29 Nisan 2021 tarihinde basında, TAM 33 YILDIR Sayın Adnan Oktar’ın yanı başında olan, kendisini deliler gibi seven, gençliğini en güzel en sağlıklı en verimli yıllarını, 19 YAŞINDAN 52 YAŞINA kadar Adnan Oktar’ın yanında vatana millete, İslam'a hizmet için geçiren, çok değer verdiğimiz Müge Öğütçü kardeşimizin etkin pişman olmaya mecbur edildiğini gösteren haberler yer aldı.

ÖNCELİKLE BELİRTMEK İSTERİZ Kİ KARDEŞİMİZ MÜGE ÖĞÜTÇÜ’NÜN MARUZ KALDIĞI BASKIYI ANLAYIŞLA KARŞILIYORUZ

'Bir kadına kendi kendine iftira atacak ve kendini aşağılamak zorunda bırakacak kadar dehşetli bir can ve gelecek korkusu yaşatılmış olması bu dönemin utançlarından biri olarak tarihe geçecektir' kanaatindeyiz. 

Müge Öğütçü, 1989 yılında, daha bu haberleri yapan kişilerin birçoğu doğmamışken Sayın Adnan Oktar ile tanışmış, Adnan Oktar’ı çok sevmiş, beraber bir ömür geçirmiş, iyi eğitimli, nezih, kaliteli, görgülü, nazik ve oldukça da naif bir hanımdır. Türkiye’nin en büyük holdinglerinde ve şirketlerine çalışmış, simultane tercüman olarak uluslararası organizasyonlarda yer almış, sosyal hayatın aktif olarak içinde olan Müge Öğütçü, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yanında tam 33 yılını geçirmiştir. Bu 33 yıl boyunca bir kere bile herhangi bir şikayette, olumsuz düşüncede veya ifadede bulunmamıştır. Tam tersine Sayın Adnan Oktar’a olan hayranlığı, sevgisi, dostluğu, yakınlığı, samimiyeti ile ünlü bir insan olmuştur. 

Müge Öğütçü, 11 Temmuz 2018’de düzenlenen polis operasyonu sonrasında en zorlu imtihanları geçiren arkadaşlarımızdan biri oldu. İKİ DEFA AĞIR BEL AMELİYATI GEÇİRMİŞ, BELİNDE PLATİN PLAKA İLE YAŞAMINI SÜRDÜREN, YÜRÜMEKTE ZORLANAN, NEREDEYSE YARI ENGELLİ KONUMUNDA OLAN MÜGE ÖĞÜTÇÜ önce tutuklanarak Tekirdağ 1 No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi. 

CEZAEVİNİN EN SORUNLU VAKALARININ OLDUĞU, SALDIRGAN, SOSYOPAT KİŞİLİĞE SAHİP HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARIN BULUNDUĞU ÖZEL BİR KOĞUŞA YERLEŞTİRİLDİ. Koğuşun kalabalıklığı bahanesiyle kendisine ranza verilmedi, İKİ BÜKLÜM, BİR YERLERE TUTUNARAK YÜRÜYEBİLEN, EĞİLİP KALKAMAYAN BİR İNSAN OLARAK AYLARCA YERDE YATMAK ZORUNDA KALDI. BULUNDUĞU KOĞUŞ DEFALARCA BİT VE UYUZ SALGINI SEBEBİYLE KARANTİNAYA ALINDI. Belindeki sakatlığın yanı sıra ileri derecede vertigo hastası olan arkadaşımız sık sık bayılma nöbetleri geçirdi. 

TÜM BUNLARIN ÖTESİNDE KOĞUŞUNDAKİ DİĞER MAHKUMLAR TARAFINDAN SÜREKLİ ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİ, DARP EDİLDİ, HATTA BAŞINDA SANDALYE KIRILDI. Cezaevinde tüm bu zulüm ve eziyetleri yaşarken dışarıda ölüm döşeğinde olan ablasına bakabilecek ileri yaşta ve ağır hasta olan annesi dışında kimsesi yoktu. NİTEKİM BİR SÜRE SONRA KENDİSİ CEZAEVİNDEYKEN ABLASI VEFAT ETTİ, ABLASININ CENAZESİNE BİLE KATILAMADI. 

Tüm bu koşullara rağmen ne 17 ay tutuklu kaldığı süre boyunca ne Mahkeme huzuruna çıktığında ne de sonrasında 1 yıl süren elektronik kelepçeyle ev hapsi döneminde bir kez bile sözde tecavüzden, dayaktan, baskıdan, zorlamadan bahsetmedi. TA Kİ SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ 10 BİNER YILLIK CEZALAR ALMASI VE TAHLİYE OLANLARIN DA YENİDEN CEZAEVİNE GÖNDERİLMESİ İHTİMALİNİN ORTAYA ÇIKMASIYLA DEHŞETE DÜŞENE KADAR… 

Bu kadar ağır hasta bir insanın, ardında yaşlı ve hasta annesini bırakarak, yine darp edileceği, yerlerde yatacağı, sürekli bayılacağı, korona salgını sebebiyle belki de İÇERİDEN CENAZESİNİN ÇIKACAĞI KORKUNÇ BİR ORTAMA TEKRAR GİRMEMEK için can havliyle bu yalanlara ve iftiralara imza atmak zorunda kaldığı ilk okul çağındaki çocuğun bile anlayabileceği açıklıktadır. 

Özetle, Müge arkadaşımız 52 yıllık hayatının en korkunç anlarını yaşadığı cezaevine geri gönderilmek korkusuyla bu iftiraların altına imza atmak zorunda kalmıştır. MÜGE ÖĞÜTÇÜ’NÜN BUGÜN BASINA YANSIYAN SÖZLERİ DE, ETKİN PİŞMANLIK İFADESİ DEĞİL, İÇİNE SOKULDUĞU KORKU VE DEHŞETİN İFADESİDİR. HİÇBİR SUÇU OLMADIĞI HALDE HAKSIZ VE HUKUSUZ BİR BİÇİMDE ÖLENE DEK CEZAEVİNE KAPATILMA DEHŞETİNİN SAVUNMASIZ VE MASUM BİR KADINI NE HALLERE DÜŞÜREBİLECEĞİNİN İBRET VESİKASIDIR. 


MÜGE ÖĞÜTÇÜ GERÇEKTEN TECAVÜZE VE ŞİDDETE UĞRAMIŞ OLSA BUNU ANLATMAK İÇİN 33 YIL BEKLEMEZ, 17 AY CEZAEVİNDE YATMAZ, MAHKEME HUZURUNDAKİ HÜR İFADESİNDE ANLATIRDI

Bilindiği üzere tecavüz suçları şikayet için süre sınırı olan suçlardır, tecavüze uğrayan kadının durumu 6 ay içerisinde yetkili makamlara bildirmiş olması gerekir. Gerçekten tecavüze uğrayan bir kadının doğal ve beklenen tavrı bu durumu hemen o anda ilgili mercilere şikayet etmesi, yaşadığı saldırıyı anlatıp delillendirmesidir

Tecavüze uğrayan hiçbir kadın;

﹅ Tam 33 yıl boyunca kendisine sözde tecavüz eden insanın yanında yaşamaz.

﹅ 33 yıl boyunca o insana sevgiyle, dostlukla, güzellikle davranmaz.

﹅ 33 yıl boyunca o insanla birlikte aynı değerler, aynı ülkü, aynı ideal için mücadele etmez.

﹅ O insan için sosyal medya hesabından ardı arkası kesilmeyen sevgi paylaşımları yapmaz.

﹅ 33 yıl boyunca her gün koşa koşa sözde tecavüze uğradığı yere gitmez.

﹅ 33 yıl boyunca sözde tecavüze uğradığı yere giderken en bakımlı, en güzel, en hoş haliyle olmaz.

﹅ KENDİSİNE SÖZDE TECAVÜZ EDEN İNSANI MAHKEME HUZURUNDA SAVUNMAZ, ONU NE KADAR SEVDİĞİNİ ANLATMAZ.



Eğer bir kadın gerçekten tecavüze uğramışsa ve baskı altında olduğu için gerçekleri anlatamamışsa; 

﹅ (Sözde) baskıdan kurtulduğu an, yani bu durumda 11 Temmuz 2018 günü, polis operasyonuyla birlikte, resmi makamlara sığınır ve yaşadıklarını anlatır.

﹅ Bir de bunun üzerine darp edildiği, yerlerde yattığı, bitlendiği, uyuz salgınına yakalandığı cezaevinde 17 ay kalmaz. 

﹅ Bu 17 ay boyunca içinde bulunduğu bu derece feci şartlarda bile sözde tecavüzcüsüne coşkulu sevgi dolu mektuplar yazmaz. 

﹅ Hapis hayatının üzerine bir yıl da elektronik kelepçe ile evinde hapsolmaz.

﹅ İlk andan itibaren (sözde) yaşadığı tecavüzü anlatır ve kendini kurtarır. 

EĞER BİR KADIN 33 YIL BOYUNCA HERHANGİ BİR TECAVÜZDEN BAHSETMİYOR, 17 AY BOYUNCA HAPİS YATIP YİNE BİR TECAVÜZDEN BAHSETMİYOR, MAHKEME HUZURUNA ÇIKIYOR YİNE BİR TECAVÜZDEN BAHSETMİYOR, AMA 10 BİNER YILLIK CEZALAR ÇIKINCA BİRDEN “3 DEFA TECAVÜZE UĞRADIĞINI HATIRLIYORSA” BURADA HERHANGİ BİR TECAVÜZ OLMADIĞI AÇIKTIR. 




MÜGE ÖĞÜTÇÜ'NÜN MAHKEMEDEKİ SAMİMİ VE İÇTEN İFADELERİ, KENDİSİNİN SONRADAN ZOR VE BASKIYLA ETKİN PİŞMAN YAPILDIĞI KUMPASI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR

Müge Öğütçü arkadaşımızın sözde etkin pişmanlık ifadesinde yer alan “30 yıl içinde 3 kere tecavüze uğradım” iftirasındaki tutarsızlığı, güya sistemli tecavüzlerin yaşandığı bir hayali ortamda 30 yılda sadece 3 kere tecavüze uğramış olmasındaki mantık çöküntüsünü bir kenara bırakırsak, Mahkeme huzurunda vermiş olduğu hür ifadesi de açıkça kendisini yalanlamaktadır. Devletin jandarması, savcısı, heyet başkanı, üye hakimleri huzurunda, onlarca avukat ve yüzlerce tanık huzurunda verdiği ifade Müge Öğütçü’nün gerçek ifadesidir. Bugün basına yansıyan ve yeniden cezaevine dönmekten ve orada ölmekten korktuğu için anlattığı hikayenin de geçersizliğini ispatlamaktadır.

Müge Öğütçü kardeşimiz, Mahkeme safhasındaki savunmasında son derece samimi, içten ve doğal anlatımlarda bulunmuş, husumetli müştekilerin kendisine, Adnan Bey'e ve camiamıza yönelttikleri iğrenç iftiraları tümüyle reddetmiştir. Savcı Serdar Akan'ın tamamen hukuksuz bir biçimde iddianamesine taşıdığı bu yalanları ve uydurma masalları çok keskin bir dille yalanlamıştır. 

Ancak, yakın zaman önce, Özkan Mamati, Fırat Develioğlu gibi husumetli müştekilerin baskı ve tehditleri sonucunda, Mahkemedeki ifadelerinin tam zıttı anlatımlardan oluşan bir "sözde" etkin pişmanlık ifadesinin altına imza atmak zorunda bırakılmıştır. Söz konusu husumetli müştekilerin, Savcı Serdar Akan ve bazı Mali Şube polisleri üzerinde adeta tek yetkili kişiler gibi davranıyor olmaları, sosyal medya hesaplarında "operasyon yapılacak" dedikleri kişilere operasyon yapılması, "tutuklanacak" dedikleri kişilerin tutuklanması Müge Öğütçü’nün de bu kişilerin baskı ve tehditlerine boyun eğmek zorunda kalmasına sebep olmuştur. 

Yalnızca bu dehşet verici durum bile, Müge Öğütçü'nün ve aynı onun gibi daha önceden kumpasçıların pençesine düşen bazı zavallı genç kız ve kadınların ne derece dehşete düşürüldüğünün ve çaresiz bırakıldığının çok açık bir göstergesidir. Halen, kanun hukuk ayaklar altına alınarak sürdürülen kumpasın açık bir ispatıdır.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ, BAZI SAYIN BAKANLARIMIZ VE DEVLET BÜYÜKLERİMİZLE YAN YANA ÇEKTİRDİĞİ FOTOĞRAFLARI SÜREKLİ BİR TEHDİT UNSURU OLARAK SAĞA SOLA GÖSTEREREK DEVLETİN, HÜKÜMETİN ARKASINDA OLDUĞU, SÖYLEDİĞİ HER ŞEYİN EMNİYET VE YARGI MENSUPLARI TARAFINDAN DERHAL YERİNE GETİRİLDİĞİ ŞEKLİNDEKİ MESAJLARLA İNSANLAR ÜZERİNDE BASKI VE TAHAKKÜM KURAN FIRAT DEVELİOĞLU, İSTİNAF'TA DOSYAMIZIN BOZULACAĞI, YEREL MAHKEMEDE YENİ SUÇLAMALAR YAPILACAĞI VE BUNLARA BAĞLI YENİ OPERASYONLAR DÜZENLENECEĞİ, SERBEST KALANLARIN DA ÇEŞİTLİ AYARLAMALARLA TERÖRDEN CEZA ALIP TUTUKLANACAKLARI VE SONUÇTA YILLAR BOYU CEZAEVLERİNE KAPATILACAKLARI TEHDİTLERİYLE MÜGE ÖĞÜTÇÜ'YÜ DEHŞETE KAPTIRMIŞTIR.

Bu korkunç tehditler, camianın eski imkanlarından artık faydalanamadığı için fakir aile evinde, yaşlı ve hasta annesiyle, bel sakatlığı, vertigo, vb. kronik hastalık ve sakatlıklarla mücadele ederek kendi halinde mazlum bir hayat sürdürmeye çalışan naif karaktere sahip Müge Öğütçü üzerinde, elbette ki çok büyük bir şok ve panik etkisi oluşturmuştur. 17 ay her türlü zulme uğradığı, cinayetten, insan ticaretinden, fuhuştan hüküm giymiş, gaspçı, hapçı ve hırsız kadın hükümlüler tarafından sürekli dövüldüğü, kafasında sandalyelerin kırıldığı, küflü, kirli, bitli, böcekli korkunç hapis ortamına tekrar, hem de uzun yıllar geri döndürüleceği düşüncesinin doğurduğu dehşet, onu etkin pişmanlıktan faydalanarak her zamanki matbu uydurma hikayelerin, klişe yalan ve iftiraların altını imzalamaya mecbur bırakmıştır.

Aşağıda, Müge Öğütçü'nün samimi ve gerçek beyanlarını içeren Mahkeme ifadelerinden bazı bölümleri kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz :


SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Öncelikle sizi ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şahsıma ve arkadaşlarıma yöneltilen hiçbir suçu kabul etmiyorum. İddianameyi okudum ve oldukça tanıdık iftiralarla karşılaştım şöyle ki Peygamber Efendi'mize de küçük bir kız çocuğu ile ilgili bir cinsel suç atılıyor. Hazreti Ayşe annemiz, Hazreti Meryem, Hazreti Yusuf, Bediüzzaman Hazretleri hepsine bazı cinsel iftiralarda bulunuyor. Bizim de bir suç örgütü olduğumuz yönündeki iddiaları ispatlama çabası neredeyse tamamen cinsel suç isnatları üzerine kurulmuş ve bazı benzer özellikler gösteriliyor. Şöyle ki Hazreti Yusuf'un kardeşleri babalarını Hazreti Yusuf'un bir kurt tarafından yendiğini ispatlamak için üzerine yalandan kan sürülmüş bir gömleğini getiriyorlar. Bizimde önümüze bir iddianame getirildi tamamen müştekilerin yalan ifadeleriyle hazırlanmış. Hazreti Yusuf'un kardeşleri Yusuf'u ittifakla kuyuya atmaya çalışıyorlar, bizi de müştekiler ittifakla karar verdikleri birtakım cinsel suç ve kadına şiddet ifadeleriyle birer kuyu hükmündeki cezaevlerine attılar ve yine Hazreti Yusuf'un kardeşleri babalarının Yusuf'a olan sevgisini kıskandılar. Bizleri de onun gibi Adnan Bey'e olan Allah için sevgimizi kıskandıkları için bizleri ayırmak istiyorlar. Ben bundan ibaret görüyorum olayı. İlerleyen süreçte bu kişiler suç işleyen kişilere evrilmişler diye bir ifade var iddianame de hiçbir şekilde bunu kabul etmiyorum ne kendim ne de arkadaşlarım adına. 

MAHKEME BAŞKANI : Peki siz buraya sıklıkla gitme nedeniniz nedir?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Efendim ben arkadaşlarımı sevdiğim özlediğim için gidiyorum. 30 yıl öncede şöyleydi ben onları sevdiğim için ben Boğaziçi'nde okuyordum. Kara kış olurdu ayaz olurdu ben derslerden çıkınca Bebek Cami'nin önüne giderdim. Yani oradan giderdim aşağıya inerdim sırf onları görmeye. Yani normalde bir insanın yapabileceği yapabileceği birşey değildir çünkü boğaz soğuğu ama onları görmek benim içimi ısıtırdı. 30 sene önce ben nasıl arkadaşlarımı sevgiyle göreme gidiyorsam Dragos'a da aynı nedenle. Tabi ki Dragos'un imkanları çok güzel boğaz manzaralı koru içinde imkanları var arkadaşlarım anlattılar. Ama benim onları görme nedenim sevgidir. 

MAHKEME BAŞKANI : Peki sizin bu gruba katılmanızdan dolayı aileniz, anneniz, babanız size bu gruba katılma bu gruptan çık bu gruba katılmanı istemiyorum dedi mi hiç?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Hayır hiçbir zaman demedi hatta şöyle birşey var benim annem İzmir'lidir. İzmir Karşıyaka'lıdır. Bu sahil kesimi dediğimiz kesimin tipik bir temsilcisidir aslında. Ben Adnan Bey ile tanıştıktan sonra hayat tarzımın değiştiğini daha doğrusu namaz kılmaya, ahlakım çok farklı olumlu yöne gittiğimi gördüğünde oda çok hoşuna gitti o da namaz kılmaya başladı, o da Adnan Bey'in yayınlarını okumaya başladı. Ve o zamandan beri her zaman desteklemiştir

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Bir insanın mesela benim gerçekten böyle bir şeyden canım yansa beni ilk çağırdıklarında emniyete gitmişim hemen bunları anlatırım. Ama o napıyor 6 ay düşünmüş taşınmış birde böyle çok genel ifadelerle yazmış işte çok da ilginç üste yemek atılıyor, püskürtülüyor. Altında da listeler var virgül arasında birilerinin ismi geçiyor. Mesela burada aslında saç kesme, su dökme olayında benim ismim yok. İddianame de yanlışlıkla kes yapıştır yapılmış. 

...

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : ... Adnan Bey iman hakikati yönüyle insan fizyolojisi üzerine mucizeler kitapları yazmıştır. Bunlardan bir tanesi de Hormon Mucizesi'dir. O kitapda bu soruya çok kapsamlı cevap verir yani gidip de bir insana böyle bir soru sormaz hiçbir şekilde ona cevap vermez. Ayrıca, Adnan Bey 20 yaşında tanıdım kendisini. Bugün 50 yaşındayım. 30 yıldır bana dostluk arkadaşlık yapmış canım gibi sevdiğim kıymetli bir insandır benim için. Gerçekten kendisine çok şey çok inanılmayacak bir iftira atıyor. Genelde müştekilerin yaptığı bir şey bu. Adnan Bey son derce güzel sözlü halim huylu bir insandır. Ona hakaret etti deniliyor. Yumuşak huyludur. Emirler yağdıran işte talimat veren baskıcı otorite bir insan gibi gösteriliyor ve müştekilere verilen talimatlar üzerine yapılıyor. Yani birer ipli kuklaya dönmüş bu kişiler Bahar olsun Ece olsun. Çünkü Efendim bunları yapmak zorundalar. (Sonradan zor ve baskıyla etkin pişman yapılan) Bahar Bayraktar'ı söylemek istiyorum bu 6 ay içinde Temmuz ayı ile Ocak ayı arasında tek maaşı olan tek geçim kaynağı olan annesinden kalan parasına ulaşamıyor. Savcılık kanalı ile ilk defa çekebiliyor. İkinci kere de yine savcılık makamının izni gerekiyor. O kadar zor durumda kalmış ve bunları söylemek zorunda kalmış. 

...

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Efendim arkadaşlarım burada çok fazla anlattılar. Kendisinin (husumetli müştekilerin zor ve baskılaryla etkin pişman yapılan Ayça Pars'ın) çok önemli bir rahatsızlığı vardı. Alerjik bir şoktan dolayı onu da hücreye koydular. Dayanamayacağı bir ortama koyuldu. Kendisi etkin pişmanlıktan yararlanmak zorunda kaldı cezaevi şartları nedeniyle. Burada arkadaşlarım çok anlattılar onu. Kesinlikle söyledikleri doğru değildir. Bir kere benim şiddet görmem benim hayatımın olağan akışına olağan üstü ters bir durum. Şöyle anlatayım 99 yılına kadar bir şirkette çalışıyordum, üniversiteden mezun olduktan sonra hemen başladım. Uluslararası bir ilaç firmasıydı. Çalışma arkadaşlarım yabancıydı hem CEO ve doktordu Amerika'dan mezun olmuş. Sistematik olarak dayağa maruz kalan bir insanda mutlaka bunalım, stres, kendini işe verememe, konsantre kaybı, üzüntü, depresyon gibi bazı psikolojik belirtiler oluşur ki burada da önlemini almış diyor ki polise gitme ihtimaline karşı morartmadan döverdi diyor. Hadi diyelim fiziksel herhangi bir belirti de yok ama psikolojik bir şeyin olması da mümkün değil çünkü düşünün ben işe gidiyorum akşam dönüyorum. İşte buradan anlatılan hakaret azarlama öyle bir akşam geçiriyorum sabah tekrar işe geçiyorum yani böyle bir şey mümkün değil. Demir bile olsa böyle bir hayata dayanamaz. Tamamen gerçek dışı bir anlatım. 

....

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Evet şimdi doğru bir şey söylemiş. Adnan Bey'in kitaplarını çeviriyordum 94 yılından itibaren kendi inisiyatifim ile çevirmeye başladım. Hatta beyaz seri denen Adnan Bey'in kitaplarının hepsini hemen hemen çevirdim. Bu da benim hayatıma huzur bereket getirmiştir. Benim imanımın derine işlemesine çok vesile olmuştur.

MAHKEME BAŞKANI : Peki dövdüğü kısmı?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Efendim böyle birşey olması yine benim hayatımın olağan akışına olağanüstü terstir. O da yüzüne gözüne bulaştırmış. Benim belimde yine ameliyattan kalan bir aras hardisklerim alındı. En küçük bir ani harekette kilitlenip kalıyorum. Yani orada bana öyle bir şiddet gösterilse oradan kurtarılacak eşya haline gelirim ben, öyle bir şey mümkün değil. Bir de Beril ile ortamlarımız aynı değil bana şahit olması da mümkün değil aynı ortam da kalmış insanlar değiliz, ben onu yayınlardan tanıyorum. 

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ AV. SİNEM MOLLAHASANOĞLU SÖZ ALDI : Müvekkil Adnan Oktar'ın yaşı küçük veya büyük birine karşı cinsel taciz teşkil edebilecek bir davranışa herhangi bir yerde şahitlik ettiniz mi?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Hayır hiçbir şekilde.

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ AV. SİNEM MOLLAHASANOĞLU SÖZ ALDI :

Şahsınıza böyle bir davranışı olmuş muydu?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Hayır olmamıştır. Adnan Bey tam tersine 30 yıldır sevgi, ihtimam ve ilgi göstermiştir sadece.

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ AV. SİNEM MOLLAHASANOĞLU SÖZ ALDI :

Müvekkil Adnan Oktar'ın eziyetine maruz kalmadığınızı söylemiştiniz. Başka birine karşı eziyet teşkil edebilecek kötü bir tavrına şahitlik ettiniz mi?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Hayır kesinlikle Adnan Bey çok halim bir insandır. Karınca görse kenara koyar ama böyle bir iddianamede iddia mevcut. Kesinlikle yapmaz böyle bir şey.

ADNAN OKTAR MÜDAFİİ AV. SİNEM MOLLAHASANOĞLU SÖZ ALDI :

Müvekkil Adnan Oktar'ın veya yargılanan arkadaş grubunuzun bulunduğu yerlerde zorla tutulan birini gördünüz mü?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Hayır hiç görmedim. 

MAHKEME BAŞKANI : Başka sorusu olan buyurun Avukat Bey.

BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: Şunu soracaktım, cezaevinde bir çok arkadaşınıza baskı yapılmış size bu kapsamda baskı yapıldı mı herhangi bir zorluk yaşadınız mı bu kapsamda?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Efendim baskı değil de şimdi iddianame de kadına şiddet konusunun muhatabıyım Ama savcılık bir kere olsun beni çağırıp hiçbir şey sormadı.

MAHKEME BAŞKANI : Soruya cevap verin.

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Cezaevinde çok fazla baskıya maruz kaldım şöyle. Ben bel hastasıyken roman koğuşlarına konuldum. Üzerimde sandalye kırılmak istendi. Kaynar su atıldı feci şekilde yandım. Üzerime 110 kilo ağırlığında bir kadın fiziksel saldırıda bulundu. bizim bir hayatta kalma mücadelemiz oldu. Cezaevinin bize yaptığı baskı bu şekildedir yoksa ben müdüre çıkmak istiyordum müdüre bile çıkamıyordum. 6 ayda ancak 4 kere koğuşumu değiştirebildiler bu zulümden kaçabilmek için. Benim için tek yaptıkları koğuş değiştirmekti. Hatta bu 3 olaydan sadece bir tanesi tutanağa geçti.

MAHKEME BAŞKANI : Tamam cevap alınmıştır.

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Bütün zulmü ben 50 yaşındayım, Tekirdağ Cezaevi'nde gördüm Efendim.

SANIKLAR MÜDAFİİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: Darp mı gördünüz tam onu anlayamadım ama Müge Hanım?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Evet darp gördüm. Bu da yani benim ısrarım sonucunda cezaevi tutanaklarına geçti. 110 kilo ağırlığında bir kadın üzerime saldırdı, yaralandım. 

MÜGE ÖĞÜTCÜ VE BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİİ AV. RIDVAN ÇITAN SÖZ

ALDI : 30 yıldır camiada bulunduğunuzu ifade ettiniz ne gibi çalışmalar yaptınızbu süre içerisinde ?

SANIK MÜGE ÖĞÜTCÜ SAVUNMASINDA : Efendim çok kısa söyleyim ben ruhuma kalbime güzellik buldum burada insan ya hayatını materyalist dünya görüş üzerine kurar ya da Allah için yaşar ben ikincisini seçtim başta Adnan Bey olmak üzere biz fedakarlık üzerine bir hayat yaşıyoruz. 

Görüldüğü üzere, kardeşimiz Müge Öğütçü'nün Mahkeme ifadeleri kumpası ve kumpasçıları tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir

Kaldı ki bunların hepsini bir kenara bıraksak dahi, Sayın Adnan Oktar'a yöneltilen sözde tecavüz, şiddet, dayak gibi çirkin ve gerçek dışı ithamların akla, mantığa ve hayatın doğal akışına tamamen aykırı iddialardan oluştuğunu görebilmek için üstün zekalı olmaya da gerek yoktur. Zira, yıllardan beri nerdeyse bir gün bile aksatmadığı canlı yayınlarda gece gündüz saatlerce tüm Türkiye'nin gözleri önünde olan, onun dışındaki zamanında yüzlerce eser kaleme alan, bu eserlerin sayfa düzeninden baskısına, dağıtımına kadar en ince ayrıntıyı dahi düzenli takip eden, her gün Türkiye'nin ve dünyanın dört bir tarafından gelen sevenlerini ve ziyaretçilerini konuk eden, onlarla görüşen, yemek yemeye ve uyumaya dahi bu faaliyetlerden çok az zamanı kalan Adnan Bey'in aralıksız olarak her gün onlarca kadınla cinsel ilişkiye girmek, onları sürekli dövmek gibi akla ziyan iddialara nasıl vakit ayırabileceği gibi çelişki ve tutarsızlıklar bu iddiaların saçmalığını göstermeye yeter de artar.

Kumpasçılar, Sayın Adnan Oktar'a yönelik şiddetli kin ve husumetleri nedeniyle kendisine ellerinden geldiği kadar fazla ceza aldırabilmek için çok fazla sayıda kişiye, aynı gerçek dışı ve abartılı iftiraları attırmayı kendilerince bir başarı saymaktadır. Oysa, bu derece ölçüsüz, pervasız ve hayatın doğal akışına aykırı bir iftira furyası ile farkında olmadan yukarıda bahsettiğimiz şekilde, kendi elleriyle kendi iddialarını yalanlayan ve çürüten sayısız çelişki, tutarsızlık, akılsızlık ve mantıksızlığı da beraberinde üretmişlerdir.


MÜGE ÖĞÜTÇÜ KARDEŞİMİZİN GERÇEK DUYGULARINI CEZAEVİNDE, İKİ BÜKLÜM HALDE YER YATAĞINDAN YAZDIĞI MEKTUPLARI ANLATMAKTADIR 

Müge Öğütçü, arkadaş camiamız içerisinde her zaman Sayın Adnan Oktar’a derin sevgi ve coşkulu yakınlığı ile tanınan bir insan olmuştur. Cezaevinin en zor koşullarında dahi Adnan Oktar’a yazdığı şiirler, mektuplar, her cümlesinden sevgi akan fakslarıyla bu sevgisini teyit de etmiştir. Ancak sayısız hukuksuz ve usulsüzlüğün yaşandığı duruşmalar ve neticesinde çıkan 10 bin yıllık tarihte örneği görülmemiş ceza kararları ağır hastalıkları olan Müge arkadaşımızın psikolojisinde çok tahrip edici etkiler yapmıştır. 

Bunun üzerine bir de yarım asırı geçen yaşı, her gün daha da ilerleyen hastalıkları, “Adnan Oktar artık beni sevmez mi” diye bir ümitsizliğe kapılmasına sebep olmuş, hatta yaşadığı çöküntü ve psikolojik gerilimle hem yaşla birlikte azalan ve beyazlayan saçlarını kamufle etmek hem de belki mahkemeyi etkilerim düşüncesiyle önce başını örtmüş, sonra bu kararından da vazgeçmiş, en sonunda ise ömrünün sonuna dek hapislerde çürüme düşüncesinin travmasından kurtulmak için çareyi önüne konulan ve dayatılan yalanların altına imza atmakta bulmuştur. 

Yaşadığı fiziki ve ruhi tüm bu travmaları anlayışla karşıladığımız, cezaevinde ölmekten korktuğu için kendisine dayatılan metni imzalamak zorunda kaldığını bildiğimiz Müge Öğütçü’nün cezaevinden Sayın Adnan Oktar’a yazdığı bazı mektuplar ise şöyledir:

 








Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski