Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak
kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem
taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda
mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ
İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki
M.T.’in ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, gerçek dışı beyanlarına
itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. ÇÜNKÜ MÜŞTEKİ M.T. İFADELERİ SIRASINDA 29 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL
SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR
OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 29
AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU
SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.
BU ÇELİŞKİLER ŞUNLARDIR:
ÇELİŞKİ 1: M.T.’in duruşmaya gelip ifade vermemek için
mahkemenize bildirdiği mazeret dikkat çekicidir. M.T. 09.10.2020 tarihli
beyan dilekçesinde: “Dünya'da baş
gösteren Covid-19 virüs salgınından dolayı
seyahat edemediğim için, ifademi sayın mahkemenizin huzurunda
veremeyeceğim. İfademi yazılı olarak Kabul etmenizi talep ederim.”
demiştir.
M.T.’in bu beyanı doğru değildir. Çünkü M.T. Covid-19’dan dolayı seyahat edemediğini beyan etmiştir. Fakat M.T.’in bu mazereti bildirdiği dönemde de şu anda da Covid-19
tedbirleri içerisinde ülkeye giriş
yapılamayacağına dair bir tedbir
yoktur. M.T.’in mahkemeye
beyanda bulunmak amacıyla gelmemiş olmasının sebebi Covid-19 değil, kendi
tercihinin o yönde olmuş olmasıdır.
ÇELİŞKİ 2: M.T.'in fotoğraf teşhis tutanağı incelendiği zaman Tahsin
Akkaş’ın fotoğrafına İngiliz Emre
ifadesini kullandığı GÖRÜLMEKTEDİR. Bu hata, fotoğraf teşhis
tutanağının da kes, kopyala, yapıştır hazırlandığını
gösteren delillerden biridir.
ÇELİŞKİ 3: M.T. 2016
yılında SAYIN ADNAN OKTAR ve arkadaş grubuyla görüşmeyi kesmiş olmasına rağmen 2
sene boyunca hiçbir şekilde SAYIN ADNAN OKTAR’dan da arkadaşlarından da şikayetçi
olmamıştır. Kuşkusuz gerçekte cinsel saldırıya uğrayan hiçbir mağdure
şikayetçi olmak için 2 sene boyunca beklemez. Nitekim yıllar sonra yapılan
şikayetler; Yargıtay’ın cinsel suç isnatlarındaki önemli bozma kararlarından
biridir.
ÇELİŞKİ 4: İlk
ifadesinde emniyette M.T., Serdar
DAYANIK’ın yaşadığını beyan ettiği Ağaoğlu
Starland Ataşehir’e SD’ın sözde bir genç kız grubu geldiğini iddia etmiştir.
İkinci
ifadesinde dilekçede, Ağaoğlu Starland Ataşehir’e SD’ın sözde
kız grubunun geldiğine dair herhangi bir beyanda bulunmayıp, ilk ifadesinde hiçbir şekilde geçmeyen Hisar Evleri’nden bahsedip, SD’ın sözde
kız grubunun buraya geldiğini iddia etmiş ve aynı olayla ilgili iki farklı mekan
beyan ederek çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 5: M.T. adına
19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde, önce SD’ın kendisini
erkek arkadaşlarından sakladığını yani arkadaş grubu içine dahil etmediğini
söylerken, ifadesinin devamında ise arkadaş grubu içerisinde olmadan asla
bilemeyeceği detay konuları, anlatımı kabul edilmemekle birlikte, güya şahit
olmuş gibi anlatmaktadır;
“Esma
Bacı basılı kitapların web sitelerin yapılması için görevler verirdi. Bu kızlar
Esmadan bu tarz görevler alırdı”.
ÇELİŞKİ 6: M.T.
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde:
“beraber Göksu evlerindeki stüdyoya
gittik, orada SAYIN ADNAN OKTAR'ı gördüm. … SAYIN
ADNAN OKTAR'ın SD ile ayrılın talimatından
kısa bir
süre sonra biz S ile ayrıldık.”
19.10.2020
tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde SD
için: “2011 Eylül’den yaklaşık olarak 2012
Haziran ayına kadar sevgiliydik.” demiştir.
Yani M.T.’in ifadesine göre SAYIN
ADNAN OKTAR ile tanıştığı gün aynı zamanda SAYIN ADNAN OKTAR sözde SD ile
ayrılmalarını söylemiştir. Özetle bu anlatıma göre SD ile ayrılık
tarihleri olan 2012 Haziran, SAYIN ADNAN OKTAR ile tanıştığı tarihtir.
M.T.
19.10.2020 tarihli aynı dilekçenin devamında: “SD
beni SAYIN ADNAN OKTAR’ın stüdyosuna tanıştırmak için götürdü. SAYIN ADNAN OKTAR’I İLK 2013 YAZ
AYLARINDA GÖRDÜM.” demiştir. M.T. AYNI BEYAN İÇERİSİNDE AYNI OLAY İÇİN İKİ BAMBAŞKA TARİH VEREREK çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 7: M.T.
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Artık
Müzeyyen
DEMİR benimle alakadar olmaya başladı, bu kadının
bir
genç kız grubu vardı,
bunların içinde GB,
HU'ın kız kardeşi ve ben vardım.”
M.T.’in bu beyanlarının gerçek dışı olduğunun en önemli delillerinden biri G.B.’ın
verdiği ifadelerdir. GB emniyet ifadesinde de mahkeme ifadesinde de hiçbir
yerde M.T.’e dair tek bir anlatımda
bulunmamıştır. Açıktır ki böyle
bir arkadaş grubu olsa GB’da muhakkak ifadelerinde M.T.’den bahsederdi.
ÇELİŞKİ 8: M.T.’in
SAYIN ADNAN OKTAR hakkındaki tüm cinsel isnatları gerçek dışı ve çelişkilidir.
Örneğin müşteki 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “beni yatağa
uzatıp vücudumu ısırmaya başladı. Bağırmaya
başladım, ağlamaya başladım.” demiştir.
M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde ise aynı olayı “parmağıyla
genital bölgemi taciz etti, saçımı çekti, vücudumu ısırdı. Ağlamaya
başladım.” şeklinde anlatmıştır.
Açıktır
ki hiçbir kadın gerçekten genital bölgesinden tacize uğrasa bu detayı emniyet
ifadesinde vermeyi unutmaz. Fakat müşteki
M.T. ilk ifadede bundan hiç bahsetmemiş ve
sözde cinsel saldırıya uğrayan bir kadın için böylesine önemli olan bir konuyu
anlatmamıştır. Kuşkusuz bu da büyük bir çelişkidir ve böyle bir tacizin hiçbir
aşamada yaşanmadığının delillerinden biridir.
ÇELİŞKİ 9: M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “SAYIN ADNAN OKTAR bir gün beni stüdyonun en alt katında
banyonun yanındaki odada taciz etti ve vücudumda ısırarak morluklar oluşturdu.” diyerek gerçek dışı başka
bir beyanda daha bulunmuştur.
Isırma sonucu oluşmuş bir morluk, Adli Tıp için net bir delildir. Çünkü
morluğu oluşturan diş izinden, fotoğrafı
daha çekilse, kime ait olduğunun tespit edilebilmektedir. Ayrıca böyle bir
tacize uğrayan kişinin üzerinde ısıran kişinin DNA’sı da kalacağı için kimlik tespiti açısından büyük bir kolaylık
olacaktır.
Böyle bir olay gerçek olsaydı M.T. vücudunda oluşan morluklar ve DNA kalıntılarıyla polise, hastaneye Adli Tıp’a gider tutanak
tutturur, şikayetçi olurdu. M.T. Şikayetçi olmamış, yardım
istememiştir.
ÇELİŞKİ 10: M.T. 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde
de kendisi adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde de SAYIN
ADNAN OKTAR hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunmuş ve sözde cinsel tacize
uğradığını iddia etmiştir. Ancak müştekinin iddia ettiği cinsel tacizler gerçek olmuş olsaydı, stüdyoya gitmeden
önce polisi arayabilirdi ve suçüstü
yapılmasını sağlayabilirdi. Oysaki müşteki bu tacizlerin olduğunu
iddia ettiği dönemlerde;
-
Her gün gönüllü olarak, gayet istekli ve bakımlı
bir şekilde A9 stüdyosuna gitmiş,
-
Yayınlarda
da görüleceği üzere SAYIN ADNAN OKTAR’a sayısız iltifatlar edip, SAYIN
ADNAN OKTAR’ı ne kadar sevdiğini söylemiş bir insandır. Katıldığı canlı
yayınlarda yüzünde gayet samimi ifadelerle bulunduğu ortamdan hoşnutluğu ve
mutluluğu görülebilmektedir.
Örneğin alttaki resimden de görüldüğü
gibi M.T. SAYIN ADNAN OKTAR'ın olmadığı bir ortamda dahi kendisine olan
sevgisini gösterecek şekilde fotoğraflar çektirmiştir.
M.T.’in A9
TV canlı yayınlarında neşeli olduğuna dair fotoğraflar:
ÇELİŞKİ 11: M.T.’in
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Ben
bu şekilde Tahsin AKKAŞ, Gökalp BARLAN, Ender DABAN, EK ve Erdem ERTÜZÜN ile seviştim.” diye gerçek dışı
bir beyanda bulunmuştur.
Kuşkusuz bu M.T.’in hayali
anlatımlarından biridir. Bu anlatımı hiçbir sanık tarafından zaten kabul
edilmemekle birlikte öncelikle müşteki anlatımında “seviştim” kelimesini
kullanmıştır. Cinsel ilişkiler kabul edilmemekle birlikte, müştekinin
anlatımında bir saldırı ya da taciz durumunun olmadığı ve kendi rızasının
olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca M.T.’in bu hayali anlatımını etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Emre KUTLU da mahkemedeki ifadesinde reddetmiştir:
- “orda gerçekten de ben M.T. ile
birlikte olduğumu ya da elle taciz
ettiğimi hatırlamıyorum.”
- “yine kendisinden özür dileyerek bunu
söylüyorum. M.T. ile bir şey yaşamadık.”
Bu
durumda bu tarz bir şey hiç kimseyle
yaşanmamış demektir. M.T.’in beyanı çelişkilidir.
ÇELİŞKİ 12: M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet
ifadesinde: “Mehmet YILDIRIM isimli
örgüt üyesinin Stüdyo'nun ev olduğu zamanlarda yani 2012 yılında
kardeşi Kübra YILDIRIM'ı
SAYIN
ADNAN OKTAR'a getirdiğini biliyorum. …
ilk geldiğinde gayet küçüktü, reşit değildi, ortaokul çocuğu gibi gözüküyordu.” demiştir. Ancak 2012 yılında A9 TV
stüdyosunun bulunduğu Hür Sokak’taki villa henüz arkadaş grubu tarafından
KİRALANMAMIŞTIR. Dolayısıyla M.T.’in iddiası doğru değildir.
ÇELİŞKİ 13: Sanıkların
A9 TV stüdyosu olarak kullanılan Hür Sokak’taki villanın 2012 yılında henüz
tutulmadığına yönelik savunmalarından sonra M.T. de ifadelerini bu yönde
değiştirmiştir, M.T. ilk ifadesinde Kübra Yıldırım’ın görüşmeye
2012 yılında yani 15 yaşındayken geldiğini ve ortaokul çocuğu gibi gözüktüğünü iddia etmiş, ikinci ifadesinde
ise bu sefer 17 yaşında olduğunu
iddia etmiştir.
“Kübra henüz liseyi bitirmemiş 17 yaşındaydı.”
M.T. tarih değiştirince KÜBRA YILDIRIM’IN
YAŞINI DA DÜZELTME GEREĞİ DUYARAK KENDİ İFADELERİ ARASINDA ÇELİŞKİYE DÜŞMÜŞTÜR.
ÇELİŞKİ 14: M.T.
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde:
“Kübra YILDIRIM bir buçuk yıl sonra
reşit olunca eşyalarını
alarak
bizim yanımıza yerleşti.” demiştir.
Kübra Yıldırım 1997 doğumludur, yani 2012 yılında 15 yaşındadır. M.T. emniyet ifadesinde Kübra Yıldırım’ı 2012 yılında gördükten 1.5 sene sonra reşit olduğunu ve Türkiye’ye
yerleştiğini iddia etmektedir. Oysaki Kübra Yıldırım 2012 yılından 1.5 yıl
sonra 16.5 yaşındadır yani M.T.’İN İDDİA ETTİĞİ GİBİ REŞİT DEĞİLDİR.
ÇELİŞKİ 15: M.T.: “Duygu Polat dışarıdan kızlar buluyor ve ajansta toplantı bahanesiyle Borayla
karşılaştırılıyor.” demiştir.
EMİNE Duygu POLAT hayatı boyunca sözkonusu ofisTE
HİÇ ÇALIŞMAMIŞ, BORA YILDIZ İLE BİRLİKTE
HİÇBİR GÖRÜŞMEYE KATILMAMIŞTIR. Üstelik Emine Duygu Polat ve
Bora Yıldız arasında herhangi bir arama kaydı dahi tespit edilmemiştir. Ayrıca
ofisin bulunduğu binanın güvenlik kameraları, ziyaretçi listeleri kontrol
edilirse Emine Duygu Polat’ın buraya hiçbir zaman gitmediği de tespit
edilecektir. Dolayısıyla M.T.’in iddiaları hiçbir yönüyle gerçekleri
yansıtmamaktadır.
ÇELİŞKİ 16: M.T.’in
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “evinize gidin 4-5 saat sonra geri
geleceksiniz, önemli bir misafirim olacak dedi…
Daha önce hiç görmediğim ve tanımadığım iki
kız
kardeş geldi.
Kapıyı ben açtım.
O
tarih de bu iki kız kardeş reşit
değildi, çok küçük gözüküyorlardı. Tarihi tam hatırlamakla birlikte 2014 yılı sonu
da ya da 2015 yılı başları idi. Bu kardeşlerden biri şuan
tutuklu
bulunan Ç.T.'dir.” demiştir.
M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “şimdi
evinize gidin sabah önemli bir misafirim gelecek dedi. Gelen misafir
Ç.Ç.’ydu, Ç.’yı ilk Bora Yıldız’ın getirdiğini gördüm. Daha sonraları Ç. sık sık stüdyoya
geldi. Başka bir gün kız kardeşiyle
birlikte geldiler.” demiştir.
M.T.
güya Ç.Ç. ile tanıştığı güne dair anlatımlarında her iki ifadesi arasında çelişkiye
düşmüştür, emniyet ifadesinde Ç.Ç.’nun kızkardeşiyle birlikte stüdyoya
geldiklerini söylerken, ikinci ifadesinde Ç.Ç.’nu ilk defa Bora Yıldız ile
birlikte geldiklerinde gördüğünü iddia etmektedir.
ÇELİŞKİ 17: M.T., Ç.Ç.’nun
stüdyoya ilk defa 2014 sonu 2015 başında
geldiğini ve reşit olmadığını beyan
etmiştir.
Oysaki
Ç.Ç. 3 Mart 1996 doğmludur. Yani M.T.’in
GÜYA STÜDYOYA GELDİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ tarihte reşittir.
ÇELİŞKİ 18: M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “Ç’nın yaşının 18’den küçük olduğunu SAYIN ADNAN OKTAR’ın sabırsızlanıyorum az
kaldı yanıma alıcam dediği gün anladım.”
demiştir.
M.T. Ç.Ç. ile yukarıda da belirtildiği üzere ilk defa 2014-2015 yılında karşılaştığını
iddia etmektedir. Yani M.T. Ç.T. ile tanıştığı zaman Ç.T. zaten
reşittir. Bu durumda M.T.’in SAYIN ADNAN OKTAR’ın yaptığını iddia ettiği konuşma
hiçbir zaman gerçekleştirmemiştir.
ÇELİŞKİ 19: M.T.’in
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “2012
yılının
sonlarına SAYIN ADNAN
OKTAR ben, Sibel YILMAZTÜRK, Duygu
POLAT, Dolunay TEZİN, Tuğba YILMAZ, GS,
HU, Dilem KÖKNAR, Gökalp BARLAN, UŞ, Bülent SEZGİN, Erdem ERTÜZÜN, EK ve Tahsin AKKAŞ'a cemaate yeni yüzler gerekiyor, sosyal
medyadan erkekler ile konuşup örgüte kazandırmamızı istedi. … Bir müddet sonra Hür Sokak
üzerindeki eve davet ederdik.” demiştir.
2012
yılında A9 TV stüdyosunun bulunduğu Hür Sokak’taki villa henüz tutulmamıştır. Dolayısıyla M.T.’in iddiası doğru değildir.
ÇELİŞKİ 20: M.T. adına 19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan
dilekçesinde: “Ablam büyük oğlu Emre’yi uzun yıllar hiç görmedi bu örgütten önce gördüğüm en iyi anneydi.” demiştir.
M.T.’in Mehtap SÜER’in büyük oğlu Emre ile görüşmediğine yönelik iddiası tamamen gerçek dışıdır. Aşağıdaki
fotoğraf da bunun somut delilidir:
ÇELİŞKİ 21: M.T. adına 19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan
dilekçesinde: “Ayrıca Mehtap ile
Ozan bu örgüt yüzünden yeğenim Enes
ile ilgilenmediler. Aynı dönem çocuk okula dahi düzgün gönderilmemiştir. Bakılırsa kayıtlarda mevcuttur. … Enes şimdi babaannesiyle
yaşıyor. Babaannesi okula gitmediği
dönemler yüzünden çok geri kaldığını söylemişti.” demiştir.
M.T.’in bu iddiası tamamen gerçek dışıdır. Enes Süer okulda çok başarılı bir
öğrencidir. Hatta başarılarından dolayı okulu tarafından kendisine çok sayıda
onur belgesi ve takdir belgeleri verilmiştir. Bu belgelerden örnek olarak 1. ve 4. Sınıf
belgelerini dosyaya sunuyoruz.
ÇELİŞKİ 22: Sanıkların
A9 TV stüdyosu olarak kullanılan Hür Sokak’taki villanın 2012 yılında henüz
tutulmadığına yönelik savunmalarından sonra M.T. de ifadelerini bu yönde
değiştirmiştir,
11.09.2018
tarihli emniyet ifadesinde: “2012 yılı ilk aylarında SAYIN ADNAN OKTAR'ın
talimatıyla şimdi stüdyo olan Hür Sokak No:5 de ikamet
etmeye başladım.” Derken,
M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde; “Hür Sokak, Stüdyo Olacak Ev 2014
Nisan-Mayıs …Ve Hür Sokaktaki eve taşınma talimatımı verdi.” diyerek İDDİA
ETTİĞİ OLAYLARA YÖNELİK TARİHLERİ AÇIKÇA DEĞİŞTİRMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 23: M.T. 11.09.2018 tarihli ifadesinde ablası Mehtap Süer’in 2017 yılında
babasından miras olarak kalan daireyi sözde örgüte devrettiğini iddia etmiştir.
Ablası Mehtap Süer’e miras kaldığı dönemde, aynı şekilde M.T.’e de miras
kalmıştır. Müşteki 2016 yılına kadar arkadaş grubu ile görüşmeye devam
ettiği halde mirasını kendi insiyatifinde değerlendirmiştir, hiçbir yere
devretmemiştir. Bu durum mirasın sözde örgüte aktarılması iddiasının
doğru olmadığını açıkça göstermektedir.
ÇELİŞKİ 24: M.T. adına
dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde güya telefonlara ve
bilgisayarlara takip sistemi kurulduğunu iddia etmiştir. Oysaki 11 Temmuz
2018’e yapılan operasyonda tüm cep telefonu ve bilgisayarlara el konulduğu ve
incelendiği halde, iddia edilen sistemin hiçbir cihazda
kurulu olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla M.T.’in beyanları gerçekdışıdır.
ÇELİŞKİ 25: M.T. adına
dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde güya arkadaş grubunda hiç
kimsenin ailesiyle görüşmediğini ancak problem çıkaran bir aile olursa
görüşüldüğünü iddia etmiştir. Ancak bu mesnetsiz iddianın hiçbir dayanağı
bulunmamaktadır. M.T.’in iddiasının aksine arkadaş grubundaki kişilerin
aileleriyle yakın ilişkilerini gösteren sayısız fotoğraf ve delil dosyaya
sunulmuştur. Ayrıca çocuklarıyla görüşmediklerini iddia eden sadece birkaç aile
vardır.
ÇELİŞKİ 26: M.T.
adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “Sorgulama yapmamız yasaktı. Bırakın
sesli sormayı aklınızdan bile şüpheyle yaklaşmamanız yönünde eğitiliyorsunuz.
Sonraki yıllarda 2
defa SAYIN ADNAN OKTAR'a ayrılmak istediğim söyledim.” demiştir.
M.T. beyanında önce sorgulamanın bile güya yasak
olduğunu iddia ederken, cümlesinin devamında bu iddiasıyla çelişerek
güya arkadaş grubundan ayrılmak istediğini, üstelik 2 defa SAYIN ADNAN
OKTAR’a söyleyebilmiştir. İddasına göre, eğer fikrini söylediğinde
olumsuz bir tavırla karşılaşmış olsaydı elbette 2. Defa söylemeye cesaret dahi
etmemesi beklenirdi.
ÇELİŞKİ 27: M.T. ifadelerinde her ne kadar arkadaş grubundan ayrılmak istediğini iddia ediyor olsa da, sanıklarla son derece yakın ve sevgi dolu bir arkadaşlık ilişkisi olduğunu gösteren, yani arkadaş grubu içerisinde hayatından gayet mutlu olduğu açıkça görülen çok sayıda fotoğrafı bulunmaktadır.
ÇELİŞKİ 28: M.T.’in
11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Çengelköy/Nato
yolunda bulunan diğer örgüt
evlerinden birine taşındım, bu evde
Dolunay TEZİN ve Müzeyyen DEMİR ile birlikte kalıyorduk. Dolunay TEZİN bir gün eve geç gelecekti, Müzeyyen DEMİR ise uyuyordu, bende yayına gidecekmiş gibi makyaj yaptım ve evden çıktım. Ve örgütten bu şekilde ayrıldım.” demiştir.
M.T.’in bahsettiği ev oldukça işlek
caddede, sitede dahi olmayan bir apartmandır. İstediği zaman çıkıp
gidebileceği, gerekirse yardım isteyebileceği bir konumdadır. Açıktır ki
Dolunay TEZİN evde yoksa, Müzeyyen DEMİR de uyuyorsa kendince tedbir olarak
YAYINA GİDECEKMİŞ GİBİ makyaj yapmasını gerektirecek bir durum da yoktur.
ÇELİŞKİ 29:
M.T. ifadesinin
devamında: “Sık sık tansiyonum çıkardı ve
lipitor almak zorunda kalırdım”
demiştir.
Öncelikle Lipitor tansiyon ilacı değildir, statinler olarak
da bilinen lipid düzenleyiciler isimli ilaç grubuna aittir. Kolesterolün ve trigliseridin
düşürülmesinde kullanılır. M.T. de ailesinden genetik olarak gelen yüksek kolesterol rahatsızlığı nedeniyle
düzenli olarak Lipitor isimli ilacı kullanmıştır. M.T.’in bireysel sağlık sorunlarıyla
ne SAYIN ADNAN OKTAR’ın ne de arkadaş
grubunun hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay kararlarında
mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ
BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE
YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI"
hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı
YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.
“…Katılan mağdurenin kollukta verdiği
ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla
araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye
girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle
bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha
önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde
olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç
tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın
üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme
şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini
rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS
kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin
bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı
sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin
sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan
mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra
düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit
edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu
bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi,
sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık
aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın
kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile
kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan
evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve
bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge
gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki olusturması, magdure
hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir
bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya
dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra
sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi
olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede
islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın
aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her
türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay
14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli
beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık
...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in
sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir
açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde
bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği
nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K.
03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki başka delille
desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği
nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K.
09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki
eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek
atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın
aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara
alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın
soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin
ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin
anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar
eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir
bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık
beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm
dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E.
2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili
beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine
rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla
ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi,
sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında
02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ...
tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de
diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında
bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik
çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve
inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K.
15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden
dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla
ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden
dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi
üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E.
2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin, iddia edilen eylemden
yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen
anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık
arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa
geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14.
CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin ifadeleri arasında
çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile
getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan
husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam
alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık
tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta
bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K.
22/03/2017 T.)
“…Olayın intikal şekli ve aile içi
uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu
inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan
husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık
anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki
birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene
raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh
sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut,
tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974
E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle
çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı
olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına
dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi
arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme
tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ...
tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan
dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların
atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD.
2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure ile müşteki annesinin
aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme
raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık
ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte
değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel
istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar arasında sanığın üstlendiği
dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve
mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek
bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de
hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye
yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin
aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14.
CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve
birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya
içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin
ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312
K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın intikal şekli ve zamanı,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)
“…Mağdurun
aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal
süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları
dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı
gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14.
CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın intikal şekli ve zamanı,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin,
mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği
nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure
soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde
sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının
başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze
uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını
söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya
devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca
sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha
sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin,
işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün
olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için
çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir
merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde
18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde
mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın
böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi
cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda
kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından;
belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka
kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon
görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten
ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu
telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012
tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık
aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün,
Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler
olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine
değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde
cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda
çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki
suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel
saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…”
(Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru
yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında
atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık
Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın
evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de
aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde
mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki
Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri,
yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına
yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında,
sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk
olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve
cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan
sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR.
Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği
tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben
babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske
yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde
bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu
durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve
hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri
arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet
bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra
şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı
Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı
Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın
tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul
etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin
gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı
birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara
yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı
ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E.
2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak
zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI
AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI
GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara
uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı
olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması
nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek
zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut
olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik
aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde
YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR.
Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca
kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar
doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR.
Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık
bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre
şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla
evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette
bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya
dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K.
17/10/2000 T.)
“…Olayın intikal şekli ve zamanı,
sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı
rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında
gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık
... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara
maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen
anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde
birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun
nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde
mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K.
16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık
tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel
eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda
hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki
annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden
haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma
davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte
annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret
eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının
tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında
yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından
yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme
getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm
dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu
işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati
yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine
karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın
aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin
iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara
yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini
belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun
işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın;
yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına
yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve
ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen
anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008
tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği
halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca
herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların
üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen
15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını
belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık
Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı
celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama
getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik
cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın
kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi,
müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından
gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle
şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından
yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı
savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması
karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan
beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)
“…Sanık savunmaları, mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan
sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi
gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın
üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması
karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın aşamalardaki çelişkili
beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj
tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses
çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara
alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın
aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında
cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde
mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın intikal zamanı, şekli,
müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure
ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması,
tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki
yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin
adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki
mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne
alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın
yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları
verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)
“…Latince “in dubio pro reo” olarak
ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden
sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli
ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel
koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.
Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak
hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir
ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir
oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı
cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm
vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların
aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya
kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından,
ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır”
ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde
mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)
Müşteki M.T.’in SAYIN ADNAN OKTAR ve
arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen
ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ithamlarla dolu
ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki
kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.