Türkiye’de, 1980’li yıllardan bu yana hakkında en çok konuşulan topluluklardan biri Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubudur. Bu süreçte halkımızın büyük bölümü A9 TV’deki bir program, internetteki imani bir site, sokaktaki bir fosil sergisi ya da evine ulaşan bir kitap aracılığıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının görüşleri hakkında bir nebze de olsa fikir sahibi olmuştur. Bununla birlikte kimi odaklar da Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının İslam’ın dünyaya hakim olması için yaptıkları onca ilmi, imani ve fikri çalışmalara rağmen toplumumuz tarafından tehlikeli görülüp dışlanmaları için 40 yıldır her türlü girişimde bulunmaktadırlar. Bu girişimlerin arasında komplolar, iftiralar ve yalan haberler her daim yer almıştır. Çünkü söz konusu odaklar ile Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubu arasında yıllardır süren ideolojik bir mücadele vardır. Yaşananlara bakıldığında normal şartlarda asla inkar edilemeyecek bu mücadele, bazı kesimler tarafından çeşitli mantıklarla yalanlanmaya, böylelikle de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının hukuksuz saldırılara uğradıkları gerçeği gizlenmeye çalışılmaktadır.

Nitekim yazımıza konu “Yüzyılın Davası: Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü” isimli kitapta da güya Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının her dönemde bilinçli olarak hayali düşmanlar ürettikleri, haklarındaki soruşturma ve davaları kasıtlı olarak bu hayali düşmanlarla ilişkilendirdikleri, her dönem değişen sözde hayali düşmanların sonuncusunun ise İngiliz derin devleti olarak belirlendiği iddiasına sıkça vurgu yapılmıştır. Okumakta olduğunuz yazımızın daha kolay anlaşılabilmesi için öncelikle söz konusu asılsız iddia cevaplandırılmalıdır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları 1980’li yılların ortalarında yoğunlaşan ve bugüne kadar süren ilmi, imani ve kültürel faaliyetleriyle Allah’ın varlığını, birliğini ve Kuran’ın hak olduğunu bilimsel olarak ispatlamışlardır. Müslümanları medeni olmayan kimseler gibi göstererek küçük düşürmek isteyenlerin oyununu bozacak şekilde, Müslümanların modern, eğitimli ve kaliteli insanlar olduklarını yaşantılarıyla ortaya koymuşlardır. Türk İslam Birliği’nin kurulması için var güçleriyle mücadele etmişlerdir. Allah’ı inkar eden ideolojileri, somut delillerle birer birer çürütmüşlerdir. Hiçbir koşulda hiçbir dönem devletimize karşı tavır almamışlar, devletimizin ve milletimizin güçlenmesi için büyük gayret sarf etmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı 1994 yılında yapılan yerel seçimlerin öncesinde başlayıp günümüze kadar sürekli olarak desteklemişlerdir. Türkiye’de AK Parti’nin iktidara gelmesinde ve iktidarda kalmasında en önemli sebeplerden biri olan fikri zemini oluşturmuşlardır.

Ancak Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunun söz konusu etkileri ve tutumları Türkiye’de yetki, söz veya güç sahibi olmuş bazı kesimler tarafından hiçbir zaman hoş karşılanmamıştır. Bu kesimler Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını kendi varlıkları ve hedefleri açısından ideolojik bir tehdit olarak görmeye başlamışlardır. Daha çok inançsız, sevgisiz, menfaatçi, maddiyatçı, samimiyetsiz veya acımasız kişilerden oluşan bu kesimler Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını kamuoyuna suçlu insanlar gibi tanıtmak için çok çeşitli hukuksuzluklara başvurmuşlardır. İnsanların karşısındaki kişinin hoşuna gitmeyen tek bir özelliği dolayısıyla ondan uzaklaşabildiği günümüz dünyasında psikolojik algı operasyonlarına ve toplum mühendisliğine yönelmişler, özellikle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaşantı biçimlerini onlara karşı öfke duyulması için kışkırtma konusu yapmışlardır. Daha da ileri gidip onlara karşı komplolar tezgahlamışlardır.

Dolayısıyla geride bıraktığımız 40 yılda Türkiye’de güç dengeleri dönem dönem değişse de Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubuna tuzak kurulması geleneğinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Ancak bu tuzaklar sadece ülkemizdeki güç odaklarıyla ilişkili olmayıp uluslararası boyuta da sahiptir. İşte bu noktada devreye Deccaliyet denilen yapılanma girmektedir.

Aşağıda biraz daha detaylandıracağımız Deccaliyet, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına zarar vermek için harekete geçtiği sırada topluma daha çok hangi odaklar hakimse çeşitli kanallar üzerinden onları kışkırtmış, işine hangi odaklar geliyorsa onları kullanmıştır. Deccaliyet, tuzaklarına, ilgili döneme göre bazen ateist masonları, bazen komünist derin devlet yapılanmasını, bazen bağnaz alimleri alet etmiştir. Çünkü nerede ve ne zaman yaşarlarsa yaşasınlar, iman sahiplerine tuzak kurulması Allah’ın bir sünnetidir. Bu tuzakların benzerleri farklı dönemlerde farklı toplumlarda yaşamış tüm etkili Müslümanlara karşı kurulmuştur.

İşte geçtiğimiz Ocak ayında on binlerce yıllık haksız ve hukuksuz hapis cezalarıyla sonuçlanan Adnan Oktar Davası da bahsini ettiğimiz tuzak ve komploların bir örneği olarak tarihe geçmiştir. Bir kısım yargılama ve kolluk makamlarını yanıltmak suretiyle düzenlenen bu komplonun arkasında da Deccaliyet vardır. Deccaliyetin bu çirkin komplosunun Türk mahkemelerince bozulacağına dair hiç şüphemiz yoktur.

Daha yeni Daha eski