Sayın Adnan Oktar başta olmak üzere arkadaş camiamızın inancı ve ideali; dini, ırkı, dili, cinsiyeti, ideolojisi, hayat tarzı her ne olursa olsun tüm insanların birinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, özgürlüklerin alabildiğine geniş olduğu, herkesin bir diğerine saygı gösterdiği, anlayışlı, itidalli, yaşama sevinciyle dolu bir toplum düzeninin hakim olmasıdır

Yakın geçmişte “kardeş kavgası”nın en acı tecrübelerine şahit olmuş olan ülkemizde bugün de farklı yöntem ve taktiklerle kutuplaşma körüklenmekte, “bir diğerini ezerek yükselme” telkin edilmektedir. Oysa, başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa edilmesi olanaksızdır. Özellikle de konu hak, hukuk, adalet gibi bir milleti ayakta tutan temel değerler olduğunda bu değerlerdeki en ufak bir yozlaşmanın çok ciddi toplumsal sorunlara yol açacağı açıktır. 

Yargıya olan güvenin çok şiddetli sarsıntıya uğradığı bu günlerde hem sağ hem de sol kesimin ciddi mağduriyetler yaşadığı tüm milletimizin bizzat şahit olduğu bir gerçektir. Asıl acı olan ise birebir aynı haksızlıklardan ve hukuksuzluklardan canı yananların “karşı mahalle” söz konusu olduğunda, şaşırtıcı bir coşkuyla bu hukuksuzlukları desteklemesi, en hafifinden ise göz yummasıdır. 

Bir gün önce “hakkımızda delil olmadan tutuklama yapıldı” diye feryat eden sol kesimden bir medya kuruluşunun ertesi gün ortada hiçbir delil olmadığı halde bir insanı, bir grubu, bir camiayı suçlu ilan etmesi çok garip bir çifte standart arz etmektedir. 

Her iki kesim de çoğu zaman birbirine karşı acımasız bir üslup kullanarak ve tavır alarak, bir diğerinin ezilmesi, tutuklanması ve sudan sebeplerle ceza verilmesi için çok yoğun, kesintisiz bir çaba sarf etmektedir. Toplumda “hukuksuzluklara” karşı bilinç oluşturmakla sorumlu aydın insanların “bizden değilse ezelim” çılgınlığını destekliyor olmaları ise kumpaslarla iş yürütenlerin ekmeğine adeta yağ sürmektedir. Aydın kesimin işine geldiğinde bu tür hukuksuzlukları desteklemesi, yargı sisteminde de keyfi, taraflı, adaletsiz ve ideolojik menşeli mahkumiyet kararları verilebilmesini kolaylaştırmaktadır. 

Hukuku kendinden olmayana karşı bir baskı, ezme ve zulmetme unsuru olarak kullanma yöntemi, demokrasi ile hiçbir şekilde bağdaşmadığı gibi vicdanla müthiş çelişen, ruhta çok ciddi tahribatlar bırakan bir beladır. Bu milletin evlatlarını, lehlerine olan her türlü hukuki ve somut delili  görmezden gelip salt husumetli müştekilerin maddi delilden yoksun soyut beyanlarını, yalan ve iftiralarını esas alan yargı kararlarıyla yüzlerce hatta binlerce yıl cezalarla hapishanelerde en ağır şartlarda yatırma furyasından mutluluk duymak, zevk almak, bunu başarı addetmek adeta bir tür şeytan ayininden farksızdır.

Hem sağ hem de sol kesimlerde, bu çevrelere yakın görünerek böyle galiz hukuksuzluklarla çanak tutan, kardeşi kardeşe kırdırma politikalarını destekleyen bazı kişilerin gerçek amaçları, toplumda huzursuzluğu, istikrarsızlığı, düşmanlığı, kini ve nefreti körükleyerek, kutuplaşmaları tahrik ederek milletimizin birliğine, bütünlüğüne zarar verebilmek, toplumu içten içe çökertmektir. Bu tür gizli gündemleri olan karanlık kişilerin hangi kesime mensup görünürse görünsün, ne o kesimin ideolojisi ne devletin ne milletin ne vatanın menfaatleri gerçekte umurlarında bile değildir. İngiliz derin devleti ve uzantıları tarafından çeşitli sağ, sol, muhafazakar, vb. çizgideki basın kuruluşlarına yerleştirilmiş, linç, yaygara ve yargısız infazla görevli ajan-provokatörlerdir bunlar...

Kişinin kendi başına veya kendi fikrinden olan bir kimsenin başına bir hukuksuzluk geldiğinde feryat etmesi, "hakimlere baskı yapılıyor" demesi, ancak aynı hukuksuzluklar karşıtı olduğu ideolojiye sahip birinin başına geldiğinde bu zulmü alkışlaması, "oh olsun" demesi, linç kampanyalarına destek olması özellikle bazı basın çevrelerinde çok yaygın bir çifte standart ve samimiyetsizlik örneği haline gelmiştir. 

Halbuki yargı alanında yaşanan bu anormallikler milletimizin her  bireyini hem maddi hem de manevi olarak ciddi ve sarsıcı boyutta etkileyen problemlerdir. İnsanın bedeninin herhangi bir yerinde bir rahatsızlık, bir acı varsa bu problemin insanın bedeninin diğer uzuvlarını etkilememesi mümkün değildir. Eğer bir kesime yapılan bir haksızlık, zulüm varsa bu sorunun toplumun diğer kesimlerine sıçraması, yarın o zulmü alkışlayanları, göz yumanları da içine çekmesi an meselesidir. 

Her karşı fikirde olanı hapishaneye gönderme yarışı neredeyse toplumsal bir cinnet haline dönüşmektedir. Bu acımasız ve gaddar zihniyet yüzünden ülkemizde yargılanan, tutuklanan ve bundan çekinerek yurt dışına giden iş adamlarının, gazetecilerin, aydınların, modern Türk gençlerinin haddi hesabı yoktur.

Olması gereken hem sağ kesimden hem sol kesimden bu vatanın tüm evlatlarını koruyup kollamaktır. Tek bir kişinin dahi hukuksuzca tutuklanmasını, mahvolmasını teşvik etmek hatta sadece izleyip sessiz kalmak bile milletimizin hayatını kabusa çeviren bu sistemin daha da palazlanmasına sebebiyet verecektir. 

Oh olsun mantığı hemen bir kenara bırakılmalı, milletimizin her bir ferdine önce hüsnü zanla, iyi gözle bakılarak değerlendirme yapılmalı ve aslında suçlu değil de mağdur olabileceği ihtimali düşünülerek hakkaniyetli bir yaklaşım sergilenmelidir. Sağ kesim sol kesim için, sol kesim de sağ kesim için birbirini hapsettirme yarışına son vermeli, insanları müebbetlerle ölüme götüren bir cinayet şeklini teşvik etmeyi bırakmalıdır. 

Türk milletinin en kaliteli gençleri gaddarca ve vicdansızca yapılan tutuklama teşvikleriyle hapislerde çürümeye devam etmektedir. Milletimizin fikren ittifak edip bu sistemi hemen ortadan kaldırması çok hayatidir. Devletimizin bütünlüğüne kast eden bu fitnenin, belanın kaldırılması için insan ayrımı gözetmeden ittifak etmeli, milletimizin huzuru için artık bu zulüm sistemine dur demeliyiz. 

Yüce Allah, adaletin önemini Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)

Yüce Rabbimiz adalet söz konusu olduğunda insanın gözetmesi gereken ölçünün ne kadar hassas ve önemli olduğunu en net biçimde açıklamaktadır. Kuran’da belirtilen ince ölçü, adaletin hem Allah katında hem de insanın ve toplumların nezdinde ne kadar hayati bir konu olduğunu gözler önüne sermektedir. 

Hangi inanca sahip olursak olalım adalet hepimize gerekir, adalet herkes içindir, adaletsizlik hepimizi etkileyen ciddi toplumsal bir sorundur. 

Dış odakların ülkemize oynadığı bu oyuna karşı bir olalım, birlik olalım, birbirmize saygılı olalım, bizi birbirimize düşürecek, medeniyetten, incelikten, vicdanımızdan uzaklaştıracak bu zulüm sistemine karşı ortak tavır alalım.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski