Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak
kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem
taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda
mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ
İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki
İ.P.Y.’nin ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde,
beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. ÇÜNKÜ MÜŞTEKİ İ.P.Y. İFADELERİ SIRASINDA 24
AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR
DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ
İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 24 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE
ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.
BU ÇELİŞKİLER ŞUNLARDIR:
Þ ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ GRUBU İLE TANIŞMAYA
KENDİ İMKANLARIYLA GİTMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 1: İlk kez Adnan Oktar’ın arkadaş grubu ile
tanışmak için Levent’te bulunan ofise kendi rızası ve kendi imkanlarıyla gittiğini beyan etmiştir.
Aynı şekilde Koşuyolu’ndaki ofise giderken de kendi imkanlarıyla gittiğini
söylemiştir.
Þ İ.P.Y.’NİN İDDİALARI KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ
OLMAKLA BİRLİKTE RAHATSIZ OLDUĞUNU BEYAN ETTİĞİ SÖZDE CİNSEL İLİŞKİLERDEN SONRA ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ GRUBU İLE GÖRÜŞMEYE
DEVAM ETTİĞİNİ BEYAN ETMESİ BÜYÜK BİR ÇELİŞKİDİR.
ÇELİŞKİ 2: Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban ve
Kartal Göktan ile sözde birçok cinsel ilişki yaşamasına, güya bunlardan
rahatsız olmasına ve Adnan Oktar’la tanıştığında kendi ifadesiyle şoka
girmesine rağmen BORA YILDIZ, MEHMET ENDER DABAN VE KARTAL GÖKTAN İLE
GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMİŞ, ONLARIN EVLERİNE GİDİP GELMİŞ, Kuran okuyup,
ayet ezberlediğini ifade etmiştir. Tüm bu eylemleri kendi rızasıyla
yapmıştır. DOLAYISIYLA, EĞER İSTEMEDİĞİ VEYA MAĞDUR EDİLDİĞİ OLAYLAR
GERÇEKTEN YAŞANSAYDI ARKADAŞ GRUBUNDAN KOLAYLIKLA AYRILABİLİRDİ.
ÇELİŞKİ 3: İ.P.Y.’nin iddia ettiği eylemleri kabul etmemekle beraber,
“yaptığımın her ne kadar yanlış olmadığını söyleseler ve düşünsem de” diyerek
kendisi de cümle içinde yanlış bir şey yapmadığını düşündüğünü ifade
etmiştir.
ÇELİŞKİ 4: İ.P.Y. iddia ettiği sözde cinsel eylemleri anlatırken hiçbir
anlatımında “tecavüz” veya “saldırı” dememekte, hep “ilişki”, “seks”,
“birlikte olma” “yakınlaşma” olarak tarif etmektedir.
ÇELİŞKİ 5: Bora Yıldız ve Mehmet Ender Daban ile yaşadığını iddia ettiği
sözde olayları anlatırken gerçekleri ifade etmediği için HAYATIN DOĞAL
AKIŞINA UYGUN OLMAYAN BEYANLARDA BULUNMUŞTUR. Emniyet ifadesinde "Bora
Yıldız uyumaya gitti. Mehmet Ender Daban ve ben tek kaldık." demiştir,
Huzurdaki ifadesinde ise “Bora Yıldız'ın uyuduğu aynı odada Mehmet Ender
Daban ile ilk öpüşme gerçekleşmiş” gibi bir anlatımda bulunmuştur. BURADA
AÇIK BİR ÇELİŞKİ VARDIR.
MÜŞTEKİNİN İDDİA ETTİĞİ HİÇBİR CİNSEL İLİŞKİ KABUL
EDİLEMEZ OLMAKLA BİRLİKTE;
ÇELİŞKİ 6: Bora Yıldız ile ilk sözde cinsel ilişki
yaşadıklarında rızası olduğunu ve sevgili olduklarını söylemiştir.
ÇELİŞKİ 7: Bora Yıldız
ile ilişkisi başladıktan sonra Kartal Göktan ve Mehmet Ender Daban ile arkadaş olduklarını, çok vakit
geçirdiklerini, samimi olduklarını ve onların yakınlıklarını garipsemediğini
söylemektedir.
ÇELİŞKİ 8: Mehmet Ender Daban ve Bora Yıldız ile sözde
cinsel ilişki yaşadıktan sonra onlara “Ben sizi çok seviyorum kötü bir şey
görmedim sizden ...” demiş, sözde cinsel ilişkiden sonra dahi bunu söylemiştir.
ONLARI SEVDİĞİNİ VE ONLARDAN KÖTÜ BİR ŞEY GÖRMEDİĞİNİ İKRAR ETMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 9: Babası hastanede yattığında, bir hafta boyunca
dışarıdan hiçbir arkadaşının gelmediğini, Mehmet Ender Daban ve Kartal
Göktan’ın geldiğini söylemiştir. Dünyanın en iyi insanlarıydı benim için
onlar demektedir. (Bu arada kesinlikle kabul etmediğimiz sözde cinsel ilişkiler
de devam etmiştir).
ÇELİŞKİ 10: Bora ile ilk görüştükleri andan itibaren,
evlilik vaadi olduğunu söylemiştir. Bora ile evlenmeyi düşünmekte, ama
arkadaşlarıyla kesinlikle kabul etmediğimiz sözde cinsel ilişkiye girmektedir.
ÇELİŞKİ 11: Mehmet Ender Daban’la yaşadığını iddia ettiği fakat
kesinlikle kabul etmediğimiz ilk cinsel ilişkiyi emniyette anal ilişki,
mahkemede ise oral ilişki şeklinde anlatmıştır.
ÇELİŞKİ 12: Mahkemede, Mehmet Ender Daban ile ilgili
emniyette bahsetmediği bir başka cinsel isnatta bulunmuş, bunun anal yoldan
gerçekleştiğini, Ender’le ilk anal ilişkisinin bu ilişki sırasında yaşandığını
iddia etmiştir. Oysa ki emniyet ifadesinde Ender’le ilk anal ilişkisini
başka bir gün ve zamanda, başka bir cinsel birliktelikte yaşandığını iddia
etmiştir.
ÇELİŞKİ 13: Bora Yıldız ile ayrıldıktan sonra bu sefer
Ender Daban’la sevgili olduğunu söylemiştir. Mahkemedeki ifadesinde Bora Yıldız
ve Ender Daban ile yaşadığını iddia ettiği cinsel ilişkilerin sevgilisi
oldukları için kendi rızasıyla olduğunu beyan etmiştir.
ÇELİŞKİ 14: “… her
şeyimi paylaştığım tertemiz insanlar ve mahkeme kararları var…” CÜMLESİYLE
ONLARDAN HİÇBİR KÖTÜLÜK GÖRMEDİĞİNİ TEKRAR İKRAR ETMEKTEDİR.
MÜŞTEKİNİN İDDİA ETTİĞİ HİÇBİR CİNSEL İLİŞKİYİ
KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE;
ÇELİŞKİ 15: Erdem ERTÜZÜN ile sözde cinsel ilişkide
bulunduğunu söylemiş, bunlarda kendi rızasıyla katıldığı partiler sırasında
olduğunu beyan etmiştir.
ÇELİŞKİ 16: Cem Sedat ALTAN’la oral seks yaptığını ama o
olduğunu anladıktan sonra da itiraz etmediğini ikrar etmiştir.
ÇELİŞKİ 17: Rızasıyla Bora Yıldız, Serkan Ak , Orkun
Şimşek, Mustafa ve Erdem Ertüzün’in evine gittiğini söylemiştir.
ÇELİŞKİ 18: İddiasını kesinlikle kabul etmemekle birlikte Adnan Oktar’ın sözde kendisini parmak yoluyla
taciz ettiğinde, Başkan’ın itiraz ettin mi sorusuna, hayır etmedim demiştir.
ÇELİŞKİ 19: Arkadaş grubu vesilesiyle dini tanıdığını, Kuran’ı öğrendiğini çok
fazla ayet ezberlediğini beyan etmiştir.
Þ
İRADESİNİN
DİNİ TELKİNLE FESADA UĞRADIĞI İDDİASINI BİZZAT KENDİ İFADELERİYLE
ÇELİŞMEKTEDİR.
ÇELİŞKİ 20: Yine kendi beyanlarında da görüldüğü gibi
dindar bir çevresi olmayan, ve arkadaşlarıyla tanışmadan önce dini bilgisi çok
olmayan bir kişidir. EĞER AMAÇ SINIRSIZ CİNSELLİK YAŞAMAK OLSA, DİNİ
ALTYAPISI VE HASSASİYETİ OLMAYAN BİR KİŞİYİ BUNA “DİNSİZLİKLE” İKNA ETMEK ÇOK
DAHA KOLAY OLURDU. Böyle bir altyapısı olmayan bir kişiyi önce
dindar olması, güzel ahlaklı olması, helali-haramı bilmesi yönünde teşvik edip
sonra cinselliğe ikna etmeye çalışmak son derece mantıksızdır. DİNİ
TELKİNLE İRADENİN FESADA UĞRATILMASIYLA CİNSEL İLİŞKİ YAŞAMAYA İKNA ETME VE
İKNA OLMA İDDİASI BU YÖNÜYLE DE AKIL VE MANTIK DIŞIDIR.
ÇELİŞKİ 21: İ.P.Y.’nin kendi beyanlarından “seçme”,
“reddetme”, “tepki gösterme” yetisinin kendi elinde olduğu, dolayısıyla – iddia
edilen eylemleri kabul etmemekle beraber – iradesini özgürce kullandığı
anlaşılmaktadır.
ÇELİŞKİ 22: Sevap kazanmak için cinsel ilişkiye girdiğine
dair hiçbir beyanı bulunmamaktadır.
Buna rağmen, ifadesinin bir yerinde iddia ettiği sözde cinsel ilişkilerin bir
kısmını dini telkinle yaşadığını beyan etmiştir, ama bu doğru değildir. Kendi
beyanlarında da göründüğü üzere İ.P.Y. cinsel ilişki yaşamaktan imtina eden bir
hanım değildir.
Þ
ZORLA
MÜŞTEKİ YAPILDIĞI BEYANLARINDAKİ ÇELİŞKİLERDEN ANLAŞILMAKTADIR.
Müşteki; hakkında Adnan Oktar ve arkadaşları
tarafımızdan karalama kampanyası yapılmadığını söylemiştir
ÇELİŞKİ 23: Husumetli müşteki U.Ş.’in onu aradığını, S.E.’nun evinde buluştuğunu, şimdi ifade vermezsen
ileride vermek zorunda kalırsın dediklerini anlatmıştır. Polis aramasa ifade
vermezdim demiştir.
ÇELİŞKİ 24: Kedileaks’te, bu gruptan ayrıldıktan 1 buçuk
sene sonra, hakkında yapılan gerçek olmayan karalama kampanyalarını anlatmış, Ü.’e
neden bunu yaptınız diye sorduğunu söylemiştir. “Ü.’te ben bilmiyordum
çıktığını dedi yazı çıktıları burda vereceğim yazıklar olsun size hiç bir
paylaşım yapmadım sizle siz bana bunu neden yaptınız. Sizle görüşmedim diye
mi bana bunu yaptınız. Siz yeni cemaat mi oldunuz dedim kızdım…” “…Ben
bunları dedikten sonra 5dk içinde kalktı sağ olsun..” “U.’ya insanları
kurtarmak için bu yolla kızları rezil ederek yapamazsınız bunu dedim onlar da
iyilik yapıyoruz sanmışlar.” HUSUMETLİ
MÜŞTEKİLER TARAFINDAN YÖNLENDİRİLMESİ SONUCUNDA MÜŞTEKİ OLMUŞTUR. Bu durum sözde eylemlerden operasyondan
2 yıl sonra şikayetçi olmasının nedenidir.
Nitekim
Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ
ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE
MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN
OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda
bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.
“…Katılan mağdurenin
kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan
tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal
yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde,
araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine
suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte
İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan
ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen
olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın
gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın
kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine
rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin
bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı
sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin
sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan
mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra
düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit
edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu
bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi,
sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık
aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine
delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin
kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye
girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir
delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın
katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel
istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine
karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK.
2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul
etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla
sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki
beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile
sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki
olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel
saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda
magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin
olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul
edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah
uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta
bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında
cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve
inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746
K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe
yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla
ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda
bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde
bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi,
tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin
bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine
atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643
E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735
K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri
sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor
raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen
mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi
ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre,
eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü
kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E.
2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri n
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği
iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları,
gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi
şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra
başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun
şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması,
savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği
hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin, iddia
edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda
değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları,
mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir
üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14.
CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri
sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki
Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair
savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle
kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları,
mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından
sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun
basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde
edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalarda
değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan
akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara
maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi,
mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren
bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs
ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin
devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği
karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure ile müşteki
annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal
inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık
beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte
değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel
istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar arasında
sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet
bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya
devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza
göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara
intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları,
savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların
savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun
soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri
hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde
mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569
K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için
girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel
davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze
uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını
söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya
devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca
sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha
sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin,
işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün
olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için
çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir
merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde
18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde
mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın
böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi
cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda
kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından;
belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka
kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon
görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten
ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu
telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012
tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık
aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün,
Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler
olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine
değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde
cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda
çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki
suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel
saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…”
(Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın
karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin
geçmiş olması, sanığın aşamalardaki
savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları,
mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in
babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak
evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca
2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması
sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası
sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında
cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması
ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı
suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı
delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K.
30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA
AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan
Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak
kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir
fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde
bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki
çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve
anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet
bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra
şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı
Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı
Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın
tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul
etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin
gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı
birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara
yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı
ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E.
2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya
tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce
mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının
ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca
kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak
nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini
kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen
mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve
tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE
EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta
ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha
ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER
ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR.
Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ
ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı
yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek
amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu
hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK.
2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın intikal şekli
ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252
sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün
aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma
beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli
cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları
ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı
tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı,
sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine
dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K.
16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin, üvey
babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen
beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile
çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce
yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa
karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından
kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit
ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi,
beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık
arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların
ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel
istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik
savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel
istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter,
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592
K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve
doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri,
iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de
çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz
ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia,
olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen
tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini
gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve
inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure, annesi
katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan
beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan
mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola
başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı
suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay
14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın intikal
zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide
bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında
mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği
yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun
zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil
edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille
desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her
türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı
gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901
K. 21/11/2018 T.)
“…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet
(suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi”
ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir.
Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen
bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar
ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza
mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu
ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir.
Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza
yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu
açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların
aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya
kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından,
ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır”
ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde
mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)
Müşteki İ.P.Y.’nin Adnan Oktar ve arkadaşlarına
husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK
DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın
belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından
değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.