İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararını açıklamasının ardından bazı gazete ve televizyonlarda, FETÖ ve IŞİD gibi eli kanlı terör örgütleri ile Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız arasında bir benzerlik oluşturma amacıyla hazırlanmış, alakasız, saçma ve zorlama örneklerin kullanıldığı samimiyetsiz haberlere sıkça rastlamaktayız. 

Zoraki bir ilişkilendirme ve benzerlik kurma çabasıyla hazırlandıkları daha ilk bakışta anlaşılan bu haberlerde geçen 

  • FETÖ tansiyon aleti kullanıyordu, bunlar da kullanıyor, 

  • FETÖ müstear isimle yazı yazıyordu, Harun Yahya da müstear isim, 

  • Onlar da risale okuyor, bunlar da, 

  • IŞİD'ciler de sakallı, bunlarda da sakal var, 

  • Onlar da ehli sünnet, bunlar da öyle...

vb. şeklinde ilkel mantıklarla kurulan benzetmelerin ne derece saçma ve anlamsız oldukları açıktır. 

İnsanların fikri yapıları, sosyokültürel çevreleri ve özellikle inandıkları ve anlattıkları görüş ve değerler gözetilmeden, saç-sakal gibi fiziksel özellikler ile namaz-oruç gibi temel inanç esasları üzerinden genellemeler yaparak kişiler ya da topluluklar arasında olumlu ya da olumsuz ilişki ve benzerlikler kurulamaz. Sadece bu özelliklerle değerlendirme yapıldığında, Diyanet’e bağlı birçok din adamı ile tarikat mensubunun da kolaylıkla FETÖ veya IŞİD mensuplarına benzetilip itham edilebileceği ortadadır.

Diğer yandan, Mahkeme tarafından açıklanan gerekçeli kararda yer alan, medyada da tekrarlanan bu zoraki benzetme çabalarından, "tansiyon aleti" konusuyla ilgili olarak, normal zekadaki bir insana çok da bir açıklama yapmaya gerek olmadığı ortadadır. Belli bir yaşın üzerindeki birçok vatandaşımızda tansiyona bağlı çeşitli sağlık sorunları olduğu, bu sebeple de Türkiye genelinde on binlerce insanın evinde tansiyon aleti bulunduğunu söylemek yeterlidir diye düşünüyoruz.

Yine, benzetmeler arasında öne çıkan;

  • Müstear isimle yazılan eserler konusunda da çok kapsamlı bir izaha gerek olmadığını,
  • Takma ad kullanma anlamına gelen bu adetin Türk edebiyatında Tanzimat’tan sonra Batılı yazarlardan örnek alınarak kullanılmaya başlandığını,
  • Geçmişten günümüze birçok edebiyatçı, düşünür ve yazarın eserlerini "müstear isimlerle" yayınlamış olduklarını
  • Hatta Yaşar Kemal örneğinde olduğu gibi, gerçek adı Kemal Sadık Gökçeli olmasına rağmen eserlerini müstear isimle yayınladığından Yaşar Kemal adıyla tanınıp meşhur olan ünlü yazar gibi daha birçok yazarın da bilinen isimlerinin gerçek isimlerinden farklı olduğunu

burada hatırlatmanın da yeterli olacağı kanaatindeyiz.

Bununla birlikte, halk arasında bilinmeyen örnekler olması açısından, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet'in şiirlerinde Avni müstear ismini kullandığı, ulu önder Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Asım Us müstear ismiyle çeşitli gazetelerde yayınlanan pek çok eleştiri yazısının bulunduğunu da belirtmek isteriz.

Bunların dışında da Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız ile FETÖ veya IŞİD gibi eli kanlı terör örgütleri arasında HERHANGİ BİR BAĞ veya BENZERLİK OLMADIĞI dürüst ve samimi bir gözle bakan herkes tarafından açıkça görülecektir. 

Mahkeme tarafından, bizlerle aralarında zoraki benzerlikler kurulmaya çalışılan terör örgütleriyle camiamız arasındaki taban tabana zıtlıklar bu çabayı boşa çıkarmaktadır

Basit bir bakış açısıyla bile değerlendirildiğinde FETÖ ve IŞİD gibi yapılanmaların;

  • Silahlı ve eli kanlı terör örgütleri oldukları konusunda hiçbir şüphenin bulunmadığı,
  • Şiddet ve korkudan beslenip çok sayıda silahlı ve kanlı eylemlerde bulundukları, 
  • Güçlü bir Türkiye ile Türk - İslam Birliği fikrine karşı oldukları,
  • Vatan, millet ve devlet düşmanı olup Türkiye'nin bölünmesinde bir mahsur görmedikleri ve darbe yanlısı oldukları,
  • Özellikle FETÖ ve taraftarlarının ise 15 Temmuz darbe teşebbüsünün azmettiricileri olup, kalkışma esnasında gözlerini kırpmadan yüzlerce masum vatan evladının öldürülüp şehit edilmesine sebep oldukları, 
  • Mehdiyete karşı oldukları,
  • Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini iddia edip savundukları, hatta bu kutsi şahıslara gizli bir düşmanlık besledikleri,
  • Ayrıca Kuran'da alenen yasaklanan homoseksüellik gibi cinsel sapkınlıklara karşı bir tavır göstermeyip bundan rahatsızlık duymadıkları, 
  • Yabancı istihbarat birimlerinin kontrolü altında oldukları,

herkes tarafından bilinen ve görülen bir gerçektir. 

Buna karşın Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız ise,

  • Hayatlarında hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıka kayıtları bile olmayan tertemiz insanlardır,
  • Suça, şiddete, teröre, her türlü kanunsuz ve hukuksuz eyleme tümüyle karşı olup bu konuda da her fırsatta insanları bilinçlendirmeyi vazife bilmişlerdir.
  • Türk milliyetçisi ve vatanperverdirler, Devletimizin üniter yapısını, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü canları pahasına savunurlar,
  • Kızıl Elma, Türk-İslam birliği idealini savunur ve anlatırlar,
  • Türkiye'nin bölünmesine ve darbelere kaşı olup, şartlar ne olursa olsun bugüne değin hep devlet ve hükümet yayında yer almışlardır,
  • Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi aşığı olup, bu mübarek şahısların pek yakın bir zamanda zuhur edeceğine inanır ve hadisler ile günlük sosyolojik gelişmelerden yola çıkarak her vesileyle bunu anlatırlar,
  • Şiddetin her türlüsüne, hatta en ufak bir gerginlik ortamına bile karşı olup, fikirlerin her zaman akılla, bilimle ve sevgiyle anlatılmasını savunur ve uygularlar.

Kısaca, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın herhangi bir örgüt olmayıp, Mahkeme kararında ve basındaki haberlerde anlamsız örnekler ve zorlama izahlarla benzetilmeye çalışıldığı FETÖ ve IŞİD gibi örgütlerle TABAN TABANA ZIT, SEVGİ DOLU BİR ARKADAŞ TOPLULUĞU olduğu ortadadır.

Adnan Bey ve arkadaşlarımızın bu örgütler ile aralarındaki zıtlıklar saymakla bitmeyecek kadar çok olup, arada değil en küçük bir benzerlik, aksine çok BÜYÜK BİR UÇURUM VE TEZAT bulunmaktadır.


Ortada En Ufak Bir Bağlantı veya Benzerlik Bulunmadığına İlişkin En Net Delil, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Tarafından Hazırlanan Resmi Rapordur

Tüm bu zıtlıkların yanında, SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZ İLE FETÖ VEYA IŞİD GİBİ ELİ KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA TEK BİR BAĞLANTI VEYA BENZERLİK DAHİ BULUNMADIĞINI GÖSTEREN yüzlerce savunma delili de dava dosyasında mevcut bulunmaktadır.

Bunlar arasındaki en önemli delil ise bizzat Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan ve ne Sayın Adnan Oktar'ın ne de kendisiyle birlikte yargılanan 235 arkadaşımızın, FETÖ/PYD yapılanması ile ARALARINDA HİÇBİR BAĞ BULUNMADIĞINI belirtir resmi rapordur. 

Buna göre iddia makamı tarafından Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne 30.07.2018 tarih ve 58604142.66693. (63044).D2-38854 sayılı yazı gönderilerek, Sayın Adnan Oktar ve kendisiyle birlikte yargılanan 235 arkadaşımız hakkında “FETÖ Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım etme” iddiasına yönelik olarak isimleri belirtilenlerin FETÖ/PDY ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin bilgi talep edilmiştir. 

Bunun üzerine, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucunda hazırlanan raporda;

SAYIN ADNAN OKTAR ile BİRLİKTE İSİMLERİ ZİKREDİLEN 235 ARKADAŞIMIZIN BİRDEN, FETÖ İLE HİÇBİR BAĞILARININ TESPİT EDİLEMEDİĞİ BELİRTİLMİŞTİR. 

Başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere, 235 kişinin hiçbirisinin

BYLOCK KAYITLARININ BULUNMADIĞI,

BANK ASYA’DA AÇILMIŞ HESAPLARININ OLMADIĞI,

KRİZ MERKEZİ VERİSİ İÇİNDE KAYITLARININ OLMADIĞI,

SORUŞTURMALAR İÇİNDE ADLARININ YER ALMADIĞI,

BELGE/EVRAK/DERNEK BAŞLIĞI ALTINDA BİR KAYITLARININ DA BULUNMADIĞI

somut olarak ortaya konulmuştur.

Ayrıca, aynı inceleme 235 arkadaşımızın sahibi veya ortağı bulundukları şirketler için de yapılmış ve her defasında yine FETÖ'YLE HİÇBİR BAĞ OLMADIĞI sonucuyla karşılaşılmıştır.

Bunların dışında yine, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından da TEPE YÖNETİMLE İRTİBAT başlığında ayrıca bir tutanak daha tanzim edilmiş ve bu tutanağa göre de; 

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üst düzey yöneticisi olduğu kabul edilen 72 şahsa ait 336 GSM numarasının 01.01.2006 – 01.01.2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ 10 YILLIK DÖNEMİ KAPSAYAN HTS KAYITLARI KULLANILARAK AYRI BİR SORGULAMA DAHA YAPILDIĞI, YAPILAN SORGULAMA SONUCUNDA SAYIN ADNAN OKTAR HAKKINDA HİÇBİR KAYDA RASTLANMAMIŞ OLDUĞU da ayrıca belirtilmiştir. 

Buna göre;



detayları aşağıdaki tabloda görüleceği üzere, FETÖ BAĞLANTISI VEYA İLTİSAKINA İLİŞKİN OLARAK KULLANILAN 11 AYRI İNCELEME TEKNİĞİ, SAYIN ADNAN OKTAR ve 235 ARKADAŞIMIZIN İÇİN -2006 İLE 2016 yılları arasındaki 10 YILI KAPSAR ŞEKİLDE- AYRI AYRI UYGULANMIŞ, alınan sonuçlar ise HER SEFERİNDE ve HERKES İÇİN ''KAYDA RASTLANMAMIŞTIR'' şeklinde son derece açık ve net olmuştur. 



Yani, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve davamızın görülmekte olduğu İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasına gönderilen RAPOR İLE DE İSPATLANDIĞI ÜZERE;

 Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın HİÇBİR ZAMAN Fetullah Gülen ile veya FETÖ yapılanmasıyla HİÇBİR BAĞI OLMAMIŞTIR.

 Diğer bir deyişle DEVLETİN RESMİ RAPORUYLA SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİAMIZIN FETÖ İLE BAĞLANTILI OLMADIĞI İSPATLANMIŞTIR.


Tüm Bunlara Rağmen Hiçbir Hukuki Dayanağı Olmayan, Anlamsız ve Mantıksız Zoraki Benzetmeler Üzerinden Kurulan Hükümler ve Verilen Ceza Kararları, Mahkemenin Üzerindeki Baskılardan Kurtulma Çabasından Başka Bir Şey Değildir

Ne var ki, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyaya sunulan tüm bu resmi raporlar ile savunma delillerini göz ardı etmiş, anlamsız ve zorlama benzerlikler türeterek Adnan Bey ve arkadaşlarımız hakkında 10 biner yıllık tarihte benzeri görülmemiş ceza kararı vermiştir. 

Aslında bu durum yargılama sonucunda mutlaka ceza kararı verilmesi için Mahkeme Heyeti'ne yapılan baskıların boyutunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Aynı zamanda ülkemizde artık adaletin kalmayıp hukukun rafa kaldırıldığı bir döneme girildiğinin de açık bir göstergesi hükmündedir. 

Gerçekten de gerekçeli kararda kullanılan anlamsız ve garip ifadeler ile alakasız ve zorlama benzetmelere ve mantıksızlıklara bakıldığında, ortada bariz bir gariplik olduğu hemen anlaşılmaktadır. 

KARARI OKUYAN TÜM HUKUKÇULARDA, BU İFADELERİN BİR AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANI'NIN AĞZINDAN ÇIKMASININ MÜMKÜN VE MAKUL OLMADIĞI İZLENİMİ UYANDIRMAKTADIR.

Zaten, Mahkeme'nin verdiği 10 biner yıllık ceza kararlarının herhangi bir yasal dayanağının bulunmayıp hukuken yok hükmünde olduğu ile bu kararın normal şartlarda Yargıtay aşamasında mutlak surette bozularak mahkemeye geri gönderileceği konusunda kimsenin bir şüphesi de bulunmamaktadır. Açıkçası, benzeri tarihte görülmemiş bu ceza kararlarının anormalliği karşısında vatandaşlarımız da sadece gülmekte ve şaşkınlıklarını gizleyememektedirler. 

Ancak maalesef ki ülkemiz,

  • Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamid Gül'den 
  • Yüksek Yargı organlarının Başkan ve Üyelerine,
  • Siyasi parti liderlerinden 
  • Baro başkanlarına,
  • Duayen ceza ve hukuk profesörlerinden
  • Köşe yazarlarına ve 
  • Sokaktaki vatandaşa 

kadar hemen herkes tarafından ittifak edildiği üzere, YARGI ve ADALETE OLAN GÜVENİN CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE GERİLEDİĞİ, HUKUKUN ADETA RAFA KALDIRILDIĞI bir dönemden geçmektedir. 

Nitekim İngiliz derin devletinin emriyle hareket eden kripto ve kanunsuz bir yapılanma, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları Mahkeme Heyeti üzerinde de daha duruşmaların başladığı ilk günden karar aşamasına kadar, gözü dönmüşçesine yoğun bir baskı oluşturmuştur. Sözünü ettiğimiz kumpasçı yapı, İddia makamı ile Mahkeme Heyeti'ne adeta nefes aldırmamıştır. 

Mahkeme Heyeti de kendisine yapılan ağır baskıdan kurtulabilmenin tek çıkış yolunu, “Biz kendimizi niye yakalım, bırakalım esas yargılamayı ve kararı üst mahkemeler (İstinaf ve Yargıya) versin.” mantığıyla, olabilecek en üst cezaları verip dosyayı elden çıkartmakta bulmuştur.

Heyet, kendisine baskı yapanlara yönelik bir cevap olarak da, içerisinde tek bir yasal gerekçenin dahi bulunmadığı 11 bin sayfalık sözde bir gerekçeli karar yazarak, “Alın hadi, varsa gerekçeyi siz bulun.” şeklinde açık ve net bir mesaj vermiş bulunmaktadır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.


FETÖ İLE İLGİLİ DİĞER BAŞLIKLAR:

Daha yeni Daha eski