Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır. 

Özellikle cinsel suçlarda mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.

-          Her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.

-          Bu deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.

-          Eyleme ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.

-          Olayın intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.

-          Anlatılan olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.

Müşteki H.N.Ü.’ın ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.  ÇÜNKÜ MÜŞTEKİ H.N.Ü. İFADELERİ SIRASINDA  57 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.  

CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 57 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.

 

Bu çelişkiler şunlardır:

ÇELİŞKİ 1: H.N.Ü., arkadaşlarıyla 2014-2017 yılları arasında görüşmüştür. Görüştüğü 3 yıllık süre boyunca hiçbir şikayette bulunmamıştır. Kendi anlatımına göre husumetli müşteki ÖM ve UŞ ile iletişime geçer geçmez şikayetçi olmuştur.

 

ÇELİŞKİ 2: H.N.Ü.’ı emniyete Ö.M. götürmüştür. H.N.Ü. buna bahane olarak, “yeri bilmediği için kendisiyle gittiğini” söylemiştir oysaki H.N.Ü. zaten Fatih semtinde oturmaktadır, Vatan Caddesi üzerinde bulunan emniyet binasının yerini bilmemesine imkan yoktur, bulması için ÖM’nin kendisine eşlik etmesine de gerek yoktur.

 

ÇELİŞKİ 3: H.N.Ü. ifadesinde Ü.K.’dan bahsetmediği halde, HTS kayıtlarında emniyet ifadesinin hemen öncesinde, 1 ve 8 haziran 2018 tarihleri arasında yoğun telefon konuşmaları tespit edilmiştir.

 

ÇELİŞKİ 4: H.N.Ü.’ın emniyet ifadesinde yanında avukatı bulunmazken, mahkemedeki avukatının kendisiyle beraber çok sayıda müştekinin de müdafiliğini yapan Av. T.D. olması dikkat çekicidir. Ancak müştekinin ifadelerinden kendisinin ve ailesinin maddi imkanlarının sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Kendisi Çapa Diş Hekimliği Fakültesi’nin yemekhanesinde çalıştığını beyan etmiştir. Bu durumda vekalet ücretini ve diğer masrafları nasıl karşılayabildiği sorusu akıllara gelmektedir.

 

ÇELİŞKİ 5: Müşteki güya dini telkinle irade fesadına uğradığını iddia ederken “ikna edildim ama uygulama sürecine hemen geçmedim” diyerek aslında ikna olmadığını aksine üzerinde düşündüğünü açıkça belirtmektedir.

 

ÇELİŞKİ 6: Müşteki güya dini telkinler sonucu iradesinin fesada uğradığını iddia ettiği halde, namaz kılmadığını söylemektedir. İslam’ın 5 şartından biri olduğu herkesçe bilinen namaz kılmaya ikna olmamış, güya sevap kazanmak için anal oral ilişkiye girdiğini iddia etmiştir.

 

ÇELİŞKİ 7: H.N.Ü. güya iradesinin fesada uğratıldığını iddia ettiği halde, birden çalışma kararı almış ve bu konuda Cem Sedat Altan’ı ikna edebilmiştir.

 

ÇELİŞKİ 8: H.N.Ü. güya iradesinin fesada uğratıldığını iddia ettiği halde, dışarıda çalışmaya başlar başlamaz Cem Sedat Altan’a (kendi ifadesine göre) inat olsun diye bir sevgilisi olmuştur.

 

ÇELİŞKİ 9:  H.N.Ü. iddiasına göre, güya cinsel saldırılara uğradığı için arkadaş grubundan ayrılmaya karar vermiştir. Ancak kısa bir süre sonra dışarıya adapte olamadığını söyleyerek, güya tekrar cinsel saldırılara uğradığı yere döndüğünü iddia etmektedir. İfadesinde “kendimi onlara mecbur hissettim” demiş yani kendisini güya tecavüzlere mecbur hissettiğini söylemiştir, bu durum elbette ki hayatın olağan akışına aykırıdır.

 

ÇELİŞKİ 10:  H.N.Ü., güya iradesinin fesada uğratıldığını iddia ettiği halde, istediği zaman gidebilmekte, istediği zaman dönebilmekte, karar alıp tekrar gidebilmektedir. İradesi her aşamada yerindedir, kendi istediği gibi karar alıp uygulayabilmektedir.

 

ÇELİŞKİ 11:  H.N.Ü. ifadesinde anne ve babasının arasının iyi olmamasından dolayı Cem Sedat Altan’ın güya bir avukat tutarak anne babasının boşanmalarını sağlaması konusunda ısrarcı olduğunu iddia etmektedir. Cem Sedat Altan’ın hayatında hiç karşılaşmadığı insanların evlilik hayatlarıyla ilgilenmeyeceği açıktır. İddiasını kabul etmemekle birlikte, ifadesine göre H.N.Ü. Cem Sedat Altan’ı bu talebinden vazgeçirdiğini iddia etmektedir. Demek ki müşteki irade fesadı iddiasının aksine istemediği, aklına yatmayan durumlar olduğunda iradesi yerinde karşı koyabilmektedir.

 

ÇELİŞKİ 12:  H.N.Ü. iddia ettiği sözde olayları tecavüz olarak değil, “ilişki yaşamak” olarak nitelendirmektedir.

 

ÇELİŞKİ 13: H.N.Ü. cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Cem Sedat Altan’dan “sevgilisi” olarak bahsetmektedir.

 

ÇELİŞKİ 14:  H.N.Ü. güya iddia ettiği cinsel saldırıların devam ettiği 3 yıl boyunca, arkadaş grubu ile görüşmeye devam etmiş, defalarca aynı evlere gitmiş, doğumgününü kutlamış, sosyal ortamlarda birlikte olmuş, etkinliklerimize katılmış, defalarca telefonlaşmıştır.

 

ÇELİŞKİ 15:  Cinsel saldırıların Göksu evlerinde ZORLA yaşandığını iddia ediyor olsa da, sözde olaylar esnasında bağırmamış ve yardım istememiş, kaçma girişiminde bulunmamıştır.

 

ÇELİŞKİ 16:  H.N.Ü. güya 3 yıl boyunca cinsel saldırı eylemlerine maruz kaldığını iddia ettiği ve çok sayıda imkanı bulunduğu halde TEK BİR SOMUT DELİL GETİRMEMİŞTİR.

 

ÇELİŞKİ 17:  H.N.Ü. iddia ettiği sözde cinsel saldırıların zamanlarıyla ilgili olarak son derece muğlak tarihler vermiş hatta HATIRLAMADIĞINI söylemiştir. Elbette ki gerçek bir mağdurun iddia ettiği eylemlere dair TEK BİR NET TARİH DAHİ VERMEMİŞ OLMASI VE ZAMANINI HATIRLAMADIĞINI SÖYLEMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

 

ÇELİŞKİ 18:  H.N.Ü. güya olayların yaşandığı eve dair detaylar veriyor gibi yapıp aslında her evde olması muhtemel bir yerleşim planı anlatmıştır. Sözde olay yerinin tespitine dair hiçbir somut bilgi sunmamıştır.

 

ÇELİŞKİ 19:  H.N.Ü. 01.06.2018 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında Sayın Adnan Oktar’a yönelik olarak hiçbir cinsel isnatta bulunmazken, 08.02.2019 tarihli 2. fotoğraf teşhis tutanağında “sözlü olarak ve el ile tacizde bulunan kişidir‟ şeklinde cinsel isnatta bulunarak teşhiste bulunmuştur.

 

ÇELİŞKİ 20:  H.N.Ü.’ın Sayın Adnan Oktar tarafından taciz edildiğine dair tek bir somut bulunmamaktadır. Müştekinin mesnetsiz iddiaları soyut izahlardan ibarettir.

 

ÇELİŞKİ 21:  H.N.Ü.  emniyet ifadesinde Ahmet Çelik hakkında “sadece vajinal ilişki yaşadığını” iddia etmiştir. Birinci fotoğraf teşhis tutanağında ise “sadece 2 kere gördüğünü” söyleyerek herhangi bir cinsel isnatta bulunmamıştır. İkinci teşhis tutanağındaki açıklamasına hayali cinsel suçlamalar eklemiştir; “ifademde bahsettiğim gibi anal ve oral yoldan cinsel saldırıda bulunan kişidir. Örgütte bulunduğum süre zarfında telefonla da sıkça bana tacizde bulundu”. Mahkeme huzurunda Ahmet Çelik tarafından birçok defa anal-oral saldırıya uğradığını iddia etmiştir. Görüldüğü gibi H.N.Ü.’ın Ahmet Çelik ile ilgili iddiaları her ifadesinde değişmiş ve birbiriyle çelişmiştir. Bu nedenle H.N.Ü.’ın gerçekdışı beyanlarına itibar edilmemesi gerekmektedir.

 

ÇELİŞKİ 22:  H.N.Ü. fotoğraf teşhis tutanağında Serkan Demir’e yönelik “vajinal yoldan ilişki” iddiasında bulunmuştur. Ancak emniyet ifadesinde Serkan Demir ile ilgili olarak bu konudan hiç bahsetmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 23: H.N.Ü. emniyet ifadesinde ve ilk fotoğraf teşhis tutanağında Yakup Balaman’dan hiç bahsetmezken, ikinci fotoğraf teşhis tutanağında Yakup Balaman’ın güya kendisine anal ve oral yoldan saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir.

 

ÇELİŞKİ 24: H.N.Ü. emniyet ve mahkeme ifadelerinde Bülent Sezgin’in sözde kendisini döverek, yüzünü tokatlayarak zorla tecavüz ettiğini beyan etmiştir. Böyle travmatik bir olaya maruz kaldığını iddia ettiği halde, ilk fotoğraf teşhis tutanağında Bülent Sezgin hakkında sadece “A9 TV’de yayınlara katılır” gibi ifadelerde bulunmuş, kendisine yönelik sözde eylemlerinden bahsetmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 25: H.N.Ü. ilk fotoğraf teşhis tutanağında Mehmet Ender Daban için sadece “bu kişiyi 1 defa Sayın Adnan Oktar’ın kaldığı evde ve örgüt yayınlarında gördüm” derken, ikinci fotoğraf teşhis tutanağında “bana elle tacizde bulunan kişidir” diyerek kendisine cinsel isnatlarda bulunmuştur.

 

ÇELİŞKİ 26: H.N.Ü. emniyet ifadesinde stüdyoda birkaç kişinin “kucağına oturduğunu” belirtmiş, kucağına oturduğu bu kişilerin kimler olduğunu net olarak belirtmemiştir. Mahkeme ifadesinde ise bu kişilerin Gökalp Barlan, Mehmet Ender Daban, Erdem Ertüzün ve Cem Sedat Altan olduğunu iddia etmiştir. İddialarını kabul etmemekle birlikte, kucağa oturma eylemi iddiasına göre A9 TV stüdyosunda, yayın dışında bir vakitte gerçekleşmiştir. Ancak fotoğraf teşhis tutanağında, saydığı kişilerden Mehmet Ender Daban’ı gördüğü tek yerin güya kaldığı ev ve yayınlar olduğunu söylemiştir. Yani H.N.Ü. Mehmet Ender Daban’ı yayınlar dışında stüdyoda HİÇ GÖRMEMİŞTİR.  Dolayısıyla stüdyoda yaşandığını iddia ettiği olay da gerçekdışıdır.

 

ÇELİŞKİ 27: H.N.Ü. ilk fotoğraf teşhis tutanağında Saim Erdem Ertüzün’e yönelik hiçbir cinsel isnatta bulunmayarak, sadece stüdyoda gördüğünü söylemesine rağmen ikinci fotoğraf teşhis tutanağında “bana elle tacizde bulunan kişidir” şeklinde çelişkili beyanda bulunmuştur.

 

ÇELİŞKİ 28: H.N.Ü. emniyet ifadesinde kendisine güya anal ve oral yoldan ilk cinsel saldırıda bulunan kişinin İsmail Gülsunar olduğunu iddia ettiği halde, ilk fotoğraf teşhis tutanağında kendisini teşhis dahi etmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 29: H.N.Ü. emniyet ifadesinde bahsettiği sanıklardan Cem Sedat Altan, Alkas Çakmak ve Hüsnü Erel Aksoy için de ilk teşhis tutanağında sadece tanıdığına yönelik bilgi verirken, ikinci teşhiste ilginç bir şekilde cinsel suç isnatlarında bulunmaya karar vermiştir. Örneğin, güya Hüsnü Erel Aksoy’un çalıştığı Bağcılar Devlet Hastanesi’nde mesai saatlerinde kendisine tecavüz ettiğini iddia ettiği halde, teşhis tutanağında kendisiyle ilgili olarak “Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktorluk yapmaktadır ve cemaat evlerine gidip yayınlara katılır” şeklinde belirtmiştir. H.N.Ü.’ın güya tecavüze uğradığını iddia ettiği halde, sözde kendisine tecavüz eden kişiden ve olay yerinden bu denli yüzeysel bahsetmesi, cinsel saldırı olaylarından bahsetmemesi hayatın olağan akışına uygun değildir.

 

ÇELİŞKİ 30: HÜ emniyet ifadesinde soyadını belirtmediği Yasin isimli bir kişinin kendisine yönelik cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. 08.02.2019 tarihli ikinci fotoğraf teşhis tutanağında ise bu kişiyi YASIN KAYA OLARAK TEŞHIS ETMIŞTIR. Yasin Göker isimli sanıktan ise ifadesinde ya da teşhis tutanaklarında hiç bahsetmemiştir. Ancak iddianamede savcılık makamı tarafından isim karışıklığı yapılmış, H.N.Ü.’ın Yasin Kaya’ya dair anlatımları sehven Yasin Göker’e de atfedilmiştir. Mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde ise kendisine sorulduğunda Yasin Göker ile bir ilişkisi olmadığını ve kendisini hatırlamadığını beyan etmiştir. Akabinde ise, “ifademde söylemişsem doğrudur” demiştir. DURUŞMA DEVAM EDERKEN MAHKEME BAŞKANININ SÖZLÜ TALIMATI ÜZERINE YASIN GÖKER’IN FOTOĞRAFI SINEVIZYON EKRANINA YANSITILARAK MÜŞTEKIYE TEŞHIS YAPTIRILMIŞTIR. H.N.Ü.’DA BUNUN ÜZERINE YASIN GÖKER’I HATIRLADIĞINI SÖYLEMIŞTIR. Ancak iddia ettiği cinsel saldırı eylemine yönelik hiçbir bilgi vermemiş, bir açıklama yapmamıştır. Yani müşteki daha önce kendisinden hiç bahsetmediği Yasin Göker’i birden hatırlamıştır ve müştekinin “aniden hatırlayıvermesi”ndeki çelişki ve tutarsızlık hiçe sayılarak Yasin Göker’in suçlanması için yeterli görülmüştür.

 

ÇELİŞKİ 30: H.N.Ü.’ın Yasin Göker’i “hatırladım” iddiası doğru değildir, nitekim HTS kayıtları incelendiğinde 2014-2017 yılları arasında müşteki ile Yasin Göker arasında HİÇBİR KONUŞMA YA DA MESAJLAŞMA VEYA HİÇBİR ORTAK BAZ ÇAKIŞMASI BULUNMAMAKTADIR. Yani H.N.Ü. kendisiyle hiç karşılaşmadığı, hiç iletişimi olmamış bir kişiyi her nasılsa birden hatırlayıvermiştir.

 

ÇELİŞKİ 31: H.N.Ü., ilk olarak İsmail Gülsunar ile Mart 2012’de annesiyle birlikte bir AVM’de buluştuğunu iddia etmektedir. Ne var ki, İsmail Gülsunar Mart 2012 tarihinde yurtdışındadır. İsmail Gülsunar’ın anılan tarihlerde, Türkiye’ye giriş ve çıkış tarihleri aşağıdaki gibidir. Bu bilgi Emniyet Müdürlüğü’nden de teyit edilebilir:

Giriş – 14.12.2011, Çıkış – 31.01.2012

Giriş – 26.04.2012, Çıkış – 29.04.2012

 

ÇELİŞKİ 32: H.N.Ü. Sayın Heyetin, “Bu sevgili olma süreci ne kadar sürdü?” sorusuna ise, “Mayıs ayında görüştük Haziran, 2 ay yani” diye yanıt vermiştir. İsmail Gülsunar bu süreçte yine iş seyahatleri nedeniyle sıkça yurtdışındadır,  Mayıs ve Haziran 2012‟de Türkiye’ye sadece bir kez gelmiştir ve Türkiye’de kalma süresi 24 saattir. Yine Emniyet Müdürlüğü’nden teyit edilebilecek bu tarihler şöyledir:

Giriş– 11.05.2012, 14:43:43 Çıkış – 12.05.2012, 14:50:38

Dahası İsmail Gülsunar, 2012 yaz dönemi boyunca Türkiye’de sadece Ağustos ayında 5 gün kalmıştır. Bu 5 gün içinde H.N.Ü.’ın iddialarının gerçekleştiğini düşünmek hayatın doğal akışına aykırıdır.

Giriş – 16.08.2012, Çıkış – 21.08.2012

 

ÇELİŞKİ 33: H.N.Ü. 2013 yılında, yani kendisi 17 yaşındayken Twitter üzerinden Cem Sedat Altan ile tanıştığını, Cem Sedat Altan’ın kendisine mesaj gönderdiğini iddia etmiştir. Ancak Twitter isimli uygulamada 2015 yılına kadar kullanıcı tarafından takip edilmeyen kişilerden direk mesaj alma özelliği bulunmamaktaydı. Ancak karşı tarafın arkadaşlık isteğini kabul ettiği takdirde mesajlaşma imkanı oluşabiliyordu. Yani böyle bir mesajlaşmanın varlığı, bahsedilen zaman aralığı için mümkün değildir.

ÇELİŞKİ 34: H.N.Ü. Cem Sedat Altan’ın sürekli kendisine mesaj gönderdiğini söyleyerek üzerinde baskı oluşturduğu izlenimi vermeye çalışmıştır. Oysaki Twitter’ın kişi engelleme özelliği mevcuttur. İstediği kişiyi engelleyerek bu kişinin kendisiyle iletişime geçmesini durdurabilirdi. Ancak H.N.Ü. böyle yapmamış, bu iddiasının aksine Cem Sedat Altan’a cep telefonu numarasını vererek kendi rızası ve isteği doğrultusunda arkadaş olmuştur.

ÇELİŞKİ 35: H.N.Ü. güya 17 yaşında iken Cem Sedat Altan ile Whatsapp üzerinden konuştuklarını iddia etmiştir ancak, Whatsapp uygulaması üzerinden arama yapma özelliği 2015 yılı içerisinde kullanıma açılmıştır. Dolayısıyla iddia ettiği tarihlerde yani 17 yaşında bu uygulama üzerinden arama yapmış olma ihtimalleri bulunmamaktadır.

ÇELİŞKİ 36: H.N.Ü. her ne kadar 17 yaşındayken Cem Sedat Altan ile tanıştıklarını iddia ediyor olsa da, Cem Sedat Altan’ın arama kayıtlarında H.N.Ü. ile ilk iletişim tarihleri 15.08.2014 olarak görünmektedir. Ve bu tarihte H.N.Ü. iddialarının aksine 18 YAŞINDADIR.

 

ÇELİŞKİ 37:  H.N.Ü. emniyet ifadesinin en başında Fatih Kız Lisesi’nde lise öğrenimine devam ederken, 2012 yılında lise ikinci sınıftayken okulu bıraktığını söylemiştir. Okulunu kendi kararı doğrultusunda bıraktığını söylediğini unutarak, ifadesinin ilerleyen bölümlerinde güya Cem Sedat Altan’ın sevgili olduktan sonra kendisine okulunu bıraktırdığını iddia ederek gerçekdışı beyanda bulunmuştur.

 

ÇELİŞKİ 38:  Bu konu kendisine mahkeme huzurunda sorulduğunda, bu sefer de okulunu kendi isteğiyle bıraktığını ancak dershaneye giderek üniversiteye hazırlanmasının baskıyla engellendiğini iddia etmiştir. Ancak eğitim sistemimizde, lise öğrenimini yarıda bırakmış bir kişinin üniversite sınavlarına girmesinin mümkün olmadığı aşikardır. H.N.Ü. bu sefer de liseye açık öğretimden devam ettiğini bir yandan da üniversiteye hazırlandığını söylemiştir. Müştekinin aşamalarda duruma göre değişen gerçekdışı beyanlarına itibar edilemeyeceği ortadadır.

 

ÇELİŞKİ 39:  H.N.Ü. güya eğitim hayatının baskıyla engellendiğini iddia ettiği halde, ailesinin bu konuda kendisine hiçbir direnç göstermediğini dile getirmesi de yine çelişkilidir.

 

ÇELİŞKİ 40:  H.N.Ü. güya Cem Sedat Altan tarafından 4-5 aylık bir süre boyunca evden dışarı çıkmasının yasaklandığını iddia etmiştir. Bu gerçekdışı iddiasına gerekçe olarak da güya Cem Sedat Altan’ın eşi olması hükmünü kabul edip etmediğini sorması, kendisinin de kabul etmesi olduğunu söylemiştir. Ancak mahkeme huzurundaki ifadesinde Cem Sedat Altan’ın kendisine böyle bir şey söylemediğini iddia ederek kendi ifadeleri arasında çelişkiye düşmüştür.

 

ÇELİŞKİ 41:  H.N.Ü.’ın güya ev hapsinde olduğunu iddia ettiği süre boyunca HTS kayıtlarında birçok defa şehir dışına çıktığı tespit edilmiştir.

 

ÇELİŞKİ 42:  H.N.Ü. Cem Sedat Altan’ın ev adresini dahi bilmediğini söylemektedir. Yani Cem Sedat Altan’ın yaşadığı yere kilometrelerce uzak, adresini dahi bilmediği, müştekinin annesiyle ve babasıyla birlikte yaşadıkları kendi evlerinde, müştekinin her türlü iletişim imkanı varken, kendisine hiçbir fiziksel baskı uygulamadan sadece telefonla arayarak uzaktan olacak şekilde hürriyetinden yoksun bıraktığını iddia etmektedir. Mantık dışı bu iddianın hayatın olağan akışına uygun olmadığı açıkça görülmektedir.

 

ÇELİŞKİ 43:  H.N.Ü. iddiasına göre güya 4-5 ay boyunca evden çıkmadığı halde anne ve babası bu durumda bir tuhaflık hissetmemişlerdir.

 

ÇELİŞKİ 43:  H.N.Ü. güya Cem Sedat Altan’ın kendisini eve hapsettiğini iddia ederken bir yandan da kendisinden dışarıda çalışmak için izin istediğini, sözde kapı dışarı dahi çıkmasına izin vermeyen Cem Sedat Altan’ın da her nasılsa bunu kabul ettiğini söyleyerek ifadeleri arasında çelişkiye düşmüştür.

 

ÇELİŞKİ 44:  H.N.Ü. Hüsnü Erel Aksoy’a yönelik olarak ilk fotoğraf teşhiste cinsel bir isnatta bulunmazken, ikinci teşhiste cinsel saldırı iddiası ekleyince, mahkeme huzurunda bu durum kendisine sorulduğunda, o şekilde bir beyanda bulunmuş olabilirim yani” şeklinde hayatın olağan akışıyla hiçbir şekilde örtüşmeyecek bir cevap  vermiştir.

 

ÇELİŞKİ 45:  H.N.Ü. emniyet ifadesinde güya Hüsnü Erel Aksoy’un muayenesine gitmesi konusunda kendisini Cem Sedat Altan’ın yönlendirdiğini iddia etmiş olduğu halde, mahkeme huzurundaki ifadesinde kendisini yönlendirenin Orkun Şimşek olduğunu iddia etmiştir.

 

ÇELİŞKİ 46:  H.N.Ü. güya Hüsnü Erel Aksoy’un Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mesai saatleri içerisinde kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ediyor olsa da, İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN ALINAN BİLGİYE GÖRE BU HASTANEDE KENDİSİNE AİT BİR HASTA KAYDI BULUNMAMAKTADIR.

 

ÇELİŞKİ 47:  H.N.Ü. emniyet ifadesinde Hüsnü Erel Aksoy’un kendisini aradığını iddia ederken, mahkeme huzurundaki ifadesinde kendisinin onu aradığını söyleyerek çelişkiye düşmüştür:

 

Emniyet ifadesi:

 


 

Mahkeme huzurundaki ifadesi:

 


 

 

ÇELİŞKİ 48:  H.N.Ü. mahkeme huzurundaki ifadesinde güya cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği MUAYENE ODASINI DETAYLI TARİF EDEMEMİŞTİR.

 

ÇELİŞKİ 49:  H.N.Ü. güya Hüsnü Erel Aksoy’un muayene odasının kapısını kilitlediğini iddia etmiş olsa da, Bağcılar Devlet Hastanesi’nde ODALARIN KAPILARI KİLİTLENMEMEKTE, KİLİTLER KAT GÖREVLİLERİNDE YA DA SEKRETERLERDE BULUNMAKTADIR. AYRICA MUAYENE ESNASINDA ASİSTANLAR DOKTORLARA EŞLİK ETMEKTE VE ODADA BİZZAT BULUNMAKTADIRLAR. BAĞCILAR DEVLET HASTANESİ’NDE HER KAT ÇOK SAYIDA KAMERA İLE İZLENMEKTEDİR. MÜŞTEKİNİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ BİR CİNSEL SALDIRI EYLEMİNİN TESPİT EDİLMEMESİ TEKNİK OLARAK İMKANSIZDIR.

 

ÇELİŞKİ 50:  H.N.Ü. ifadelerinde bol bol psikolojim bozuldu vurgusu yapmaktadır. Defalarca intihar etmeyi düşündüğünü, ilaç kullandığını, psikoloğa gittiğini iddia etmiş olsa da bu iddialarına delil olarak TEK BİR REÇETE, MUAYENE KAYDI VEYA DOKTOR RAPORU DAHİ SUNMAMIŞTIR.

 

ÇELİŞKİ 51:  H.N.Ü. iddia ettiği gibi psikoloğa gitmiş olsaydı ve güya yaşadıklarını anlatmış olsaydı, elbette tedavisine destek olan kişiler bu duruma sessiz kalmaz, ailesiyle görüşüp onları da haberdar ederlerdi.

 

ÇELİŞKİ 52:  H.N.Ü. ifadelerinde iddia ettiği gibi ağır bir psikolojik bunalım yaşasaydı bu durum ailesinin gözünden de kaçmazdı. Ve tedavi sürecinde maddi desteğe ihtiyaç duyacağı için ailesinden gizlemesi de mümkün olmazdı.

 

ÇELİŞKİ 53:  H.N.Ü. güya telefonda Cem Sedat Altan tarafından sürekli ağır hakaretlere ve aşağılanmalara maruz kaldığını iddia ettiği halde İDDİA ETTİĞİ TARZDA KONUŞMALARA DAİR HİÇBİR KAYIT TESPİT EDİLMEMİŞTİR.

 

ÇELİŞKİ 54:  H.N.Ü. bir taraftan sanıklara yönelik cinsel saldırı iddialarında bulunurken, bir yandan da arkadaş grubundaki kişilerden hayatında hiç kimsenin kendisine göstermediği ilgiyi ve sevgiyi gördüğünü söylemektedir.

 

ÇELİŞKİ 55:  H.N.Ü. 11 Haziran 2018 tarihinde Adli Tıp Kurumu’nda verdiği ifadede; “Yaklaşık 15 kişi bana bu saldırıyı yaptı” şeklinde belirtmekteyken, fotoğraf teşhis tutanağında kendisine sözde cinsel saldırıda bulunan toplam 28 kişi tespit etmiştir. Elbette ki bir bayanın sözde kendisine tecavüz ettiği iddiasında bulunduğu kişilerin sadece yarısını hatırlaması, geri kalanı ise aylar sonra hatırlaması hiçbir şekilde mümkün değildir.

 

ÇELİŞKİ 56:  H.N.Ü.’ın en vahim çelişkisi ise, bir türlü net açıklamada bulunamadığı vajinal ilişki iddiasıdır. Emniyet ifadesinde Ahmet Çelik’in kendisine sözde parmak sokmak suretiyle vajinal yoldan saldırıda bulunduğunu iddia ederken, fotoğraf teşhis tutanağında bu iddiasını anal-oral yoldan saldırıya dönüştürmüş, ‘vajinal’ bir saldırıdan bahsetmemiştir. Onun yerine Serkan Demir’in kendisine sözde vajinal yolla saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. Bu tutarsızlıkları mahkemede vermiş olduğu ifadesinde ‘kendince’ gidermeye çalışarak, ortalı izahlarda bulunmuştur, ancak her iki ifade de VAJİNAL İLİŞKİNİN KESİNLİKLE YAŞANMADIĞINI SÖYLEMİŞTİR.

 

MAHKEME BAŞKANI : Peki hiç vajinal ilişki olmadı mı?

MÜŞTEKİ H.N.Ü.: Hayır olmadı. Vajinal ilişkinin haram olduğunu söylüyorlardı, günah olduğunu söylüyorlardı ama bu arada Serkan DEMİR benim vajinama biraz zorlamıştı görüştüğümüzde ama hani bir şey olmadı, devam etmedik.

 

ÇELİŞKİ 57:  Ancak buna rağmen 11 Haziran’da Adli Tıp Kurumu’nda vermiş olduğu ifadesinde, ‘başka bir kişi de 2 kez vajinal yoldan cinsel organıyla tecavüz etti’ şeklinde GERÇEK DIŞI BİR BEYANDA BULUNMUŞTUR!

 

            Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir:

 “…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

 

“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

 

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

 

 “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

 

 “…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

 

 “…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

 

 “…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

 

 “…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

 

 “…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

 

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

 

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

 

 “…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

 

 “…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

 

 “…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

 

 “…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

 

 “…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

 

 “…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

 

 “…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

 

Sonuç olarak; müşteki H.N.Ü.’ın Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.

 


Daha yeni Daha eski