Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır. 

Özellikle cinsel suçlarda mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.

-          Her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.

-          Bu deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.

-          Eyleme ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.

-          Olayın intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.

-          Anlatılan olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.

Müşteki M.T.’in ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, gerçek dışı beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.  ÇÜNKÜ MÜŞTEKİ M.T. İFADELERİ SIRASINDA 29 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR. 

CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 29 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.

 

BU ÇELİŞKİLER ŞUNLARDIR:

ÇELİŞKİ 1: M.T.’in duruşmaya gelip ifade vermemek için mahkemenize bildirdiği mazeret dikkat çekicidir. M.T. 09.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “Dünya'da baş gösteren Covid-19 virüs salgınından dolayı seyahat edemediğim için, ifademi sayın mahkemenizin huzurunda veremeyeceğim. İfademi yazılı olarak Kabul etmenizi talep ederim.” demiştir.

M.T.’in bu beyanı doğru değildir. Çünkü M.T. Covid-19’dan dolayı seyahat edemediğini beyan etmiştir. Fakat M.T.’in bu mazereti bildirdiği dönemde de şu anda da Covid-19 tedbirleri içerisinde ülkeye giriş yapılamayacağına dair bir tedbir yoktur. M.T.’in mahkemeye beyanda bulunmak amacıyla gelmemiş olmasının sebebi Covid-19 değil, kendi tercihinin o yönde olmuş olmasıdır.

 

ÇELİŞKİ 2: M.T.'in fotoğraf teşhis tutanağı incelendiği zaman Tahsin Akkaş’ın fotoğrafına İngiliz Emre ifadesini kullandığı GÖRÜLMEKTEDİR. Bu hata, fotoğraf teşhis tutanağının da kes, kopyala, yapıştır hazırlandığını gösteren delillerden biridir.

 

ÇELİŞKİ 3: M.T. 2016 yılında SAYIN ADNAN OKTAR ve arkadaş grubuyla görüşmeyi kesmiş olmasına rağmen 2 sene boyunca hiçbir şekilde SAYIN ADNAN OKTAR’dan da arkadaşlarından da şikayetçi olmamıştır. Kuşkusuz gerçekte cinsel saldırıya uğrayan hiçbir mağdure şikayetçi olmak için 2 sene boyunca beklemez. Nitekim yıllar sonra yapılan şikayetler; Yargıtay’ın cinsel suç isnatlarındaki önemli bozma kararlarından biridir.

 

ÇELİŞKİ 4: İlk ifadesinde emniyette M.T., Serdar DAYANIK’ın yaşadığını beyan ettiği Ağaoğlu Starland Ataşehir’e SD’ın sözde bir genç kız grubu geldiğini iddia etmiştir.

İkinci ifadesinde dilekçede, Ağaoğlu Starland Ataşehir’e SD’ın sözde kız grubunun geldiğine dair herhangi bir beyanda bulunmayıp, ilk ifadesinde hiçbir şekilde geçmeyen Hisar Evleri’nden bahsedip, SD’ın sözde kız grubunun buraya geldiğini iddia etmiş ve aynı olayla ilgili iki farklı mekan beyan ederek çelişkiye düşmüştür.

 

ÇELİŞKİ 5: M.T. adına 19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde, önce SD’ın kendisini erkek arkadaşlarından sakladığını yani arkadaş grubu içine dahil etmediğini söylerken, ifadesinin devamında ise arkadaş grubu içerisinde olmadan asla bilemeyeceği detay konuları, anlatımı kabul edilmemekle birlikte, güya şahit olmuş gibi anlatmaktadır; 

“Esma Bacı basılı kitapların web sitelerin yapılması için görevler verirdi. Bu kızlar Esmadan bu tarz görevler alırdı”.

 

ÇELİŞKİ 6: M.T. 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “beraber Göksu evlerindeki stüdyoya gittik, orada SAYIN ADNAN OKTARgördüm. … SAYIN ADNAN OKTAR'ın SD ile ayrılın talimatından kısa bir süre sonra biz S ile ayrıldık.”

19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde SD için: “2011 Eylül’den yaklaşık olarak 2012 Haziran ayına kadar sevgiliydik.” demiştir.

Yani M.T.’in ifadesine göre SAYIN ADNAN OKTAR ile tanıştığı gün aynı zamanda SAYIN ADNAN OKTAR sözde SD ile ayrılmalarını söylemiştir. Özetle bu anlatıma göre SD ile ayrılık tarihleri olan 2012 Haziran, SAYIN ADNAN OKTAR ile tanıştığı tarihtir.

M.T. 19.10.2020 tarihli aynı dilekçenin devamında: “SD beni SAYIN ADNAN OKTAR’ın stüdyosuna tanıştırmak için götürdü. SAYIN ADNAN OKTAR’I İLK 2013 YAZ AYLARINDA GÖRDÜM.” demiştir. M.T. AYNI BEYAN İÇERİSİNDE AYNI OLAY İÇİN İKİ BAMBAŞKA TARİH VEREREK çelişkiye düşmüştür.

 

ÇELİŞKİ 7: M.T. 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Artık Müzeyyen DEMİR benimle alakadar olmaya başladı, bu kadının bir genç kız grubu vardı, bunların içinde GB, HU'ın kız kardeşi ve ben vardım.”
M.T.’in bu beyanlarının gerçek dışı olduğunun en önemli delillerinden biri G.B.’ın verdiği ifadelerdir. GB emniyet ifadesinde de mahkeme ifadesinde de hiçbir yerde M.T.’e dair tek bir anlatımda bulunmamıştır. Açıktır ki böyle bir arkadaş grubu olsa GB’da muhakkak ifadelerinde M.T.’den bahsederdi.

 

ÇELİŞKİ 8: M.T.’in SAYIN ADNAN OKTAR hakkındaki tüm cinsel isnatları gerçek dışı ve çelişkilidir. Örneğin müşteki 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “beni yatağa uzatıp vücudumu ısırmaya başladı. Bağırmaya başladım, ağlamaya başladım.” demiştir.

M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde ise aynı olayı  parmağıyla genital bölgemi taciz etti, saçımı çekti, vücudumu ısırdı. Ağlamaya başladım.”  şeklinde anlatmıştır.

Açıktır ki hiçbir kadın gerçekten genital bölgesinden tacize uğrasa bu detayı emniyet ifadesinde vermeyi unutmaz. Fakat müşteki M.T. ilk ifadede bundan hiç bahsetmemiş ve sözde cinsel saldırıya uğrayan bir kadın için böylesine önemli olan bir konuyu anlatmamıştır. Kuşkusuz bu da büyük bir çelişkidir ve böyle bir tacizin hiçbir aşamada yaşanmadığının delillerinden biridir.

 

ÇELİŞKİ 9: M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “SAYIN ADNAN OKTAR bir gün beni stüdyonun en alt katında banyonun yanındaki odada taciz etti ve vücudumda ısırarak morluklar oluşturdu.” diyerek gerçek dışı başka bir beyanda daha bulunmuştur.

Isırma sonucu oluşmuş bir morluk, Adli Tıp için net bir delildir. Çünkü morluğu oluşturan diş izinden, fotoğrafı daha çekilse, kime ait olduğunun tespit edilebilmektedir. Ayrıca böyle bir tacize uğrayan kişinin üzerinde ısıran kişinin DNA’sı da kalacağı için kimlik tespiti açısından büyük bir kolaylık olacaktır.

Böyle bir olay gerçek olsaydı M.T. vücudunda oluşan morluklar ve DNA kalıntılarıyla polise, hastaneye Adli Tıp’a gider tutanak tutturur, şikayetçi olurdu. M.T. Şikayetçi olmamış, yardım istememiştir. 

 

ÇELİŞKİ 10:  M.T. 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde de kendisi adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde de SAYIN ADNAN OKTAR hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunmuş ve sözde cinsel tacize uğradığını iddia etmiştir. Ancak müştekinin iddia ettiği cinsel tacizler gerçek olmuş olsaydı, stüdyoya gitmeden önce polisi arayabilirdi ve suçüstü yapılmasını sağlayabilirdi. Oysaki müşteki bu tacizlerin olduğunu iddia ettiği dönemlerde;

-          Her gün gönüllü olarak, gayet istekli ve bakımlı bir şekilde A9 stüdyosuna gitmiş,

-          Yayınlarda da görüleceği üzere SAYIN ADNAN OKTAR’a sayısız iltifatlar edip, SAYIN ADNAN OKTAR’ı ne kadar sevdiğini söylemiş bir insandır. Katıldığı canlı yayınlarda yüzünde gayet samimi ifadelerle bulunduğu ortamdan hoşnutluğu ve mutluluğu  görülebilmektedir.

Örneğin alttaki resimden de görüldüğü gibi M.T. SAYIN ADNAN OKTAR'ın olmadığı bir ortamda dahi kendisine olan sevgisini gösterecek şekilde fotoğraflar çektirmiştir.


M.T.’in A9 TV canlı yayınlarında neşeli olduğuna dair fotoğraflar:

 




ÇELİŞKİ 11:  M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Ben bu şekilde Tahsin AKKAŞ, Gökalp BARLAN, Ender DABAN, EK  ve Erdem ERTÜZÜN ile seviştim.” diye gerçek dışı bir beyanda bulunmuştur.

Kuşkusuz bu M.T.’in hayali anlatımlarından biridir. Bu anlatımı hiçbir sanık tarafından zaten kabul edilmemekle birlikte öncelikle müşteki anlatımında “seviştim” kelimesini kullanmıştır. Cinsel ilişkiler kabul edilmemekle birlikte, müştekinin anlatımında bir saldırı ya da taciz durumunun olmadığı ve kendi rızasının olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca M.T.’in bu hayali anlatımını etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Emre KUTLU da mahkemedeki ifadesinde reddetmiştir:

- “orda gerçekten de ben M.T. ile birlikte olduğumu ya da elle taciz ettiğimi hatırlamıyorum.”

- “yine kendisinden özür dileyerek bunu söylüyorum. M.T. ile bir şey yaşamadık.”

Bu durumda bu tarz bir şey hiç kimseyle yaşanmamış demektir. M.T.’in beyanı çelişkilidir.

 

ÇELİŞKİ 12:  M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Mehmet YILDIRIM isimli örgüt üyesinin Stüdyo'nun ev olduğu zamanlarda yani 2012 yılında kardeşi Kübra YILDIRIM'ı SAYIN ADNAN OKTAR'a getirdiğini biliyorum. … ilk geldiğinde gayet küçüktü, reşit değildi, ortaokul çocuğu gibi gözüküyordu.” demiştir. Ancak 2012 yılında A9 TV stüdyosunun bulunduğu Hür Sokak’taki villa henüz arkadaş grubu tarafından KİRALANMAMIŞTIR. Dolayısıyla M.T.’in iddiası doğru değildir.

 

ÇELİŞKİ 13: Sanıkların A9 TV stüdyosu olarak kullanılan Hür Sokak’taki villanın 2012 yılında henüz tutulmadığına yönelik savunmalarından sonra M.T. de ifadelerini bu yönde değiştirmiştir, M.T. ilk ifadesinde Kübra Yıldırım’ın görüşmeye 2012 yılında yani 15 yaşındayken geldiğini ve ortaokul çocuğu gibi gözüktüğünü iddia etmiş, ikinci ifadesinde ise bu sefer 17 yaşında olduğunu iddia etmiştir.

 “Kübra henüz liseyi bitirmemiş 17 yaşındaydı.”

M.T. tarih değiştirince KÜBRA YILDIRIM’IN YAŞINI DA DÜZELTME GEREĞİ DUYARAK KENDİ İFADELERİ ARASINDA ÇELİŞKİYE DÜŞMÜŞTÜR.

 

ÇELİŞKİ 14: M.T. 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Kübra YILDIRIM bir buçuk yıl sonra reşit olunca eşyalarını alarak bizim yanımıza yerleşti.” demiştir.

Kübra Yıldırım 1997 doğumludur, yani 2012 yılında 15 yaşındadır. M.T. emniyet ifadesinde Kübra Yıldırım’ı 2012 yılında gördükten 1.5 sene sonra reşit olduğunu ve Türkiye’ye yerleştiğini iddia etmektedir. Oysaki Kübra Yıldırım 2012 yılından 1.5 yıl sonra 16.5 yaşındadır yani M.T.’İN İDDİA ETTİĞİ GİBİ REŞİT DEĞİLDİR.

 

ÇELİŞKİ 15: M.T.: “Duygu Polat dışarıdan kızlar buluyor ve ajansta toplantı bahanesiyle Borayla karşılaştırılıyor.” demiştir.

EMİNE Duygu POLAT hayatı boyunca sözkonusu ofisTE HİÇ ÇALIŞMAMIŞ, BORA YILDIZ İLE  BİRLİKTE HİÇBİR GÖRÜŞMEYE KATILMAMIŞTIR. Üstelik Emine Duygu Polat ve Bora Yıldız arasında herhangi bir arama kaydı dahi tespit edilmemiştir. Ayrıca ofisin bulunduğu binanın güvenlik kameraları, ziyaretçi listeleri kontrol edilirse Emine Duygu Polat’ın buraya hiçbir zaman gitmediği de tespit edilecektir. Dolayısıyla M.T.’in iddiaları hiçbir yönüyle gerçekleri yansıtmamaktadır.

ÇELİŞKİ 16: M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “evinize gidin 4-5 saat sonra geri geleceksiniz, önemli bir misafirim olacak dedi… Daha önce hiç görmediğim ve tanımadığım iki kız kardeş geldi. Kapıyı ben açtım. O tarih de bu iki kız kardeş reşit değildi, çok küçük gözüküyorlardı. Tarihi tam hatırlamakla birlikte 2014 yılı sonu da ya da 2015 yılı başları idi. Bu kardeşlerden biri şuan tutuklu bulunan Ç.T.'dir.” demiştir.

M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “şimdi evinize gidin sabah önemli bir misafirim gelecek dedi. Gelen misafir Ç.Ç.’ydu, Ç.’yı ilk Bora Yıldız’ın getirdiğini gördüm. Daha sonraları Ç. sık sık stüdyoya geldi. Başka bir gün kız kardeşiyle birlikte geldiler.” demiştir.

M.T. güya Ç.Ç. ile tanıştığı güne dair anlatımlarında her iki ifadesi arasında çelişkiye düşmüştür, emniyet ifadesinde Ç.Ç.’nun kızkardeşiyle birlikte stüdyoya geldiklerini söylerken, ikinci ifadesinde Ç.Ç.’nu ilk defa Bora Yıldız ile birlikte geldiklerinde gördüğünü iddia etmektedir.

 

ÇELİŞKİ 17: M.T., Ç.Ç.’nun stüdyoya ilk defa 2014 sonu 2015 başında geldiğini ve reşit olmadığını beyan etmiştir.

Oysaki Ç.Ç. 3 Mart 1996 doğmludur. Yani M.T.’in GÜYA STÜDYOYA GELDİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ tarihte reşittir.

 

ÇELİŞKİ 18: M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “Ç’nın yaşının 18’den küçük olduğunu SAYIN ADNAN OKTAR’ın sabırsızlanıyorum az kaldı yanıma alıcam dediği gün anladım.” demiştir.

M.T. Ç.Ç. ile yukarıda da belirtildiği üzere ilk defa 2014-2015 yılında karşılaştığını iddia etmektedir. Yani M.T. Ç.T. ile tanıştığı zaman Ç.T. zaten reşittir. Bu durumda M.T.’in SAYIN ADNAN OKTAR’ın yaptığını iddia ettiği konuşma hiçbir zaman gerçekleştirmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 19: M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “2012 yılının sonlarına SAYIN ADNAN OKTAR ben, Sibel YILMAZTÜRK, Duygu POLAT, Dolunay TEZİN, Tuğba YILMAZ, GS, HU, Dilem KÖKNAR, Gökalp BARLAN, UŞ, Bülent SEZGİN, Erdem ERTÜZÜN, EK ve Tahsin AKKAŞ'a cemaate yeni yüzler gerekiyor, sosyal medyadan erkekler ile konuşup örgüte kazandırmamızı istedi. … Bir müddet sonra Hür Sokak üzerindeki eve davet ederdik.” demiştir.

2012 yılında A9 TV stüdyosunun bulunduğu Hür Sokak’taki villa henüz tutulmamıştır. Dolayısıyla M.T.’in iddiası doğru değildir.

ÇELİŞKİ 20: M.T. adına 19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde: “Ablam büyük oğlu Emre’yi uzun yıllar hiç görmedi bu örgütten önce gördüğüm en iyi anneydi.” demiştir.

M.T.’in Mehtap SÜER’in büyük oğlu Emre ile görüşmediğine yönelik iddiası tamamen gerçek dışıdır. Aşağıdaki fotoğraf da bunun somut delilidir:

 

ÇELİŞKİ 21: M.T. adına 19.10.2020 tarihinde dosyaya giren beyan dilekçesinde: “Ayrıca Mehtap ile Ozan bu örgüt yüzünden yeğenim Enes ile ilgilenmediler. Aynı dönem çocuk okula dahi düzgün gönderilmemiştir. Bakılırsa kayıtlarda mevcuttur. … Enes şimdi babaannesiyle yaşıyor. Babaannesi okula gitmediği dönemler yüzünden çok geri kaldığını söylemişti.demiştir.

M.T.’in bu iddiası tamamen gerçek dışıdır. Enes Süer okulda çok başarılı bir öğrencidir. Hatta başarılarından dolayı okulu tarafından kendisine çok sayıda onur belgesi ve takdir belgeleri verilmiştir. Bu belgelerden örnek olarak 1. ve 4. Sınıf belgelerini dosyaya sunuyoruz.

 




 

ÇELİŞKİ 22:  Sanıkların A9 TV stüdyosu olarak kullanılan Hür Sokak’taki villanın 2012 yılında henüz tutulmadığına yönelik savunmalarından sonra M.T. de ifadelerini bu yönde değiştirmiştir, 

11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “2012 yılı ilk aylarında SAYIN ADNAN OKTAR'ın talimatıyla şimdi stüdyo olan Hür Sokak No:5 de ikamet etmeye başladım.” Derken,

M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde; “Hür Sokak, Stüdyo Olacak Ev 2014 Nisan-Mayıs …Ve Hür Sokaktaki eve taşınma talimatımı verdi.” diyerek İDDİA ETTİĞİ OLAYLARA YÖNELİK TARİHLERİ AÇIKÇA DEĞİŞTİRMİŞTİR.

 

ÇELİŞKİ 23: M.T. 11.09.2018 tarihli ifadesinde ablası Mehtap Süer’in 2017 yılında babasından miras olarak kalan daireyi sözde örgüte devrettiğini iddia etmiştir. Ablası Mehtap Süer’e miras kaldığı dönemde, aynı şekilde M.T.’e de miras kalmıştır. Müşteki 2016 yılına kadar arkadaş grubu ile görüşmeye devam ettiği halde mirasını kendi insiyatifinde değerlendirmiştir, hiçbir yere devretmemiştir. Bu durum mirasın sözde örgüte aktarılması iddiasının doğru olmadığını açıkça göstermektedir.

 

ÇELİŞKİ 24: M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde güya telefonlara ve bilgisayarlara takip sistemi kurulduğunu iddia etmiştir. Oysaki 11 Temmuz 2018’e yapılan operasyonda tüm cep telefonu ve bilgisayarlara el konulduğu ve incelendiği halde, iddia edilen sistemin hiçbir cihazda kurulu olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla M.T.’in beyanları gerçekdışıdır.

 

ÇELİŞKİ 25: M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde güya arkadaş grubunda hiç kimsenin ailesiyle görüşmediğini ancak problem çıkaran bir aile olursa görüşüldüğünü iddia etmiştir. Ancak bu mesnetsiz iddianın hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. M.T.’in iddiasının aksine arkadaş grubundaki kişilerin aileleriyle yakın ilişkilerini gösteren sayısız fotoğraf ve delil dosyaya sunulmuştur. Ayrıca çocuklarıyla görüşmediklerini iddia eden sadece birkaç aile vardır.

ÇELİŞKİ 26: M.T. adına dosyaya eklenen 19.10.2020 tarihli beyan dilekçesinde: “Sorgulama yapmamız yasaktı. Bırakın sesli sormayı aklınızdan bile şüpheyle yaklaşmamanız yönünde eğitiliyorsunuz. Sonraki yıllarda 2 defa SAYIN ADNAN OKTAR'a ayrılmak istediğim söyledim.” demiştir.

M.T. beyanında önce sorgulamanın bile güya yasak olduğunu iddia ederken, cümlesinin devamında bu iddiasıyla çelişerek güya arkadaş grubundan ayrılmak istediğini, üstelik 2 defa SAYIN ADNAN OKTAR’a söyleyebilmiştir. İddasına göre, eğer fikrini söylediğinde olumsuz bir tavırla karşılaşmış olsaydı elbette 2. Defa söylemeye cesaret dahi etmemesi beklenirdi. 

 

ÇELİŞKİ 27: M.T. ifadelerinde her ne kadar arkadaş grubundan ayrılmak istediğini iddia ediyor olsa da, sanıklarla son derece yakın ve sevgi dolu bir arkadaşlık ilişkisi olduğunu gösteren, yani arkadaş grubu içerisinde hayatından gayet mutlu olduğu açıkça görülen çok sayıda fotoğrafı bulunmaktadır.





 

ÇELİŞKİ 28: M.T.’in 11.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde: “Çengelköy/Nato yolunda bulunan diğer örgüt evlerinden birine taşındım, bu evde Dolunay TEZİN ve Müzeyyen DEMİR ile birlikte kalıyorduk. Dolunay TEZİN bir gün eve geç gelecekti, Müzeyyen DEMİR ise uyuyordu, bende yayına gidecekmiş gibi makyaj yaptım ve evden çıktım. Ve örgütten bu şekilde ayrıldım. demiştir.

M.T.’in bahsettiği ev oldukça işlek caddede, sitede dahi olmayan bir apartmandır. İstediği zaman çıkıp gidebileceği, gerekirse yardım isteyebileceği bir konumdadır. Açıktır ki Dolunay TEZİN evde yoksa, Müzeyyen DEMİR de uyuyorsa kendince tedbir olarak YAYINA GİDECEKMİŞ GİBİ makyaj yapmasını gerektirecek bir durum da yoktur.

 

ÇELİŞKİ 29: M.T. ifadesinin devamında: “Sık sık tansiyonum çıkardı ve lipitor almak zorunda kalırdım” demiştir.

Öncelikle Lipitor tansiyon ilacı değildir, statinler olarak da bilinen lipid düzenleyiciler isimli ilaç grubuna aittir. Kolesterolün ve trigliseridin düşürülmesinde kullanılır. M.T. de ailesinden genetik olarak gelen yüksek kolesterol rahatsızlığı nedeniyle düzenli olarak Lipitor isimli ilacı kullanmıştır. M.T.’in bireysel sağlık sorunlarıyla ne SAYIN ADNAN OKTAR’ın  ne de arkadaş grubunun hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Nitekim Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.

 “…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

 

“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

 

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

 

 “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

 

 “…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

 

 “…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

 

 “…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

 

 “…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

 

 “…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

 

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

 

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

 

 “…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

 

 “…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

 

 “…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

 

 “…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

 

 “…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

 

 “…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

 

 “…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

 

Müşteki M.T.’in SAYIN ADNAN OKTAR ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ithamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.

 

 

 

 

 


Daha yeni Daha eski