Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için
Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda mağdurun
beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE
ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki
H.N.Ü.’ın ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar
edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. ÇÜNKÜ MÜŞTEKİ H.N.Ü. İFADELERİ SIRASINDA 57 AYRI ÇELİŞKİLİ
BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL
SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR
OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 57 AYRI
GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ
İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
ÇELİŞKİ 1: H.N.Ü., arkadaşlarıyla 2014-2017 yılları
arasında görüşmüştür. Görüştüğü 3 yıllık süre boyunca hiçbir şikayette
bulunmamıştır. Kendi anlatımına göre husumetli müşteki ÖM ve UŞ ile
iletişime geçer geçmez şikayetçi olmuştur.
ÇELİŞKİ 2: H.N.Ü.’ı emniyete Ö.M.
götürmüştür. H.N.Ü. buna bahane olarak, “yeri
bilmediği için kendisiyle gittiğini” söylemiştir oysaki H.N.Ü. zaten Fatih
semtinde oturmaktadır, Vatan Caddesi üzerinde bulunan emniyet binasının
yerini bilmemesine imkan yoktur, bulması için ÖM’nin kendisine eşlik
etmesine de gerek yoktur.
ÇELİŞKİ 3: H.N.Ü. ifadesinde Ü.K.’dan bahsetmediği
halde, HTS kayıtlarında emniyet ifadesinin hemen öncesinde, 1 ve 8 haziran
2018 tarihleri arasında yoğun telefon konuşmaları tespit edilmiştir.
ÇELİŞKİ 4: H.N.Ü.’ın
emniyet ifadesinde yanında avukatı bulunmazken, mahkemedeki avukatının
kendisiyle beraber çok sayıda müştekinin de müdafiliğini yapan Av. T.D.
olması dikkat çekicidir. Ancak müştekinin ifadelerinden kendisinin
ve ailesinin maddi imkanlarının sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Kendisi
Çapa Diş Hekimliği Fakültesi’nin yemekhanesinde çalıştığını beyan etmiştir. Bu
durumda vekalet ücretini ve diğer masrafları nasıl karşılayabildiği sorusu
akıllara gelmektedir.
ÇELİŞKİ 5: Müşteki
güya dini telkinle irade fesadına uğradığını iddia ederken “ikna edildim
ama uygulama sürecine hemen geçmedim” diyerek aslında ikna
olmadığını aksine üzerinde düşündüğünü açıkça belirtmektedir.
ÇELİŞKİ 6: Müşteki
güya dini telkinler sonucu iradesinin fesada uğradığını iddia ettiği halde, namaz
kılmadığını söylemektedir. İslam’ın 5 şartından biri olduğu herkesçe
bilinen namaz kılmaya ikna olmamış, güya sevap kazanmak için anal oral ilişkiye
girdiğini iddia etmiştir.
ÇELİŞKİ 7: H.N.Ü.
güya iradesinin fesada uğratıldığını iddia ettiği halde, birden çalışma kararı
almış ve bu konuda Cem Sedat Altan’ı ikna edebilmiştir.
ÇELİŞKİ 8: H.N.Ü. güya iradesinin fesada
uğratıldığını iddia ettiği halde, dışarıda çalışmaya başlar başlamaz Cem
Sedat Altan’a (kendi ifadesine göre) inat olsun diye bir sevgilisi olmuştur.
ÇELİŞKİ 9: H.N.Ü. iddiasına göre, güya
cinsel saldırılara uğradığı için arkadaş grubundan ayrılmaya karar vermiştir. Ancak
kısa bir süre sonra dışarıya adapte olamadığını söyleyerek, güya tekrar
cinsel saldırılara uğradığı yere döndüğünü iddia etmektedir. İfadesinde “kendimi
onlara mecbur hissettim” demiş yani kendisini güya tecavüzlere mecbur
hissettiğini söylemiştir, bu durum elbette ki hayatın olağan akışına aykırıdır.
ÇELİŞKİ 10: H.N.Ü., güya iradesinin
fesada uğratıldığını iddia ettiği halde, istediği zaman gidebilmekte, istediği
zaman dönebilmekte, karar alıp tekrar gidebilmektedir. İradesi her aşamada
yerindedir, kendi istediği gibi karar alıp uygulayabilmektedir.
ÇELİŞKİ 11: H.N.Ü. ifadesinde anne ve
babasının arasının iyi olmamasından dolayı Cem Sedat Altan’ın güya bir avukat
tutarak anne babasının boşanmalarını sağlaması konusunda ısrarcı olduğunu
iddia etmektedir. Cem Sedat Altan’ın hayatında hiç karşılaşmadığı insanların
evlilik hayatlarıyla ilgilenmeyeceği açıktır. İddiasını kabul etmemekle
birlikte, ifadesine göre H.N.Ü. Cem Sedat Altan’ı bu talebinden vazgeçirdiğini
iddia etmektedir. Demek ki müşteki irade fesadı iddiasının aksine istemediği,
aklına yatmayan durumlar olduğunda iradesi yerinde karşı koyabilmektedir.
ÇELİŞKİ 12: H.N.Ü. iddia ettiği sözde olayları
tecavüz olarak değil, “ilişki yaşamak” olarak nitelendirmektedir.
ÇELİŞKİ 13: H.N.Ü. cinsel saldırıda bulunduğunu
iddia ettiği Cem Sedat Altan’dan “sevgilisi” olarak bahsetmektedir.
ÇELİŞKİ 14: H.N.Ü. güya iddia ettiği cinsel
saldırıların devam ettiği 3 yıl boyunca, arkadaş grubu ile görüşmeye devam
etmiş, defalarca aynı evlere gitmiş, doğumgününü kutlamış, sosyal ortamlarda
birlikte olmuş, etkinliklerimize katılmış, defalarca telefonlaşmıştır.
ÇELİŞKİ 15: Cinsel saldırıların Göksu
evlerinde ZORLA yaşandığını iddia ediyor olsa da, sözde olaylar esnasında bağırmamış
ve yardım istememiş, kaçma girişiminde bulunmamıştır.
ÇELİŞKİ 16: H.N.Ü. güya 3 yıl boyunca
cinsel saldırı eylemlerine maruz kaldığını iddia ettiği ve çok sayıda imkanı
bulunduğu halde TEK BİR SOMUT DELİL GETİRMEMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 17: H.N.Ü. iddia ettiği sözde
cinsel saldırıların zamanlarıyla ilgili olarak son derece muğlak tarihler
vermiş hatta HATIRLAMADIĞINI söylemiştir. Elbette ki gerçek bir mağdurun iddia
ettiği eylemlere dair TEK BİR NET TARİH DAHİ VERMEMİŞ OLMASI VE ZAMANINI
HATIRLAMADIĞINI SÖYLEMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
ÇELİŞKİ 18: H.N.Ü. güya olayların
yaşandığı eve dair detaylar veriyor gibi yapıp aslında her evde olması muhtemel
bir yerleşim planı anlatmıştır. Sözde olay yerinin tespitine dair hiçbir
somut bilgi sunmamıştır.
ÇELİŞKİ 19: H.N.Ü. 01.06.2018 tarihli
fotoğraf teşhis tutanağında Sayın Adnan Oktar’a yönelik olarak hiçbir
cinsel isnatta bulunmazken, 08.02.2019 tarihli 2. fotoğraf teşhis
tutanağında “sözlü olarak ve el ile tacizde bulunan kişidir‟ şeklinde
cinsel isnatta bulunarak teşhiste bulunmuştur.
ÇELİŞKİ 20: H.N.Ü.’ın Sayın Adnan Oktar tarafından taciz
edildiğine dair tek bir somut bulunmamaktadır. Müştekinin
mesnetsiz iddiaları soyut izahlardan ibarettir.
ÇELİŞKİ 21: H.N.Ü. emniyet ifadesinde Ahmet Çelik hakkında
“sadece vajinal ilişki yaşadığını” iddia etmiştir. Birinci fotoğraf teşhis
tutanağında ise “sadece 2 kere gördüğünü” söyleyerek herhangi bir cinsel
isnatta bulunmamıştır. İkinci teşhis tutanağındaki açıklamasına hayali cinsel
suçlamalar eklemiştir; “ifademde bahsettiğim gibi anal ve oral yoldan cinsel
saldırıda bulunan kişidir. Örgütte bulunduğum süre zarfında telefonla da sıkça
bana tacizde bulundu”. Mahkeme huzurunda Ahmet Çelik tarafından birçok defa
anal-oral saldırıya uğradığını iddia etmiştir. Görüldüğü gibi H.N.Ü.’ın Ahmet
Çelik ile ilgili iddiaları her ifadesinde değişmiş ve birbiriyle çelişmiştir.
Bu nedenle H.N.Ü.’ın gerçekdışı beyanlarına itibar edilmemesi gerekmektedir.
ÇELİŞKİ 22: H.N.Ü. fotoğraf teşhis
tutanağında Serkan Demir’e yönelik “vajinal yoldan ilişki” iddiasında
bulunmuştur. Ancak emniyet ifadesinde Serkan Demir ile ilgili olarak bu konudan
hiç bahsetmemiştir.
ÇELİŞKİ 23: H.N.Ü. emniyet ifadesinde ve ilk
fotoğraf teşhis tutanağında Yakup Balaman’dan hiç bahsetmezken, ikinci fotoğraf
teşhis tutanağında Yakup Balaman’ın güya kendisine anal ve oral yoldan
saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir.
ÇELİŞKİ 24: H.N.Ü. emniyet ve mahkeme ifadelerinde
Bülent Sezgin’in sözde kendisini döverek, yüzünü tokatlayarak zorla tecavüz
ettiğini beyan etmiştir. Böyle travmatik bir olaya maruz kaldığını iddia
ettiği halde, ilk fotoğraf teşhis tutanağında Bülent Sezgin hakkında sadece “A9
TV’de yayınlara katılır” gibi ifadelerde bulunmuş, kendisine yönelik sözde
eylemlerinden bahsetmemiştir.
ÇELİŞKİ 25: H.N.Ü. ilk fotoğraf teşhis tutanağında
Mehmet Ender Daban için sadece “bu kişiyi 1 defa Sayın Adnan Oktar’ın kaldığı
evde ve örgüt yayınlarında gördüm” derken, ikinci fotoğraf teşhis tutanağında
“bana elle tacizde bulunan kişidir” diyerek kendisine cinsel isnatlarda
bulunmuştur.
ÇELİŞKİ 26: H.N.Ü. emniyet ifadesinde stüdyoda
birkaç kişinin “kucağına oturduğunu” belirtmiş, kucağına oturduğu bu kişilerin kimler olduğunu net olarak
belirtmemiştir. Mahkeme ifadesinde ise bu kişilerin Gökalp Barlan, Mehmet
Ender Daban, Erdem Ertüzün ve Cem Sedat Altan olduğunu iddia etmiştir. İddialarını
kabul etmemekle birlikte, kucağa oturma eylemi iddiasına göre A9 TV
stüdyosunda, yayın dışında bir vakitte gerçekleşmiştir. Ancak fotoğraf
teşhis tutanağında, saydığı kişilerden Mehmet Ender Daban’ı gördüğü tek yerin güya
kaldığı ev ve yayınlar olduğunu söylemiştir. Yani H.N.Ü. Mehmet Ender
Daban’ı yayınlar dışında stüdyoda HİÇ GÖRMEMİŞTİR. Dolayısıyla stüdyoda yaşandığını iddia ettiği
olay da gerçekdışıdır.
ÇELİŞKİ 27: H.N.Ü. ilk fotoğraf teşhis tutanağında Saim
Erdem Ertüzün’e yönelik hiçbir cinsel isnatta bulunmayarak, sadece stüdyoda
gördüğünü söylemesine rağmen ikinci fotoğraf teşhis tutanağında “bana elle
tacizde bulunan kişidir” şeklinde çelişkili beyanda bulunmuştur.
ÇELİŞKİ 28: H.N.Ü. emniyet ifadesinde kendisine
güya anal ve oral yoldan ilk cinsel saldırıda bulunan kişinin İsmail Gülsunar
olduğunu iddia ettiği halde, ilk fotoğraf teşhis tutanağında kendisini
teşhis dahi etmemiştir.
ÇELİŞKİ 29: H.N.Ü. emniyet ifadesinde bahsettiği
sanıklardan Cem Sedat Altan, Alkas Çakmak ve Hüsnü Erel Aksoy için de ilk
teşhis tutanağında sadece tanıdığına yönelik bilgi verirken, ikinci teşhiste
ilginç bir şekilde cinsel suç isnatlarında bulunmaya karar vermiştir.
Örneğin, güya Hüsnü Erel Aksoy’un çalıştığı Bağcılar Devlet
Hastanesi’nde mesai saatlerinde kendisine tecavüz ettiğini iddia ettiği
halde, teşhis tutanağında kendisiyle ilgili olarak “Bağcılar Eğitim ve
Araştırma Hastanesi’nde doktorluk yapmaktadır ve cemaat evlerine gidip
yayınlara katılır” şeklinde belirtmiştir. H.N.Ü.’ın güya tecavüze uğradığını
iddia ettiği halde, sözde kendisine tecavüz eden kişiden ve olay yerinden bu
denli yüzeysel bahsetmesi, cinsel saldırı olaylarından bahsetmemesi hayatın
olağan akışına uygun değildir.
ÇELİŞKİ 30: HÜ emniyet ifadesinde soyadını
belirtmediği Yasin isimli bir kişinin kendisine yönelik cinsel saldırıda
bulunduğunu iddia etmiştir. 08.02.2019 tarihli ikinci fotoğraf teşhis
tutanağında ise bu kişiyi YASIN KAYA OLARAK TEŞHIS ETMIŞTIR. Yasin Göker
isimli sanıktan ise ifadesinde ya da teşhis tutanaklarında hiç bahsetmemiştir.
Ancak iddianamede savcılık makamı tarafından isim karışıklığı yapılmış, H.N.Ü.’ın
Yasin Kaya’ya dair anlatımları sehven Yasin Göker’e de atfedilmiştir. Mahkeme
huzurunda verdiği ifadesinde ise kendisine sorulduğunda Yasin Göker ile bir
ilişkisi olmadığını ve kendisini hatırlamadığını beyan etmiştir. Akabinde
ise, “ifademde söylemişsem doğrudur” demiştir. DURUŞMA DEVAM
EDERKEN MAHKEME BAŞKANININ SÖZLÜ TALIMATI ÜZERINE YASIN GÖKER’IN FOTOĞRAFI
SINEVIZYON EKRANINA YANSITILARAK MÜŞTEKIYE TEŞHIS YAPTIRILMIŞTIR. H.N.Ü.’DA
BUNUN ÜZERINE YASIN GÖKER’I HATIRLADIĞINI SÖYLEMIŞTIR. Ancak iddia
ettiği cinsel saldırı eylemine yönelik hiçbir bilgi vermemiş, bir açıklama
yapmamıştır. Yani müşteki daha önce kendisinden hiç bahsetmediği Yasin
Göker’i birden hatırlamıştır ve müştekinin “aniden hatırlayıvermesi”ndeki
çelişki ve tutarsızlık hiçe sayılarak Yasin Göker’in suçlanması için yeterli
görülmüştür.
ÇELİŞKİ 30: H.N.Ü.’ın Yasin Göker’i “hatırladım”
iddiası doğru değildir, nitekim HTS kayıtları incelendiğinde 2014-2017 yılları
arasında müşteki ile Yasin Göker arasında HİÇBİR KONUŞMA YA DA MESAJLAŞMA
VEYA HİÇBİR ORTAK BAZ ÇAKIŞMASI BULUNMAMAKTADIR. Yani H.N.Ü. kendisiyle hiç
karşılaşmadığı, hiç iletişimi olmamış bir kişiyi her nasılsa birden
hatırlayıvermiştir.
ÇELİŞKİ 31: H.N.Ü., ilk olarak İsmail Gülsunar ile
Mart 2012’de annesiyle birlikte bir AVM’de buluştuğunu iddia etmektedir. Ne
var ki, İsmail Gülsunar Mart 2012 tarihinde yurtdışındadır. İsmail Gülsunar’ın
anılan tarihlerde, Türkiye’ye giriş ve çıkış tarihleri aşağıdaki gibidir. Bu
bilgi Emniyet Müdürlüğü’nden de teyit edilebilir:
Giriş – 14.12.2011,
Çıkış – 31.01.2012
Giriş – 26.04.2012,
Çıkış – 29.04.2012
ÇELİŞKİ
32: H.N.Ü.
Sayın Heyetin, “Bu sevgili olma süreci ne kadar sürdü?” sorusuna ise, “Mayıs
ayında görüştük Haziran, 2 ay yani” diye yanıt vermiştir. İsmail Gülsunar
bu süreçte yine iş seyahatleri nedeniyle sıkça yurtdışındadır, Mayıs ve Haziran 2012‟de Türkiye’ye sadece
bir kez gelmiştir ve Türkiye’de kalma süresi 24 saattir. Yine Emniyet
Müdürlüğü’nden teyit edilebilecek bu tarihler şöyledir:
Giriş– 11.05.2012,
14:43:43 Çıkış – 12.05.2012, 14:50:38
Dahası İsmail
Gülsunar, 2012 yaz dönemi boyunca Türkiye’de sadece Ağustos ayında 5 gün
kalmıştır. Bu 5 gün içinde H.N.Ü.’ın iddialarının gerçekleştiğini
düşünmek hayatın doğal akışına aykırıdır.
Giriş – 16.08.2012,
Çıkış – 21.08.2012
ÇELİŞKİ 33: H.N.Ü.
2013 yılında, yani kendisi 17 yaşındayken Twitter üzerinden Cem Sedat Altan
ile tanıştığını, Cem Sedat Altan’ın kendisine mesaj gönderdiğini iddia etmiştir.
Ancak Twitter isimli uygulamada 2015 yılına kadar kullanıcı tarafından takip
edilmeyen kişilerden direk mesaj alma özelliği bulunmamaktaydı. Ancak karşı
tarafın arkadaşlık isteğini kabul ettiği takdirde mesajlaşma imkanı
oluşabiliyordu. Yani böyle bir mesajlaşmanın varlığı, bahsedilen zaman
aralığı için mümkün değildir.
ÇELİŞKİ 34: H.N.Ü.
Cem Sedat Altan’ın sürekli kendisine mesaj gönderdiğini söyleyerek üzerinde
baskı oluşturduğu izlenimi vermeye çalışmıştır. Oysaki Twitter’ın kişi engelleme
özelliği mevcuttur. İstediği kişiyi engelleyerek bu kişinin kendisiyle
iletişime geçmesini durdurabilirdi. Ancak H.N.Ü. böyle yapmamış, bu iddiasının
aksine Cem Sedat Altan’a cep telefonu numarasını vererek kendi rızası ve isteği
doğrultusunda arkadaş olmuştur.
ÇELİŞKİ 35: H.N.Ü.
güya 17 yaşında iken Cem Sedat Altan ile Whatsapp üzerinden konuştuklarını iddia
etmiştir ancak, Whatsapp uygulaması üzerinden arama yapma özelliği 2015
yılı içerisinde kullanıma açılmıştır. Dolayısıyla iddia ettiği tarihlerde yani
17 yaşında bu uygulama üzerinden arama yapmış olma ihtimalleri
bulunmamaktadır.
ÇELİŞKİ 36: H.N.Ü. her ne kadar 17 yaşındayken Cem
Sedat Altan ile tanıştıklarını iddia ediyor olsa da, Cem Sedat Altan’ın arama
kayıtlarında H.N.Ü. ile ilk iletişim tarihleri 15.08.2014 olarak
görünmektedir. Ve bu tarihte H.N.Ü. iddialarının aksine 18 YAŞINDADIR.
ÇELİŞKİ 37: H.N.Ü.
emniyet ifadesinin en başında Fatih Kız Lisesi’nde lise öğrenimine devam
ederken, 2012 yılında lise ikinci sınıftayken okulu bıraktığını söylemiştir. Okulunu
kendi kararı doğrultusunda bıraktığını söylediğini unutarak, ifadesinin
ilerleyen bölümlerinde güya Cem Sedat Altan’ın sevgili olduktan sonra kendisine
okulunu bıraktırdığını iddia ederek gerçekdışı beyanda bulunmuştur.
ÇELİŞKİ 38: Bu
konu kendisine mahkeme huzurunda sorulduğunda, bu sefer de okulunu kendi
isteğiyle bıraktığını ancak dershaneye giderek üniversiteye hazırlanmasının
baskıyla engellendiğini iddia etmiştir. Ancak eğitim sistemimizde, lise
öğrenimini yarıda bırakmış bir kişinin üniversite sınavlarına girmesinin mümkün
olmadığı aşikardır. H.N.Ü. bu sefer de liseye açık öğretimden devam
ettiğini bir yandan da üniversiteye hazırlandığını söylemiştir. Müştekinin
aşamalarda duruma göre değişen gerçekdışı beyanlarına itibar edilemeyeceği
ortadadır.
ÇELİŞKİ 39: H.N.Ü.
güya eğitim hayatının baskıyla engellendiğini iddia ettiği halde, ailesinin
bu konuda kendisine hiçbir direnç göstermediğini dile getirmesi de yine
çelişkilidir.
ÇELİŞKİ 40: H.N.Ü.
güya Cem Sedat Altan tarafından 4-5 aylık bir süre boyunca evden dışarı
çıkmasının yasaklandığını iddia etmiştir. Bu gerçekdışı iddiasına gerekçe
olarak da güya Cem Sedat Altan’ın eşi olması hükmünü kabul edip etmediğini
sorması, kendisinin de kabul etmesi olduğunu söylemiştir. Ancak mahkeme
huzurundaki ifadesinde Cem Sedat Altan’ın kendisine böyle bir şey söylemediğini
iddia ederek kendi ifadeleri arasında çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 41: H.N.Ü.’ın
güya ev hapsinde olduğunu iddia ettiği süre boyunca HTS kayıtlarında birçok
defa şehir dışına çıktığı tespit edilmiştir.
ÇELİŞKİ 42: H.N.Ü. Cem
Sedat Altan’ın ev adresini dahi bilmediğini söylemektedir. Yani Cem Sedat
Altan’ın yaşadığı yere kilometrelerce uzak, adresini dahi bilmediği, müştekinin
annesiyle ve babasıyla birlikte yaşadıkları kendi evlerinde, müştekinin her
türlü iletişim imkanı varken, kendisine hiçbir fiziksel baskı uygulamadan
sadece telefonla arayarak uzaktan olacak şekilde hürriyetinden yoksun
bıraktığını iddia etmektedir. Mantık dışı bu iddianın hayatın olağan akışına
uygun olmadığı açıkça görülmektedir.
ÇELİŞKİ 43: H.N.Ü.
iddiasına göre güya 4-5 ay boyunca evden çıkmadığı halde anne ve babası bu
durumda bir tuhaflık hissetmemişlerdir.
ÇELİŞKİ 43: H.N.Ü.
güya Cem Sedat Altan’ın kendisini eve hapsettiğini iddia ederken bir yandan da
kendisinden dışarıda çalışmak için izin istediğini, sözde kapı dışarı dahi çıkmasına
izin vermeyen Cem Sedat Altan’ın da her nasılsa bunu kabul ettiğini söyleyerek
ifadeleri arasında çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 44: H.N.Ü.
Hüsnü Erel Aksoy’a yönelik olarak ilk fotoğraf teşhiste cinsel bir isnatta
bulunmazken, ikinci teşhiste cinsel saldırı iddiası ekleyince, mahkeme
huzurunda bu durum kendisine sorulduğunda, “o şekilde bir beyanda
bulunmuş olabilirim yani” şeklinde hayatın olağan akışıyla hiçbir
şekilde örtüşmeyecek bir cevap vermiştir.
ÇELİŞKİ 45: H.N.Ü.
emniyet ifadesinde güya Hüsnü Erel Aksoy’un muayenesine gitmesi konusunda
kendisini Cem Sedat Altan’ın yönlendirdiğini iddia etmiş olduğu halde, mahkeme
huzurundaki ifadesinde kendisini yönlendirenin Orkun Şimşek olduğunu iddia
etmiştir.
ÇELİŞKİ 46: H.N.Ü.
güya Hüsnü Erel Aksoy’un Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mesai
saatleri içerisinde kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ediyor olsa
da, İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN ALINAN BİLGİYE GÖRE BU
HASTANEDE KENDİSİNE AİT BİR HASTA KAYDI BULUNMAMAKTADIR.
ÇELİŞKİ 47: H.N.Ü.
emniyet ifadesinde Hüsnü Erel Aksoy’un kendisini aradığını iddia ederken,
mahkeme huzurundaki ifadesinde kendisinin onu aradığını söyleyerek çelişkiye
düşmüştür:
Emniyet ifadesi:
Mahkeme huzurundaki ifadesi:
ÇELİŞKİ 48: H.N.Ü.
mahkeme huzurundaki ifadesinde güya cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği MUAYENE
ODASINI DETAYLI TARİF EDEMEMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 49: H.N.Ü.
güya Hüsnü Erel Aksoy’un muayene odasının kapısını kilitlediğini iddia etmiş
olsa da, Bağcılar Devlet Hastanesi’nde ODALARIN KAPILARI KİLİTLENMEMEKTE,
KİLİTLER KAT GÖREVLİLERİNDE YA DA SEKRETERLERDE BULUNMAKTADIR. AYRICA MUAYENE
ESNASINDA ASİSTANLAR DOKTORLARA EŞLİK ETMEKTE VE ODADA BİZZAT BULUNMAKTADIRLAR.
BAĞCILAR DEVLET HASTANESİ’NDE HER KAT ÇOK SAYIDA KAMERA İLE İZLENMEKTEDİR.
MÜŞTEKİNİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ BİR CİNSEL SALDIRI EYLEMİNİN TESPİT EDİLMEMESİ
TEKNİK OLARAK İMKANSIZDIR.
ÇELİŞKİ 50: H.N.Ü.
ifadelerinde bol bol psikolojim bozuldu vurgusu yapmaktadır. Defalarca intihar
etmeyi düşündüğünü, ilaç kullandığını, psikoloğa gittiğini iddia etmiş olsa da
bu iddialarına delil olarak TEK BİR REÇETE, MUAYENE KAYDI VEYA DOKTOR RAPORU
DAHİ SUNMAMIŞTIR.
ÇELİŞKİ 51: H.N.Ü.
iddia ettiği gibi psikoloğa gitmiş olsaydı ve güya yaşadıklarını anlatmış
olsaydı, elbette tedavisine destek olan kişiler bu duruma sessiz kalmaz,
ailesiyle görüşüp onları da haberdar ederlerdi.
ÇELİŞKİ 52: H.N.Ü.
ifadelerinde iddia ettiği gibi ağır bir psikolojik bunalım yaşasaydı bu durum
ailesinin gözünden de kaçmazdı. Ve tedavi sürecinde maddi desteğe ihtiyaç
duyacağı için ailesinden gizlemesi de mümkün olmazdı.
ÇELİŞKİ 53: H.N.Ü.
güya telefonda Cem Sedat Altan tarafından sürekli ağır hakaretlere ve
aşağılanmalara maruz kaldığını iddia ettiği halde İDDİA ETTİĞİ TARZDA
KONUŞMALARA DAİR HİÇBİR KAYIT TESPİT EDİLMEMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 54: H.N.Ü.
bir taraftan sanıklara yönelik cinsel saldırı iddialarında bulunurken, bir
yandan da arkadaş grubundaki kişilerden hayatında hiç kimsenin kendisine
göstermediği ilgiyi ve sevgiyi gördüğünü söylemektedir.
ÇELİŞKİ 55: H.N.Ü.
11 Haziran 2018 tarihinde Adli Tıp Kurumu’nda verdiği ifadede; “Yaklaşık
15 kişi bana bu saldırıyı yaptı” şeklinde belirtmekteyken, fotoğraf
teşhis tutanağında kendisine sözde cinsel saldırıda bulunan toplam
28 kişi tespit etmiştir. Elbette ki bir bayanın sözde kendisine tecavüz
ettiği iddiasında bulunduğu kişilerin sadece yarısını hatırlaması, geri
kalanı ise aylar sonra hatırlaması hiçbir şekilde mümkün değildir.
ÇELİŞKİ 56: H.N.Ü.’ın
en vahim çelişkisi ise, bir türlü net açıklamada bulunamadığı vajinal ilişki
iddiasıdır. Emniyet ifadesinde Ahmet Çelik’in kendisine sözde parmak sokmak
suretiyle vajinal yoldan saldırıda bulunduğunu iddia ederken, fotoğraf teşhis
tutanağında bu iddiasını anal-oral yoldan saldırıya dönüştürmüş, ‘vajinal’ bir
saldırıdan bahsetmemiştir. Onun yerine Serkan Demir’in kendisine sözde
vajinal yolla saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. Bu tutarsızlıkları
mahkemede vermiş olduğu ifadesinde ‘kendince’ gidermeye çalışarak, ortalı
izahlarda bulunmuştur, ancak her iki ifade de VAJİNAL İLİŞKİNİN
KESİNLİKLE YAŞANMADIĞINI SÖYLEMİŞTİR.
MAHKEME
BAŞKANI :
Peki hiç vajinal ilişki olmadı mı?
MÜŞTEKİ
H.N.Ü.:
Hayır olmadı. Vajinal ilişkinin haram olduğunu
söylüyorlardı, günah olduğunu söylüyorlardı ama bu arada Serkan DEMİR
benim vajinama biraz zorlamıştı görüştüğümüzde ama hani bir şey
olmadı, devam etmedik.
ÇELİŞKİ 57: Ancak buna rağmen 11 Haziran’da Adli Tıp
Kurumu’nda vermiş olduğu ifadesinde, ‘başka bir kişi de 2 kez vajinal yoldan
cinsel organıyla tecavüz etti’ şeklinde GERÇEK DIŞI BİR BEYANDA
BULUNMUŞTUR!
Yargıtay
kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ
ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE
YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün
bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY
KARARLARI örnek olarak verilmektedir:
“…Katılan mağdurenin
kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan
tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal
yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca
tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç
tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul
ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde
suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın
üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme
şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini
rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS
kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin
bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı
sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin
sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan
mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra
düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit
edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu
bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi,
sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık
aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul
etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak,
zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü,
durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi
istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki
olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel
saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda
magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin
olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul
edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah
uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta
bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında
cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve
inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746
K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe
yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla
ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda
bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde
bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi,
tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin
bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine
atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643
E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735
K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla
gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay
sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması,
birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi
bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel
ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık
...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında
cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya
kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların
mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı
suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017
T.)
“…Mağdureleri n
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği
iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları,
gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi
şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra
başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde
yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması,
savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği
hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin, iddia
edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda
değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları,
mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir
üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14.
CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki
istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına
da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen
tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki
birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene
raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh
sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut,
tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974
E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalarda
değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan
akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara
maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi,
mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren
bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs
ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin
devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği
karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure ile müşteki annesinin
aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme
raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık
ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte
değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel
istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar arasında
sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet
bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya
devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza
göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara
intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları,
savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların
savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun
soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri
hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde
mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569
K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için
girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel
davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze
uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının
başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde
çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması,
ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine
daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin,
işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün
olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında
kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette
bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük
olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16
olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı
anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai
sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe
boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS
kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri
dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine
kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma
aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız
etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen,
hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık
Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve
Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında
problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık
aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan
muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit
edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma
aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik
gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna
ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK.
2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın
karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin
geçmiş olması, sanığın aşamalardaki
savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları,
mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in
babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak
evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca
2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması
sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası
sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında
cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması
ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı
suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı
delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K.
30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan
AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık
Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik
olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak,
babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar
eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki
çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve
anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet
bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra
şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı
Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı
Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın
tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul
etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin
gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı
birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara
yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı
ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E.
2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin
nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye
yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir
zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma
olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte
olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek
zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen
mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve
tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE
EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta
ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha
ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER
ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR.
Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR.
Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir
başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla
şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin
rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21
K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252
sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün
aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma
beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli
cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları
ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı
tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık
...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair
cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı
şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K.
16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin, üvey
babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen
beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile
çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce
yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa
karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından
kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit
ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi,
beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık
arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların
ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel
istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik
savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel
istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter,
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592
K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve
doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri,
iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de
çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz
ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia,
olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen
tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini
gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve
inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure, annesi
katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan
beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan
mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola
başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı
suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay
14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın intikal
zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki
mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair
savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak
sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle
mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı
yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz
önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında,
sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat
kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri
kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)
“…Latince “in dubio
pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı
olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel
nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde,
mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı
savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair
mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan
“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622
K. 07/06/2016 T.)
Sonuç
olarak; müşteki H.N.Ü.’ın Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir
kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ
ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği
mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından
değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.