Bilindiği üzere “Tabi Hakim” veya diğer adıyla “Olağan Hakim” ilkesi mahkemelerin, kuruluş ve görevlerinin belirlenme aşamasındaki temel bir ilkedir. Tabii hâkim, yargılamadan önce kurulmuş, yargılamaya konu olan uyuşmazlıkla kuruluş açısından ilgisi olmayan, herkes için değişmeyen mahkemelerin hâkimi olarak tanımlanmaktadır.

Yani işlendiği iddia olunan bir suç, var olan mahkemede çözümlenecektir. Mahkeme, suçun işlenmesinden sonra oluşmayacaktır. Örneğin, terör suçundan yargılanacak bir sanık için, yeni bir hâkim atanmayacak, var olan mahkemelerde yargılama yapılacaktır. Türkiye'de bu ilkeye aykırılığıyla İstiklal Mahkemeleri ve 27 Mayıs 1960 hükümet darbesi sonucunda kurulan, Yüksek Adalet Divanı, bilinen adıyla Yassıada Mahkemeleri örnektir. Bu iki mahkeme, uyuşmazlığın doğumundan sonra oluşturulmakta ve hâkimleri de sonradan atanmaktaydı.

Tabii hâkim ilkesinin amacı, bir uyuşmazlık doğumundan sonra mahkeme oluşturulmasının önüne geçmektir. Bu amacın tam olarak uygulanması yargılanan vatandaşların adalete güvenini sağlar. Çünkü kişinin, yargılandığı mahkeme hâkiminin, işlediği iddia olunan suç sonucunda görevlendirilmediğini bilmesi kişiye güven verir.

Bu ilkeye örnek olarak Belçika Anayasası'nın "Hiç kimse rızası hilafına kanunun kendisi için tayin olduğu hakimden alınamaz" ve İtalya Anayasası'nın " Hiçkimse önceden kanunla belirlenmiş olan tabii hakimden alınamaz" hükümleri gösterilebilir.

Anayasamızın 37. Maddesinde ise bu ilke şöyle ifade edilmiştir:

“Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”

Ancak davamıza baktığımızda ise, mahkeme heyetinin tabii hakim ilkesine aykırı teşekkül ettiği görülmektedir. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından 19.07.2020 tarihinde iddianame kabul edilmiş, aynı tarihte tensip zaptı düzenlenerek duruşma günü verilmiş ve yargılamaya başlanmıştır. İddianame kabul kararını veren ve tensip zaptını düzenleyen hakimler Mahmut Başbuğ, Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Hasibe Doğan’dır.

 

ANCAK 29.07.2019 TARİHİNDE HSK TARAFINDAN YAYINLANAN YETKİ KARARNAMESİ İLE İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi dağıtılmış ve iki ayrı heyete ayrılmıştır. DAVAMIZA ÖZEL OLARAK YENİ BİR MAHKEME HEYETİ TEŞEKKÜL ETTİRİLMİŞTİR. Söz konusu HEYET DAVAMIZI HÜKME BAĞLADIKTAN SONRA YENİDEN DAĞITILMIŞ VE 18.02.2020 İTİBARİYLE BAŞKA HİÇBİR DOSYA ALMAMIŞTIR. Bu yapılanın tabii hakim ilkesine aykırı olduğu çok açıktır.


Bu durumun ise yargılama sırasında yapılan hukuksuzlukların ve nihayetinde verilen tamamen yanlı hükmün nedenini açıkladığı kanaatindeyiz. Nitekim mahkeme başkanı hakkında Gezi Davasında verdiği karar sonrası basına yansıyan haberler ve hakkında açılan soruşturma düşünüldüğünde mahkeme heyetinin bir takım husumetli odaklarca davamız için özel olarak seçilmiş olduğu ihtimalinin yüksek olduğu algısına kapılmaktayız.


⬅️

BÖLÜM 2 - MAHKEME HEYETİ TARAFINDAN YAPILAN USÜLSÜZLÜKLER
➡️

2.2 - MAHKEME HEYETİ HUKUKA AYKIRI OLARAK “KATILMA” KARARLARI VERMİŞ, TÜM YARGILAMA SÜRECİ BOYUNCA CMK M.201’E AYKIRI DAVRANMIŞTIR


Daha yeni Daha eski