Askeri Veya
Siyasi Casusluk İsnadına Karşı Esas Hakkındaki
Savunmamız
1.
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR'A
ATILI TCK M.328'İN
HUKUKİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR.
İddia makamı
tarafından müvekkile isnat edilen bu suçun hukuki unsurları, aşağıda kısaca izah edip devamında
detaylandırdığımız gerekçelerden dolayı oluşmamıştır. Bu nedenle müvekkil
ve TCK m.220/5 göndermesiyle yargılanan sözde yöneticiler hakkında söz konusu suç maddesi bakımından
beraat kararı verilmesini talep etmekteyiz. Şöyle ki;
1-
TCK m.328 kapsamında suçun varlığından bahsedebilmek için ortada bir "gizli
kalması gereken bilgi" bulunması gerekmektedir. Halbuki iddianameye konu Soçi ve Akkuyu görüşmelerinde aşağıda
detaylarıyla izah edileceği üzere "gizli bilgi" ve "devlet sırrı
niteliğinde bilgi" olmadığı Dış İşleri Bakanlığı ve MİT tarafından dosyaya
gönderilen cevabi yazılarla sabittir. Bu nedenle de kanunun aradığı şart oluşmamıştır.
2-
Bu suçun oluşması
için özel kast aranmaktadır. Bu özel kasıt kanun maddesinde, "siyasal veya
askeri casusluk maksadıyla" şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre farklı bir
amaçla temin etmek suç oluşturmayacaktır. Mesela,
merak saikiyle, eğlenmek saikiyle, oyalanmak saikiyle vs gerçekleştirilen temin
fiili suç değildir. Temin gayesinin mutlaka
"casusluk" olması şarttır.
Aşağıda detaylıca izah ettiğimiz üzere iddianamede gösterilen eylemin casusluk özel amacına yöneldiğini gösteren tek bir delil dahi yoktur.
3-
Ayrıca iddianameye
konu eylemleri Leyla İsmailova isimli
Rus vatandaşı bir bayanın temin ettiği
ve sanık Ece Koç'a ilettiği
iddia edilmektedir. Ancak
temin eden
olduğu iddia edilen Leyla İsmailova isimli kişi hakkında açılmış
bir dava yoktur.
Sanık Ece Koç hakkında
ise bu konu kapsamında bir suçlama yoktur. Yani ortada ne temin edilmiş
bir bilgi vardır ne de temin fiilini gerçekleştiren bir fail vardır.
4-
Dolayısıyla hem müvekkil
Adnan Oktar "temin eden" konumunda
olmadığı için, hem ortada
gizli kalması gereken
bir bilgi olmadığı
için, hem de yasanın aradığı özel kasıt olayımızda mevcut
olmadığı için, müvekkilin TCK m.328 kapsamında suçlanması mümkün değildir.
TÜRK CEZA KANUNU'NDA SİYASAL VEYA ASKERİ
CASUSLUK SUÇU
TCK Madde 328
(1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken
bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin eden kimseye on beş
yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.
Türk
Ceza Kanunu'nda m.328'de zikredilen "siyasal veya askeri casusluk
suçu"nun faili, maddede açıkça gösterildiği şekilde TEMİN EDEN KİMSEDİR. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük'e göre
temin etmek demek;
SAĞLAMAK, ELDE ETMEK,
TEDARİK ETMEK demektir.
İddianamedeki anlatımlara göre, -böyle
bir olay hiç gerçekleşmemiş olmakla birlikte- söz konusu sözde suç isnadının sözde faili yani temin edeni LEYLA
İSMAİLOVA isimli Rus vatandaşı kişidir, müvekkil Adnan Oktar değildir.
İddianamenin 120. sayfasında başlayan ve sözde "örgütün siyasal
ve askeri casusluk faaliyetleri" başlığı
altında 5 sayfa olarak anlatılan birtakım olaylar içindeki konu mesnetsizce
"ülkemiz ve Rusya arasındaki diplomatik faaliyetlere sızma" şeklinde
yorumlanmıştır. Güya iki ülke arasındaki diplomatik bazı görüşmelerde Leyla
İsmailova isimli kişi tercümanlık görevi gereği öğrendiği bazı bilgileri sanık Ece Koç'a
aktararak casusluk suçu işlemiş gibi bir iddia ortaya atılmıştır. Bu iddianın hukuken geçersizliğini ve dayanaktan yoksun
olduğunu aşağıdaki sayfalarda detaylarıyla
ortaya koymaktayız. Ancak bu noktada önemle vurgulamamız
gereken konu, iddianın esası hakkındaki savunmalarımızın öncesinde, fail olarak
iddianamede iddia edilen kişinin tek başına Leyla İsmailova olduğudur.
Buna rağmen,
son derece gayri
hukuki, hatalı ve kanaatimizce
iyi niyetten uzak bir tavırla,
müvekkilimiz Adnan Oktar bu suç maddesi bakımından doğrudan fail
nitelendirmesiyle sevk edilmiştir. Bu nedenle ortada doğru kişiye karşı açılmış bir
dava olmadığından dolayı CMK m.223/9 hükmü
gereği "derhal beraat" kararı verilmesi
gerektiği kanaatindeyiz. İddianamede, Leyla İsmailova'nın temin ettiği bilgileri sanık Ece Koç'a ilettiği iddia edilmektedir. Ancak buna rağmen sanık Ece Koç
hakkında TCK m.328 suçlaması veyahut bu suça iştirakine dair başkaca herhangi
bir suç isnadı bulunmamaktadır. Her ne kadar Ece KOÇ itirafçı
olarak etkin pişmanlıktan yararlanmak istese de, söz
konusu etkin pişmanlık uygulaması suç işlemek için örgütlenme suçuna (TCK
m.220) ilişkin olan TCK m.221'e dayanmaktadır. Oysa ki, TCK m.328'de düzenlenen
siyasal veya askerı casusluk suçu bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi
bulunmamaktadır. Buna rağmen Ece KOÇ
hakkında bu suçtan dolayı dava açılmaması en basit deyimle tutarsızlıktır.
İddianamede açıkça zikredilmemekle birlikte, müvekkilimize bu suç isnadını
yöneltmek için kullanıldığını düşünebildiğimiz tek dayanak, etkin pişman Ece Koç'un
etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek amacıyla 17.09.2018 tarihinde
verdiği ifadede yer alan bazı gerçek dışı anlatımlardır. Ancak Ece Koç bu anlatımlarda casusluk konusundan ve
maksadından hiç bahsetmemiş olup, Leyla İsmailova'nın
zaman zaman kendisine bazı bilgiler aktardığını ve güya stanbul'a geldiği
zamanlarda müvekilimizle görüştüğünü öne sürmüştür. Bu anlatımları
destekleyecek hiçbir maddi bulgu, somut delil, tanık beyanı bulunmadığı gibi
iddialarda iş bu dilekçemizde detaylıca izah edeceğimiz üzere
gerçek dışıdır. Ece Koç soruşturma evresinde tutuklu
bulunmaktayken etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek yeniden
ifade vermiş ve bu esnada
bir takım yeni ve
hayali isnatlarda bulunmuştur. Bu sayede de tahliye
edilmiştir. Ece Koç'un
kendisine yöneltilen suçlamalardan kurtulmak maksadıyla müvekkilimiz aleyhinde beyanda bulunduğu
açıktır.
Bu bakımdan müvekkilimiz
hatalı bir değerlendirme ile sevk edilmiş olup, bu sevk hukuken doğru olmayıp
CMK m.223/9 hükmü uyarınca "derhal beraat" sebebidir.
2.
TCK M.328'İN BELİRLEDİĞİ SUÇUN OLUŞABİLMESİ İÇİN ELDE EDİLEN BİLGİ "DEVLET
SIRRI" OLMALIDIR
İddianamede gerek Soçi Suriye Ulusal Kongresi konusunda, gerekse Akkuyu
Nükleer Santrali konusunda Leyla
İsmailova'nın Ece Koç'a Whatsapp uygulaması üzerinden yazdığı iddia edilen
bilgiler, böyle bir yazışma yapıldığı kabul edilse dahi, tamamen alenileşmiş bilgilerdir,
DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDE DEĞİLDİR.
Bu yazışmaların
devlet sırrı kapsamında bir bilgi içermediğini, Dışişleri
Bakanlığı Güvenlik ve İstihbarat Genel Müdür Yardımcılığı tarafından
01.06.2019'da tanzim edilen rapor ve Milli
İstihbarat Teşkilatı tarafından 08.05.2019 tarihinde tanzim edilen rapor
olmak üzere 2 ayrı resmi evrak kesin olarak kanıtlamaktadır. Bu raporlar
ekte de sunulmuş olup, şunlardır:
Her iki konu yani Soçi Suriye
Ulusal Kongresi ve Akkuyu Nükleer
Santrali konusunda dosyamızda sözde delil olarak
yer alan yazışmadaki bilgiler gazetelerde, internet
sayfalarında bu
yazışmalar yapılmadan ÖNCE defalarca yer
almıştır. Bu bilgilerin, suçlanan taraflar arasındaki Whatsapp yazışmalarından
daha ÖNCE alenileştiğine dair bazı
delillerimiz şunlardır:
SOÇİ SURİYE
ULUSAL KONGRESİ KONUSUNDAKİ HABERLER
30.01.2018 Dışişleri Bakanlığı Basın
Duyurusu No:30 30.01.2018
Dışişleri Bakanlığı Nihai Bildirisi 30.01.2018 Al Jazeera
30.01.2018 Cumhuriyet Gazetesi
30.01.2018 Dünya Gazetesi
30.01.2018 Deutche Welle
30.01.2018 Euro News
30.01.2018 Habertürk Gazetesi
30.01.2018 Hürriyet Gazetesi
30.01.2018 The lndependent
30.01.2018 The Guardian 30.01.2018
VOA Web Sitesi 30.01.2018 Sputnik Web Sitesi 30.01.2018 TRT Haber Web Sitesi
30.01.2018 Yeni Asya Gazetesi
30.01.2018 T24 Web Sitesi 31.01.2018 BBC News
AKKUYU NÜKLEER
SANTRALİ KONUSUNDAKİ HABERLER
06.12.1999 Evrensel
29.01.2001 Hürriyet
02.01.2014 Yeni Şafak
09.01.2014 Yeni Şafak
08.04.2015 Cumhuriyet
03.09.2015 Milliyet
04.09.2015 nsan Haber Web Sitesi
07.09.2015 Sözcü
14.07.2016 Türkiye Barolar Birliği 11.03.2017 Birgün
17.05.2017 Yeni Şafak
07.11.2017 Medyakafe Web Sitesi 22.11.2017 Bianet Web Sitesi
09.12.2017 Diken Web Sitesi 06.02.2018 T24 Web Sitesi
09.03.2018 Sözcü
02.04.2018 Deutche Welle
04.04.2018 Akşam
04.04.2018 Artı Gerçek Web Sitesi
10.04.2018 DHA
Gerek devletin en yetkili 2 kurumunun tanzim ettiği
raporlara bakıldığında, gerekse konu ile alakalı gazetelerin veya internet
haber sitelerinin paylaştıkları haberler incelendiğinde, suç isnat edilen
taraflar arasındaki Whatsapp yazışmalarının, yukarıda örneklerini sunduğumuz
haber siteleri ve gazetelerde paylaşılan bilgilerden farklı ve DEVLET SIRRI
NİTELİĞİNE HAİZ BİR BİLGİNİN YER ALMADIĞI anlaşılmaktadır. Bu şekliyle
iddianamede yer alan TCK m.328 isnadı, dayanaktan yoksundur.
Malum
olduğu üzere yetkili makam veya merciler tarafından açıklanmak suretiyle
aleniyet kazanmış olanlar
veya mahiyeti bakımından aleniyet taşıyanlar hariç
olmak üzere, askeri bilgiler, askeri faaliyetlere ilişkin bilgiler;
devletin güvenliği ve milletlerarası ilişkileri bakımından önem taşımaları dolayısıyla, istihbarat faaliyetine ve bu faaliyet neticesinde elde edilen verilere
ilişkin bilgiler; içeriğini başkaları öğrenmediği takdirde devletin güvenliği
bakımından kullanılmasında yarar görülen uzay teknolojisi aracılığı ile ulaşılan
veya belirli yeraltı zenginliklerine ilişkin bilimsel veriler gibi belirli
bilimsel bilgiler, açıklanması ya da zamanından önce açıklanması halinde,
devletin ulusal ekonomik politikasının yürütülmesine zarar veya haksız rekabet
ve kazanca sebep olacak bilgi ve belgeler ile diğer yetkili makamların
faaliyetlerine ilişkin olarak özel kanunlarında gizli olduğu belirtilen bilgi
ve belgeler de devlet sırrı niteliğinde kabul edilebilir.
Her devletin karşı karşıya bulunduğu tehditler farklı olduğu gibi, her devletin maruz
kaldığı tehditler de
zaman içerisinde değişebilmekte ve çeşitlenebilmektedir. Günümüzde devletin
gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri, mahiyeti gereği, kendinden gizli
kalması gereken bilgi
ve belgeler ve yetkili makamların gizlilik verdiği
bilgi ve belgeler olarak tasnif edilmektedirler.
Bir
hususun devletin yüksek menfaatleriyle, uluslararası menfaatleriyle, yabancı
devletlerle olan ilişkileriyle, sınai menfaatleriyle ilgili olması, onun sır
olarak kabul edilmesi için yeterli değildir; o hususun meşru suretle elinde
bulunduranların dışındaki kimseler tarafından öğrenilmesinin de istenmemesi
gerekmektedir.
Sırrın objektif unsuru, sırra konu hususun esasen
başkaları tarafından bilinmemesidir. Herkes tarafından bilinen şeyler sırrın
konusu olamaz. Sır; başkalarına kapalı, alenileşmemiş, gizlenmesinde yarar görülen bir
alan olduğu için, artık sır vasfı
kalmamış, aleni hale gelen bilgilerin sır kapsamında değerlendirilmesi
olanaksızdır. Gizli kalması lazım gelen
husus daha önce ifşa olmuş, malum hale gelmiş ise artık sırdan bahsedilemez.
Dolayısıyla "devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgi" vasfını
kaybetmiş olur. Örneğin askeri veya siyasi bir sır, yazılı veya görsel
olarak daha önce ilan edilmiş ise bilgi sır olma niteliğini kaybettiği için
failin bu madde uyarınca tecziyesine karar verilemeyecektir. Sırrın
objektif unsuru, sırra
konu hususun esasen başkaları tarafından bilinmemesidir. Eğer bir husus
daha önce üçüncü kişiler tarafından biliniyor veya bilinmesi gerekiyorsa, kişi
onun sır olarak saklanmasını istese bile, o husus objektif olarak sır
niteliğini taşımaz. Örneğin bir kimsenin bir ayağının topal olduğu belirgin ise
veya boşanmış olduğu gazetelerde ilan edilmiş ise bu hususların sır olduğu
ileri sürülemez. Çünkü bunlar artık kamu tarafından öğrenilmiştir veya
öğrenilme olanağı vardır. Ancak yukarıda
izah ettiğimiz sebepler ve hem Dış İşleri Bakanlığı hem de MİT tarafından
dosyaya gönderilen cevabi yazılanlardan anlaşıldığı üzere iddianamede konu
edilen eylemlerin hiçbirisi "DEVLET SIRRI" niteliğinde değildir.
3- TCK M.328'İN
BELİRLEDİĞİ SUÇUN OLUŞABİLMESİ İÇİN ÖZELLİKLE CASUSLUK
MAKSADI GÜDÜLMELİDİR
TCK m.328 kapsamında bir suçlama yöneltebilmek için, öncelikle
askeri veya siyasi casusluk maksadının tespit edilmiş olması ve belgelenerek
ortaya konulmuş olması gerekirdi. Sonrasında ise bu maksadın
hangi yabancı devlet
yararına nasıl kullanıldığı ispat edilmeliydi. Oysa iddianamede tarafların ne siyasi ne
askeri casusluk amacından bahsedilmemekte, bu amacın hangi yabancı devlet
yararına ne şekilde kullanıldığı gösterilmemektedir.
Bu şekliyle iddianamede yer alan TCK m.328 isnadı, dayanaktan yoksundur.
Oysa
ki, casus, kelime anlamı olarak, bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için
çalışan kimse, ajan anlamındadır. Casusluk,
bir devletin güvenliği
veya siyasi yararları için, gizli kalması gereken
bilgileri öğrenmek ve bu bilgileri başkalarına bildirmek, bir ülkenin sır olarak sakladığı
bilgilerin, başka bir devletin çıkarları için, o ülkenin kanunlarını ihlal
ederek gizli metotlarla elde edilmesi faaliyetleridir. Bu tür bilgileri ele
geçiren devletler, diğer devletlerin kendisine yönelik bütün planlarından
haberdar olmalarını ve ona göre strateji üretmelerini sağlar. İhanet bağlılık vazifesinin ihlali olduğundan, vatandaş
için bir sırrı satmak, "vatana ihanet", yabancı
için ise "casusluk"tur.
TCK
m.328'in madde metninde sadece bilgi temin etme faaliyeti değil, bu bilgiyi
yabancı bir devlet yararına SİYASİ VEYA ASKERİ CASUSLUK MAKSADIYLA temin etme faaliyeti
suç olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay 9. CD'nin 2014/4290 Esas ve 2014 7360
numaralı ilamlarında bu durum şu şekilde dile getirilmiştir:
328. maddedeki suçun oluşumu için kastın yanında, failin
yabancı bir devlet yararına ve ayrıca SİYASAL VEYA ASKERİ CASUSLUK MAKSADIYLA
hareket etmesi gerekmektedir. Bu husus Askeri Yargıtay'ın 27.01.1942 tarih ve
1723 esas - 1819 sayılı kararında; "Mahkemece tespit edilen suçun
tavsif şekline nazaran
fiil alelade ifşadan ibaret olup hadisede
casusluk kastının vucudu anlaşılabilmek için suçun muktazi unsuru olan sırrın yabancı bir devlete veya onun
namına hareket eden şahsı ittilaına isali şart olup, " denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur.
TCK m.328 gerekçesinde casusluk suçunun tanımı
şu şekilde yapılmıştır:
Siyasal casusluktan maksat,
yabancı bir devlet yararına, Türkiye Devleti'nin veya vatandaşlarının veya Türkiye'de
oturmakta, ikamet etmekte olanların zararına olarak bilgilerin toplanması
demektir; kamu sağlığına ilişkin, mali veya milletin maneviyatına ilişkin gizli
kalması gereken bütün bilgiler casusluğun kapsamı içindedir. Askeri casusluktan
maksat ise, yabancı devlet yararına ve
Türkiye Cumhuriyeti Devleti zararına askeri bilgilerin toplanmasıdır.
Tüm bu hususlar göz önünde
bulundurulduğunda iddianamede müvekkile isnat edilen "casusluk" suçlamasının hukuki bir dayanağı olmadığı açıkça görülmektedir.
4. TCK
M.328'İN BELİRLEDİĞİ SUÇUN OLUŞABİLMESİ İÇİN ÖZEL KAST
OLMALIDIR
İddianamede güya casusluk faaliyeti yaptığı iddia edilen
Leyla İsmailova isimli şahsın, casusluk amacına yönelik hangi çabayı gösterdiği
somut delillerle ortaya konulmadığı için, bu şekliyle iddianamede yer alan TCK m.328 isnadı, dayanaktan yoksundur. Çünkü siyasi veya askeri casusluk
maksadı ile elde edildiği iddia
edilecek bilgilerin, bu maksatla ÇABA GÖSTERİLEREK, KAST EDİLEREK ele geçirilmesi ile suç tamamlanmaktadır. Sözlük
anlamı olarak temin etme, sağlamak, elde etmek, tedarik etmektir. Temin etme, belgelerin
alınmasını gerektirmeden bu belgelerin içindeki bilgilerin öğrenilmesi
anlamındadır. Suçun oluşumu için, askeri veya siyasi casusluk kastının
delillerle birlikte açıkça ortaya konması gerekmektedir. Özel kast, casus ile
lehine casusluk yapılan ülke arasında yapılan hizmet kabulüne dair bir
sözleşme, casusluğa karine olabilecek delillerin açıklığa kavuşturulması ile
ortaya konmalıdır.
Kanun koyucu, "temin eden" tabirini kullanmakla, tesadüfen böyle bir bilgiyi
elde eden kimsenin hareketinin suç sayılmayacağını ve bu suçun oluşması
için, gizli kalması gereken bilgilerin bazı teşebbüslerde bulunmak suretiyle
elde edilmesi gerektiğini vurgulamak istemiştir. Eğer hareket başka bir amaçla, örneğin gazetecilik veya
sadece merak için veya genel kültür maksadıyla bazı bilgilerin öğrenilmesi
hedeflenmiş olup da bunun neticesinde zaruri olarak veya tesadüfen bilgiye
vakıf olunmuş ise, burada temin etmekten bahsedilemez. Fail, elde etmek
bakımından herhangi bir çaba sarf etmemiş ve o yönde
irade ortaya koymamış ama pasif hareketi sonucu, mesela
tesadüfen suça konu bilgiye vakıf olmuşsa "temin etme" unsuru
yine gerçekleşmiş olmaz.
Kaldı ki burada
isnat edilen eylem içinde suça dair hiçbir unsur da bulunmamaktadır. Hiç kimsenin kendisine
bildirilen bir şeye karşı
kulaklarını tıkamaya mecburiyeti bulunmamaktadır. Suçun oluşumu için kast, yani
bilginin casusluk maksadıyla temini amacına matuf, cebir ve tazyik bulunmayan,
şuurlu bir irade gereklidir. Bu
unsurların hiçbirisi müvekkile isnat edilen eylemler içinde yer almadığından casusluk
suçunun oluştuğunun öne sürülmesi imkansızdır.
5. TCK M.328'İN BELİRLEDİĞİ SUÇUN OLUŞABİLMESİ İÇİN TARAFLAR ARASINDA ANLAŞMA
OLMALIDIR
İddianamede taraflar arasında CASUSLUK
AMACINA MATUF BİR ANLAŞMANIN VARLIĞINDAN HİÇ BAHSEDİLMEMİŞ, BU KONUDA HİÇBİR DELİL SUNULMAMIŞTIR.
Bu şekliyle
iddianamede yer alan TCK 328 isnadı, dayanaktan yoksundur.
Oysa ki, Askeri Yargıtay
kararlarında (Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu 1978/70
Karar, 1988/136 Karar, 1997/114
Karar) suçun oluşumu için aranacak diğer bir şart olarak,
casus ile casusluğu talep eden arasında BİR ANLAŞMANIN BULUNMASI
GEREKTİĞİ, anlaşma olmaması durumunda suçun oluşmayacağı
belirtilmektedir. Yargıtay 9.Ceza Dairesi'nin 2014/4207 Esas – 2014/8246 Karar
ve 2014/4290 Esas ve 2014/7360 Karar sayılı
ilamlarında da suçun oluşumu için anlaşmanın gerekli
olduğu
vurgulanmıştır:
Casusluk
suçu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin zararına ve yabancı devlet yararına
işlenen bir suçtur. Bu itibarla
casusluk fiiline konu belge ve bilgilerin, casusluğu
talep eden, lehine casusluk yapılan devletin resmı kurumlarına iletilmek
amacıyla temin edilmesi gerekir. Bu itibarla TCK'nın
328. maddesinde düzenlenen siyasal veya askeri casusluk suçunun oluşabilmesi için;
Casusluk konusu belge ve bilgilerin;
a) Gerçek ve doğru olması,
b) Suç tarihi itibarıyla gizlilik niteliğini kaybetmemiş olması,
c) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal
yararları bakımından, niteliği
itibarıyla gizli kalmasının gerekmesi,
d) Siyasal veya askeri
casusluk maksadıyla temin edilmesi,
e) Bir çabanın sonucu olarak temin
edilmesi,
f) Yabancı bir devlet
yararına temin edilmesi,
g) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin zararına temin edilmesi,
h)
Lehine casusluk yapılan
devlet ile bir anlaşma kapsamında temin edilmesi gereklidir.
Bu açıdan da isnat edilen suçlamanın dayanaksız ve yersiz
olduğu bir kez daha
görülmektedir.
Özetle;
Ortadan
bir devlet sırrı olmadığından, Devlet sırrı olmadığına dair Dış şleri Bakanlığı ve M T tarafından tanzim edilmiş iki ayrı
rapor bulunduğundan, casusluk maksadı güdülerek bir eylemde bulunulmadığından,
casusluk amacıyla çaba göstererek ve özel kastla elde edilmiş bir bilgi
olmadığından, sözde casusluk eylemine dair iki taraf arasında bir anlaşma
olduğuna dair en ufak bir delil dahi bulunmadığından müvekkile isnat edilen
suçun hukuki unsurlar oluşmamıştır. Ortada askeri veya siyasi casusluk eylemi
yoktur. Suç yoktur.
SUÇUN TEŞEBBÜS AŞAMASINDA KALDIĞI
İDDİASI VE BU İDDİAYA KARŞI HUKUKİ SAVUNMAMIZ
İddianamenin 124. sayfasında "Leyla lSMAlLOVA isimli şüphelinin
eylemlerinin Siyasal veya Askeri Casusluk
suçuna teşebbüs etmek olduğu değerlendirilmektedir"
denilerek, ortada hiçbir hukuki dayanak ya da delil olmaksızın, mezkur şahsın
sevk maddesinin "suça teşebbüs" olması gerektiği vurgulanmıştır. Sevk tablosuna göre de
müvekkilimizin sevk edildiği maddeler şunlardır:
TCK m.328/1, m.35/1-2
Failin
gerçekleştirmek istediği suçun icra hareketlerine başlayıp, elinde olmayan
nedenlerle suçu tamamlayamaması ya da istediği neticenin gerçekleşmemesi hali
kanunlarımızda "suça teşebbüs" olarak tanımlanmaktadır. Ancak
müvekkilin durumunda suça teşebbüsten bahsedebilmek hukuken mümkün değildir.
Teşebbüsün varlığından bahsedebilmek için öncelikle bir
suç işleme kastı bulunması gerekmektedir. Nitekim taksirle işlenen suçlar bakımından teşebbüs mümkün değildir. İkinci olarak ise, gerçekleştirilen
hareketin suçu işlemeye elverişli olması gereklidir. Hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli olmaması veya
hukuki konunun
yokluğu halinde teşebbüs
değil, işlenemez suç kavramı söz konusu
olacaktır.
Kabul etmemekle birlikte,
bir an için iddianamede isnat edildiği şekliyle yani casusluk özel kastıyla
hareket edildiği düşünülse dahi, suçun konusunu oluşturan "niteliği
itibariyle gizli kalması gereken
bilgilerin temini" fiilinin gerçekleşmesi, müsnet olay bakımından mümkün
değildir. Çünkü önceki sayfalarda da ifade
ettiğimiz üzere temin edildiği öne sürülen
bilgiler devlet sırrı niteliğine haiz "gizli bilgi" değildir. Bu bilgilerin devlet sırrı içeren
bilgiler olmadığını teyit eden Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından tanzim
edilmiş 2 adet resmi rapor bulunmaktadır.
İddianame kapsamında temin edildiği iddia edilen bilgiler
gizli bilgi kapsamında bulunmadığı için hiçbir şekilde tipiklikten bahsedilemez
ve bu nedenle de suça teşebbüs söz konusu olamaz çünkü ortada suçun maddi unsuru
bulunmamaktadır. Dolayısıyla ortada hukuki
bağlamda TCK tarafından çerçevesi çizilmiş bir suç yoksa, bu suça teşebbüs etme de mevcut
olamayacaktır.
ASKERİ VEYA SİYASİ CASUSLUK İSNADINA
KARŞI MADDİ GERÇEKLERLE CEVAPLARIMIZ
İddianamenin 5. Bölümü (sözde)
"ÖRGÜTÜN SİYASAL VEYA ASKERİ CASUSLUK FAALİYETLER-
Ülkemiz Ve Rusya Arasındaki Diplomatik
Faaliyetlere Sızma" başlığını taşımaktadır.
Bu bölüm temel olarak
"11 Temmuz 2018 tarihinde Adnan
OKTAR Silahlı Suç Örgütüne yapılan operasyon kapsamında tutuklanarak cezaevine
gönderilen ve cezaevinde etkin pişmanlık
hükümlerinden yararlanmak istediğini ileri süren şüpheli Ece KOÇ isimli şahıs, örgütün
ülkemiz ve Rusya arasındaki diplomatik faaliyetlere nasıl sızdığı ile alakalı
vermiş olduğu ifadesinde özetle..." denilerek bir takım hukuki
dayanaktan yoksun suç isnatları içermektedir.
Söz
konusu suç isnatları etkin pişman sanık Ece Koç'un 17.09.2018 tarihli -
cezaevinin zorlu koşullarından kurtulmak için vermek mecburiyetinde kaldığı-
etkin pişman ifadesinde zikrettiği detaylardan ibaret olduğu için, bu isnatları
tek tek sıralayarak savunmalarımızı sunmak isteriz.
İDDİA
‘Leyla Rusya olarak
kayıtlı kişi ile Ece KOÇ arasında gerçekleşen whatsapp görüşmelerinde;
30 Ocak 2018
tarihinde Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt ÇAVUŞOĞLU ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey LAVROV arasında gerçekleşen görüşmede Leyla Rusya olarak kayıtlı kişinin
bu görüşmede tercüman olarak
bulunduğu ve görüşmede alınan siyasi kararları Ece KOÇ’a ilettiği hatta tercüme
esnasında çevirmediği noktaları da Ece KOÇ’a bilgi olarak ilettiği
görülmektedir:
‘Rejimciler zeytin
dalı ve Türkiye ile ilgili
çok sert sözler
söylüyor. Özür dileyerek çeviriyorum ve bazı sözleri
çevirmiyorum ki söyleyemem" dediği ve
toplantıda alınan kararları ‘Ortak sonuç
bildirgesinin onaylandığı, Özgür Suriye’nin geleceği ile ilgili tüm
etnik’ dini grupların orantılı şekilde hükümette ve devlet makamlarında yer
alacağı hususunun Anayasaya kaydedileceği, Anayasa değişiklik komitesinde tüm gruplardan orantılı şekilde PYD, YPG, KCK hariç
kişilerin yer alacağı, Golan tepelerinin iade edileceği, PYD
topraklarının rejim kontrolüne verileceği" şeklinde bilgileri şüpheli Ece
KOÇ’a aktardığı görülmüştür." (İddianame Sf. 121)
SAVUNMALARIMIZ
1.
Türkiye ile Rusya Dışişleri Bakanlıkları arasındaki ikili görüşmelerde sadece her iki ülkenin Dışişleri personeli olan tercümanları hazır
bulunabilir. Leyla İsmailova hayatı
boyunca ne Türkiye ne de Rusya Dışişleri Bakanlığı personeli
olmamıştır ve başka resmi bir kurumda da herhangi bir görevi olmamıştır. Dolayısıyla İsmailova,
hiçbir zaman hiçbir yerde Dışişleriyle veya başka resmi bir kurumda gizlilik
gerektiren bir görüşmede yer almamıştır.
İsmailova Soçi'de tamamen sivil bir çalışma kapsamında bulunmaktadır.
İddianamede iddia edilen durum gerçek olmayıp, LEYLA İSMAİLOVA HİÇBİR ZAMAN RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN SERGEY LAVROV
VE TÜRKİYE DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU'NUN İKİLİ GÖRÜŞMELERİNE KATILMAMIŞ VE BU
BAĞLAMDA TERCÜME GÖREVİ YAPMAMIŞTIR.
Leyla
İsmailova, 16.9.2019 tarihinde Avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı'na sunmuş olduğu dilekçesinde, "Hayatı boyunca Rusya
Dışişleri Bakanlığı personeli olmadığını, başka bir resmi kurumda da herhangi
bir görevi olmadığını, dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı veya başka bir resmi
kurumun gizli bir toplantısına katılmadığını, Rusya Dışişleri Bakanı Sayın
Sergey Lavrov ve Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun ikili
görüşmelerine hiç katılmadığını" beyan etmiştir:
Bu durum Türkiye Dışişleri
Bakanlığı'na da sorulmuş, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü tarafından 01.11.2018 tarihinde
tanzim edilen 82627212- 400.17-2018114499162
sayılı resmi evrakta Leyla İsmailova'nın hiçbir tarihte devlet görevlisi olarak çalışmadığı
KESİNLEŞMİŞTİR.
Ancak burada yöneltilen isnadın
TAMAMEN GERÇEK DlŞl OLDUĞUNU KESİN OLARAK İSPATLAYAN BAMBAŞKA BİR DELİL DAHA BULUNMAKTADIR.
Rusya Dışişleri Bakanı Sayın Sergey Lavrov ve Türkiye
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Soçi Suriye Ulusal Diyalog Kongresi
sırasında YÜZYÜZE İKİLİ GÖRÜŞME YAPMAMIŞLARDIR! Çünkü SAYIN
ÇAVUŞOĞLU SOÇİ'DEKİ SURİYE ULUSAL DİYALOG KONGRESİ'NE KATILMAMIŞ VE SOÇİ'YE DE
GİTMEMİŞTİR.
Türkiye, konferansa sadece gözlemci olarak katılmış ve Türkiye'yi temsilen
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Sedat Önal konferansta yer almıştır. Dolayısıyla iddianameye konu edilen
isnatlar baştan sona hayal mahsulüdür.
Öte yandan, bahsi geçen
Soçi Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne Suriye'deki çeşitli gruplardan 1500
delege katılmış ve kongre basına açık şekilde yapılmış, Türk medyası dahil tüm
dünya medya muhabirleri kongre akışını ve konuşmaları kongre salonundan canlı
yayında aktarmışlardır. Çok sayıda
internet sitesinde tüm konuşmalar canlı bağlantıyla an be an milyonlar
tarafından izlenmiştir.
Kongrenin
sonunda yayınlanan "sonuç bildirgesi" aynı gün Türkiye'deki tüm basın
yayın kuruluşlarına ulaştırılmıştır. Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan
2 ayrı duyuru ekte sunulmaktadır.
Whatsapp yazışmasında
bahsedilen kısa bilgiler Dışişleri
Bakanlığı tarafından basına dağıtılan sonuç bildirgesinden alıntılardır. Görüldüğü
üzere, bahsi geçen kongrenin akışında da Whatsapp yazışmalarında da Türkiye
Cumhuriyeti bakımından "devlet sırrı" niteliğinde hiçbir bilgi
bulunmamaktadır, hepsi kamuya açık bilgilerdir.
Nitekim Leyla İsmailova da İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunmuş
olduğu
beyanında kendisinin Ece Koç'a
aktardığı bilgilerin toplantının basın bülteninde yer alan başlıklar olduğunu
ifade etmiştir:
2.
Leyla İsmailova'ya ait olduğu iddia edilen
yazışmada görülen "Rejimciler
zeytin dalı ve Türkiye ile ilgili çok
sert sözler söylüyor. Özür dileyerek çeviriyorum ve bazı sözleri çevirmiyorum ki söyleyemem" cümlesinin ise, kritik
devlet sırrı bilgileri değil, Suriye
tarafının Türkiye hakkındaki hakarete varan çirkin ithamları olduğu çok açık ve nettir. Kaldı ki İsmailova
hakarete varan bu ağır ithamları, nezaket gereği sadece Ece
Koç'a aktarmaktan imtina etmektedir. İddianamede
yapılmaya çalışılan yorum hem hatalı hem de kötü niyetlidir. Yazışmanın içeriğinde İsmailova'nın
konferansta çevirmeyip yine de Ece Koç'a aktardığı hiçbir cümle
bulunmamaktadır. İsmailova'nın yazışmasından,
orada geçen konuşmanın içeriğinde
nezakete uygun olmayan ifadelerin yer aldığı ve bu kaba ifadeleri Ece Koç'a söylemek istemediği, ortamın ne kadar
gergin olduğunu vurgulamak için böyle bir
durum yaşandığını açıkladığı rahatlıkla anlaşılmaktadır.
Leyla İsmailova'nın kendisi
de Savcılığa sunduğu
beyanında bu konuyu benzer şekilde
açıklamıştır:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
talebi üzerine Leyla İsmailova ile
Ece Koç arasında gerçekleştiği iddia edilen whatsapp yazışmalarının dökümü
Dışişleri Bakanlığı Güvenlik ve İstihbarat Genel Müdürlüğü'ne de gönderilmiş, konu hakkında
rapor talep edilmiştir. İlgili bölümün
01.06.2019 tarih ve G GY/2019-23487164 sayılı raporunda şu ifade yer almıştır:
Ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından da benzer
bir değerlendirme raporu tanzim edilerek Leyla İsmailova ile Ece Koç arasındaki
Whatsapp yazışmalarında yer alan bilgilerin AÇIKLANMASI VEYA ÖĞRENİLMESİ
HALİNDE DEVLETİN DIŞ İLİŞKİLERİNE, MİLLİ SAVUNMASINA VE MİLLİ GÜVENLİĞİNE ZARAR
VEREBİLECEK, ANAYASAL DÜZEN VE DIŞ İLİŞKİLERİNDE TEHLİKE YARATABİLECEK
NİTELİKTE OLMADIĞI DEĞERLENDİRİLMİŞTİR.
Konuyla
alakalı olarak Kongre'nin düzenlendiği 30.01.2018 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı basın açıklamasında ve TRT Haber internet
sitesi, BBC News Türkçe internet sitesi, Deutsche Welle Türkçe internet sitesi,
Habertürk internet sitesi, Hürriyet Gazetesi internet sitesi, Cumhuriyet
Gazetesi internet sitesi,
T24 internet haber sitesi, Kırım Haber Ajansı,
Yeni Asya
Gazetesi internet
sitesi, Türkrus haber sitesi, Dünya Gazetesi internet sayfası, Al Jazeera, EuroNews,
the lndependent, Sputnik
News, the Guardian,
Voice of America gibi muteber kaynaklarda kongrenin
detayları ve konuşmaların içeriği yer almaktadır.
İDDİA
“Ülkemizde
gerçekleştirilen Akkuyu Nükleer Santral görüşmeleri çerçevesinde Leyla Rusya olarak kayıtlı
kişinin de bu görüşmeler esnasında
orada bulunduğunu Ece KOÇ1a aktardığı, Ece KOÇ1un da Akkuyu
Nükleer Santral görüşmelerindeki gelişmeleri Leyla Rusya olarak kayıtlı kişiye sorduğu, Leyla Rusya olarak
kayıtlı kişinin de toplantıda konuşulan
bilgileri ayrıntısı dosya içerisinde mevcut olacak şekilde Ece KOÇ’a ilettiği
görülmektedir." (İddianame sf 121)
SAVUNMALARIMIZ
Dosya içeriğinde, Leyla İsmailova'nın Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında gerçekleştirilen ve konusu Akkuyu
Nükleer Santrali olan herhangi bir resmi
görüşmeye katıldığına, tercümanlık yaptığına dair tek bir belge bulunmamaktadır. Bu konuda etkin pişman şüpheli Ece Koç'un soyut anlatımı
haricinde hiçbir somut delil yoktur.
Ece
Koç'un 64 sayfalık etkin pişman ifadesinde bu konu ile alakalı olarak
"Leyla en son Akkuyu görüşmelerine katıldı ve burada tercüme yaptı"
cümlesinden başka hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Bu cümle ise, rahatlıkla
görülebildiği gibi, hiçbir detay içermemektedir. Ece Koç'un burada kast ettiği
her ne ise, bunun somut delili dosyaya konmamıştır. Ece Koç'un devletler arasında gerçekleşen bir görüşmeyi kast ettiği de belli değildir.
İsmailova iki devlet arasında gerçekleştirilen resmi görüşmelere hiç katılmamıştır
çünkü böyle bir mevkide çalışmamaktadır, devlet
sırrı niteliğinde hiçbir bilgiye vakıf
değildir ve dolayısıyla bilmediği bir bilgiyi Ece Koç'a iletmiş olması teknik
olarak mümkün değildir.
Kaldı ki Leyla İsmailova da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu beyanında Akkuyu
konusunda devlet sırrı içeren hiçbir toplantıya katılmadığını ifade etmiştir:
İddianamenin bu bölümünde yine bilinçli olarak çarpıtma yapılmış, Leyla
İsmailova'nın dahil olduğu kısmın Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında gerçekleşen resmi görüşmeler olduğu
izlenimi oluşturulmuştur. Oysa
İsmailova'nın Dışişleri düzeyinde resmi bir görevi hiç olmamıştır. Buna rağmen
iddianamede 2253. sayfada şöyle bir yorum yapılmıştır:
Leyla isimli şahsın Türkiye ve Rusya arasında gerçekleşen zirve, toplantı ve benzeri
temaslarda tercümanlık yaptığı, bu toplantılarda iki ülkenin devlet büyükleri tarafından önemli ve GİZLİ
SİYASİ KONULARIN GÖRÜŞÜLÜP KONUŞULDUĞU ve Leyla
Rusya isimli şahsın
tercüme ettiği BU ÖNEMLİ VE GİZLİ SİYASİ
KONULARI örgütün bacılar grubunda yer alan Ece KOÇ isimli şüpheliye
ilettiği görülmektedir.
İddianamede yer verilen
bu yorum, tamamen
soyut, gerçeklere dayanmayan, kötü niyetli bir yorumdur. Leyla İsmailova'nın Ece Koç ile yaptığı iddia edilen whatsapp
görüşmelerinin tüm dökümü satır satır incelendiğinde dahi bu yorumu haklı
çıkaracak bir veriye ulaşılmamaktadır. Zaten İsmailova'nın Rusya
Federasyon Dışişleri Bakanlığı'nda resmi görev yapmaması nedeniyle,
bu iddianın gerçek olması da mümkün
değildir.
Hukuk yorumlarla ilerleyen bir süreç değildir,
olmamalıdır. Delil olmadan bir takım afaki beyanları esas alarak iddianame
hazırlandığında bu iddianame herhangi bir sohbet ortamında kahve eşliğinde öne
sürülebilecek varsayımlardan ibarettir ve hukuki bir değeri yoktur. Bu
varsayımlar dar bir dünya görüşüyle, komplo teorisyeni yaklaşımıyla, hukuki
kriterlerden uzak bir anlayışla değerlendirilip art arda sıralandığında ise
-tıpkı burada olduğu gibi- ortaya ciddi mantık çöküntüleriyle dolu, son derece
yüzeysel, hiçbir inandırıcılığı ve akılcılığı olmayan iddialar çıkmaktadır.
Leyla
İsmailova tarafından Akkuyu Nükleer Santrali konusunda Ece Koç'a gönderildiği
iddia edilen mesaj içeriği tam olarak şu şekildedir:
23:09:33 Ece Koç : Nereye gidiyorsunuz?
23:10:14 Leyla İsmailova: Akkuyu.
23:10:51 Ece Koç :
Müsait vaktinizde gelişmeleri bir anlatır mısınız Akkuyu Projesi'nde, döndükten
sonra, merak ediyorum.
23:14:06 Leyla İsmailova: Buradan olur mu bilemiyorum. Parlak değil açıkçası.
Çok
çalma var her taraftan. Herkes
kendi cebini düşünüyor, proje geleceği bulanık. Ama ikisi de 2023 diye anons ettiler, herkes inandı. 2023
olması imkansız. Anlaşılınca ne uyduracaklar merak ediyorum.
23:16:47 Ece Koç : Hayırlısı
inşaAllah.
23:17:42 Leyla İsmailova: Bir başka da var onu yüz yüze
anlatırım biri gelirse
ya da ben gelirsem inşaAllah.
23:56:42 Ece Koç : Olur tabi inşaAllah.
Tamamen spontane gelişmiş
bir sohbette, Leyla İsmailova'nın
Akkuya'ya gittiğini öğrenen Ece Koç, kendi kişisel merakından projenin nasıl
ilerlediğini sormuştur. Leyla
İsmailova'nın "Akkuyu" mesajından sadece 37 saniye sonra projenin nasıl ilerlediğini sorması, Ece Koç'un bu
konuyla Adnan Oktar'ın talimatıyla ilgilenmediğini, tamamen kendi kişisel
merakı olduğunu net şekilde göstermektedir. Yazışmanın devamında İsmailova "devlet sırrı"
bilgilerden değil, kendi kişisel görüşüne göre değerlendirdiği mali konudan
ve projenin bitim tarihinden bahsetmektedir. Bu bilgiler "devlet
sırrı" niteliği taşımadığı gibi, daha önce müteaddit defa açıkladığımız
üzere İsmailova 'nın devlet sırrı
bilgilere erişimi de bulunmamaktadır. Yazışmada
geçen konu, İsmailova'nın kişisel gözleminden ibarettir. Bu tarz kişisel
gözlemler kıraathanelerde haberleri izlerken çok sayıda vatandaş tarafından da
dile getirilmektedir. Özel veya gizli bir bilgi muhteva etmemektedir. Konu
hakkında az veya çok basından bilgi sahibi olan herkesin yapabileceği yorumlar
niteliğindedir.
İsmailova 'nın "buradan olur mu
bilemiyorum" ve "onu yüz yüze anlatırım" demesinin altındaki
sebep, iddia edildiği şekilde gizli bilgileri anlatmaktan imtina etmesi değil, o an
anlatmaya ayıracak vaktinin
olmamasındandır. Zaten Ece Koç
da soru yöneltirken "müsait vaktinizde anlatır mısınız?" demiştir. Leyla İsmailova 'nın
yolculuk halinde olduğu
yazışmadan anlaşılmaktadır.
Burada iddia makamı
tarafından yapılan çarpıtmanın boyutu
inanılmazdır. Daha da şaşırtıcı olan bu kadar sıradan ve basit bir konuşmaya, bu kadar çok mantık dışı anlam yükleyebilecek bir dünya
algısının ve hukuk yorumunun nasıl yapılabildiğidir. Tüm yazışma
içeriği bundan ibaret olduğu halde, iddianamede "Ece KOÇ'un Akkuyu Nükleer Santral
görüşmelerindeki gelişmeleri Leyla Rusya
olarak kayıtlı kişiye sorduğu, Leyla Rusya olarak kayıtlı kişinin de toplantıda konuşulan
bilgileri ayrıntısı dosya içerisinde mevcut olacak şekilde Ece KOÇ'a ilettiği görülmektedir" şeklinde
aktarılmıştır. Oysa yazışmada, toplantıda konuşulan
bir bilginin aktarılmadığı net olarak görülmektedir. Bu kadar net olan bir bilgi hakkında dahi bu
derece çarpıtılmış yorum yapılıyor olması hukuki olarak
iddiaya dayanak olabilecek hiçbir delil olmamasının verdiği çaresizlikten kaynaklanmaktadır.
Ortada bir toplantı ve o toplantıda konuşulan bilgiler yokken,
bu şekilde iddianame düzenlenmesi, iddia makamının
konuya iyi niyetle yaklaşmadığının açık göstergesi olmuştur.
Bu
iyi niyetten uzak yaklaşımın bir başka delili ise, aynı konu ile alakalı olarak
Dışişleri Bakanlığı Güvenlik ve İstihbarat
Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 01.06.2019 tarih ve G GY/2019-23487164 sayılı
rapordur. Raporda konu hakkında şu değerlendirme yapılmıştır:
Bu rapor zaten
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talep edilmiş
olup, bu talebin tek amacı
söz konusu yazışmalarda suç unsuru bulunup bulunmadığının tespitidir.
Konu ile alakalı en üst düzey devlet kurumu
olan Dışişleri Bakanlığı SUÇ UNSURU YOKTUR dediği
halde, YİNE DE BU KONU İDDİANAMEDE SUÇMUŞ GİBİ SUNULMAYA DEVAM EDİLMİŞTİR.
İddia edilen olayda TCK 328 maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için aranan
özel kast, casusluk maksadı yoktur. İddia edilen eylem yabancı bir devlet yararına
işlenmemiştir. Taraflar
arasında anlaşma yoktur.
Ortada devlet sırrı niteliğinde hiçbir bilgi yoktur.
Leyla İsmailova ile Ece Koç arasında geçen
yazışmada, Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili 2 bilgiden bahsedilmektedir:
1)
İnşaat sürecinde yolsuzluk şüphesi
olduğu.
2)
Faaliyete geçme tarihinde şüphe
olduğu.
Bunlar, iki kişi yan yana geldiğinde herhangi bir proje
hakkında rahatlıkla dile getireceği nitelikte kişisel yorumlardır. Herhangi bir inşaat ya da proje söz konusu olduğunda
toplumun büyük çoğunluğunda hakim olan kanaat ve en çok yapılan yorum olan
"yolsuzluk ve işin uzaması" yorumları burada da iki hanım arasında
gerçekleşmiştir. İki hanım arasındaki
muhabbetin ve afaki bir konuşmanın devlet sırrı olarak yorumlanması en olumlu
ifadeyle akıl tutulmasıdır.
Ayrıca her iki konu da bu yazışmanın yapıldığı
tarih olan Haziran
2018'den çok yıllar öncesinden zaten basın yayın
organları kanalıyla müteaddit defalar gündeme getirilmiş, kamuoyu
nezdinde tartışılmış konulardır. Tamamen aleniyete sahip olup, hiçbir
şekilde "devlet sırrı" statüsünde değerlendirilmeleri mümkün
değildir. Yukarıda ortaya koyduğumuz 2 konu hakkında basında çıkan çok
sayıdaki haberlerden bazı örnekleri dosyaya sunuyoruz. Bu haberler:
06.12.1999 Evrensel
09.12.2017 Diken Web Sitesi
29.01.2001 Hürriyet
09.01.2014 Yeni Şafak
02.01.2018 Yeni Şafak
06.02.2018 T24 Web Sitesi
08.04.2015 Cumhuriyet
03.09.2015 Milliyet
04.09.2015 nsan Haber Web Sitesi
07.09.2015 Sözcü
14.07.2016 Türkiye Barolar Birliği 11.03.2017 Birgün
17.05.2017 Yeni Şafak
07.11.2017 Medyakafe 14.11.2017 Diken Web Sitesi 22.11.2017 Bianet
09.03.2018 Sözcü
02.04.2018 Deutche Welle
04.04.2018 Akşam
04.04.2018 ArtıGerçek
10.04.2018 DHA
Eylül Ekim 2018 Mimarlık Dergisi
Rüşvetin Deşifresi – Aykut Küçükkaya –
D&R Kitap
emo.org.tr "nükleer santral macerası
bitmeli" Arif Künar – Elektrik Mühendisi
emo.org.tr "akkuyu nükleer santral ihalesinin ardındaki
gerçekler" Arif Künar
– Elektrik
Mühendisi
https://www.bilimsenligi.com/neden-nukleer-santrallara-hayir.html/
İDDİA
“Rusya bağlantısı
ile ilgili olarak Fatih MENET’in şirketinde yönetici
olan ve Rusya1daki işlerini takip eden “Leyla" isimli Rus kökenli
veya Tatar bir kız vardı, soyadını hatırlamıyorum ama maillerimin içerisinde bana kitap
ile ilgili mail attığı
için soyadı olabilir. Bu kız
kitapların, makalelerin, belgesellerin Rusça’ya çevrilmesini yapardı. Ayrıca
Rus gazeteciler ile bağlantı sağlardı.
Leyla, Putin’in danışmanı Aleksander DUGIN ile de bağlantısı var. Bu kişi KATEHON düşünce kuruluşunda yöneticiydi."
(İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Öncelikle söz konusu iddiaların muhatabı olan Leyla İsmailova ve Fatih Menet
isimli kişiler huzurdaki davanın tarafı değildir. Mahkemeniz CMK m.225 emri gereği, iddianamede unsurları gösterilen suça
ilişkin fiil ve fail ile bağlıdır. Ancak, söz konusu iddianın muhatapları (failleri) hakkında bir yargılama
olmadığından davamız konusu
yapılması mümkün değildir. Ayrıca ortada bir suç da yoktur. Hiçbir şekilde suç teşkil etmeyen ve
tamamen soyut anlatımlara dayalı deyim yerindeyse "laf kalabalığı"
yapmaya matuf iddiaların ceza yargılaması bakımında ehemmiyeti yoktur. Çünkü,
velev ki iddiaların doğruluğu kabul etsek dahi;
Fatih Menet'in şirketinde yönetici olmak suç değildir.
Yöneticisi olduğu şirketin Rusya'daki işlerini takip etmek suç
değildir. Rus kökenli veya Tatar olmak suç değildir.
Kitap ile ilgili
mail atmak suç değildir.
Kitapların, makalelerin, belgesellerin Rusça'ya tercümesini yapmak
suç değildir.
Rus gazeteciler ile bağlantı
sağlamak – TCK m.328
kapsamında somut delillerle suç isnadında bulunulmadığı sürece – suç değildir. İddianamede böyle bir suçlama yer almamaktadır.
Putin'in danışmanı
Alexander Dugin ile bağlantı sahibi olmak – TCK
m.328 kapsamında somut delillerle suç isnadında bulunulmadığı sürece – suç değildir.
İddianamede böyle bir suçlama yer almamaktadır.
KATEHON düşünce kuruluşunda yönetici olmak suç değildir.
İddialar dayanaktan yoksun olup müvekkilimin sevk edildiği TCK 328. maddesi
ile de nesnel
bağ içermemektedir. Ayrıca etkin pişman
sanık Ece Koç'un,
ortada bir suç varmış algısı oluşturabilmek için özenle seçilmiş kelimeler kullandığı görülmektedir.
Örneğin; bir insanı tanımak, onunla konuşmak, görüşmek veya iletişim kurmak
gibi eylemleri "bağlantı sağlardı, bağlantısı var" gibi kelimelerle
açıklamaya çalışarak kendince daha esrarengiz bir hava katmaya çalışmıştır.
Ancak bunların hukuki bir karşılığı bulunmamaktadır.
İDDİA
“Leyla ayrıca çok üst düzey bir tercümandı. Türkiye’den bakan veya üst
düzey bir görevli gittiğinde Rus yetkililer ile yapılan görüşmelerin tercümesini yapıyor. Dugin ile de bu sayede tanıştı. Leyla tercümesini yaptığı bu görüşmelerin içerikleri hakkında
örgüte bilgi vermesi için genelde Fatih MENET’e bilgi verirdi. Adnan OKTAR ile
ara ara birebir de görüşürdü.
Leyla en son Akkuyu
görüşmelerine katıldı ve burada
tercüme yaptı. Özellikle son dönemlerde sık sık tercüme
yapmak için Türkiye içinde ve yurtdışında seyahat
ediyordu. Hatta bu yüzden kitap çevrilerine çok fazla
yardımcı olamıyordu." (İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Leyla İsmailova ve Fatih Menet isimli kişiler
huzurdaki davanın tarafı değildir. Bu kişiler hakkında iddia olunan eylemler
hakkında ortada bir dava yoktur. "Davasız yargılama olmaz" prensibi
gereği söz konusu iddiaların huzurdaki yargılamaya taşınmış olması iyi niyetli
bir tutum değildir.
Kaldı ki, Leyla
İsmailova'nın Türk devlet adamları ile Rus devlet adamları arasındaki görüşmelerde tercümanlık yaptığı
iddiası DOĞRU DEĞİLDİR. İSMAİLOVA NE TÜRK
DEVLETİNDE NE DE RUS DEVLETİNDE BÖYLE BİR GÖREVDE BULUNMAMIŞTIR.
Bu konuda Dışişleri
Bakanlığı'nın raporu bulunmaktadır:
Dolayısıyla Ece Koç'un bu bölümdeki isnatları dayanaktan yoksun, soyut isnatlardır.
İsmailova'nın "son dönemde sık
sık tercüme yapmak için gerçekleştirdiği seyahatler" devlet görevi
kapsamında değildir, kaldı ki bu seyahatlerde hangi suçu nasıl, nerede, kiminle
işlediği somut delillerle ortaya konulmadığı için iddia dayanaktan yoksundur.
İDDİA
“Leyla ayrıca
Kırım görüşmelerinde de tercümanlık yaptı
ve Fatih MENET’e
bilgi verdi. Bunun üzerine
bu Kırım konusunu
Adnan OKTAR yayında
anlattı ve ardından kendi adıyla KATEHON’da yayınlanmak üzere bir makale yazıldı.
Bu makale 08/03/2017 tarihinde yazıldı ve yayınlandı." (İddianame
Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Leyla İsmailova ve Fatih Menet isimli kişilere
isnat olunan eylemlerin huzurdaki yargılamaya
konu edilmesinin hukuken
doğru olmadığını yukarıda
izah ettiğimiz için dilekçemizin devamında tekrara
düşmemek adına aynı beyanlarımızı tekrarlamayacağız.
Leyla İsmailova ne Kırım'da ne de başka herhangi bir
uluslararası görüşmede devlet adına resmi görevle tercümanlık yapmamıştır. Kendisi de Savcılığa sunduğu beyanında Kırım'da ticari amaçlı
bir toplantıya katıldığını, iş adamlarının olduğu
bu toplantının konusunun turistik yatırımlarla ilgili olduğunu ifade
etmiştir:
Etkin pişman şüpheli Ece
Koç'un ifadesinde bahsi geçen ve 08.03.2017 tarihinde Adnan Oktar adıyla
Katehon web sayfasında yayınlanan makalenin orijinalini ve Türkçe tercümesini
de dosyaya sunuyoruz. Bu makale tamamen açık
kaynak bilgilerinden derlenmiş
ve yorumlanmış, içeriğinde hiçbir gizli
devlet sırrı içermeyen bir makaledir. Makalenin yarıya
yakın kısmı Kırım'ın
tarihçesini anlatmaktadır. Ana mantık, Kırım'da günümüzde yaşanan
krizi çözmenin yolunun Türkiye ve Rusya Federasyonu'nun birlikte hareket
etmesi, dayanışma içinde olması, bunun Kırım halkına getireceği faydaların
anlatımıdır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Vladimir Putin'in iş birliği
sayesinde Kırım konusu Türk – Rus ittifakı ve kardeşliğinin sembolü olacaktır
denmektedir.
Dolayısıyla bahsi geçen makalede hiçbir suç unsuru
bulunmadığı gibi, Leyla
İsmailova'nın hayali görüşmelerde yaptığı tercümanlık sayesinde öğrendiği
gizli devlet bilgilerini aktarması yoluyla makalenin yazılmış olduğu iddiası da
tamamen mesnetsiz ve dayanaktan yoksundur. Unutulmaması gerekir ki müvekkil
Adnan Oktar, 45 farklı ülkeden 200'den fazla gazete ve haber sitesinde yazıları yayınlanan, dünyada en çok okunan
yazarlardan biridir. Söz konusu yazıda özel ve gizli bilgiye dayalı hiçbir konu
olmamakla birlikte, Kırım'ın tarihi ve Türkiye-Rusya ilişkileri gibi bir konuda
bir tercümanın sağlayacağı bilgilere ihtiyaç duymayacağı da açıktır.
İDDİA
“Leyla Rusya’da
Oktar BABUNA’yı bir televizyon kanalında programa çıkardı. Bu kanal KATEHON’a bağlıydı." (İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Rusya'da bir televizyon kanalında programa çıkmak suç değildir. Programa çıkıp konuşma yapan kişinin anlatımlarında suç
unsurları var olduğu iddia ediliyor ise, bunlar araştırılmalıdır ancak böyle
bir iddia yoktur ve dosyada bu yönde bir araştırma da görülmemiştir.
Bu kanalın Katehon'a bağlı
olması da suç değildir. Etkin Pişman
sanık ifadesinde - kanaatimizce kendi tahliyesini sağlayabilmek amacıyla önemli
bilgiler aktarıyormuş izlenimi vermek için- kasıtlı olarak "çıkardı"
ifadesini kullanarak aleyhe algı oluşturmak istemiştir ancak ortada
suç teşkil edecek
bir eylem yoktur.
Bu
yayın gizli saklı yapılmış bir yayın değildir. Yayın yapılmadan önce reklam ve
duyuruları tüm dünyaya yapılmıştır:
Oktar Babuna bu yayında
sadece Darwinizm ve Evrim Teorisinin geçersizliği konusu
hakkında konuşmuştur. Yayına ait bant kaydı da internette basit bir açık kaynak
çalışmasıyla kolaylıkla bulunabilmektedir.
Yayına ait Türkçe deşifre ekte sunulmaktadır. Yayın içeriğinde hiçbir suç unsuru bulunmamaktadır. Bu ve benzeri programlarda yapılan açıklamaların ve konuşmaların hepsi Türkiye Devleti lehine, Hükümetimizi koruma amaçlı, maneviyatı güçlendiren, dinsizliğin ideolojisine karşı olan konuşmalardır.
İDDİA
“Ayrıca “Pravda" gazetesinde Adnan OKTAR’ın makalelerinin yayınlanmasını sağlıyordu." (İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Pravda gazetesinde makale
yayınlatmak suç değildir. Müvekkil Adnan Oktar'ın makaleleri sadece Rusya'da değil dünyanın dört bir yanında
45 ülkede 200'den
fazla gazete, dergi ve internet sitesinde düzenli olarak
yayınlanmaktadır. Kaldı ki söz konusu
makalelerin tamamında Türkiye Cumhuriyeti'nin yüksek çıkarları gözetilmiş, her
zaman her koşulda hükümetimiz savunulmuş, uçak krizi sebebiyle bozulan
ilişkilerin düzeltilebilmesi için gayret gösterilmiştir. Çeşitli tarihlerde
Pravda'da yayınlanmış Adnan
Oktar makalelerinden örnekleri ve bu makalelerin özet bilgilerini ekte sunuyoruz.
Tüm
Pravda makalelerinin açık metinlerini içeren 212 sayfa uzunluğundaki beyan
dilekçemiz soruşturma dosyasına daha önce sunulmuştur.
Dolayısıyla
Ece Koç'un "yayınlanmasını
sağlıyordu" şeklindeki ifadesi iyi niyetten uzak ve aleyhe algı
oluşturmak amaçlıdır ve verilen bilgide de hiçbir suç unsuru yoktur.
İDDİA
“Bir defasında da İbrahim TUNCER ve
Zafer FIRAT’a Rusya’da çeşitli görüşmeler ayarladılar. Bu görüşmeler politikacı, dini lider ve düşünce kuruluşlarıydı. Bu
görüşmeleri de Lale CAMCI, Sinem TEZYAPAR ayarladı ve Leyla bu görüşmelerde
yardımcı oldu ve bazılarını bizzat katıldı." (İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Burada anlatılan hiçbir detay suç
teşkil etmemektedir. Türkiye'den her yıl yüzlerce, binlerce iş adamı, akademisyen, düşünce
kuruluşu yetkilisi, gazeteci ve diğer kişiler başka ülkelere seyahat ederek
görüşmeler yapmaktadır. Somut olarak suç unsuru tespit edilen görüşme var ise,
iddianamede bunlara yer verilmesi gerekirken iddia yasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
Müvekkil
veya arkadaşlarının yurt dışından akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler vb.
yaptıkları tüm görüşmeler tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin lehine
yapılan görüşmelerdir. Bu görüşmelerin ana amacı Devletimizin yüksek
çıkarlarını korumak, milletimizin faydasına gelişmelere vesile olmak, İslam'ın güzel sevgi dolu ahlakını tebliğ
edebilmek, Müslümanların iyiliğine katkıda bulunabilmektir. Bu görüşmelerin
verdiği faydalı sonuçlar Devletimizin ilgili kurumları tarafından bilindiği
için de desteklenmektedir.
Kanaatimizce,
iddianame de suç unsuru içermeyen eylemlerin uzun ve tabiri caizse ağdalı anlatımlarla kullanılmasının tek
bir sebebi vardır: Ortada hiçbir suç bulunmadığı için,
sanki suç varmış
izlenimi yaratabilmenin tek yolu sayfalar
dolusu içi boş isnadı sıralamak
gibi görülmüştür.
İDDİA
“Leyla İstanbul’a
geldiğinde Rusya’da aldığı notları Fatih MENET aracılığı ile Dragos’a gönderdi. Bu notlarda Suudi prensleri ile ilgili bilgiler
vardı. Bu bilgilerde veliaht prenslerden hangi prensin Amerika’nın adamı olduğu, hangisinin
Rusya’ya yakın olduğu gibi bilgiler vardı.
Hangi okullarda okudukları vs bilgiler vardı. Ben
de bu bilgileri Adnan OKTAR’a
ilettim. Leyla Türkiye’ye geldiğinde ben, Merve BÜYÜKBAYRAK ve Lale CAMCI ile de
tanıştı." (İddianame Sf. 120)
SAVUNMALARIMIZ
Öncelikle,
Leyla İsmailova'nın burada bahsedilen
notların içeriğindeki bilgilere Rusya'dan nasıl vakıf olduğu açıklanmamıştır.
Yazıldığı iddia edilen notlar dosya içeriğinde bulunmamaktadır. Çünkü böyle bir not yoktur. İddia tamamen
gerçek dışıdır. Ece Koç'un etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmek,
kendisini cezaevinin zorlu şartlarından kurtarabilmek amacıyla verdiği
ifadesi bu örneğinde
de görüldüğü gibi afaki, hukuki hiçbir değeri olmayan, sanki önemli bir
olay varmış ve önemli bir bilgiyi yetkililerle paylaşıyormuş izlenimi oluşturmak
için anlatılan şeylerden ibarettir.
Kaldı ki -böyle notlar
olmadığını tekrar vurgulamakla birlikte- Leyla
İsmailova tarafından bu nevi notlar tutulmuş olsa bile, herhangi bir internet araştırması
neticesinde çok daha fazlası ve kapsamlısına ulaşılması mümkün olan bu derece
sıradan bilgilerin önemli bir veriymiş gibi yansıtılmak istenmesi ortada hiçbir
suç olmadığının açık ispatıdır. Bir ülkenin yöneticisinin hangi okulda
okuduğunu tespit edebilmek için Rus bir tercümanın vereceği bilgilere ihtiyaç
yoktur. Bir ülkenin yöneticisinin hangi okulda okuduğunun istihbarı bir değeri
de yoktur. Bir ülkenin yöneticisinin siyasi görüşü, ideolojisi, yakın
ilişkilerinin olduğu ülkeleri bilmek için gazete okumak, yabancı basını ve
ilgili internet sitelerini takip etmek yeterlidir. Bunların "askeri siyasi
casusluk" iddiasına isnat olarak ortaya konulması en hafif deyimiyle
acziyettir.
İDDİA
“Bir
başka bilgi de Fatih MENET Rusya’ya gidip döndüğünde Leyla’dan
bilgi getirdi ve Kırım ile ilgili Aynalı Kavak Anlaşması ile ilgili bilgiler vardı. Bu
bilgiler ışığında Adnan OKTAR adına bir yazı hazırlamanın iyi olacağını söyledi. Bunun üzerine Adnan
OKTAR’a sorduk ilk etapta bir yazı hazırlamadık. Bir süre sonra Adnan OKTAR yayında anlattı
ve sonrasında biz de Adnan OKTAR adına bir
makale hazırladık ve KATEHON’da bu makale yayınlandı.
Bu olaylar 2017 veya 2018 yılında
oldu. “
SAVUNMALARIMIZ
Öncelikle, Kırım konusunda Katehon'da yayınlanan Adnan
Oktar imzalı makale hiçbir suç unsuru içermemektedir.
Aynalı Kavak Anlaşması
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya
arasında 21 Mart 1779 tarihinde imzalanan anlaşmadır ve kimsenin bu anlaşma
konusunda bilgi getirmesi için Leyla İsmailova'ya
ihtiyacı yoktur. Ortaokul müfredatında dahi
aktarılan, tüm tarih kitaplarında yer alan,
internette milyonlarca kaynaktan elde edilebilecek bir bilgidir.
Ayrıca
iddia edilen notlar dosya içeriğinde yer almamaktadır. Çünkü yoktur. İddia gerçek olmayıp akla ve mantığa da
uygun değildir.
Daha
önce de ifade ettiğimiz üzere etkin pişman sanık Ece Koç, tahliye olabilmek
amacıyla önemli bilgiler sunuyormuş imajı oluşturabilmek için bu nevi
anlatımlarda bulunmuştur.
İDDİA
“Dışişleri heyeti
2017 yılı sonu veya 2018 yılında Rusya’ya
Suriye konusu ile ilgili
olarak gittiğinde Leyla yine
tercümanlık yapmış. Hatırladığım kadarıyla heyette Cumhurbaşkanının akrabası
da varmış. Sanırım
bu adamın adı “Mutlu" idi. Bu görüşme
gizliydi ve medyaya
yansımadı. Bu görüşme
ile ilgili de bilgi gönderdi. Fatih MENET aracılığı
ile veya Whatsapp’tan
beni arayıp söyledi diye hatırlıyorum.
Şu an gelen bilgileri tam olarak hatırlamıyorum. Ama gelen bütün bilgileri
Adnan OKTAR’a ilettim. Rusya’ya giden bütün kardeşler
Leyla’yı tanır."
SAVUNMALARIMIZ
Diğer
tüm iddialar gibi bu anlatım da dayanaktan yoksundur, hukuki değeri olmayan
afaki bilgiler içermektedir.
İddia makamı iddianameyi kaleme alırken Dışişleri
Bakanlığı tarafından tanzim edilmiş resmi rapora değil de dedikodulara ve
tahminlere dayalı olarak çalışma yapmayı tercih etmiştir. Bu durumu hayretler içinde tekrar tekrar gözlemliyoruz.
Savunmamızda alıntılar
yaptığımız söz konusu raporlar, Leyla İsmailova'nın Dışişleri Bakanlığı heyetlerine tercümanlık yapmadığını, hiçbir tarihte görevli olmadığını, iddia edilen sözlerin de suç unsuru içermediğini açıkça ortaya koymuş olmasına
rağmen, iddianamenin sayfaları dönüp dolaşıp aynı konuyla alakalı etkin
pişman şüpheli Ece Koç'un mesnetsiz, soyut, dayanaktan yoksun beyanlarıyla doldurulmuştur.
Yapmış, etmiş,
varmış, sanırım adı şuydu, gibi şüpheli bir anlatım tarzında
başlayan bölüm, "ya beni arayıp söylemişti ya da Fatih
Menet'le haber göndermişti" gibi soyut
içeriklerle devam ettirilmiştir. Etkin pişman şüpheli Ece Koç zaten konuyu tam
hatırlayamadığını izah etmiştir. Tereddüt içindedir. Güya kendisine geldiğini
iddia ettiği bilgilerin içeriğini açıklamamıştır. Hangi konuda bilgi gelmiştir,
bu bilgiler devlet sırrı niteliğinde midir, siyasi ve askeri casusluk
amacı var mıdır,
hiçbir şey belli değildir. Çünkü iddialar gerçek
değildir.
İDDİA
“Ayrıca Leyla, Türkiye’den Diyanet Başkanlığı’ndan bir heyetin Rusya’da bir programa katılmak üzere geleceğini ve kendisinin de burada tercümanlık
yapacağını bana söyledi. Bana bu konuda bir şey diyor musunuz
diye yani tercüme yaparken tam ne yönde yapmasını istediğimizi sordu. Bu konuyu
da Adnan OKTAR’a ilettim. Ancak Adnan OKTAR herhangi bir not söylemedi. Bu
tarz katılacağı önemli
toplantılar ile ilgili
sürekli Adnan OKTAR’a
iletmem için bilgi veriyordu, şeklinde beyanda
bulunmuştur."
SAVUNMALARIMIZ
Tamamen
soyut, hiçbir delili olmayan, dayanaktan yoksun ithamlar tekrar tekrar
iddianamede sıralanmıştır. Hangi tarihte, kimlerin katıldığı heyet, hangi
programa katılıyorlar, ne konuşuluyor, devlet sırrı içeriğinde bir konuşma var mı, Leyla
İsmailova orada mı, orada olsa bile devlet sırrı niteliğinde bir bilgi
aktarmış mı, aktarmış olsa bile bunu askeri ve siyasi casusluk amacıyla mı
yapmış... Bu şekilde sayısız soru çıkarılabilir, ancak bir suçlama ve buna bağlı bir yargılama
yapılabilmesi için iddia makamının öncelikle konuyu dikkatlice
araştırması, somut delillerini bulması ve ortaya koyması beklenirdi. Oysa
ortada hiç ama hiçbir belge, bulgu, yazışma, evrak, vs yoktur.
Bu
bölümün önemli bir başka detayı da burada anlatılan faaliyetin TCK m.328 kapsamında sayılan bir casusluk faaliyeti
olarak değerlendirilemeyecek olmasıdır. Leyla İsmailova'nın Diyanet yetkililerinin
gerçekleştireceği görüşmelerden devlet sırrı niteliğinde bilgileri ele
geçirmeye çalıştığı dahi öne sürülmemiştir. Belirsiz bir toplantıda tercüme
yaparken "ne yönde tercüme yapayım" şeklinde bir soru sorduğu iddia
edilmektedir. Bu sorunun sorulduğuna dair de hiçbir delil ortada yoktur. Kaldı
ki Adnan Oktar'ın bu soruya cevap vermediği ifadede belirtilmiştir. Sadece bu
anlatım dahi müvekkilimizi soyut casusluk suçlamasından gayrı tutmak için
yeterliyken bu gerçek hiç dikkate alınmamıştır.
İDDİA
“Şüpheli Ece KOÇ’un ifadesinde beyan ettiği bu hususlarla alakalı
olarak şahsın kullanımında olan dijital materyalin Siber Suçlarla Mücadele
Şube Müdürlüğü tarafından
alınan imajına binaen düzenlenen raporda incelemeler yapılmış ve Ece KOÇ’un itiraf ettiği hususları doğrulayan verilerin
bulunduğu tespit edilmiştir. "
SAVUNMALARIMIZ
Bu değerlendirme tamamen
taraflı, iyi niyetten uzak bir değerlendirme olup tarafımızca kabulü mümkün
değildir. Öncelikle
11.07.2018 tarihli polis operasyonunda el
konulan dijital materyallerinin tamamı CMK m.134 ve devam maddelerine aykırı usullerle el konulmuş ve
incelenmiştir. (Konuyla ilgili
delillerimiz ve açıklamalarımız dosyada mübrezdir.) Söz konusu dijital
materyallerden elde edildiği iddia edilen deliller hukuka aykırı olup hükme
esas alınması ve yargılama konusu yapılması hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki, elde edildiği iddia olunan yazışmalar hiçbir
suç unsuru barındırmamaktadır. Ece Koç'un
iddialarındaki konulara ait yazışmalar da dosyada
MEVCUT DEĞİLDİR. Dolayısıyla dayanaktan yoksun ve hukuka aykırı delillerin
davanın esasına müessir bir yönü olmadığı açıktır.
İDDİA
“Ece KOÇ’un Leyla Rusya olarak kayıtlı kişiye
Tina Kandelaki isimli Rus bir bayanla
görüşme yapmak istedikleri ve tercüme konusunda Leyla Rusya olarak kayıtlı
kişiden yardım istediklerini belirttiği, örgüt üyesi Ahmet Oktar BABUNA’nın anılan bayan ile İsviçre’deki Davos toplantısında
tanıştığı ve kadının örgüt tarafından misafir edilmek
istendiği ve kadının
da bu misafir edilme isteğini
kabul
Ettiği, Leyla Rusya olarak kayıtlı kişinin
de anılan kadının
“misafir edilme isteğini kabul etmesini ilginç bulduğu, Tina
Kandelaki isimli şahsın Rusya Devlet Başkanı Vladimir PUTİN’in ikinci eşi ile çok yakın arkadaş olduğu, PUTİN
ailesinin birçok özel sırrına vakıf olduğu, Rusya Devlet
Televizyonu’nun Genel Müdürü olduğu, ayrıca
Rusya Devleti adına ajanlık olarak
değerlendirilebilecek özel bilgi toplama faaliyetleri de yürüttüğü bu yüzden kadının Türkiye’ye geliş
amacının farklı olabileceği" şeklinde bilgileri Ece KOÇ’a aktardığı
görülmektedir."
SAVUNMALARIMIZ
Daha önce de açıkladığımız üzere,
1.
11.07.2018 tarihli
polis operasyonunda el konulan ditijal materyallerinin tamamı CMK m.134 ve devam maddelerine aykırı
usullerle el konulmuş ve incelendiğinden,
2.
Whatsapp
yazışmaları sıradan bir insan tarafından dahi sonradan oluşturulabildiği, sahte whatsapp mesajlarının
nasıl oluşturulacağı youtube üzerinden
sayısız videoda öğretildiğinden,
3.
Dosyaya daha önce sunulmuş
olan bilirkişi mütalaalarında dosyada yer alan sözde
whatsapp yazışmalarının delil hükmü taşıyamayacağı ifade edildiğinden İddianamede yer alan bu yazışmaların hiçbir hukuki delil niteliği bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, söz konusu whatsapp
yazışmaları gerçekleşmiş olsa dahi, Ece Koç
ile Leyla İsmailova arasında bu konu bağlamında gerçekleştiği iddia edilen
yazışmaların akışı şu şekilde özetlenebilir:
Ece Koç Rusya'dan bir bayanı aramak
istiyor ancak telefonda Rusça cevap
verildiği için iletişim kuramıyor ve İsmailova'dan
yardım istiyor. Oktar Babuna'nın Davos Toplantısı'nda tanıştığı bir kişi olan Tina Kandelaki, 26.02.2018'de Türkiye'ye gelmeyi
kabul ediyor, buradaki görüşme içeriği davetin neticelendirilmesi amaçlı.
Kandelaki
Türkiye'ye kendisini getirecek uçak
bilgisini teyid etmediği için kendisine ulaşmaya çalışılıyor.
Burada çok önemli bir
detay görüyoruz. Eğer iddianamede ortaya konulduğu gibi büyük bir casusluk
faaliyeti yürütülmek istenseydi, Tina
Kandelaki TÜRKİYE'YE DAVET EDİLMEZDİ. Giriş çıkış bilgileri kayıt altına
gireceğinden dolayı güya yapılması planlanan casusluk faaliyeti zaten Türk
makamları tarafından tespit edilmiş olacaktı. Eğer casusluk faaliyeti
kapsamında bir amaç güdülmüş olsaydı, rahatlıkla yurtdışında kimsenin
bilemeyeceği bir yerde ve zamanda Kandelaki ile görüşme yürütülebilirdi. Buradaki amacın Tina Kandelaki'yi A9TV canlı
yayınına davet etmek ve herkesin gözü önünde bir görüşme gerçekleştirmek olduğu açıkça görülmekte ve anlaşılmaktadır.
Nitekim yazışmanın devamında Ece Koç'un,
Tina Kandelaki ile olan mesajlaşmasını görüyoruz, bu mesajlaşmada
Kandelaki'nin canlı yayına katılmak üzere Türkiye'ye davet edildiği kuşkuya yer
bırakmayacak şekilde nettir. Yazışma şöyledir:
Dear Ece,
Thank you very much for your kind attention and detailed message. It will be a very productive live conversation, I am sure.
What's the date do you suggest me to attend the show? It will be better to book the
date in advance due to quit tough schedule in coming months.
Best regards,
Tina.
Yazışmanın tercümesi şu şekildedir:
Sevgili Ece,
Nazik ilgine ve detaylı mesajına
çok teşekkür ederim.
Çok yapıcı bir canlı sohbet olacağına
eminim.
Televizyon
programına katılmamı önerdiğiniz tarih nedir? Gelecek aylardaki
yoğun programım sebebiyle katılım tarihini önceden ayarlamamız iyi olacaktır.
En iyi dileklerimle,
Tina.
Öte
yandan, iddia makamının "niyet okuma" yaparak bir çıkarımda bulunmasının
hukukla ve vicdanla bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır. Hayali oluşa göre, Tina Kandelaki Rusya Devlet Başkanı Vladimir
PUTİN'in ikinci eşi ile
çok yakın arkadaş olduğu için, PUT N ailesinin birçok özel sırrına vakıf olduğu için, Rusya Devlet Televizyonu'nun Genel Müdürü olduğu için,
ayrıca Rusya Devleti adına ajanlık
olarak değerlendirilebilecek özel
bilgi toplama faaliyetleri de yürütüyor olabileceği için, bu yüzden Kandelaki'nin Türkiye'ye
geliş amacının da casusluk olabileceği değerlendirilmiş, bu şekilde Adnan Oktar ve
arkadaşlarının casusluk yapmayı planladıkları
alenen hayal edilmiştir. Hayallerin ceza yargılamasında yeri yoktur.
İddianamede Tina Kandelaki ile Adnan Oktar
veya herhangi bir arkadaşı arasında, devlet güvenliğini ilgilendiren
gizli bilgilerin alınıp verildiği, böyle bir istekte bulunulduğu, bu alışverişin askeri veya
siyasal casusluk amacıyla yapıldığı yönünde
TEK BİR SOMUT BİLGİ, BELGE, DELİL, DEŞİFRE, FOTOĞRAF, VİDEO
bulunmamaktadır.
Ece
Koç ile Leyla İsmailova arasında
geçtiği iddia olunan yazışmaları incelemeye devam edelim:
İsmailova bu ziyaretin gerçekleşmesi
konusunda şüpheli olduğunu çünkü Kandelaki'nin çok üst boyut bir kişi olduğunu
ifade ediyor. Ece Koç Pegasus Havayolları ile bilet aldıklarını söyleyince bu düzeydeki birisi için özel uçak ayarlamak gerekir diyor. Bu teklife Ece
Koç sadece gülüyor. İsmailova Oktar
Babuna'nın kendisinin de Kandelaki'yi arayabileceğini hatırlatınca, Ece Koç
yapılan e-posta yazışmasında bu telefonun olduğunu, o yüzden bu numarayı aramak
istediklerini söylüyor.
Bu noktada iddianamedeki bir çarpıtmaya daha vurgu yapmak istiyoruz.
İddianamede Kandelaki'nin Rusya Devlet
Televizyonu'nun Genel Müdürü olduğu belirtilmiştir. Oysa whatsapp
yazışmalarında "devlet spor tv kanalının
genel müdürü" ifadesi geçmektedir. Muhtemelen
iddia makamı spor televizyonunda yöneticilik yapan birinin çok da önemli biri
gibi gözükmeyeceğini düşünmüş olacaklar ki, "Rusya Devlet Televizyonu'nun Genel Müdürü" diye ifade ederek çok
daha büyük bir paye vermeye,
çok daha önemli
biri gibi göstermeye çalışmışlardır.
Yazışmanın devamında İsmailova,
Kandelaki ile ilgili tamamen kendi kişisel görüşlerinden oluşan bazı bilgileri
aktarıyor. Bu bilgiler en fazla
"dedikodu" kapsamında kabul edilebilecek bilgiler olduğu açıkça
görülüyor. Sonrasında konu kapanıyor ve başka
bir konu ile ilgili yazışmalar oluyor. Daha sonra Ece Koç
İsmailova 'ya Kandelaki'yi telefonla aramasını
hatırlatıyor, aramanın neticesinde
İsmailova, Kandelaki ile
değil ofisiyle görüşüyor ve henüz Moskova'ya dönmemiş olduğu bilgisini
iletiyor. Birlikte uçak bileti bakıyorlar. İsmailova
ısrarla pahalı uçak bileti alınması gerektiğini söyleyip sebebini de yine dedikodulardan edindiği bilgileri
aktararak izah ediyor. Ece Koç da o
yönlerin kendilerini ilgilendirmediğini ifade ediyor. Konu bu şekilde kapanıyor.
Tüm
bunların neticesinde ise, Tina Kandelaki
Türkiye'ye gelmemiş, A9TV'de
canlı
yayına katılmamış, Adnan Oktar veya herhangi başka bir arkadaşıyla görüşmemiştir. Ece Koç bunu etkin pişman ifadesinde şöyle açıklamıştır:
Bu tarz bir görüşme ne yurtiçinde ne de yurtdışında
yapılmamıştır. Görüşme gerçekleştirildiğiyle alakalı bir delil dosya içeriğinde
yer almamaktadır. Hiçbir görüşme yapılmamışken, TCK 328. maddesi
ile insanları suçlamak
hukuk adına bir skandaldır.
Üstelik herhangi bir
görüşme yapılmış olsa idi dahi, bu görüşmenin sadece askeri veya siyasi
casusluk amacına matuf bir görüşme
olduğu somut delillerle ispatlanmak zorunda olurdu.
İddia makamı somut delillere itibar etmek yerine, Rus bir vatandaşın whatsapp
yazışmalarında paylaştığı dedikodulardan yola çıkmış, bu dedikodulara dayanarak adı geçen bayanın
casusluk yapabilecek kapasitede birisi olduğuna kanaat getirmiş, "bu vasfa sahip biri ile
başkaları görüşüyorsa illa ki casusluk amacı için görüşeceklerdir" diye
düşünerek iddianameye bu konuyu eklemeyi uygun görmüşlerdir. Kaldı ki söz
konusu yazışmalar hukuka aykırı yöntemlerle
elde edilmiş gerçekliği konusunda şaibeler barındıran ve delil hükmüne haiz olmayan yazışmalardır.
İDDİA
Şüpheli Ece KOÇ’un ifadesinde verdiği bilgiler doğrultusunda şahsa ait telefonun imaj raporuna göre;
Adnan OKTAR suç
örgütünün ülkemiz ve Rusya arasındaki gizli
siyasi görüşmelerin bilgilerini Leyla isimli bir tercüman aracılığıyla ele geçirmeye çalıştığı
görülmektedir.
Leyla Rusya olarak kayıtlı kişiyle gerçekleşen
whatsapp yazışma içerikleri ayrıntısı ile birlikte dosya içerisinde yer
almaktadır.
Ece KOÇ ve Leyla Rusya olarak kayıtlı kişinin
konuşmaları incelendiğinde ülkemiz ve Rusya arasındaki görüşmelerin
Ece KOÇ’a aktarıldığı ve Ece KOÇ’un
da ifadesinde Leyla Rusya olarak
kayıtlı kişiden aldığı bilgileri örgüt lideri (kurucu- yönetici) Adnan OKTAR1a
ilettiği hususunu beyan ettiği görülmektedir.
SAVUNMALARIMIZ
Öncelikle, söz konusu
imaj raporunun hiçbir
noktasında, etkin pişman
şüpheli Ece Koç'un Leyla
İsmailova isimli kişiyle
yapmış olduğu whatsapp
yazışmalarında hiçbir cümlede
"ülkemiz ve Rusya arasındaki gizli
siyasi görüşmelerin bilgilerini ele geçirme çalışması"
bulunmamaktadır. Bu iddialar, iddia
makamının SOYUT ve DAYANAKTAN YOKSUN iddiaları
olup, mevcut veriler
bu iddiayı yalanlamaktadır.
İddianame içinde tekrar tekrar geçmesi sebebiyle, biz de konunun
anlaşılabilmesi için tekrar tekrar izah etmek durumunda kaldığımız gerçekler
şöyledir:
1)
Yazışmalarda Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında gerçekleşen
gizli siyasi görüşmelere atıf dahi YOKTUR.
2)
Leyla İsmailova, bu tarz görüşmelere katılabilme
yetkisine SAHİP DEĞİLDİR. Her iki ülke adına da devlet görevinde BULUNMAMAKTADIR ve hayatı
boyunca da BULUNMAMIŞTIR.
3)
Ne Adnan Oktar ne de arkadaşlarından HİÇBİRİ, hiçbir
ülkeye ait GİZLİ SİYASİ BİLGİLERİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞMAMIŞTIR. Bu iddiayı ispatlayan
tek bir delil, tek bir belge mevcut değildir.
Bir başka konu ise, dosya içeriğinde yer alan yazışmaların sadece ve sadece
Ece Koç ile Leyla İsmailova arasında
cereyan ettiği görülmektedir. İddia olunan bu yazışmalarda tek bir satırda dahi Adnan Oktar'ın adı geçmemektedir.
Ece Koç bu yazışmalarda tek bir kere bile "ben bu konuyu Adnan Oktar'a
ileteyim, fikrini alayım, sana cevap vereyim" veya "Adnan Bey şu
konuyu soruyor" şeklinde bir ifade kullanmamıştır. Bu konuyu Adnan
Oktar'a bağlamaya çalışmak, daha önce sıklıkla yapıldığı iyi niyetten uzak
beyhude bir çabadır.
Etkin
pişman Ece Koç, arkadaş grubumuzda bulunduğu 30 yıl boyunca hep faydalı
faaliyetlere iştirak etme gayretinde olmuştur. Kendi anlatımlarında da
özellikle son yıllarda tüm vaktini kitap ve makale çalışmalarına ayırdığını, yabancı gazetelerde ve internet
sitelerinde köşe yazıları, makaleler yayınlattığını vurgulamaktadır. Ece Koç
kendi çalışmalarında kullanmak için çeşitli bilgi araştırmaları yapmakta bu
bilgileri edinmek için tanıdığı kişilerle fikir alışverişinde bulunmaktadır.
Leyla İsmailova ile olan diyalogu da
sadece bu bağlamdadır. Zaten yazışmalarda İsmailova'nın Akkuyu'ya gideceğini
öğrendiğinde saniyeler içinde "o proje hakkında bilgi iletebilir
misin" demesi bunun
çok net bir göstergesidir. Dolayısıyla iddia makamının güya Adnan Oktar suç
örgütü adına casusluk faaliyeti yapıldığını iddia etmesi bir başka yönden daha
geçersiz kalmaktadır.
İDDİA
"Leila IZMAILOVA isimli şüphelinin görev aldığı iş
sahası da dikkate alınarak elde ettiği tüm bilgileri üyesi olduğu örgüte
aktarma özel kastı
içerisinde olduğu hususları bir bütün olarak
değerlendirildiğinde Siyasal veya Askeri Casusluk suçuna teşebbüs ettiği anlaşılmıştır."
SAVUNMALARIMIZ
İddia makamının "çarpıtmalarına" birinci
örnek:
... elde ettiği tüm bilgileri...
Dosya içeriğinde, whatsapp yazışmalarında ya da başka
herhangi bir belgede, Leyla İsmailova'nın elde ettiği herhangi bir bilgi
yoktur. İddianameye konu
içeriklerin hiçbirinin devlet
sırrı niteliğinde olmadığı
ve casusluk faaliyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği kesin bir biçimde
ispatlanmıştır.
İddia makamının "çarpıtmalarına" ikinci örnek:
... elde ettiği tüm bilgileri üyesi olduğu örgüte aktarma
özel kastı içerisinde olduğu...
TCK 328. madde ile düzenlenen siyasi veya askeri casusluk suçunun sübuta ermesi bakımından özel kast gerektiği doğrudur, ancak bu özel
kasıt, bu şekilde iddianamede öne sürüldüğü gibi "aktarma" değil,
"casusluğa konu bilgi veya belgeyi elde etmekte gösterilen"
özel kasıttır. Örneğin bir kişinin bulunduğu ortamda bir
anda konuşulan bir bilgiyi duymuş
olması, casusluk olarak
nitelendirilmemektedir. Casusluk kastı ile hareket eden kişinin, önceden anlaşma yaparak elde
etmeyi tasarladığı ve elde ettikten sonra da yabancı bir devlete aktararak
karşılığında bir çıkar edinme anlaşmasını yaptığı bilgi veya belgeyi, edinebilmek maksadıyla özel bir çaba göstermesini kanun koyucu
"özel kast" olarak nitelendirmektedir.
İşin ilginci, iddia makamı
bu bilgiyi çok iyi bildiği
gibi, iddianamenin 124. sayfasında
bunu yazıya da dökmüştür:
Suçun maddi unsuru, bilgilerin temin edilmesidir. Maddi
unsuru oluşturan hareket, esasen var olan bilgilerin ele geçirilmesi yani bu
maksatla çaba gösterilerek teminidir. Suçun oluşması için failde kastın yanı
sıra, özel maksadın varlığı aranacaktır. Bilgilerin siyasal veya askeri
casusluk maksadıyla temini gerekmektedir.
İddia makamı konuyla alakalı hukuki bir terimi sadece "cümle içinde
kullanarak" anlatımını güçlendirebileceği ve inandırıcı kılabileceği yanılgısına düşmüştür. Üstüne
üstlük bunu yaparken sadece 1 sayfa önce kendi yaptığı değerlendirmeyi de unutmuştur.
Suç
isnatlarının odağında yer alan Leyla İsmailova
isimli Rus vatandaşı şahıs, müdafii Avukat Mehmet N. Aytekin vasıtası ile
16.09.2019 tarihinde soruşturma dosyasına 10 sayfalık bir dilekçe sunarak
hakkındaki tüm suç isnatlarını somut delillerle tek tek çürütmüştür. Ekte bu
savunma dilekçesini sunuyoruz.