yanı sıra, dikkat çekici başka uygulamaları da olmuştur. Örneğin;

 

1-) Seda işıldar adlı müştekinin ifadesi 01.06.2018 tarihinde 13.40-15.40 arasında alınmış; Elmas Hilal Kahraman adlı bir başka müştekinin ifadesi ise; 01.06.2018 tarihinde, yani aynı gün, 10.45'te başlayıp, 02.06.2018 tarihinde 02.02'de sona ermiştir. İki ifade de aynı anda hazır bulunması mümkün olmaması ve olamaması gereken bu polis memuru her iki ifadenin altına imza atmıştır. Bir başka deyişle aynı anda birden fazla ifadeye katılmış olarak gözükmektedir.

 

Yine aynı gün 01.06.2018 tarihinde Elmas Hilal Kahraman'ın ifadesi devam ederken saat 22.00 ile 23.30 arasında Hatice Ural isimli bir başka müştekinin ifadesini yazan kişi de yine İbrahim Halil Aygüner'dir.

 

2-) Bir kısım müştekilerin emniyette fotoğraf teşhis işlemlerinde ise gerçeklikle hiç bağdaşmayan kopyala-yapıştır izahlar bulunmaktadır. Müştekiler mahkeme salonunda verdikleri ifadelerinde fotoğraf teşhis işlemini PVSK'ya aykırı şekilde BİRDEN  FAZLA  FOTOĞRAF  İÇERİSİNDEN  SEÇEREK  YAPMADIKLARINI  beyan

etmişlerdir. Nitekim 13.11.2018 tarihinde İffet Piraye Yüce'nin fotoğraf teşhis tutanağında gösterilen 19 KİŞİNİN HER BİRİ İÇİN, NOKTASI VİRGÜLÜNE KADAR BİREBİR AYNI METİN KOPYALANIP YAPIŞTIRILMIŞTIR. Hatta her birinde "CİNSEL

SALDIRI FİİLLERİNİ" ifadesi büyük harfle yazılmıştır. Keza İffet Piraye Yüce ifadesinde, bu fotoğraf teşhis işleminin ÖNCEDEN HAZIR EDİLDİĞİNİ ve kendisinden sadece "SANKİ İFADESİNDE ADINI GEÇİRDİĞİ KİŞİLERMİŞ GİBİ"


İMZALANMASININ İSTENDİĞİNİ belirtmiştir. Huzurdaki ifadesinde, fotoğraf teşhis tutanaklarında gösterilen kişilerin kendisine cinsel saldırı eylemini gerçekleştirmediklerini açıkça belirtmiştir. İffet Piraye Yüce'nin konuyla ilgili 24.08.2020 tarihli huzurdaki beyanı şu şekildedir:

 

MÜŞTEKİ İFFET PİRAYE YÜCE: "Polise 2. gidişimde resim teşhisi oldu. O resim teşhisinde bir yanlış anlaşılma var anladığım kadarıyla. Çünkü ben şöyle resim teşhisine çağrıldım. Bana epeyce bir resim gösterildi yine Vatan Emniyet'e gittim yani belki 70 tane gösterilmiştir. Bana şöyle dedi polis memuru tanıdığın, hatırladığın kişileri söyle dedi. Ben bunları seçerim dedi. Sonra baktık. Ben bunu bunu bunu dedim seçtim sonra onlardan bir liste yapıldı işte yanına da yapıştırma şeklinde 'işte bu hatırladığım cinsel saldırı eyleminde bulunmuştur' diye HEPSİNİN YANINA YAPIŞTIRILDI. Fakat şöyle bir enteresan bana polis memuru bana şey demedi ... Bana mesela şeyi sormadı eylemin detayı sorulmadı1 yani hangi yolla ne şekilde. Tanıdıkların1 hatırladıkların dedi. Ben de orada esasında . genel bir isimler saydım ben yani bu kapsamda derece derece muhatap olduğum insanları söyledim. Fakat oraya . hepsi, ben sonra iddianame de görünce şaşırdım. Onu düzeltmek istiyorum orada herkesle anal1 oral ilişki yaşadım gibi bir şey yansımış1 BU DOĞRU DEĞİLDİR. Hatta işin ilginci de şu mesela Adnan Oktar da var o kutucukta1 onun yanında da aynı şey yapışık. Yani halbuki benim Adnan Oktar'la anal1 oral yaşama gibi bir durumum söz konusu değil."

 

Burada söz konusu fotoğraf teşhis tutanağını bu şekilde hazırlayan kişi, teşhis tutanağının altında imzası bulunan 326730 sicil nolu POLİS MEMURU İBRAHİM HALİL AYGÜNER'DİR.

 

İbrahim Halil Ergüner'in oluşturduğu ve pek çok müştekide uyguladığı bu sistem, dava kapsamında kumpasçıların oldukça işine yaramış, sayısız suçsuz insan sahtekarca hazırlanan bu foto teşhis tutanaklarından dolayı 2 yıldan fazla bir zamandır hapis yatmaktadır. Bunun en büyük delillerinden biri, İffet Piraye Yüce'nin


huzurdaki bu samimi itiraflarına rağmen, sanıklardan Necati Koç'un, sadece, İffet Piraye Yüce'nin ifadesinde geçmeyen ancak fotoğraf teşhis işleminde geçirilen sözde "cinsel saldırı" eylemi nedeniyle 2 yılı aşkın süredir tutuklu kalmasıdır.

 

3-) Yaşı küçük müşteki Mervenur Gözcü ile ilgili olarak da İbrahim Halil Ergüner'in dahli dikkat çekicidir. Yaşı küçük müşteki Mervenur Gözcü'nün ifadesi boyunca hazır bulunan CMK avukatı Nazlı Hande Maşlukalı, orada yaşadığı ilginç olayların bir tezahürü olarak ifadeyi imzalamaktan imtina ederek emniyet müdürlüğünden ayrılmıştır. Söz konusu ifade saat 15:30'da tamamlanmıştır. Saat 15:45'te tutulan tutanağa göre hazır bulunan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ümit Babayiğit, "mağdurun rızası olmadığı için iç beden muayenesinin YAPTIRILMAMASI" talimatını vermiştir. Tutanakta talimatı alan memur, 296069 sicil numaralı polis memuru Tunahan Kırık'tır. Aynı tutanaktan anlaşıldığı üzere, Çocuk Şube'de beklemekte olan bir başka müşteki SERPİL EKŞİOĞLU, yaşı küçük MERVENUR GÖZCÜ'yü teslim almıştır.

 

Saat 16:00'da yani bir önceki tutanaktan sadece 15 dk sonra imzalanan yeni bir tutanağa göre ise bu sefer başka bir İstanbul Cumhuriyet Savcısı Özgür Metin, 'mağdura iç beden muayenesinin yaptırılması için gerekli mahkeme kararı talep edilmesi' talimatını vermiştir. Bu tutanakta talimatı alan memur ise 326730 SİCİL NUMARALI İBRAHİM HALİL AYGÜNER'DİR.

 

Bu süreçte Av. Nazlı Hande Maşlukalı istifasının hemen ardından ANİDEN yeni bir avukat ortaya çıkmış ve MERVENUR GÖZCÜ'ün Adli Tıp Kurumu'na sevki sağlanmıştır. Yani, DAKİKALAR İÇERİSİNDE bir avukat istifası ve bir savcı değişikliği ile yaşı küçük MERVENUR GÖZCÜ Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmiştir.

 

PEKİ 03.08.2018 TARİHİNDE HENÜZ REŞİT BİLE OLMAYAN KATILAN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN YANINDA, ANİDEN ORTAYA ÇIKAN 49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ KİMDİR?

 

49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ, Şubeye birlikte geldiği ÖZKAN


MAMATİ'nin avukatı olan ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU ile AYNI HUKUK OFİSİNDE

ÇALIŞAN bir meslektaşı, ayrıca husumetli katılan Özkan Mamati'nin de vekalet verdiği bir diğer avukattır.

 

2016/103113 sayılı soruşturma dosyasında da bulunan husumetli katılan ÖZKAN MAMATİ'nin taraf olduğu İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği'nde 2019/2990 D. İş numarası ile görülen davaya ilişkin değişik karar evrakını teslim alan kişi de yine AVUKAT NUR DEMİRTAŞ olmuştur.






 

Polis Memuru Ayhan Bedir

 

Huzurdaki davanın bir kumpas davası olduğunun delillerinden bir diğeri, her koşulda devreye girmiş olan ikinci polis memuru 268609 sicil nolu Ayhan Bedir'dir. Ayhan Bedir de soruşturma kapsamında pek çok ilginç vaka ve olayda karşımıza çıkacaktır.

 

Müşteki Merve Tezel'in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesini 268609 sicil nolu Ayhan Bedir almıştır. Ayhan Bedir, aynı zamanda etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Merve Bozyiğit'in de emniyet ifadesini almış olan memurdur. Merve Bozyiğit mahkemedeki ifadesinde, ifadesini alan memurların kendisine baskı ve


cebirde bulunduğunu ve şahsına ait olmayan ifadeleri kendisine aitmiş gibi yazdıklarına dair beyanda bulunmuştur.

 

1-) Merve Bozyiğit, Sn. Mahkemenize sunmuş olduğu 05.03.2020 tarihli el yazılı dilekçesinde, polis memuru Ayhan Bedir'in kendisine yönelik muamele ve konuşmalarını şu şekilde ifade etmiştir:

 

"...Beni Vatan Caddesi emniyet müdürlüğüne götürdüler. İki gün Vatan emniyette kaldım. Bana, 'hakkında şikayet var. İki kız senden şikayetçi. Onlara tecavüz edilmesine yardımcı olmuşsun' dediler. Beni sorgu odasına aldılar. Sorgulandığımda 48 saat boyunca uyumamış ve yemek yememiştim. Alındığım sorgu odasında dikkat ettim KAMERA KAYDI YOKTU ve yanımda AVUKATIM YOKTU. Avukat istediğimde Brodan ama BENİ SORGULAYAN MEMUR BEYLERDEN BİRİNİN EŞİ OLAN BAYAN BİR

AVUKAT getirdiler (bunu sonradan öğrendim). Gelen avukat benimle hiç ilgilenmedi. SORGU SIRASINDA DIŞARI ÇIKTI. Davayı ve konuyu öğrendiğinde1 'bu dava mı?' deyip ilgisiz davrandı. Bana yardım etmesini söylediğimde 'aleyhte işe yarayabilecek ne varsa söyle o zaman çıkarsın burdan' dedi. Ben aleyhte söylenecek bir şey olmadığını söyledim. Suçsuz olduğumu ve iftira atmayacağımı söyledim. 'O zaman sen bu konuyu düşün' dedi. Sanki buradan iftira atarak çıkacağımı söylemek istedi.

 

Bu davada müşteki olan kişilerin isimlerini söyleyerek 'onlar nasıl buluyor

söyleyecek bir şeyler, sen de bulursun' dedi."

 

Merve Bozyiğit'in hem el yazılı ifadesinde hem de mahkeme huzurunda verdiği beyanlarda emniyette gördüğü baskıyı anlatmasının ardından Sayın Mahkeme Merve Bozyiğit'in ifadesini alan Ayhan Bedir ve emniyet ifadesinde imzası bulunan Av. Fatma Arslan'ı tanık olarak çağırmıştır ve MERVE BOZYİĞİT'İN VE AVUKATININ YOKLUĞUNDA onların beyanlarını dinlemiştir. Bu kişilerin huzura çağırıldığına dair bilgi verilmediği için MERVE BOZYİĞİT'İN AVUKATI SALONDA BULUNMAMIŞ VE BU KİŞİLERE SORU SORMA OLANAĞI DA OLMAMIŞTIR.


Merve Bozyiğit için Mali Şube'nin talebiyle Barodan atanan Fatma Arslan aynı zamanda Mali Şube memuru Onur Arslan'ın eşidir. Önemli nokta şudur ki, bu konu üzerine mahkemeye tanıklık için çağırılan polis memuru Ayhan Bedir ve Avukat Fatma Arslan'ın ifadeleri çelişmiştir. Şöyle ki;

 

SANIK AKIN GÖZÜKAN MÜDAFİ AVUKAT BARIŞ HOCAOĞLU: "Merve Bozyiğit

sunmuş olduğu dilekçesinde odada kamera olmadığını söylüyor. Bu husus hakkında ne söyleyeceksiniz?"

 

TANIK AYHAN BEDİR BEYANINDA: "Kamera yoktu. Çünkü en başta kendi arzusu bu yöndeydi. Mahrem konuları, cinsel konuları anlatacağını söyledi. Turnike mevzularını anlatacağını söyledi. Bunun kayıt altına alınmasını istemedi."

 

Huzurdaki bu ifadesine rağmen, ifadeyi alan 268609 sicil nolu memur Ayhan Bedir, Merve Bozyiğit'in sözde kamera kaydı yapılmasını reddettiğini tutanaklara geçirmemiştir. Bunun sebebi, Merve Bozyiğit'in gerçekte böyle bir TALEBİNİN HİÇ OLMAYIŞIDIR. Merve Bozyiğit'in böyle bir talebi olmadığını, Mali Şube memuru Onur Arslan'ın eşi olan ve ilginç bir şekilde Merve Bozyiğit'in avukatı olarak görevlendirilerek ifadesinde imzası bulunan Av. Fatma Arslan, huzurdaki tanık beyanında şu şekilde dile getirmiştir:

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AVUKAT EŞREF NURİ YAKIŞAN: Sanığa

ifadesinin kameraya alınıp alınmayacağı hususu soruldu mu?

 

TANIK FATMA ARSLAN: O kısmı da hatırlamıyorum. Yani alınıp alınmadığını

bilmiyorum. Sanırım alınmadı.

 

SANIK MEHMET NOYAN ORCAN MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Sanık bununla

ilgili olarak herhangi bir beyanda bulundu mu?

 

TANIK FATMA ARSLAN: YOK ÖYLE BİR TALEBİ DE OLMADI.

 

Buradan açıkça anlaşılabildiği gibi Merve Bozyiğit'in KAMERA KAYDINA ALINMAK


İSTEMEDİĞİNE DAİR BİR TALEBİ OLMAMIŞTIR ve polis memuru AYHAN BEDİR, BU

KONUDA DOĞRUYU SÖYLEMEMEKTEDİR. Bunun da sebebi, Merve Bozyiğit'in emniyette -kendisinin de huzurda anlattığı gibi- ŞİDDETLİ BASKI ALTINA ALINMIŞ OLMASI ve bu muamelenin belgelenmemesi adına kamera kaydının özellikle polis memuru AYHAN BEDİR TARAFINDAN ENGELLENMİŞ OLMASIDIR.

 

Bu durum Ayhan Bedir'in emniyette sorgusunu yaptığı herkesin ifadelerini şüpheli bir hale getirmektedir.

 

268609 sicil nolu memur Ayhan Bedir; Merve Tezel, Muazzez Arık, Nilgün Sağlam, Nimet Aylin Kızılgeç, Sema Ertüzün, Şeyma Yayla, Yıldız Arık'ın iki ifadesinde, Yunus Koç, Akın Gözükan, Çağla Teker, Ceylan Özgül, Ebubekir Ulutürk, Emre Teker, Emre Yaşar Ertüzün, Gamze Çelenlioğlu, Gülcan Karakaş ve Kemal Ayaz'ın ifadelerinde hazır bulunmuştur.

 

268609 sicil nolu polis memuru Ayhan Bedir 18, 326730 sicil nolu polis memuru İbrahim Halil Aygüner ise 98 kişinin ifadesinde hazır bulunmuştur.

 

2-) Huzurdaki davada bir kısım kişilerin avukatlığını üstlenmiş olan Av. Hümeyra Nur Yavuz örneği, bu dehşetli kumpas içinde sanıkların avukatlarının dahi nasıl tehdit ve baskı altına alındıklarına dair çok önemli bir delildir.

 

Av. Hümeyra Nur Yavuz'un konuyla ilgili olarak yaptığı suç duyurusundan bazı bölümler şöyledir:

 

"Aramızda geçen bu son görüşmenin son paragraflarında ilginç olan Ayhan (Bedir) isimli komiserin şu sözleridir: 'Şimdi ne yapmak istiyorsun? Tamamen kurtulmak mı istiyorsun? Bize yardım mı etmek istiyorsun? Ayça Pars itirafçı oldu. Ayça Pars gibi zayıf halka gördüğün birileri varsa bize bildir.' şeklindedir.

 

Kendisine: 'Ben avukatım, sanki şüphelilere isnat edilen suçlamalara ilişkin bir bağım varmış gibi konuşmanızdan son derece rahatsız oldum...' beyan ettim.


...Bu görüşme içeriğinde; komiser Ayhan (Bedir) ile önceki görüşmemin içeriğinden ve rahatsızlığımdan bahsettim. Beyanlarım üzerine; Baybars isimli Baş Komiser: "Buraya gelerek doğru yaptın, devletin burada olduğundan haberin var; baban seni nasıl emekli bir emniyet mensubu ve baba olarak koruyor ise bizde seni o şekilde koruyacağız' dedi. Bu konuşma çerçevesinde şaşkınlığım Ayhan Komiser'in 'bu işten kurtulmak mı istiyorsun?' cümlesinde yaşadığım şaşkınlıktan daha fazlaydı. Neden ve kimden korunmam gerektiğini tahayyül edemedim...

 

Şaşkınlığımı beyan üzerine; tutuklulardan ziyade dışarıdan herhangi bir kişi bana ulaşmak isterse haber vermem gerekliliğini ilettiler. Ben bu diyalogdan sonra Vatan Caddesi yerleşkesinden ayrıldım.

 

Takip eden günlerde İstanbul İli Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü komiseri Ayhan Bey beni sürekli aradı. Aramalarının içeriği; -tutuklularla görüşmelere gidip gitmediğimi, benimle iletişim kuran herhangi birinin olup olmadığı bilgi sahibi olarak ifademin alınması gerekliliği üzerine ifadem alındıktan sonra bu konunun sonsuza dek kapanacağını beyanları üzerine: KENDİNE AVUKAT OLDUĞUMU SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜM OLDUĞUNU, BENİMLE İLGİLİ BİR ŞİKAYET VARSA

BUNUN USULÜNÜ anlatmayı yineledim. ...

 

Diğer bir anlatımla; Mali Şube Müdürlüğü Komiseri Ayhan Komiser TEVKİL YOLUYLA görevlendiğim işimle ilgili BENİ DOSYADA ŞÜPHELİ OLARAK KONUMLANDIRMAK İÇİN elinden geleni yapmaya devam etti."

 

Av. Hümeyra Nur Yavuz, sanıkların bir kısmının avukatlığını üstlenmesinin hemen sonrasında Mali Şube'ye çağırılarak hem polis memuru Ayhan Bedir hem de Baybars Düzdemir ile ilgili olarak yaşadıklarını bu şekilde anlatmış ve şikayetçi olmuştur. Av. Hümeyra Nur Yavuz, vicdani sorumluluk hissederek, buradaki tehdit, baskı ve şantajlara cesurca karşı gelebilmiş nadir bir örnektir. Mali Şubeye çağırılarak bu tehditlere maruz kalan pek çok kişi, tehditle şikayetçi hale getirilmiştir.


Polis Memuru Baybars Düzdemir

 

Huzurdaki dava organize bir kumpas hareketidir. Bu harekette kumpasın uygulayıcısı belli başlı polisler özel olarak görev almışlardır. Bunu belgeleyen bir başka isim ise, 286786 sicil nolu polis memuru Baybars Düzdemir'dir. Baybars Düzdemir, aynı zamanda emniyette baskı uyguladığına dair hakkında şikayetler bulunan bir isimdir.

 

1-) Baybars Düzdemir, huzurdaki davada suni olarak mağdur/müşteki konumuna getirilmiş olan yaşı küçük Serra MohammadValipour ile ilgili olarak da ilginç bir şekilde devrededir.

 

Serra MohammadValipour'un İsviçre'de Zürih Başkonsolosluğuna gelerek kapalı bir zarf ile evrak göndermek istediği iddiası ile başlayan ve Serra MohammadValipour'un huzurdaki davada mağdur müşteki konumuna getiren olaylar silsilesi ilginçtir. Söz konusu kapalı zarf, Zürih Başkonsolosluğundan Türkiye'ye SADECE BİR GÜNDE gelmiş ve üzerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazmasına rağmen bu zarf her nedense doğrudan MALİ ŞUBEYE TESLİM EDİLMİŞTİR. Zarfın orijinalinde üzerinde sadece İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazarken, üzerine SONRADAN EL YAZISIYLA "MALİ ŞUBE SUÇLARLA MÜCADELE AKLAMA BÜROSU", ONUN ÜZERİNE DE BAYBARS DÜZDEMİR İSMİ YAZILMIŞTIR.

Bunların tamamı tutanak ile sabittir.

 

Gelen evrak UPS adı verilen özel kargo şirketi ile gönderilmiştir. Zürih Konsolosluğuna teslim edilmiş bir evrakı özel kargo şirketiyle İstanbul Emniyeti'ne gönderen kimdir? Bunun parası kim tarafından ödenmiştir? Zürih konsolosluğu mu ödemiştir; yoksa Aklama Şube birimi mi karşılamıştır? Bu sorular halen cevapsızdır.

 

Dahası, Zürih Başkonsolosluğundan geldiği iddia edilen evrak incelendiği takdirde, o belgenin veya zarfın Zürih Başkonsolosluğu'ndan çıktığına dair bir mühür veya imza BULUNMAMAKTADIR. Koruma Amirinin T.C. Kimlik Numarası veya ona


yönelik olarak ayırt edici bilgeler de yoktur. Tutanak üzerinde yer alan ibarede ise, "1 adet İsviçre'den, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüze Baybars Düzdemir adına gelen zarf açıldığında..." ifadeleri geçmektedir. İşte burada geçen Baybars Düzdemir ismi dikkat çekicidir. O zarfın nereden geldiği, bilgisayar Word programında yazılmış olan bu mektubu kimin yazıp imzaladığı ve bu mektubun neden Baybars Düzdemir'e teslim edildiği son derece şaibelidir.

 

Serra MohammadValipour ile ilgili sonraki aşamalar şaibeyi daha da artırmıştır. Yaşı küçük Serra MohammadValipour'un yanında ebeveynlerinden biri olmaksızın apar topar Türkiye'ye getirilmesi, müştekiler UĞUR ŞAHİN VE SERPİL EKŞİOĞLU TARAFINDAN EMNİYETE GÖTÜRÜLÜP, ifadesi sonrası tekrar SERPİL EKŞİOĞLU'NA TESLİM EDİLMESİ ve 13.07.2018 tarihinde Emniyet müdürlüğünde verdiği ilk ifadesinden önce Nalan Şahin Atila adı verilen sosyal çalışmacı tarafından ifadenin alınması, küçük bir çocuğun dahi nasıl böyle rahatlıkla kirli bir kumpasa dahil edildiğinin açık göstergeleridir. Şunu belirtelim ki, sosyal inceleme raporunu düzenleyen Nalan Şahin Atila, bu aşamadan sonra, yine davamızda küçük yaş müştekilerinden olan ve ÖZKAN MAMATİ'NİN DENETİMİNDE EMNİYETE GÖTÜRÜLEN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN VE BEYZA ÖZALICI'NIN DA RAPORUNU HAZIRLAYACAK OLAN KİŞİDİR.

 

Huzurdaki davada, ifadeleri AYNI polis memurlarının alması, birkaç çocuk şikayetçinin tamamının raporunun AYNI sosyal inceleme memuru tarafından hazırlanması, sürekli aynı devlet memurlarının devrede olması kuşkusuz ki oldukça dikkat çekicidir.

 

2-) Polis memuru Baybars Düzdemir ile ilgili olarak dile getirilmesi gereken bir diğer husus ise, etkin pişman sanık Suphi Serdar Togay'ın emniyet ifadesi sırasında yaşadıklarıdır. Suphi Serdar Togay, EMNİYETE HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞ VE ORADAKİ İFADESİNİ

YİNE BAYBARS DÜZDEMİR ALMIŞTIR. İlginç olan ise, ifadenin alınışı sırasında


HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN'İN DE ODADA BULUNMALARIDIR.

 

Suphi Serdar Togay'ın 26.06.2020 tarihli mahkeme ifadesindeki konuyla ilgili beyanları şu şekildedir:

 

"SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Efendim, şöyle dediler bir konu var dediler, sen gel şimdi telefonda konuşamıyoruz dediler.

 

MAHKEME BAŞKANI: Soruma cevap ver. Seni böyle zorla baskı tehditle mi

götürdüler karakola veya emniyete?

 

SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Efendim, ikna yöntemiyle götürdüler, ikna ettiler.

 

MAHKEME BAŞKANI: İkna ettiler.

 

SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: "A bak senin hakkında şöyle bir durum var, bak sen Atalay'ı yurt dışına kaçırmışsın," ben hayret ediyordum orada yani ben kim kaçırmış Atalay'ı, ben öyle bir şey yapmadım, SEN SUÇLUSUN, GEL BURADA İFADE VER DEDİLER BANA ÖZKAN'LA UĞUR. Abi ben de gideyim vereyim, yani ben ne bir şeyim yok dedim hani, bildiğimi anlatırım dedim. Sonra efendim Vatan'a gittik, ÖZKAN'LA UĞUR YANIMDA. BAYBARS MÜDÜR VAR ORADA, operasyonu yapan

müdürlerden bir tanesi. Dedi ki, ben anlattım ona durumu, sen ne yaptın bunlara, ev verdin mi, araba verdin mi, arsa verdin mi, bilmem ne...

 

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: İfadeniz esnasında Özkan ve Uğur yanınızda mıydı?

 

SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: ÖZKAN'LA UĞUR YANIMDAYDI EVET.

 

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Teşekkür ederim. BAYBARS MÜDÜR DE ORADA MIYDI?


SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Baybars Müdür sonradan geldi, orada BAŞKA BİR POLİS MEMUR ARKADAŞ VARDI, ifademi alan vardı.

 

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: Sicil numarası o ifadenizde alınan polis memuru mu? Yani ifadenizde Özkan ve Uğur'la beraber hazır bulunan polis memuru mu imza attı ifadenize?

 

SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: Evet, evet."

 

Polis memuru Baybars Düzdemir ile birlikte Suphi Serdar Togay'ın ifadesini alan ve Suphi Serdar Togay'ın ifadesinde imzası bulunan polis memuru, 326730 SİCİL NOLU POLİS MEMURU İBRAHİM HALİL ERGÜDER'DİR.

 

BİR BAŞKA DEYİŞLE SUPHİ SERDAR TOGAY İFADESİNDE BULUNAN 2 POLİSTEN BİRİ İBRAHİM HALİL ERGÜDER, DİĞERİ İSE BAYBARS DÜZDEMİR'DİR. SORGU ODASINDA BULUNAN DİĞER İKİ KİŞİ İSE DAVAMIZDAKİ HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN'DİR.

 

Bu ilginç olaylar silsilesinin ardından her şey daha da ilginçleşmiş ve Suphi Serdar Togay, ertesi gün emniyete tekrar giderek şikayetini geri çekmiştir. Ancak emniyete tekrar giderek ifadesini geri çeken ve "şikayetçi olmak istemediğini" belirten Suphi Serdar Togay'ın bu ifadesi emniyette KAYBOLMUŞTUR.

 

Huzurdaki sorgusu sırasında Suphi Serdar Togay bu konuyu şu şekilde anlatmıştır:

 

"BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. EŞREF NURİ YAKIŞAN: İfadenizi geri çektiniz ama O  İFADENİZİ  DAHA  SONRA  SİZ  SAVCILIK  TARAFINDAN  ALINDIĞINIZDA

BULAMADINIZ, doğru mudur?

 

SANIK SUPHİ SERDAR TOGAY: DOĞRU, EVET."

 

Görülebildiği gibi burada adı geçen polis memurları, bu davada şikayetçi olabilecek kişileri, husumetli müştekiler Özkan Mamati ve Uğur Şahin eşliğinde


sorgulama ve şikayet geri çekildiğinde ona dair ifadeleri yok etme konusunda aktif şekilde devrede olmuşlardır.

 

3-) Yine huzurdaki davada hiçbir şikayet konusu olmamasına rağmen zorla şikayetçi konumuna getirilmiş olan, ŞİKAYETİNİ ÇEKMEK İSTEDİĞİNDE İSE POLİS MEMURU BAYBARS DÜZDEMİR TARAFINDAN ENGELLENEN Gizem Tar'ın ifadeleri

de dikkat çekicidir. Müşteki Gizem Tar'ın 13.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde açıklamaları şu şekildedir:

 

"MÜŞTEKİ GİZEM TAR: …ben şikayetimi açıkça söyleyeyim GERİ ÇEKMEK İSTEMİŞTİM. Onlar da geri ÇEKMEMİN SAÇMA OLACAĞINI...

 

MAHKEME BAŞKANI: Kim söyledi bunu?

 

MÜŞTEKİ GİZEM TAR: BAYBARS BEY, hani saçma dediğim ben mağdur durumundayım. Hani şikayetçi olmam kadar doğal bir şey yok, çok doğal ŞİKAYETÇİ OLMAN GEREKİYOR.

 

MAHKEME BAŞKANI: Dedi sana öyle mi?

 

MÜŞTEKİ GİZEM TAR: Şikayetçi olmam, mağdur olduğum için şikayetçi olmam gerekiyor dedi."

 

Polis memuru Baybars Düzdemir ve adı geçen diğer 2 polisin özellikle bu davadaki sözde şüpheli/mağdur ifadelerde bulunmak üzere seçilmesinin nedeni işte budur. Gizem Tar gibi, huzurdaki davanın sanıklarıyla ilgili hiçbir mağduriyeti olmayan kişilerin emniyete getirilip, uzun sorgular dahilinde "sen aslında mağdursun, şikayetçi olmalısın. Aksi takdirde dosyada adın geçtiği için şüpheli konumuna düşersin" tehdidi altında şikayetçi hale getirilmesidir.

 

Burada da görüldüğü gibi Gizem Tar, herhangi bir mağduriyeti olduğundan değil, sırf kendisine "dosyada adı geçtiği" söylenerek, oldukça açık bir tehditle şikayetçi yapılmış; şikayetini geri almak istediğinde aba altından "bak bir anda şüpheli


konumuna geçersin" denerek bu hamle durdurulmuştur.

 

Dosyada şüpheli konumuna gelmenin anlamı ise TUTUKLANMAKTIR. Dosyadaki sözde şüphelilerin tamamı husumetli müşteki Özkan Mamati tarafından belirlenmiştir. Huzurdaki davada neredeyse tüm sözde şüphelilerin sorgusuz sualsiz tutuklanmalarının zaten ana amacı bu korku ve şantaj sistemini etkili kılabilmektir.

 

Seçilmiş 3 Polis Kumpasın İmzasıdır

 

35 BİN POLİSİN ÇALIŞTIĞI İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE, BÖYLESİNE BÜYÜK BİR DAVA KAPSAMINDA, ŞİKAYETÇİLERİN VEYA POTANSİYEL ŞİKAYETÇİLERİN VE ETKİN PİŞMANLARIN YALNIZCA BU 3 POLİS TARAFINDAN ELE ALINMASI, BU 3 POLİS TARAFINDAN ŞİKAYETÇİ OLMAK ÜZERE ZORLANMALARI, TEHDİDE MARUZ KALMALARI VE HUSUMETLİ MÜŞTEKİ ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİNİN SORGU ODASINA ALINACAK KADAR YAKIN BAĞLANTI HALİNDE OLMALARI ASLINDA TEK BAŞINA KUMPASIN İMZASIDIR.

 

Bu konuda müşteki Zeliha Türkan Akyüzalp'in, davamızdaki husumetli müştekiler Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu hakkında yapmış olduğu suç duyurusunda yer verdiği ifadeler oldukça önem taşımaktadır:

 

Zeliha Türkan Akyüzalp, Özkan Mamati ve Fırat Develioğlu'na yönelik olarak Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapmış olduğu 17.08.2020 tarihli suç duyurusunda şu ifadelere yer vermiştir:

 

"Emniyette mali şubeden BAYBARS BEY KIZIMI KURTARACAK BİR AVUKAT TANIDIĞINI SÖYLEDİ ve bana İzmir barosundan Av. Hüseyin Küçük'ü tutmamı söyledi. Ben de dediğini yaptım. Sonradan öğrendim ki Hüseyin Küçük aslında Özkan'ın yakın arkadaşıymış. Bunu benden saklamışlar. Ben kızımı bilgilendirsin diye bu avukatın ücretini ödeyip oraya gönderdiğimde Özkan, HÜSEYİN KÜÇÜK'E KIZIMI TEHDİT ETTİRMİŞ."


Emniyetteki bir polis memuru olan Baybars Düzdemir'in, davadaki bir müştekiye, Özkan'ın yakın arkadaşı olan ve huzurdaki davada etkin pişman devşirmek için görevini kötüye kullanmaya varacak bir hırs içinde çalışan Av. Hüseyin Küçük'e yönlendirmesi, başlangıçtan beri devam eden bu garip karalık ağ silsilesinin bir parçasıdır. Çok iyi bilindiği ve sonraki sayfalarda da detaylı açıklanacağı gibi, Av. Fuat Selvi ve Hüseyin Küçük, bu kumpasın etkin pişman devşirmek için kullanılan halkalarıdır. KUMPASIN EMNİYET AYAĞI İLE AVUKAT AYAĞI BU ŞEKİLDE

BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR. Ortak payda ise Özkan Mamati'dir.

 

Hayatın olağan akışına tamamen ters bir biçimde, birbirini hiç tanımayan, farklı zamanlarda farklı gerekçelerle İstanbul Emniyet Müdürlüğüne giden her şikayetçinin her nasılsa SADECE bu polis memurlarıyla yolu kesişmiş, ifadeler sadece bu polis memurları tarafından alınmıştır. Şikayetçi olma niyetinde hiç olmayan ve sırf Özkan Mamati öyle istediği için dosyaya adı şüpheli olarak geçmiş bulunan, tutuklanma korkusuyla şikayetçi olmaya zorlanan pek çok kişi, bizzat yukarıda adı geçen polis memurları tarafından Mali Şubeye çağırılmışlardır. Özkan Mamati tarafından tehdit edilerek şikayetçi olmaya zorlanan bir kısım müştekilere ise, Özkan Mamati tarafından sadece bu polis memurlarının ismi verilmiştir.

 

Bütün bunların yanı sıra, polis memuru İbrahim Halil Aygüner'in müşteki hanımlarla "şahsi cep telefonu üzerinden" konuştuğu da dosya içerisindeki bilgilerle sabittir.

 

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için Sn. Mahkeme İbrahim Halil Aygüner'in tanık olarak dinlenilmesini kararlaştırmıştır.

 

Mahkemece yapılan yargılamada kendisine duruşmada hazır olması ve tanık olarak dinlenilebilmesi için tebligat çıkarılmıştır. Ancak İbrahim Halil Aygüner, kendisi hakkında tebligat ulaşmış olmasına rağmen duruşmaya gelmemiştir.


getirilmesi kararlaştırılmıştır. Mahkemece ihzar müzekkeresi dahi yazılmasına rağmen KENDİSİNE ULAŞILAMADIĞINA dair evrak ortaya çıkmıştır. Söz konusu evrak aşağıda takdirinize sunulmuştur.





Görev yeri ve ikameti çok iyi bilinen bir devlet memurunun, mahkemenin zorla getirilme kararına rağmen nasıl "bulunamadığı" ve mahkemeye getirilemediği konusu izaha muhtaçtır.

 

Sonraki aşamalarda söz konusu polis memurunun mahkemeye getirilmesi ve mutlaka tanık olarak dinlenmesi yönündeki sanık müdafilerinin ısrarlı taleplerine rağmen, 15.10.2020 tarihli mahkeme celsesinde bu talepler, "yargılamaya katkı sağlamayacağı" gerekçesiyle REDDEDİLMİŞTİR. Bir başka deyişle bu davanın belki de kumpas gizeminin çözülmesinde en büyük adımlardan biri olan söz konusu polislerin dinlenilmesi, Sn. Mahkemenizin kararıyla durdurulmuştur. Tüm müşteki ve etkin pişman ifadelerinin şaibeli olduğunu ortaya koyacak olan böylesine bir tanıklığın yargılamaya nasıl katkı SAĞLAMAYACAĞI ise halen anlaşılamamaktadır.

 

Polis memuru İbrahim Halil Aygüner'in mahkemenin talebine, zorla getirilme kararına rağmen ISRARLA HUZURDA İFADE VERMEKTEN ÇEKİNMESİ bile başlı başına adı geçen polis memurunu şüpheli hale getirmektedir.


Mamati gibi ayak işlerini yaptıracağı husumetlileri ve devletin içindeki kripto elemanlarını kullandığını, bu ekibin oldukça geniş olduğunu ve kurgulanan kumpasın bu kişiler tarafından devletin imkanları kullanılarak yürütüldüğünü kapsamlı olarak anlatmıştık. Burada devreye giren ve tespitini yapıp delillerini sunduğumuz 3 polis memurunun da bu kapsamda dikkate alınmasını talep ediyoruz.

 

Müşteki ve Etkin Pişman İfadelerinde Dikkat Çeken Kopyala-Yapıştırlar

 

326730 sicil nolu polis memuru Halil İbrahim Ergüner'in 98 şikayetçinin ifadesinin altında imzası bulunduğunu belirtmiştik. Polis memuru Halil İbrahim Ergüner, söz konusu ifadelerin alınmasında zorluk çekmemiş, bütün ifadeleri, ortaya çıkmasından dahi çekinmeksizin, tamamen kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlamıştır.

 

Bu konuda İffet Piraye Yüce'nin fotoğraf teşhis tutanağında, Halil İbrahim Ergüner'in İffet Piraye Yüce'ye sadece tanıdığı isimleri saydırması, ardından bu kişilerin resimlerinin yanına cinsel suçlamalarla dolu aynı şablon paragrafı yapıştırması konusunu tekrar hatırlatmak yerinde olacaktır. İffet Piraye Yüce huzurdaki ifadesinde, herhangi bir cinsel isnattan bahsetmemiş olmasına rağmen, bu şablon paragrafın adı geçen polis memuru tarafından herkese yapıştırıldığını söylemiştir. Söz konusu şablon paragraf yüzünden 2 yıldan fazla bir zamandır pek çok kişi hapis yatmaktadır.

 

Böylesine pervasızca işlenen bu suç ile ilgili verdiğimiz İffet Piraye Yüce örneği, durumun anlaşılması bakımından önem taşımaktadır. Söz konusu kopyala yapıştır yöntemi, davanın her aşamasında, her müşteki ve her etkin pişman için kullanılmıştır.

 

Buna bazı örnekler şu şekildedir:


Murat Develioğlu 21.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."

 

Ceylan Özgül 19.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi.”

 

Ayça Pars 20.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."

 

Ebru Alkan 20.12.2018 tarihli ifadesi, “Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."

 

Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesi, "Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi."

 

Hatice Ural 26.12.2018 tarihli ifadesi, "Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan örgüt üyelerine ceza vererek örgüt içinde gücünü hissettirirdi."

 

Aynı ŞABLON ANLATIM, ilginç bir şekilde Temmuz 2018 tarihli polis fezlekesinde de birebir aynıdır. Bir başka deyişle bu şablon, söz konusu polis memuru tarafından, zaten kendisinin hazırladığı polis fezlekesinden satır satır kopyalanarak müşteki ve etkin pişmanların ifadelerine yapıştırılmıştır:

 

Emniyet Fezlekesi sayfa 32: "Örgüt lideri1 verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirmek istemektedir."

 

Aynı şablon anlatım Temmuz 2019'ta tanzim edilen iddianameye de birebir aynı


CÜMLE ile yerleştirilmiştir:

 

İddianame sayfa 52: 0'Örgüt lideri1 verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirmek istemektedir."

 

ÖRNEK 2:

 

Serpil Ekşioğlu 19.12.2018 tarihli ifadesinde "Şahit olmadığım ancak yaşamış gibi şikayetçi edildiğim bu şikayetten dolayı her zaman vicdanen rahatsızlık duydum."

 

Ayça Pars 20.12.2018 tarihli ifadesinde "Bu şekilde yalan ifade verdiğim için vicdanım her zaman sızladı."

 

Ebru Alkan 20.12.2018 tarihli ifadesinde "Bu yalancı tanıklık dolayısıyla her zaman vicdan azabı çektim..."

 

Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesinde "Bu ifadeden dolayı her zaman vicdan azabı

çektim..."

 

Hatice Ural 26.12.2018 tarihli ifadesinde "Bu sebeple bu tarz ifadeleri mecburen verdim ve hep bir pişmanlık hissettim."

 

Ceylan Özgül, tüm müştekiler arasında en çok ifade vermeye giden kişidir. 22.01.2018 tarihinden itibaren toplamda 11 kere ifade vermiştir. 11 Temmuz'daki polis operasyonundan itibaren onlarca kere canlı olarak televizyon ve radyo programlarına katılmış, güya müvekkil Adnan Oktar'ın ve arkadaşlarının yanında yaşadığı yılları defalarca sözde suç varmış gibi anlatmıştır. Ancak tüm bu ifadelerinde "yalancı şahitlik" diye bir konudan tek bir cümle bile BAHSETMEMİŞTİR.

 

Fakat her nasılsa Ceylan Özgül, bir kısım başka müştekiler ve etkin pişmanlarla beraber bu sözde şahitlik konusunu aynı günde HATIRLAYIP 19.12.2018'de bu konu


ile alakalı ek ifade vermiştir. Belli ki aynı polisler tarafından her ifadeye yapıştırılan bu şablon, Ceylan Özgül'ün ifadesine de alelacele yapıştırılmıştır.

 

Serpil Ekşioğlu ve Ümit Kuruca da aynı şekilde bu sözde şahitlik konusunu aniden 19.12.2018 tarihinde HATiRLAMiŞ olan isimlerdir. Bir başka deyişle onlara da bu şablon, diğerleriyle aynı gün eklenmiştir.

 

Bu durum aynı zamanda, talimatın tek bir ağızdan ve tek bir yerden geldiğinin de bir delilidir.

 

ÖRNEK 3:

 

Serpil Ekşioğlu 19.12.2018 tarihli ifadesinde "ben de örgütün beni mağdur ettiği o dönemlerde verilen emirleri sorgulamaksızın yerine getiriyordum..."

 

Serpil Ekşioğlu 19.12.2018 tarihli ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiğinin farkına vardıktan sonra..."

 

Ceylan Özgül 19.12.2018 tarihli ifadesinde örgütün beni mağdur ettiği dönemler olduğu için Adnan OKTAR'ın söylemiş olması bir emir ve talimattı ve buna uymamam mümkün değildi."

 

Ayça Pars 20.12.2018 tarihli ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiği dönemler

olduğu için o dönem de karşı çıkmam mümkün değildi."

 

Ebru Alkan 20.12.2018 tarihli ifadesinde "örgütün beni mağduriyeti..."

 

Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesinde "örgütün mağduriyetinden..."

 

Hatice Ural 26.12.2018 tarihli ifadesinde "Örgütün beni mağdur ettiği dönemlerde..."

 

ÖRNEK 4:

Serpil Ekşioğlu 19.12.2018 tarihli ifadesinde "...Semin BABUNA'dan bu davadan ötürü helallik aldım ve pişmanlığımı dile getirdim."

 

Ayça Pars 20.12.2018 tarihli ifadesinde "...Türkan AKYÜZALP'in yanına gittim ve bu konudan dolayı helallik istedim."

 

Ayça Pars 20.12.2018 tarihli ifadesinde "...Gülay AKPOLAT ile görüştüm ve bu konudan dolayı helallik istedim."

 

Ebru Alkan 20.12.2018 tarihli ifadesinde "Türkan Hanım ile görüşüp helallik istedim ve o da hakkını helal etti."

 

Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesinde "...helallik isteme amaçlı dosya kapsamında müşteki olan arkadaşlarım ile helallik istediğim konusunda Filiz İNAL'a haber gönderdim."

 

Yıldız Arık 25.12.2018 tarihli ifadesinde "...yine dosya kapsamında müşteki olan arkadaşlarım ile helallik istediğim konusunda haber gönderdim."

 

ÖRNEK 5:

 

11.07.2018 tarihinde gerçekleştirilen polis operasyonundan 6 gün sonra, yani davanın bütün sanıkları Vatan Caddesindeki emniyet müdürlüğünde nezaretteyken, huzurdaki davada, genel yayın yönetmeni bu davanın müştekilerinden İsa Tatlıcan olması nedeniyle belki de yargılananlar hakkında en fazla karalama yayın yapan Sabah gazetesi yine iftiraya dayalı bir haber yayınlamıştır. 17.07.2018 tarihli haberde PT kısaltmalı bir kişinin güya ifadesinden bölümler haber yapılmıştır. Ancak ne o dönemde ne de sonrasında huzurdaki davada PT baş harflerine sahip hiçbir müşteki yer almamıştır.

 

Hiçbir zaman var olmayan bir kişiye ait söz konusu sahte ifadeler gazetenin internet sitesinde  "Tecavüzden  kaçtım,  kendimi  banyoya  kilitledim"  başlığıyla


yayınlanmıştır.9

 

Sabah.com.tr'de çıkan bu asparagas haberin hemen ardından "kendini banyoya kilitleyip aynaya bakma senaryosu" vazgeçilemez bir şablon olarak bütün müşteki genç kızların ifadelerde, aynı kelimeler, aynı akış, aynı ifadelerle, yani kopyala- yapıştır yapılarak eklenmiştir.

 

Söz konusu kopyala-yapıştır ifadeyi, kişi ve emniyet ifadelerine göre inceleyelim:

 

Müşteki Başak Ballıca 07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "… ben lavaboya doğru kaçarak gittim. Lavabonun kapısını kitledim. Kapının arkasına çamaşır sepetini koydum ki kapıyı açmasınlar diye. Aynaya bakıp hiçbir zaman yapmayacağım bir şeyi nasıl yaptığımı düşünmeye başladım... Lavaboda ağlamaya devam ettim ve buradan nasıl çıkacağını düşünmeye başladım."

 

Müşteki Ecenaz Üçer 04.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Lavaboya doğru koşup öğürmeye başladım. O an kendimi çok kötü hissediyordum. Lavaboda aynada kendime baktığımda ben böyle bir şeye nasıl ikna edildim ne yapıyorum diye dakikalarca aynaya baktım..."

 

Müşteki Funda Yıldız 01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Ben kendimi o an berbat hissettim ve ağlayarak banyoya gittim. Banyoda yarım saat boyunca titreyerek ve hıçkırarak ağladım."

 

Müşteki Sidal Yetgin 21.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Telefonumu alıp

tuvalete gittim, kapıyı kitledim."

 

ÖRNEK 6:

 

Müşteki ve etkin pişmanlar yoluyla ortada sözde bir örgüt ve bir örgüt lideri varmış

 

 

 

9 https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/07/17/son-dakika-adnan-oktar-operasyonundan- igrenc-detaylar-14-yasindaki-mustekinin-ifadeleri-kan-dondurdu


görünümü oluşturulmaya çalışıldığından, onlara verilen şablon ifadelerde de bu görünümü sağlamak için özel cümleler kullanılmıştır. Bu şablon vurgu ifadelerde, müvekkil Adnan Oktar'ı güya bir örgüt lideri gibi göstermeyi hedefleyen, etrafındaki herkes güya kendisinden çekiniyormuş, arkadaşları ile arasında bir korku atmosferi varmış gibi bir algı oluşturmaya yönelik bir senaryo vardır. Kişilerin müvekkilin karşısında "EL PENÇE DİVAN", "ELLER ÖNDE BAĞLi" şekilde bir duruş ile durdukları yalanı, normal hayatta kolay kolay karşılaşılmayacak aynı şablon sözcüklerle hemen her emniyet ifadesinde tekrarlatılmıştır.

 

Etkin Pişman Beril Koncagül 05.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Herhangi bir kardeş Adnan Oktar'ın karşısında esas duruşta durur. Adnan Oktar ne derse 'emredersiniz hocam' derlerdi. Adnan Oktar karşısında elleri önden bağlar pozisyonda dururlar. Her bir kardeş Adnan Oktar'ın karşısında ellerini önden bağlar…"

 

Etkin Pişman Çağla Çelenlioğlu 05.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Fakat Adnan Oktar'ın karşısında Can ezik, iki büklüm duran, Adnan Oktar izin vermeden konuşmayan birisiydi."

 

Etkin Pişman Bilge Tok'un 15.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Hatta bu savcı Adnan Oktar'ın karşısında önünü iliklemişti ve el pençe duruyordu."

 

Müşteki Bahar Kuştepe'nin 14.02.2019 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan Oktar içeri girince hemen hazır ola geçip ciddileşti."

 

Müşteki Başak Ballıca'nın 07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Bora, Adnan'ın karşısında el pençe divan şekilde duruyor, otur derse oturuyor, kalk derse kalkıyordu."

 

Müşteki Bengisu Güler'in 26.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Bora, Oğuzhan ve Erdem Adnan'ın karşısında çok ezik duruyorlardı. Adnan'ın her an emrine amade gibi duruyorlardı."


Müşteki Ecenaz Üçer'in 04.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Bora içeri girdi

fakat el pençe divan bir şekilde Adnan'ın yüzüne dahi bakmıyordu."

 

Müşteki  Funda  Yıldız'ın  01.10.2018  tarihli  emniyet  ifadesinde;  "Mehmet'in

Adnan'ın yanında sesi çıkmıyor, el pençe divan duruyordu."

 

Müşteki Hanife Akalın'ın 01.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Adnan Oktar içeri girince . Mustafa bir anda ellerini önüne bağlayarak itaat edercesine başını önüne eğip beklemeye başladı."

 

Müşteki İffet Piraye Yüce 02.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Bora elini önüne bağlamış çok mahcup ve hiç görmediğim kadar ezik bir şekilde duruyordu…"

 

Müşteki Mervenur Gözcü'nün 03.08.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Ayrıca Adnan Oktar girdiğinde herkes ayağa kalkar, o otur demeden kimse oturmazdı."

 

Müşteki Merve Tezel'in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan Oktar'ın karşısında herkes el pençe divan duruyordu... çevresindekiler de ona bir hoca değil de bir çete lideri gibi saygı gösteriyorlardı."

 

Müşteki Neval Avcı'nın 10.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; ". onu görünce çok saygıdeğer birini görmüş gibi elleri önde bağlı bir şekilde duruyordu."

 

ÖRNEK 7:

 

Müşteki ve etkin pişmanların ifadelerini kopyala yapıştır olarak eklenen şablon ifadelerden bir tanesi de müvekkili tartışılmaz lider, bu arkadaş grubunu da hiyerarşik düzenin hakim olduğu bir örgüt olarak gösterebilmek için her ifadeye neredeyse birebir aynı şekilde yerleştirilmiş, "emirleri tartışılmaz" şablonudur. Şablonun hemen arkasından gelen cümle ise Didem Ürer'in iki numaralı kişi olduğudur. Bu cümlenin baştaki şablonun hemen ardından gelmesi ise dikkat çekicidir. Didem Ürer ile ilgili kısım da yine tek bir şablon şeklinde geçmektedir:


Müşteki İffet Piraye Yüce 02.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün lideri Adnan Oktar'dır. Emirleri tartışılmaz ve kesindir. Adnan Oktar'dan sonra örgütte en fazla sözü geçen kişi Didem Ürer'dir."

 

Müşteki Gamze Basın'ın 25.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Adnan Oktar bu örgütün lideridir ve emirleri kesindir, sorgulanamaz. Adnan Oktar'dan sonra gelen ve örgütün ikinci adamı olan kişi Didem Ürer'dir."

 

Müşteki Hatice Ural'ın 24.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün tek ve sorgulanamaz lideri, eleştirilemez, tavsiye verilemez tek yetkilisi Adnan Oktar'dır. Adnan Oktar'dan sonra örgütün ikinci adamı olan kişi Didem Ürer'dir."

 

Müşteki Tülay Aslan'ın 16.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Örgütün lideri tartışmasız, emirleri kesin olan ve sorgulanamayan Adnan Oktar'dır. Adnan Oktar'dan sonra örgütün iki numarası Didem Ürer'dir."

 

Etkin Pişman Mehmet Murat Develioğlu'nun 28.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde,

"Örgütün lideri Adnan Oktar'dır. Emirleri tartışılmaz."

 

Etkin Pişman Altuğ Revnak Eti'nin 03.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde, "Adnan

Oktar, örgütün lideri ve kurucusudur. Emirleri kesindir ve tartışılmaz."

 

ÖRNEK 8:

 

Yine aynı şablon ifadelerden biri, aynı tarihlerde sözleşmişçesine gidip Mali Şubede ifade veren müştekiler ve etkin pişmanlar tarafından tekrar edilen, oldukça kapsamlı bir kopyala-yapıştır cümlesidir. Kumpasın izi şablonlardan belki de en önemlilerinden biri olan bu cümle, kendi içinde tam 3 ayrı cümle barındırmaktadır fakat buna rağmen şikayetçilerin pek çoğunda KELİMESİ KELİMESİNE AYNI olacak şekilde yerleştirilmiştir.

 

Müşteki Aslı Bektaş'ın 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni sistematik olarak kandıran, dini ve manevi duygularımı kullanan Adnan Oktar'ın liderliğini


yaptığı örgütten davacı ve şikayetçiyim."

 

Müşteki Bengisu Güler'in 26.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni organize bir şekilde madde ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."

 

Müşteki Başak Ballıca 07.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."

 

Müşteki Zeynep Ceren Yiğitcan'ın 31.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Benim safi dini duygularımı kullanarak beni sistematik olarak örgüt içende taciz eden Adnan Oktar'dan ve yine dini duygularımı sömürerek beni kandıran."

 

Müşteki Samin RAHBARFARZAMASL'ın 08.08.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni sistematik olarak kandıran Adnan Oktar'ın liderliğini yaptığı örgütten davacı ve şikayetçiyim."

 

Müşteki Özlem Çağlayan'ın 31.07.2018 tarihli ifadesinde, "Beni sistematik olarak

kandıran, psikolojimi bozan . Adnan Oktar ve örgütünden davacı ve şikayetçiyim."

 

Müşteki Deniz Şakak'ın 27.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Beni sistematik

olarak kandıran Adnan Oktar'ın liderliğini yaptığı örgütten davacı ve şikayetçiyim."

 

Müşteki Ecenaz Üçer 04.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."

 

Müşteki Dilan Arslan 25.09.2018 tarihli ifadesinde; "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli


bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."

 

Müşteki Funda Yıldız'ın 01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde; "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim."

 

Müşteki Hande Nur Ünal'ın 29.05.2018 tarihli ifadesinde; "Benim uzun süre psikolojik olarak rahatsızlık çekmeme sebep olan ve sistematik olarak beni örgüt içinde taciz eden Adnan Oktar'dan . şikayetçiyim."

 

ÖRNEK 9:

 

Bir kısım müştekilerin ifadelerine, Bora Yıldız ile ilgili olarak, Bora Yıldız'ın namaz kılınmasından etkilendiklerine dair BİREBİR AYNI cümleler yerleştirilmiştir. Bora Yıldız'ın farklı zamanlarda farklı kişilerleyken, farklı ortamlardan namaz kılmak için ayrılması ve bu kişilerin bu durumdan etkilenmesi nadir rastlanacak bir durumdur. Fakat burada ifade verenlerin büyük bir kısmı bunu birebir yaşamış gibi anlatmışlardır. Böyle bir şablonun oluşturulması ve çeşitli kişilerin ifadelerine yerleştirilmesindeki amaç, dava kapsamında bir türlü oluşturulamayan sözde "dini telkin" izlenimini bu kopyala-yapıştır şablonla oluşturmaya çalışmaktır:

 

Müşteki Deniz Şakak'ın 27.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Daha sonra geldi ve namaz kıldığı için geciktiğini söyledi. Beni çok etkilemişti, böyle bir adamın namaz kılıyor olması, çünkü öncesinde saatlerce bana iltifat etti, sevdiğim şeyleri sordu, benimle çok fazla ilgilendi. Ben de namaz kılan adamdan zarar gelmez diye o ana büyülendim ve ona inandım."

 

Müşteki Başak Ballıca 07.10.2018 tarihli ifadesinde; "Yemek esnasında Bora birden bana namaz vaktinin geldiğini ve vaktini geçirmeden namaz kılmaya gitmesi gerektiğini söyleyerek masadan kalktı. Ben o an şaşırdım hem zengin bir adamı, hem mütevazi, çok başarılı, ayrıca namaz da kılıyor neredeyse dört dörtlük bir insan


profili çizmişti. Namaza gitmesi orada beni çok etkilemişti. Bora'ya olan güvenim

fazlasıyla artmıştı."

 

ÖRNEK 10:

 

"Hücresel yapılanma" gibi sıradan insanların normal hayatta tam olarak ne anlama geldiğini dahi bilmediği, genellikle hiç kullanmadıkları bu ifade, aynı anda bir talimat doğrultusunda Mali Şubeye gelerek ifade veren söz konusu müştekiler tarafından, adeta çok anlaşılır ve bilinebilir bir cümleymiş gibi rahatlıkla kullanılmıştır. Bu şablonun ifadelere yerleştirilmesinin tek sebebi, yargılanan arkadaş grubunu örgüt konumuna getirmek, bir hiyerarşi var algısı oluşturmak ve örgütlere has bir hücre oluşumunu suni olarak oluşturabilmektir.

 

Ortadaki en büyük ironi ise, ifadelerine "bir hücresel yapılanma olduğu ve bu yapılanma nedeniyle içeride olan bitenden habersiz oldukları" şablonunu hemen her ifadelerinde tekrar eden bu kişilerin, çok alakasız konular hakkında dahi olağanüstü detaylı bilgiler vermeleridir. Söz konusu müştekiler, kendi ifadeleriyle çelişmektedirler.

 

Etkin Pişman Yıldız Arık 17.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Örgütteki hücresel yapılanma nedeniyle görevleri hakkında bilgim yoktur."

 

Etkin Pişman Sıdıka Gül 13.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Örgüt hücresel yapılanmalardan oluşur. Bir bölüm diğer bir bölümün ne yaptığını bilmez."

 

Etkin Pişman Altuğ Revnak Eti emniyet ifadesinde, "Örgütte hücresel bir yapı vardı ve herkes kendi ilgilendiği işi bilirdi."

 

Etkin Pişman Mehmet Murat Develioğlu emniyet ifadesinde, "Örgütün hücre yapılanmasından dolayı tüm bilgilere vakıf değilim."

 

ÖRNEK 11:

Etkin pişman ve müştekilerin ifadelerindeki güya KÖLELEŞTİRME ve DİNİ DUYGULARiN İSTİSMARi şablonları defalarca aynı kelimelerle tekrarlanmış, nitekim iddianamede de bu ifadeler birebir aynı şekilde yer almıştır.

 

Köleleştirme şablonu:

 

Müşteki Hanife Akalın'ın 01.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Ben artık Mustafa'nın elinde köleleşmiştim ve her istediğini yapmak zorunda kalmıştım."

 

Müşteki Ebru Alkan'ın 22.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, ".karşısındaki kişinin bütün kişiliğini bitirip, köleleştirene kadar bu tarz işkencelere devam ederdi."

 

Etkin Pişman Beril Koncagül'ün 03.01.2019 tarihli emniyet ifadesinde, "Artık onun elinde köleleşmiş gibiydim."

 

Etkin Pişman Muazzez Arık'ın emniyet ifadesinde, ".kişilerin benliklerini kaybetmesini sağlayarak bir nevi köleleştirmek."

 

Etkin Pişman Yıldız Arık'ın emniyet ifadesinde, ".böylelikle kişileri köleleştirme ve onun sözünden çıkmayan insanlar haline getiriyordu."

 

Müşteki Mehmet Emin Koç'un 30.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "… psikolojik olarak çökertip köleleştirmek."

 

Etkin Pişman Serdar Dayanık'ın emniyet ifadesinde, "Bu kız artık bir nevi örgütün elinde köle haline getirilmiştir."

 

Etkin Pişman Kemal Ayaz'ın emniyet ifadesinde, "… adeta örgütün elinde bir köle konumuna giriyor."

 

Müşteki Gamze Basın'ın 25.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "kadınlara hep kölesiymiş gibi davranırdı.", "Bunun sebebi kızları iyice köleleştirip. kızın hiçbir şeye karşı gelmemesini sağlamak."


Müşteki Hande Nur Ünal'ın 29.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde,"… köle gibi

kullanılıyordum."

 

Müşteki Nilgün Sağlam'ın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, "Adeta köle gibi

davranıyordum."

 

ÖRNEK 12:

 

Huzurdaki davada hemen her konunun başına eklenerek suni suç oluşturmak için çaresizce kullanılmış olan "dini duyguları istismar" şablonu, 20-30 yıldır bu arkadaş camiasında bulunan kişilerin cezaevi ortamından kurtulmak için sözde itirafçı olmalarına zavallıca bir kılıf olarak özellikle etkin pişmanların ifadelerine aynı şablon dahilinde eklenmiştir.

 

Etkin Pişman Emre Kutlu'nun emniyet ifadesinde, "Dini duyguları istismar ederdi."

 

Etkin Pişman Kemal Ayaz'ın tarihli emniyet ifadesinde, "İnsanların dini duygularını

kullanarak…"

 

Etkin Pişman Mustafa Arular'ın emniyet ifadesinde, ". dini duygularımı kullandı."

 

Etkin Pişman Gülcan Karakaş'ın emniyet ifadesinde, ".dini duygularımı istismar

etmesi suretiyle…"

 

Etkin  Pişman  Mehmet  Murat  Develioğlu'nun  emniyet  ifadesinde,  "…  dini

duygularım istismar edilerek bu örgüte katıldım."

 

Etkin Pişman Ece Koç'un emniyet ifadesinde, ". dini duygularımı kullanarak bana eziyet eden, ailemden, eşimden ve oğlumdan beni dini duygularımı kullanarak ayıran.", "Bu operasyon benim ve benim gibi dini duyguları kullanılan...", "Bana dini duygularım kullanılarak . bir suç işletildiyse."

 

Müşteki Sıdıka Gül'ün emniyet ifadesinde, ". dini duygularımı suiistimal ederek


benden maddi manevi çıkar sağlaması."

 

Şablon İfadelerin Tüm Müşteki ve Etkin Pişmanlarda Aynı Tarihlerde Dosyaya Girişi Organize Bir Talimatın İşaretidir

 

Dosya kapsamında şablon ifadeler, burada örneklerini verdiklerimizden çok daha fazladır. Fakat sadece burada yer alanlar bile, ifadelerin tek bir ağızdan, kopyala- yapıştır yönteminde, üstelik de şaşılacak bir pervasızlıkla talimat üzere hazırlanmış olduğunu belgelemeye yeterlidir. Bir örgüt davasında, birbirini hiç tanımayan insanların aynı dönemlerde Mali Şubenin yolunu tutup, AYNI POLİS MEMURLARINI BULUP, KELİMESİNE, NOKTASINA, VİRGÜLÜNE, HATTA VURGUSUNA, DİLBİLGİSİ

HATASINA KADAR TIPATIP AYNI İFADELERİ KULLANMASI kuşkusuz ki hayatın doğal akışına aykırıdır.

 

Dahası, şablon ifadelerin kullanıldığı müşteki ifadelerinin TARİHLERİNE dikkat çekmek gerekir. Zorla şikayetçi hale getirilmiş olan müştekiler, Özkan Mamati'nin direktifleriyle birkaç defa emniyette ifade vermek zorunda bırakılmıştır. Mayıs ayında, Temmuz ayında, Ekim ayında 3-4 farklı kez ifade vermek zorunda bırakılan söz konusu müştekiler, her gidişlerinde yeni suçlamalar eklemiş; hepsi bu suçlamaları hep aynı tarihlerde eklemişlerdir. Yukarıdaki şablon suçlamalara da dikkatle bakılacak olursa, bu şablonların ifadelere eklendiği tarihler hep aynı tarihlerdir.

 

Örneğin;

 

"köle gibi kullanılmak" şablonu, müştekilerin toplu olarak 2018 Mayıs ayında verdikleri emniyet ifadelerinde yer almıştır.

 

Şablon ifadelerin belki de en göze çarpanı olan, "Beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar'dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim" şeklindeki  akla  ziyan  paragraf,  herkesin  Eylül-Ekim  2018  tarihli  ifadelerine


eklenmiştir.

 

Meşhur "kendini banyoya kilitleyip aynaya bakma" senaryosu ise müşteki kızların ifadelerine toplu olarak Ekim-Kasım 2018 tarihlerinde eklenmiştir.

 

Birkaç müşteki anneden "helallik isteme" senaryosu ise herkesin ifadesine tam olarak Aralık 2018'de eklenmiştir.

 

Yalancı şahitlik konusunun da ifadelere eklenmesi Aralık 2018'e rastlamaktadır. Daha önce dikkat çektiğimiz gibi bu şablon ifade, Ocak 2018 tarihinden beri emniyete gidip sayısız kere ifade veren, sayısız televizyon programına çıkıp dava hakkında sayısız demeç veren müşteki Ceylan Özgül'ün de, diğerleri gibi tam olarak Aralık 2018'deki emniyet ifadesinde yer almıştır.

 

"Örgütün mağdur ettiği dönemler" senaryosu da Aralık 2018 tarihinde toplu olarak herkesin ifadesine eklenmiştir.

 

"Örgüt lideri Adnan OKTAR verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi" şeklindeki akla ziyan şablonun da toplu olarak tüm müştekilerin ifadelerine yansıma tarihi Aralık 2018'dir.

 

Bütün bunlar, hayatın olağan akışına aykırı olmanın ötesinde, tam anlamıyla organize bir harekettir. ORGANİZE OLARAK SUÇ ATILMIŞ, ORGANİZE OLARAK ŞİKAYETÇİ BULUNMUŞ, ORGANİZE OLARAK SUÇ İŞLENMİŞTİR. BU SUÇ HALEN İŞLENMEKTEDİR.

 

Husumetli Müştekiler Arasındaki Ortak ve Organize Hareketler

 

1-) Huzurdaki davanın soruşturması esnasında, müşteki Ebru Alkan, elindeki bir bilgisayarı "örgüte ait bir bilgisayar" olarak isimlendirerek, doğruca husumetli müşteki ÖZKAN MAMATİ'YE TESLİM ETMİŞTİR.


Dava dosyasında yer alan tutanakta bu olay şu şekilde geçmektedir;

 

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/103113 sayılı soruşturması kapsamında Ebru ALKAN isimli şahsın örgütten ayrıldığında, örgüte ait bilgisayarın kendisinde kaldığını ve bu bilgisayarı Özkan MAMATİ'ye soruşturmada kullanılması amacıyla teslim ettiğini, daha sonra Özkan MAMATİ tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne incelemesi için 13.04.2018 tarihinde teslim edilen…"


Bu ilginç olay hakkında şu haklı soruların muhakkak sorulması ve cevaplandırılması gerekmektedir:

 

Müşteki EBRU ALKAN, doğrudan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne teslim etmek yerine, bilgisayarını NEDEN BİR BAŞKA MÜŞTEKİ OLAN ÖZKAN MAMATİ'YE TESLİM ETMİŞTİR?

 

Husumetli müşteki ÖZKAN MAMATİ'nin söz konusu bilgisayarı teslim alma ve emniyete teslim etme süreci arasında, BİLGİSAYARA HERHANGİ BİR MÜDAHALE YAPILMIŞ MIDIR?

 

HANGİ BİLGİLER BİLGİSAYARA SONRADAN EKLENMİŞTİR?

 

Acaba, söz konusu bilgisayarın emniyete değil Özkan Mamati'ye teslim edilmesinde ZATEN OLMAYAN BİLGİLERİN EKLENMESİ AMACI BULUNUYOR


OLABİLİR Mİ?

 

İSTEYENİN İSTEDİĞİ BİLGİSAYARI, İÇİNİ İSTEDİĞİ ŞEKİLDE DOLDURARAK VE "BU

ÖRGÜTE AİT" DİYEREK önemli bir delilmiş gibi vermesi ve bunun dava kapsamında bir delil kabul edilmesi yasaya nasıl uygun olabilir?

 

Bilgisayarın emniyete tesliminden önce, ilk başta husumetli müşteki Ebru Alkan'ın elinde olması, ardından husumetli müşteki Özkan Mamati'ye teslim edilmesi, söz konusu BİLGİSAYARDAKİ BELGELERİN TÜMÜYLE ŞAİBELİ OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR. NEREDEN BULUNDUĞU, KİME AİT OLDUĞU VE İÇİNE NELER KONULDUĞU BELLİ OLMAYAN BİR BİLGİSAYARIN ÇEŞİTLİ AŞAMALARLA İKİ HUSUMETLİ MÜŞTEKİDE BELLİ BİR ZAMAN TUTULUP, SONRA EMNİYETE "ALIN BUNUN İÇİNDE ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA DAİR BELGELER VAR" DENİLEREK TESLİM EDİLMESİ, EMNİYETİN VE SAVCILIĞIN DA BUNU HUKUKİ BİR DELİLMİŞ GİBİ CİDDİYE ALMASI, BU DAVANIN EN ŞAİBELİ OLAYLARINDAN BİRİDİR.

 

2-) Dava dosyasında yer alan noterde düzenlenmiş ve tasdiklenmiş, müşteki SERPİL EKŞİOĞLU tarafından imzalanan "DÜZENLEME ŞEKLİNDE VASİYETNAMEDEN (RÜCU) DÖNME" beyanındaki tanıklardan biri, bir başka müşteki ÜMİT KURUCA'dır.

 

Bu ilginç olay hakkındaki şu sorularımızın da mutlaka cevaplandırılması gerekmektedir:

 

Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU, dosyaya sunduğu söz konusu "Vasiyetnameden (Rücu) Dönme" beyanının aile fertlerinden birisinin tanıklığında olmasının hayatın doğal akışına uygun iken, neden bir başka müşteki olan ÜMİT KURUCA tanıklığında verme gereği duymuştur? Husumetli müştekiler, kişisel konularda bile, NEDEN VE NE AMAÇLA birlikte hareket etme ihtiyacını duymaktadırlar?

 

3-) Dava dosyasındaki, mağdur MERVENUR GÖZCÜ'ye yönelik hazırlanan teslim tutanağında,


"Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yürütülmekte olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından 2018/103113 soruşturma sayılı evrakta geçen mağdur Sivas-Zara-Tuzlagözü nüfusuna kayıtlı, Yusuf-Nejla kızı, Ümraniye 29/10 /2000 doğumlu, Mervenur GÖZCÜ (T.C 25007531654) isimli kız çocuğu 03/08/2018 günü Şube Müdürlüğümüze avukat ve psikolog huzurunda ifadesinin alındıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ümit Babayiğit'in talimatına istinaden ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜMÜZE BİRLİKTE GELDİĞİ SERAP EKŞİOĞLU** isimli şahsa sağ ve salimen teslim edilmiş olup; İş bu tutanak tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına alınmıştır.03/08/2018 Saat 15:55”

 

Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU neden, ÖNCESİNDE HİÇ TANIMADIĞI, HAYATINDA

DAHA ÖNCEDEN HİÇBİR YAKINLIK KURMAMIŞ OLDUĞU yaşı küçük bir mağdura eşlik etmektedir? NEDEN O SIRADA EMNİYETTE HENÜZ REŞİT OLMAYAN MERVENUR GÖZCÜ AİLESİNDEN BİRİYLE DEĞİL DE SERPİL EKŞİOĞLU İLE BERABERDİR?

 

4-) Dava dosyasında, SERRA MOHAMMADVALiPOUR'un mağdur ifade tutanağında,

 

“…hatta buraya benimle birlikte gelen SERPİL EKŞİOĞLU'na teslim edilmek istiyorum.” diye talepte bulunduğu okunmaktadır. Teslim tutanağında ise;

 

"Şube Müdürlüğümüzde yürütülmekte olan adli bir tahkikata esas olmak üzere avukat ve sosyal çalışmacı eşliğinde mağdur sıfatıyla ifadesi alınan 2003 doğumlu Serra MOHAMMADVALIPOUR (T.C. 14162269304) isimli çocuk işlemler bitiminde Şube Müdürlüğümüzde hazır bulunan Serpil EKŞİOĞLU (54748073772) isimli şahsa sağ ve salimen teslim edilmiş olup; İş bu tutanak tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına alınmıştır. 13/07/2018 Saat 19:10" şeklinde tutanak tutulmuştur.

 

SERRA MOHAMMADVALiPOUR bu kadar önemli bir hususta ifade verirken, yanında neden aile ferdinden bir kimse yoktur da bir başka müşteki olan SERPİL EKŞİOĞLU bulunmaktadır? Müşteki SERPİL EKŞİOĞLU neden SÜREKLİ BU DAVANIN


REŞİT OLMAYAN MÜŞTEKİLERİNE eşlik etmektedir?

 

Dahası, emniyete gelmiş olan bu yaşı küçük kişi, yanında herhangi bir ebeveyni olmaksızın önemli bir soruşturma hakkında ifade verdikten sonra, emniyetteki yetkililer tarafından NASIL OLUP DA AKRABASI DAHİ OLMAYAN BİRİNE SORGUSUZ SUALSİZ TESLİM EDİLEBİLMEKTEDİR?

 

5-) Dosyamızdaki 13.07.2018 tarihli "Rızaen Teslim Tutanağı" başlıklı belgede de benzer bir durum söz konusudur. Serra MohammadValipour, kendisine ait resimleri, emniyete teslim etmek yerine müşteki Uğur Şahin'e teslim etmiş bulunmaktadır. Müşteki Uğur Şahin, kendisine ait olan 0533 017 9362 no'lu telefon hattına Serra MohammadValipour tarafından gönderilen fotoğrafları teslim etmek için yanına Serra Mohammadvalipour'u da alarak İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne gitmiştir.

 

Dahası söz konusu fotoğraflar müşteki UĞUR ŞAHİN TARAFINDAN MONTAJLANARAK emniyete sunulmuştur. Emniyete sunulan fotoğraflarda, Serra MohammadValipour'un müvekkil ile birlikte çektirdiği fotoğraflardan ÖZELLİKLE ANNE DİLEK ÇELİKTEN KESİLEREK ÇIKARILMIŞTIR. Buradaki sinsi amaç ortadadır.

 

Sorulması gereken soru ise şudur: NEDEN MAĞDUR VE MÜŞTEKİLER DİKKAT ÇEKİCİ BİR ŞEKİLDE BİRLİKTE VE ORGANİZE BİR ŞEKİLDE HAREKET ETMEKTE VE NEDEN BİR MÜŞTEKİ DİĞER MÜŞTEKİYİ, "ÖZELLİKLE" YALNIZ BIRAKMAMAYA ÖZEN GÖSTERMEKTEDİR?

 

DAHASI ÖZELLİKLE KÜÇÜK YAŞTAKİ MÜŞTEKİLER, NEDEN YANLARINDA ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN VEYA SERPİL EKŞİOĞLU OLMAKSIZIN HAREKET ETMEMEKTEDİRLER? BU ÇOCUKLARIN YANLARINDA NEDEN AİLELERİ YERİNE HEP BU İSİMLER VARDIR?

 

Bu soruların tek cevabı, bütün bu şikayetçilerin ve çocuk yaştaki sözde mağdurların ORGANİZE EDİLMİŞ OLMALARI ve KUMPASIN BİR PARÇASI OLARAK


ABLUKA ALTINDA TUTULUYOR VE KULLANILIYOR OLMALARIDIR.

 

6-) SERRA MOHAMMADVALiPOUR reşit olmayan bir çocuktur. Huzurdaki davada ifade vermek için reşit olmayan bir çocuk hakkında Özkan Mamati, emniyete verdiği fişleme raporunda "kızı istediğimiz an Türkiye'ye getirebiliriz" şeklinde yazmıştır. Aynı fişleme raporunda SERRA MOHAMMADVALiPOUR'un annesi Dilek Çelikten için ağıza alınmayacak ifadeler geçmekte, babası için ise "İranlı Bilinmiyor" şeklinde not düşülmektedir.






Bütün bunlar ışığında sormak gerekir:

 

Özkan Mamati, annesiyle husumetli ve babasını tanımıyor olmasına rağmen, nasıl ve hangi yöntemle SERRA MOHAMMADVALIPOUR'u "istediği an Türkiye'ye getirtebilmeye" muktedir olabilmektedir? BU GÜCÜ, İMKANI, BU KONUDA EHLİYETİ NEREDEN ALMIŞTIR; yaşı küçük bir çocuğu Türkiye'ye "istediği zaman" getirtip onu şikayetçi olarak emniyete götürürken, KENDİSİNDEN KİMSENİN HESAP SORMAYACAĞINI, AİLESİNİN PEŞİNE DÜŞMEYECEĞİNİ NEREDEN BİLMEKTEDİR?

 

Emniyete sunulmuş olan "kızı istediğimiz an Türkiye'ye getirebiliriz" şeklindeki bu derece özgüvenli fişlemenin hemen ardından gerçekten de Türkiye'ye getirilmiş olan SERRA MOHAMMADVALIPOUR, TÜRKİYE'YE KİMİNLE GELMİŞTİR? Reşit

olmayan bir çocuğun Türkiye'ye gelişi ve burada alıkonuşu hangi yöntemlerle olmuş, kimin tekelinde gerçekleşmiştir?

 

Ele geçen delillerden ve tutanaklardan yola çıkarak konuyla ilgili olarak karşımıza çıkan isimler:

 

-                 Fişlemeyi yapan Özkan Mamati,

-                 Emniyetteki ifadesinden sırasında "şube müdürlüğünde hazır bulunan" ve SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un adeta bir velisiymiş gibi teslim edildiği Serpil Ekşioğlu,


-                 SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un rızaen teslim tutanağında altında imzası bulunan ve SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un elindeki fotoğrafları kendisine teslim ettiği Uğur Şahin olduğudur.

 

SERRA MOHAMMADVALIPOUR Türkiye'ye anne veya babasıyla gelmediğine göre, o halde kiminle gelmiştir? Reşit olmayan bir çocuğu Türkiye'ye kim getirtmiş, kim, nasıl, hangi ortamda ona eşlik etmiştir? Reşit olmayan bu çocuğun Türkiye'ye gelip daha önce tanımadığı insanlar yanında tutulduğundan ailesinin haberi var mıdır? SERRA MOHAMMADVALIPOUR şu an nerede tutulmaktadır?

 

Bu soruların tamamı halen cevapsızdır. Bu konuyla ilgili olarak SERRA MOHAMMADVALIPOUR'un annesi Dilek Çelikten'in İstanbul Anadolu Başsavcılığı'na gönderilmek üzere Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı savcılık şikayeti şu şekildedir:

 

"Ben Serra MohammadValipour'un annesiyim. (08.02.2003 doğum tarihi Serra'nın). Babası Saber MohammadValipour ile boşandık. Ve çocuğumun velayeti bana verildi. Ben bu zamana kadar çocuğumun babasının yanında olduğunu sanıyordum. Velayet hakkı bende olmasına rağmen kızım istediği için o zaman İsviçre'de yaşıyordum. Ancak son zamanlarda duyduğum ve gördüğüm birkaç evraka göre kızımın babasının yanında olmaksızın tanımadığım ve akrabalık ilişkisinin olmadığı kişilerin yanında iznim olmadan tutulduğunu veya olduğunu öğrendim.

 

Kızım İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında emniyete kendisinin Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu tarafından götürüldüğü evraklardan anlaşılmaktadır. Yine kızım hiç tanımadığım Serpil Ekşioğlu'na iznim olmaksızın teslim edilmiştir. Ümit Kuruca'nın mahkemede (İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 2019/313) verdiği ifadesinde kızımı Serpil Ekşioğlu'nun evinde birkaç defa gördüğünü ve bir dönem de Kazakistan'da olduğunu söylemiştir. Reşit olmayan kız çocuğumun ebeveynleri gözetiminde olmadan sağa sola götürülmesinden zorla ya da zor olmadan kullanılmasından sorumlu olan kişilerden ŞİKAYETÇİYİM."


SERRA MOHAMMADVALiPOUR konusuyla ilgili bütün şaibeli detaylar, esas hakkında savunma dosyamızda SERRA MOHAMMADVALiPOUR'a ayrılan özel bölümde detaylı açıklanmış durumdadır.

 

7-) İfade verdiği tarihte reşit olmayan Mervenur Gözcü de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'nde 03.08.2018 tarihinde saat 12:20 başlayıp, saat 15:30'da biten bir ifade vermiştir. Mervenur Gözcü'nün ifadesi esnasında gerçekleşen ve avukatının ifadeyi imzalamayı reddederek oradan ayrılmasına neden olan hukuksuz olaylar zinciri, esas hakkında savunma dosyamızda Mervenur Gözcü'ye ayrılan özel bölümde detaylı açıklanmış durumdadır.

 

Burada organize yapılanma kapsamında dikkat çekmek istediğimiz nokta, yaşı küçük olan MERVENUR GÖZCÜ'NÜN DE ÇOCUK ŞUBEYE SERPİL EKŞİOĞLU TARAFINDAN GETİRİLMESİ VE ÇIKIŞTA TEKRAR SERPİL EKŞİOĞLU'NA TESLİM EDİLMESİDİR.

 

03.08.2018 tarihinde saat 15:45'te Adli Kolluk Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağı:

 

"Konu ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcısı ÜMİT BABAYİĞİT'e ifade bittikten sonra, ifade esnasında hazır bulunan avukatın ifadeden çekilmesi nedeniyle ifadenin olduğu hali ile gönderilmesi, tekrar bir avukat talep edilerek ifade alın-ma-ması, mağdurun rızası olmadığı için iç beden muayenesinin yaptırıl-ma-ması, işlemleri bitiminde mağduru ŞUBEYE BİRLİKTE GELDİĞİ SERPİL EKŞİOĞLU İSİMLİ ŞAHSA

TESLİM EDİLMESİ talimatını vermiştir." şeklindedir.

 

8-) Mervenur Gözcü'nün çocuk şubede 03.08.2018 tarihinde vermiş olduğu ifadesi sırasında en fazla dikkat çeken durum ise, anlatacakları şeylerin talimatını Özkan Mamati'den almış olmasıdır:

 

"MERVENUR GÖZCÜ: Şöyle bir şey var. Ben sonradan öğrendim. Hani o yemekten şüpheleniyordum ya ben, o yemeğin içinde meğersem lityum hapı varmış.


PM KADIN: Bunu nasıl öğrendin ya da bu ne işe yarar?

 

MERVENUR GÖZCÜ: Sonra ÖZKAN ABİDEN ÖĞRENDİM, BENİ GETİREN ADAM."

 

Görülebildiği kadarıyla yaşı küçük Mervenur Gözcü, ifadesi sırasında Özkan Mamati tarafından kendisine ne dikte ettirilirse onları anlatmaktadır. Özkan Mamati asla bulunmadığı bir ortamdaki hiçbir şekilde bilemeyeceği bir içecek ile ilgili yönelteceği iftira için Mervenur Gözcü'yü kullanmıştır.

 

9-) Mervenur Gözcü, adli tıpta iç muayene raporu almaması yönünde kendisine öneride bulunan avukatının ifade sırasında mevcut duruma tepki göstererek ifadeden ayrılmasından sonra, aynı gün (03.08.2018) saat 17:50'de tekrar apar topar ifadeye alınmıştır. Düzenlenen tutanakta "Adli Tıpta rapor isteyip istemediğim sorulduğunda istemediğimi söylemiştim, bunun sebebi o anki avukatıma sorduğumda daha sonra psikolojik olarak beni etkileyeceğini söylemiş olmasıydı. Ancak avukatım NUR DEMİRTAŞ (Sicil no: 49103) ile görüştüğümde Adli Tıp Raporunun ifademi destekleyici bir rapor olduğunu söylemesi üzerine bu raporu almak istediğime karar verdim" dediği belirtilmiştir.

 

03.08.2018 TARİHİNDE HENÜZ REŞİT BİLE OLMAYAN KATiLAN MERVENUR GÖZCÜ'NÜN YANiNDA, ANİDEN ORTAYA ÇiKAN VE "AVUKATiM" DEDİĞİ 49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ KİMDİR?

 

 

 

49103 SİCİL NO'LU AVUKAT NUR DEMİRTAŞ, ÖZKAN MAMATİ'NİN AVUKATI OLAN ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU İLE AYNI HUKUK OFİSİNDE ÇALIŞAN BİR MESLEKTAŞI, HUSUMETLİ KATILAN ÖZKAN MAMATİ'NİN VEKALET VERDİĞİ BİR DİĞER AVUKATTIR.

 

10-) Mervenur Gözcü, 06.08.2020 tarihinde huzurda verdiği ifadesinde ise, Özkan Mamati ile ilgili kendisine sorulan sorulara şu cevapları vermiştir:


MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: …ifadem sırasında da Özkan Mamati yoktu sadece, Özkan Mamati'ye ulaşma sebebim de şöyle olmuştu; ben ona mesaj attım, ben şikayetçi olacağım dedim . ÖZKAN ABİ, ben dedim ki; bunlar bir kişiye böyle saldırıyorlarsa kesin o kişi doğrudur diye düşündüm.

 

MAHKEME BAŞKANI: Peki sen Özkan'ı nereden tanıdın?

 

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Instagramdan. Şu şekilde oldu; ben araştırıyordum sürekli, oradan tanıdım, mesaj attım ona, dedim ki; ben şikayetçi olmak istiyorum, mahalle karakoluna gideceğim dedim, o da dedi ki; mahalle karakoluna gitme, bekle dedi işte mali şube seni arasın dedi, mali şube beni aradı, ondan sonra bana işte aile avukatınız var gibi sorular sordu, ben de yok dedim yani, bir avukatım yok benim dedim, o şekilde1 ÖZKAN ABİYE de dedim ki; benim aile avukatım yok, ben ne yapacağım dedim, öyle oldu.

 

MAHKEME BAŞKANI: Peki seni karakola Özkan mı götürdü? MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Evet, sağ olsun yardım etti. MAHKEME BAŞKANI: Karakola götürdü, mali şubeye mi götürdü?

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Mali şubeye götürdü, çocuk şubeye daha doğrusu.

 

Görülebildiği gibi Mervenur Gözcü, ifade vermeye kendisini getirenin Özkan Mamati olduğunu, hatta bu konuda ilk bağlantıyı Özkan Mamati ile kurmuş olduğunu açıkça ifade etmekte ve meydana gelen bu aşırı samimiyet nedeniyle kendisine Özkan Abi diye hitap etmektedir.

 

Huzurdaki aynı ifade sırasında Mervenur Gözcü'nün müşteki Serpil Ekşioğlu ile bağlantısı ile ilgili de sorular sorulmuş ve ilginç cevaplar alınmıştır:

 

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ SİNEM MOLLAHASANOĞLU: HTS kayıtlarınıza göre Serpil Ekşioğlu ile de birçok arama ve aranma kaydınız bulunuyor, bunların amacı ve


içerikleri nedir?

 

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Ben ifademde buna yer verdim, tekrar söylemek istemiyorum.

 

MAHKEME BAŞKANI: Evet yani Serpil Ekşioğlu ile görüşmelerin nedeni, ne zaman tanıştın, niye görüştün?

 

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: SERPİL EKŞİOĞLU BİZ ÇOCUK ŞUBEYE GİDERKEN YANIMDA OLDU SAĞ OLSUN.

 

MAHKEME BAŞKANI: Peki başka?

 

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ SİNEM MOLLAHASANOĞLU: Peki niçin emniyete Serpil Ekşioğlu ile gittiniz ve size teslim eden, teslim alan niçin Serpil Ekşioğlu idi?

 

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: ÖZKAN ABİNİN YANINDAYDI.

 

Buradaki ifadeler, reşit olmayan bir başka müştekinin de doğrudan Özkan Mamati ve Serpil Ekşioğlu himayesinde ve denetiminde hareket ettiğinin en net kanıtıdır.

 

Huzurdaki ifadesi sırasında sorulan bir soru, yine Mervenur Gözcü'nün tıpkı Serra MuhammadValipour gibi, Özkan Mamati ve karısı Aycan Mamati ile son derece samimi olduklarını göstermektedir:

 

MAHKEME BAŞKANI: Aycan Mamati'yi tanıyor musun?

 

MÜŞTEKİ MERVENUR GÖZCÜ: Evet1 düğünlerine gittim.

 

Buradaki ifadelerden ve tutanaklardan da açıkça görülebileceği gibi, husumetli müştekiler arasındaki organize hareket, ÖZELLİKLE YAŞI KÜÇÜK ÇOCUKLAR ÜZERİNDE çok daha kapsamlı olarak kendini göstermektedir. Bu kişilerin tespit edilmesinden, farklı ülkelerden, farklı bölgelerden emniyete getirilmelerine; adli


tıp kurumuna taşınmalarından, anlatacaklarının kendilerine dikte edilmesine kadar her şey ÖZKAN MAMATİ VE EKİBİ TARAFINDAN ORGANİZE EDİLMİŞTİR.

 

Sözde "Örgütün Korkutucu Yüzü" İfadesi Yalandır; Şikayetlerin Çoğu Operasyon Öncesinde Yapılmıştır

 

Dosyadaki tüm müştekiler, ya dosyamızın husumetli müştekisi Özkan Mamati tarafından tehdit edilerek ya da Mali Şubeden bu kumpas için özel seçilmiş polislerin kişileri "şüpheli" vasfı ile emniyete çağırmalarıyla şikayetçi haline getirilmişlerdir.

 

İlginç olan durum ise, bu kişilerin tamamının bir şekilde Özkan Mamati, Uğur Şahin gibi dosyamızın husumetli müştekileriyle mutlaka bir bağlarının olmasıdır. Telefonla konuşma kayıtlarına ve HTS kayıtlarına bakıldığında söz konusu müştekiler ile Özkan Mamati ve ekibinin çok yakın bağlantısı görülmektedir. (Konuyla ilgili detaylı belgeler, Esasa Dair Savunmamızın ilerleyen bölümlerinde sunulmaktadır)

 

Şikayetçilerin toplu halde, organize bir hareket şeklinde Mali Şubeye gidişleri, daha öncesinde 3-4 yıl, hatta 15-20 yıl boyunca sessiz kalıp aynı anda harekete geçmelerini husumetli müştekiler ve katılan vekilleri, sözde "örgütün korkutucu yüzü"nden çekindikleri şeklinde açıklamışlardır. Oysa söz konusu şikayetçilerin büyük bir kısmı, henüz ortada bir operasyon yokken, sanıklar gözaltına alınmamışken bu şikayetlerini yapmışlardır. Yani KORKMAMIŞLARDIR.

 

Aşağıda isimleri geçen müştekilerin TÜMÜ, 11.07.2018 tarihinde gerçekleşen polis operasyonundan ÖNCE Mali Şubenin yolunu tutmuş ve müvekkil ve arkadaşları hakkında, Özkan Mamati'nin şablon olarak hazırladığı iftira dolu ifadeleri vermişlerdir:

 

27.04.2018 Beyza Banu Yavuz 01.05.2018 Hanife Akalın

04.05.2018 Özkan Mamati (4. kere ifade verdi.)


09.05.2018 Özkan Mamati (5. kere ifade verdi.) 09.05.2018 Ömer Çelenlioğlu

10.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu

 

10.05.2018 Gamze Çelenlioğlu

 

10.05.2018 Tülin Çelenlioğlu 11.05.2018 Emre Yaşar Ertüzün 12.05.2018 Emin Koç

15.05.2018 Hanife Akalın fotoğraf teşhisi 17.05.2018 Fırat Develioğlu

18.05.2018 Dilara Aktunç

 

19.05.2018 Serpil Ekşioğlu

 

22.05.2018 Ebru Alkan

 

22.05.2018 Özkan Mamati (6. kere ifade verdi.) 24.05.2018 Hatice Ural

25.05.2018 Saber Mohamed Valipour 26.05.2018 Ceylan Özgül (8. kere ifade verdi.) 26.05.2018 Ebru Alkan (2. kere ifade verdi.) 28.05.2018 Beyza Banu Yavuz fotoğraf teşhisi 29.05.2018 Hande Nur Ünal


29.05.2018 Ezgi Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi 29.05.2018 Gamze Çelenlioğlu fotoğraf teşhisi 30.05.2018 Ümit Kuruca (2. kere ifade verdi.) 30.05.2018 Emin Koç (2. kere ifade verdi.) 31.05.2018 Zeynep Ceren Yiğitcan

01.06.2018 Seda işıldar ifade ve fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Hande Nur Ünal fotoğraf teşhisi 01.06.2018 Elmas Hilal Kahraman

03.06.2018 Elmas Hilal Kahraman fotoğraf teşhisi 03.06.2018 Serpil Ekşioğlu fotoğraf teşhisi 05.06.2018 Hanife Akalın (2. kere ifade verdi.)

Suni bir şekilde ortaya atılan ve dava boyunca içi bir türlü doldurulamayan "korkutucu güç" iddiasının mesnetsiz bir iftira olduğunun en önemli delili, yukarıda saydığımız ve operasyon öncesindeki 2 ay boyunca defalarca ifade vermek için Mali Şubenin yolunu tutmuş olan bu kişilerdir. Bahsedildiği gibi bir korku olsa, bu kişilerin operasyon yapılmadan önce böyle bir girişimde bulunmayacakları açıktır.

 

Söz konusu müştekilerin ifade süreleri ile ortaya çıkan ifade miktarı aslında durumu çok iyi özetlemektedir. Mali şubede, kamerasız bir ortamda bu kişilerin neler yaşadığı bilinmemektedir. Ama bu davada emniyette baskı gördüğünü huzurda anlatma cesaretini gösteren Merve Bozyiğit'in anlatımlarından, bu ifade sürelerinin neden bu kadar uzun sürdüğü az-çok anlaşılabilmektedir.

 


Daha yeni Daha eski