Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları özellikle 11.07.2018 tarihinde yapılan operasyonun ardından art niyetli odaklar tarafından sistemli olarak mesnetsiz iftiralara maruz bırakılmışlardır. Amacı, Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunu Devletimiz ve kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma olduğu çok açık olan bu iftiralardan bir tanesi de Sayın Adnan Oktar’ın sözde 'mevcut başkanlık sistemine karşı olduğu' iftirasıdır.

Bu iftira Adnan Oktar Davası dosyasında ve Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta da yer bulmuş, komplocular Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümetimize olan desteği sayısız olayda ispatlanmış olan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını, başkanlık sistemi tartışmaları üzerinden hükümetimizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın karşısında gibi gösterme gayretine girmişlerdir. Ancak bu gayretin hiçbir sonuç bulamayacak türden ucuz ve çürük bir planın parçası olduğu ortadadır.

Zira, 2015 yılında kamuoyunda başkanlık sistemi konusu tartışmaya açıldığında Sayın Adnan Oktar, tek ana konu olarak “üniter yapının korunması” zorunluluğu üzerinde durmuştur. Ülkemizde hangi yönetim sistemi uygulanırsa uygulansın, Türkiye’yi özerklik ve federasyona sürüklemeyecek bir yapının olması gerektiği yönündeki düşüncesini ısrarla vurgulamıştır. Çünkü, o dönemde Sayın Adnan Oktar’ın bölünme tehlikesi üzerinde önemle durmasına sebebiyet veren birçok önemli gelişme olmuştur. Bu sebepleri şu ana kategorilerde sıralayabiliriz:

  1. HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın 2012 yılında yaptığı “Türkiye’yi kendi ayrı parlamentoları olan 20 özerk bölgeye ayıralım veya sadece Güneydoğu’yu (sözde) Kürdistan olarak ayıralım” teklifi. (http://www.milliyet.com.tr/demirtas-turkiye-15-20-ozerk-bolgeye-ayrilmali-siyaset-1611665/)
  2. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın istediği tip, iki meclisli, biri de Halklar Meclisi’ni içeren başkanlık sistemi modelini önermesi. Terörist başı Öcalan’ın Çözüm Süreci esnasında dile getirdiği sistemi tarif ederken, TBMM yerine iki organ öneriyorum. Aslında geçmişinde de biraz var. Bir Cumhuriyet Senatosu öneriyorum. MGK yerine Güvenlik ve Savunma Konseyi, Anayasa Konseyi kurulmalı. Bir de yarı başkanlık benzeri ve Başkanlığın seçtiği Hükümet. Halk nedir? İşte bu Kongre, Türkiye’ye özgü Temsilciler Meclisi. Türkiye’de 81 il var. Ben aslında Türkiye için 7 Eyalet Kürt, 18’i Türk nüfusun yoğun olduğu 25 bölge, diğer kimlikleri reddetmeden bir yapılanma düşündüm, bunların yerel yönetim parlamentoları olur. şeklindeki görüşleriyle Türkiye’yi tümüyle bölerek bir konfederalizme götürmek istediğini belirtmesi. (https://www.wikisosyalizm.org/Öcalan_-_Demokratik_Konfederalizm)
  3. HDP’nin Kasım 2015 seçim beyannamesinde “Türkiye'nin tamamını kapsayacak şekilde sosyal, siyasal, kültürel, ekolojik, doğal, ekonomik ve coğrafi nitelikler gözönüne alınarak bölgeler ve bölge meclisleri oluşturulacak. Yeni oluşturulacak bölge meclislerinde adem-i merkezi yönetim sistemine geçilecek” ifadelerinin yer alması, bunun da anlamının bölünme olması. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/259275/iste_HDP_nin_secim_bildirgesinin_tam_metni.html)
  4. Türkiye karşıtı ve 15 Temmuz darbesine destek veren isimlerden olarak bilinen Amerikalı Henri Barkey ve David Philips gibi Neocon adı verilen saldırgan politikalar benimseyen kişilerin Çözüm Süreci döneminde PKK’ya af çıkarılmasını ve Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılmasını gündeme getirmeleri. (http://www.insanhaber.com/politika/henri-barkey-pkk-silahlari-abdye-birakabilir-h11738.html)
  5. Ayrıca Türkiye’deki Kasım 2015 Genel Seçimleri öncesinde yapılan başkanlık sistemi tartışmalarında sadece federatif modellerin gündemde olması ve o dönem için henüz bir Türk Tipi Başkanlık Modeli önerisinin kamuoyuna sunulmamış olması.

Burada belirtmeliyiz ki, Sayın Devlet Bahçeli de Ocak 2016’da yaptığı Meclis Grup Toplantısı’nda, “Başkanlık sistemine tümden karşıyız. Parlamenter sistemin revize edilerek güçlendirilmesinden yanayız. Başkanlık sistemi yeni anayasa için tıkaç olmasın” görüşünü dile getirerek o dönemki şartlar gereği, PKK’nın varlığı ve Türkiye’ye uygun olarak bir başkanlık modeli sunulmadığı gerekçeleriyle AK Parti’nin tekliflerine karşı çıkmıştır. (https://www.ulkucumedya.com/mhp-lideri-devlet-bahceli-baskanlik-sistemine-tumden-karsiyiz-56925h.htm)

Sayın Devlet Bahçeli Mayıs 2012’de yaptığı bir konuşmasında da Türkiye’nin o günkü siyasal ve sosyal ortamı içinde başkanlık sisteminin riskli olacağını belirtmiştir:

“Başkanlık sisteminin şartlarının, ortamının, siyasi ve toplumsal ikliminin oluşması ve olgunlaşması için otoriter heveslerin, dikta özlemlerinin terk edilmesi, üstelik Türk milletinin bir ve bütünlüğü konusundaki tüm kaygıların giderilmesi bir zorunluluktur. Türkiye'nin bugünkü siyasi ve sosyal ortamı içinde hayata geçirilmesi asla uygun değildir.” (http://t24.com.tr/haber/bahceliden-erdogana-9-isik-cevabi,203530)

Sayın Devlet Bahçeli’nin MHP resmi sitesinde yer alan ve üniter yapıyı içermediği sürece federasyonları kapsayan bir başkanlık sisteminin hiçbir zaman kabul edilmeyeceği yönündeki görüşleri de şu şekildedir:

 “Dokuz Işık’ta tarih ve töremiz bağlamında, milli ve üniter devlet çatısı altında başkanlık sisteminin savunulduğu ve tavsiye edildiği hepimizce bilinen bir husustur.” (http://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/2008/index.html)

Görüldüğü üzere şu an Cumhur İttifakı’nın içinde yer alan ve Türk tipi Partili Başkanlık Sistemi için referandumu gündeme getiren Sayın Devlet Bahçeli de Sayın Adnan Oktar ile aynı dönemde aynı kritik hususlarda fikir beyanında bulunmuşlardır. Nitekim Sayın Bahçeli de üniter yapının korunacağını garanti eden Türk tipi "partili başkanlık modeli"nin gündeme getirilmesinden sonra bu modele ve Sayın Erdoğan’a, aynı Sayın Adnan Oktar’ın yaptığı gibi tam destek vermiştir. Nihayetinde başkanlık konusundaki tüm tavsiye ve eleştiriler Sayın Tayyip Erdoğan tarafından da önemle dikkate alınmış ve sonuçta Türk Tipi olarak kamuoyuna sunulan, üniter yapıyı kesin bir biçimde koruyan başkanlık modeli, 2017 referandumunda halk oylamasına sunulmuştur. Bu yeni model, Sayın Adnan Oktar’ın da ısrarla üzerinde durduğu gibi, terörist başı Öcalan’ın bir tuzak olarak sunmaya çalıştığı iki meclisli, Kürt-Türk ayrımı yapılmış, federasyonu getiren modeli reddetmektedir. Nitekim, geçtiğimiz yıl vefat eden Sayın Burhan Kuzu AK Parti adına açıklamış olduğu yeni modelle ilgili olarak özellikle Sayın Adnan Oktar’ın endişe ettiği tüm hususlara dikkat edildiğini teyit etmiştir. Sayın Kuzu'nun açıklaması şu şekilde olmuştur:

Model Türk Tipi olacak. Türk tipi dememizin sebebi şudur, bu sistem Amerika’da doğup büyüdü ve orada federal yapı var. TÜRKİYE’DE DE FEDERAL YAPILI BİR MODEL KURAMAYACAĞIMIZA GÖRE O ZAMAN DEMEK Kİ ÜNİTER YAPIDA BİR MODEL KURMALIYIZ. Bizim savunduğumuz Fransız modeliyle Amerika modeli arasında bir yerde duran bir model. Türk modeli dememizin sebebi budur. Kendimize ait birtakım değerleri sisteme dahil ediyoruz.” (http://www.internethaber.com/turk-tipi-baskanlik-sistemi-nedir-kuzu-acikladi-1484669h.htm)

SAYIN ADNAN OKTAR “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ”NİN ONAYA SUNULMASINDAN BİR YIL ÖNCE PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞININ EN İYİ MODEL OLDUĞUNU BELİRTMİŞ VE BU SİSTEMİ SAVUNMUŞTUR

 “PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI OLMASI DOĞRU BİR DÜZENLEME. Cumhurbaşkanının partisi olduğunda yine tüm Türkiye'ye hizmet ediyor.” (Adnan Oktar - 2 Aralık 2016)

“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI İYİ BİR MODEL, BU UYGULANABİLİR. Üniter sistemi kesin olarak koruyan bir model olması şart…” (Adnan Oktar - 22 Mayıs 2016)

“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI HALKIMIZIN DA KABUL EDEBİLECEĞİ BİR SİSTEM. Ancak üniter yapının korunacağının garantisi tam verilmeli.” (Adnan Oktar - 4 Aralık 2015)

SAYIN ADNAN OKTAR BAŞKANLIK REFERANDUMUNDA SAYIN ERDOĞAN'I DESTEKLEYECEĞİNİ DE NET OLARAK BEYAN ETMİŞTİR:

 “Tayyip hocamın yolunu açalım, elini çözelim. İstediği gibi hayırlara vesile olsun, köprüler yapsın, barajlar yapsın. Bir sıkıntı olursa da gerekirse düzeltiriz. DOLAYISIYLA ANAYASAYA "EVET", UZATMAYA GEREK YOK. Çünkü bunun diktatörlükle falan alakası yok. Bu samimi insana, bu mazlum insana böyle yakıştırmalar yapmak da çok günah, ayıp. Ne yapmış yani diktatör olmuş da kimi ezmiş, ne yapmış yani? Vatanı korumak, diktatörlük değildir, devleti korumak diktatörlük değildir, hükümeti korumak diktatörlük değildir. Ailesini koruyorsa, şerefini koruyorsa bu, diktatörlük değildir. Ne yapsın, nasıl davranması lazım? Devleti teslim mi etsin? Hükümeti teslim mi etsin? Ne yapsın? Gayet güzel, yiğitçe direniyor, doğru yolda. Anormal bir şey yok. Tayyip Hoca daha ne desin. "Yalnızım" dedi, Daha ne desin? Bak, araştırdım, doğru. Ama her şey, her zaman, her yerde, herkese söylenmez. Olay doğru, HİÇ UZATMADAN "ANAYASAYA EVET", BU KADAR...” (Adnan Oktar - 5 Nisan 2017)

Açıklamalardan da görüldüğü üzere Sayın Adnan Oktar, partili başkanlık modeli açıklandıktan sonra var gücüyle bu sistemi desteklemiş, başkanlık tartışmalarının başladığı 2015 yılında, tek ana konu olarak “üniter yapının korunması” ilkesi üzerinde durmuştur. Ülkemizde hangi yönetim sistemi uygulanırsa uygulansın, Türkiye’yi özerklik ve federasyona sürüklemeyecek bir yapının olması gerektiği yönündeki düşüncesini ısrarla dile getirmiştir. Bu durumun, devletimize, milletimize ve AK Parti’ye muhalif olarak değerlendirilmesi açıkça art niyetlidir.


Daha yeni Daha eski